Nerden Nereye 133







Bonus 1: Okuyunuz.

Bonus 2: Maç ya da program harici muhabbetlerine denk gelmek zor böyle adamların. O açıdan mühim.


Zeytinyağı


Sezon başından beri Fenerbahçe Ülker'in formaları hakkında 2 satır yazayım diyordum. Hani "kazanırsanız bu formalarla mı Euroleague kazanacaksınız" falan. Ben bahsedene kadar, adamlar Nike'la anlaştı, halletmiş oldu. Bayağı güzel oldu, sonuçta mesele şu yani. Bundan sonra sahada izlerken, üstlerinde oyunlarına yakışır ekipmanlar göreceğiz.

Tabii kısa bir süre sonra tekrar çubukluya dönmeleri de ekstrası. Şu ne ya, lacivert üstüne ince sarı çubuklar. Bir de geçişli falan.


Estevez


Flamini'nin geçen maç uzun kollu formasının kollarını kesmesi Arsenal camiasında problem yaratmıştı. Neden yaratsın değil mi, oluyor öyle şeyler. Oyuncu rahatsız oluyorsa yakayı kesiyor, kolu kesiyor, ya da işte içine dar içlik giyiyor vs... Ancak Arsenal'de durum farklıymış. Öğrendiğimde hadi lan deyip fotoğraflara baktım, ama aksine rastlamadım hakikaten, en azından bakabildiğim kadarıyla.

Mevzuyu bilmeyenlere özet geçelim. Flamini uzun kollu formasının kolları kesip kısa kollu hale getiriyor, maç sonu Wenger, "böyle şey olmaz, uyarılacak" diyor ve "bir daha öyle bir şey yapmayacak" diye de ayarı veriyor. İlk bakışta formaya saygısızlık, Arsenal forması kesilir mi ulen tarzı bir sebepten bu atarlanma oldu sanıyoruz ama durum daha da ilginç ve güzel.

Arsenal geleneklerine göre takımın kaptanı o maç hangi formayla çıkıyorsa takımın tamamı da o formanın aynısını giymek zorundaymış. Yani kaptan uzun kollu forma giyiyorsa takım o maç sike sike uzun kollu forma giyecek, kısa kollu ile çıkacaksa dona dona da olsa kısa kollu ile oynayacakmış. Takım kaptanına verilen ekstra saygı ve güzel bir forma geleneği, insan öğrenince zaten hayran olduğu forma delisi İngilizler'e daha da bir hayran oluyor.


Flamini bunu nasıl atlamış onu bilemiyoruz, herif orada epey mesai harcadı sonuçta. Eskiden uyuyormuş bu kurala, giymekten hoşlanmıyorum dese de geçmişte epey maça bu sebeple uzun kollu forma ile çıkmış. Artık hanımı varsa ona mı atarlandı da kafası attı, yemiş azarı oturmuş.

Not: Kıvırmak serbestmiş.

Sonra


Bu sezonki çoraplarda 00-01'e benzerlik var. Bu kasıtlı bir ithaf mı, yoksa kollarla bütünlük için yapılmış bir dokunuş mu, bilemeyiz tabii. O zamanları hatırlatması her türlü güzel.


Başsan


Bu kitabı okumadan önce Murat Menteş'i hemen hemen hiç tanımıyordum. O dönem hızlıca kitabın namı yayılınca ve övgüleri görünce almış ve sevmiştim. Kapaktaki "adamları" ise hiç bilmiyordum. Meğer zamanla tanıyacakmışım.

Onur Ünlü'yü "meğer tanıyormuşuz", ama başka şekilde. Bu kitabın ardından daha başka yönlerini tanıma fırsatı bulduk, dizilerine müptela oldum, filmlerini izledim.

Gökdemir İhsan, bu üçlüden o dönem bile tanımamamı(zı)n gayet normal olduğu bir adam. Benim için aralarından en önemlisi. Demek ki, burada görünmesi, istemsiz de olsa (?) bir ipucu. Hala tanımayan çok. Ama zaten onu tanıyan kişi sayısı hiçbir zaman "çok" olmayacak.

Alper Canıgüz'ü bir-iki duymuşluğum vardı, ama "ne ayak" olduğunu pek bilmiyordum. Zaman geldi, onun kitaplarını da okudum, sevdim.

 Bu serüvenin benzerini yaşamış birçok kişinin olduğunu tahmin ediyorum. Bu tip "oyunlu", yeni açılımlara teşne kapaklara da ihtiyaç var hani. Daha fazla olsa keşke.