Tour Öncesi #1 - Takımlar ve Planlar 1/2

Merhabayın sevgili Lappappa ahalisi. Sizin buralardan Patron'un da oluruyla bisikletin en prestijli, en görkemli yarışı Tour de France'ın yüzüncü edisyonu hakkında yazılar yazmak için geçiyorum. Umarım, siz, bu pek bilinmeyen spor hakkında bir şeyler öğrenmiş olursunuz, ben birkaç okur edinmiş olurum ve Tour'da birkaç fazladan izleyici kazanmış olur bu işin sonunda.

Bisiklet sporu hakkında temel seviyede bilgisi olanlar aşağıya, olmayanlar da bu linke doğru devam ederse bu potansiyel yazı dizisi çok daha net bir biçimde amacına ulaşacaktır. Bissssss...

Her yıl Tour yaklaşmadan önce, hatta çok önce, Tour de France'la ilgili papatya falları başlar. Takım lideri belirgin ekipler hazırlık kamplarını ve ön yarışları, belirgin olmayanlarsa takım liderlerini belirlemek üzere hesaplarını erkenden yapmaya koyulur. Bazı yıllar takımınızın büyük yıldızı Tour'u es geçebilir -Nibali- ya da sezonun tamamını aksatacak şekilde sakatlanabilir -Boonen-. Ama ne olursa olsun, her takım, bütçesi ölçüsünde kadrosuna kattığı yarışçılarının potansiyelini ve formunu kullanarak o kocamaaan Tour pastasından alabileceği en büyük dilimi kesmek için yarışacaktır. Kimi, Tour muharebesinin galibi olup sarı mayoyu almak için; kimi, kameraların cirit attığı etap bitişlerinde sponsorunun logosunu parlatmak için oradadır. Çok az takım bisiklet aleminin en ışıltılı yıldızları sprinterler için yeşil renkli hayaller kurabilirken, daha da azı takımına kazandırdığı pek çok tip yarışçı sayesinde birçok hedefi aynı anda vurmaya çalışabilir. İşin sonunda büyük konuşup büyük lokmayı yutamayanlar da gerçekçi düşünüp imkansıza ulaşanlar da aynı çizgiyi geçer, geriye tarih kalır. İşte, yüzüncü başlangıcından önce her zamankinden daha da şiddetle kaynayan Tour kazanı....

Ag2r-La Mondiale

Ag2r gibi Fransız takımlar için Tour, doğal olarak, yılın en önemli yarışıdır. Ama tırmanıştaki patlamasıyla tanınan cep roketi Pozzovivo ve genç tırmanışçı Kolombiyalı  Betancur'un yer almadığı tamamen "yerli malı" Ag2r kadrosunun genel klasman için en güçlü isimleri buraya getirdiğini söylemek zor. Genel klasman için iddialı olacağını düşündüğüm iki isim: Peraud ve Bouet. 36 yaşındaki Peraud tecrübesiyle ve sezona istikrarlı biçimde yaydığı formuyla öne çıkıyor. İki yıl önce burada aldığı dokuzunculuğu da unutmamak lazım. Bouet ise Peraud'ya göre daha genç (27) fakat bu sene önemli küçük yarışlardan Trentino'da aldığı üçüncülük, sezon boyu yarıştığı herhangi bir yarışı ilk 20'nin altında bitirmemesi ve katıldığı her yarışta gösterdiği iyi yokuş performansı gibi veriler onu benim gözümde diğerlerinden öne koyuyor. Ag2r'nin diğer kozları, Giro 2011'i üçüncü bitirerek herkesi şaşırtan Gadret, aynı yarışta onu kollayan Dupont, gelecekte takımın lideri olması beklenen ve bu yılki Tour'un en genç ismi olan Bardet. En önemli etap galibiyeti potansiyeliyse tek günlük yarışların başarılı ismi Bilal Kadri'de gibi gözüküyor. Takımla ilişiği kesilen başka bir yarışçısının doping yapması yüzünden Tour'un provası Dauphine'ye katılmayan Ag2r'nin iştahlı olacağına şüphe yok.

Argos-Shimano

Pelotonun en sağlam sprinter kadrolarından birine sahip Hollandalı ekip, gelecek sezon yapacağı transferlerle gözünü genel klasman hedeflerine dikeceği söylenirken Tour'a bol bol etap galibiyeti için geliyor. Geçen sezon Vuelta'da kazandığı etaplarla ve bu yılki Giro'da attığı neredeyse yarım kilometrelik etkileyici sprintle dikkat çeken John Degenkolb ve bu yıl ülkemizdeki bisiklet turunda gösterdiği performansla ilgi toplayan Marcel Kittel, düz ve orta seviye dağlık etaplarda çizgiyi birinci geçmek için ellerinden geleni yapacak. Takımın kalanı bu isimlere bakıcılık ederken yarış içinde ortaya çıkabilecek fırsatları kollayacaktır. Argos'un son derece titiz yarışmaya ve gereken yerlerde şanslı olmaya ihtiyacı var.

Astana

Yarışırken pelotonun en karizmatik ve hırslı isimlerinden biri olarak bilinen, fahri Kazak devlet başkanı Vinokourov'un yüzüncü Tour için yapacağı planlar merakla bekleniyordu. Ama takım lideri Vincenzo Nibali, sezonun merkezine içinde ukte kalan Giro pembesini koyunca Astana'nın Tour planları da biraz renksizleşti. Ama hala, ilk 10 için iddialılar. Senelerdir "ha geldi, ha geliyor" diye beklenen İskadinav Fuglsang, Dauphine'de aldığı dördüncülükle gayet formda olduğunu belli etti ve ülkesinde verdiği röportajda hedef olarak ilk 10'u gösterdi. Bundan birkaç gün önce antrenmanda iki Kazak domestiğiyle yaptığı kaza olumsuz bir gelişme ama 28 yaşındaki Danimarkalı'nın yarışçı olarak kendini tam anlamıyla ispat etmesi için daha iyi bir fırsat olamaz. Takım yöneticisi Vino da ilk yılında kazanılan Giro'dan sonra Tour'da da tatmin edici bir sonuç isteyecektir ve kendisi istediğini alamamaktan pek hoşlanmaz.

BMC

Yazının başında takımların uzun uzun Tour planları yaptığından söz etmiştik ya, işte o takımlardan biri BMC ve hala tam olarak işlerinin bittiğini söylemek zor. Ellerinde kısa süre önce sarı mayoyu kazanmış tecrübeli bir bisiklet ikonu ve daha geçen yıl gençler mayosunu rahatlıkla kazanmış patlamaya hazır bir yetenek var. 

Yıl içinde katıldığı Giro'da parmak ısırtan çabası ve podyumu kıl payıyla kaçırmasıyla yine kendine hayran bırakan Cadel Evans, "yolun yarısını" geride bırakmışken hala lider olduğunu göstermek istiyor. Tejay van Garderen da 2012 parkurunun dik yokuşlarında Cadel'i topladıktan sonra kendi yoluna bakma peşinde. Bir tercih yapılmak zorunda, çünkü iki tarafın da eksikleri var: Evans, Giro'nun belirleyici nitelikteki  çok sert tırmanışlarında çok uğraşsa da geride kaldı. Van Garderen'ın ise bu yıl kazandığı tek yarış, Tour seviyesindeki rakiplerin gelmediği California Turu'ydu. Takımdan gelen son sinyaller iki ismin "co-leader" olacağı yönünde. BMC'nin sarı mayoyu kazanma ihtimali bence yok ama alabilecekleri etkileyici bir sonuç da bu seçimin doğru yapılmasına bağlı, bir ipte iki cambaz (hele de yol bisikletinde) hiç iyi bir fikir değil.

Euskatel-Euskadi

Alamet-i farikaları turuncu mayoyla hemen göze batan Bask takımının bu yılki Tour kadrosunun fazla göze battığını söyleyemem. Kadroda son üç yılda büyük turlardan birinde veya ikisinde iyi sonuçlar alan isimler var ama takımın son iki yıllık karnesi gerçekten kötü. Yani, zaferler giderek uzaklaşıyor. Bu sezonun şu ana kadar en dikkat çekici sonuçları, sezonun en başında domestiklerden birinin Avustralya'da yaptığı ilk 10 ve Samu Sanchez'in kariyerine göre pek etkileyici sayılmayacak Giro 12'nciliği. Igor Anton, Nieve, Astarloza gibi isimler Fransa'da olacak ama bireysel olarak neler başarabilirler belirsiz. Ortalama üstü birkaç istikrarlı performans takım klasmanında iddialı olmalarını sağlayabilir. Son olarak, sezon başından beri takımın kazandığı yarış sayısı sadece üç. Euskaltel'in Basklı evlatları takımlarına gelecek yılki WorldTour'da bir yer istiyorlarsa bu sayıyı artırmaktan başka çareleri yok.

FDJ

Gelelim, bütün Fransız basınının gözlerini dikeceği Fransız takımına. Fransız bisiklet seyircisinin uzun süre sonra ilk kez, Champs-Elysees'yi bir Fransız'ın sarı mayoyla geçmesi umudu var ve onlara bu umudu veren isim, 2012 Tour'unda doğduğu yerde kazandığı etap sonrası, yarış 10'ncusu olup beyaz mayo sıralamasını ikinci bitiren, 23 yaşındaki Thibaut Pinot. Bahsettiğimiz sonuçları alırken pelotonun en genç ismi olduğunu, yarışı ilk 10'da bitirmeyi başaran tarihteki en genç ikinci ismi olduğunu da eklersem bu heyecanın sebebini daha iyi anlarsınız sanırım. 2013 parkuru, tırmanış yetenekleriyle tanınan gencomuza çok uygun ve zamana karşıların geçen seneye göre öneminin azalması başka bir avantajı. Pinot, sarı mayoyu büyük olasılıkla bu yıl da alamayacak ama dramatik tırmanış ataklarından ve beyaz mayodan bahsedildiğinde gözünüz üstünde olsun. Pinot önlere çıktığında takım otosuyla peşine takılan menajeri Marc Madiot'yu da gözden kaçırmazsanız, soğuk Fransızlar'ın, bisiklet söz konusu olunca nasıl kanının ısındığını yakinen görebilirsiniz.  

Garmin-Sharp

Oyun planı tam olarak belli olmayan bir takım daha. Ellerinde her şeyden biraz var ama hangi malzemeyi daha  çok koyacaklar belli değil. Yarışın başlamasına beş gün kala kadrolarının yarısının belirsiz olması bile bir şeyler anlatıyor bana kalırsa. Geçen yılki Giro'nun galibi Hesjedal, bu yıl İtalya'daki felaket yokuş performansının üstüne sakatlanınca Fransa'da şansını denemeye geldi. Tour'a ısınmak için gittiği İsviçre'de de kaza yaparak yarış dışı kaldı. Ben pek umutlu değilim kendisi hakkında. İrlandalı tırmanışçı Dan Martin, Volta e Catalunya ve Liege-Bastone-Liege zaferlerinden sonra bol bol tırmanışla geçecek parkurun keyfini çıkarmayı umuyor. Paris-Nice ve Criterium Internacional'daki dereceleri sonrası düşüşe geçmiş gibi gözükse de Talansky'yi bir kenara atmamak gerekiyor. California Turu'ndaki sprint bitişlerinde fena gözükmeyen Tyler Farrar da bir şeyler kazanmak isteyecektir. Bunların hepsi yetmezmiş gibi, Criterium Dauphine'deki zamana karşı ve genel klasman performansıyla akılları alan Dennis Rohan çıktı son dakikada. Bir açıdan bakınca tatlı bir sıkıntı gibi gözüken bu tablo, yapılan tercihler ve yarış içinde yaşanan gelişmeler sonucu pekala bir kabusa dönüşebilir. "İnekliğiyle" tanınan takım patronu Jonathan Vuaghters'ın hesabı kitabı sağlam yapması ve bütün takımı ikna edecek kapsamda bir plan uygulaması şart. Kişisel not: Litvanyalı bal porsuğu Navardauskas'ı Fransa'da görmezsem sana laflar hazırladım Bay Vaughters.

Orica-GreenEdge

Pelotonda beni en az heyecanlandıran takımlardan biri Avustralyalı ekip ve 2013 Tour'u için de durumun pek farklı olduğunu söyleyemem. Dominant bir genel klasman adayları yok. Basiret konusunda açık sorunları olan bir sprint liderleri var ama bir şekilde bir şeyler kazanarak World Tour'da kalacak kadar azimli ve çalışkanlar. Matthew Goss, bu yıl Cav'le Sagan'ın aç kurtlar gibi saldıracağı yeşil mayo için ne koparsa kar. Cameron Meyer, belki, genel klasmanda ilk 30'a tutunabilir. Takımı geçen yıl Milan-San Remo zaferine taşıyan Simon Gerrans'ın uygun şartlar oluşursa bir etap kazanmasını umuyorum.

Arkası yarın....

0 yorum: