Retro 66

Tarlabaşı


Malumunuz hafta sonu için ülkenin gündemi derbi. Aslında değil, standart bir tabir olduğu için bunu kullandım, yoksa yazıya giriş cümlesi bulamadığımdan felan değil yani.

Toplumdaki derbiye olan kayıtsızlık açıkçası beni rahatsız etti. İşte bu rahatsızlığın vesile olmasıyla, ''nacar muhabiriniz'' görevini üstlenmek suretiyle bir kamuoyu yoklaması yaptım. İşte o yoklamadan elimizde kalanlar(çoğu aşırı küfür içerdiği için, bir kısmını silmek zorunda kaldık).

İlk konuğum mahallenin en dizikolik insanı Adile Teyze. Adile Teyze elinde olsa televizyonla yatacak, o derece bağlı beyaz cama.

Adile Teyze, hafta sonu Beşiktaş - Galatasaray maçı var. Ne demek istersin bu konuda, görüşlerini alabilir miyiz ?

Görüşümü kapatma len !

Haa ?

Diyorum ki ; televizyonun önünden çekil ! ''Papatyam''ın tekrarını izliyorum.

Özür dilerim Adile Teyze. Maçla ilgili görüşlerini alsak artık ?

Valla çocuğum, beni az biraz tanıyorsun. Diloları sevmediğimi bilirsin, yok House böyle, yok Lost şöyle... pehh banane House'tan Lost'tan. Zaten Lost çok bozmuş öyle diyolaa. Mis gibi Papatyam, Arka Sokaklar felan varken bu yabancı hayranlığı ne diye ? Futbol maçlarıyla da pek aram yok hani, beyle de sürekli kavga ediyoruz bu şeytan icadı futbol yüzünden. Sırf bu sebepten dolayı ''papatyam > futbol'' sbt. Neydi şu Küçük Sırlar'da oynayan kızın sevgilisinin ismi ? Heh, şimdi hatırladım Arda, Arda ! Ben çok seviyorum o çocuğu, evladım kadar seviyorum öyle diyeyim ben sana, çok sempatik, çok tatlı. Tabii ki bir Metin Akpınar değil, ama iyi çocuk. Yazık o çocuğa çok yükleniyorlar, dayanamıyorum. Tee o ağladığı günden beri, ona laf edenle hep kavga ediyorum ben evladım. Ardam, kuzum sen bakma onlara. Yavrum, bak kapı gibi Adile Teyzen var burada. Aldırış etme onlara sen, hee bi' de terliyken soğuk su içme evladım, emi ?

Eee peki maçı izleyecek misin Adile Teyze ?

Papatyam siker.

Sikimde mi olur ?

Çık len dışarı. Ağzına acı biber sürücem senin, anana şikayet edicem olm seni. Bittin sen, bittin !

Adile Teyze'nin elinden canımızı zar zor kurtardıktan sonra, soluğu yılların iddaa bayiisi Nevruz abinin(ağabey) yanında alıyoruz...

Naber Nevruz abi ?

Lan olüm ben demedüm mü sana kaç bin defa bana abi dime diye ? Ağabeg diyecen olüm bana, katletme şu güzelim Türkçe'yi.

Özür dilerim Nevruz ağabey(g). Bu Beşiktaş - Galatasaray maçı ne olur ağabey ?

Vallahi ciğerim bildüğün gibin bu tip maçların faorisi olmaz. Encak bu maç içün, Beşikdaş faori diyolla. Yüklü miktarda oynayan bilem varmış Beşükdaş'a.

Nevruz ağabey şu ''yurdumdan şive manzaraları'' tadındaki konuşmalarını bırakıp kendin olsan ? Bu arada bi' maç skoru da alabilirsek senden çok makbule geçecek.

Eheh çakal, olmadı mı lan ? Ne güzel taklit yapıyorduk şurada, biliyorsun arada figüranlık için çağırıyorlar, onun için şeeetmiştim. 3 - 1 Beşiktaş alır diyorum ben, ancak futbol bu sürprizi bol bir oyun. Her şeye rağmen alt seçeneği de cazip duruyor.

3 - 1 ve alt. Hangi iddaa yorumcusu dürttü abi seni ?

Çık lan dışarı, ne biçim konuşuyosun sen deyyus. 16 - 17 yaşında iken ''Nevruz ağabey nolur kupon yapalım burada'' dediğin günleri ne çabuk unuttun hee ? Oynamayacaksan meşgul etme tezgahı, çık dışarı. Haa bu arada bu enbiey çok rereröereörö.

Nevruz abi'den de ayarı yedikten sonra Cengiz Abazoğlu'nun kapısını çaldık...

Evet, sevgili okurlar şimdi de ünlü modacı Cengiz Abazaoğlu ile birlikteyiz, ona maçta giyilecek formalar hakkında bir kaç soru soracağız.

Yalnız, çok rica edicem ismimi doğru düzgün söyleyin beyefendiğiciğim. Hayır, yani geçenlerde Adnan Şenses abimizin başına gelenler malum, hiç mi ders almadınız o olaydan, yazık !

Şe....şey öözü...öz.. ehh anladnız işte siz. Şimdi formalar hakkındaki yorumlarınızı alsak ?

Galatasaray zaten her sene bi' o.... rengi buluyor, Beşiktaş da yaza uygun olmayan siyah-beyaz kombinasyonu ile çıkacakmış maça. Bu yüzden yorumlayacak pek bir şey yok.. Şimdi yorumumu aldığına göre, dışarı çıkabilirsin terbiyesiz herif. Abazaoğlu'ymuş. Daha özür dilemesini bile beceremiyorsun ayol !

Cengiz Abazaoğlu(var mı lan ? Abazaoğlu, Abazaoğlu na na na na na) bile beni öldürme noktasına geldiğinden bu kamuoyunun nabzını tutma işini burada bırakıyorum. Bu arada Acun Ilıcalı'yı bu satırlardan kınıyorum. Taner Tolga Tarlacı(a.k.a 3T) isimli büyük Türk düşünürünün görüşlerini almamıza izin vermedi. Neymiş efenim ? Yasakmış. Buradan Taner'e de teesüflerimi bildiriyorum ayrıca. ''Gonuşşmam abi yasssakğ'' diyerek beni geçiştirdi, bu da ziyadesiyle benim kalbimi kırdı. Adam değilsin Taner, gözümde Tümer Metin kadar değerin yok.

Güzel İkili 32

Sergi


Koko B abimiz zaten "Kim bu?" sorusuna cevabı vermiş. Ben de başka bi' açıdan ele alacağım.

08-09 Şampiyonlar Ligi finalinde, Barcelona maçı 2-0 alırken, 2 değişiklik yaptı. İlki 2. golden sonraydı, Henry yerine Keita girdi. Iniesta sol öne geçti falan. Ardından bitime yakın, bir değişiklik daha yapıldı. Iniesta çıkarken, giren oyuncu Pedro idi. Çok iyi hatırlıyorum, aşırı şaşırmıştım Pedro seçimine. Neden piyasaya çıkışı gerçekleşmiş, düzenli şans bulan Bojan değildi? O sezon Pedro ana rotasyonda yoktu henüz. Toplamda 14 maçta oynamıştı:6 lig, 3 kupa, 5 de Ş. Ligi. Ve bunların neredeyse hepsinde sonradan girmişti-golü de yoktu. İşte o gün Pedro'nun oyuna girişiyle, dün -daha önce ligde hiç A takım forması giymeyen- Sergi Roberto'nun oyuna girişi aynı anlama geliyor.


Guardiola, genç oyuncuları büyük maçlarda pek beklenmedik -hatta alakasız- şekilde oyuna alarak, onları en üst seviye maçlarda birden sahaya atarak, ilerisi için alıştırmaya çalışıyor. Düşünsenize, sezon içinde çok az oynamış bir Pedro, Ş. Ligi finalinde, süre ne kadar olursa olsun, sahaya ayak basıyor. O havayı soluyor. Sonraki sezon 6 turnuvada birden gol atarak rekor kıran Pedro, o günden ilham almış mıdır sizce? Cevap belli.

Aynı şeyi diğer gençlere de yaptı Pep. Mesela Jonathan Dos Santos'u, geçen sezon Ş. Ligi gruplarındaki 2-0'lık Inter maçında son anlarda oyuna soktu. 1-2 ay sonra da, içerdeki kritik Villarreal maçında 11 başlattı.

Ve bunları, beklenmeyen oyunculara yapması daha güzel. Çünkü, bazı genç oyuncular zaten az-çok tanınmış halde oluyor, ya da takımda yeri ufaktan belirginleşiyor. Onları almak kolay, ilk akla gelen şey. Ama hiç oynamamış olanı -ya da çok çok az oynamış olanı- oyuna sokmak, bambaşka. Hem oyuncu, hem de takım için.

Barcelona'nın altyapı verimliliği, özellikle son dönemde hepimizin malumu. Ama bunu yaparken izlediği yol da, en az o kadar önemli.

Gary Fucking Neal



Spurs son saniye üçlüğüyle evindeki 5. maçı uzatmaya götürür. Ve Abd'deki NBA'ci Twitter camiasının büyük bi' kısmı şu tepkileri verir. Resimler şu dayının hesabından arak.

Jeffren


Hani övünme falan değil de, belli süre bu NBA işleriyle uğraşınca, rakamlar, kimin neyi, ne kadar yaptığı kafaya kazınıyor. Mesela belli isimlerin herhangi bir maçta hangi rakamlarla oynadığını aşağı-yukarı tutturabilirsin. Özellikle bazı oyuncularda bu çok belirgin. Ve benim için de bu işin kralı Nowitzki.

Sabah kalktığımda skorlara bakıyorsam, Dallas maçının sayfasını açtığımda -ki genelde en skorer de o olduğundan, hemen sağda beliriverir- Nowitzki'nin 28-8-3 gibi bi'şeyler yaptığını görürüm. Hiç de şaşırmam. İstikrar mı dersiniz, ne dersiniz bilemem. Ama adamın olayı bu. Fakat, bu istatistiklerde bile "batan" bir şeyler var. Ne mi, ribaund rakamları.


Bu bahsettiğim sürede, artık kaç yılsa, ben Dirk'ün (ya da "Dirk'in", hangisiyse artık) çift haneli ribaund aldığını çok az gördüm. Ve kafaya takıp, gidip sezon ortalamalarına baktığımda da aynısını gördüm. Çok ilginç. Dirk'ün bu konudaki en yükseği 9.9. 9.9 lan, herhalde 5-6 ribaund falan alsa 10 yapacak ortalamayı. 01-02 ve 02-03'te arka arkaya 9.9 tutturmuş. Ondan da ötesi yok. Bu rakamlara bakıp da "abi nerdeyse 10 olmuş işte, sıkıntı nedir" denilebilir belki, ama bir şekilde gelememiş çift haneli ribaundlara.


2.13'lük bir power forvetin kariyerinde hiçbir sezonu 10 ribaund ortalamasıyla bitirememesi nasıl değerlendirilebilir? Potaaltında itiş-kakışı sevmemesiyle mi? Skora daha fazla konsantre olmasıyla mı? Ribaund konsantrasyonunun az olmasıyla mı? Burası böyle. Ama kariyer Play-off rakamlarına baktığımızda birazcık işler değişiyor.

İlk ve son Play-off sezonu hariç, bütün Play-off sezonlarında -ki 2000'den beri bütün sezonlarda Play-off yaptılar Dallas olarak- çift haneli ribaund ortalamalarına ulaşmış. Hatta 13 bile var bir sezonda. Genel Play-off ortalaması da 10.9 zaten. Peki bu rakamlardan, Nowitzki'nin post-season'da -en azından ribaundlara- daha konsantre olduğunu çıkarabilir miyiz? Muhtemel.

Retro 65

Nerden Nereye 47


Retro 64

Tino Costa


Maç saatinde yolda olmamın da büyük payıyla, ancak girebiliyorum şu postu. Yoksa maç bittiği, ya da resimler düştüğü anda girerdim. Çünkü büyük hadise var aga.


Bu kadar senedir futbol izliyorum, Real Madrid'in böyle bir kombinasyonla sahaya çıktığını hatırlamıyorum. Siyahı ya da diğer koyu renkli deplasman formasını hep tek renk giydiler. İstisnası varsa da, gözden kaçmış demektir.



Kısa süre önce Selocan şöyle bi' post girmişti. Bayağı şaşırmıştık, ki buna ne demeli? Real Madrid'in tamamen tek renk görünmesine fazlaca alışığız. Ki iki parça arasında hiç alaka yok;ama mecbursunuz. Biri siyah-fosforlu sarı. Diğeri beyaz-mor.


Daha önce böyle bir kombinasyonu hatırlamıyorsak, önceki Valencia-Real maçları için tek ihtimal kalıyor:Valencia'nın bembeyaz giyinmesi. Çünkü eğer Real daha önce böyle sahaya çıksa, hatırlamama ihtimalimiz çok az. Hadi beni geçin, Real Madridlilere sorun, onlar da büyük ihtimalle aynı durumdadır.