9.5


Kariyerinin son maçından bir kare. Baggio vs. Nesta.

Fiyasko


Daha önce de böyle düşünüyordum ama, az önceki Dallas maçı, fikirlerimin pekişmesine sebep oldu. Hayırlara vesile oldu.
Her zamanki beşer hatası:görünüşe aldanmak. Bu adam şu anda Nba'in en iyi 3 pivotundan biri değil mi? Kimilerine göre en iyisi hatta. Ama işte Yao vs. var da allahtan, "en iyiler" arasına sokuluyor. Fizik desen aşmış; sempatiklik desen yüzde bin, kızın olsa verirsin, o derece;Slam-Dunk kazanmışlığı var;ribaund kralı bir yandan; yaşı da daha 22. Ooh, daha ne istersin değil mi? Ama hayır, öyle değil işte...

Bakın, eğer bir oyuncudan yıldız, hatta "süper yıldız" olarak bahsediyorsak, bu oyuncunun bazı belli-başlı özelliklere sahip olması gerekiyor, öyle değil mi? En başta da kendi başına skor üretme yeteneğidir bu. Fakat bu arkadaş, bu şartı yerine getiren hiçbir özelliğe sahip değil. Skor üretebileceği yollar, hücum ribaundları, alley-oop'lar, boş pozisyonlar ve az da olsa faul atışları (ki bunda da ortalaması yüzde 50). Burda "daha ne olsun be Hacı Osman" diyen çıkabilir tabii. Bunları da kullanamayan bir sürü oyuncu var tabii, küçümsememek gerek ama, benim rahatsızlığım, Howard'a, bunların çok daha fazlasını yapabilen bir oyuncu gibi davranılması. Zaten "Yeni Shaq" yakıştırması var ki, o da devreye girince, çok başka bir gözle bakılıyor bu genco'ya.

Post-Up'ı yok, deli gibi gücü var ama savunmacıyı sürükleyemiyor-ki rakiplerinin yüzde 95'i kendisi kadar değil. Orta mesafesi yok. Hem de hiç. Ne kadar "hiç" olduğunu şöyle bir örnekle anlatayım:az önce Dallas maçında, maçın daha başında sağ çaprazda aldı topu, karşısında Damp var. Şutu gönderdi, ve nereye gitti biliyor musunuz? Panyanın en üst kısmına... Orada biraz gezinip, geri ön tarafa düştü-çarpıp geri dönme değil ha. Bunu gören ben ve kardeşim kalakaldık. Hayati fonksiyonlarımız durdu. Yani kötü olabilir şutunuz ama, bu seviyede oynayan hiçbir oyuncunun topu oraya "atabilme" hakkı yok!

Daha kötüsü, takım da onu oynatmıyor. "Kankası" olan ama, pas vermekten bihaber "oyun kurucu" zenci Jameer Nelson, zaten kendi dalgasında. Tek onu besleyen Hedo. O da olmasa piç gibi kalacak zaten.
Yani takım onun üzerine kurulu ama, adam pas alamıyor. Geçen sene Playoff'larda Det serisinden bir maçta, tam 41 dakika top alamamıştı Howard-gözümle görmesem inanmam. 41 dakika. Abi zaten 7 dakika daha eklersen maç bitiyor... Bugün Kaan Kural da değindi o meseleye. Maçın başında göstermelik 1-2 top atıyorlar ona, hani takım "onun üstüne" ya, o sebepten-bu toplar da ziyan oluyor, bilmem söylememe gerek var mı?. Sonra dış oyuncular at koşturmaya başlıyor. Zaten Pietrus da var bu sene, geldiği takımın G.State olduğunu söylemem sanırım yeterli. Hedo fırsat bulursa bir-iki alley-oop pası gönderebiliyor. Ve bu kadar. Bu adam süper yıldız.

Buna "Beckham sendromu" da diyebiliriz. Spor dışı faktörler, yapılan işten daha baskın çıkıyor. Sonuçta oyuncu daha da yukarılara taşınıyor.
Tabii ben böyle diyorum da, belki hiçbir zaman basında bu tip eleştirileri okumayabiliriz. Malum, böyle oyuncu yükselişlerinde her zaman için basının da belli katkısı vardır. Birlikte yürür işler. Ama gerçek, gerçektir. Bilen de bilir.

Sonuç olarak:rahatsız ediyor kardeşim beni, bu adamın böyle süper-yıldız ilan edilmesi, öyle çağırılması. Ulan beğenmediğiniz Yao bile bu adamın 2 katı. Sırf sempatiklikle adam olunuyorsa, yıldız sayılıyorsa, ben de şeker gibi adamım, şutum da iyi. Alın beni de 12. adam olarak.
O kadar eksik-gediğin var, hala muameleye bak. Maç başına 4 top kaybı ortalaman var ulan, söylerken ben utanıyorum.
Çok kötü oyuncudur diyen de yok, ama Allah için şu adamı hak ettiğinden fazla övmeyin. Bi' gözlerinizi açın. Çok merak ediyorum, nerde patlayacak bu eleman, elbet bir yerde tıkanacak mesele.

Haftasonu Nba


Elde Digiturk olmayınca, Ntv'ye duacı oluyoruz, haftasonu olabildiğince çok maç yayınlasın diye. Malum Ntvspor da var filan.
Genelde 2 maç oluyor ama, bu hafta sağolsunlar 3 maç var. Pazar gecesi olan banttan ama, ona da razıyız biz.
Bu gece Dallas-Orlando, yarın Houston-Hornets, pazar da Toronto-Miami maçları var. Yani takımların 1/5'ini bir haftasonu boyunca izleme imkanı bulacağız. Saatlere Ntvspor.net'ten bakılabilir.
İlk ikisi ciddi ve çekişmeli geçmeye aday maçlar. Özellikle güçlenen ve bu kez "1. tur"u geçeceği düşünülen Houston ve "Paul'lu Hornets"in maçı zevkli geçmeye aday. Dallas'ın da vaziyetler sakat, garip garip yenilgiler alıyorlar. Green bir maç 3 dk oynuyor, diğer maç 17 şut filan. Şu anda 2-6 ile bizden bile daha kötüler. Oysa biz neler bekliyorduk. Yine de düzelirler ilerde sanırım, böyle gidecek değil ya.
Miami'ye de umarım Raptors geçirir şöyle bir. Değil mi Hüseyin?

Doğuştan


“Aynı parayı İngiltere’de kazanıyordum. Aziz Başkan ve doğuştan Fenerbahçeli olduğum için bu tercihi yaptım. Kronik bir sakatlığım söz konusu değil. Öyle bir şey söz olsaydı, Fenerbahçe gibi büyük bir camia beni almazdı.”

Evet, bence de öyle. Kesinlikle.

Usta-Çırak

D10S&Il Divin Codino

Vaziyet Of Real


Bernabeu'da bir 4-3 daha-fakat bu kez hüsran, ve ardından gelen eleniş. Segunda B temsilcisi Real Union, "destan yazdı". Ufaktan işler kötüye gidiyor Real'de. Şamp. Ligi'nde son 2 maçı kaybettiler Juve'ye, biri içerde. Ligde önceki hafta Almeria'yla 1-1 kalmışlardı, bu hafta Higuain mucizesiyle 4-3 yendiler Malaga'yı. Penaltının biri çok şüpheli. Zaten Higuain de kariyerinde bir daha bu kadar gol atamaz.
Çok gol yiyor Real. Şimdiye kadar 10 maçta 16 gol yemiş durumdalar ligde. Ve bu gollerin tam 11'ini Santiago Bernabeu'da yemiş durumdalar, sanırım en vahim kısmı da bu. İlk 6'daki takımların hiçbiri bu kadar gol yemiş değil. Onu da bırakın, bu bahsi geçen takımlar çift haneli sayıda gol yememişler. En fazlası 9. Bu durumda ligin en çok gol atan 2. takımı olmanız da çok bir şey ifade etmiyor.
Schuster bir ara, "Dünyanın en iyi defansı bizde" ayarında bir şeyler söylemişti de, gülmüştük. Çok da sallamış değil bunu derken ama, hadi öyle diyelim, bu vaziyet ne? Ha, şunu da belirtmeden geçmeyelim, bu kastedilen "en iyi defans" (yani Pepe-Ramos-Heinze-Cannavaro dörtlüsü) çok nadir bir arada oynayabiliyor. En az bir taneleri hep sakat. Genelde de Heinze oluyor bu. Yine de tek veya iki eksikle bile (yedekler de iyi çünkü) çok kaliteli olan bu defans hattının bu kadar çok gol yemesi olumsuz veri. Tabii tüm suçun defansta olamayacağı, takım savunması olarak sorun yaşandığına da değinelim.

Ligde tökezlemeler, Cl'de yenilgiler, kupada da eleniş gelince, doğal olarak hocayla ilgili dedikodular da ortaya çıkıyor. Devre arasına kadar nasıl gider işler bilinmez ama, durum biraz düzelmedi mi, Schuster sıkıntıya girecek, o belli.

Şimdi şu da var, şu oldu-bu oldu, şuna yenildiler, işler kötüye gidiyor vs. diyoruz da, o şeyleri dediğimiz takım, ligde liderin 2 puan arkasında, Cl'de grupta 2. ve kalan maçları aşırı zor değil. Bir tek kupada elenmesi var, normalde çok sorun olmaz ama onda da 16 yıldır başarı gelmediği düşünülürse, kayıp olarak görülmesi normal. Büyük takım olmakla alakalı belki bu. Tablolara bakınca pek sorun yok ama, yine de homurtular yükeliyor. Kayba tahammül çok az çünkü. Ve düşmanınız da çok.

Son olarak, yazıda her ne kadar objektif açıdan durumu ele aldıysak da, bir Barçalı olarak bu halleri bizi memnun etmiyor değil. Zaten El Clasico da yaklaşıyor.

Il Divin Codino&Il Fenomeno

Schumi Vs Velet


Efenim biliyorsunuz, her sezonun sonunda Motorsporları dünyası'nın önde gelen isimleri, Şampiyonlar Şampiyonası adı altında bir organizasyonda buluşur ve sembolik bir yarı gerçekleşir-geçen senenin galibi Schumi'ydi. Ve bu sezon, o yarışta Schumi ile Hamilton'ın karşı karşıya gelme ihtmali varmış. Son olarak Hamilton'ın cevabı bekleniyormuş. Umarım bu gerçekleşir. Hani bazıları diyor, Hamilton Schumi'den daha iyi olacak filan diye. Olacak mı olmayacak mı, bir fikir sahibi oluruz az da olsa, eğer bu yarış gerçek olursa. Değil mi Hüseyin?
Yarışa katılır mı bilmem ama, konu hakkında Schumi'nin ne düşündüğü sanırım resimden de az-çok belli oluyordur.

Değil



-Kim durduracak bu Barcelona'yı?

Basketbolda Harlem varsa futbolda da Barcelona var. Dünyaya yeni bir oyun sistemini gösteriyorlar. Yıllardır alıştığımız çabuk paslı sistem ceza sahası içine kadar yayıldı. Açıkçası Barcelona'nın artık maçlarını 45 dakika oynaması lazım. Zaten ikinci yarıya bir şey bırakmıyorlar. Maçın esprisi kalmıyor. Bu aralar iyi ki bir Türk takımıyla oynamıyorlar.

O yeni bir oyun sistemi değil be abicim. Aynen 1 forvetin, arada bir defansa gelip yardım etmesinin Total Futbol olmadığı gibi...

Roberto Baggio


Roberto Baggio, her ne kadar çoğunluk tarafından öyle bulunmasa da, gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan biri. Benim en iyi 5'ime girer. Objektif bakılacak olursa da, ilk 10'a her türlü girer. Ama gerek şu meşhur kaçan penaltı sebebiyle, gerek başka sebeplerden, genelde "en iyiler" arasında geçmez adı Baggio'nun. Bunda, "eskinin en iyi" olduğuna dair düşünce kalıbının etkili olduğunu düşünüyorum.

Burada, dönem dönem anlamlı veya güzel fotolarını koyarak, kendimizce Baggio'ya saygı duruşunda bulunacağız. Belki biraz da, onu pek bilmeyen yeni nesile tanıtmış/hatırlatmış oluruz.

Halef-Selef


"Halef-Selef" diyerek bağlantıyı kuralım bari...

Del Piero


Gianluigi Buffon:Ondan frikik golü yememenin tek yolu, onunla aynı takımda oynamaktır.

Yalan-Dolan

Daha önce denk gelmiyordu, bu ara biraz dolanınca görmeye başladım:bazı bloglar var abi, sanki akiu, hayatı roman abinin/ablanın. Böyle sürekli dolaşıyor, yapıyor-ediyor, bir ton kişiyle yatıyor, kafasına göre yaşıyor, sürekli olağanüstü olaylar. Geçenlerde de yazmıştım, bunlar aslında o yazdıklarını yaşamıyor, yaşamak istediklerini yazıyor. Samimiyet seviyesi sıfır.
Hep bir "ben çok gördüm, çok bilirim" havaları. Yazılarda yeraltı edebiyatı izleri. Her zamanki gibi "edebiyat parçalama"lar.
Romanlarda okudukları kahramanlar gibi olmak istiyorlar diyeceğim ama, okuduğundan da şüpheliyim.

Depor


Dün haftasonu oynanan maçların özetlerini izliyorum. İspanya ligi falan. Deportivo-Espanyol maçına geldi sıra. Tribünler göründü ilk olarak. Neredeyse yarısından fazlası boş. Birden aklıma 2000'lerin başı ve Deportivo'nun o görkemli hali geldi. Kısa süreli "mazide yolculuk" gibi bir şey yaptım.

O yıllarda sempati duyduğum takımların başında geliyorlardı. Bunda aslında güçsüz bir takım olmalarının büyük payı vardı tabii. 99-00 sezonunda şampiyonluğa ulaşmışlardı, ayrıca o sezon Kral Kupası'nı da kazanmışlardı. 02'de de Kral Kupası'nı kazanmışlardı, ama bu öncekinde daha büyük öneme sahipti. Çünkü o sezon final, 100. yılını kutlayan Real'in sahası Barnebau'de oynanıyordu ve, finale çıkmıştı Real. Onları, öyle bir yılda, evlerinde mağlup ederek kupayı kazanmak, kuşkusuz daha mutlu etmişti onları. Az bir başarı değildi.

O ligi aldıkları sezonu takip eden 4 sezon boyunca Deportivo Avrupa'nın korkulan takımlarından, Cl'nin demirbaşlarından oldu. Belki ligde bir daha zafer elde edemediler ama, Ş. Ligi'nin müdavimi oldular, hep tehlikeli oldular.
00-01'de ikinci gruplarda Gs ile rakip olmuşlardı, evde 1-0 yendik ama, dışarıda 2-0 yenilmiştik.

O birkaç yıllık dönemde Cl'de kimle karşılaşırsa karşılaşsınlar, korkutuyorlardı. Bu o kadar öyle ki, 03-04'te, 4-1'lik muhteşem bir ilk maçın ardından kendi evlerinde Milan'ı, geçen sezonun Cl şampiyonu Milan'ı 4-0 yenerek, elemişlerdi. Zirve buydu. Belki de bu, Porto'nun Cl'yi kazanmasının yolunu açmıştı.
O sezonun ardından "durdu" Depor. Ligde hep idare ettiler, Cl'ye de uğramadılar hiç, uğrayamadılar. Takım da bir süre sonra dağıldı. O zamanki takımdan şimdi sadece Sergio kalmış sanırım.

O şaşaalı dönemin ardından, zaten takım da orta vaziyette gelir gider iken, aniden o tibünlerin boş halini görmek, üzdü beni. Bir yandan normal bu, yani Barça veya Real gibi bir tarihi, geleneği yok onların. Ama o "El Turco" lakapları sayesinde her zaman bu ülkede onlara sempati beslenecek, tribünler aynı coşku ve doluluğa sahip olmasa da.

Zımbırıt

Bu ülkede birkaç tane adam var, onların adını duyunca kaçacaksın, hatta isimleri söylendiğinde kulaklarını kapatacaksın, o derece. Altan sülalesi, Toktamış Ateş, ne bileyim Mehmet Barlas vs. Lafa bak şimdi, Toktamış'tan:

Yalnız mı öldü?

Yalnız tabii... Ama onun yalnızlığı öyle zavallı bir yalnızlık değil. Yalnız bir adamdı, çünkü bekar bir adamdı. Ama bir Yahya Kemal’in yalnızlığı yoktu onda. O ayrı bir şey...


Derbi Evet, Derbi

Belki Aceto değiiz ama, sonuçta her Gs maçı sonrası buraya bir şeyler yazıyoruz, bekleyen olsa da, olmasa da. Eminim Hüseyin moral bozukluğundan yazmadı. Ben de net yoksunluğundan yazamadım. Yazabilecek olsam da, kısa bir şey olurdu zaten.

Maç hakkında yorum yapmayacağım, bilen bilir ne düşünüğümü zaten de, çok sevdiğimiz, futbol konusunda ordinaryüs seviyede olan Aceto abimizin, derbi sonunda yazdığı yazıdan bazı cümleleri alıntılayacağım buraya, demek ki neymiş:"Beşer şaşar". Güzel oldu bu.

"Galatasaray'ın bu sezonki kadrosu Kadıköy'ün atmosferinden etkilenmez yorumlarına destek atmak amacıyla pek bir havalı dolandılar maç öncesinde başta Arda ve Aydın. Kulaklarda ipod, hercai, tribünleri iplemeyen tavırlar. Gereği var mı? Özellikle kendi tribününe giderken samuray saçları, elleri cebinde pek bir havalı Aydın. Kaç maç oynamışsın, neyi başarmışsın, hani havan kime?"

"İkinci yarı kapanan Fenerbahçe'nin yarı sahasına oyunu yıkmayı bile başaramadılar. "Havalı Aydın" mı 3-1'den maçı çevirecekti?"

"Hakan Şükür yerine transfer ettiğin Baros'tan sağ açık yaratmak ne demektir?"

1881-....

Nonda


Yedek kulübesinde Nonda'nın, ve aynı zamanda evde benim, onbinlerce kilometre uzakta, aynı şapkayı giymemizi açıklayabilecek olan?

Derbi Hakkında

Akşama derbi var malum, gazeteye yazar gibi cebelleşmemek lazım.

Galatasaray'da Kewell ve Topal iyileşmiş, oynayabilecek durumdalarmış. Baştan söyleyeyim, Benfica maçı kadrosunun bozulmamasından yanayım. Kewell çok önemli bir oyuncu, evet, ama bu da bir deplasman, Kadıköy, Benfica gibi zor bir deplasmandan son yıllardaki en iyi oyunuyla 0-2 galip ayrılan bir takımı bozmak, kimi kesersen kes, kesilen adama acımasızlıktır. Kewell'ın 70. dakikada bittiğini zaten görüyoruz. Allah korusun kötü giden bir maçta kenardan gelip oyunu çevirecek kapasiteye, tecrübeye ve yeteneğe sahip. Yine sağda Baroş-Karan değişmeli oynanabilir gibime geliyor, Arda'nın da sol tarafta çok daha etkili olduğunu düşünerek.

Alex yokmuş, yerine ya Emre ya Deivid diyorlar. Her halükarda Balta bu maçın yıldızı olma şansına sahip. Eğer yukarıda belirttiğim düzende çıkılırsa, zaten formsuz olan Gökhan Gönül Arda'yla boğuşmaktan yamulur, arkadan gelen Balta da bu sezon birkaç kez olduğu gibi sağlam ortalar keserse beklenenin aksine sol kanattan gelen ortalarla gol bulabilir Galatasaray.

Gelelim Sabri'ye. Dr. Jekyll vs. Mr. Hyde gibi adam Sarıoğlu. Değişik değişik görüntüleri var sezon boyunca. Sağlam Galatasaraylı, Fenerbahçe maçlarında yanaklarındaki allar daha da bir belirginleşiyor. N'olur gaza gelme Sabri... Tecrübesiz bir hakem var önümüzde, taraftar baskısına boyun eğebilecek bir durumda. O baskının üzerine bir de itiraz etmeyelim. Yahu Allah aşkına, kaç kere değişti karar da hala itiraz.

Ümit Karan Benfica maçında olduğu kadar istekli olursa, ki olmalı, Edu ve Lugano'nun arasında neler yapabileceğini biliyoruz. Lincoln Maldonado, Selçuk, Josico, Ali Bilgin, Uğur Boral filan hepsinden kaliteli oyuncu, o da Sabri gibi, isterse...

Fenerbahçe'ye geçelim biraz da. Alex yok... Hangi Fenerli'ye sorsam, "Alex yok abi alırsınız"a götürüyor. Ben Fenerbahçe'nin bir tek Alex'ten oluşan bir takım olduğunu düşünenlerden değilim. Semih'in bu sene biraz daha geriye gelip "AMC" rolünü almasıyla Alex zaten arkada kalıp, sıkışıyordu. En büyük eksisi Fener'in duran toplar olacaktır o yokken. "Kadıköy'de favori bellidir" mantığının dışına çıkıp, iki kişilik koşmaları gerekecek.

Maçın adamının her türlü skorda Meira olacağını düşünüyorum. Zira bu adam bir defansif ortasaha ya da aslen stopere göre inanılmaz bir top tekniğine, inanılmaz bir hücum gücüne sahip. Futbol bilgisi de üst düzeyde. Çok koşmuyor, ancak pozisyon bilgisiyle sırıtmıyor da. Servet topla çıkmaları bırakıp Meira'dan başlarsa hücumlar Galatasaray'ın şansı çok. Ancak, bir de içerideki Steaua maçındaki Meira var. Görmek nasip olmasın bir daha.

"Derbilerde tahmin yapmak gereksizdir, kim daha çok isterse o alır" davasını geçmek gerek. Kaç senedir görüyoruz Kadıköy'de neler oluyor. Futbol şansının Galatasaray'ımızın yanında olması dileğiyle.