NYC

Bu... Böyle bir şey varsa... Ay ben konuşamayacağım :'(

Retro 250


Acaba 1000'i bulur muyuz.

Ekler


Bu amına kodumun şarkısı elbette saha ve salonlara da bulaşacaktı. Beşiktaşlı elemanlar, sonra işte Kuyt'ın "TT Arena'da gangnam style dansı yapacağım" lafı falan filan, bir sürü şey. Geçen gün Cska-Efes maçı sırasında molada çaldı bu, dansçı kızlar da ona göre bir şeyler ayarlamışlar falan. Ardından tribünleri gösterdi, bayağı  eşlik edenler vardı. Sonra da maskotlarını gösterdi, aklımdan çıkmış. Cska Moskova'nın maskotu bir AT kardeşimiz. Şimdi bu adamlara laf etmem ben. Çünkü hakkı var çalmaya. Maskotu AT olan takım bu şarkıyı çalar da, oynar da. Hatta kendisi de bir ara gaza gelip dans etti.

Dime #9


-Bu hafta NBA'de christmas özel maçları oynandığı için, ben de kendime hazır boşluk yaratmışken ve önümüzdeki haftadan sonraki hafta finallerim varken — ki bunun ne sizinle, ne de konumuzla alakası var, dime'ı erkene alayım dedim. Yalan söylemeyeceğim, biraz da formda hissediyorum. Keyfim yerinde yani. Bazen böyle çok üst düzeyde bir keyif gelir ya, her zaman gelen rutin keyiflerden bahsetmiyorum. Bazen sanki evde yalnız kaldığınızda çırılçıplak kalana kadar soyunup, çalan kapıya ve telefona bakmayı reddedecek kadar umursamaz bir keyif vardır ya. İşte ondan bahsediyorum. (Fotoğraf Ece Erken'in evinden)

-Bu blogun olmazsa olmazı formalar, o yüzden ben de formalarla başlayayım. Yine christmas'a özel beş maç için on takıma da günübirlik özel formalar dizayn edildi. Şurada bahsetmişti teğmen daha önce bu monokrom formalardan. Maçlar oynandığı vakit twitter'daki genel kanı formaların pek de beğenilmediği şeklindeydi. Kişisel fikrimi soracak olursanız, ben çok beğendim. En çok da tuttuğum takım Lakers'ın formasını beğendim. Ancak yine twitter'da çokça gördüğüm "madem pazarları beyaz giyiyoruz, bundan sonra bunu giyelim" yorumlarınaysa katılmıyorum. Tadında bırakmak önemli. Evet bu formalar çok güzeldi, Brookyn'in siyahı, Knicks'in Hollanda turuncusu, Bulls'un kırmızısı — beeelki Houston'un grisi pek güzel olmamış olabilir vs. ama bunlar günübirlikti, o güne özeldi ve bırakalım o güne özel kalsın. Bokunu çıkartırsak Miami Heat'ten ne farkımız kalır?

-Çok kusura bakmazsanız Celtics-Nets maçını geçiyorum. İzledim ama keşke Jason gözümü oysaydı (South Park, S11E10-11-12 Imaginationland Trilogy) da izleyemeseydim, geçiyorum. Rockets-Bulls maçını da izleyemedim, zaten onun da izlenecek bir tarafı yoktu (pardon beyler) sanırım, geçiyorum. Diğer üç maçsa bu özel günün hakkını verebilen karşılaşmalardı. Los Angeles'ta Knicks ve Nuggets kaybetti. Geçen yılın final serisinin tekrarında da sonuç değişmedi. Gecede ön plana çıkan olayları beş maddeye ayırdım, başlayalım;

1. Reytingler: Geçen sene NBA, christmas ile beraber döndüğü için ve insanlar basketbola süper hiper acıktığı için reytingler patlama yapmıştı. Bu sene ise geçen seneki rakamlar yakalanmasa da — Knicks-Lakers dışında, önceki senelerdeki rakamlara göre gözlü görülür artışlar oldu. Knicks-Lakers 5.9 reyting alarak 22.00 kuşağında önceki seneki maçı (Heat-Mavs, 5.6) geçen tek istisna. 00.30'da önceki sene Bulls-Lakers 6.5 reyting almış, bu sene Thunder-Heat ise 6.0. Merak edenler için Celtics-Nets 2.7, Nuggets-Clippers 2.0, Rockets-Bulls 1.7.

2. Pick&Roll: Metta World Peace'in Carmelo Anthony'i canından bezdirecek ilk yarı savunması, Melo'nun suskunluğunda ortaya çıkan Jr. Smith, Melo'nun ikinci yarıya fırtına gibi başlayıp üçüncü çeyrekte 18 sayı atması, Kobe'nin 34'ü, Howard'ın son çeyrekteki savunma dominasyonu. Bunlar Knicks-Lakers maçıyla alakalı önemli kırılma istatistik-anları. Nash-Howard'ın geç hatırladıkları pnr'ları ise maçı Knicks'ten alıp Lakers'a veren can alıcı nokta. Bir de Gasol'ün "YETEEER" smacı.

3. Savaş: Geçtiğimiz yılın final serisinin rövanşı niteliğindeki maçta gülen taraf yine Heat oldu. Sporx gibi başladım ama bunu daha net ifade edebilecek başka cümle yok. James-Durant MVP savaşı açısından da önemli bir eşikti bu maç. James 29-9-8'le, Durant de 33-7'yle kendilerinden beklenen oyunu ortaya koydular. Lebron'un yancıları gayet iyi bir performans ortaya koyup Chalmers da coşunca ve bunun yanında Durant'in baş yancısı Westbrook — 21 sayı, 11 asistine rağmen, yeteri kadar ağırlık koyamayınca Heat zor da olsa kazandı. En azından ilk izlenim böyle. Ben yine de, hani bazen basketbol maçları izleriz, Amerika milli takımında bir oyuncu vardı, Durant mi neydi, heh o günkü Durant'in "futbolun Durant'i" gibi oynadığını düşünmüyorum. Lebron aradaki farkı koruyor.

4. Baş: Shaq nasıl atlamış bunu ya.

5. Meksika Dalgası: Kelimeleri bir araya getirip, cümleler oluşturup, Clippers'ın ortaya koyduğu oyunu açıklamaya çalışmak şu günlerde imkansız. Henüz dün gece Boston'ı da denize döküp galibiyet serilerini 15 maça çıkardılar. Üstelik bu 15 maçta rakiplerine ortalama 15.6 sayı fark attılar. Bu akşam da Utah deplasmanına back-to-back gidecekler ama maçlarını ikinci periyottan kopardıkları için hemen hemen tüm oyuncuları 25 dakika civarı süre alıyor ve back-to-back'lerin ikinci ayaklarında bir sıkıntı yaşanmıyor. Gerçi maçlarını erken koparmasalar bile Vinny Del Negro'nun sevdiğimiz ender özelliklerinden biri rotasyon işini iyi kotarması. Böylece kaybetmiyorlar. Kaybetmedikçe daha da canavarlaşıyorlar. Onları sadece 2.5 saniye izlemek bile inanılmaz bir keyif veriyor. Christmas gününde basketbolseverlerin League Pass favorisi iki takımı (Houston'dan çok özür dileyerek) karşı karşıya geldi ve ilk yarının bitimine 6.3 saniye kala Odom pota altından topu Crawford'a verdi. Crawford iki adımda orta sahayı geçip topu Barnes'a kaldırdı, o da ne? Araya giren DeAndre Jordan müthiş bir tek el smaçla pozisyonu bitirdi. 2.5 saniye diyorsak 2.5 saniye: buyrun. Ne demiştik, kelimeleri bir araya getirip Clippers'ın oyununu açıklayabilmek zor. Taraftarları da sevgilerini kelimelerle ifade edemiyorlar. Onun yerine tribünde Meksika dalgası yapıyorlar. Gözlerimle gördüm.


-Carmelo Anthony bir şey denemiş.

-Sonunda geldi. Tam 45 dakika buz gibi bir havada, etrafta kimseciklerin olmadığı, kedi-köpeğin bile geçmediği bir parkta onu beklemiştim. Geldi. Soru sormama fırsat bile vermeden kolumdan tutarak beni götürmeye başladı. Gözlerine baktım, hafif telaşlı, çokça bir şeyler anlatmak istermiş ama buna cesareti yokmuş gibi bakıyorlardı. Değişik yerlerden geçtik. İnsanların olduğu yerler. İnsan selleri. Etrafımız insan doluydu ama kuşbakışı baktığımda sadece kendimi ve onu görüyordum. Beni kolumdan çekiştire çekiştire bir yere götürüyordu. Başta ona kızgındım, beni 45 dakika beklettiği için. Ancak onun ilginç bir albenisi var. Hep böyle gelir sizi telaşlı telaşlı kolunuzdan tutup bir yerlere götürmeye çalışır. Şimdiyse ne kızgınlığım kalmıştı, ne de aklımda sorular. Sadece beni bu sefer nereye götürdüğünü merak ediyordum. Böyle bir anda çıkagelip beni götürdüğü son yer bir mezbahayd- eeeh ne anlatıyorum ben ya. 11 maçlık mağlubiyet serisi olan Hornets'le 16 maçlık mağlubiyet serisi olan Bobcats cumartesi akşamı karşı karşıya gelecekti ve "NBA kurallarına göre biri kazanmak zorunda" esprisi yapacaktım ama Hornets, Magic'i deplasmanda yenince espriye yazık oldu.

-Brooklyn Nets koçu Avery Johnson kasım ayında "Coach of the Month" ödülünü aldı. Brooklyn Nets koçu Avery Johnson aralık ayında kovuldu. Tabii dün akşam ani gelişen bu olay sonrasında ortalık iyice 90'ların sonundaki Gülhane Park curcunasına döndü. Nets'e koç arayanlar, bunun altında yatan nedenin yine Deron Williams olduğunu iddia edenler, Jay-Z esprileri yapmaya çalışanlar. Ben sadece quote'larla durumu açıklamaya çalışacağım. Aralık ayında Nets, Bucks yenilgisiyle 3-10 oldu. Bucks maçından sonra Gerald Wallace: "We’re a way better team than what our record is. I’m off about us losing, and especially the way we’re losing." dedi, ki haklı. Brooklyn Nets sene başında bize sadece ismiyle bile heyecan veren Brooklyn Nets değil. İnanılmaz yavaş tempo basketbol oynuyorlar ve ne hücumda efektif oldukları söylenebilir, ne de iyi savunma yapabildikleri. Özellikle savunma. Maç başına 94.4 sayı yiyorlar ve bu alanda 6. sıradalar ancak bunun sebebi düşük tempo oynamaları. Bize daha doğru bilgiyi verecek 100 pozisyon başına yedikleri sayıda ise lig 19.'su Nets, yenilen 106.3 sayıyla. Deron-Joe-Wallace-Kris-Lopez beşi ilk bakışta yeteri kadar iyi bir beş ve bench'i de ligdeki iyi bench'lerden biri Nets'in. Ancak sorunlar var. Büyük sorunlar. Deron Williams eski hızında ve gücünde değil, Lopez'in günü gününe uymayan oyunu ve sakatlıkları, Avery Johnson'ın Humphries'i iyice ve bana göre anlamsız yere rotasyonun dibine itmesi. Bu sıkıntılara daha fazla dayanamamış olacaklar ki çareyi koçu kovmakta buldular, anlaşılabilir. Bunun üzerine koçun oğlu Avery Johnson Jr. twitter'da şöyle bir tweet attı: "I'm sorry are best players couldn't make open shots. Yeah that's my dads fault totally..." eh, bu da anlaşılabilir. Esas olaya gelelim. Koçu kovduranın yine Deron Williams olduğunu düşünenler bir hayli fazlaydı. Deron da bu durumdan rahatsız olmuş olacak ki açıklama yapma gereği hissetti: "I was surprised. I never had any conversation with (GM) Billy King about not liking coach, nothing about coach Johnson. Avery was a big reason I came back, because him and Billy. So I was surprised." Sonuç olarak Avery Johnson kovuldu ve Nets taraftarının bir bölümü bu haberi şöyle kutladı. Bir kısmıysa düşünceli bir şekilde koç arayışına devam ediyor. Adaylar arasında Phil Jackson, Jeff Van Gundy, Stan Van Gundy, Larry Brown, Mike Brown ve Nate McMillan var. Şimdilik yollarına interim coach PJ Carlesimo ile devam edecekler.


-Olay şu; Noel gecesi, eşi (bunlar çok genç evleniyorlar ya) Natalia Garibotto ailesinin yanına gidince arkadaşlarıyla eğlenmeye giden Kyrie Irving'in yukarıdaki fotoğrafı sosyal medyaya düşüyor ve bir şekilde Natalia'nın twitter'ının interactions'ına geliyor. Bunu gören Natalia şu tweet'i atıyor ama içinden bir hayli sinirlendiği kesin. Kyrie durumu, arkadaşının fotoğrafı şaka amaçlı çekip instagram'a koyduğu şeklinde açıklıyor — ki ne kadar inandırıcı olduğuna siz karar verin. Sonra da özür içerikli tam 4 tweet atıyor, bu, bu, bu ve bu. Yorum sizin. Benim yorumum Kyrie'nin erik gibi kütür kütür yengeyi bu iki kızımızla aldattığı yönünde ama belli de olmaz bu işler. Gerçi buna aldatmak denmez ya neyse. Dört tweet de biraz fazla ama yaaa, suçlu psikolojisi?

-Bu bölümde her zamanki gibi videolar, röportajlar ve makaleler paylaşacağım. Bobcats'ten sonra Suns'a da buzzer-beater atarak takımına maçı kazandıran Jr. Smith'in Clippers-Knicks arasındaki seçim hikayesini Sam Amick yazmış: 1. Bulls'un takım halinde kafası karışık: 2. Zach Lowe bir güzel röportaj da Ty Corbin'le yapmış, Utah uzunlarından bahsetmelerine rağmen bir kez bile "Enes Kanter" geçmiyor: 3. Wade, Sessions'ın taşaklarını tekmeliyor ve bu hareketinden dolayı bir maç ceza aldı: 4. Greg Swartz, Cavaliers'ın Kevin Love'ı kadrosuna katabilmesi için değişik takas senaryoları planlamış: 5.

-“If I wanted to, I could lead the league in scoring, but that’s not my job here.” Lebron James. Maalesef katılıyorum. Denver Nuggets broadcast'inin atılan sayıları skorbordlarına yansıttığı gibi hızlı yaşayın. İyi haftasonları :(

Pack



1 ay falan oldu, blogun nadir yazanlarından The White Howard'ın evinde Manchester United'la ilgili belgeselvari bir şey izliyoruz. Sezon özetleri gibi bir şeydi sanırım. O sezonun kritik maçları, goller vs. Neyse izlerken bir an "Salako" gibi bir kelime gördüğümü "sandım". "Sandım" diyorum çünkü ilk anda "olur mu lan öyle şey" diyip, zihninizin bir oyunu ya da çağrışım zannediyorsunuz. "Durdur" dedim arkadaşıma, geri aldık falan, gerçekten "öyle"ymiş -- izlediğimiz maçta, yukarıdaki şekilde sahadaydı, yani bir Man Utd-Charlton maçıydı, caps almayı unuttum o gün.



Hemen tabii gugıl, viki falan. Çok zaman geçmemesine rağmen ben hiç hatırlamıyor(d)um kendisini. 10 yıl EPL'de oynamış biri halbuki. Arkadaşım da hatırlamıyordu, ki o bayağı bayağı EPL hastasıdır. Asıl nokta şu, anlaşılmıştır ama açıkça yazalım yine de: John Salako, eğer kariyerini 2-3 yıl sonra bitirmiş olsa, en azından Türkiye için, internet çağına yetişmiş olacak, ve çok saçma bir şekilde malum mecralarda kendisiyle çokça "taşak geçilecekti". İyi ki öyle olmamış. Örnek vermeye lüzum yok, hangi oyuncular, hangi olaylar, durduk yere ayağa düşüyor, yayıldıkça yayılıyor, sonra da kendisine yer edinip, yıllarca hayatta kalıyor.


El-Kol 7


Bu hali de iyi ama, keşke o anda sağdan Mustafa Yumlu falan çıkıp saçma sapan bir hareketle daha katkı yapsaymış.

Umut'a teşekkürler.

Lezzet


Tabii ki Howard'ın burnunda olacak o. Aksi bir ihtimal yüzde 1 bile değil.

Nerden Nereye 102



Dime #8


-Bu sanırım 2010 Christmas zamanından kalma bir fotoğraf. Aradan geçen onca ay sonrasında, hala biraz acayip. Bir de TBJ'den Skeets ile Tas'ın ortaklaşa sunduğu bir Christmas müzikali var, buyrun. Mutlu Noeller! :(

-Sene başındaki dime'lardan birinde Orlando Magic için "kadrosu Akasya Durağı'ndan bile kötü" demiştim. Ya da bunun gibi bir şey. Magic beni, seni, onu, herkesi, tüm ligi yanıltmaya devam ediyor. Kısıtlı kadrolarından alabilecekleri en yüksek verimi alıyorlar. Aslında bunun sinyallerini geçen sene Indiana serisinde de vermişlerdi ama koç Jacque Vaughn'un kattıklarını atlamayalım. Geçtiğimiz günlerde bir iki maçlarını seyretme fırsatım oldu ve tam bir kolej takımı hüviyetindeler. Herkes herkese arka çıkıyor, birbirinin açığını kapatıyor, liderleri ya da şöyle diyeyim ön plana çıkan belli başlı isimleri yok. Aksine herkes işçi, herkes çalışıyor, kazanmanın savunma yapmaktan geçtiğinin farkındalar. 100 pozisyona vurduğumuzda 101.7 sayı yiyorlar ki bu alanda ligin en iyi beşinci takımı Orlando Magic. Son 10 maçta potalarında 100 sayı gördükleri maç olmadı. Son 100 sayı yedikleri maç da Lakers'a karşıydı ki o maçı da Staples Center'da kazanmışlardı. Dün Toronto'ya yenildiler, ona birazdan değineceğim ve Magic'te Glen Davis yoktu. Ondan önceki 4 maçlarında 4 galibiyetleri var. Fikstür biraz kolaydı falan ama Aralık sonunda 12-14'le Orlando'nun playoff yarışında olmasını kimse beklemiyordu herhalde. Gerçi bardağın bir de diğer tarafı var, Orlando'nun maç kazanması, playoff yarışında olması onların yararına mı olacak zararına mı? Ben bu konuda zaten bir şekilde playoff yapamayacaklar, yapsalar bile ilk turda süpürülüp giderler diye kaybetmelerini daha hayırlı gören insanlara katılmıyorum. Önümüzdeki draft'ta gelecek jenerasyon pek de iyi değil. O yüzden Orlando'nun en azından her maça kapasitelerinin sonuna kadar asılması ve taraftarına zevk vermesi olumlu. Bir iki sene daha basketbol oynamaları hepimiz için daha hayırlı. Sonra maç kaybetmeye başlayıp önlerine bakabilirler.

-Yine kötü kadrosuna rağmen revaçta olan takımlardan bir diğeri Toronto Raptors. Şöyle bir istatistikle başlayayım; "When Kyle Lowry starts, the Raptors are 2-13. But when Jose Calderon is on the floor for tip-off, they are now 7-6". Evet en iyi iki oyuncusu Kyle Lowry ve Andrea Bargnani'den 6 maçtır yararlanamayan Toronto Raptors'un derecesi 5-1 ve 5 maçtır da kaybetmiyorlar. Yine onlar da bu seriyi kolay fikstüre denk getirdiler falan ama iki en önemli oyuncularının sakat olduğunu ve son 6 maça kadar durumlarının 4-18 olduğunu belirtmekte fayda var. Peki nasıl kazanıyorlar? Jose Calderon iki maçta bir John Stocktonvari performans sergiliyor, DeMar DeRozan sonunda istikrarlı şut atmaya ve katkı vermeye başladı, Alan Anderson kendini yeniden (kaçınız lige 2005'te Charlotte Bobcats'le girdiğini hatırlıyor?) hatırlattı, Terrence Ross şöyle edepsiz smaçlar vuruyor ve Amir'im! Umarım böyle devam ederler de Holly Mackenzie daha fazla üzülmez.


-Bynum'ın saçları mı dersiiin, Hawes'in bunu sosyal medyaya "Big Iverson" şeklinde sunuşu mu dersiiin. Philly'de Jrue yoksa galibiyet de yok. Onun sakatlanıp kenardan izlediği dört maçı da kaybettiler. Bu dört maçtan önce bir de Chicago'ya yenilmişlerdi. Allah'tan Jrue beklenenden erken döndü de beş maçlık mağlubiyet serileri Atlanta karşısında sona erdi. Gerçi kötü şut atıp 11 sayı, 7 asistle oynadı ama Jrue, Jrue'dur.

-Geçtiğimiz hafta ligde çok sık karşılaşmadığımız bir istatistikle, veya diğer adıyla Kirilenko İstatistiğiyle karşılaştık. Nicolas Batum 5 kategoride 5 veya daha fazla rakama ulaştı: 11 sayı, 10 asist, 5 ribaunt, 5 top çalma, 5 blok. Bu olağanüstü performanstaki her istatistiğin an an oluşumunu şuradan izleyebilirsiniz. Bu performanstan sonra medyada Triple-Double ile 5x5 (çok klas isim değil mi?) yeniden kıyaslanmaya başladı. Şahsi fikrim 5x5'in çok daha zor olduğu yönünde. Çok daha değerli mi emin değilim. 5 kategoride 5 rakamına ulaşırsın ama bir 30-12-10'un yanında ne kadar parlak durur şüpheli. Ancak 5x5 yapmanın Triple-Double yapmaktan çok daha zor olduğu aşikar. Mesela 1995'ten bu yana Batum'u saymazsak 5x5 yapan sadece 4 isim var: Divac, Tinsley, Camby, Kirilenko. Tabii Kirilenko bunu 3 kez yapmış ama en fazla 5x5 yapma rekoru da ona ait değil. Hakeem Olajuwon tam 5 kez 5x5 yapmış oynadığı zamanlarda. Öte yanda bu sene Jordan Crawford Triple-Double'ı izledik, Jose Calderon iki kez yaptı, bi' de Larry Sanders var. Sadece bu sene. Aralık sonuna kadar. Henüz.

-Geride kalan perşembe, TNT gecesinde Oklahoma City Thunder'ın 12 maçlık galibiyet serisi Timberwolves önünde sona erdi. Timberwolves'ta Rubio geri döndü ama henüz %100 değil, ulaşması da biraz zaman alacak gibi. Dönüş maçı hariç oynadığı diğer iki maçta bırak geçen seneki oyunu, basketbol topunu ilk kez görmüş gibiydi. Back-to-back'lerin ikinci ayaklarında da oynamıyor, dediğim gibi zamana ihtiyacı var. Ama Wolves yeni Rubio'sunu bulmuş gibi, Alexey Shved. Çok, çok akıllı bir oyuncu. Kirilenko'yla takım arkadaşı olmasının da çabuk uyum sağlamasında etkisi büyük ama herhalde ondan bu kadar kısa sürede ilk beşe yerleşecek ve her geçen maç yerini sağlamlaştıracak bu performansı sağlamasını çoğumuz beklemiyorduk. Önce üçlük atamıyordu, özgüven kazandıkça şut sokmaya başladı, şut soktukça daha fazla özgüven kazandı ve şimdi maçlara 2 numarada başlamasına rağmen topu elinde daha fazla tutan, oyunu kuran, asist yapan adama döndü Shved. Thunder maçında da kısa kariyerinin en yüksek rakamına ulaştı 12 asistle. Gerçi ikinci yarı Barea üçlüklerle rol çaldı ama maçın kazanılmasında Love'dan sonraki en büyük paylardan biri Shved'e aitti. Bu seneki ROY yarışında da Lillard ve Anthony Davis'ten sonra büyük bir kesmin adını sayıklamakta şüphe duymadığı isim oldu Shved. 24 yaşında, Rus, draft edilmedi.

-Thunder'ın serisinin sona ermesiyle ligde en uzun galibiyet serisi olan takım da Clippers oldu. Onlar da en son Kings'i yenerek bu rakamı 12'ye çıkardılar. Böylece kendi franchise'larının en yüksek rakamına ulaşmış oldular. Bir de şöyle bir istatistik var, "There are now 2 teams that have been in NBA as long as Clippers (1970-71) that do NOT have a 12-gm win streak (Warriors & Wizards)" Bir de Charlotte'un 14 maçlık mağlubiyet serisi var. Thunder'a karşı şu hüsrandan sonra bellerini doğrultamadılar resmen. Ha bir de Lebron James'in beş maçtır faul yapmadığı bir seri var, evet tek bir faul dahi yapmadı. İyi mi kötü mü şey edemedim. Bir de Westbrook kariyeri boyunca henüz maç kaçırmadı, 338 maçın tamamında oynadı. Teğmen kızacak ama büyük saygı hak ediyor. Son olarak Nuggets geçen Portland deplasmanında 0/22 üçlük atıp kaybetti. İsabet kaydedemeden en fazla denenen üçlük sayısıymış 22. Yani rekor kırdılar. Bunu da araya sıkıştırayım dedim ve bu topic off!


-Newtown, Connecticut'ta bir ilkokulda inanması çok güç bir silahlı saldırı yaşandı 14 Aralık'ta. Saldırıyı yapan ismin 20 yaşındaki Adam Lanza olduğu belirtildi polis tarafından ancak bir kesinlik yok. Kesin olan şeyse 27 kişinin öldüğü: 20 öğrenci, 6 yetişkin ve saldıranın kendisi intihar. Bu tatsız haberin daha fazla ayrıntısına ulaşmak için buraya bakabilirsiniz. Ben Noah'dan bahsedeceğim. Bu olay ABD'de çok büyük yankı buldu. Spora da yansıdı ve o hafta oynanan NFL maçlarından önce saygı duruşu yapıldı. Noah da konu hakkında açıklamalar yaptı ve artık orta mesafe basketlerinden sonra yaptığı silahlı sevinç hareketinden vazgeçtiğini açıkladı. "You can’t joke around with things like that. Too many people are dying because of guns. We have a problem here with guns. So just trying to be a little bit compassionate about what’s going on." dedi Noah ve o gün bugündür bu sevinci yapmıyor gerçekten de. Bu sevinci ilk kez 2010-2011 yılında bir antrenmanda Bogans'ın üzerinden şut attığında yapmış ve alışkanlık olarak kalmış. Er ya da geç sonunda vazgeçti ve doğru olanı yaptı. Pratikte bu tarz agresif hareketler bizleri heyecanlandırıyor, lige renk katıyor ama silah konusu, hele de bu dönemde hassas oldukları bir konu ve Noah da doğru kararı vermiş gibi. Darısı Westbrook'un başına...

-Bu bölümde biraz videolara bakalım. Yine elimde birbirinden acayip beş video var. Kenneth Faried takımının Spurs'le oynadığı maçın son çeyreğindeki molasında kusuyor: 1. Faried astım hastası, aynı zamanda maça gripli çıktı ve 19 sayı, 11 ribauntla oynadı. Wade-Lebron touchdownlarına bir yenisi eklendi: 2. Gerald Henderson'ın inanılmaz smacına Lakers bench'inin tepkisi: 3. Tony Parker serbest atış esnasında topun kontrolünü kaybetse de bozuntuya vermiyor: 4. En güzelini en sona sakladım, Shane Battier ile ESPN.Com'dan Kevin Arnovitz jeopardy oynuyor: 5. Ya da bizim bildiğimiz adıyla riziko, güncel adıyla Büyük Risk. Aşk-ı Memnu'yu özlüyorum.

-"We took a tour of the arena twice." Tyrone Corbin. Utah Jazz, Brooklyn'de maça çıkacakken takımın şoförü havaalanından otele takımı götürürken şehirde kaybolmuşlar. Brooklyn yerlisi Jamaal Tinsley olaya el atmasa maça bile yetişemeyebilirlermiş. Ve o maçı kazandılar. Ya aslında Cousins haberi çıktı ben dime'ı yazarken ama artık çok sıktı. Keith Smart'la yine kavga etmişler ve Clippers maçında ikinci yarı soyunma odasında bıraktı oyuncusunu Smart hoca. Az önce de süresiz kadro dışı kaldığı ve takasını istediği haberi geldi. Zaten memlekette binbir sorunla uğraşıyoruz bir de DMC dırdırını çekemem başım şişti. İyi günler! :(

Retro 249


Olin


Amir Johnson saç meselesini mohawk modelinden sonra başka bir seviyeye taşımış. Geçen gün de bir hakemle dünyanın en saçma kavgasını etmişti. Şifa diliyoruz değil mi Lap?

Domain



Nets.com mevzusunda bayağı makara döndü. Bir ara Knicks'in resmi sayfasına falan yönlendirme mevzusu oldu. Geçen hafta "nets.com"a girince "Brooklyn Nets, Beyonce'nin salonda izlediği maçları kazanıyor" başlıklı bir habere ulaşıyorduk falan. Şimdi yine o mesaj karşılıyor. (Üstteki görsel) Şu haberle mevzuyu kapatalım.

Takım dengesiz. Bir var bir yok. Lopez'in olmadığı dönemde, Blatche Lopez'den üstün bir ortalamayla oynadı ancak üst üste 5 mağlubiyet serisi de o sıraya denk geldi. Son birkaç maç son topta kaybediliyor. İş-Güç, izleyemez olduk maçları. Sahadayken Deron'ın mutsuzluğu okunuyordu en son. Belki de en keyifli zamanını canlı izlemiş birine koyuyor tabii bu durum. Ataman - Brooklyn? Avery'den iyi olacağı kesin :( "Deron dosyası" sonraki yazının konusu olsun. (3 Ay sonra falan yazarım herhalde) Şu sıralar en güzel şey Knicks maçları. Hatta sezonun en keyifli maçları muhtemelen bu eşleşme. 25'inde, Kırismıs maçında Boston'ın yeşilli götoğlanları geliyor Barclays'e. Türkiye saati ile 19.00 bir de. Reggie Evans, Gerald Wallace. GELİN.

Bloom


Futbolcu bir arkadaşımız var, onunla muhabbet ederken Amatör Küme'den de haberdar oluyoruz ufaktan. Oralarla ilgili bir siteye bakarken geçen gün, Ayvalıkgücü'nün formalarını gördüm ve dumurlara sürüklendim. Tek açıdan da değil hem.

1. Çok geriye gitmeye gerek yok, daha 11-12 sezonu biteli yarım sene anca oldu. "Koca" Chelsea bu kalıbı geçen sezon kullandı. Şık bir formaydı. Süper Lig'de bile bu konuda ne rezillikler görüyorken, geçen sezon EPL'de görülen bir formanın hemen ertesi sezon Amatör Küme'de giyilmesi nasıl açıklanabilir bilmiyorum ama, gayet olumlu iş.

2. Ortada müthiş bir kombinasyon var. 3. rengin katkısı ile forma bambaşka bir görünüme kavuşmuş, ki bu zorunluluktan. Yani kalıp gereği siyah katılmış oraya -o olmasa gri olacak, klasik kırmızı-beyaz ortakları. Bu şekle örnek olarak Euro 2000'deki beyaz Milli takım forması. Mecburen oraya griyi katmışlardı. Burada da omuz ve göğüs kısmındaki siyaha ilave olarak da siyah çorap tercihiyle birlikte formadaki renkler daha belirgin hale gelmiş. Ki o 3., "ilave" rengin amacı da budur.

Fakat bütün bu olumlu noktalara rağmen, çorap farklı marka. Eh, Amatör küme sonuçta. Oluyor.

El-Kol 6


Jerrells, yeni transfer Ewing ve 2 HOMMIE. Jerrells'ın paçalara dikiz ayrıca.

Trouble Man

Kendisini "King of The South" diye çağıran (bunun nedeni de kendisi için daha iyi bir lakap bulamamasıdır. Şarkılarının çoğunda bahseder ama helal olsun ona) Atlanta'lı ünlü rap yıldızı T.I. bu gün 8. solo albümünü olan Trouble Man: Heavy is the Head'i piyasaya sürdü. Albüm tek kelimeyle harika olmuş. Kısaca diğer bir klasik T.I. şaheseri diyebilirim. Günümüzde o kadar rezalet adamlar var ki bu iş ile uğraşan ve kendilerini "New School" olarak sınıflandırırken T.I.'ı onlardan ayıran o ip ince çizgi hala oralarda bir yerlerde duruyor.



Esas konuya geleyim. Kendisini 2. albümü olan Trap Muzik'den itibaren bayağı takip etmişimdir. Bu zaman içerisinde; evinde nükleer silah bulundu, kodese girdi çıktı, çocuklara silahın kötülüklerini öğretti okullarda vs... Fakat bu seferki hepsinden daha abuk geldi bana. Bu sabah Atlanta'daki malikanesinden çıkıyor T.I. ve özel jeti ile New York'a geliyor (neden New York?). Dostları (hommies) ile birlikte bir alışveriş merkezine (Best Buy) giriyor ve kendi albümünü herkesten önce almak istiyor (bu da olabilir tabii). Mağazanın teknoloji ve müzik kısımına doğru ilerledikten sonra bir Apple standı önünde durup orada çalışanlara tam olarak şunu diyor: "Benim için 2 adet beyaz 2 adet de siyah iPad. Fiyatı ne kadarmış?" fiyatı gördükten sonra ise "Sorun değil" diyerek oradan ayrılıyor. Fakat bir türlü kendi albümünün CD'sini bulamayan T.I. mağaza müdürüne "Dostum neden Trouble Man raflarda değil? Kendime ve dostlarıma bir tane almak istiyorum" diyor. Şaşkına dönen mağaza müdürü, albümün ellerine dün ulaştığını ve hala barkot kaydının yapıldığını, yaklaşık bir saat süre içerisinde satışa başlayacağının bilgisini veriyor. Müdür ile T.I. arasında sempatik ama tatsız bir kaç cümle dönüyor. O sıra mevzu nasıl çıkmamış anlamadım tabii...

Bir saatlik süre diliminde T.I. ve dostları (sırf canları sıkıldığı için) mağazadan milyon dolarlık alışveriş yapıp en sonunda ise onlarca Trouble Man CD'si alıp mekandan ayrılıyorlar.

Retro 248


Nerden Nereye "Dünya derbisi" özel



.........



Dime #7


-Bu hafta içinde New York Knicks ile Brooklyn Nets yine karşılaştı ve Barclays Center'da yine playoff atmosferinde muazzam bir maç izledik. Amerika medyasının "Clash of the Boroughs" diye sunduğu bu ikinci randevuyu kazanan Knicks oldu. Ya da Carmelo Anthony. 15/24 ile tam 45 sayı gönderdi Brooklyn potasına ancak maçı bitiren basket Jason Kidd'den geldi. O da 6/8 üçlükle Melo'ya galibiyette yancı olarak eşlik etti ki bu 6 üçlükten sonuncusu maç kazandıran üçlük. Daha fazla not için NY Post'tan Tim Bontemps şurada iyi toparlamış. Bense bu rivalry'nin mükemmeliyetine kayıtsız kalamayan Durant'in tweet'ini aktarmak istiyorum: "Don't usually comment on other games and teams but that NY vs Brooklyn game was a joy to watch!"

-Biraz samimi olmak istiyorum. James, Anthony ve Wade'in seçildiği efsanevi draft. Yan parçalar da bir hayli fazla çıkmış, birazdan değineceğim. Ben hep Melo'cu oldum. Hatta lise hazırlık İngilizce dersinde beğendiğimiz şeylerden ve hobilerimizden vs. bahsettiğimiz bir kompozisyon yazıyorken "my favorite basketball player is Carmelo Anthony" yazdığımı bilirim. Hani Kobe'nin önüne koymuşum demek ki. Köprünün altından çok sular aktı. James de Melo da ikinci takımlarındalar ve birinin şampiyonluk sayısı hala sıfır. Ancak bu sene durum 1-1 olabilir. Bu sene Melo MVP de olabilir. Eğer sağlıklı kalmayı başarırsa. Knicks geride kalan hafta Denver'ı, Brooklyn'i, Lakers'ı ve Cleveland'ı yendi. Melo sırasıyla 34, 45 ve 30 attı. Lakers maçında ilk çeyrekte 22 atıp üçüncü çeyrekte sakatlandığını ve oyuna dönmediğini, Cleveland maçında da bu sakatlık nedeniyle oynamadığını belirtelim. Knicks 18-5'le doğu lideri ve 10-0'la sahasında yenilmeyen tek takım. Üst düzey savunma, üst düzey hücum, kariyerinin en olgun senesini geçiren bir lider. 2003 Draft'ı dedik, listeye yeniden göz atmak isteyenler için: Tık! 24'ten Brian Cook, 32'den Luke Walton seçmek de bize yakışmış...

-Geçtiğimiz günlerde aynı gece içinde üç tane buzzer beater izleme fırsatı yakaladık. Gerçi bunlardan sadece biri tam anlamıyla buzzer beater'dı ama diğer ikisinde de basketten sonra kalan süre saniyenin bile altında olunca cümleyi bozmamak adına buzzer beater demem garip kaçmamalı. Sonra bu kadar açıklama yapmamak şartıyla tabii. Neyse TBJ şu linkte üçünü bir araya getirmiş. Bir çaylağın (Draymond Green) Heat deplasmanında takımına maç kazandıran basketi sağlaması, Dragic'in kendine has ayak hareketleriyle Gasol'den kurtulup Memphis karşısında galibiyeti getirmesi... Mo Williams ikisinden de ayrılıyor. Skor eşitliğinde dahi üçlük çizgisinin gerisinden atılan, düzeltiyorum, üçlük çizgisinin bir hayli gerisinden atılan ultra özgüvenli şut. Spurs'e karşı galibiyet. Utah'ın playoff'a kalması için evini koruması şart. Clippers'la ve Grizzlies'le oynamasalardı an itibariyle koruyorlardı da. Evlerinde 9-2'ler ve mağlubiyetler Clips ve Grizz'e. Ama Mo Williams.


-Beşiktaş taraftarı Brooklyn'in içeride Milwaukee Bucks'la oynadığı maça gitmiş, pankartlarla. Resimde görüldüğü üzre pankartların hepsi Deron hakkında değil, araya bizim buralardan espriler falan da sıkıştırmışlar. Bu güzel. Sonra Nets'in resmi hesabı maç sırasında bunu bir fotoğrafla tweet atarak paylaşmış twitter'da. Bu daha güzel. Sonra bir arkadaş da onlara şöyle bir cevap atmış. Bu efsane.

-ESPN Chicago'dan John Roberts'ın haberine göre geride kalan çarşamba Wells Fargo'da oynanan Bulls-Sixers maçından sonra 30 ve 36 yaşındaki iki Chicago taraftarı, 16 ve 19 yaşlarındaki iki genç Philly taraftarı tarafından ateşli saldırıya uğradı ve sebep bilinmiyor. Hatta bu isimlerin o akşam salonda olup olmadıkları da bilinmiyor. Bilinen şey, kurbanlardan birinin karnından, diğerinin de kasığından vurulduğu ve durumlarının stabil olduğu. Ufak bir hatırlatma, geçen sene Rose'un sakatlandığı ve Philly'nin 8'den girip ilk sıradaki Bulls'u elediği ilk turdaki seride Wells Fargo'daki maçlardan birinde Noah'ın sakatlanıp sekerek kenara gelmesini tribünde sevinç çığlıklarıyla kutlamıştı Phila taraftarı. Deplasman yasağ-

-Elimde beş tane link var, üçü video. Kısa kısa değineyim. Önce videolar çıksın aradan. Kolej basketbolunda Biedrins'i kıskandıracak bir serbest atış gelmiş: 1, Enes Kanter telekinesis videolarına devam ediyor ve bu sefer tişörtüyle genç hanımlara oynamış: 2, Ömer Aşık flop tanımını değiştirecek bir flop yapmış ve NBA yönetiminin bunu uyarıyla geçiştirmesine şükretmeli: 3, Zach Lowe ile Steph Curry'nin çok güzel bir röportajı: 4, biliyorum konu bayatladı ve yeniden açmak kimseye bir şey katmayacak ama belki okumak isteyen olur, belki hala yeterince bilinçli değilizdir falan diye vermek istedim, bir psikoloğun perspektifinden Royce White olayı: 5.

-Bu sene Houston'da yapılacak All-Star'ın ilk oylama sonuçları geldi ve ilk sonuçlara göre Batı: Paul-Kobe-Durant-Griffin-Howard, Doğu: Rondo-Wade-Lebron-Melo-Garnett'ten oluşuyor. Bir isim haricinde ilk beşler büyük ihtimalle değişmez, veya sakatlık falan olmadığı takdirde tabii. Chris Paul 353.603, Jeremy Lin 298.319 oy almış. Büyük konuşuyorum, Lin beşe yerleşirse daha da All-Star izlemem. (Yerleşemez demiyorum, hatta yerleşecek bence. Ben artık bu puppet show'u izlemek istemiyorum!)


-İşte parke üzerinde daha çok görmek istediğimiz hareketler. Tristan Thompson, Ben Hansbrough'ya dirsek atıyor ve Hansbrough'nun takım arkadaşı abisi Tyler, artık büyük ihtimalle abi içgüdüleriyle kardeşini koruma amaçlı Tristan'ın karşısına dikiliyor. PSYCHO T! Bu arada salondaki kardeş oyuncular sadece T&Ben ile sınırlı değil. Indiana Üniversitesi öğrencisi ve gelecek yılki draft'ta lotaryadan hatta ilk sıradan seçilmesi beklenen Cody Zeller da şehre gelen abisi Tyler Zeller'ı izlemek için salona gelmiş.

-O zaman bu son bölümü kavgalara ayıralım. Cousins'in Mayo'ya bel altı çalıştığı pozisyon. Maçtan sonra ikili arasında ilginç açıklamalar var. Mikrofon önce Mayo'da: "Man, I was so pissed. That guy has some mental issues, man. He’s a talented player. He has an opportunity to be the face of that organization, but I don’t think he wants it. He’s immature, man. Big maturity problem. Hopefully, he’ll grow up out of it and become great. He definitely has the talent to." hmm. Bunları duyan Cousins de: "This coming from a guy that doesn’t have a great image himself. So what does his really mean? I’m fine with it." demiş. İkisinin de kendine göre haklı olduğu taraflar var, haksız oldukları var. Cousins olgunlaşmamış bir oyuncu olabilir, fakat bunu söyleyenin Mayo olması? Zaten o konu hakkında Cousins yine şöyle demiş; "Is he a franchise player? So how is he going to tell me what I am?" Yaaani. Kariyeri boyunca franchise oyuncu olma şansı olan ama bir şekilde kötü imaj verip (Kolej kariyeri, Memphis'te Tony Allen'a kumarda kaybedip borcunu ödemediği sebebiyle çıkan kavga, NBA madde karşıtı kurallarını ihlal edip aldığı 10 maçlık ceza vs. vs.) bunu başaramayan bir oyuncunun franchise oyuncu olma şansı olan ama kötü imajı sebebiyle bunu başaramayacak bir başka oyuncu hakkında ileri geri atıp tutması? Evet bu konuda Cousins haklı olabilir ama Cousins'in de parke üzerinde Mayo'ya yaptığı? Affedilir yanı yok. İki oyuncu da henüz hala olgunlaşamamış deyip geçelim bence.

-Bu sefer oyuncular arası değil, bir oyuncuyla bir hakem arasındaki tartışma. Çok, çok, çok ilginç. Önce izleyelim. Sonra yorumlayalım. Ya da yorumlamayalım. Bu ne ya?

-"I will be the best center in the league one day." Roy Hibbert. 9.7 sayı, 8.4 ribaunt, 3.0 blok. Bence açıklama yapması gereken daha önemli konular var ya. Mesela Westbrook'tan yediği şu blok hakkında ne düşünüyor önce onu söylesin. Bitti :(

Roka


Dizisizlikten Ezel'e sardım. İkinci sezonu bitirmemiştim, meraktan da ölüyorum, bitireyim derken 39. Bölümde şöyle bi detay farkettim. Yayınlandığı sırada muhabbeti geçti mi bilmiyorum, Dayı Emrah Serbes okuyor ya. Müthiş.

Alttaki ba ba ba ba baaaa ailesini görmezden gelin.

Hollinger

Bu sene Tekirdağspor atılım yaptığı için Bölgesel Amatör Lig'e biraz fazla ilgi gösteriyorum sendikacı gibi. Takım iç saha bakımı nedeniyle deplasmanda 6, iç sahada 4 maç yaptı. Deplasmanlarda kazanamamıştık son haftaya kadar, şimdi toparlanıyoruz vs. derken bu hafta Tekirdağ'a grup lideri Edirnespor Gençlik geliyor. Onların son maç özetini buldum tesadüfen, izlerken Bağcılarspor'un formaları dikkatimi çekti. Yağmur nedeniyle iki takım da ikinci yarıya farklı formalarla çıkıyor. İlk yarı Barcelona formasıyla oynayan Bağcılarspor, ikinci yarı Arsenal formasına geçiş yapmış. Video da aşağıda:


Kıymık






Şunun maç sonu gerçekleştiğini düşünsenize. Miller'ın 8.9 saniyede 8 sayısının diyeti gibi olurdu.


Burada da Hill, kenara giderlerken "amına koydun maçın da, skorunun da" derken görülüyor.

Kilim


Yeni Knicks formaları, klasiğin hemen hemen her zaman güzel olduğuna dair en güzel örneklerden biri. Hele de önceki formalarına kıyasla, çok başka. Ama öyle bir detay eklemişler ki, hani "kreması" olmuş tam anlamıyla. Ki ilk bakışta da anlaşılmayabiliyor. Normalde omuzlardan koltukaltına devam edecek olan dış şeritler, bu kez aşağı doğru kıvrılmadan sonlandırılmış. Bunun özellikle klasik tasarımlı bir formada denenmesi büyük cesaret. Diğer türlü, her zamanki gibi o şeritler alttan geçip arkaya bağlansa, neredeyse ligde her takımın formasında gördüğümüz bir manzara olacaktı.


Drenaj


Valdes bu kaleci formasını daha önce de giymişti, fakat açık mavi şortla. Geçen Betis maçında koyu şort giyince, (bir) skandal (daha) bütün hatlarıyla ortaya çıktı. Koskoca Nike, belki de ürünlerine en çok ihtimam göstermesi gereken kulübe çalıntı forma giydiriyordu...


Valdes'in giydiği o forma, bu yılki All-Star'da Doğu takımının giydiği formanın tıpatıp aynısı. David Stern'ün yerinde olsam 1 milyar dolarlık dava açardım. NBA'in marka değeri, Barcelona'nınkinin 100, Nike'ın ise 10 katıdır. Hatta bu işe Adidas'ın da el atması gerektiğini düşünüyorum. Anlayacağınız birkaç güne çadır karışabilir. Zaten 21'i de yakl-


Ki mesele daha da eskiye dayanıyor. 2000'lerin başında benzer bir formayı (renkler ters sırada sadece) Bayern kullanmıştı kaleciler için. Nike çıkıp "biz Kahn'dakini görüp arakladık" derse biraz daha suç hafifler, ama All-Star'daki formaysa... bu iş AİHM'ye kadar gider.

Retro 247


El-Kol 5


Bu seri ite-kaka devam edecek herhalde. Bu kez spor harici olacak, ama abukluk baki. Fotoğraftaki abileri tanımayanlar çıkacaktır, o yüzden bir "liseliler bilmez" niteliği de var. 2 hafta önce falan tivitır'da muhabbeti geçmişti, o günden beri aklıma takılıp duruyorlar -Fritz selam. "90'lar" işte. Dipsiz kuyu. Pek fotoğrafları yok, 3-5 tane, biri de bu. Soldaki abi (adı Aytunç muydu, Ayberk miydi ne) o an hangi dürtüyle Amerika'larda West Coast'u çağrıştıran bu hareketi yaptı, büyük gizem. Şu objektifi görür görmez eli boş bırakmama alışkanlığı insanoğlunun geldiği en ilginç aşamalardan biri olsa gerek.

Yalnız soldan 2. sıradaki abinin, o zamanındaki popçu imajıyla alakası yok. Konfeksiyoncu falan oldu herhalde, hatta zorlasan emekli havası bile var. Faruk K zaten aralarında şu an en bilineni olduğundan, grup dönemindeki pısırıklık gitmiş, daha bir "anasının gözü". Sağdaki abi hala "bulduğumu götürürüm hacı" modunda, en soldakini zaten hala sağda-solda görüyoruz.

Keyman



Dime #6


-Kobe Bryant NBA tarihinde 30.000 sayıya ulaşan en genç ve beşinci oyuncu oldu. Videoda kariyerindeki milestone'lar gösterilmiş. Biraz ahlaksız. Aynı zamanda içeride Magic'e kaybettikleri maçtan sonra 
"I’ll kick everybody’s ass in this locker room if it doesn’t happen." diye açıklama yaptı. "Everybody" dese de kimden bahsettiği açık. Lakers o Magic maçından sonra oynadığı üç maçtan sadece birini kazanabildi. Şu anki durumları 9-11. Tesadüf?

-Madem ilk bölümü süper yıldızlara ayırdık: Lebron James. Ondan başka aynı sene içerisinde hem NBA MVP'si, hem finaller MVP'si, hem NBA şampiyonu, hem de Olimpiyat Altın Madalya sahibi tek bir oyuncu var: Michael Jordan. İşte süreç her ne kadar zorlu olursa olsun adınız Lebron James ise kaybedenden kazanana geçmek kolay oluyor. Hepsinden önemlisi ise Sports Illustrated tarafından Sportsman of the Year ödülünü kazanmak. “It’s very humbling. It was a long journey. Going through what I went through my first year here, making the transition from Cleveland and ultimately winning a championship, it makes it sweeter. It’s a challenge when everything you do or say can be used against you, the thing that’s helped me is that I’ve been watched and followed since I was 16 years old. They praise you and you make one mistake and they bring you down. They praise you again and then bring you down again so I’ve had a lot of hardships, but it all makes it sweeter in the end.” demiş ESPN'e. Saygım sonsuz ama bütün bu başarıları Cleveland'da kazansa, en azından orada çabalasa daha iyi olmaz mıydı? Konuyla alakalı bir yazı tabii ki Fritz başkandan.

-We Need to Talk About Kevin. Ne zamandır listemde olan bir film ama izlemek daha nasip olmadı. Alican Şengül kardeşimi de unutmadım, konuyla alakalı şu yazısı var. Benim bahsetmek istediğim Kevin ise Durant olan. Ligdeki 6. yılı ve şimdiden muazzam bir olgunluğa erişmiş durumda. Lige girdiğinde de çok potansiyelli bir süper yıldızdı ve inanılmaz bir skor gücü vardı ama sadece bu. Altıncı yılında ise bu ligde bir çok veteranın yaşamadığı kadar tecrübe yaşadı ve tam anlamıyla all-around bir süper star artık. %51.5 kariyerinin en iyi şut yüzdesi, %45.7 kariyerinin en iyi üçlük yüzdesi, %90.1 kariyerinin en iyi serbest atış yüzdesi. Yetmez. 8.6, 4.4, 1.5 ve 1.5 da sırasıyla ribaunt, asist, top çalma ve blok rakamları ve onlar da kariyerinin en yüksek rakamları. Bütün bunları maç başına 27.0 sayı atarak yapıyor ve Harden'ın gidişiyle kan kaybetmesi beklenen Oklahoma City Thunder'ı 16-4 ile Batı zirvesinde tutmayı başarıyor. "My game, I just want it to keep evolving. I've been more focused on being a better leader, and that's just getting everything I can out of everybody on the floor." ve her şeyin farkında.


-Pelikan deyince aklınıza kaç şey geliyor? Acayip gagalı bir kuş türü... Kırtasiye markası... Başka bulamadım. Gelecek seneden itibaren bu kelimenin çağrıştırdığı yegane şey New Orleans olacak. NFL takımı New Orleans Saints'in de sahibi olan Tom Benson, Hornets'i NBA yönetiminden satın aldığında bunu kendi kafasında kararlaştırmış bile ve geçtiğimiz hafta Benson'ın eşi durumu medyaya açıkladı. Gelecek sezondan itibaren New Orleans Pelicans olarak anılacaklar ve renkleri çok yüksek ihtimalle lacivert, kırmızı ve altın sarısı olacak. Tam New Orleans cümbüşüne yakışan renkler. Tabii Pelicans biraz alay konusu olacak bir isimmiş gibi geliyor başta ama ligdeki takımların isimlerini bir aklınıza getirsenize? Lakers, Bucks, Cavaliers, Nuggets, Pistons vs. Bunlara gülmememizin sebebi alışmış olmamız. Ama şöyle bir düşününce Jazz'den Pelicans'a uzanan nickname de halk için biraz hayal kırıklığı olsa gerek. Peki neden Pelicans? Şehrin bulunduğu Louisiana eyaletinin simgesi pelikan. Hatta Pelican State diye bahsediliyor eyaletten. Bu arada Charlotte taraftarları da heyecanla Hornets isminin boşa çıkmasını bekliyor. Onlar da önümüzdeki sezonlarda tekrar eski isimlerini alıp Charlotte Hornets olabilirler. Michael Jordan da buna sıcak baktığını belirtmiş.

-NFL demişken, bu sene ligin üzerinde resmen kara bulutlar var. Dallas Cowboys oyuncusu Josh Brent alkollü araba kullanırken kazaya karışmış ve bu kazada da yanında oturan takım arkadaşı Jerry Brown ölmüş. Bu yüzden de Brent tutuklanmış. Brent ve Brown Illinois'de beraber okumuşlar ve iyi bir arkadaşlarmış. Kazanın olduğu gece beraber bir partiye gitmişler ve parti sonrası olaylar gerçekleşmiş. Brent bu sene Cowboys'un bütün maçlarında oynarken hayatını kaybeden Brown ise antrenman kadrosunda bulunuyordu. Geçtiğimiz hafta ne olmuştu? Kansas City Chiefs oyuncusu Jovan Belcher, silahıyla önce kız arkadaşını öldürmüştü, sonra da kendi göğsüne ateş ederek intihar etmişti. Sıradışı.

-Lige dönelim. Geçtiğimiz perşembe TNT maçında sahasında Tim Duncan, Tony Parker, Manu Ginobili ve Danny Green'den yoksun Spurs'ü zar zor yenen Miami Heat bu hafta yine TNT maçında Carmelo'suz Knicks'e kaybetti ama ne kaybetmek. Büyük ihtimalle 44 üçlük denemesi bir NBA rekoru değildir ama kulağa çok freak geliyor. 91 şut denemesinin 44'ü üçlük dersem durum biraz daha extraordinary oluyor. 44 üçlüğün sadece 18'i isabetli ve böyle deyince rakamlar biraz normale dönmüş hissi uyandırıyor ama hayır bu .409 orana tekabül ediyor ve yine gayet yüksek bir yüzde. Sheed'in 0/6'sı olmasa bu yüzde yarının da üzerine çıkacak, korkutucu. Knicks, Heat'e bu sezon sahasındaki ilk mağlubiyeti tattırdı ama esas olay, bunun James-Wade-Bosh üçlüsünden bu yana Heat'in sahasında aldığı en ağır yenilgi olması. Geçen senenin 4 Nisan'ında Grizzlies'ten 15 yemişlerdi, bu sayı Knicks'le beraber 20'ye yükseldi: 112-92. Tekrarlıyorum, Carmelo Anthony yok. Tabii Anthony olmayınca hücumlar Felton'a ve iyi alan paylaşımına kaldı. Onlar da biraz iyi alan paylaştılar. Knicks ligin en çok üçlük deneyen ve isabet bulan takımı ama her zaman böyle gününde olmayacakları aşikar, ki hemen bir sonraki maçta Bulls karşısında 8/23'te kaldılar ve maçı da 93-85 kaybettiler.

-Bir de bu maçla alakalı bir istatistiğe daha değineceğim. Ligin en çok teknik faul yiyen takımı New York Knicks. Bu maçta da Jr. Smith teknik yedi ve sezon içinde yediği teknik faul rakamı üçe yükseldi. Jr.'ın bir de flagrant-1'i var. Knicks'te Melo 5 teknikle Cousins ile beraber ligin zirvesinde. Tabii ki Sheed 4 teknikle onları izliyor. Jr. 3 teknik, 1 flagrant-1 ve Tyson Chandler 1 teknik, 1 flagrant-1. Sheed ve teknik demişken, nasıl Kobe tüm zamanlar sayı sıralamasında basamakları birer birer geçiyorsa Sheed de aynı basamakları teknik faul sıralamasında aşıyor. 317 ile üçüncü sırada şu an. Önündeki isimler 329 ile Charles Barkley ve lider 332 ile Karl Malone. 16 teknik faul daha alırsa tüm zamanlarda ilk sıraya yerleşecek. Sheed'den bahsediyoruz. Alacaktır.


-76ers bir öyle bir böyle gidiyor ve istikrara kavuşmaları için Bynum'dan gelecek haber çok önemli. Bynum ise sezon başından beri kenardan maçları izliyor ve bu durumdan hoşnut gibi gözüküyor. Gelen son haberlere göre dizinden bir muayene daha olacakmış 20 Aralık'ta ancak geçenlerde şöyle bir yazı okudum ve nedense hiç garibime gitmedi. SLAM editörlerinden Tzvi Twersky, Bynum'ın eski bir takım arkadaşıyla iletişime geçmiş ve bu isimden Twersky'e gelen bir mesaj şöyle; "I do know that I’ve never met another player in the league who likes basketball less than Bynum.” ligin en iyi iki pivotundan biri, hatta bana göre sadece hücum baz alınırsa ilki ama basketbolu sevmiyor. Çok yazık. O eski takım arkadaşı da kesin Luke Walton'dır he.

-Kasım başlarında Grantland'de Hakeem Olajuwon ve Ralph Sampson'lı Houston Rockets'in hikayesi yayınlandı. Oyuncuların, rakip oyuncuların, koçların hatta hakemlerin ağzından. Efsanevi iki şampiyonluk öncesi dönem, Olajuwon'un ilk seneleri falan. İkiz kulelerin doğuşu, dağılışı, Celtics'e finalde kaybedilen sezon, uyuşturucu skandalıyla dağılan takım, Sampson'ın takası vesaire. Franchise'ın ne zorluklar yaşayıp da iki şampiyonluğa ulaştığını birinci ağızlardan okuyoruz. Belgesel tadında. Ben bir haftada falan anca bitirebildim sindire sindire ama şiddetle tavsiye: TIK!

-"Doesn't he look like Doc Brown from 'Back to the Future'?" Robert Sacre. Mitch Kupchak'ten bahsediyor... İyi haftalar efendim :(

Cow




Madem öyle, seneye de bu tasarımın kırmızı renk versiyonunu kullansınlar. Hatta, en ufak etkiye sahip renkleri olan sarı bile düşünülebilir belki.

Geç edit: Yapıldı bile. Yaptılar. Biliyorsunuz.




Kartuş


Bu dekoru başka bir yerden daha hatırlayan arkadaşlar vardır... Onlara selam olsun işte.

"Sarı Kart Nedir?"

Yumurcak TV'nin başına kitlenip 5 saat kadar Kaptan Tsubasa izleyen birileri varsa öncelikle büyük saygı duyarım. Çünkü ben kaç gecedir aynı şeyi yapıyorum. "Tsubasa yüzünden uykusuz kaldık yine" dedirtiyorum. Bahsedeceğim şey aslında çok ilginç. Dizinin 3. sezonunda Nankatsu ile Toho arasında oynan Japonya U-19 Kupası final maçında gerçekleşiyor. Toho gol yedikten sonra gaza gelen Kojiro Huyuga topu alıp Nankatsu kalesine doğru yardırıyor. Ceza sahası çaprazından "özel şutu" olan Kaplan Şutu'nu çekiyor ama yerden kayarak gelen Nankatsu defans oyuncusu Shingo Takasugi, Huyuga'nın topunu temiz bir hamle ile savuşturuyor. İşte dizideki en ilginç an belki de...

(Shingo Takasugi)

(Kojiro Huyuga)


Her zaman olduğu gibi ufak bir "stop motion" oluyor 30-40 saniye karakterlerin yüzlerini inceliyoruz. Daha sonra darbe sonrası yere düşen Huyuga aniden fırlıyor yerden ve Takasugi'nin gırtlağına yapışıyor ikilinin arasında geçen lakırdı şöyle.

H: Sen ne yapıyorsun?! Nasıl olur da topumu kesersin, az daha gol olacaktı!
T: Çek ellerini üzerimden Huyuga!
H: Bilerek şutuma müdahale ettin değil mi?! Gol olmasını istemedin işte bu yüzden yaptın! Bunu nasıl yaparsın sen!

Türkçe dublajı mı yoksa orjinali mi böyle bilemem ama rakip şutu bozan defans oyucusuna "neden topumu kestin" diye boğazını sıkan bir forvet nasıl olabilir?! Önce güldüm sonra beyin error verdi ve düşündüm bayağı, o kadar kastım ki sonunda buraya yazıyorum. Bu diyalog son noktaydı bence...

Dahası da var hakem olay yerine geliyor ve iki oyuncuya da sarı kart veriyor. Nankatsu yancılarından biri de "sarı kart ne?" diye soruyor arkadaşına. Diğer eleman da küçük bir kural dersi veriyor orada. Ama sanki Amerika'yı fethediyor anlatırken. Neyse haklı ama velet, dizide ilk defa sarı kart çıkıyor. O kadar kusursuz bir futbol oynanıyor ki, taç olduğunda gol olmuş gibi seviniyor insan...

San Emeterio


Efes'in formalarında bu sene bir gariplik var. Pek de dillendirilmedi bu gariplik nedense... Üstteki forma Efes'in bu sene maçlarını oynadığı forma. Görüldüğü üzere Nike amblemi ortada.


Bu da aynı forma ama Nike amblemi oyuncunun sağında yer alıyor. Fakat dikkatli bakınca ortada bir bant olduğu göze çarpıyor.


Burada daha belirgin o bant. Yine görünen amblem sağda(gerçi burada semih'in topu kaldırışından dolayı gözükmüyor) ama ortadaki bant yine göze çarpıyor. Burada biraz daha dikkat edilirse Nike ambleminin ana hatlarını görebilirsiniz o bantın arkasında.


Bu da apayrı bir olay. Milano'daki Armani maçı. Tamamen farklı bir forma ve yine dikkat edilirse ortadaki bant görünebilir...

Anadolu Efes gibi Euroleague'in en pahalı takımlarından birisinin formasının şu durumda olması cidden rezalet... Şunu Royal Halı Gaziantep Büyükşehir Belediye yapsa anlarım da, Efes yapınca olay garipleşiyor. Sonuçta ''o kadar paranız var amk, gidin yeni forma alın'' a geliyor olay. Tabii bu kadar sığ düşünülecek işler değil bunlar. En nihayetinde Efes de Nike da profesyonel olduğunu(!) düşündüğümüz kurumlar. Benim düşüncem Final Four hedefi olan bir kulübün formaları böyle amatörce olmamalı. Final Four hedefini geçtim, hiçbir takımın böyle bir forması olmamalı. Royal Halı Gaziantep cart curt sporun bile :(