2

Biliyorsunuz bu 3 adam, son 2 sezonun en gözde 3 futbolcusu. Hem yeni neslin, hem de futbol dünyasının son zamanlarda en çok sivrilen 3 modeli. Mesela bu sene sonunda yine Fifa world player of the year seçiminde ilk 3'te bunlar olacak.
Ve şimdi bu 3 oyuncudan ikisi aynı takımda. Diğeri de rakipleri.
Real yine bokunu çıkardı. Ama bu sefer daha fena. Yani bu 2 transfer çok bomba zaten, gerek kendi içinde, gerek maliyet olarak, bir de gerisinin geleceğini düşünürsek...

Tabii şimdi hemen "o kadar yıldız nasıl oynayacak birlikte", "kim defans yapacak" (bu Real için bir klasik zaten) gibi sorular çıkacak bir sürü. Yine işin "ardını" düşünmüyorlar sanki. Veya bomba bir defans da gelebilir. Kuyuda para bulmuş gibiler baksanıza...

Muhtemel Yeni Formalar-Değil!


Az önce Feysbuk'ta şöyle bir şey gördüm. Görünüşe bakılırsa bunlar gerçekten yeni formalar. Baksanıza, yanlarında takım logosu, sponsor firma, açıklamalar, her şey var. Hani basın bültenine verilmeye hazır halde gibi. Ama yine de tanıtım yapılmadan kesin bir şey yok.
En çok korktuğum şey olmuş gibi görünüyor, eğer bunlar kesinse:şu postta da yakındığım gibi, adidas'ın bu tasarımı korkunç ve iğrenç. Görünüşe bakılırsa, bizim parçalı da o tasarımın üstüne yapılmış. Beyaz da. Bu kötü.
Ayrıca, sarı ve çubuklu formalar, bu sezonun "gereksiz" kategorisini işgal edecek gibi. Neden gereksiz peki? Şimdi gelir yine yorum kısmına "bence çok güzel formaaa" yazarlar. Şundan efem, bir takımın kendi renkleriyle, malum bir 1. forması vardır. O renklerle başka tasarımda bir forma, forma kültürüne terstir. Parçalı olmasa, çubuklu olacak zaten, onda sorun yok. Ama parçalı varken çubuklu, gereksiz. Sarı zaten yine aynı şekilde.
Mor değişik bir tercih, ve güzel. Yine o gudik tasarımla yapılmış ama, ne yapalım. Eleştiri alacaktır bu forma, hele de Hıncal Uluç'tan filan. Aslında Rijkaard filan da gelmişken turuncudan gidilseydi ama, hep değişiyor forma stratejileri.
Altın çok şık. Güzel olmuş.

Şimdi 5 olsa yine tamam da, 6 forma var, bunların hangisi ne ara giyilecek? Keşke 2 tanesini Sevilla'nın filan yaptığı gibi Avrupa kupaları forması olarak sunsalardı, hem yoğunluk olmazdı.

Tabii kesin olmayan forma üstüne bu lakırdılar gereksiz gibi ama, yani resme bakarsanız, sanki olay kesinleşmiş gibi. İnşallah değildir ya, neyse.

Edit:Değil anasını satıyım, elemanın tekinin "canı sıkılmış" yapmış. O resmi logoyu kullananı tutup bi' şey yaparlar aslında ya, neyse. Net dünyası işte, herkes her şeye kadir kendince.
O değil de, demin yazmayı unuttum. Reklam mevzuu tam da böyle olmalı. Maviyi filan katmadan.
Ulan heyecan yaptık bi' de bu sıcakta bok var gibi. Olsun, parçalı öyle olmasın da.

Yaza Giriş

Sıcak. Transfer filan yazmak istemiyorum, en sağlam kaynaktan gelenin bile, 5 dk sonra yalanlanma ihtimali var. Öyle kısa kısa, not halinde bir şeyler yazacağım. Zaten bu vakitten sonra daha az yazacağız buraya, o da kötü.

-3 günde 2 kere sağ ayağımı burktum. Sikerim böyle aşkın ızdırabını. Sezona başladık lan, durun sakatlık filan. Zaten sahada canlı yok.

-Finaller iyi hoş, belki Magic bile alabilir, ama yine de daha denk bir final olaydı keşki. Cavs-Lal veya Lal-Bos gibi. Böyle hiç olmadı.
Sevindirici tarafı, Kobe sonunda muradına ulaşacak. Kastırıyor zaten. Bu kelimeye de hastayım;"kastırmak".

-Cem Akaş, "7". Okuyun. Bulabilirseniz tabii. Ama bulunur lan.

-Katre-i Matem. İskender Pala'nın. Onu da okuyun. Onu sevin, üstüne Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk'ı da okuyun. Okuyun a.k.

-Cıvıklık güzeldir, ama o cıvıklığı yaparken de ne zaman ciddi olman gerektiğini bilemezsen, işte o zaman sıçarsın. Adama bu sıcakta aforizma yazdırıyorlar işte.

-Carnophage dinleyin. Törkiş metal gruplarına kulak kabartın. Müzik dinleyin a.k., sadece dertli olduğunda dinlediğin arabesk inlemeler değil müzik denen şey.

-Bu adamlar Abd'deki büyük müzik firmalarından biriyle anlaşmış filan. Bir yakın arkadaşım bahsetmişti, aklımda takılı kalmıştı bayağı. Tabii ismin tam yazılışını bilmediğinden, yarım sene filan bulamadım grubu. Geçen tesadüfen bulabildim.
İyi hoş ama, arkadaş ülkede bu sektör acayip ham. İmkan yok, destek yok. Hadi bunlar dışardan bir şekilde bulmuş. Ya geri kalan ve iyi müzik yapanlar? Bir noktadan sonra bırakıyorsun işte bu işleri mecburen. Kötü.

-Eminem'in yeni albümü de dinleyin.

-Rijkaard'ın gelişi hala rüyamda görmüş olabileceğim bir transfer dedikodusu gibi geliyor bana. Ya gelir tamam da, ne bileyim, bu kadar yerinde bir tercihi bizim yönetim tayfasının yapmış olabileceğidir bana uçuk gelen. Yoksa bu kadar isimli bir başkası da olabilirdi, mesele o değil.

-Borges de kapattı. Zamanında Aceto'nun kapatmasına da üzülmüştük ama, o sebep belirtmişti az-çok. Bunun da sebebi vardır elbet ama, bize yansımadı en azından.
Blog işi boktan, resmiyeti yok, eser kapatırsın. Veya bırakması kolay.

-Ilse'yi bulmak lazım.

-Daha fazla kitap lazım.

-Büyüdükçe, daha doğrusu yıllar geçtikçe, şu arkadaşlık kopmaları, ne bileyim biri askere gider, biri işe başlar adam gibi göremezsin, bu tip şeylerin olması eşşek kadar olduğunun kanıtları işte. Daha da kötü olacak ilerde, biliyorum.

-Bilmedik bir sürü törkiş metal grubu var, derinlemesine inmek gerek.

Destek


Şu cümleleri duyuyorum ya, az sonra ölsem sanırım pek bir şey farketmez:

"Türkler bu yılın en önemli transferini yaptılar. Rijkaard, Galatasaray ile Barcelona arasında bir köprü oluşturacaktır. Biz bu köprüyü inşa etmeye hazırız."

Laporta söylüyor. Allahım, sana geliyorum.

Büyük


Çok basit;"büyük lokma ye, büyük söz konuşma" derler. Kulunuzun Barça sempatisi olmasından dolayı, Barça maçları ev televizyonunda sıkça yer buluyor tabii. Ne sıkçası, her maç. Tabii baba bey de izliyor. Artık benim Barça sevgimden midir, yoksa kendisinin "ben gıcıklığı"ndan mıdır nedir, bunda bir Barça antipatisi başladı ve, maçları izletmez oldu. Biz de maç zamanları halaya kaçtık mecbur.
O zamanlar bu, tabii her şeyde bir hata veya olumsuzluk arıyor, deli gibi Rijkaard'a sallıyor. Yok "adam değil", beceriksiz vs. Baştan 1-2 savunacak gibi oldum, "yav baba, adamın futbol kariyerine bir bak, hocalığı ayrı iyi" filan dedim, boşa. Anladım ki direkt uyuzluk yapıyor. Bıraktım ben. Zaten o arada Frank dayı gitti.

Evvelsi gün. Sahadan eve geldim. Ben unuttum konuyu, sabahtan haberim vardı tabii. Bizimki birden ağız 1 metre açık:"Rijkaard'ı duydun mu!?". "Vaaay" dedim, demek ki yakınlık değişince nasıl fark gösteriyor işler. Ordayken sallaması kolay, ama Gs'ye gelince sevinirsin tabii, pezevenk.
Velhasılı, o günden beri bizimki bir sevinçli, bir heyecanlı. Farkında tabii gelen adamın öneminin. Bir de ben diğer ayrıntıları anlatınca daha da sevindirik oldu. Peki şimdi sorarsanız, o zaman dediklerini hatırlıyor mu diye, cevap belli maalesef. İnsan işte.