Dime #11


-Son dime'ın üzerinden epey geçmiş. Lafı eveleyip gevelemeden başlayalım öyleyse. Washington Wizards an itibariyle NBA'in en az galibiyet sayısına sahip takımı. Oynadıkları 34 maçın sadece 6'sını kazanabildiler. Bunlardan ikisi Miami ve Oklahoma City'e karşı. Hafta başında Thunder'ı 101-99 yendiler ve galibiyetin mimarı 5/7 üçlükle 22 sayı, 5 ribaunt, 4 asist ve 0.3 saniye kala galibiyeti getiren basketle çaylak Bradley Beal oldu. İki ilginç quote var. Biri Beal'dan, diğeri Durant. "I didn't know what I was going to do to be honest with you. Coach just said go make a play." demiş Beal. Eheh onun basketinin değerini yükseltiyor ama adını birde hatırlayamadığım — Pittman mıydı?, Wizards koçunun takımının ligin en güçlü iki-üç takımından birine karşı zafer kazanabileceği bir durumda söyleyeceği ilk sözler olmamalı. Yine de işe yaramış. Durant de "We let them stick around, because we're not taking them serious enough. We can't do that, man. We can't do that." demiş. En azından dürüst. Artı, Thunder'ın bu tip maçlarda yatma lüksü fazlasıyla mevcut. Mike Woodson sana söylüyorum, 16-21 sen anla.

-Bucks koçu Scott Skiles, yönetimle birlikte aldıkları karar sonucu görevinden ayrıldı. Kovulmadı. Hem kendi isteği, hem de yönetimin onayladığı bir ayrılık. Başta biraz garip geliyor ama işin tam olarak derininde neler döndüğünü bilmiyoruz. Az çok fikir sahibi olsak da. Skiles'ın epey sıkıldığı ve bu oyuncu grubundan memnun olmadığı söyleniyordu. Eh, Jennings-Ellis... Gerçi GM John Hammond "Scott did not hate this team." diyor ama. Konu karışık, paragraf da epey karışacak. Skiles'ın kontrat senesinde koçluktan ayrılması ilginç. Hani devam etse her türlü kendi yararına olacak. Bucks üst yönetimi ondan memnun değilse eğer, bu ilginç. Bu takımın maksimumu zaten .500. Skiles ne yaparsa yapsın eldeki potansiyel bu. Daha fazlası için Zach Lowe şuraya yazmış. Şurada da (kovulabilirim) Ahmet Atasoy'un (bu kim ya) ileri görüşlülüğünü görüyoruz son paragrafta. Ne diyorduk, Bucks'ın başına yardımcı koç Jim Boylan geçti. Ufff Bucks ne ya içim sıkıldı.

-Boston Celtics 5 maçtır kazanıyor. Bu 5 maç arasında en şatafatlı galibiyet şüphesiz MSG'de New York Knicks'e karşı alınan 102-96'ydı. Garnett'le Melo'nun thrash talk'ı ise maçın önüne geçti. Düzeltiyorum, Garnett'le Melo'nun maçtan sonra otoparka kadar taşınan thrash talk'ı. Düzeltiyorum, Melo'nun otoparka taşıdığı thrash talk — o sırada Garnett, basına maç sonrası konuşmasını yapmakla meşguldü. Yanlış duymadınız, maç içerisinde şu pozisyonu yaşadı ikili. Maçtan sonra da şu videoda görebileceğiniz gibi Melo, bu konuyu iyice konuşmak (veya başka bir şey) için Celtics takım otobüsünün yanına gidip Garnett'i bekledi. Daha sonra güvenlik bir şekilde Melo'yu ikna edip uzaklaştırmayı başarmış ama lig yönetiminden bir maçlık ceza yemekten kurtulamadı Anthony. Peki ikili arasında neler geçti? Maçtan sonra telefonda Frank Isola'ya konuşan Melo "It’s certain things that you just don’t say to men." diyor. Hala dedikodu ama Garnett'in Melo'ya "Your wife tastes like Honey Nut Cheerios" dediği söyleniyor. Ve bu Garnett'in seviyeyi yerin dibine çektiği ilk thrash talk değil. Annesi kanserden yaşamını yitiren Tim Duncan'a "Happy Mother's Day" demişliği de var. Velhasılıkelam Melo'nun ne olursa olsun kontrolü yitirmemesi gerekirdi. Cezalı olduğu maçta takımı TNT gecesinde Pacers deplasmanında kaybetti. Ha bana kalırsa bundan sonraki ilk Knicks-Celtics maçında kan dökülsün, heh heh. Ki çok uzak değil, Boston Celtics 5 maç daha kazanacak ve sonra sahalarında NYK'yi ağırlayacaklar. Honey Nut Cheerios için şuraya, Carmelo'nun eşinin seksi fotoğrafları için buraya.


-Haftanın olayı, belki de sezonun olayı Sacramento Kings'in Seattle'a taşınacak olması. Henüz kesinlik kazanabilmiş değil ama çok çok büyük bir ihtimalle 2013-2014 sezonunda Sacramento Kings yerine Seattle Supersonics izleyeceğiz. Pek çok açıdan üzüyor, pek çok açıdan mutlu ediyor. Kısa bir hafıza tazeleme; iki sene önce Maloof Biraderler takımı Sacramento'dan Anaheim'a taşımak istiyorlardı ve Anaheim Royals olarak yeni bir franchise oluşacaktı. Bunun altında yatan en büyük etmen Sacramento'nun küçük pazar olması ve takımın artık kar elde edememesi. Ancak son anda planlar suya düştü, ertelendi vesaire ve takım şehirde en azından iki sezon (bu ikinci) daha kalmış oldu. Biraz daha geriye gidelim; Durant'in NBA'e girdiği sezon aynı zamanda Seattle Supersonics'in son sezonuydu. Franchise'ın yeni sahibi New Orleans'ın kasırga günlerinde Oklahoma City'e gitmesininin ardından Oklahoma seyircisinin o takıma bile nasıl tutkuyla bağlandığına kayıtsız kalamamış, organizasyonu Ortabatı'ya taşımıştı. Şimdiyse Maloof biraderlerin takımını 500 milyon dolar karşılığında Chris Hansen ve Steve Ballmer önderliğinde Seattle'lı bir grubun aldığı söyleniyor. Thunder, Sonics'in devamı değil de yeni bir franchise gibi kurulduğu için Sacramento Kings de Seattle Supersonics'in kaldığı yerden devam edebilecek. İki sene Key Arena'yı kullanıp sonra yeni bir salon yapmayı düşünüyorlarmış. Sacramento, Seattle'ın yanında çok küçük bir pazar ama şehrin sakinleri için epey üzücü olsa gerek çünkü Kings, onların dört major ligde (NBA, NFL, MLB, NHL) sahip oldukları tek takımdı. Alakalı bir video: Eski Suns oyuncusu, şimdinin Sacramento valisi Kevin Johnson, Lebron James'e Kings organizasyonunu satın alıp alamayacağını soruyor.

-Dirk Nowitzki döndü, ilk beşe yerleşti, fakat Dallas Mavericks hala maç kazanmakta zorluk yaşıyor. Batı'da Lakers'ın bile (PFFFFSHHH) playoff'a girmekte epey zorlandığını ve Mavericks'in onların bile gerisinde olduğunu söylersek durumun vahametini kavrayabilirsiniz. 2 maçtır kazanıyorlar fakat 15-23'le playoff son sırasının 5.5 maç gerisindeler. 2010-2011 şampiyonu Dallas Mavericks sadece iki sene içerisinde bu duruma düştü ve basına takım hakkında çok fazla söylenmesine alışık olmadığımız süperstarlardan Dirk Nowitzki bile bu durumdan sıkılmış durumda. ESPN Dallas'a takımının iyi olması için gerekirse kendisini takas etmelerini belirten bir söylemde bulundu. Tabii ki Cuban'ın en son yapacağı şeylerden biri Dirk'ten vazgeçmek — Cuban'ın bile, ama Nowitzki'den bunları duymak epey ilginçti. "The only reason I would leave is if we wouldn’t have won the championship, and I would have been like a Karl Malone and Gary Payton to join Kobe and Shaq in L.A. like they did at the end. But now I’ve got a ring and obviously want to finish my career here. But I also want to be competitive.” diye devam ediyor ve burada da hem Mark Cuban'a, hem takım arkadaşlarına gerekli mesajları iletiyor. Mavs için bu sene çoktan bitmiş gibi gözüküyor. Yine de playoff yarışından vazgeçmezlerse ve maç kazanmaya başlamaya karar vermişlerse, sezonun geri kalan bölümünde onları izlemek zevkli olabilir.

-Bu hafta gerek benim final haftasında olmamdan ve epey yoğun günler geçirdiğimden dolayı gecikmemden, gerekse de NBA'in sezonun bu zamana kadar ki diliminde en çalkantılı haftasını geçirdiğinden haberler birikti de birikti. Ben de daha önceki dime'larda yapmadığım bir şeyi yapıp kısa kısa çoğuna değinmeye çalışacağım. Belki bu paragraf rutinleşir ve dime'ın iskeletine yerleşebilir, bilemeyiz.

*Geçen sene Atlanta'da oynadıkları playoff maçında hakeme şu dokunuşu yapıp atılan ve sonrasında maç cezası alan Rondo, bu sene normal sezonda yine Atlanta'da bir başka hakeme aynı hareketin biraz yumuşağını yaptı. Yine de bu, maç cezası almasına engel olmadı. Rondo hakeme şaka yaptığını, cezayı hak etmediğini söyledi.

*Avery Johnson ayrıldığından beri Brooklyn Nets 8-1. Yeni yılda kaybetmediler, deplasmanda Thunder'ı yendiler, Deron Williams hayata dönüş emareleri gösterdi. Fakat gündeme 76ers ile oynayacakları maç öncesinde Philly'de kaldıkları otelde sabaha karşı 21 yaşındaki bir kadının cinsel saldırıya uğradığı ve Nets oyuncularından birinin de işin içinde olduğu dedikodusuyla geliyorlar. Hatta Blatche konuyla alakalı sonradan sildiği tweet'inde bir şey yapmadığını ama olaya tanık olduğunu belirtti. İlgili bir tweet için de buraya.

*Chris Paul'ün şu reklamına hayran kalmıştım. BUNU GÖRENE DEK.

*Damian Lillard eve döndüğü maçta Oakland'da Warriors'a karşı 37 sayı atarak kariyer rekoru kırdı. Takımının kaybetmesine engel olamadı ama bunu ailesinden yaklaşık 20 kişinin — ve hayır abartmıyorum, önünde yapması durumu biraz özel kılıyor. Şurada maç sonrası annesi, kız kardeşi ve kendisiyle ayak üstü bir röportaj var.

*Severek izlediğim üç şey var. Andre Iguodala'nın Magic Johnsonvari oyunları, Jeff Green'in "anasını-siktim-potanın" smaçları ve Josh McRoberts. Josh McRoberts çok sık parkeye çıkan bir oyuncu değil, fakat çıktığında kesinlikle gecenin en güzel hareketlerine giriyor. İzlemeyi sevmediğim üç şey ise inanılmaz formda olmasına rağmen Boozer'ın pota altı bağırışları, inanılmaz formda olmasına rağmen Harden'ın hakemlerin asla yakalayamadığı steps-adımlarıyla önceliği faul almak olan turnikeleri ve inanılmaz formda olmasına rağmen, ooo hayır, Wall'ın dönüşüne rağmen Washington Wizards.


-Kobe Bryant twitter'a geldi. Kobe Bryant iyi ki twitter'a geldi. Yoksa son bir haftada Lakers taraftarı nasıl eğlenirdi? Bu günlerde Lakers'lıya kimse acımıyor... Neyse o konuya hiç girmeden Kobe'nin twitter macerasından bahsedelim. İlk birkaç gün kimseyi takip etmedi. İlk retweet'i Tupac'in söylediği önemli sözleri tweet'leyen bir bot hesaptan geldi, ki daha sonra bunu geri aldı. Sonra aynı hesabın Jay-Z'lisini retweet'ledi. Bunu geri almadı. Hiçbir takım arkadaşını takip etmemişken ilk takip ettiği kişi ABD Kadın Futbol Takımının harikulade güzellikte oyuncusu Alex Morgan oldu. İlk 10 takipçisinden 7'si falan kadın olduğundan şu gibi esprili tweetler'e (eski avatarına geri dönmüş, güzel bir hanım kızımızı koymuştu) maruz kaldı. Howard'la kavga ettiklerini yazan New York medyasına ironi amaçlı yukarıdaki resmi çekip paylaştı. Profil fotoğrafını yumurtaydı, çocukluk fotoğrafını koydu. Takım arkadaşlarını takip etmeye başladı — Pau Gasol, Kobe'nin kendisini takip ettiğini görünce ağlamaya (şaka) başladı. Darius Morris'i bile takip etmesine rağmen Metta World Peace'i takip etmiyor. Şimdilerde maçlarda giyeceği ayakkabıların ve buz banyosuna soktuğu bacaklarının fotoğraflarını koymakla meşgul. Bir buçuk haftada 820.000 küsür takipçisi var ve bir ay içerisinde Lebron James'i geçm-

-Geçen gün sokakta önümü kestiler "Abi neden Spurs yazmıyorsun?" diye. Ben de onlara dedim ki; "Spurs'ün nesini yazayım ulan." Haklıyım. Çok isteyen Fileli'nin şu oyun analizini ve hatta görmemişse bizim blogda değindiği bu oyun analizini okusun. Spurs'ün nesini yazayım ulan takır takır oynuyorlar işte. Magazine verdikleri malzeme de sınırlı olunca ekmek yiyemiyoruz adamlardan. Teğmenim bu benzetmeye kızmasın, taraftarı Spurs'ün maçlarını izlerken ne hissettiğini Cem Yılmaz'ın filmine gittiğimde anladım. Evet, gittim.

-"Aziz Yıldırım'a sesleniyorum. Hollandalı oyuncuları arayıp Sneijder'in gelmesini engellemeyin. Ayıptır!" Rasim Ozan Kütahyalı.

0 yorum: