Forklift

 (Yine konuk yazar var. Kalecilik işlerinde uzman sayılabilecek Uçmalı arkadaşımız, Süper Lig kalecilerini ele aldı.)

Öncelikle s.a.

    Teğmen sağ olsun kalbi kadar temiz bir sayf- Mevzu bahis bu sene 3 İstanbul takımının kalecilerinin (Muslera, Volkan, McGregor) performansları. Belki de geçmişten bugüne en çok gol yiyen kaleciler oldular bu sezon. En çok eleştirilenler Volkan ve McGregor iken Muslera zaman zaman hatalı gol yese de galibiyetin %20lik bir payı ona verildi –tabii Burak hayvanlaşmasaydı %50 verilirdi amına koyim.

    Mevzuyu uzatmadan, lig sıralamasına göre başlayalım:

-Fernando Muslera:

Bu sezon 35 maça çıkmış. Elazığspor maçında ise kırmızı kart görmüş. –ibne melo– toplamda 38 gol yemiş. Maç başına 1,08 gol ortalaması düşüyor. Her maç gol yiyor diye bakılıyor zira bu ülkede. Maç içinde, kırılma anı dediğimiz bölümlerde kurtardığı pozisyonlar ise belki de bu sayıların 2 katı. İlk olarak akıllara Schalke maçları, Bursaspor maçında Belluschi’nin “çatal”a giden topu gelir ki benim için yeterlidir. Çok takımın “emeğini çalmış” demek oluyor. 7,6 milyon euro (yazılı-görsel basının yalancısıyım amk) gibi bir paraya, elit bir kaleci alan kulüp yöneticilerini de tebrik etmek gerekir.


AMA ELLERİ KÜÇÜK  (Kazım selam)

-Volkan Demirel:

Senelerce “hatalı gol yiyor”, “saçlarını jöleliyor”, “artist”, “itici” diye lanse edildi. Şimdi ise “yeniçeri” diyolla. 2 senede 1 görenlerin bile hayrete düşüp “abi nasıl yiyor ya” dedikleri cinsten gol yiyor. Bu sene ise hatalı/saçma gollere ağırlık vermiş durumda. Yine de bu ülke topraklarının –izlediğim kadarı ile- en iyi kalecisi. Tüm antipatikliğine rağmen. –lincoln’ü kovalaması aşlskdfja- ayrıca bu sene çok gol yiyor olması da önündeki 4’lüden 3’ünün sürekli değişim göstermesinin de payı yüksek –Gönül sürekli oynuyor-. Geçmişten günümüze Volkan için yapılmış en güzel tespit ise şudur: “amın evladı, maçın ilk 15 dakikasında spekteküler bir kurtarış yapıyor, sonra uğraş didin gol atacam diye”.



-Allan McGregor

Sene başında #feda diyen Beşiktaş’ın aylarca Ospina’nın peşinde koşmasından sonra -amiyane tabir ile- “piyangodan amorti çıkmış” gibi geldi kaleyi teslim aldı. 6 yıl Rangers’ın kalesini korumuş, hatta 2008’de Zenit ile UEFA Kupası Finali’ne -neredeyse- tek başına çıkaran kaleci olmuş. Buraya geldiğinde ise “çöp” diye bakılıyordu. Bu adamın kaleyi alması tamamen "Cenk Gönen a.k.a. özgüven abidesi"nin suçudur. Neyse oraya girmeyeceğim. Bu sezon hemen her maçta gol yedi. Lakin, kimsenin görmek istemediği maç ortadayken/kritik anlarda yaptığı kurtarışlarla birçok puan kazandırdı Beşiktaş’a. Bu adamın tek sorunu aslında Celtic’ten değil de Rangers’tan transfer olmasıydı. Bunlar ülkedeki kuru Celtic dilenciliğinden.


Bu arada, Onur Recep Kıvrak ve Tolga Zengin’in de ağzına sıçayım. Ayrılın artık oradan.

Retro 265


Nerden Nereye 110




Dime #18


-(İlk tur maçlarını saymazsak March Madness resmi olarak Palace of Auburn Hills'te Valparaiso-Michigan State maçıyla başladı. Valpo'da Luke Walton-Ashton Kutcher tipli bir çocuk dikkatleri üzerine çekerken MSU'da "Max" Payne'in and-one'ı maçı koparmış gözüküyor. Meraklıları isterse Fritz'in blogumuzu şereflendirdiği şu preview'a bakabilir, biz konumuza dönelim.) NBA daha önce sayısız normal sezonun altını üstüne getiren, uçanı kaçanı affetmeyen, kırılmadık rekor bırakmayan ama post-season'da yeteri kadar karakter koyamayıp beklentilerin altında ezilen ve bir daha asla hatırlanmayan takım gördü. 2012-2013 Denver Nuggets da bunlardan biri olabilir ama Chicago'da uzatma oynayıp Bulls'u devirdikten hemen sonra Oklahoma'ya uçmak — sabah 02.30 gibi uçaktan inmişler, ve 12 maçlık galibiyet serileriyle geldikleri Oklahoma'da da Thunder'ı devirmek? Sezon başında NBA'in en zorlu ve en yorucu deplasman ağırlıklı fikstürüne sahiplerdi. Sezon ilerledikçe evlerinde daha çok maç yapmaya başladılar ve şu an akıl almaz bir tempoda oynuyorlar, ligin boyalı alanda açık ara en fazla sayı bulan takımı onlar ve şu sıra koşmaya başladıklarında kimsenin onları engellemesi mümkün gözükmüyor. 13 maçlık galibiyet serileri epey göz dağı verdi vermesine ama söz konusu playoff olunca işler değişebiliyor. Belli bir liderleri yok (belki saha içinde Ty veya Iggy, saha dışında da Andre Miller ama yine de, ...eh) ve bunu normal sezonda lehinize çevirebilirsiniz ama playoff'da? Ek olarak ribaundu alan uzunun Ty veya Iggy'i bulduğu, o sırada da kanatların (Wilson Chandler, Corey Brewer vs.) karşı potaya koştuğu ve alley-oop ile bitirdiği çok belirgin ve kusurları pek göze batmamış olsa da bir hayli fazla olan bir oyun yapıları var ve sonuca baktığımızda işe yaramış olmasa bile Memphis'in bu takımı durdurabildiğini gördük. Yedi maçlık bir seride, Nuggets'ın eksikliklerinin üzerine iyi yoğunlaşabilecek ve iyi çalışacak takımlar Nuggets'ı eleyebilir. Yenilmez tabii ki değiller zaten ama -bence- ufukta NBA Finali potansiyeli göründüğü kadar, saha avantajını alamazlarsa olası bir ilk tur mağlubiyeti de şaşırtmamalı. Yine de şurada (harika röportaj) Sam Amick'e "I think we can. I hope we can. I really think we can. That's where I want to put this team. I want to put them in that place, the best chance possible to win a first round (series), and then see where our confidence goes from there." diyerek bunun kendine güvenle alakalı olduğunu iddia ediyor George Karl. Bir de Chandler'ın omuz sakatlığı çıktı Thunder maçında, bu takımın sisteminin işleyebilmesi açısından herhangi bir parçanın sakatlığı düşünülenden daha fazla yıpratabilir, hele de Wilson Chandler çok çok önemli bir parça. Sözü Brett Koremenos'a bırakıp bu konuya kilidi koyalım.

-Şimdi o kilit muhabbetini unutun çünkü bu paragraf da ucundan (ne ucu? bizzat) Denver'ı barındırıyor. Nuggets'ın serideki 12. galibiyeti United Center'da uzatmada Chicago Bulls'a karşı 119-118'di ama bu sıradışı maçın önüne geçen iki pozisyon vardı ve ikisi de uzatmada. Şuradaki videoda bahsettiğim iki pozisyonu da görebilirsiniz. İlk pozisyonda Ty Lawson iki Bulls oyuncusu arasından sıyrılıp turnikeyi bırakıyor ve girmeyen topunu Kosta Koufos silindir üzerinde tipliyor. Basket kararı çıkıyor ve skor 116-115 Denver lehine oluyor. Diğerinde ise son saniyeler, Belinelli dengesiz bir şut çıkarıyor, inişte olan topunu silindire çok yakın bir mesafeden yine Noah tipliyor ve game-winner! 120-119 Bulls öne geçiyor. Daha sonra hakemler bu pozisyonu izleyip bana göre (Chicago broadcast'inin taraflı ve kesin karar verdiği yorumlarını dikkate almayın) doğru kararı vererek basketi iptal ediyorlar ve Nuggets 119-118 kazanıyor. Ancak garip olan, hakemler Koufos'un pozisyonunu izlemiyorlar. Evet, Noah'ın tip basketinin sayılmaması doğru fakat Koufos'unki Noah pozisyonundan çok daha net bir geçersiz basket. Maçtan sonra koç Thibodeau; "I don't understand it. I don't understand it one bit. Koufos' play, I asked why it wasn't reviewed. … Clearly it was on the rim, and they told me that because they didn't make the call, they couldn't review it. If that is the rule, then that is the rule. I thought we had the video stuff to make sure we got it right. Then down on the other end, they are tough calls on bang-bang plays, but I don't understand why one is reviewable and the other one isn't. After watching the replay, and I watched it when it occurred, they never made the call on that either." diyor haklı olarak ve üstelik o basketten sonra bir de mola alınmış ve hakemlerin o molada pozisyonu inceleme imkanları varmış ama incelememişler.

-Dwight Howard, Carmelo Anthony, Chris Bosh, Raymond Felton. Bu dört oyuncunun ortak noktası geride bıraktığımız günlerde eski takımlarının sahasında maça çıkıp yuhalanmaları. Sırasıyla Orlando Magic, Denver Nuggets (post bir anda all-about-Denver-Nuggets'a döndü), Toronto Raptors, Portland Trail Blazers. Howard sezonun en sıkıcı maçında sezonun en iyi performansını ortaya koydu, 39 sayı (kendine ait NBA rekorunu egale eden 39 serbest atış denemesinde 25 isabet) ve 16 ribaunt, 3 blokla takımına galibiyeti getirdi. Carmelo Anthony maça dizinden sakat olarak çıktı ve adeta dağıldı, kayboldu, çaresiz duruma düştü ve üçüncü çeyreğin ilk iki dakikasından sonra bir daha dönmemek üzere oyundan çıkarken 3/12 ile (0/5 üçlük) 9 sayısı vardı. Chris Bosh 18 sayı, 2 ribauntla (Heat toplam 26 ribaunt aldı ve 12'si Lebron James) oynadı. Raymond Felton gerçekten, tekrar ediyorum, gerçekten yuhalandı.


-(Bucknell tatlı bir 5-0'lık seriyle Butler'a karşı maçta tutunmaya çalışıyor. Derrick Nix 19 sayı, 8'i hücum 12 ribaunduyla Valpo pota altını darmaduman etmiş durumda. West'te de Wichita State-Pittsburgh maçı başladı. Madness son hızıyla devam ediyor.) DeAndre Jordan'ın Brandon Knight'ın üzerinden vurduğu smacı izlemeyen kalmamıştır. Üzerine yorum yapmayan da. Bence en doğru şeyleri Adrian Wojnarowski söylemiş. Buradan okuyabilirsiniz. "Jordan made a spectacular play. No one will soon forget it. So congratulations and all. Jordan has a $43 million contract and yet still doesn't have one offensive move, an ability to score outside the paint." yazının en can alıcı bölümü. Bir de Perkins'in Griffin'in malum smacından sonraki "If I was in the same position, in the same rotation, I'm going to jump again and again and again. A lot of people are afraid of humiliation or don't know how to handle embarrassment or would even get embarrassed. I don't care." sözleri. Bize böyle adamlar lazım.

-Geçtiğimiz günlerde sinemalara inanılmaz bir korku filmi geldi. Fragmanına buradan bakabilirsiniz. Veeeeeeeeeeee dün gece süper-über-ilginç geçen (salonun tepesinden su sızması, sahaya bir taraftarın girmesi ve Heat'in devreyi 19 sayıyla yenik kapayıp maçı alması) Cleveland deplasmanından sonra seri 24 maça çıktı. Houston'ın 22 maçlık serisini geçip Lakers'ın 33 maçından sonra ikinci sıraya yerleştiler ve rekora 10 maç kaldı. Önlerinde bunu başarabilecekleri pek zor olmayan bir fikstür var. 28. maç Chicago deplasmanı, 30. maç San Antonio deplasmanı, ve ben gerçekten başka tehdit eden bir rakip göremiyorum. İsteseler sezonun bundan sonraki bölümünü kaybetmeden geçebilirler ve bu 39 maçlık galibiyet serisi anlamına gelir. Ancak görece daha güçsüz rakiplerle oynadıkları maçları pek sallamadıklarından — en azından ilk 3.5 çeyreği, bir yerde kaybedeceklerini düşünmek daha olası. Ancak bu, rekoru kırdıktan sonra mı olur, önce mi bilemeyiz. Charlotte Bobcats'in son iki yılda kazandığından daha fazla maçı bir buçuk ayda kazandılar. ABD'de rekoru kırmalarına açılan bahisler 6-1 imiş. Sezonu kayıpsız tamamlamaları da 10-1. Şampiyon olurlar bahsi daha ilginç: 11-10. Bu şu anlama geliyor, 100 dolar yatırıp 110 dolar alıyorsunuz. Heat'ten bahsedip James'e değinmemek olmaz. Boston deplasmanında acayip bir performans ortaya koydu ve şu game-winner ile serinin devam etmesini sağladı. Buna en çok 43 sayı (5/7 üçlük), 7 ribaunt, 3 blokluk performansıyla sezonun en iyi oyununu ortaya koyan Jeff Green ve tabii ki Jason Terry üzülmüştür.

-Atlanta Hawks deplasmanında son saniyelerde Kobe Bryant topla beraber sağ dibe gidiyor ve Dahntay Jones'un üzerinden şutunu atıyor. Skor 94-92 Hawks lehine. Top girmiyor ve ribaundu Hawks alıyor. Kobe yere düşerken Jones düştüğü yere ayağını koyuyor ve Kobe onun ayağına basarak bileğini burkuyor. Pozisyon burada. Kobe'nin maç sonu açıklaması son 13 yıldır en ciddi sakatlığı olduğu yönünde ve ekliyor; "Dirty and dangerous play. He Jalen Rosed me. I can't get my mind past the fact that I've got to wait a year to get revenge." Jalen Rose meselesine daha sonra değinelim, Dahntay Jones kendisini koruma amaçlı "isteyerek yapmadım" tweet'ini atıyor ama daha önce aralarında şu husumetin yaşandığını biliyoruz. Bir sonraki karşılaşmalarını Kobe gibi ben de iple çekiyorum. Jalen Rose da 2000 yılında Batı Finali 2. maçında Kobe'ye bunu yapmıştı. Şurada da o hareketin kasten olmuş olabileceğini itiraf ediyor. İşin ilginci Kobe bu bilekle bir sonraki Indiana deplasmanına (bu sezondan bahsediyorum) çıktı ve ilk periyodun tamamında sahada kaldı. Hiç sayı atamadı ve bir daha da oyuna dönmedi ve Lakers sezonun en büyük deplasman galibiyetini aldı. Sonraki Kings ve Suns maçlarında oynamadı. Bir galibiyet, bir utanç dolu mağlubiyet. Wizards maçıyla tekrar dönmesi bekleniyor.


-Brooklyn Nets an itibariyle Doğu'da 4. sırada ama yaklaşık iki hafta sonra 7. sıraya düştüklerini görürseniz şaşırmayın. Acayip zorlu ve yorucu bir fikstür var önlerinde. Detroit'le (yendiler) başlayan deplasman serisi altı maçlık Batı turnesiyle devam ediyor ve oynayacakları maçlar sırasıyla Dallas (yendiler), Clippers (kusura bakma Deron), Suns (Beasley'e şans verin), Blazers (mağlubiyet), Nuggets (yüzde yüz mağlubiyet), Jazz (mağlubiyet) ile. Sonra Doğu'ya geri dönüp Cleveland deplasmanına çıkıyorlar ve evlerine 4 Nisan'da b2b Chicago maçıyla dönüyorlar. Neyse ki Deron Williams All-Star arasından sonra çılgın atıyor. Ara öncesi ve sonrası shot-chart'ı için bakınız.

-Bu hafta çok güzel makaleler okudum. Bir çoğundan yukarıda ilgili konularda bahsettim zaten. Bahsetmediklerime gelince; Danny Chau, Brett Koremenos, John Converse Townsend, Jared Wade ve Brian Windhorst Heat'in galibiyet serisini beş soruda masaya yatırmışlar — evet belki 18. maçtan sonra ama farketmez. NBA'in gelmiş geçmiş en değerli skorerlerinden Adrian Dantley şimdilerde neden crossing guard olarak çalışıyor, Dave McKenna buraya yazmış. James Herbert, Gerald Henderson ile Michael Jordan ilişkisinden bahsederken Zach Lowe da John Wall ile güzel (Wall biraz daha az kaçamak cevaplar vermese daha güzel olabilirmiş) bir röportaj yapmış. En güzeli yine en sonda; Royce Young, Oklahoma City Thunder oyuncuları üzerinden Twitter'ın güzel, kötü ve iğrenç yanlarını karalamış.

-"This is our fifth game like this since the break. As a group we stunk. This is disheartening to watch." 119-82'lik Brooklyn Nets mağlubiyetinden sonra Detroit Pistons koçu Lawrence Frank. Detroit Pistons 9 maçtır kaybediyor. Son 10 maçlarında 100 pozisyona vurduğumuzda 98.9 sayı atıp, 115.7 sayı yediler. Attıkları 98.9 sayı şu an ligin en kötüsü Wizards'tan 0.8 daha az, yedikleri 115.7 sayı da yine ligin en kötüsü Bobcats'ten 4.0 daha fazla. Nets'e karşı alınan mağlubiyetten sonra da kendi koçları bile bu takımı izlerken zorlandığını belirtmek zorunda kalmış. Bak Bynum'dan da bahsedecektim ama kaynadı arada. Neyse paşamızın ameliyata girmesi gerekmiş. Böylece Sixers'ta bir saniye bile oynayamadan sezonu kapamış oldu ve sezon sonunda serbest kalacak. Bakalım Bynum riskini hangi takım ne kadarla alacak? (Michigan State ve Butler tur atladı. Dwayne Evans 24 -39 sayının 24'ü- sayısıyla New Mexico State önünde Saint Louis'i sürüklüyor ve Stephen Curry'nin okulu Davidson, Dwayne Wade'in okulu Marquette'e karşı sezonun ilk upset'ini gerçekleştirebilir, 12-5 öndeler. BASTIR CURRY!)

Tornike Shengelia


İspanyol futbolunun en İbrahim Toraman kişisi Sergio Ramos da Heatsever tayfaya katılmış. 

BTW: Formaları kadınlar giymiyor mu ya genelde böyle? 

Caps







Yalnız Miami de ne comeback yaptı be.



Dans

(Fritz Fassbender'i -eskiden- Tivitre'den, şuradan ya da şuradan hatırlıyorsunuzdur. Kendi bloglarında pek yazmıyor artık ama "March Madness" için uzunca bir yazı hazırladı. Yayınlaması da bize kısmet oldu. Buyrun.)

Yılın “o” dönemi geldi. Amerikalıların “bracket” geyiğiyle kafayı kırdığı, koleji geçtim basketbolla bile genel olarak ilgilenmeyenlerin bile girdikleri her Amerikan sitesinde NCAA turnuvasıyla ilgili haberlere, yorumlara denk geldiği, “march madness” ve “big dance” keyword’lerinden kaçmanın pek mümkün olmadığı dönem. Dün gece ve bugün oynanacak dıravdan birinci tur maçlarını saymazsak kolej basketbolunun düğün halayı (big dance’i “büyük dans” diye çevirecek değiliz) Perşembe günü oynanacak maçlarla başlıyor. Herkes halay başı kim olur, kim halayın ritmine dayanamadan beklenenden önce masasına döner, kim “ya yok ben bilmem oynamayı” derken “ya gel biz biliyoz da mı oynuyoz” denilip kaldırınca süpriz yapıp pistin tozunu attırır, kim Adnan Şenses tarzı ceket yıkama hareketiyle düğünün neşesi olur heyecanla tahminlerini yapıyor, bracket’larını hazırlıyor.

Ben de tam bir Amerikan uşağı ve mandacı olduğum için bi an için kütüğün Yozgat’ta olduğunu unutup bu geleneğe dahil oldum. Yazının sonunda kendi tahminlerimi içeren bracket var fakat önce “bu sene ben de turnuvayı izleyeyim diyorum ama bi dolu maç var, hangisini izleyecez, hangi takımlara dikkat edecez, hangi topçuları takip edip yarın öbür gün profesyonel olunca “hey yavrum ben bunun şu kadarki halini bilirim” diye ahkam kesecez” diye düşünen varsa onlar için kendimce bi preview hazırladım. Özel sempati duyduğum takım ve topçulara kıyak geçip sonunda haksız çıkma hakkımı gizli tutuyorum tabii. “İzlenecek maçlar” kısmında oynanması kesin olan ikinci tur maçlarını yazdım, esas eğlence sonraki turlarda başlıyor ama eşleşmeler belli olmadığı için olasılık üzerinden konuşmak istemedim. Onlar belli olunca da update yaparız duruma göre.



ORTABATI GRUBU

İlk bakışta en civcivli grup bu gibi görünüyor. Louisville ve Duke en güçlü Final Four adayları gibi görünse de Oklahoma State, Saint Louis, Oregon, Michigan State, Creighton, Cincinnati, Colorado ve Missiouri gibi takımlar da büyük rekabete neden olacak. Neredeyse hepsi iyi savunma yapan takımlar olduğu için çok çekişmeli maçlar çıkacaktır ortaya. Yine de Final Four’a gidecek takımı belirleyecek maç Louisville ve Duke arasında oynanıp bileti alan Louisville olacak diye tahmin ediyorum. Geri kalan takımlar arasında her tür sonuç çıkması mümkün, en çok upset potansiyelli maçlar bu bölgede oynanacak gibi görünüyor. Özellikle Oregon – Oklahoma State arasındaki ilk maç normal sezonun yıldızlarından Marcus Smart’ı üzebilir. Bölge sıralamasında 7. olan Creighton da dengeli kadrosu ve skorerleriyle turnuvanın büyük sürprizlerinden birini yapıp Elite 8’e kadar ilerleme potansiyeline sahip (muhtemelen son 32’de Duke’a elenecekler ama geçebilirlerse bi anda Louisville’in karşısında da bulabilirler kendilerini).

Hangi maçlar izlenir?

Oklahoma St. – Oregon; İkinci turun en sürprize açık eşleşmesi. OSU Marcus Smart gibi sezonun en çok konuşulan oyuncularından birine sahip olması ve sezon içinde kazandığı sürpriz maçlarla sene boyu hep radarda olan bi takımdı. Markel Brown, LeBrayn Nash gibi skorer desteçileri de var. Fakat tecrübesizler. Temel parçalardan en tecrübeli isim üçüncü yılını yaşayan Brown. Karşılarındaysa Singler ailesinden E.J’in tecrübesiyle sırtladığı Oregon var. Çok tecrübeli bi takım Oregon. Üstelik OSU’nun pota altı zayıflığından faydalanacak Arslan Kazemi gibi enerji deposu bi topçuları var. Ben yine yetenek farkıyla Smart’ın takımını daha şanslı görüyorum ama bu turdaki en zevkli maçlardan biri olacağı kesin. Oregon’un freshman oyun kurucusu Artis’le OSU’nun freshman yıldızı Smart eşleşmesi de ilgi çekici.

Colorado St. – Missouri; İki sert ve fizikli takımın maçı. Çok dengeli bi eşleşme var ortada ama Laurence Bowers gibi çok yönlü bi oyuncuya ve Alex Oriakhi gibi bi uzuna sahip Missouri’yi daha önde görüyorum. İki takım da çok iyi ribaundçılardan kurulu, Missouri hücum ribaundlarında denge sağlayamazsa Colorado öne geçebilir.


Bu çocuk okur.

Bin yıl geçse de kolejli topçulara yapmaktan sıkılmayacağım espriyi dikkat kesilmek gereken topçuları önereceğim başlıkta kullanmaktan kaçınmadım. Drafttan seçilme ihtimali yüksek olup, NBA topçusuna dönüşme potansiyeli olan isimleri değerlendirecem sadece burada. Seçilmesi düşük olan Avrupa yolcusu isimlereyse kısmetse yazının ikinci bölümünde değerlendirecem. Onun için kardeş blog Şanlı Spurs’e ara ara bakmakta fayda var (konuk olduğum blogda başka bi blogu kardeş ilan ediyorum evet).

Marcus Smart / Markel Brown (Oklahoma State): Smart olağan şüpheli. Sezon boyu herkes bir şekilde adını duymuştur. Müthiş bir fiziği var, 94’lü olmasına rağmen oyun zekası yüksek, istatistik kağıdının her yerini dolduruyor. Çok top kaybı yapması ve şut isabeti gibi eksik olduğu noktalar da var ama bu yaşta lider karakter göstermesiyle potansiyeli yüksek. Markel Brown’sa kenardan gelecek skorer arayan takımların radarında olabilecek bi isim. Çok çabuk ve potaya gidebilen bi isim. Her sene kendini geliştiriyor, uzun vadede iyi bir rotasyon oyuncusu olabilir. Kendisine pozisyon yaratıldığında çok iyi bi şutörken kendisi karar verici konumundayken etkisizleşiyor. Kısa boyu düşünülünce bu özelliğini geliştirip daha iyi bi pasöre dönüşmesi şart.

Gorgui Dieng / Russ Smith (Louisville): İsminden de anlaşılacığı gibi Dieng sınıfının en üst düzey savunmacı uzunlarından biri zira “Dieng” gibi bi soyisimle kötü savunma yapmak imkansız. Fakat elbette iyi savunmacı atletik uzun kavramının gereği hücumda henüz çok zayıf. Yine de her takım potayı savunan ve özel bi atletizme sahip uzun ister takımında, Dieng de uzun bi turnuva geçirmesi muhtemel takımıyla draft piyasasını artırıp 15-20 arası bi yerden seçilecektir.

Russ Smith aslında seçilmesine ufak ihtimal olarak bakılan bir isim ama Louisville’in en kötü Elite 8’e kadar gideceğini düşünürsek dikkat çekip radara gireceğine inanıyorum ben. Brown gibi o da kenardan gelip maçın akışını değiştirsin diye kullanılabilecek bi skorer. İnanılmaz çabuk, hırslı ve mücadeleci, dripling becerisi yüksek. Fakat sınıfındaki çoğu oyuncu gibi NBA için pozisyonsuz bi oyuncu. 1 numara oynamak için yeterli saha görüşüne ve pasör özelliğe sahip değil, 2 numara içinse çok kısa ve kalıpsız. Yine de skor bulma yetisiyle iyi bi turnuva geçirip kapağı bi takıma atabilir. Olmadı bi sene daha okulunda kalıp seneye Avrupa’ya yol alır.

Doug McDermott (Creighton):McDermott sınıfının en enteresan isimlerinden biri. Aslında fiziksel olarak klasik bi vaka; NBA’de 3 numara oynamak için çok ağır, 4 numara oynamak için çok kısa. Fakat onu özel kılan oyun bilgisi ve müthiş verimli skorerliği. Klas bi post oyunu var, üstüne müthiş bi catch and shoot üçlükçüsü. Çok da iyi bi ribaundçı. Soru işareti, NBA’de o boyuyla fark yaratan pota altı oyunlarını uygulayabilecek mi, hantal yapısıyla perdeden perdeye koşup boş üçlük şansı bulabilecek mi? Eğer bunları yapabilirse savunmada takımı onu bir yerlere bir şekilde saklama imkanı bulur. Yapamazsa yeteneklerine çok yazık olacak. Orta sıralardan eli yüzü düzgün bi takıma gidip iyi bi koçun eline düşer inşallah.



BATI GRUBU

Bu grubu hızla geçecem zira sezon boyu en az izlediğim takımlar bu bölgede toplanmış durumda ve daha da mühimi yazdıkça sıkılmaya başladım, küfredip yazmaktan vazgeçmeden hızla bitirmem lazım. Uzmanlar Gonzaga’yı bu bölgenin Final Four’a en yakın takımı olarak görüyor ben Ohio State’i daha şanslı buluyorum. Gonzaga pek dengeli bi takım değil, çok fazla uzunlara bağımlı bi yapıdalar. Tabii bunda Gonzaga’yı Ohio State’e göre az izlemiş olmamın ve güçsüz bi konferansta olmalarının da payı var.

Hangi maçlar izlenir?

Wisconsin – Ole Miss; Çok çekişmeli bi maç olur mu bilmem ama turnuvaya ilgi gösteren herkesin izlemesi gereken bi adam var bu maçta; Marshall Henderson. Sezonun en tartışmalı oyuncusuydu, muhtemelen bu turda elenecekleri için onu izlemek için tek şans bu. Wisconsin de Brust – Evans – Berggren üçlüsüyle sürpriz yapıp Sweet Sixteen’e kadar gidebilecekleri eşleşmelere sahip bi takım. Üçüncü tur öncesi durumlarını görmek güzel olur.

Bu çocuk okur.

DeShaun Thomas (Ohio St.): McDermott için yazdığım herşeyi ribaund hariç Thomas’a uyarlayabiliriz aslında. Kolej seviyesinde özel bi skorer fakat kısa ve hantal. Benim çok tuttuğum bir oyuncu değil ama Amerikalılar seviyor, bi takıma muhakkak kapak atacak turnuva sonrası. Tuttuğum bi oyuncu değil dedim ama bu seviyede ve bu bölge takımlarına karşı şov yapmasını bekliyorum, orası ayrı.

Kelly Olynyk (Gonzaga): Benim tutmadığım ama Amerikalıların prim verdiği bir başka adam. Çoğu kişiyi etkileyen şey oynamadan geçirdiği bi sezondan sonra gösterdiği gelişim. Hakkaten hücumda o kalıpta bir uzun için top hakimiyeti çok iyi, skor bulmada sıkıntı yaşamıyor fakat çok ağır ve iyi savunmacı değil. Blok tehdidi olmayan bi pivotlardan komple tiksiniyorum. Jeff Withey gibi bi yiğit alt sıralardan seçilecekken Olynyk lotodan gidecek gibi duruyor. Hayat zalım.



GÜNEY GRUBU

Jeff Withey demişken geldik bu sene en ümitli olduğum takımın bölgesine. Bu yılın Kansas takımına özel bi sevgim var, bu sene neredeyse Chicago Bulls’tan bile çok maçlarını izledim. O yüzden önyargılı olabilirim ama Indiana ve Louisville’le beraber en dengeli takım olduklarını düşünüyorum ve şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak görüyorum. Çoğu NCAA uzmanıysa hayal kırıklığı yaratacaklarını düşünüyor ama aynı fikirde değilim. Tabii önlerinde diğer şampiyonluk adaylarına göre çok zorlu bi yol var. Final Four’a kadar North Carolina, Michigan, UCLA, Georgetown gibi takımlarla oynamaları gerekecek. Bu açıdan Ortabatı’dan da zorlu maçlar oynanacak üçüncü turdan itibaren. En mühim yıldız adaylarının toplandığı bölge de burası.

Hangi maçlar izlenir?

North Carolina – Villanova: Sonraki turlarda müthiş eşleşmeler olacak bu bölgede ama bu turun en çekişmeli geçmesi beklenen eşleşmesi bu. Villanova sezon içinde çok mühim takımları yenip sürpriz yaptı, North Carolina da taraftar desteğiyle üçüncü tur kovalayacak.

Bu çocuk okur.

Ben McLemore / Jeff Withey (Kansas): Ben McLemore Shabazz Muhammed’in problemli sezon başlangıcı, Nerlens Noel’in sakatlığı derken Marcus Smart’la birlikte sezonun en dikkat çeken freshman’i oldu. İlk beşin diğer parçaları son sezonlarını yaşayan çok tecrübeli bi takımda olması da etken bunda. Bence sınıfının en potansiyelli ismi. Pek önem atfedilmeyen 2013 draftından ileride bir yıldız çıkacaksa bu yüksek ihtimalle Mclemore olacak. 2011’in Kyrie Irving’i gibi beklentilerin düşük olduğu bi senede gelmek avantajlı olabilir.

Withey de Cody Zeller’dan sonra bence Alex Len’le beraber en klas uzunu bu senenin. Ağırlığı yüzünden büyük bir NBA oyuncusuna dönüşmeyecek belki ama onun gibi ne yaptığını bilen uzunları izlemek büyük zevk.

Shabazz Muhammed (UCLA): Sezona başlarken bir numaralı liseli olarak geldi lige. Usülsüz şekilde UCLA’le anlaştığının ortaya çıkmasıyla sezona sıkıntılı başladı ama sonrasında gayet iyi performans sergiledi. McLemore kadar verimli bir skorer değil ve pasör olarak da onun gerisinde ama gücüyle arayı kapatabiliyor. UCLA’den yasal olmayan şekilde para aldığı için ceza almasına rağmen bilmemkaç bin dolarlık Gucci çantayla dolaşması karakterine dair soru işaretleri yaratsa da iyi gününde izlemek büyük zevk.

Otto Porter (Georgetown): Bir diğer büyük potansiyel. Ligin en yavaş takımlarından birinde oynamasına rağmen istatistik kağıdının her yerini etkileyici rakamlarla dolduran, uzun kollarıyla düşmana korku salan bi isim. İlk yılında eleştirildiği konuları ikinci yılında en aza indirmiş olması da iş ahlakı üzerine bi fikir veriyor. Her takımın aradığı “tutkal” tarzı bi topçuya dönüşebilir.

Trey Burke / Glenn Robinson III / Tim Hardaway Jr. (Michigan): Burke izlemesi en çok zevk veren oyun kurucularından biri ligin. Hızlı, ilk adımı çok çabuk, şutları iyi ve onun boyundaki oyuncuların aksine hiç de fena pasör değil. Orta sıralardan Utah, hatta Rondo’nun dönüşünü düşünürsek Boston gibi bi takıma giderse kısa sürede etki yapabilir. Kötü senaryoda da bench’ten gelip skor verecek kısaya dönüşür.

Michigan’ın “oğul” winglerinden Glenn Robinson patlayıcılığı ve oyun zekasıyla ön plana çıkan bi isim. Şimdilik yetersiz bi dış şutu var ama 18 yaşında olduğunu düşünürsek bu üçlünün en potansiyellisi. Hardaway’lerin Tim JR da onun aksine şutuyla yaşayan bi kardeşimiz. Pek güçlü değil, ben pek özel bi tarafını da göremiyorum ama soyadı kanunu sayesinde ilk turdan seçilecek gibi görünüyor.

James Michael McAdoo (North Carolina): Tam anlamıyla bir geleceğe yatırım. Potansiyeli mevcut fakat iki üç yıl “pişmesini” beklemek lazım. Kolej için bile bazen çok ham kalabiliyor ama yetenekleri ve fiziğiyle fark yaratıyor.


DOĞU GRUBU

Güney enteresan bi bölge olmuş. Final Four adayları içinde Miami en kolay eşleşmelere sahip gibi görünürken normal sezonun en şekilli takımı Indiana Sweet Sixteen’de olası bi Syracuse eşleşmesiyle zorlu bi yola sahip. Onun dışında Montana, Bucknell, Davidson gibi pek izleyemediğim takım sayısı fazla olduğu için fikrini önemsediğim yorumculara kulak veriyorum. Miami çok beğenilen bi takım olsa da ben Indiana’nın Final 4 yapacağını düşünüyorum. En dengeli takım onlar. Butler, Marquette, Temple gibi takımlar ilk maçlarda güzel maçlar vaadediyorlar varlıklarıyla. Yine California benim ikinci turda sürpriz yapmasını beklediğim bir takım. Ayrıca Syracuse en sevdiğim oyunculardan James Southerland’e sahip, CJ Fair’le yakaladıkları uyumla Syracuse maçlarını özel olarak tavsiye ederim.

Hangi maçlar izlenir?

UNLV – California: California’da sevdiğim iki adam, Allan Crabbe ve Justin Cobbs olduğu için bu maçta sürpriz bekliyorum dedim ama Las Vegas bariz şekilde ağır basıyor. Bennet gibi bi yıldız adayına sahipler ve hızlı oynayıp iyi top gezdiriyorlar. California’ysa Crabbe ve Cobbs haricinde vasat, dış şutu olmayan oyunculardan kurulu. Yine de tecrübeleriyle son ana kadar savaşacaklarını düşünüyorum.


Bu çocuk okur.

Anthony Bennett (UNLV): Pozisyonsuz forvetlerden bir diğeri ama daha potansiyellisi. Pota altında nefis bi bitirici, her şekilde sayı bulabiliyor. Fakat – tabii ki – 3 için hantal 4 için kısa.

Cody Zeller / Victor Olapido (Indiana): Cody, Zeller kardeşlerin en potansiyellisi. Ben Tyler’ı da beğenen bi insan olarak ondan da ümitliyim elbet. Çok temiz bi skorer, bir beyaz uzun için gayet iyi bir atlet. Biraz güçlendiği takdirde iyi bi NBA uzununa dönüşebilir.

Olapido’ysa bu sene gösterdiği gelişimle adını en çok duyuran topçulardandı. Nefis bir savunmacı, müthiş bi atlet. Henüz yeterli olmasa da bu sene geliştirdiği catch and shoot yetisiyle de büyük potansiyel sahibi olduğunu gösterdi. Şutunu geliştirip patlayıcılığının yanına oyun zekasını da eklerse bu draft sınıfının en büyük steal’i olabilir (ilk 5’den seçilmediği takdirde elbet).

Michael Carter-Williams (Syracuse): Geldik benim pek beğenmediğim bi loto seçimi adayına. Uzun boyu ve kollarının yanında top hakimiyetiyle göz kamaştırıyor fakat hem çok kötü bir şutör hem de potaya gidemeyecek kadar güçsüz. Üst düzey saha görüşüne sahip olduğundan bahsediliyor ama bence aksine kritik anlarda hep kötü kararlar verip top kaybı yapıyor. En azından güçlenmedikçe uzun bi NBA kariyeri olacağını sanmıyorum.

Derken geldik uzun ve çileli bi değerlendirmenin sonuna. Yazarken farkettim, “Bu çocuk okur” bölümünde Mason Plumlee’yi atlamışız ama olur o kadar, hiç dönesim yok şimdi oraya. Dilerim ki eğlenceli bi turnuva olur, tahminlerimizin en azından bi kısmı tutar. Nihayetinde 600 küsur topçudan çok çok küçük bi bölümü NBA’e, yine küçük bölümü Avrupa’ya gidecek, geri kalanlar takım elbiselerini çekip iş arayacak. Nereye bağlayacağımı bilemedim ama sosyal bi mesaj veresim geldi bi an. Neyse, saatlerdir beyaz word sayfasına girmekten başım ağrıdı, buraya kadar saçmalamadan getirmiş olmak bile başarıdır. Hadi selamet, turnuvayı takip edecek olanlara iyi eğlenceler.

Paket


Anıl'ın şu ve şu postlarından sonra, bir de Melo'da Heat zımbırtısı görüyoruz. Ulan yapmayın etmeyin ya. Hem de direkt numara falan var, formanın önündeki kısım yani. Herhalde Lakers ve Boston, "tahtı devredecek" Miami'ye bu konuda. Biz de yeni seri yaparız bunlardan. Mına koduklarımın.

Sik


Ben yorum yapmak istemiyorum ya. Linkleri verip kaçıyorum.

(Fritz'e teşekkürler)