Dime #5


-Bu haftaya aslında geçen hafta yapmam gereken bir şeyi yaparak başlıyorum. Rockets koçu Kevin McHale'in kızı Alexander 'Sasha' McHale 23 yaşında hayata gözlerini yumdu. Huzur içinde yatsın. McHale 10 Kasım'dan bu yana ailevi sebeplerden ötürü takımın başında maçlara çıkmıyordu. Yerini geçici bir süreliğine Kelvin Sampson almıştı. Ayın 25'inde de McHale'in kızının öldüğü haberi geldi. Her ölüm erkendir tabii ama 23 yaş ölüm için biraz fazla erken. Biz milyonlarca kilometre ötede, okyanus aşırı bir ülkede, hiç görmediğimiz bir adamın hiçbir fikre sahip olmadığımız kızı ölünce şok oluyoruz, McHale'in durumunu düşünemiyorum. 23 yaşında. 23. Rockets oyuncuları da Raptors maçından itibaren omuzlarında yeşil bir bantla (resmi büyütürseniz Harden'ın sağ el yüzük parmağındaki devasa tırnağını da görebilirsiniz ama görmeseniz daha iyi) oynamaya başladılar. Yeri gelmişken o maçın en akılda kalan pozisyon da Ömer Aşık'ın kendi potasına attığı basket.

-Biraz depresif bir başlangıç oldu, biraz daha depresifleştiriyorum ve NFL'e uzanıyorum. Bu hafta sonu Birleşik Devletler spor medyası inanılmaz bir olayla çalkalandı. NFL takımlarından Kansas City Chiefs'in linebacker'ı Jovan Belcher, önce 22 yaşındaki kız arkadaşı Kassandra Perkins'i silahıyla vurdu, sonra da takımının tesislerine gidip antrenörüne ve genel menajerine teşekkür ettikten sonra sabah 08.00 sularında göğsüne sıkarak intihar etti. Sebebi bilinmiyor. Kız arkadaşıyla son zamanlarda sık kavga ettikleri söyleniyor ve 3 aylık da bir bebekleri var. NFL yönetimi o hafta sonu Chiefs'in oynayacağı Carolina Panthers maçını iptal etmeyeceğini açıkladı. Chiefs de berbat giden sezonda Panthers'e karşı sezonun 11. haftasında 2. galibiyetini aldı.

-Geçen hafta NFL'de (hassiktir nba?) gündem konusunu doping oluşturuyordu ve bazı oyunculara Adderall kullandıkları için ceza verildi. Chicago Bears (Göktuğ selam) wide receiver'ı Brandon Marshall'a konu hakkında mikrofon uzatıldığında ise Marshall; "I don't know too much about Adderall, I know guys, it is such a competitive league, guys try anything just to get that edge. I'm fortunate enough to be blessed with size and some smarts to give me my edge. But some guys, they'll do whatever they can to get an edge. I've heard of some crazy stories. I've heard guys using like Viagra, seriously. Because the blood is supposedly thin, some crazy stuff. So, you know, it's kind of scary with some of these chemicals that are in some of these things so you have to be careful." dedi. Tabii burada kilit cümle "I've heard guys using like Viagra, seriously." maça çıkarken Viagra atan oyuncular, hmm. Peki Viagra insana ne yapıyor yeniden hatırlatalım, kaynağımız vikipedi: "Cinsel ilişkiden bir saat kadar önce alınması önerilen Viagra, yutularak alındıktan 30 dakika kadar sonra etkinliğini göstermeye başlar ve etkisi 4 saat kadar sürer. Viagra kullanan kişilerde vücudun diğer bölgelerinde de atardamarlarda genişlemeler olacaktır. Bu etki nedeniyle de baş ağrısı, baş dönmesi gibi şikayetler görülebilir. İlacın diğer yan etkileri şunlar olabilir: Görmede bulanıklaşma, midede yanma, yüzde kızarma, burun akıntısı, burun kanaması ışığa karşı hassasiyet." Oyuncular bunu kullanıyorken, tabii Marshall'ın dedikleri doğru olmayabilir de, ne düşünüyor bilmiyorum. Ama Viagra'nın psikolojik olarak bağımlılık yarattığı da bilindiğine göre biraz tehlikeli, hatta biraz ürpertici.


-Neyse biz kendi ligimize dönelim. Bugün sosyal medyaya yukarıdaki resim düştü. Duncan ile Parker'ın Halloween fotoğrafı. Fake de olabilir ama net bilinmiyor. Fotoğrafa bakınca fake değilmiş gibi ama biri sana "Abi Duncan'la Parker üzerlerine siyah çarşaf geçirmişler, ellerine de taramalı tüfek almışlar, aralarına da  üzerindeki hakem kostümünde (Joey) Crawford #17 yazan kel bi' abiyi koymuşlar. Silahlarını ona doğrultmuşlar, böyle bi' Halloween fotosu çekmişler." dese FAKEEE dersin. Duncan ile Crawford'un aralarındaki husumet biliniyor tabii, Parker da yancı olmuş burada. Ya kim olacaktı heh heh.

-Joey Crawford demişken... Tabii pozisyonun içinde Chris Duhon da olunca şöyle efsane bir video çıkmış ortaya. Sanırım son iki günde Howard'ın sene başından beri kaçırdığı faul sayısı (Begüm selam) kadar izledim.

-Bu hafta gündemi sarsan iki olay yaşandı, biri Popovich-Stern savaşı. Hakkında o kadar çok şey yazıldı çizildi ki, bana diyecek özgün kelime/cümle kalmadı neredeyse. Hatta olayın sıcaklığıyla dime'ı öne çekmeyi falan da düşünmedim değil ama iş, güç yoğun insanlarız öhöm. Neyse konuyu biliyorsunuz, madde madde gidelim.

1. Yorumum Pop'un %100 haklı, Stern'in %100 haksız olduğu yönünde. Yani %99 bile değil. Stern daha önce de Lakers organizasyonuna yıldızlarını oynatmadığı için ceza vermiş 1990'un son normal sezon maçında. Bu sefer de Spurs'e 250.000 dolar para cezası verdi. Son derece faşist ve despotça alınmış bir karar.

2. Her ne kadar NBA'in sıkça show business olduğu iddia edilse de ben buna karşıyım. Bu bir spor. Rekabet seviyesi oldukça yüksek bir spor hem de. Popovich de söz konusu rekabet olduğu zaman rakibini alt etmeyi bilen en iyi dehalardan biri. İster TNT yayını olsun, ister başka bir şey. Rakip ister Bobcats olsun, ister son şampiyon. Koçun takımı hakkında aldığı bir karara kimse direkt olarak karışamaz. NBA başkanı bile.

3. Miami Heat 12. günde 3. maçına çıkıyorken San Antonio Spurs 5. günde 4. maçına çıkıyordu. Üstelik bir sonraki maçı da Memphis Grizzlies ile. Üstelik Heat ligin en çok koşan, en dinamik takımlarından birisi ve Pop'un da yıldızlarını sürekli dinlendirerek kullanan, onları sene sonuna en uygun şekilde hazırlayan daha doğrusu buna mecbur olan koç olduğu biliniyor. Madem Stern o gece Pop'un aslarını oynatmasını istiyordu, bu fikstürü nasıl açıklayacak? Biraz tezatlık yok mu sizce de?

4. Belki görmeyenler vardır, şu efsane anı kaçırmasınlar.

5. Yalnız Danny Green de ne ekmek yedi be. Popovich aslarını eve yolladı: Tim Duncan, Tony Parker, Manu Ginobili, Danny Green.


-Gündemi sarsan diğer olay Wizards'ın galib- Hayır, ona sonra değineceğiz. Wizards kazandı kazanmasına ama kazanmak için yanlış günü seçtiler. Ertesi gün konuşulan tek konu Celtics-Nets kavgasıydı. İzleyelim. Çok büyük bir kavga olmayabilir ama bayağıdır kavga göremediğimiz NBA'de sevindiren bir gelişme. Evet, bu lig daha büyük seyirci kitlelerine ulaşmak istiyorsa Duncan'la, Parker'la, Ginobili'yle değil, Green'le hiç değil, bu kavgalarıyla ulaşacak. Teğmenimin deyimiyle epeydir kavga görmediğimizden şunu bile ağzımız açık izledik. Ya da böyle bir şeydi. Kavgayı ilginç kılan ise Rondo'nun henüz üç asisti varken kavgayı başlatması ve oyundan atılması. Böylece 10+ asist serisi 37 maçta kaldı ve Magic Johnson'a yetişemeden sona ermiş oldu. Ben 3-5 maç arası ceza alır dedim, sadece 2 maç ceza aldı. Ceza alan başka oyuncu da olmadı. Garnett ve Wallace teknik faul yediler, Wallace'ın yediği teknik faul ikinci teknik fauldü ve doğal olarak atıldı. Direkt atılan diğer isimse tabii ki Kris Humphries. Olayla alakalı gördüğüm en güzel tweet de, hayır bu değil, şu. Arada Joe Johnson'ın Paul Pierce'ın aktif basketbol hayatına son verdiği şu anlar da kaynamasın.

-Ne diyorduk? Wizards kazandı. Epey zor oldu ama kazandılar. Son periyotta 79-64 öne geçtiklerinde herkes artık bu iş bitti diyordu ama 2.27 kala skor 80-79 Blazers lehine dönmüştü. 16-0'lık Blazers serisi. İlginç bir şekilde maçın sonunu, en azından rakibe göre daha iyi oynayıp bu sefer şeytanın bacağını kırdılar. Çünkü bu maçı kazanamasalar büyük ihtimalle 09-10 sezonunda New Jersey Nets'in 0-18'lik başlangıç rekorunu kıracaklardı. Önlerindeki fikstür buna çok müsaitti. Konuyla alakalı Rafe Bartholomew'in şöyle bir yazısı var, tavsiye. Piyangonun kime patlayacağı da önemliydi, Portland Trail Blazers oldu. Batum "You don't want to be the first team, that's very embarrassing" diye özetlemiş.

-Kapıyoruz, hayırlı işler.

"Ball don't lie!" Rasheed Wallace. Dün oynanan Suns-Knicks maçında Sheed oyuna girdikten 85 saniye sonra Scola'ya baltayı indiriyor ve faul çalan hakeme aşırı tepki gösterince teknik faul yiyor. Teknik faulden doğan serbest atışı Dragic kaçırınca böyle bağırıyor ve bu da ona ikinci teknik faul olarak geri dönüyor. Sadece 85 saniye ve oyundan atılıyor. Same old Sheed. Biz de onu böyle seviyoruz :(

0 yorum: