Muhi


Geçen haftanın Uykusuz ve Penguen'ine 2. baskıyı yaparken, arka sayfalardan birinde ne göreyim: "Yakında: Cihangirde Bi Ev. 3 kitap aynı anda (Tüm bölümler)". Sonrası halay...

Bir kere, hala haberdar olmayan, ya da haberdar olup da denk gelmeyen vs. varsa, bir kez daha şiddetle önereyim. Ülke mizah tarihinde yapılan en iyi işlerden biri. Artık çizilmiyor olmasına rağmen öneriyorum, öyle bi'. Hatta Oky çizmeyi bırakalı 4 sene falan oldu. Zaten Uykusuz'un ilk zamanlarında seyrek çiziyorken, Metin Demirhan'ın ölümüyle, bir daha hiç açılmamak üzere kapattı bu faslı.

İlaveten, ilk kitabı bulmak büyük zor iş. Ki 2. kitap da Idefix'te bile yok şu anda. Ha zorlasan bulunur. Bende ilk kitap yoktu, sonra işte Lombak ciltlerini toplarken ilk maceraları da okudum zamanla, ama cilt başka şey tabii. Şimdi bu haber harika oldu. Ha, ben gene ilk cildin ilk baskısını ararım, o başka.

Böylece hem 2. kitaptan sonraki maceralar da derli-toplu bulunabilecek, hem de 1 ve 2. ciltlere kolayca erişilecek.

Yine aynı sıkıntı, şu çizgi öykünün ciltlerinin kapaklarının Google'daki görsel sayısı bile onu aşmıyor. O yüzden normalde dikkat etmeme rağmen, bu kez mecburen üstünde Ide(e)fix(e) logolu görsel koydum post için.

Son olarak da, görsel için bakınırken şöyle bi'şey buldum. Ama geri kalanı hakkında hiçbir fikrim yok. Varsa da umarım bulurum. Bulursam paylaşırım.



Tarçın


Eğer lokavt bitmese, geçen haftasonu farklı formalar altında karşılaşacaklardı. Değil kader, Stern bile engel olamadı buna.........

Retro 156

Puskas


Ah be abla, arkadaş ortamında şu espri yapılsa, karşı mahalleye kadar kovalanır, sen bir de öyle yazıp maça götürmeler falan...

Esnaf

Zevkten de öte, NBA tarihinin en tuhaf forması belki bu. 03-04 sezonunun açılış maçında Lakers'a karşı giyilen bu gümüş forma, bir daha hiç giyilmiyor. Aynı Fenerbahçe'nin yine ligin ilk maçında İbb'ye karşı giyip, yenildikten sonra (bir maç hariç, kupadaki Urfa maçı) giymediği turkuaz gibi.



Maçın kaybedilmesinin, formanın rafa kaldırılmasıyla alakası olduğunu pek sanmıyorum. Hadi 1-2 defa daha giyilirdi belki. 109-93 kaybediyorlar maçı. Ki o sezon da, Antawn Jamison, Antoine Walker (...lan?) falan gelmiş, yıldızlar yıldızlar. Herhalde "fazla parlak" geldi forma. Geçen sezon Beşiktaş'ın griden gümüşe çalan forması gibi.



Eğer bu kadar parlak olmasaymış, arada bir giyilen 3. forma konumunda kalabilirmiş. Sonuçta mavi ve beyaza "giden" renktir gri. Muhtemelen Cuban maçtan sonra, "sizin gibi takımı da sikerim, üstünüzdeki formayı da. Bir daha bunları görürsem hepinizi Milwaukee'ye sürerim" dedi, ve olan oldu.

Retro 155

Mendirek


Maçı izlemedim, ama bittikten sonra fotoğrafları görünce, aklıma hemen, evvelki sezon Old Trafford'da oynanan Manutd-Pool maçı geldi.



Genelde United'a karşı beyaz altına koyu şortla çıkan Liverpool, bu kez 3. formasını, açık renk şortla birleştirerek sahaya çıkmıştı. Ve bu kombinasyon, benim tüm zamanlarda en çok hoşuma giden formalardan biri haline gelmişti. Ki zaten çok az giydiler bu şekilde sanırım.



Eğer iki takım çorapları farklı giyse, yani Fenerbahçe laci çorap, Trabzon da açık mavi çorap giyerek sahaya çıksa, birebir bu maçın aynısı olacakmış. Bu güzel forma manzarasına önayak olan da, yine Trabzon gibi görünüyor.

Aumann






Bu sezonun ilk gününden, Türk taraftar manzaraları. Yücel'e teşekkürler.

Nerden Nereye 71


Tafra



Dün manyak gibi maçlara atladık tabii. Büyük açlık vardı. Nihayet "sevgililer kavuştu". Dallas-Miami maçının başında, her zamanki gibi şampiyonluk flaması asıldı, coşkulu hava falan. Ama sonra farkettik ki, bir yenilik var. Mavericks formalarında, daha önce Finallerde formaya dikilen şampiyonluk kupası vardı- ki Finaller logosu da değişti önceki sene. Muhtemelen yeni bir uygulama. Ama, net bir bilgiye sahip değilim. yani bu bütün sezon mu sürecek, yoksa ilk maça özel bir şey mi, ikinci Dallas maçında herhalde anlarız. Eğer kalıcı ise, şahsen hoşuma gider. Şampiyonun kim olduğunu belirtecek özel bir sembol, hoş olabilir. Son premier League şampiyonunun formasındaki EPL logosunun altın renginde olması gibi.


Edit: 1. Gerçekten ilk maça özel bir uygulamaymış. O da olur.
2. Pepino ve mstar1 sağolsunlar, yorumlara yazmışlar, göğüsteki Dallas yazısının da etrafında ince altın bir şerit var. İlk fotoya dikkatli bakınca görülebiliyor, ya da büyütünce. O da ilk maç içinmiş. İkinci resimde -dünkü Denver maçı- görülmüyor.

Söbü


Yemin ediyorum koca ligde cornrowlu adam kalmadı. Gidip birilerine el altından para vereceğim en sonunda. Son kalelerden biri de yıkıldı. Ne yapacağız bilmiyorum Refik abi.

Schimmel


Koca internette abi, (yalnızca) Kosova ve Kural'ı şu stüdyoda gösteren foto yok. Ha bu da iş görür ama, sırf ikisinin götürdüğü program sayısı yüzleri geçer. Nasıl olur da...

Neyse ne diyorduk, bi'şey demeyeceğim aslında da, ya abi, tamam, Kaan Kural yine -son gelişmeden haberiniz vardır- NBA maçlarında bizimle, ama Kosova ve Murathanoğlu'dan artık NBA dinleyemeyecek olmak................. Ha elbet alışılır. Fakat içe sinmeyecek. 10 sene oldu neredeyse.

Cnn Türk'ten NBA izlemek. Peh. Orada herhangi bir futbol maçı izlemek bile hiç kolay değil, NBA'e nasıl alışacağız. Ama bir artısı var bu geçiş(ler)in. Tahmin edin ne?

Retro 154

Kep



Bu sezonun Panini Şampiyonlar Ligi albümü. Kapak fena değil, "Messi önderliğinde" yıldızlar, kupanın çevresini saracak şekilde dizilmiş. Bize göre sağ tarafta 5, solda 4 oyuncu var, onu dengeleseler daha iyi olabilirmiş belki.


Bu sezonki çıkartmalar, yukarda gördüğünüz gibi. Alışılmışın dışında, enine tasarlanmış. Ve biraz daha "kalabalık". Çünkü normalde çıkartmanın yapıştırılması gereken bölmede olan bilgiler, (aşağıdaki fotoya bakınız)yani doğum tarihi, boy, kilo ve pozisyon, bu kez çıkartmaya dahil edilmiş. Hatta daha da ötesi, çıkartma için ayrılan yerde, sadece çıkartmanın numarası yazıyor. Yani aslında çok temel bir değişiklik bu. Oyuncunun ismine bakarak yapıştıramıyorsun elindekini. Biraz daha dikkat istiyor.

Son dönemde (son 3 sezonda sanırım) çıkartmalara eklenen, kazanılan Ş. Ligi kupası sayısı, ufak bir formayla sunulan sırt numarası biraz kalabalık yaratıyor gibi (hele de fiziki özelliklerin de gelmesini katarsak), ama güzel ayrıntılar.



Ama şöyle bir sorun var. Albümü gazeteler falan belli dönemlerde ufak bir ücret ilavesiyle satabiliyor. Fakat onun haricinde albümü ve çıkartmaları bulmak büyük sorun. Büyük marketlerde filan, şansa kalmış önünüze çıkması. İstanbul'da mesela, kırtasiyenin birinin camına asmışlar, "burada bulunur" diye. Ne alaka değil mi? Örneğin ben geçen 2 sezonun albümlerini, sırf bu belirsizlik yüzünden alamadım. Onun yerine, yine alakasız zamanlarda karşıma çıkan trading card denen naneden alıyorum telafi için. Onlar da biraz pahalı amına koyim. Albümüne gerek yok, arada bir kartlardan al yeter. Hiç olmazsa, o sezondan hatıra işte. Kutusu falan da var, daha şık bi'şey bunlar.



Edit:Blogumuzun lanet yazarlarından Anıl'ın söylediğine göre, Ş. Ligi serisi çıkartmaları, İstanbul'daki bütün gazete bayilerinde bulunabiliyormuş.

Dirty


-Birader bi' izin verirseniz...

Retro 153



Bu biraz duble aslında.

Tarator


İki yazı linki vereceğim. Birini Kaan Kural müdürün şu tivitinden gördüm. Diğerini de alakasız bi'şey ararken buldum, o da budur. Birincisi, NBA'de bu sezon görülecek forma yenilikleri, bütün forma ile alakalı güncellemeler vs. Harika bir yazı. Diğeri de genelde Futbol dünyası'ndan görmeye alışık olduğumuz bir en güzel/en kötü formalar derlemesi. Çok uç seçimler yok, yani birkaç kişi hariç herkes katılacaktır. İkisi de çok doyurucu yazılar, okunası.


Horr


Cahilliğime verin, sormak istiyorum: Futbol tarihinde daha önce, hem üçlü defansta, hem de forvet üçlüsünde yer alabilen bir oyuncu görüldü mü?

Edit: Yorum kısmına Müşkülpesent'ten "Ertuğrul" cevabı geldi. O kadar. Onun haricinde Ogün, Gullit ve Kaan Dobra cevapları geldi. Bu isimleri tartışmak gerek belki de, bunların hiçbiri, benim kastettiğim manada Alves'le özdeş değil. Soruyu sorarken hata yapmışım aslında. Alves hücumcu bir sağ bek, ve açıkvari beklerden. Stoper de oynayabilenlerden değil. Ve buna rağmen üçlü defansın sağında oynayabiliyor. Yani ekstrem bir örnek. Ve buna ilaveten en öndeki üçlünün sağında oynayabilmesini kastetmiştim aslında. Neyse.

Retro 152

İblis


Bir yeni alternatif forma daha var NBA'de. Dallas daha önce bu tasarımla bir mavi, bir de yeşil forma giymişti yakın dönemde. Bu kez lacivert var elimizde. Zaten adamlar renkleri değiştirdi. Ya da "kaydırdı" mı desem.

Geçen NBA sezonu boyunca, hatta en çok da Play-off'lar sırasında her deplasmanda oynanan Dallas maçında, kafada "abi bunların lacivert forması nereye kayboldu ya?" sorusu vardı. Meğer adamlar değişime gitmiş. Artık mavi ("royal blue" dedikleri) deplasman formasında, lacivert ise, daha az kullanılan ve daha bi' ticari kafayla üretiliyor olan, "alternate" dedikleri, 3. formada.



Son 10 yıldaki Mavericks formalarının akıbetini de topluca buradan okuyabilirsiniz. Los Mavs muhabbetleri filan. 3 forma zaten çoğu NBA takımında var da, üçünü de aynı kalıptan yapıyorlar bazen, tekdüzelik oluşuyor. Mavs bu retromsu tasarımı alternatif formada kullanarak güzel yapıyor.

Ha bir de, belki duymayan filan vardır, NBA League Pass 25 Aralık-9 Ocak arası beleşmiş, inanılmaz haber.

Retro 151

Rifle


Sizi Wisla Krakow'un maskotu Smok ile tanıştırayım. Ben de kendisinden şu video ile haberdar oldum. Gayet güzel, iyi çizilmiş, sempatik bir maskot. Başında (takım armasında da bulunan) tacı var falan. Darısı bizim büyüklere. "Takımlar" demiyorum, beklentiyi o kadar arttırmak iyi değil, büyük başlar yapsa yeter, ki onlar eğilir en fazla.


Retro 150

Daequan


Felipe Melo'nun bileklikle olan ilişkisini geçenlerde Lap yazmıştı. Uzun yıllardır dirseğinin hemen altına taktığı bileklik ''Melo'nun simgesi oldu'' desek pek yanlış olmaz. En azından benim için böyle. Melo diyince aklıma gelen ilk şey o bileklik...Son birkaç maçtır dikkat ediyorum; Melo'nun şu bileklik sevdası Kazım'a geçmiş. Artık bu Melo'nun evangelist(!) kişiliğinden mi kaynaklanıyor yoksa Kazım'ın özentiliğinden mi, orası muamma. Sporcuların bu tür aksesuarlar kullanması hoş ancak şu bileklik Melo'ya yakıştığı kadar yakışmamış Kazım'a. Belki de sadece Melo'da görmeye alışık olduğum içindir ama hakikaten... Ne bileyim, olmamış be.

Nerden Nereye 70





Ekleme:


Bepanthen


7 fark, falan filan.

Le Puff


Lokavtın bitmesiyle beraber başlayan transfer çılgınlığı şu an herkesin gündemine bilfiil tecavüz etmekte. Tüm bu curcuna içinde arada kaynayan bazı meseleler; bu sebepten dolayı pek konuşulamıyor. Bu ''bazı meseleler''den en garipi ise: Çin'de mahsur kalan NBA oyuncuları. Aaron Brooks, Wilson Chandler, JR Smith, Kenyon Martin, Yi Jianlian ve Patrick Mills lokavtın bitmesine rağmen hala Çin'de basketbol hayatlarını sürdürüyorlar.

Lokavt süresi boyunca boş durmak istemeyen birçok NBA oyuncusu başka ülke liglerinde basketbol oynadılar. Arkalarında iyi/hoş hatıralar bırakarak 2-3 aylık bir süreç sonrasında NBA'e geri döndüler. Sözleşmelerini lokavtın bitişine endeksli olarak yapan bu oyuncular pek sıkıntı yaşamadılar geri dönüşlerinde. Tabii bir kısmı hariç. Yukarıda isimlerini yazdığım altılı an itibariyle Çin'den ayrılamıyorlar, sezon bitmeden de ayrılamayacaklar gibi. Olayın iç yüzü hakkındaki tüm bilgileri: Adrian Wojnarowski yazmış. Çin'deki kurallar gereği Mart'a kadar bu arkadaşlar oradaki fan-fin-fon işlerine devam edecekler. Woj'un yazısında Çinli bir yetkili ya herro ya merro çekmiş bu oyunculara. ''Oynarlarsa paralarını veririz Mart'ta da geri dönerler, oynamazlarsa nah para, nah NBA...'' Şimdilik bu altı zavallını durumu bu(Yi şu durumdan her an yırtabilirmiş bu arada. Sahip olduğu Çin pasaportuna şükrediyordur herhalde).

Bu oyuncular NBA'de şu an serbest oyuncu statüsünde. Yani herhangi bir takım -görünürde- mağdur konumunda değil. Tabii bu durum görünürde böyle. Takımın en önemli iki skoreri Çin'de ikamet ederken Denver yöneticilerinin hali için şuraya alalım sizi. (Denver'a Götüyle Gülenler Derneği diye bir feysbuk grubu kurulsa şöyle social media'da(ohşş) aktif hale geçilerek güzel kafa yapılabilir aslında, ama üşengeçlik zor zanaat). Denverlı yöneticiler, Colarado'da yüksek rakımlı bir yerden kendilerini tam atacakken Mark Cuban'ın imdatlarına yetişmesiyle hem kendilerini hem de şanlı Nuggets(şanlı isme gel) ismini bi' anlamda kurtardılar. Dallas'dan 4 pokemon kartı karşılığında Rudy Fernandez ve Corey Brewer'ı aldılar. Odom takasında Lakers'a verdiği 3 pokemon kartını misliyle geri alan Dallas'ı salary cap konusunda rahatlatan bu takas, Denver'ın da yama yapmasına olanak tanıdı. Lakin ''bu oyuncularla bu lig bitmez'' minvalindeki taraftar tepkilerini azaltmaz bu transferler. George Karl'ın kalpten gitmesini istemiyorlarsa mutlaka 2-3 pozisyonunda oynayabilen bi' adam daha bulmaları gerek. Blog ortamında random gülmek istemediğimden; NBA camiasına(!) bir an evvel sükunetin hakim olmasını dileyerek postu sonlandırıyorum.

Retro 149

Diatta




Memleket sathındaki bütün NBAseverler sınırda. Şurada 2 haftadan az kaldı, ama zor dayanıyoruz. Bütün lig, bütün organizasyonlar delirmiş şekilde transfer işlerinde olduğundan biraz işte idare ediyoruz. Fakat lig başlamadan kendimize gelemeyeceğiz. O arada forma işleriyle daha da alakalı olan NBAseverler için yeni haberler gelmeye başladı. İlki bu. Utah'ın yeni alternatif forması.



İşte dayılar tanıtım falan yapmış, şurada bir video var. Tasarım olarak geçen sezon giyilmeye başlanan formalarla aynı, kalıp ta aynı.


Amerikan basketbol sitelerinin birinden arakladığım şu görsele bakarsak, Utah Jazz 82-83 sezonunda bir yeşil forma giymiş. Bundan az daha farklı. Yandan şeritler geçmiyor.



O 80'lerde giydikleri yeşilin aynısını önceki sezon giymişlerdi. Yani şöyle söyleyeyim, ben 2 sezon önce giydiklerini kesin biliyorum da, geçen sezon da giymiş olabilirler. Bilen varsa şe'etsin. Yani dayılar önce Retro hesabı giydirip, vatandaşı yokladılar herhalde, sonra da ilgi gösterileceğini kestirip, 3. forma olarak saldılar.


Bu Retro olarak giyilen yeşilin şöyle bir hatırası var, 10 günlük kontratla Utah Jazz kadrosunda bulunan Sundiata Gaines'in buzzer-beater ile "Cavs'i yıktığı" (ki o üçlük, NBA kariyerinin ilk üçlüğüydü) maçta giyilmişti bu forma. Yakından takip edenler zaten biliyor. NBA'in yakın tarihinin en dokunaklı hikayelerinden birinin zirve noktasıydı o üçlük.