30 Aralık 2013 Pazartesi

Kemer




Bunlar tabii Lebron geldiğinden beri en popüler takım olduklarından, ana 3 forma haricinde de bir sürü farklı forma giyiyorlar. Retrolar, bu tek renkliler falan. Seriye bağlamaları güzel. Son 3 sezonda sırayla bunları giydiler belli maçlarda – bu sene biraz bokunu çıkarttılar gerçi. Üç ana rengi de kullandılar madem, sıra en az en küçük kardeşte: Sarı.

Peki bu ibneler daha önce sarı renk forma giydi mi? Arkadaşlar araştırdı. Taraftar için yapmışlar zamanında, ama sanırım giymişlikleri yok. Zaten ne ara giyecekler, 25 senelik kulüp amına koyim, ıslak donla 25 kilo gelmezler. O yüzden seneye sarıyı da yapıp bu seriyi bitirsinler, sonra da başka konseptler bulsunlar forma satışı için, Sayın Riley'e buradan sesleniyorum.




28 Aralık 2013 Cumartesi

27 Aralık 2013 Cuma

Ward

Selocan bu sezonun Nike topuyla paralellik bulmuş. Ben de daha eskilerden bir yere bağladım geçen.




Yine açık-koyu olayına girmişler –girmeyen mi kaldı ki. Ama bu kez "geçişli" gibi. Kademe kademe böyle. Ve de fena halde 1988 Avrupa Şampiyonası'nda o efsane takımın giydiği formaya atıf var gibi.


Evet, aynı marka değil, bu kez Nike. Bunu düşünmüş olabilirler mi, belki. Yıldönümü değil; ayrıca oynanacak olan da Dünya Kupası. Hatta, desenin yönü de yukarı değil, aşağı. Ama andırıyor işte.

Ayrıca federasyon logosu yerine sadece "büyük boy aslan"a dönmeleri de gayet iyi olmuş. (Renk farklı olsa da) Cruyff dönemini hatırlatıyor.

26 Aralık 2013 Perşembe

Kolo



Toptaki şekil ilham vermiş sanırım.


Bihter


Eveeet. Dün NBA'i kapatmamız gereken gündü arkadaşlar. Şu yukarda gördüğünüz manzara ile "iyice" oldu artık. Ayakkabı da çoraba uygun falan, allahım sen aklımıza mukayyet ol. Andrew Bogut'a da buradan selam, sevgi ve hörmetlerimi yolluyorum.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Retro 295


Ortadaki de Dr. J.

24 Aralık 2013 Salı

Kadar


Evvelsi gün oynanan derbiden. Özetleri izlerken fark ettim, Nagatomo'nun kolunda kaptanlık pazubandı var. "Ulan nasıl oluyor, Zanetti de, Cambiasso da maçtaydı" falan diyip maç yazılarına koştum. Meğer ikisi de çıkınca, Nagatomo'ya vermişler pazubandı. 3. kaptan da o değildir elbet de, (ona gelene dek Chivu, Samuel, Milito falan var malum) yine de Inter'de manzaranın ne kadar değiştiğine kanıt. 3 senelik oyuncu Nagatomo anasını satıyım. Öyle böyle derken, sahada kaptan olarak kalan adam o yani. Şuna baksanıza abi, bu ne böyle. Kim bunlar, neler oluyor yani. Milan da farklı değil hani kadro yapısı açısından. İkisini de bu hallerde görmek hoş değil.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Çap



Velette öyle bir yüz ifadesi var ki, sanki daha önce 3 kere Ş. Ligi finali oynamış. Şu el sallayış da bizim Felipe'yi andırıyor biraz.


22 Aralık 2013 Pazar

Park


Bu kollu formalar tabii birçok konuda yeni "cephe"ler açıyor. Bir tanesi de şu: Yukarıdaki fotoğrafa bakalım. Kollu formanın giyildiği bir maç. Ve sleeve takan bir oyuncu. Ne oluyor, sleeve takılan kol, boydan boya kapalı hale geliyor. Bir tık ileri götürelim: Diyelim ki, mevzu bahis oyuncu Andre Drummond gibi, iki koluna da sleeve takan biri. Gözünüzün önüne getirin. Tamam.

E şimdi nasıl olacak? Bayağı bayağı, vücudun üst kısmı tamamen "örtünmüş" olacak bu durumda. Alışıldık görünümün tam tersi. Akla geliyor ister istemez; bu kez de (böyle üste oturan) tişörtle sahaya çıkmanın yolunu açarlar mı? Şöyle bir bakınca "ulan olmaz be" diyemiyoruz. Sonuçta 5 sene önce de kollu formayı söyleseler götümüzle gülerdik. Ee, "pazar" muhabbetleri işte. Yapacaklarsa da yaparlar, ve satarlar.



21 Aralık 2013 Cumartesi

20 Aralık 2013 Cuma

19 Aralık 2013 Perşembe

Nazilli


Fotonun ufak halini görünce "Aha gene Bazemore şaklabanlık peşinde" demiştim gayet peşin hükümlü şekilde. Ama meğer Nedovic'miş. Beyaz (hele de Avrupalı) arkadaşları böyle manzaralar içinde görünce duygulanıyorum yemin ediyorum.

17 Aralık 2013 Salı

Marquee


Çok ilginç bir nokta var. Hatırlarsınız, zamanında İBB Süper Lig'e çıktığında Lescon giyiyordu. O hani Fener'i turkuaz forma giymiş halde yenmişlerdi de, sezon sonuna dek giymediler bir daha falan. Şimdi seneler sonra tekrar 1. Lig'deler ve onları yeniden Lescon'larla görüyoruz. Sanki "ee hacı, biz zamanında buradan ayrılırken üstümüzde Lescon vardı, madem geri döndük yine Lescon olacak..." der gibi.


Lescon'a döndüler ve onları artık sadece "dümdüz ve tek renk" formalarla izlemiyoruz. Kombinasyon yine yok sayılır gerçi. Ama en azından renkler birbirleriyle kullanılmış, bazı tasarımlar denenmiş. Süper Lig'de yer aldıkları 6 sezon boyunca, neredeyse HEP dümdüz formalar giydiler. Bembeyaz. Masmavi. Tupturuncu. "Öeh" dedirtecek kadar vardı.

Şu lacivert bayağı hoş mesela. Armanın ortada olması, renklerin uyumu falan. 2-3 yıl önceki Nike'ın "Victory"lerini hatırlatmasına rağmen hani.


16 Aralık 2013 Pazartesi

Sup


City'in 14-15 sezonu forması diyorlar. Bu İngilizler formalara meraklıdır, takarlar kafaya. United'dan çıkma formayı pek hoş karşılamayabilirler.


Nike'ın bu yakalı kalıbının çok varyasyonu var. Aynı forma gibi gözükse de detaylar genelde farklı oluyor. Yakadaki düğme, yakanın genişliği, alta doğru uzunluk farkı vs... ufak detaylar ama bu kalıbın uzunca süre devam etmesini sağlıyor. Benim de en beğendiğim kalıbıdır, City'nin forması da oldukça güzel duruyor. Ama tabi konudan çok sapmazsak malum sebepten umarım değiştirirler bu formayı. (Gerçi neden umuyorsam)

Ayrıca geçen seneki Umbro formalarına benziyor. Az değişiklik istiyor sanki...

15 Aralık 2013 Pazar

13 Aralık 2013 Cuma

Rüştü


Şu neydi ya? Maç saati Tivitre'de değildim, elbet birkaç kişi "o ney la?" çekmiştir. Ben maç bitene kadar şaşırıp durdum. Bir de "görünüşe bakılırsa" forma Umbro. Şu anda bazı sebeplerden dolayı diğer formalarına bakıp herhangi bir yorum getirme şansım yok, ama nasıl oluyor yani? Nasıl bu adamlar, bu formayı başka markayla giyebiliyor? Kıbrıs'takiler gibi falan mı acaba? Malumatı olan arkadaşlar varsa yardım bekliyoruz.


12 Aralık 2013 Perşembe

10 Aralık 2013 Salı

Cemre

Bugün de Başkalarının Sakatladığı Çocuklar'dan gidelim. Bu kez Belöz:

Uzun zamandır seni az-çok tanıyorum. Sahada an oluyor, ben bile tanıyamıyorum, acaba sen misin diye şüpheye düşüyorum.

Ben şüpheye düşerken, sen nasıl düşmezsin? Bu normal. Benim annem-babam şüpheye düşerken, sen nasıl düşmezsin?  Sahanın içinde çok farklı bir kimliğe bürünüyorum; beni biraz antipatik yapıyor. Bu bir gerçek. Ama şunu da söyleyeyim: Bu benim kendimi tam olarak maça verdiğim anlamına da geliyor. Bu demek değil ki, gideyim adamların kaşını, gözünü, burnunu kırayım. Agresif futbol benim tarzım, beynime böyle yerleşti. Bu eğer böyle süregelmezse futbolumda kısıtlamalar yapmak zorunda kalıyorum. Bu da benim sahadaki güvenimi düşürüyor.

Altyapıda oynarken çok yavaş, tembel biri olduğun söyleniyor. Şimdi acayip hırslısın. Saha dışında çok sakin, saha içinde çok agresifsin. Bu değişimler nasıl oluyor? Neden bu kadar tezat?

Tezat değil de, çok fazla futbol üzerine kilitlenmişim. Tamamen toplumun şu an hedef olarak gösterdiği tek bir yer var: futbol ve futbolcu. Böyle olunca insanların bakış açıları, hatta birinin yolda ters bakması bile saha içinde etkileyebiliyor. Ben de düşünüyorum, "Adam neden böyle baktı?" diye.


9 Aralık 2013 Pazartesi

Sageata


Dün gece televizyonda dolanırken Ntvspor'da eski Gs-Juve maçlarına denk geldim. 98-99 ve 03-04 ilk tur gruplarındaki maçları derlemişler, Güntekin sunuyor programı. 03-04'te Almanya'da oynanan maç... İlk yarıda adamlar 4-5 tane çok net pozisyon kaçırıyor, sonra Şükür'ün golleri falan. O maç Berkant'ın da bizdeki sayılı çok iyi maçlarındandı. İzleyen çoğu Galatasaraylı "Ah be..." çekmiştir içinden. Ben de çektim. Keşke "olsaydı".

Birkaç saat geçti. Kitaplıkta Oray Eğin'in Başkalarının Sakatladığı Çocuklar'ı gözüme çarptı. Okuyalı bayağı zaman olmuştu, bir daha göz atayım dedim. Kitapta "Almancılar" bölümünde Berkant röportajı da var. Hatta Radikal'de ilk yayınlandığı zamandan hatırlıyorum, o da başlıktan aklımda kalmıştı: Berkant Über Alles. Yazının son paragrafı şöyle:

"Bir gün ben Galatasaray'dayken İstanbul'da Bayern Münih'i 2-0 yeneceğiz ve gollerin ikisini de en atacağım" diyor, "onu isterim". İstanbul'daki geçici evini toplayıp çok sevdiği İspanya ya da İngiltere'deki ikametgahına geçmeden önce bu maçı izlememiz şart.

8 Aralık 2013 Pazar

Freiburg


1. Lig'de (2. Lig?) güzel/orijinal formalar görmeye devam. Bir de çorapların tonunu tuttururlarsa, tam olur.

Süper Lig'de Errea giyen takıma ihtiyaç var, çok acil.

7 Aralık 2013 Cumartesi

KARA


Bugünkü Galatasaray Formaları başlığımızı esas tezgah olan Lappappa'ya yazıyoruz (Ana gemi). Patron 2 günlüğüne dükkanı emanet etmiş, biz de üzmüşüz onu. Hem gönül alma, hem de 2 blog işini tek seferde halletme açısından böyle uygun gördüm.

Galatasaray dün akşam tarihinde pek de rastlamadığımız bir kombinasyon ile sahaya çıktı. Tabi ki yine rakip beyaz forma, beyaz şort, beyaz çorap ile geldiği için ev sahibi takım formasını değiştirmek zorunda kaldı (!) Bu sene kendi sahamızda lig maçlarında henüz parçalı altına, beyaz şort-kırmızı çorap giyemedik (doğru kombinasyon). Anadolu takımları umursamamaya, biz de uyarmamaya devam ediyoruz. Bu hafta 7. hafta oldu (+ 1 kupa).

Yalnız artık Galatasaray'ın da canı sıkılmış olacak ki, değişik kombinasyonlar deneyip duruyor parçalısının altına. Geçen; siyah şort,çorap giydi, bu hafta ise daha da bir saçmaladı. Parçalı altına kırmızı şort-siyah çorap... Aslında böyle kombinasyonları severiz, fakat iç sahada kabul edilemez tabi ki.



Peki Galatasaray bu kombinasyonu geçmişte kullandı mı? Çok saçma ki evet. Galatasaray 1908 ve 1950 yılları arasında parçalı formasının altına siyah çorap giyerdi zaman zaman. Beyaz şort ile kombinlerdi genellikle. Ancak çok nadir de olsa bu dönemde kırmızı şortunun altına siyah çorap giydiği de oluyormuş. Elimizde bu örneğe uygun tek fotoğraf var, o da olmasa belki bilemeyecektik (tahmin edebilirdik gerçi). Fotoğrafa göre 1940 ile 50'li yıllar arasında bu kombinasyon kullanılmış. Eşref Aykaç ve Salim Şatıroğlu bu fotoğrafta yer alan futbolcularımız.

Son 2 senedir değişik şeyler görüyoruz, kombinasyonlar hoşumuza gidiyor. Fakat bunları deplasmanda yapmalıyız, iç sahada olmaz bu işler. Rakip öyle gelmiyorsa, gerekiyorsa kendi şortumuz ve/veya çorabımızı giydirmeliyiz. Diretmeliyiz... Eşgüdüm toplantıları ne boka yarıyor? Kulüp daha önlem almasın, akıllanmadılar 8 maçtır. Millet kafasına göre geliyor.

PS: Teğmenim özür dilerim.

6 Aralık 2013 Cuma

El-I Kol 15



Triplere bak amına koyim.

1 Aralık 2013 Pazar

30 Kasım 2013 Cumartesi

Nerden Nereye 133







Bonus 1: Okuyunuz.

Bonus 2: Maç ya da program harici muhabbetlerine denk gelmek zor böyle adamların. O açıdan mühim.


29 Kasım 2013 Cuma

Zeytinyağı


Sezon başından beri Fenerbahçe Ülker'in formaları hakkında 2 satır yazayım diyordum. Hani "kazanırsanız bu formalarla mı Euroleague kazanacaksınız" falan. Ben bahsedene kadar, adamlar Nike'la anlaştı, halletmiş oldu. Bayağı güzel oldu, sonuçta mesele şu yani. Bundan sonra sahada izlerken, üstlerinde oyunlarına yakışır ekipmanlar göreceğiz.

Tabii kısa bir süre sonra tekrar çubukluya dönmeleri de ekstrası. Şu ne ya, lacivert üstüne ince sarı çubuklar. Bir de geçişli falan.


28 Kasım 2013 Perşembe

Estevez


Flamini'nin geçen maç uzun kollu formasının kollarını kesmesi Arsenal camiasında problem yaratmıştı. Neden yaratsın değil mi, oluyor öyle şeyler. Oyuncu rahatsız oluyorsa yakayı kesiyor, kolu kesiyor, ya da işte içine dar içlik giyiyor vs... Ancak Arsenal'de durum farklıymış. Öğrendiğimde hadi lan deyip fotoğraflara baktım, ama aksine rastlamadım hakikaten, en azından bakabildiğim kadarıyla.

Mevzuyu bilmeyenlere özet geçelim. Flamini uzun kollu formasının kolları kesip kısa kollu hale getiriyor, maç sonu Wenger, "böyle şey olmaz, uyarılacak" diyor ve "bir daha öyle bir şey yapmayacak" diye de ayarı veriyor. İlk bakışta formaya saygısızlık, Arsenal forması kesilir mi ulen tarzı bir sebepten bu atarlanma oldu sanıyoruz ama durum daha da ilginç ve güzel.

Arsenal geleneklerine göre takımın kaptanı o maç hangi formayla çıkıyorsa takımın tamamı da o formanın aynısını giymek zorundaymış. Yani kaptan uzun kollu forma giyiyorsa takım o maç sike sike uzun kollu forma giyecek, kısa kollu ile çıkacaksa dona dona da olsa kısa kollu ile oynayacakmış. Takım kaptanına verilen ekstra saygı ve güzel bir forma geleneği, insan öğrenince zaten hayran olduğu forma delisi İngilizler'e daha da bir hayran oluyor.


Flamini bunu nasıl atlamış onu bilemiyoruz, herif orada epey mesai harcadı sonuçta. Eskiden uyuyormuş bu kurala, giymekten hoşlanmıyorum dese de geçmişte epey maça bu sebeple uzun kollu forma ile çıkmış. Artık hanımı varsa ona mı atarlandı da kafası attı, yemiş azarı oturmuş.

Not: Kıvırmak serbestmiş.