Maskere


Tuna Kiremitçi abimiz bugünkü yazısında "Nefes'i izleyenler Ziyan'ı da okumalı" demiş. Doğru görünüyor. Fakat aslı bu değil. Doğrusu, "Ziyan'ı okuyanlar Nefes'i izlemeye gitmemeli" olmalı. Çünkü maazallah, çocuk kafayı kırar, "gitmiyorum lan askere maskere, sikerim böyle işi" çeker, sonra onca sıkıntı. Aman yavrucum.

GB-BS Notlar

-Hurşit çok acayip bir adam. Golü biraz dandikti ama haketmiyor diyemeyiz. Ayrıca daha önce hangi maçtı, Fb sanırım, bundan da daha iyiydi. Biraz duyulsa filan, hemen başlar büyük takım spekülasyonu.

- Şu bir Koreli vardı Bursa'da, neydi, Shin Young Rok. Adam aylarca görünmüyor, sonra bi' geliyor 2 gol, sonra bir daha yok. Sercan'ı filan da sayarsan aslında sağlam hücüm hattı ha. Oynasın o adam abi, bitiricilik 17 valla.

Edit:Kaçmış la eleman. Selocan24'e teşekkürler.

-Çoğu zaman büyüklerin maçlarında bile olmayan bir tempo vardı bugünkü maçta. Çok hoşuma gitti. Bunda atmosferin payı büyük tabii. Ankara'da böyle olmazdı, olamazdı.

-Rijkaard'ın Gs'de oluşu nasıl hala daha garip gelebiliyorsa bazen bünyeye, Thomas Doll'ün de Gençler'in başında oluşu bir o kadar garip geliyor bana. İnşallah sabrederler de, biz de bir süre daha efendi gibi, düzenli bir Gençlerbirliği izleriz. Bu malzemeyle bu iş, çok iyi.

-Mustafa Pektemek iyi oyuncu olacak. Yeter ki Fb'ye gitmesin.

-Sarı-kırmızı formanın altına mavi krampon giyenlerin olduğu memlekette, kollarına taktığı aksesuarlarla (bandaj, bileklik vs. ) harika bir siyah-beyaz kombinasyonu yaratan Burhan Eşer'i tebrik ediyorum. Bize böyle, zevki olan adamlar lazım.

Kış

Aceto Balsamico'nun büyük hizmeti Kış Söyleşileri'nden abes bir soru. Okay Karacan'a:

"Galatasaraylı spor müdürlerinin/sorumlularının bu kadar çok olduğu medya sektöründen rahatsız olur mu?"

Ya arkadaş dalga geçiyor, ya da biz yıllardır yanlış biliyoruz medyadaki tarafgirliği. Yanlış biliyorsak da, bilgililer bize bi' yardım ediversin.

Tor

Anlaşıldı;bu sezon bol bol Toronto maçı izleyeceğiz. Daha doğrusu, Bosh'un eline gelen her topla potaya yardırdığı, Bargnani'nin pivotluğu beceremediği, Calderon'un Hido'ya pas vermediği ve Hido'nun alıştığımızdan ve olması gerekenden çok farklı işler yaptığı maçlar. NBA Tv'si olmayan her NBAsevere sabır dileriz.

Aklını Beynini...

Facebook'ta önümüzdeki hafta oynanacak olan GS-FB basket maçıyla alakalı bir event var.
Wall'dan direk alıyorum.
"yine gidelim abdi ipekçiye yine koyalım fenere yine küfür edelim şerefsizlere yine polis atsın bizi salon dışına yine isyan edip kıralım koltukları fırlatalım fbli piçlerine :)"
Ulan yavşak,
Sen biliyor musun o koltuklar için orada kaç tane adam alın teri döküyor, şampiyonaya yetiştirelim diye gecesini gündüzüne katıyor?
Biliyor musun kaç tane gönüllü orada o koltuk düzenlerini gözleri patlayıncaya kadar sisteme aktarıyor?
Biliyor musun 2010 Dünya Şampiyonası'nın Türkiye'de düzenleneceğini?
Ulan yavşak, o koltukların parası kulübünün kasasından çıkıyor, bilmiyorsun değil mi?
Sen o staddan atılınca hiç suçu olmayan adamlar dayak yiyor dışarıda senin gibi bir orospu çocuğu yüzünden, bu senin aklına gelmiyor hiç değil mi?
Yavşak.
Bütün taraftar profili bu değil tabii, bu sadece bir yavşak.

Oy

Türklere bir şey yaptırmak istiyorsan, "oy ver" diyeceksin abi. Özellikle de internetten. Nasıl bir heves, nasıl bir örgütlenme, nasıl bir operasyonel kuvvet, nasıl bir çalışma. O hiçbir şeyi siklemeyen gençler nasıl azimle doluyor, aman allahım.
İşte bu halkımız gençlerinin harika özellikleri sayesinde iki sanatçı/grubumuz, iki yıldır Mtv'den "Avrupa'nın en iyi sanatçısı" dalında ödül almakta. Buna bakıp kendini kandıran da vardır, o ayrı mesele zaten.

Desen ki, "gençler memleket elden gidiyo, hadin oy kastırın", yüzde yüz verim alırsın. Sıçma ihtimali sıfır yani

Dışk

Çocuk Oyuncağı

Diyarbakırspor Galatasaray maçına çıkacağını açıklamış.
Çocuk oyuncağı mı bu abi? Önce çık, yok abi biz çıkmıyoruz bizi teröristlikle itham ediyorlar, sonra "biz vazgeçtik çıkıyoruz, Diyarbakır halkını temsil ediyoruz."
Yoktan yere gündem yaratmak yaptıkları başka bir şey değil.
Şimdi hakemler de "Aman ha!" diyerek daha dikkatli (!) olacak bunlara karşı.
Biz de eyyam istiyoruz, bunun Türkçesi.
Pis kokular geliyor.

29


Dirk'ün dünkü hayvanlığını görmüşsünüzdür. Son çeyrekte takımın 44'ünün 29'unu atmak, attığın 40 sayının 29'unu son çeyrekte atmak... Çok hayvani. Zaten rekorun 2 azıymış. Aslında rekor bu olmalı.Çünkü rekor şuymuş:Wilt Dayı'nın Knicks'e 100 attığı maçtaki 31. O zaten başlıbaşına bir insanlıktan çıkma durumu. Sayma onu. Yani böyle bakınca rekor Dirk'ün diyebiliriz bir yandan.

Bak bak bileğe bak, off çatırtıya gel.

La

Şimdi malum, bu futbol blogları spor dünyasının "yeni sesi" filan ya. Tarafsız, alternatif, dikkat çekici, doğru analizler bilmem ne. Yenilikçi yorumlar. Büyük oranda doğru, evet. Spor basınından 4-5 kişiyi çıkarırsanız, aklı başında futbolseverin tercih etmeyeceği yerler artık gazeteler-ve hatta Televizyon.
Ama bu bloglardan birinde "Rubin Kazan'ın çıkışına sempatiyle bakmak" gibi bir ibare okursam, bu duruma bakışım biraz değişir. Demek ki 11 kişi santranın gerisinde "geleni vurun la ileri" felsefesiyle oynayan bir takım, bu arkadaşların gözüne hoş görünebiliyor. Gerçekten harika.

Not Falan


Dün geceden bi'kaç not:

-Ertem Şener'den geliyor, Real-Milan maçı başlarken:"Erken finale hoşgeldiniz!!". Bir de kendisi bıyık bırakmış güzelce. Pek yakışmış...

-Bana birisi şu oyuncuların neden hala daha büyük takımlarda olmadığını söylesin:Mandanda, Akınfeev, Agüero, Adler, Srna ve Neuer. Hatta Gourcuff.

-Mesela bakın, şimdi sadece skor bazlı takip eden insan olalım. Böyle bakarsak, Zürih'in San Siro'da Milan'ı 1-0 yenip, Velodrome'da Marsilya'dan 6 yemesi anormal gelir, değil mi? Ama maçları izlerseniz, ya da o da olmasın, özetleri izlerseniz bile niye böyle olduğunu anlarsınız. Milan o maçta 45 tane gol kaçırdı, 32 tane direği vardı, bin tane gol kaçtı. "Olmazsa olmuyor" tipi maçtı yani. Futbol böyle. Yüzeysel bakarsan bi' sikim anlamazsın. O yüzden sadece skorla takip etmek filan sakat işler. Yetmiyor.

-Gerçekçi insan sevilesidir abi. Çaktırmayacaksın böyle, o andaki düşünceni, tepkini sergileyeceksin. Casillas bu konuda harika bir adam. En güzel örneğini de dün gördük belki. Ronaldinho'nun penaltısından önce. Sağ çapraza doğru dönüp, kafasını 2 yana salladı. Bunu yapıyor, çünkü hem karşıdakinin kim olduğunu biliyor, hem de o adam belki de kariyerinde en çok canını yakmış kişi. Bazıları gibi "Ronaldinyo bitti abi yeaa" yapmıyor yani, biliyor mevzuyu.

GZ


Bu akşam bir Rus olmadığıma dua ediyorum. Eğer öyle olsam, şu anda havaalanı yolunda, bu adamın ağzını burnunu yırtmak (kırmak değil) için yol tepiyor olurdum. Onu bırak, Akınfeev uçakta işi bitirmiş de olabilir. Neler var yarabbim.

Demirören'i Anlamak


Eğer taraftarınızın "Kartal gol gol gol" "Birkiüç beşiktaş"tan başka bir gaz yöntemi bilmediğini,
Takım gol yese de "Yıldırım Demirören yeeeeeteeeeeer" diye bağırsak diye fırsat kolladığını,
Takımınız şampiyonluktan sonra biraz sıkıntı çekince kelleniz istendiğini,
Tribündeki çıkarlar uğruna ananıza küfür edildiğini,
Ve bunları yapanların başkanı olduğunuz takıma aşık olduklarını savunduğunu düşünün...
Ne yapardınız?
Lütfen...
Beşiktaş taraftarı, yeter.


p.s. Bir de sahadaki futbolcunun psikolojisine bakın. Gol yersek kelle isteyecek golgolgolcüler var 2 metre ötenizde. Elin ayağın titrer amınakoyym.

30

Şimdi öncelikle şuraya tıklayın. Ben de biliyorum, "yea abi yalandır ne bakıyosun yaav" kısmı da var. Büyük ihtimalle de öyledir zaten. Hepsini bırak.
Chygrynskiy gibi bir adamı (nasıl bir adam? Bilen bilir) Shakhtar'a 30 milyon gayme sayarak alan Guardiola, aynı hevesle Servet'i istiyorsa, ben o adamın aklını sikeyim zaten. "Çok güçlü fiziğiyle ilgisini çektiği..." Tabii amına koyym. Ben burda defanstan top çıkaramıyor, atakların anasını sikiyor diye kafayı yiyeyim maçlarda, o adamı Barcelona alıp defansa koymak istesin. Tabii.

Zachy Zach

İki gün önceki 30 sayısında artislik yapanlar bir de şimdi baksınlar.
"Zach'ten adam olmaz yaa..."

Cas


Ben bir şey demek istemiyorum, bloga giren ahaliye sormak istiyorum:Şu suratı görünce, aklınıza ilk ne yapmak geliyor?

Tecavüz- İbret-Müstehak

Kaç yaşındasın ve İstanbul'da nerede oturuyorsun?
23 yaşındayım. Fulya'da oturuyorum.

Yalnız başına mı kalıyorsun?
Hayır, arkadaşlarımla yaşıyorum.

Ne iş yapıyorsun?
Şu anda çalışmıyorum, iş arıyorum.

Sosyetik arkadaşların var mı?
Evet var. Hem de çok.

Sana tecavüz eden kişi ile ne zaman, nasıl tanıştın?
Bir iki haftadır çeşitli kulüplerde karşılaşıyorduk. Ama hiç konuşmamıştık. O iğrenç gece Nişantaşı'ndaki bir kulübe gitmiştim. Yan masada oturuyordu.

Peki o gece her şey nasıl başladı?
Ben arkadaşlarımla eğleniyordum. Nasıl olduğunu anlamadan bir anda onunla konuşmaya başladık. Derken sarhoş oldum. Çok kötüydüm. Daha sonra kulüpten kol kola çıktık. Herkes bizi gördü. Yanımızda korumaları vardı.

Seni otele gitmeye nasıl ikna etti?
Hatırlamıyorum ama belki ciddi bir ilişki yaşarız diye düşündüm.

O da alkollü müydü?
Evet. İkimiz de içmiştik. Ben bir ağlıyor, bir gülüyordum. İçkime bir şey attı mı hiç bilmiyorum.

Hiç şüphelenmedin mi?
Hayır. Otel odasına nasıl çıktığımızı hatırlamıyorum. Bana zorla sahip olmaya çalıştı. Ağzımı eliyle kapattı. Bağırmamam için ensemdem sıkı sıkı tuttu! Kaçmamı engelledi. Sutyenimi ve iç çamaşırımı yırttı. Sabaha doğru otelden perişan bir şekilde ayrıldım.

Sana ilk ne zaman dokundu?
Hatırlamıyorum, kendimde değildim

Niyetini anlayamadın mı?
Niyetini anlayacak halde değildim ki.

Yanında seni kollayan, uyaran biri yok muydu?
Hayır kimse yoktu. Kız arkadaşım ile dışarı çıkmıştık. Ama o sonra eve dönmüştü.

Peki daha sonra susman için para teklif etti mi?
Hayır böyle bir şey olmadı. Zaten ben para için kendimi satmam. O adam babasının parasıyla beni satın alamaz.

Otelden çıkınca ne yaptın?
Hemen ailemin yanına gittim. Ama onların yüzüne bakamadım. Yeniden İstanbul'a döndüm. Onunla da bir daha görüşmedik.

Şikayet etmeyi düşünmüyor musun?
Şimdilik hayır. Çünkü bir ailem var. Onların duymasını istemiyorum. Üzüntüden kahrolur ve ölürler. İğrenç olayı çok yakın bir arkadaşım biliyor. Üzüntüden günlerdir uyuyamıyorum.

Sana destek olacak biri yok mu?
Kime, nasıl söylerim bilmiyorum. Çok utanıyor ve korkuyorum.

Cep telefonu ile o anı görüntülemiş olabilir mi?
Hayır sanmıyorum.

Sana şiddet uyguladı mı?
Yok hayır. Sadece üzerime saldırdı.

Hayatında biri var mı?
Sevgilim yok ama kaybetmekten korktuğum birisi var. Psikolojik yardım almaya başlayacağım. Sürekli ağlıyor ve uyuyamıyorum.

Ölenler Ölmeyenler Ve Bakkal Hilmi

Şu sıra ölmüş olmalarından korktuğum 3 kişi var-dı. Biri normalde haftada 1 kitap çıkarırken, görünmeyeli nerdeyse sene olan Orkun Uçar, ikincisi mühim araştırmacı Cengiz Özakıncı, üçüncüsü de bizim bakkal Hilmi. Bakkalı karıştırmayın da, diğerlerinden bahsedelim.

Geçen İdefiks'te yeni çıkan nanelere bakarken "Metal Fırtına 5"i gördüm, aha dedim tamam, ölmemiş. Meğerse o da Burak Turna'nın serinin 5. kitabıymış. Merağa devam yani. Adam o kadar derin işlerle ilgili yazdıktan sonra "aldılar" mı ne yaptılar artık.

Cengiz Özakıncı'yı ise şu Ankara'da bir üniversitenin (Başkent miydi? Ne fark eder) yayın organı olan Bütün Dünya'da gördüm. Ekim sayısında bir yazısı vardı. Onun da son kitabı çıkalı oldu bayağı. Çıkan kitapları genişletip duruyor. Daha önce alanlar da mal gibi kalıyor...

Yar


Çok amaçlı oyuncu işte bak. Sayı da atar, asist de yapar, oyun da kurar, yarasa da avlar...

Daddy Cool

Bir adama her şey mi yakışır.

Fawer

İzleyen izlemiştir, Adam Fawer vardı az önce Medya Kralı'nda. Programda "en çok okunduğum ve en çok ilgi gördüğüm ülke Türkiye" dedi. Ki Empati'nin de ilk olarak Türkiye'de yayımması bunun bir kanıtı.
Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yani Fawer'ın kitaplarının niteliği açısından. Evet çok az kişi okuyor memlekette, okuyanların da büyük kısmı efendi gibi şeyler okumuyor, temelde çok gerizekalı bir ülkeyiz ama, bu söylenen şeyi mühim buluyorum ben.

Orl-Tor Notlar


-Daha sadece benim izlediğim ilk maçları, onlar için de sezonun 3. maçı ama, sanki burada olmayacak. Hido için yani. Veya olsa bile, Magic'teki gibi olmayacak. Calderon filan...

-Bargnani gitsin Benetton'da filan oynasın. Bir de çocuğu 5 oynatmıyorlar mı.

-Şöyle bir bakınca olmaz gibi ama, ben Toronto'nun yedek kısalarının yeterli olduğunu düşünüyorum.

-Kaan abi aracılığıyla Bill Simmons'dan:"Bir oyuncunun boynunda dövme varsa, onun akıl sağlığından şüphe edilebilir". Katılıyorum. Örneklere de bakılabilir bu hususta.

-Ulan Matt Barnes kadar çok oyun profiline uygun takımda şans bulan adam var mıdır acep. Suns, Warriors, şimdiki Magic... At anasını satıyım, başka iş yok. Bulduğunu at.

-VC, Lewis ve Pietrus'suz Magic böyleyse, onlar gelince ne olur bilmiyorum. Mesele karşıdaki takımın Toronto olması değil-daha güçlüsü de olur. Ryan Anderson ve Matt Barnes gibi 2 sisteme cuk oturan 2 adamın alınması çok mühim iş. Daha J-Will'ide var da, neyse.

-Magic bir ara Nelson-Pietrus-Carter-Barnes-Lewis gibi bir beşle çıksa ne güzel olur lan.

-Dwight Howard süperstarsa, ben de...

-Bizim sunucu dayılar Hido'yu kollayıp övmeye çalışıyorlar, tamam ama, bazen aşırıya kaçabiliyor. Bugün de yaptılar.

-Hido'nun Kanada ellerine gelmesindeki en güzel yan, Raptor gibi gırgır bir maskotu sıkça görecek olmamız. Sempati toplayan Nba takımı olmanın yolları 1:Komik ve hınzır maskotun olsun hacı.

-Bir ara Jason-Johnson-Redick-Bass-Gortat beşi vardı. Çok ilginç. O değil de Bass de çok iş yapacak la(n).

-Belki ortada basketbol filan olmuyor, kaos vs. ama, 3. periyodun sonunda bana 3 haneli skoru gösteren takımın/maçın gadasını alırım arkadaş.

-Kağıt üstünde bakınca Nelson-Redick-Barnes-Anderson-Howard çok matah bir 5 gibi görünmüyor ama, sistem çok şeyi değiştirebiliyor işte. Çok garip.

1 Kasım- Benchten Gelen Uzunlar

Andray Blatche (WAS)- 15/18FG, 30PTS, 6REB

Al Harrington (NYK)- 16/23FG, 42PTS, 6REB

Spencer Hawes (SAC)- 8/15FG, 22PTS, 10REB


Hey gidi Al Harr...

Karışık İşler



İki resim arasındaki 100 farkı bulunuz. Maçı izlemesek neyse...