Dün Trt 3'te Barça-Bilbao, Süper Kupa 2.maçı vardı. İspanyolların bu konudaki uygulama ilginç. Kral Kupası finali tek maç, Süper Kupa 2 maç üzerinden oynanıyor. Hem de aslında bir taraf fasulyeden oynarken. Neyse.
Maçı sunan abimiz Tansu Polatkan. Hani bu işlerin ülkedeki öncülerinden ve ustalarından. Ben doğdum doğalı sesini duyarım. Geçenlerde İletişim'in çıkardığı Dünya Kupası isimli kitapta Okay Karacan mesela, onun üstündeki emeğinden bahsediyordu, yazısında. Tamam, eyvallah. Öyle bir adamın yetişmesinde emeği varsa ne güzel. Başka bir sürü vardır eminim spor basınında. Ama bu adam, ya da bu adamlar bu işi BİLMİYOR. Ona rağmen yıllardır bir şekilde devam ediyorlar. Yaşları da Allah bilir kaç. Lig Tv'de de örnekleri çokça var.
Abi isimleri yanlış biliyor, şu anda Dünya'nın en gözde futbolcusu olan adamı sahada tanıyamıyor, alakasız biriyle karıştırıyor. En ufak bir heyecan emaresi yok. Dümdüz anlatıp geçiyor. "Nou Camp" diyemiyor. Eto'o'yu Juventus'lara gönderiyor, ve daha bir sürü şey. Söyleyeceklerimin bir kısmını da Ekşisözlük'ten bir entry ile açıklayayım:
" 'bitse de evime gitsem, hay koyiim böyle işe, memur adam pazar çalışır mı' zihniyetini anımsatan bir anlatımın, bir insanı futbol izlemekten nasıl soğutacağının en iyi örneklerinden birinin sergilendiği bir müsabaka olmaktadır. nerelerdesin levent özçelik"
Ki Levent Özçelik bile arada eleştiri alır anlatımı hakkında, onu bile aratıyorsa bu abi, gerisini siz düşünün. Bundesliga da Trt'de mesela, yazık yani. Yalçın Çetin bildiğim kadarıyla müdür oldu spor bölümüne, daha az maç anlatacaktır sanırım. Geçen sene Kral Kupası'nı anlatan eleman da "Xavi Alonso" demişti mesela...
Büyük ustalar, emekleri var şudur budur ama, hayır. Bu adamları bir şekilde pasifize etmek gerek artık. Eğer dünkü maç, hayatında izlediği ilk futbol maçı olan bir küçük çocuk vardıysa, muhtemelen bir daha futbolla en ufak alakası olmayacaktır. Hem de bir Barcelona maçı olmasına rağmen.