21 Eylül 2013 Cumartesi
20 Eylül 2013 Cuma
19 Eylül 2013 Perşembe
18 Eylül 2013 Çarşamba
Nog
Daha önce birkaç kez lafı geçmişti, doğru düzgün fotoğrafı olmadığıyla ilgili. Tesadüfen gördüm bunları. Kayıt düşmüş olalım, dursun kenarda. İkisi o sezonki Valencia deplasmanından, ikisi Gökhan Keskin'in jübilesinden. Ben hiç giyilmedi falan gibi biliyordum, varmış meğer. Bir de bunlar hariç, sezon başı çekilen takım fotosunda giyildiğini hatırlıyorum. Ordan aklımda kalmıştı.
Bu kırmızı, geçen sezonki kırmızı formadan önceki son kırmızı olma özelliğini taşıyor, o var.
Bu da daha eskilerden, hatırlayan çıkar - yine Valencia maçı yalnız:
Bu kırmızı, geçen sezonki kırmızı formadan önceki son kırmızı olma özelliğini taşıyor, o var.
Bu da daha eskilerden, hatırlayan çıkar - yine Valencia maçı yalnız:
16 Eylül 2013 Pazartesi
Ante
Dün Biz'i okurken, şu satırlara rastlamıştım:
"Bu, aklımın alamayacağı bir şey. zekaları ne kadar kıt olursa olsun, böylesi bir yaşamın, yavaş da gerçekleşse bir kitle katliamı olduğunu anlamalıydılar. Devlet (insanlık adına) tek bir bireyin öldürülmesini yasaklıyor, ama her gün milyonlarca kişinin yavaş yavaş öldürülmesine karşı çıkmıyordu. Bir kişiyi öldürmek - başka bir deyişle insanların toplam yaşamlarından elli milyon yıl azaltmak suç değildi. Bu gülünesi bir şey değil midir? Bugün on yaşındaki herhangi bir çocuk, bu matematiksel ahlak problemini yarım dakikada çözer, ama onlar bütün Kant'larına rağmen çözemediler - Kant'lardan hiçbirinin aklına bilimsel bir ahlak sistemi kurmak gelmedi - çıkarma, toplama, bölme ve çarpma üzerine kurulu bir ahlak sistemi."
Bugün ise, birkaç saat önce şunu gördüm Tivitre'de:
(AA) -- RIA Novosti ajansının haberine göre, olay, Rostov-on-Don kentinde küçük bir dükkanda meydana geldi ve tartışma yumruklaşmaya dönüştü.
Haberde, tartışan taraflardan birinin öldürücü olmayan küçük silahıyla diğerine defalarca ateş ettiği, yaralanan kişinin hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtildi.
Silahın plastik mermi veya kurusıkıyla çalıştığı ifade edilirken, tartışanların kimlikleri hakkında bilgi verilmedi.
Tartışmaya, Kant'ın hangi görüşünün neden olduğu ise bilinmiyor.
---
Fazlasıyla tuhaf.
15 Eylül 2013 Pazar
İmes
-Tamam da kaptan yanlışlıkla bindim, görevimiz var ne olur indiriversen?
+Bana sordun mu kardeşim binerken "Bu araba Hereke'de durur mu?" diye?
-Tamam bir daha olmaz ama şimdi indir beni kaptan.
+Hayır kardeşim indiremem kusura bakma!
Daha sonra indirebileceği ilk durakta durdu ve arka kapıyı açtı şoför. Adam arka kapıdan indi ve... polismiş. Şoför de aynadan baktı ve o anda farketti polis olduğunu. Araba tekrar harekete geçerken etrafındakilere sitemli bir şekilde "Söylesenize ya bana adamın polis olduğunu." gibi şeyler geveledi. Sonra kendi kendine, "Yahu sen desene 'ben polisim indir beni' diye ben de indireyim seni, Allah Allah ya." diye devam etti. Sonra şefini arayıp "Abi adam Hereke'de inmek istedi, indirmedim. Sonra bi' indirdim meğer polismiş." diye durumu anlattı. Hani haberi olsun diye. Bu arada etrafındakilere hala söylenmeye devam ediyor ve otobüsün içinde bir polis daha var, yanımda ve ayakta.
Şu 15 dakikalık olay neresinden tutarsanız tutun faul, ofsayt, hatalı yürüme, penaltı. Ülkenin durumunun özeti adeta. Çıkarılacak 50 tane ders ve ironi var. Onları da size bırakayım.