Dime #15


-Bir All-Star haftasonunu daha geride bıraktığımız şu günlerde... I-ıh. Benim şahsen sezonun en beklediğim bölümü değil All-Star haftasonları. Hiçbir zaman da olmadı demeyeceğim, oldu. Özellikle bu oyunu çözebildiğim ilk dönemlerde her zaman All-Star'ı organizasyonun zirvesi sanmıştım. Çocukluk sonrası dönemden bahsediyorum, 2003-2004-2005 falan. 2003 yılındaki efsane maç hala unutulmaz, kişisel olarak en zevkle izlediğim All-Star maçı ise 2004 Staples Center. Ama işte oyun mu değişiyor, biz mi değişiyoruz veya büyüyoruz (?), ya da bizimle beraber süregelen bu standartlık mı sıkıcılaşıyor bilemiyorum ama bir süre sonra eskiden çok zevk aldığın bazı aktiviteler seni tatmin etmez oluyor. İşte benim için All-Star haftasonunu ifade eden karşılık bu. Bir farkla, tatmin etmiyor ama izlemek zorundasın. Neden bilmiyorum, zorundasın.

-Öncelikle, üstat şuraya notları bırakmış. Okuyunuz. Ben de bir önceki dime'da tahmin yapmıştım. Muggsy Bogues ile Dominique Wilkins'i yanlış takımlara yazmışım ama nihayete bakmak lazım. Team Bosh dedik, Team Bosh kazandı. Skills Challenge'ı genelde favoriler alamaz, hep görece beklemediğin isim kazanır. Çoğunun favorisi (yine) Tony Parker'dı ama Lillard da sürpriz değil aslında. Üçlüğü genelde favoriler kazanır. Zaten epey üst düzey bir yarışma oldu, biraz da Cumartesi oyunlarına getirilen yeni kurallardan (Doğu-Batı şeyi) dolayı Curry finale çıkamadı. Bonner alev (ince) aldı, Kyrie Mars'a ışınlandı. Smaç yarışması da Kaan Kural'ın her sene söylediği üzere "son yılların en zevkli smaç yarışması" değildi, Bledsoe'nun şu smacı çok güzeldi. Gerald Green'in ilk smacı harikaydı. James White'ın smaçları değil, bunu sunuş biçimi inanılmazdı. Finalde kötü smaçlar izlemedik, adamım Terrence Ross'un (tüm smaçları şurada) ilk smacı ve Vince Carter'a selam çakması hoştu, Jeremy Evans'ın gelecekten gelen tablo olayı yaaani yaratıcı demek istemiyorum ama fena değildi. Ross'un son smacını hiç tasvip edemiyorum, dizi çocuğun boynundan santim uzakta geçti. O hızla çarpsa gece çok acayip bir şekilde son bulabilirdi.

-Haftasonunun kazananları ve kaybedenleri. Kaybedeni Chris Bosh. All-Star maçında biri crossover sonrası değişik bir şut denemesi olmak üzere üç airball'ı, biri pota altından oyunu başlatırken topu Parker'a (rakip oyuncu) vermesi sonucu yediği iki bacak arası (diğeri Chris Paul'den), ve son olarak Kobe'nin crossover'la afallatıp yanından geçerek attığı ters turnikesiyle Bosh orada yokmuş gibi davranması. Tüm maç boyunca sarhoş gibiydi. Zaten neden ilk beş başladığını kimse anlamadı. Aaa bir dakika, koç Spoelstra, ilk beşin diğer oyuncuları James ve Wade. Bir dakika... Rising Stars'ın MVP'si 40-10'luk performansıyla Kenneth Faried, Smaç şampiyonu Terrence Ross ve All-Star MVP'si 20-15-4'ü ile Chris Paul bizlere çok özel performanslar izlettiler. Özellikle Chris Paul'ün bir oyun kurucu olarak All-Star maçında MVP ödülünü alması, hem de dibine kadar hak ederek bunu başarması kolay değil. Ancak bence bu isimlerin üzerinde iki isim var öne çıkan. İkinci isimden başlayayım, Kobe Bryant. Son birkaç yılda All-Star maçlarının, 2000 dönemine (Shaq vs.) nazaran daha çekişmeli olduğuna şahit oluyoruz. Bunun en büyük sebebi asla NBA Finalleri'nde karşı karşıya gelemeyen — ve asla gelemeyecek olan, Kobe ile Lebron'un ayrı takımlarda olup birbirlerine bir şeyler ispat etmeye çalışmaları. Veya bunu sadece Kobe'nin yapıyor olması. Belki Lebron o kadar ciddiye almamış olabilir ama gerçek şu; Kobe Bryant, Lebron James'i, son All-Star maçının son çeyreğinde, bire bir savundu. Tam saha baskı uyguladı, top Lebron'dayken beraber nefes alıyorlardı. Top Lebron'da değilken... Lebron'a gelemiyordu, çünkü Kobe. Tabii ki malum iki (biri bu) blok. ENFES. Ha birinci isim? KYRIEEEEE. Cuma gecesi şunu (buna da bakın) yaptı, Cumartesi gecesi üçlük şampiyonu oldu, Pazar gecesi de 6/11 ile 15 sayı, 4 asist ile oynadı. Süperstar etiketini yapıştırmak için çok erken, ama kesinlikle ligin geleceği. Cavs formasıyla yüzük kazandığı gün benim açımdan basketbolun zirve günü olacak.


-All-Star goygoyunu bitirelim ve normal sezonumuza dönelim. Fakat burada bir gariplik var!?

-"We won't be bouncing our grandkids on our laps someday and telling them about Trade Deadline 2013" diyor yetenekli Bill Simmons bu seneki Trade Deadline hakkında. Çoğu zaman sezonun en zevkli günü olur ama bu sefer öyle olmadı. Tabii yine bir ton oyuncu şehir değiştirdi, bir sürü takım sezonun geri kalanında önceki bölümden farklı bir tablo gösterecek ve bir sürüsü de göstermeyecek ama sezon sonundaki şampiyonu zaten etkileyen bir gün değil takasın son günü, genellikle. Son yıllarda bir tek 2004 Rasheed Wallace ve 2008 Pau Gasol bu konuda istisna olabilmeyi başardı. Neyse, bütün takasları tek tek analiz edemem. Yapamam demiyorum, yaparım ama hoş olmaz. Bill Simmons ile Zach Lowe şurada ve şurada bütün günü değerlendirmiş. D.J. Foster da takasın kazananlarını ve kaybedenlerini kendince şuraya yazmış. Houston-Sacramento-Phoenix üçgeninde Savaş'ın şu tweet'i güzeldi, bir de Kansas Jayhawks'lı Morris kardeşlerin yeniden beraber oynayacak olması. Josh Smith sanırım Hawks'ın elinde patladı, tabii Atlanta GM'i Danny Ferry'nin başka planları ya da üst düzey ikna kabiliyetleri yoksa. Clippers'ın, Nuggets'ın, Lakers'ın hamle yapmaması hoşuma gitti. Jazz'in hamle yapmaması hoşuma gitmedi. Patrick Patterson'a üzüldüm, Thomas Robinson'a sevindim. Jordan Crawford yetenekli bir çocuk, sadece kafasının yontulması lazım ve duyduğuma göre Celtics'te iyi kafa yontan isimler varmış. Bucks'ın Redick hamlesi iyi ama Jennings ve Ellis hala onlarda. Bir de, KENYON MARTIN GERİ DÖNDÜ!

-Hidayet Türkoğlu doping yaptığı gerekçesiyle NBA tarafından 20 maçlık bir ceza aldı. Kanından NBA'in anti-doping kuralını ihlal eden anabolik steroid maddesi methenolone çıktı. Peki ne yapar bu methenolone? Basit bir kas kitlesi arttırıcı. Hidayet ne dedi? "While I was back home in Turkey this past summer, I was given a medication by my trainer to help recover more quickly from a shoulder injury. I didn’t know that this was a banned substance and didn’t check before taking it. I take full responsibility for anything that goes into my body. This was a complete error in judgment on my part and I apologize to the Orlando Magic organization, the league, my teammates, and the Magic fans. I know I have let down a lot of people and I am truly sorry for my mistake." yedik mi? Yemedik. Yemiyoruz da. Sevgili futbolcular, basketbolcular, bisikletçiler, sporcular. Eğer doping yapıyorsanız, yakalandıktan sonra açık bir şekilde yaptığınızı itiraf edin. Lütfen bu "bilmiyordum" olaylarına girmeyin. Böylesi yaptığınız suçu hafifletmez belki ama en azından bizlerle aranızdaki samimiyeti sarsmaz. Her neyse, işin bir diğer boyutu ligde steroid maddesi kullanan yegane sporcunun Hido olup olmadığı. Lebron James'lerin, Blake Griffin'lerin o imrenilecek vücutlarının sadece doğru beslenmeyle olduğuna inanmıyoruz tabii ki. İşte kabak her seferinde farklı ve göz önünde olmayan bir kişiye patlıyor. Ligde daha önce bu maddeleri kullandığı için ceza alan isimler: Don MacLean, Matt Geiger, Soumaila Samake, Lindsey Hunter, Darius Miles, O.J. Mayo. 2.9 sayı, 2.4 ribaunt, 2.1 asist ortalamalarıyla ligdeki en kötü sezonunu geçiren Hido 20 maçlık cezası esnasında 2.9 milyon dolarlık alacağını alamayacak. 27 Mart'ta Bobcats karşısında oynayabilecek ve GM Rob Hennigan da cezası bittiğinde oynamasının bir sorun teşkil etmeyeceğini belirtti.

-Los Angeles Lakers'ın sahibi Dr. Jerry Buss yakalandığı kanseri yenemeyerek geride bıraktığımız pazartesi sabahı, 80 yaşında hayata gözlerini yumdu. Buss, sadece benim de taraftarı olduğum Lakers için değil bütün NBA için çok önemli bir isimdi. 1979'da Los Angeles Lakers'ı satın aldıktan sonra Lakers bugüne kadar tam 16 final oynadı, 10'unu kazandı ve sadece 2 kez playoff yapamadı. Sadece saha içi başarılar değil, saha dışında da Lakers'ı, hatta NBA'i çok çok farklı bir marka haline getirmeyi başardı. Başaran isimler arasında en önemlilerinden biriydi. Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum, birkaç video ve makale var. Buss kötü bir poker oyuncusuydu, High Stakes Poker Season 1'da onu izlemiştik. NBA'in resmi sitesi, onun yaptıkları hakkında şöyle bir video hazırlamış. Lakers resmi sitesi de şöyle bir infografik paylaştı. Tom Hoffarth şuraya, Bill Simmons da buraya onun hakkında yazmış. Dave McMenamin de Jerry Buss'ın ardından sorulan altı soruya burada cevap vermiş. Dr. Buss'ın ölümünün ardından oynanan ilk Lakers maçı Staples Center'da Boston Celtics'e karşıydı. Zamanında "One of the biggest reasons I bought the Lakers was to beat the Celtics." diyen Buss'a 113-99'luk bir galibiyet hediye etti takım. Kobe maçtan önce şu konuşmayı, geçtiğimiz gün düzenlenen anma töreninde de bu konuşmayı yaptı. Aynı zamanda ikinci paylaştığım linkin yanında diğer isimlerin (Phil, Shaq, Kareem, Magic, West, Stern) konuşmalarını da bulabilirsiniz.


-Madem yazı paylaşmaya başladık, hız kesmeyelim. Rembert Browne, Andrew Bynum'a açık mektup yazmış, kendine has AKSJDKASDJAKSDJS tarzıyla. Ölmeden önce kesinlikle okumanız gereken bir yazı, Jordan Conn'dan. İyi ki Marc var, iyi ki Pau var, iyi ki Gasol kardeşler var. Kate Fagan, sporda seksizm üzerine şuraya başından geçenleri paylaşmış. Chuck Klosterman da Royce White hakkında söylenebilecek en doğru şeyleri söylemiş. Son olarak, Zach Lowe ile Dirk Nowitzki'nin müthiş eğlenceli röportajı şurada. Bir de ek not.

-Bu bölümün kalıcı olacağından korkmaya başladım.

Who's HOT?

James Harden eski takımı OKC'yi 14/19'la kariyer rekoru 46 sayı, 8 ribaunt, 6 asistle yıktı. Aynı zamanda 8 üçlük denemesinin 7'si isabetli, bu da bir başka kariyer rekoru. Sanırım bu da bir başka kariyer rekoru. Goran Dragic, Portland Trail Blazers karşısında 18 asist yaparak kariyer rekoru kırdı ve maçtan sonra bu röportajı verdi. Goran Dragic, Portland Trail Blazers karşısında 18 asist yaparak kariyer rekoru kırdı ve bu 18 asistin 10'unu ilk çeyrekte yapmayı başardı. Joe Johnson buzzer beater'larına, game-winner'larına devam ediyor. Son kurban Milwaukee Bucks. Marifetleri burada. İnanılmaz. Bu hafta özgüvenini yitiren tek Pistons'lı Brandon Knight değil. Çaylak Michael Kidd-Gilchrist, Greg Monroe'yu da bu listeye sokuyor, potaya soktuğu gibi. DALLAS MAVERICKS HARLEM SHAKE!

Who's NOT?

NBA'deki pivotlara sesleniyorum. Lütfen DeAndre Jordan'a atış esnasında faul yapmayın. Lütfen. Bırakın ne yapmak istiyorsa yapsın. Bırakın rahat rahat smacını yapsın. Ciddiyim. Gerçekten bir daha şunun gibi serbest atışlar görmek istiyor değiliz. Ciddiyim. Haftanın diğer kötüleri de O Ses Türkiye dörtlüsü. Barış Akarsu çakması Onur, Mahallemizin gay çaycısı Berkan, Bir insan Delikanlım'ı ancak bu kadar kötü söyler Ayda ve Ahmet Kaya'yı mezarında ters döndüren Mustafa.

-"Five beats one every time I look at it. And not that (James) won't get five. He may get more than that, but five is bigger than one." Michael Jordan. Neden Kobe'nin adını James'in üzerinde andığını belirtiyor. Haftanın en önemli olayını en sona bıraktım. Majesteleri 50 yaşına bastı. Herkes onu başka bir hareketiyle hatırlıyor. Ortak noktamız, mükemmelliği. ESPN Sports Center'ın hazırladığı 50 Greatest Moments'i bu linkte bulabilirsiniz. Vaktiniz varsa Yiğiter Uluğ'un şu yazısını kesin okuyun. Bu yazıyı ise vaktiniz yoksa bile bir şekilde vakit yaratıp kesin okuyun. İyi günler dilerim.

Yatı


Ne kadar zamandır futbol izliyorsam, o kadar zamandır da Fenerbahçe'yi izliyorum haliyle. 20 sene neredeyse. Ve bu süre içerisinde benim Fenerbahçeli oyuncuların üzerinde gördüğüm en iyi kombinasyon. Açık ara hem de.

İlk maçtaki formaları görünce "rövanşta Bate maviyi giyer, Fener de beyazı" demiştim. Böyle bir çözüm bulunmuş, fark etmez İşin aslı Bate'nin 3. formasının olmamasına dayanıyor. Bir açıdan bakınca şanssızlık denebilir, belki de son 32'de bu durumla karşılaşabileceği/renklerinin çakışabileceği tek rakip Fenerbahçe. Ama maalesef yetmiyor. 3. forma artık elzem. Sadece pazarlama taktikleriyle açıklanabilecek bir konumda değil şu anda. Bu eşleşme de bu konudaki en güzel örneklerden biri olarak yerini alacak futbol dünyasında.

Bu güzel görünümün en büyük sebebi, yukarıdaki  lacivert parçanın şort ile uyumu. Bembeyaz giymişken bile göze hoş gelen o kısım, lacivert şort ile daha da değerleniyor. Belki sezonun geri kalanında yine bu kombinasyonla sahada görebiliriz onları.

Böyle güzel bir forma-şort ikilisinin "mecburi" olarak giyilmesi büyük talihsizlik. Hakem muhtemelen düz sarı ve düz beyazın karışma ihtimaline karşın lacivert şortun giyilmesini istedi. Ki haklı. En başta, iç saha formasına bakarak, zaten Fenerbahçe beyaz formasını böyle sunmalı. Galatasaray da aynı şekilde. Rakiplerin çok azı bu kombinasyonları giydirmeye mecbur kılabilir, ama doğrusu bu. Dışarıdan örnek vermeye gerek bile yok. Geçen sezon açık mavi destekli beyazın koyu şortu vardı mesela. Ama onu da sadece tanıttılar, sezon içinde giymediler. Umarım bu görüntü sonraki beyaz formaların böyle kullanılması için ilham kaynağı olur.


Obstage #3: Yalarun

Obstage tam gaz devam ediyor. Tam gaz derken öyle bildiğiniz tam gaz değil, ''altımızda ferrari vardı da biz mi tam gaz gitmedik be birader'' ile bu cümleyi sonlandırmayı planlıyordum da... Vazgeçtim, çok salakça amk. Beyaz Show minvalindeki girizgahın ardından bu haftaki konumuza geçelim efenim. Bu hafta ''stalker''lık mevzusunu işlemeyi münasip-i teyyare euzubillahimine şeytani racim falan gördük, cemaat toplu olarak ''amin'' dediyse göbek üstü atlıyorum mevzuya.


Öncelikle ''stalk nedir ve ne için yapılır?'' buna bir göz atalım. Stalklamak fiili dilimize fince'den girmiş bir sözcüktür. ''Zaten kulağa türkçe gelmiyordu'' diyenler haklı çıktınız, şimdi yerlerinize oturun da devam edeyim anlatmaya. Stalklamak; genel anlamıyla ne cidden bilmiyorum. Miroslav Sıtolk diye topçu vardı sanki ya, oradan çağrışım yaptı galiba. Bilemedim... Ehm, neyse kaynatmayalım. Stalklamak; bir kişiyi gizlice takip etmek(her anlamda) maksadında kullanılan bir sözcük. Bu işi yapana da ''stalker'' deniliyor şu alem-i fm'de.


Stalklama dalgası ilk olarak Amariga dediğimiz o şirret, o ibnemsi, o her şeyin suçlumsu(?) yerde ortaya çıkmıştır. Bu dalga öyle büyük olmuştur ki; Florida açıklarında surf yapmakta olan insanlar tarafından ''hassiktir be'' nidalarıyla karşılanmıştır... Modern zamanın bilinen ilk stalkerı 1997 yılında Elephant Shafakl adıyla ortaya çıkmıştır. Bu stalker işi o kadar ileri götürmüş ki, stalkladığı herif hakkında kitaplar bile yazmıştır. Bu arada stalkladığı kişinin adı: Şemsiye'dir. Şemsiye'nin içini dışını, yaptığı her şeyi ezberleyen Elephant Shafakl uslanmamış ilerleyen dönemlerde Şemsiye'yi rahatsız etmeye başlamıştır. Twitter'dan dm atamadığı için Şemsiye'yi feysten ekleyen Elephant Shafakl bir sürü mesaj atmış ve poke tuşunu kırmıştır. Bunlarla yetinmeyip Şemsiye'nin telefon numarasını bulmuş WhatsApp ve diğer mobil yollardan adamı rahatsız etmiştir. Bakıyorum şaşırdınız. Evet, bir erkeği stalklayıp rahatsız eden Elephant Shafakl kadın. En azından cinsel tercihini erkekler üzerine yoğunlaştırdığını biliyoruz. ''Vouu nasıl olur, sie'' diyen hanım ablalarımız sekmeyi kapattıysa devam edelim. Şemsiye'nin karşılık vermemesi sonucu fıttıran Elephant Shafakl tacizlerine devam etmiş, olayı stalkerlıktan çıkarmış adeta obsesif bir manyaklığa dönüştürmüştü. Bu manyaklığın durulmayacağını anlayan Şemsiye ise çareyi devlet merciilerine başvurmakta bulmuş, Shafakl'ı savcılığa şikayet etmiştir. Dava celbi eline geçen Shafakl korkmuş ''abi ksrma bkma, kzenm yapyrdu bnları'' diyip işten sıyrılma yoluna gitmeyi tercih etmiştir. Kayıtlara ilk stalklama vakası olarak geçen bu olay, gelecek nesillere örnek olmuş ve stalkerlık makamı kimlik arayışına girip olayı ''takip etme'' noktasında bırakmıştır. Rahatsız etme faslı kısmen de olsa bu güruhun divan-ı lügatıt türk'ünden çıkmıştır.

Sosyal medya araçlarının kullanımının yaygınlaşması stalkerlığın kendini revize etmesine yol açmış. Bu da stalkerlık adabını ortaya çıkarmıştır. Bu adap genellikle soşıl medya mecralarında bir devinim olarak ortaya çıkmış ve kümülatif olarak içinde bulunduğumuz günlere kadar gelebilmiştir. Son cümleden bir halt anlamadıysanız merak etmeyin, ben de anlamadım. Facebook'ta beğeniler kısmını maden gibi işlemek son zamanlarda stalkerların yaptığı/yapabileceği numaralardan sadece biri. Buraya adeta bir kurtçuk gibi sızan stalkerlar, nelerden hoşlandığınız konusunda bilgi sahibi olur ve bunları sizi etkilemek için kullanacakları doğru zamanı beklerler. Bu tuzaklara düşmeyin. Tabii oğlan/kız çok güzelse ona bir şey diyemeyeceğim...


Twitter, dünya'nın en gerizekalı soşıl paylaşım sitesi olma yolunda hızla ilerlerken stalkerların da ekmeğine yağ sürmeyi ihmal etmiyor. Tuvalet eylemlerinin bile yazıldığı bir ortamın stalkerlara uygun olmadığını söyleyen insanın insanlığından, reayanın reayalığından, kürdün ermeniliğinden, ermenilğin ido tatlısesliğinden şüphe duyarım. Uyuma türküye, aç bir türkü dinle ve uyan. ..Commercial-EŞARBINI YAN BAĞLAYANLARIN UĞRAK NOKTASI: LAPPAPPA FM-Commercial... Ufak bir reklam arasından sonra tekrar beraberiz, twitterınıza mukayet olmak için yapılabilecek en iyi önlem hesabınızı ''protect'' yapmaktır. Ancak bu da sizi sürekli seks ve müstehcenlik hakkında yorum yapan ama dışarıda çıtçıtlı badi giyen türk kızı gibi göstereceğinden, ben bu seçeneği pek önermiyorum. Bırakın stalklayan stalklasın. Telefon numaranızı ve 4square hesabınızı bulmadığı sürece sorun olmaz.

Telefon numarınızın stalkerınız tarafından bulunması büyük bir sorun. Eskiden sadece ''ses dinleme'' şeklinde yapılan stalklama işlemi bu sefer whatsapp üzerinden gerçekleşecektir. Last seen özelliğini kapatsanız iyi olur. Böylelikle o alanda sıyrılmış olursunuz stalkerınızdan. Ama tabii bu, stalkerınızın eski usulü devreye sokmasına sebep olabilir. Gecenin bir yarısında aranıp rahatsız edilirseniz bana kabahat bulmayın sonra. 4square'de tanımadığınız kişilerin arkadaşlık isteklerini kabul etmeniz sıkıntı yaratabilir. Bunu iz takip etme aracı gibi kullanan manyak kişilerin; kötü emellerine alet, edavat, hırdavat, hırvat ve sırp olabilirsiniz.


Uyanık olmak önemli. Biliyorum şu an bazılarınız ''ulan stalkerım var mıdır acaba, çok havalı ya'' diye düşünmüyorsunuz. Bunu uydurdum, ama bu yazıyı okuduktan sonra böyle düşünmeye başlayan salaklar varsa da benle iletişime geçsinler. Böylelikle salak olduklarını tescilleyip onlara bir stalker bulabilirim... Bu haftalık da bu kadar sevgili obstage severler. Bir sonraki haftaya ya da keyfimin kahyasının boş olduğu başka bir haftada görüşmek dileğiyle. Kaybedenler Kulübü bitt(iyicene tribe girdim).

Sub


Sanırım benim için bu All-Star Haftasonu'nun en güzel detayı bu apoletlerdi. Daha önce gördüğümüz şu ve şu örneklerden bir adım daha ileri götürmüşler olayı. En haşmetlileri de bu üç oyuncu ve ilaveten Garnett'inkiydi.



Ayrıca da şöyle bir şey yapmışlar. Çok şık. "Kimin ne kadar olduğunu" anlamak için güzel bir özet her biri. Bu vesileyle Jordan'ın nasıl bir adam olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Şu "taşağı" görüyorsunuz değil mi?


Zübde


Bir futbolcunun istatistikleriyle alakalı aklıma bir şeyler takılınca, "soluğu" Vikipedi'de aldım. Oradan oraya, oradan oraya derken, kendimi Beşiktaş'ın Viki sayfasında buldum. Öyle bakınırken, bir de ne göreyim...

Bunu yapan resmi makamlar mı, yoksa taraftar mı bilmiyorum elbette ama, kim olursa olsun, ortada hazin bir sonuç var: Birileri, takımın Viki sayfasında formaların sırasını değiştirecek kadar kırmızı renge bağlanmış ve diğer formaları 2. plana atmış. Onları artık kırmızının ardında görüyor. Yakında bu konuda resmi açıklama da gelebilir, şaşırmayınız. Gerçekten inanılır gibi değil...



Retro 260