Dime #3


-Vize haftasını da öyle böyle yedik. Şaka şaka, üniversite hayatımın en iyi geçen vize dönemi oldu. Zaten bitince de hafiften üzülmedim değil. Sonra dedim ki "allah allah neden böyle oldu", herhalde son vize dönemleri ya artık ondan. Üniversitenin değerini de biterken anlıyoruz. Böyle her şeyin değerini biterken anlaya anlaya, neyse kuramayacağım bu cümleyi. Geride bıraktığımız günlerin en çok konuşulan konusu yine Lakers oldu. Zaten bu sene Lakers %50 konuşulacaksa geri kalan takımlar %50 konuşulacak. Bugüne kadar bu oran %75'e %25'i falan buldu. İşte Mike Brown kovuldu, Phil Jackson gelmek üzereydi kiiii, D'antoni işe alındı ve bu sabah takımın başında ilk maçına çıkacak. Bu süreci hepiniz biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Hepimizin bildiği bir başka şey de, bütün bu kaosun arasında Suns maçından önce Staples Center önüne Kareem Abdul-Jabbar heykeli dikildi. Magic Johnson, Jerry West ve Chick Hearn'ün yanına.

-Letonya'dan NBA'e geldiğinde de inanılmaz şeyler vaad etmiyordu Biedrins belki ama 9 sene sonunda bu durumda olması da herhalde beklenmiyordu. Bazı adamlar vardır. Geç keşfedilirler. Ellerine çok nadir fırsat geçer ve o fırsatı iyi değerlendirmek zorundadırlar. İyi değerlendirirler. Kariyer günlerini yaşarlar. Ama bu mutluluk genelde uzun sürmez. Mutlaka en mutlu, en zirvede oldukları dönemlerde başlarına bir şey gelir. Sonra eskisinden de beter duruma düşerler. Bazı adamların başına hep böyle şeyler gelir. İşte bu Andris Biedrins o bazı adamlardan. 2008-2009 sezonunda 11.9 sayı, 11.2 ribaunt ortalamaları tutturmuştu. Her sezon sakatlıklardan dolayı maç kaçırıyordu ama o sezondan sonra asla eski Biedrins'i göremedik. Daha çok sakatlık yaşadı, daha çok maç kaçırdı. Belki de psikolojik sorunları vardı. Oyunu da sürekli geriye gitti. Şimdiyse, şimdi hiç iyi günler geçirmiyor. 6 maçta ortalamaları 0.3 sayı, 3.3 ribaunt. Bogut'un sakatlığı olmasa oynayamayacak bile. Rotasyonun eeeeen dibinde. Lakers maçında şöyle bir serbest atış attı. Gerçi buna serbest atış dersek ayıp kaçar. Kariyeri boyunca bu konuda sıkıntılı olduğunu biliyoruz. 09-10'da 4/25 atmış mesela. Geçen sene de 1/9'du bu rakam. Lakers'tan sonra evlerinde Nuggets'ı ağırladılar. Olaylar gelişti!

-İkinci haftanın Batı'da Haftanın Oyuncusu ödülü kime gitti? MANIMAL. Spurs tarafından tokat manyağı oldukları maçı saymazsak, Faried'in geriye doğru son 5 maç istatistikleri: vs. Heat: 16 sayı, 9'u hücum 20 ribaunt, @ Phoenix: 14 sayı, 11 ribaunt, @ Golden State: 18 sayı, 9'u hücum 17 ribaunt, vs. Jazz: 18 sayı, 10 ribaunt, @ Houston: 16 sayı, 9'u hücum 16 ribaunt. Hayır, şaka değil. Kenny Smith onun için; "he is the rajon rondo of rebounding" diyor. Kenny Smith baya kilo almış ama haklı. Bazı oyuncuların tarzlarını anlamak için onları bir, ya da iki, ya da üç, dört, beş, on maç izlemelisiniz. Kapalı kutu gibilerdir, istikrarları yoktur, bazen 10 maç bile yetmez. Bazıları için ise 10 dakika yeter. Hemen ne olduğunu anlarsınız, size verebileceklerini, veremeyeceklerini, verameyenka. Faried ikinci cümleye girenlerden. Her akşam sahaya %100'ünden fazlasını veriyor. Bu çoğu oyuncuda görmediğimiz bir şey. Her akşam parkede herkesten çok enerji harcıyor. Üstelik bu çocuğun astımı var! Bi' iki üç sene sonra inanılmaz bir canavar çıkacak ortaya. MANSTER!


-Denver demişken McGee'yi anmadan olmaz tabii, heh heh. Gerçi hakkını verelim. Hollinger'ın player efficiency rating listesinde 10. sırada: Tık! 

-Her dime'da bi' paragrafı sakatlığa harcayacağız sanırım. Bu senenin Portland Trail Blazers'ından bahsedelim: Minnesota Timberwolves. Laneti taşıyan isim Brandon Roy olabilir. Kesinlikle bir lanet olduğu çok açık. Şehrin çehresini değiştiren Rubio, geçen senenin ortasında Lakers maçında dizinden sakatlanmıştı. Bu sezon başını kaçıracağı biliniyordu. Sezon başlamadan Love sakatlandı. Sonra sezona gayet iyi giren Budinger. Roy'un bi' ara sakatlanacağını hepimiz biliyorduk ama bütün bunların üstüne gelmesi ekstra kötü oldu. Ve Pekovic. Rick Adelman bu aralar forma vermekte zorluk çekmiyor. Yürüyebilen herkes parkeye çıkıyor Wolves'ta. Playoff yapabilecek Rubio-Roy-Bud-Love-Pek beşi de kenardan arkadaşlarını izliyor. Bu arada yine iyi idare ediyorlar ama içeride Bobcats'e kaybetmek yürek dağlayıcı oldu. O maçta da bir maç sonu olmuş ki, Wizards organizasyonu iki takımı da kıskanmıştır. 87-85 Cats önde, Cats kenardan topu Reggie Williams ile oyuna sokacak ve son 38.9 saniye. Reggie sokamıyor, timeout istiyor. Ama Cats'in mola hakkı dolmuş, teknik faul. 87-86 oluyor, Minnesota oyuna başlayacak. Shved topu Sessions'a kaptırıyor. Sessions potaya giderken kendisine faul yapılıyor. 27 saniye kala Sessions iki serbest atışı da kaçırıyor. Durum 87-86 hala. Top Wolves'ta. 12.3 saniye kala Derrick Williams çizgiye gidiyor. 1/2 ile ayrılıyor ve skor berabere. Sonra meydan Kemba Kemba'ya kalıyor ve o da Rose'un geçen sene Bradley Center'da attığı buzzer beater'a çok benzer bir game winner'la takımına maçı kazandırıyor. Aha Rose, aha Kemba, aha bu da maçın trajiepik (var böyle bi' şey) son anları. 

-Yine maç üzerinden bi' hikayeyle gidelim. Memphis Grizzlies bir önceki sezonu kapadığı takımla yeni sezonu açtı ve sonuç değişmedi: Mağlubiyet. Sonra Memphis Grizzlies kazandı, sonra yine kazandı, sezona formda giren Bucks'ı Bradley Center'da ezdiler. Miami Heat'i dağıttılar. Sonra Oklahoma City'i deplasmanda tokatladılar. Sonra 6-0 gelen New York Knicks'i bozdular. Şimdi isimleri şampiyonluk takımlarının yanında anılıyor ve bunu sonuna kadar hak ediyorlar. Heat maçından bahsetmek istiyorum. Karakterlerinin tamamen dışında bir basketbol oynadılar ve kazandılar. Zachary yine 18-12'sini yaptı ama Heat'i, Heat'e karşı avantajlı olduğu pozisyonlara girişmeden yendiler. Bol bol üçlük attılar ki onların oyun tarzlarıyla epey zıt bir durum. Wayne Ellington'a geliyorum. Kariyer maçını oynadı. 25 sayı attı, bunun 21'i üçlük çizgisinin gerisinden. 7/11 ile oynadı ama bir seviyede sanki asla kaçırmayacak gibiydi. Hemen North Carolina günlerini (en fazla iki maçını izlemişimdir) hatırladım. Zaten o da bu maçtan sonra "Last time I felt like that was in college [at North Carolina]. It's been awhile, so it felt good to be back in that zone." demiş. 2008-2009 sezonu, NTVSPOR'un ACC maçlarını yayınladığı sezon. İsmail Şenol ile koç İhsan Bayülken mikrofonda. Wayne Ellington'ın peri masalını canlı izlemiştik. Miami (FL)'ye karşı 7/11 üçlükle 23 sayı göndermişti. Boxscore için: Tık! Zaten o sezonun sonunda Hansbrough'lu, Lawson'lı, Danny Green'li, Deon Thompson'lı Tar Heels ülke şampiyonu olacaktı.


-Amerikalılar'ın milliyetçi safsataları hiç çekilmiyor. Geçtiğimiz haftanın başında Veterans Day dedikleri şeyi kutladılar. Bi' de seçimin üzerine gelince bu iyice goygoy oldu. Ben daha önce bu kutlamayı hiç bu kadar abarttıklarına tanık olmamıştım ama dört-beş gün boyunca oyuncular headband'lerini, sleeve'lerini falan Amerikan bayrağı şeklinde değiştirdiler. Teğmenim yeterince foto paylaşmış zaten şu postta. Fakat ben Varejao'yla Gortat'yı anlamadım. Modaya mı uymuşlar yani nedir? Hadi Brezilyalı sever tribüne oynamayı da Polish Hammer?

-Araya ekstra gün girince post da o kadar büyüyor ve ben de bir o kadar uzunluğu azaltmak istememe rağmen asla yapamıyorum. O yüzden kısa kısa ne olmuş hızlıca bi' bakalım. Harden ve Mayo'nun ardından bence bu hafta o adı konamayan köşeye yazılması gereken isim Jamal Crawford. Clippers geçen seneden bile korkutucu ve Jamal da en az Paul-Griffin kadar pay sahibi. Aslında son haftayla alakasız, sezon başından beri inanılmaz katkı getiriyor bench'ten. Şimdilik 6th Man'in en büyük adayı 20.7 sayı ortalamasıyla. Clippers demişken Bledsoe'nun Wade'i rencide ettiği anı vermeden olmaz. İzninizle OOOOOOOOHHHHHH demek istiyorum. Başkaaa, heh. Knicks'in de kaybetmesiyle ligde mağlubiyetsiz takım kalmadı. Pistons'ın kazanmasıyla da galibiyets- Wizards. Wizards'ta Wall ve Nene hala dönebilmiş değil. Kazanmaları da kolay gözükmüyor. Dönemeyenlerden (ve bence dönemeyeceklerden) Bynum bizleri yeni saç stiliyle karşıladı. Bir de sakatlığının geçmemesinin sebebinin bowling oynarken dizinin kıkırdağını yıpratması olduğu dedikoduları çıktı ki aman aman. Bu arada sezonun bu bölümüne kadar sadece iki oyuncu triple-double yapabildi. Biri Sacramento'ya karşı 21-12-11 ile Greg Monroe. Diğeri de Indiana deplasmanında 13-10-10'uyla Jose Calderon. O Indiana deplasmanında da son çeyrek 5 sayı atmasına rağmen kazandı Toronto Raptors. Indiana'nın nasıl can sıkıcı bir takım olduğunu varın siz hesap edin bu sene. Raptors da playoff ümidiyle girdiği sezonda Lowry'nin sakatlığıyla belini doğrultamadı. Mcgee'li paragraftaki linkte Lowry'nin takımına katkısını görüyoruz zaten. Son olarak şeyden bahsedeceğim. Uzun beşler moda mı oldu yahu? Hawks son maçına Teague-Korver-Josh Smith-Horford-Zaza beşiyle çıktı. Jazz da dün Mo-Foye-Millsap-Favors-Al ile. Lakers da Spurs maçında maç sonunu Kobe-MWP-Jamison-Gasol-Howard ile falan oynadı. Allah Allah.

-Bak Lillard'a değinecektik. Büyük oynuyor. Ha bir de Royce White'tan. Çaylaklar kaldı artık. Bir de Brooklyn-Sacramento maçı kaçıyor. Brooklyn-Sacramento maçını neden izleyeceksem. Yine çok uzattık, haftanın demeciyle kapıyoruz. Eyvallah.

"I will coach one day but I’m not sure about what level. I’m helping some young guys. They allow me to express my knowledge." Jameer Nelson.

0 yorum: