Dime #2


-Bu sefer önce Lakers'tan başlayayım. Bu sefer gerçekten Lakers'tan başlıyorum. Evet, başlıyoruz. Lakers sezona 1-4 başladı ve NBA tarihinde sezona 1-4 başlayıp da şampiyon bitiren takım sayısı: SIFIR. Sezon öncesinde "Lakers ilk beş maç sonunda kaç mağlubiyet alır?" sorusuna eğer basketbolla ilgileniyorsanız, Alaska'da yaşamıyorsanız veya adınız Mark Cuban ya da İsmail Şenol değilse "dört" cevabını vermezdiniz. Ama gerçek. Nash-Kobe-MWP-Gasol-Howard beşinden oluşan Los Angeles Lakers takımı (Sergen?) sezonu 1-4 ile açtı. Tekrarlıyorum, sezonu 1-4 açıp da şampiyon olan takım yok. Lakers, 1-4, şampiyon.

-Takımımın beş maçını da tamamen izledim. Hiçbirini canlı değil. Ama izledim. Dallas maçında son çeyrekte "Kobe" tezahüratı duyduk. Portland deplasmanında Steve Nash sakatlandı, önce bir maç kaçıracak dendi, sonra bir hafta, şimdi muhtemelen bir ay. Clippers maçında Steve Blake son anlarda saha kenarında oturan bir taraftarla ağız dalaşına girdi, hem de bol küfürlü bir ağız dalaşı. Videosu burada. NBA tarafından 25.000 dolar para cezasına çarptırıldı. Ayrıca tartıştığı taraftar LA Gear'ın CEO'sunun oğlu çıktı. Pistons maçı ilk galibiyetti fakat kopan maçın son çeyreğinde Mike Brown'ın Kobe ve Howard'ı yeniden oyuna sokması tartışıldı. Utah deplasmanındaysa koçun rotasyon saçmalıkları iyice ayyuka çıktı. Hatta artık Kobe bile sinirini gizleyemedi: Tık!

-Tabii ki bu kötü gidişte en çok eleştirilen isim Mike Brown. Takımın adapte olmaya çalıştığı yeni hücum düzeni Princeton offense henüz işlemiyor, üstelik bu sistemin Nash'i kısıtladığını gördük. Esas sorun ise savunma. Brown'ın en çok eleştiri aldığı kısımsaaa, rotasyon. Doğru giden en ufak bir şey bile mi yok? Var, Kobe hala çok aç. Sadece Kobe çok aç. Gözlerinden bir an önce kazanmaya başlamak istediği okunuyor, yapabileceği her şeyi yapmaya çalışıyor. Geçen seneki Kobe yok, kaybolmamış, pes etmemiş, her şeyin farkında. Sadece henüz diğer kısımlar işlemiyor. Mike Brown'ın elinde böylesine iyi bir beş varken maçın belli bölümlerinde Blake-Meeks-Jamison-Hill-Howard beşiyle kontrolü tamamen rakibe vermesi, ya da Utah maçında olduğu gibi Morris-Metta-Jamison-Hill-Howard ile kapanan farkların yeniden aleyhte açılmasını sağlaması kabul edilemez. Meeks'i anlamsız bir şekilde kesti. İkinci beşin şutör guard pozisyonuna Metta'yı koydu. Antawn Jamison 36'sında ve yolun sonunda olabilir, ama geçen sene 35'inde 17.2 sayı, 6.3 ribaunt ile oynuyordu. Geçen sene yanında Gee, Hollins, Samuels, Parker falan vardı tamam ama size maç başına 3.8 sayıdan daha fazlasını verebilecek bir adam. Tabii kullanabilmek gerekiyor.

-Çok Lakers odaklı oldu, kesiyorum. Taraftarların genel görüşü Mike Brown ile olmayacağı kanaatinde, basın şu an inanılmaz eğleniyor, eğlendiriyor. Nash'ten dolayı Mike D'antoni ve run&gun muhabbeti çıktı. Sonrasında Stockton-Malone ve Nash-Howard odaklı sistemi oynatabilecek Jerry Sloan. Hatta bir de Pau Gasol ile Josh Smith'in başrolünü paylaştığı takas dedikodusu. Oyuncuların da günden güne özgüvenini ve kimyasını yitirdiğini düşünüyorum. Birbirlerine, oyuna ve özellikle koça olan saygıları azalıyor. Evet daha beşinci maç sona erdi ama bu hissediliyor. Peki takım sahibi Jim Buss ne diyor; "I have no problems with Mike Brown at all. He just works too hard and he’s too knowledgeable for this to be happening. I don’t know if there’s an actual game total that would make me impatient. I know if we’re 1-15, I don’t think that would be very good. I’m sure that would be a panic button. But at this time, I’m fine with what’s going on. It’s a learning process for the players. As long as everybody is on the same page, I think we’re fine.”



-Geçtiğimiz hafta Birleşik Devletler'de başkanlık seçim yarışı heyecanı vardı. Anıl şurada hangi ismin, hangi başkanı desteklediğini ve hatta yaptıkları bağış miktarını içeren bir görsel yayınlamış. İşe NBA cephesinde bakarsak, genelde Obama destekçilerinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Aslında çok da fazla değil ama Obama destekçileri, Romney'cilere göre çok daha ateşli oldukları için fazla gözüküyorlar. Hani bi' nevi bizim çevremizde herkesin oyunu CHP'ye vermesi ama her seferinde AKP'nin kazanması gibi. Öhöm, burada sessiz kesimin desteklediği Romney kazanmadı ve Obama'nın zaferi yurt genelinde tweetler ile kutlandı. Neredeyse bütün siyahi oyuncular (eyvah racism) ve Pau Gasol'ün ateşli bir şekilde Obama'ya tebrik tweetler'ini okuduk ama benim aklımda Kris Humphries'in "My cab driver told me Romney won. Can I trust this?"i kaldı. Eheheheh Kim Kardashian'la sevişen adam sonuçta, gençliğin idolü, hastasıyız.

-Brooklyn Nets sonunda home debyüsünü gerçekleştirdi. Toronto Raptors'a karşı 107-100 kazandılar. Barclays Center'ın, yeni renklerinin, formalarının, logolarının, kısacası yeni Nets'in çok klas bir takım olduğunu hep dile getirdik. NBA Europe Live organizasyonundan hallice bir atmosferle karşılaşsak da farketmezdi, ligin böyle bir heyecana ihtiyacı vardı. Kenarda Jay-Z ile Beyonce "Broooooklyn!" tezahüratına eşlik ediyordu. Sahada Deron Williams önderliğinde akan bir hücum vardı. Olumsuzluklara göz yumduk. Ama bu ne abicim ya: Tık.  "He is, the Brooklyn Knight!" Yahu tamam yeni kurulan bir organizasyonsunuz, yeni heyecanlar, yeni tatlar falan da bu kadar curcunaya ne gerek var? Sadece bu girişten ve koparılan yaygaradan bahsetmiyorum, ki bana göre maskot olayı tamamen gereksizken, bir de sanırım Marvel tarafından düzenli olarak çizgi romanı yayınlanacakmış Brooklyn Knight'ın. Eeeeööh be abi.

Edit: Burada dombili devreye girdi ve şöyle bir link gönderdi. Brooklyn Nets'in bu yeni maskotu "BrooklyKnight" olarak geçiyor. Okunuş olarak Brooklyn Knight'tan ya da Brooklyn Night'tan (ben hiç bulaşmamıştım ama Knight Online akıllara geliyor tabii, ona da zamanında mahallenin çocukları "kınayt" derdi eheh) bi' farkı yok. Ha olay ne, Brooklyn Night adında bir de porno yıldızı varmış efendim. IMDB'den filmlerine bakmak için: Tık. Yani Brooklyn Nets'in maskotunun adı bir porno yıldızınınkiyle aynı. Buradan ne çıkıyor, Beyonce bir porno yıld... Nerelere girdik yine ya.

-Sezona Felix Baumgartner'in uzaydan dünyaya atladığı mesafede başlayan James Harden, Felix gibi hızlı bir şekilde düşüşe geçmese de normale döner gibi oldu. Bıraktığı yerden devam eden isimse, OJ Mayo. Mayo daha henüz lige girdiği senede 18.5 sayı ortalaması tutturmuş ve potansiyel olarak çok yüksek şeyler vaad etmişti. Ancak geride bıraktığı her sene onu da geriye götürdü. Çaylak sezonunda Rose'la kafa kafaya bir ROY mücadelesi veren ve ileride takımının süperyıldızı olması beklenirken önce bench'e düştü, sonra istenmeyen adama dönüştü. Şimdiyse bir rol oyuncusundan fazlası değil ama Dallas Mavericks'te kendini yeniden kanıtlama amacında. Mavs sezonu Lakers deplasmanında galibiyetle açtı ve Dirk Nowitzki'nin yokluğunda şu an 4-1 ile Batı'nın zirvesindeler. OJ Mayo'nun son üç maçtaki istatistikleriyse, evet sıkı durun: Charlotte maçı, 7/10 üçlük, 30 sayı, 6 ribaunt. Portland maçı, 6/8 üçlük, 32 sayı, 2 top çalma. Toronto maçı, 3/6 üçlük, 22 sayı, 6 asist, 5 ribaunt. Nowitzki dönünce istatistikleri normale dönecektir ama 5 maçta 21.6 sayı, %50 FG ve %63.6 3PT ortalamaları ile oynuyor. Eeeh, bir şutör için fenaaa değil.


-Ya Wade... (Fotoğraf NBA Modası'ndan)

-Bence ligin en kötü kadrosu Orlando Magic (Afflalo, Ayon, Glen, Harkless, Harrington, DeQuan, McRoberts, E'Twaun, Jameer, Nicholson, O'Quinn, Redick, Ish, Hedo, Vucevic), şimdi parantez içinde kadroyu yazınca bi' garip oldum. Bu takım birkaç sene önce NBA Finali oynamıştı di mi. Ligde Orlando Magic'ten daha iyi olan bazı kadrolar: Detroit Pistons, Charlotte Bobcats, New Orleans Hornets, Akasya Durağı. Ne diyorduk, ligin en kötü kadrosu Orlando Magic sezona 2-0 başladı (şu an 2-2) ama Suns maçının devre arasında trambolinle smaç basmaya çalışan bir US Army askerinin fileyi yırtmasıyla ikinci yarının 13 dakika gecikmeli başlaması sonucu gündeme geliyorlar. Olayın videosu burada. Magic demişken, Hidayet Türkoğlu henüz ilk maçta sol elini kırdı ve parkeden en az 1.5 ay uzak kalacak.

-Sakatlıklardan girmişken... Hiç girmesek daha iyi aslında. Daha ikinci haftadan bir ton sakatlık haberi çıktı yine. Gerald Wallace'ın bileği burkuldu, ne zaman döneceği meçhul. Sezona fırtına gibi giren Varejao dizinden sakatlandı. Diz demişken Brandon Rush'ın çapraz bağları koptu, sezonu kapadı. Danny Granger'ın Ocak başına kadar yetişemeyeceği söyleniyor. Eric Gordon'ın ne zaman döneceği hala meçhul. Bogut önce b2b'lerin ikinci ayağında dinlendirilecek dendi, şimdi parkeye erken sürüldüğünü, bi' 10 gün hiç maça çıkmayacağını belirttiler. Jason Richardson bileği burktu. Kyle Lowry bileği burktu. Kendall Marshall bileği burktu. Ben bileği burktum. Bradley, Rose, Dirk, Billups, Rubio, Love, Iman, Amar'e, Bynum, Frye, Nene, Wall sezona giremediler bile. Bu ne depresif paragraf oldu ya.

-Neyse bu seferlik bu kadar. Daha ikinci yazı, ben bu kadar uzun olmasını istemiyorum ama NBA'de her gece üç postluk konu çıkıyor zaten. Serinin gün aralığını da azaltıp blogu bu yazılarla doldurmak istemiyorum. Zaten bu sefer çok Lakers oldu, ama hem kendi takımım diye, hem de bu anormal başlangıçtan dolayı, hem de sonuçta Lakers bu ligin en çok takip edilen, en çok seveni ve sevmeyeni olan takımı (Anadolu'da her maçta "ayağa kalkmayan Lakers'lı olsun" diye tezahürat yapılıyor) diye bu seferlik idare edin. Önüm vize haftası, diğer yazı artık haftaya haftasonundan sonraya kalabilir. Hafif stres de var bünyede aşırı saçmalamış olabilirim. Haftanın repliğiyle kapıyoruz yine, başbaş :(

"I was a Utah Jazz fan, just because of him." Enes Kanter. (Mehmet Okur'un basketbolu bırakması üzerine)

3 yorum:

anilka23 dedi ki...

Lakers = balon. Oj mayo=bu sezonun mip'si, ayni zamanda kobe sonrasi lakers'in almasi gereken kisi. Ben=curtis jerrells, lap=lapaci. Saygilar.

Beercholic dedi ki...

balon = jeremy lamb, bu sezonun mip'si = bilmemek, lakers'ın kobe sonrası almaması gereken kişi = oj mayo, sen = ismail şenol, lap = koç. saygılar :(

L dedi ki...

yaşar yürü git yat.