Büyük Oyuncu

Kendisi karşılığında 3.5 milyon artı Neco ve M. Güven'in bonservisleri, bir de Aydın kiralık. Büyük ihtimal elde patlayacak olan, olabilecek en üst seviyesine çıkmış bir anadolu takımı forveti için verdiklerimize bak. Ve büyük ihtimal da olacak gibi görünüyor.
Sonumuz hayır ola.

Racırım Meysınım Allahına Gurbanım


Mvp of the year.

Roger Mason


Most Improved Player of the Year 2008/09.

Camiır Nelsın


Hüseyin'in posta cevap olsun bu, bir nevi:

Jameer Nelson, evet, son maçlarda çok iyi oynuyor. Hatta daha kapsamlı bakarsak, bu sezon iyi oynuyor. Ama nasıl "iyi"? İyi var-iyi var değil mi? 40 şutta 10 isabet bulmak da duruma göre iyidir. Biz burada, bahsi geçen oyuncunun, asli görevine bakmak, daha doğrusu, takımın ondan ne beklediğine deinmek zorundayız.
Nelson hangi mevkinin oyuncusudur? Oyun kurucu. Peki bu işi ne kadar kotarabiliyor kendisi? Yüzde elli civarı bile değil. Herhangi vasatın üstü bir 2 numara gibi oynuyor genelde eleman. Takımda oyun kurma işlerini ise, çoğunlukla Hedo üstleniyor. Bilenler vardır, şu Howard'ın kankası olmasa takımda kalmaz geyiğini. Hakikaten doğru gibi yani.

E şimdi diyeceksin ki, "adam takımı yönetemiyo diye laga luga yapıyosun da, takımı Doğu'da 3., tüm Nba'de dördüncü". Ama eşeğin ayağı öyle değil be dayı. Kaan Kural söylerdi bir ara sıkça, "şutla yaşayan şutla ölür" diye. Kim söylemiş bilmiyor veya hatırlamıyorum ama, ağzına sağlık. Bu sözün doğruluğunun son ve en büyük örneği de, aha işte Golden State. Gerçi onlar "sadece" şuta bakıyor ya, neyse. Bunlarınki (Orlando) daha farklı ama, aslında daha rezil. Güya ellerinde "Nba'in en dominant kuvveti" var, ama kullanamıyorlar. Nah! Ne o en dominant, ne de kullanılabilir durumda. Çok koptum, dönüyorum.

Dün geceki performansına ben de hayranlık duydum. 9/9 ile 22 sayı. Süper. Ama bu, takımı adam gibi yönettiği, görevini yaptığı anlamına geliyor mu yine de? Hayır. Ben Orlando'nun kesinlikle böyle gitmeyeceğini düşünüyorum. Üçlük sokmakla bir yere kadar gidebilirsin. Point-guard'sız da. Basketbol, futbol kadar şansa dayalı bir oyun değil.
Bazı durumlar insanların gözünü boyuyor işte. Kimi zaman zerre fundamentalı olmayan bir pivot size Shaq gözüküyor;kimi zaman da sadece şut sokan guard, "allah, tamam bu çocuk, bunlar final oynar" gibi izlenim verdirebiliyor takımına.

Magic ne tepeye oynar, ne de bi' s...m yapar. Ha, bu Detroit gelirse ilk turda karşılarına, geçen yıl 2. turda olduğu gibi, o zaman turu geçerler tabii, onda ne var. Şut sokacaksın alt tarafı.

Resme gelince;birkaç maçtır, omuz kısmından azıcık görebiliyorduk ama, tam ne yazdığını anlamamıştık. Sadece karakter hoşumuza gitmişti. Meğer yazan buymuş. "Ol ayz on mi" ha. Aferin.

Beşiktaş'lı Duruşu

"Oğuz Sarvan'a ilet, onun anasını sikeyim."
Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören
(Ya da Milangaz-Likidgaz Yönetim Kurulu Başkanı Tüpçü Yıldo.)

Jameer Nelson

Hiç sevmem aslında kendilerini bilen bilir. Ancak son üç maçta öyle performanslar gösterdi ki ağzımı açıp bakakaldım. İlk maç TNT'deydi, sağ olsunlar onlar da olmasa, Spurs'e karşı. 24 sayısının 19'unu ikinci çeyrekte atıp darbeyi vurdu Popo ve adamlarına. Peşinden Lakers maçı geldi, internet sağ olsun MK-KK olayıyla NTV'den izledik maçı, orada da döktürdü adeta, Kobe'yle kafa kafaya, galip de çıktı. Bu akşam ise Golden State'e karşı 22 sayı-7 asistle oynadı. E burası normal. Bunu 4/4 üç sayılık olmak üzere, 9/9 şut isabetiyle atınca işler değişiyor. Point gardları da böyle oynarsa Orlando da tepeye oynar, demedi demeyin. 22-6.

Emre Aydın Vs

Vatan'ın web sitesinde bakınırken gördüm, Emre Aydın Mari Kıleer dergisiyle bir röportaj gerçekleştirmiş, ilginç kısımlar gözüme çarptı.
Mesela soru-cevap şeklinde olmayan bölümde şöyle bir cümle var:"Üzerlerinde dize kadar inen siyah metalci tişörtleri, birkaç arkadaş birleşip bir stüdyo ve müzik aletleri kiralıyorlar."
Siyah kısmında sorun yok ama, "ben görmedim" demeyeceğim, hangi insan evladı "dize kadar inen" tişört giyen metalci bünye görmüştür? "Kesin yoktur" filan demem, elbet istisnası olabilir ama, az çok biliyoruz yani durumu. Gerçekse de, oldukça şaşırtıcı. Hatta kendi adıma hoşuma bile gitti.

Bir de metalcilerin (çoğunun diyelim) ne kadar katı olduğuna dair bir itirafımsısı var Emre Aydın'ın:

-Benim zaten metalci çevremden gizlediğim şeyler olurdu. Kartel çıkış yaptı mesela. İyiydiler ama söyleyemiyorsun ki...

Bu çok önemli. Sırf o yapay duruşu bozmamak adına birçok "herhangi bir türü seven" müziksever, gerçek görüşünü belirtemiyor. Çaktırmıyor. Diğer türden bir şarkıyı, sanatçıyı övemiyor.

Tamamını okumak isteyenler de, Vatan'ın net sitesinden veya, direkt olarak Mari Kıleer'den okuyabilir.

ForForTu

Kadro değişikliğinden sonra yokuş-aşağı giden Four-Four-Two hakkında bir şeyler yazmak istiyordum bu ayki sayıyı okuduktan sonra ama, az önce gördüklerim, beni bir ön-post yazmaya itti. Rezillik.
Sinan Kaloğlu ile röportaj var, iyi yapmışlar tabii, ona lafım yok, adam gitti orada fıstık gibi kariyer yapıyor, kalıcı da olacak gibi. Neyse. Soru şu:Orada Türk yemeklerini özlüyor musun?

...

Adam Yeni Zelanda'da değil, 5 milyona yakın Türk'ün bulunduğu Almanya'da. Sinan da ne desin, "bir sürü Türk lokantası vs. var, sıkıntı çekmiyorum" diyor. Yeni ekipleri harika anlayacağınız.

Mike Holmgren


Amerikan Futbolu'nun Red Auerbach'i. Seattle Seahawks'ın head coach'u Mike Holmgren az önce Qwest Field'daki son maçına çıktı. 3-12 giden takım da maçtan önce bir araya gelmiş, ne olursa olsun bu maçı kazanıp koçu öyle uğurlayalım, demişler. Hava karlı Seattle'da bir haftadır. Hücum çizgisindeki ilk günkü maçta başlayan beş oyuncunun hepsi, ilk Quarterback'leri Matt Hasselback, defans çizgisinin solu ve ligin en çok fumble'a zorlayan oyuncusu Patrick "Big Pat" Kerney, Leroy Hill ve Rocky Bernard sakat, rakip kendi bölümünün birinciliğine oynayan, lig tarihindeki en iyi quarterbacklerden biri olan Brett Favre'ı kadrosunda bulunduran New York Jets. Jets ilk çeyrekte bir serbest atışla 3-0 öne geçti. İkinci çeyrekte Seahawks'ın wide receiver'dan bozma yedek quarterback'i Seneca Wallace'ın pasında çaylak tight end John Carlson'ın touchdown'ı Hawks'a 7-3'lük üstünlüğü getirdi. Üçüncü çeyrekte Olyndo Mare 42 metreden 3 sayıyı yazdı 10-3 yaptı. Dördüncü çeyrekte, 2:32 kala dördüncü haklarında topu dikmek yerine pası tercih edip, on metre ileri gitme durumunda kalan Jets'in pasını Seattle savunma güvenliği Dion Grant kesince top Seattle'a geçti ve Olyndo Mare bu sefer 36 metreden üç puanlık şutunu iki direğin arasına gönderdi, 13-3. Bundan sonra New York için geri gelmek mümkün olmadı ve Seahawks Holmgren'in içerideki son maçını kazanıp derecelerini 4-12'ye getirdi.

Holmgren on senedir Seahawks'ta. Takımı tarihinde ilk kez Superbowl'a götürdü ve belki de en çok tartışılan hakem kararıyla Pittsburgh Steelers'a kaybetti. Lise ve üniversitelerden sonra 49ers quarterback koçu olarak başlamıştı kariyeri, NFL'in en başarılı franchise'ı Green Bay Packers'da hücum koordinatörü ve head coach olarak devam etti. 1996'da Superbowl'u kazandı, ardından da Seahawks'a geldi.

Holmgren'in Amerikan Futbolu'na kattıkları ölçülemez ancak birkaç tanesinden bahsedelim. Hücum tarafında adeta bir ordinaryus profesör olan Holmgren'in setlerini tartışmaya gerek yok ancak yaptığı en büyük iş Brett Favre'ı bu günlere getirmek. Favre eğer bugün Favre'sa bunun babası Holmgren'dir.

Uzatmayayım fazla, Seattle şehrinde en çok sevilen spor figürü. Unutma burayı Holmgren, burası seni unutmaz.

Kabze


Lig Tv hafta başından beri son 8 sezondaki Gs-Bjk maçlarını gösterip duruyor. 3-4 defa denk geldi, izledik her seferinde. Çünkü orada bir maç var ki, sence-bence'den öte, Gs tarihinin en büyük, en önemli maçlarından biridir. 05-06 sezonunun 2. devrede, İnönü'de oynanan Bjk-Gs maçı.

Bu maç öncesinde Gs ve Fb aynı puandadır ama, ikili averajda üstünlük Fb'nindir. Bitime 2 hafta kala da, Gs'nin oynayacağı maç, İnönü'de Bjk iledir. Yenmek şarttır. Az olan umudu son haftaya taşımak istiyorsa, kazanmak zorundadır Gs. Fb de o hafta sanırım evinde Erciyes ile oynuyordu. Maçı erken kopardı onlar, zaten 4-2 bitmişti herhalde.
Biz ise 51.dakikada Tümer'in attığı golle yenik duruma düştük. Sonrasında manyak gibi saldıran bir Galatasaray. Maçın gollerini izlerken bir daha dikkat ettim de, ilk golü atarken, görüntüde tam 7 sarı-kırmızı formalı oyuncu var. Doğal olarak sonradan giren Hasan Kabze, 64'te ilk golü buluyor. Ardından yine bastırıyoruz, klişe deyimle "tüm kozları sahaya sürüyoruz". Bu maçı çok yakın bir arkadaşımla bi' kahvede izlemiştik. Sadece biz varız Gs'li namına mekanda. Geri kalan hepsi, Fb'li. Hatta bizim maçın son dakikalarında elde bayraklar, tura çıkmak için bekliyorlardı, o derece.
3 dakika uzatma verdi hakem, gol gelmiyordu. Arkadaşım 90 artı 2 gibi "hadi abi yürü gidelim" dedi. Ben de her zaman savunduğum "bitene kadar bitmemiştir" felsefesi uyarınca "dur bekle az daha" dedim. Neler gördük çünkü böyle.
92.30 civarı top Cordoba'nın elindeydi. Normal şartlarda bütün umutlar, burda biter, öyle değil mi? Ama hayır işte. Cordoba'nın diktiği top, Sabri'nin ayaklarına düştü, o da hemen ortaladı. Kral indirdi, top sekti, Hasan vurdu.

...

Sonrasını bilmiyorum tam olarak. 2 kişiden çıkan binlerce kişilik ses, mekandaki Fb'lilerin dumuru, ve daha bir sürü şey. O golden sonra şampiyon olmasak bile olurdu, inanın. Üzülmezdik.
Ardından neler olduğunu herkes biliyor. Son hafta, Fb'nin sıçışı. Ve gelen 16. şampiyonluk.


İşte o maçtan beri ne zaman Gs-Bjk oynasa, aklıma sadece o maç geliyor, hatta "o gol". Bugünkü maç hakkında bir şey diyesim yok, o zaman takımda olanlar, o maçı anlatsalar takım arkadaşlarına, yeter de artar. Keşke Kabze de şimdi takımda olsa. Hatta bu maçta oynayabilseydi.

50 Cent @ Airport Night Club! (Yersen)

Airport diye bir mekan var İstanbul'da. Son zamanlarda Hip-Hop R&B temalı çalışmalar yapıyorlar. (Evet Türkiye'de. Bu aşağıdaki olayın nedeni de budur.)

Haberim yoktu aslında ama organizatörler (Birkaç para etmez adam, eski bir basketbolcu da var içlerinde- isim lazım değil) bu mekana 50'yi getireceğiz diye bilet satmışlar millete, 50'nin haberi yok. Bütün gece 50 ve menajerinin peşinden koşmuşlar içi para dolu çantayla, adam gelir mi amınakoyayım. Sonra haydaaa, G-Unit'ten elemanları toplamışlar, bi' zenciye de kapüşonlu giydirip sahneye salmışlar, iki şarkı pleybek yapıp inmiş. Millet de arıza çıkarmış tabii. Türkiye işte burası, olur böyle şeyler. 50 ne ki, hak ediyor muyuz diye sormak lazım önce.

Şunu da not edelim, bizimkiler de bakıp ağlasın, ibret alsınlar. 50 gibi bir adam, Eminem dünyanın en iyi rapper'ı diyor. Bizimkiler de dava açsın hala.

Okay Karacan ve Lig Tv

Habertürk'ten ayrılmasından sonra dört gözle bekliyorduk Okay Karacan nereye gidecek diye. Az önce çok güvenilirliği olmayan bir kaynaktan okuduğum habere göre Lig Tv'yle anlaşmak üzereymiş. Ulan Lig Tv Okay Karacan'ı getir, Galatasaray maçlarını anlattır, webtv'yi 29 değil 39 yapsan da hepsi helal sana...

50 Ve Ramiz


Biliyordum 50'nin programda kazanılan paranın saçma bir işe gideceğini, hislerim yanıltmamış beni. Yarın sanırım 2. kısmı yayınlanacakmış programın, o zaman öğrenilir miktar, ama ne kadar önemli ki, paranın eline geçeceği kişi Ramiz olduktan sonra?
Bir bilse 50, nasıl bir adam için "kutu açtırdığını", kılını kıpırdatmaz.

Ayrıca 50 abinin gelişi vesilesiyle, Türk Rap camiasının ne kadar kaliteli olduğunu da görmüş olduk. Sağolsun.

Türk insanı da yabancı ünlü görmeyegörsün, hemen bir "göt yalama" hadisesi. Ne kadar ezik milletiz yarabbim.

Hüseyin'den not: "In Da Club"ı ezberledim deyip de oraya çıkıp söyleme cesaretini -cesaretini siktiğim- kendinde bulan kızın da Allah belasını versin.

Hüseyin'den not 2: İsmail misin nesin. 50 cent yazdırıp fener forması getirmiş, kıroluk budur yani. Beden de siksen medium. Göte bez diye kullanır artık. (Höyt daha beteri çıktı, Yalovaspor atkısı...)