Dime #4


-Efendim selamlar. Yine planladığım günden üç gün sonra falan yazıyorum postu ve bu sefer tamamen benim tembelliğim. Neyse eveleyip gevelemeden girelim. Sezon başında üç tane ciddili şampiyonluk adayımız vardı: Lakers, Heat, Thunder. Bunları zorlayacak takım sayısı da üçten fazla değildi: Knicks, Spurs, Grizzlies. Sonra araya Clippers karıştı, kolay fikstürün etkisiyle Nets "ben de varım" dedi, Hawks'ı tabii ki sayacak değiliz falan filan. Lakers'ı, Heat'i, Thunder'ı, hatta Spurs'ü bir kenara koyalım. Knicks'in balonu yavaş yavaş patlıyor, hala o seviyelerin takımı değiller ve üstelik daha Amar'e dönmedi. Bunu olumsuz anlamda söyledim, heh heh. Nets henüz bana o güveni vermedi, önce Clippers'ı yendiler, dün de Knicks'i ki buna değineceğiz sonra ama yine de geçelim. Clippers 4 maçtır kaybediyor, geçelim. Grizzlies. Memphis Grizzlies.

-Grizzlies'in önceki senelerde tam anlamıyla şampiyonluk takımı olarak adlandırılmamasının üç sebebi vardı: 1. Sakatlıklar ve Gay'i sisteme monte edememe, 2. Bench, 3. Üçlükler. İki sene önce Gay'in omuz sakatlığıyla kenardan izlediği playofflar'da müthiş bir uyum içerisinde hücum ederek önce son sıradan girip ilk sıradaki Spurs'ü elemişlerdi, sonra da Batı Finali'nde kaybedecek Thunder'ı son maça kadar zorlamışlardı. Geçen sene Gay de dönünce "acaba" dedik ama bu sefer başka sıkıntılar yaşadılar, ilk maça olağanüstü başlayıp 29 sayıdan saha avantajını verince toparlayamadılar ve Clippers'a ilk turda elendiler. Ama bu sene onların senesi olabilir. Bu cümleden sonra bayağı bir şey yazmıştım ama şimdi hepsini sildim çünkü yazdığım her şey şunun üçüncü paragrafı ve şununla aynı. Siz en iyisi okumadıysanız onları okuyun.

-Hemen konudan fazla uzaklaşmadan Randolph ve Perkins kavgasına dair bir iki kelam. Bu adamların ilk vukuatları değil, geçmişleri de var yani. Geçen günlerde de maçın sonlarına doğru serbest atış esnasında birbirlerine dostça olmayan şeyler söylemişler. Randolph, Perk'e "I'll beat your ass" demiş ve olaylar gelişmiş. Şöyle buyrun. Sonrasında Z-Bo böyle dediğini de doğrulamış. Zaten maç ESPN'de yayınlanıyor ve sesi kameralara kadar geliyor mikrofonlardan dolayı. O da bu konu hakkında şikayetçi ve "Man, I know, man. They played it on ESPN 100 times. Like, man stop playing it." diyor. Chris Vernon'a verdiği şöyle bir röportaj var konu hakkında. Bir dahaki Thunder-Grizz maçı 31 Ocak'ta. İple çekiyorum.


-Charlotte Bobcats geçen sene lokavt nedeniyle oynanan 66 maçın sadece 7'sini kazanabilmişti ve bu, lig tarihinin en düşük galibiyet yüzdesiydi. .106 :( Bu sene ise elemanlar 7 galibiyete 12 maçta ulaşmayı başardılar ama 13. maç biraz hazin oldu...

-Bu aralar NBA de iyi OT yaptı. Arada boş geçen thanksgiving day'i saymazsak son 5 gün tam 10 overtime izledik ve bunların 2'si ikinci overtime'a gitti. Bundan önceki en yüksek rakam da 1982'de ve 2005'te olmak üzere 8 overtime imiş. Allah nice overtime'lar görmeyi nasip etsin inşallah. Amin.

-Bu overtime'a giden maçların sonuncusunu dün gece izledik Brooklyn'de. Sezonun şimdiye kadar olan bölümünün en zevkli maçlarından biri, belki de birincisi olabilir. Aslında biliyorsunuz bu maç taaa sezon başı oynanmalıydı ama Sandy kasırgası nedeniyle düne ertelenmişti ve herkes o günden beri iple çekiyordu. Hepimiz beklediğimizin karşılığını aldık. Birinci New York Savaşı'nı evinde komutan Deron Williams, teğmen Lappappa Brook Lopez, yüzbaşı Gerald Wallace ve er Jerry Stackhouse önderliğinde Brooklyn Nets kazandı. Carmelo çok uğraştı, belki biraz fazla zorladı, eski Nets'li Kidd'in yokluğunda Chandler inanılmaz savaştı ama Deron Williams sezonun en yüksek asist rakamına ulaştı, Chandler savunmasına rağmen Lopez 22-11'in yanına 5 de blok ekledi ve Gerald Wallace hem savunmada, hem hücumda haaarika oynadı. Bütün bunların üstüne biri OT'de olmak üzere Stackhouse 4/5 üçlük atınca Knicks ilk raundu kaybetmiş oldu. Barclays Center'da atmosfer de nefisti. Tribünler neredeyse yarı yarıyaydı ve özellikle ilk yarıda resmen karşılıklı tezahüratlar vardı. Sonra sonra Brooklyn taraftarlarının şimdiden klasikleşen "Broooooooooklyyyynnnnn" tezahüratını daha sık duymaya başladık. Kenny Smith ile Charles Barkley'in bu konu hakkında komik bir diyaloğu var;

KS: "That chant is being around for 20 years."
CB: "How do you know that?"
KS: "Because i'm a New Yorker."
CB: "They haven't had a team for 20 years, wow they just walkin' up the street and singin' Broooklyyyn!"
KS: "Exactly!"
CB: "Are you kiddin' me?"

-Yukarıda Randolph ile Perkins'in serbest atış esnası yaşadıkları diyalogdan bahsetmiştik. Serbest atış esnası diyalog yaşayan tek ikili değiller. Brooklyn önceki günlerde Staples Center'ı ziyaret ettiğinde yine maçın sonlarında Kobe ile Gerald Wallace'ın uzun uzun konuşmaları olmuştu. Buna thrash-talk diyorlar ama bence bu thrash-talk değil. Gerald Wallace, Kobe'ye serbest atışları kaçıracağını söylemiş. Oracıkta ayak üstü 5000 dolara iddiaya girmişler ve tabii ki Kobe kazandı. Kazanılan para Kobe'nin hayır kurumuna bağışlanmış. Ha bir de, bu maçta 5000 dolar kaybeden tek Nets'li Wallace değil. NBA'in yeni kurallarına göre flop denilen harekete kalkışmanın cezası da 5000 dolar ve bu sezon bu cezadan ağzı yanan ilk isim Reggie Evans oldu. İzleyelim. Hmm, Şundan beri gördüğüm en kötü flop.


-Kasım'ın 22'sinde thanksgiving sebebiyle NBA'e bir gün ara verildi. Her takımın belli başlı bazı oyuncuları böyle çeşitli yardım kampanyalarına falan katıldılar. Halkla bir araya geldiler. NBA böyle yardım organizasyonlarını seviyor ve bu da güzel bir şey. Neyse ben buraya Westbrook'u koydum çünkü blog olarak, özellikle patronumuzun en sevdiği oyun kurucu. Tüm zamanlardan bahsediyorum.

-Oyun kurucu demişken -bu dime da çok böyle atlamalı gelişti her şey, güzel oldu- Rajon Rondo. 10+ asist serisi 37 maça çıktı. John Stockton'ı geride bıraktı ve önünde tek bir isim kaldı: Magic Johnson. Magic zamanında 46 maç üst üste 10+ asist yaparak bu alanda liderliği elinde bulunduruyor. Tabii ben Magic'in o dönemki maçlarını izlemediğimden bir şey diyemeyeceğim ama Rondo bu işi oluruna bırakmayı tercih etmiyor ve biraz obsesyon haline getirmiş gibi. Ha bu güzel mi, kötü mü yorum sizin. Çoğu zaman potayla arasında sadece hayaletler varken bile arkadan gelen oyuncuya pas atıyor ve bunun gibi şeyler. Tabii istatistiği buraya kadar getirmişken birinci sıraya yükselmek istemesi son derece normal ama geçenlerde değişik bir olay yaşandı. Detroit'ten fark yedikleri maçta son anlarda artık maç bitmişken Doc Rivers Rondo'yu oyuna aldı. Rondo'nun 9 asisti vardı ve maçın bitmesine de saniyeler kalmıştı. Bitime 51 saniye kala Rondo 10. asistini yaparak serisini sürdürmüş oldu ama maçtan sonra basının Doc'a soracağı sorular epey birikti haliyle. Daha önce Rondo'nun oynamayacağı bir maçtan "hücum setlerimizin %80'inde başrol oynayan adamdan yoksun çıkacağımız maç" olarak bahseden koçun, bitmiş bir maçta Rondo'yu oyuna sürerek neden böyle bir risk aldığını, Rondo'nun bu asist serisinin onun sakatlanıp Celtics'e zarar vermesinden daha mı değerli olduğunu soran gazetecilere karşı Doc'un cevabı; "I don’t even know what it is, I swear to gosh, I have no idea what he’s chasing. I just hear that he’s got a streak going. Who is he chasing? I don’t even know that." oldu. Kesinlikle haklı.

-Tabii mesela Rondo bu seriyi kırar, Celtics'in tüm zamanların asistle alakalı ne kadar rekoru falan varsa hepsini parçalar vs. vs. ileride hiç alakasız biri gelir ve bir maçta 30 asist birden yapıp Rondo'nun o alandaki rekorunu tarihe gömebilir. Indiana Pacers'ta Reggie Miller diye bir oyuncu vardı, biraz iyi üçlük atardı. Bugün Pacers'ın bir maçta en çok üçlük atan oyuncusu (21'inde içeride Hornets'i uzatmada 115-107 yendikleri maçta) 9 üçlükle Paul George. Mesela.

-Haftanın demeciyle kapıyoruz efendim, iyi akşamlar.

"By far." Harrison Barnes. Timberwolves maçı sonrası Pekovic'in üzerinden şu smacı vuran Barnes'a "Best dunk is your life?" diye soruluyor ve cevap haliyle bu. Grantland'de Robert Mays bu smaç hakkında altı maddeden bahsetmiş, çünkü "five is not enough" diyor. Serhat Akın da "Onlar beş istedi, altı oldu. On istediler, zaman yetmedi" demiş :(

0 yorum: