Dans

(Fritz Fassbender'i -eskiden- Tivitre'den, şuradan ya da şuradan hatırlıyorsunuzdur. Kendi bloglarında pek yazmıyor artık ama "March Madness" için uzunca bir yazı hazırladı. Yayınlaması da bize kısmet oldu. Buyrun.)

Yılın “o” dönemi geldi. Amerikalıların “bracket” geyiğiyle kafayı kırdığı, koleji geçtim basketbolla bile genel olarak ilgilenmeyenlerin bile girdikleri her Amerikan sitesinde NCAA turnuvasıyla ilgili haberlere, yorumlara denk geldiği, “march madness” ve “big dance” keyword’lerinden kaçmanın pek mümkün olmadığı dönem. Dün gece ve bugün oynanacak dıravdan birinci tur maçlarını saymazsak kolej basketbolunun düğün halayı (big dance’i “büyük dans” diye çevirecek değiliz) Perşembe günü oynanacak maçlarla başlıyor. Herkes halay başı kim olur, kim halayın ritmine dayanamadan beklenenden önce masasına döner, kim “ya yok ben bilmem oynamayı” derken “ya gel biz biliyoz da mı oynuyoz” denilip kaldırınca süpriz yapıp pistin tozunu attırır, kim Adnan Şenses tarzı ceket yıkama hareketiyle düğünün neşesi olur heyecanla tahminlerini yapıyor, bracket’larını hazırlıyor.

Ben de tam bir Amerikan uşağı ve mandacı olduğum için bi an için kütüğün Yozgat’ta olduğunu unutup bu geleneğe dahil oldum. Yazının sonunda kendi tahminlerimi içeren bracket var fakat önce “bu sene ben de turnuvayı izleyeyim diyorum ama bi dolu maç var, hangisini izleyecez, hangi takımlara dikkat edecez, hangi topçuları takip edip yarın öbür gün profesyonel olunca “hey yavrum ben bunun şu kadarki halini bilirim” diye ahkam kesecez” diye düşünen varsa onlar için kendimce bi preview hazırladım. Özel sempati duyduğum takım ve topçulara kıyak geçip sonunda haksız çıkma hakkımı gizli tutuyorum tabii. “İzlenecek maçlar” kısmında oynanması kesin olan ikinci tur maçlarını yazdım, esas eğlence sonraki turlarda başlıyor ama eşleşmeler belli olmadığı için olasılık üzerinden konuşmak istemedim. Onlar belli olunca da update yaparız duruma göre.



ORTABATI GRUBU

İlk bakışta en civcivli grup bu gibi görünüyor. Louisville ve Duke en güçlü Final Four adayları gibi görünse de Oklahoma State, Saint Louis, Oregon, Michigan State, Creighton, Cincinnati, Colorado ve Missiouri gibi takımlar da büyük rekabete neden olacak. Neredeyse hepsi iyi savunma yapan takımlar olduğu için çok çekişmeli maçlar çıkacaktır ortaya. Yine de Final Four’a gidecek takımı belirleyecek maç Louisville ve Duke arasında oynanıp bileti alan Louisville olacak diye tahmin ediyorum. Geri kalan takımlar arasında her tür sonuç çıkması mümkün, en çok upset potansiyelli maçlar bu bölgede oynanacak gibi görünüyor. Özellikle Oregon – Oklahoma State arasındaki ilk maç normal sezonun yıldızlarından Marcus Smart’ı üzebilir. Bölge sıralamasında 7. olan Creighton da dengeli kadrosu ve skorerleriyle turnuvanın büyük sürprizlerinden birini yapıp Elite 8’e kadar ilerleme potansiyeline sahip (muhtemelen son 32’de Duke’a elenecekler ama geçebilirlerse bi anda Louisville’in karşısında da bulabilirler kendilerini).

Hangi maçlar izlenir?

Oklahoma St. – Oregon; İkinci turun en sürprize açık eşleşmesi. OSU Marcus Smart gibi sezonun en çok konuşulan oyuncularından birine sahip olması ve sezon içinde kazandığı sürpriz maçlarla sene boyu hep radarda olan bi takımdı. Markel Brown, LeBrayn Nash gibi skorer desteçileri de var. Fakat tecrübesizler. Temel parçalardan en tecrübeli isim üçüncü yılını yaşayan Brown. Karşılarındaysa Singler ailesinden E.J’in tecrübesiyle sırtladığı Oregon var. Çok tecrübeli bi takım Oregon. Üstelik OSU’nun pota altı zayıflığından faydalanacak Arslan Kazemi gibi enerji deposu bi topçuları var. Ben yine yetenek farkıyla Smart’ın takımını daha şanslı görüyorum ama bu turdaki en zevkli maçlardan biri olacağı kesin. Oregon’un freshman oyun kurucusu Artis’le OSU’nun freshman yıldızı Smart eşleşmesi de ilgi çekici.

Colorado St. – Missouri; İki sert ve fizikli takımın maçı. Çok dengeli bi eşleşme var ortada ama Laurence Bowers gibi çok yönlü bi oyuncuya ve Alex Oriakhi gibi bi uzuna sahip Missouri’yi daha önde görüyorum. İki takım da çok iyi ribaundçılardan kurulu, Missouri hücum ribaundlarında denge sağlayamazsa Colorado öne geçebilir.


Bu çocuk okur.

Bin yıl geçse de kolejli topçulara yapmaktan sıkılmayacağım espriyi dikkat kesilmek gereken topçuları önereceğim başlıkta kullanmaktan kaçınmadım. Drafttan seçilme ihtimali yüksek olup, NBA topçusuna dönüşme potansiyeli olan isimleri değerlendirecem sadece burada. Seçilmesi düşük olan Avrupa yolcusu isimlereyse kısmetse yazının ikinci bölümünde değerlendirecem. Onun için kardeş blog Şanlı Spurs’e ara ara bakmakta fayda var (konuk olduğum blogda başka bi blogu kardeş ilan ediyorum evet).

Marcus Smart / Markel Brown (Oklahoma State): Smart olağan şüpheli. Sezon boyu herkes bir şekilde adını duymuştur. Müthiş bir fiziği var, 94’lü olmasına rağmen oyun zekası yüksek, istatistik kağıdının her yerini dolduruyor. Çok top kaybı yapması ve şut isabeti gibi eksik olduğu noktalar da var ama bu yaşta lider karakter göstermesiyle potansiyeli yüksek. Markel Brown’sa kenardan gelecek skorer arayan takımların radarında olabilecek bi isim. Çok çabuk ve potaya gidebilen bi isim. Her sene kendini geliştiriyor, uzun vadede iyi bir rotasyon oyuncusu olabilir. Kendisine pozisyon yaratıldığında çok iyi bi şutörken kendisi karar verici konumundayken etkisizleşiyor. Kısa boyu düşünülünce bu özelliğini geliştirip daha iyi bi pasöre dönüşmesi şart.

Gorgui Dieng / Russ Smith (Louisville): İsminden de anlaşılacığı gibi Dieng sınıfının en üst düzey savunmacı uzunlarından biri zira “Dieng” gibi bi soyisimle kötü savunma yapmak imkansız. Fakat elbette iyi savunmacı atletik uzun kavramının gereği hücumda henüz çok zayıf. Yine de her takım potayı savunan ve özel bi atletizme sahip uzun ister takımında, Dieng de uzun bi turnuva geçirmesi muhtemel takımıyla draft piyasasını artırıp 15-20 arası bi yerden seçilecektir.

Russ Smith aslında seçilmesine ufak ihtimal olarak bakılan bir isim ama Louisville’in en kötü Elite 8’e kadar gideceğini düşünürsek dikkat çekip radara gireceğine inanıyorum ben. Brown gibi o da kenardan gelip maçın akışını değiştirsin diye kullanılabilecek bi skorer. İnanılmaz çabuk, hırslı ve mücadeleci, dripling becerisi yüksek. Fakat sınıfındaki çoğu oyuncu gibi NBA için pozisyonsuz bi oyuncu. 1 numara oynamak için yeterli saha görüşüne ve pasör özelliğe sahip değil, 2 numara içinse çok kısa ve kalıpsız. Yine de skor bulma yetisiyle iyi bi turnuva geçirip kapağı bi takıma atabilir. Olmadı bi sene daha okulunda kalıp seneye Avrupa’ya yol alır.

Doug McDermott (Creighton):McDermott sınıfının en enteresan isimlerinden biri. Aslında fiziksel olarak klasik bi vaka; NBA’de 3 numara oynamak için çok ağır, 4 numara oynamak için çok kısa. Fakat onu özel kılan oyun bilgisi ve müthiş verimli skorerliği. Klas bi post oyunu var, üstüne müthiş bi catch and shoot üçlükçüsü. Çok da iyi bi ribaundçı. Soru işareti, NBA’de o boyuyla fark yaratan pota altı oyunlarını uygulayabilecek mi, hantal yapısıyla perdeden perdeye koşup boş üçlük şansı bulabilecek mi? Eğer bunları yapabilirse savunmada takımı onu bir yerlere bir şekilde saklama imkanı bulur. Yapamazsa yeteneklerine çok yazık olacak. Orta sıralardan eli yüzü düzgün bi takıma gidip iyi bi koçun eline düşer inşallah.



BATI GRUBU

Bu grubu hızla geçecem zira sezon boyu en az izlediğim takımlar bu bölgede toplanmış durumda ve daha da mühimi yazdıkça sıkılmaya başladım, küfredip yazmaktan vazgeçmeden hızla bitirmem lazım. Uzmanlar Gonzaga’yı bu bölgenin Final Four’a en yakın takımı olarak görüyor ben Ohio State’i daha şanslı buluyorum. Gonzaga pek dengeli bi takım değil, çok fazla uzunlara bağımlı bi yapıdalar. Tabii bunda Gonzaga’yı Ohio State’e göre az izlemiş olmamın ve güçsüz bi konferansta olmalarının da payı var.

Hangi maçlar izlenir?

Wisconsin – Ole Miss; Çok çekişmeli bi maç olur mu bilmem ama turnuvaya ilgi gösteren herkesin izlemesi gereken bi adam var bu maçta; Marshall Henderson. Sezonun en tartışmalı oyuncusuydu, muhtemelen bu turda elenecekleri için onu izlemek için tek şans bu. Wisconsin de Brust – Evans – Berggren üçlüsüyle sürpriz yapıp Sweet Sixteen’e kadar gidebilecekleri eşleşmelere sahip bi takım. Üçüncü tur öncesi durumlarını görmek güzel olur.

Bu çocuk okur.

DeShaun Thomas (Ohio St.): McDermott için yazdığım herşeyi ribaund hariç Thomas’a uyarlayabiliriz aslında. Kolej seviyesinde özel bi skorer fakat kısa ve hantal. Benim çok tuttuğum bir oyuncu değil ama Amerikalılar seviyor, bi takıma muhakkak kapak atacak turnuva sonrası. Tuttuğum bi oyuncu değil dedim ama bu seviyede ve bu bölge takımlarına karşı şov yapmasını bekliyorum, orası ayrı.

Kelly Olynyk (Gonzaga): Benim tutmadığım ama Amerikalıların prim verdiği bir başka adam. Çoğu kişiyi etkileyen şey oynamadan geçirdiği bi sezondan sonra gösterdiği gelişim. Hakkaten hücumda o kalıpta bir uzun için top hakimiyeti çok iyi, skor bulmada sıkıntı yaşamıyor fakat çok ağır ve iyi savunmacı değil. Blok tehdidi olmayan bi pivotlardan komple tiksiniyorum. Jeff Withey gibi bi yiğit alt sıralardan seçilecekken Olynyk lotodan gidecek gibi duruyor. Hayat zalım.



GÜNEY GRUBU

Jeff Withey demişken geldik bu sene en ümitli olduğum takımın bölgesine. Bu yılın Kansas takımına özel bi sevgim var, bu sene neredeyse Chicago Bulls’tan bile çok maçlarını izledim. O yüzden önyargılı olabilirim ama Indiana ve Louisville’le beraber en dengeli takım olduklarını düşünüyorum ve şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak görüyorum. Çoğu NCAA uzmanıysa hayal kırıklığı yaratacaklarını düşünüyor ama aynı fikirde değilim. Tabii önlerinde diğer şampiyonluk adaylarına göre çok zorlu bi yol var. Final Four’a kadar North Carolina, Michigan, UCLA, Georgetown gibi takımlarla oynamaları gerekecek. Bu açıdan Ortabatı’dan da zorlu maçlar oynanacak üçüncü turdan itibaren. En mühim yıldız adaylarının toplandığı bölge de burası.

Hangi maçlar izlenir?

North Carolina – Villanova: Sonraki turlarda müthiş eşleşmeler olacak bu bölgede ama bu turun en çekişmeli geçmesi beklenen eşleşmesi bu. Villanova sezon içinde çok mühim takımları yenip sürpriz yaptı, North Carolina da taraftar desteğiyle üçüncü tur kovalayacak.

Bu çocuk okur.

Ben McLemore / Jeff Withey (Kansas): Ben McLemore Shabazz Muhammed’in problemli sezon başlangıcı, Nerlens Noel’in sakatlığı derken Marcus Smart’la birlikte sezonun en dikkat çeken freshman’i oldu. İlk beşin diğer parçaları son sezonlarını yaşayan çok tecrübeli bi takımda olması da etken bunda. Bence sınıfının en potansiyelli ismi. Pek önem atfedilmeyen 2013 draftından ileride bir yıldız çıkacaksa bu yüksek ihtimalle Mclemore olacak. 2011’in Kyrie Irving’i gibi beklentilerin düşük olduğu bi senede gelmek avantajlı olabilir.

Withey de Cody Zeller’dan sonra bence Alex Len’le beraber en klas uzunu bu senenin. Ağırlığı yüzünden büyük bir NBA oyuncusuna dönüşmeyecek belki ama onun gibi ne yaptığını bilen uzunları izlemek büyük zevk.

Shabazz Muhammed (UCLA): Sezona başlarken bir numaralı liseli olarak geldi lige. Usülsüz şekilde UCLA’le anlaştığının ortaya çıkmasıyla sezona sıkıntılı başladı ama sonrasında gayet iyi performans sergiledi. McLemore kadar verimli bir skorer değil ve pasör olarak da onun gerisinde ama gücüyle arayı kapatabiliyor. UCLA’den yasal olmayan şekilde para aldığı için ceza almasına rağmen bilmemkaç bin dolarlık Gucci çantayla dolaşması karakterine dair soru işaretleri yaratsa da iyi gününde izlemek büyük zevk.

Otto Porter (Georgetown): Bir diğer büyük potansiyel. Ligin en yavaş takımlarından birinde oynamasına rağmen istatistik kağıdının her yerini etkileyici rakamlarla dolduran, uzun kollarıyla düşmana korku salan bi isim. İlk yılında eleştirildiği konuları ikinci yılında en aza indirmiş olması da iş ahlakı üzerine bi fikir veriyor. Her takımın aradığı “tutkal” tarzı bi topçuya dönüşebilir.

Trey Burke / Glenn Robinson III / Tim Hardaway Jr. (Michigan): Burke izlemesi en çok zevk veren oyun kurucularından biri ligin. Hızlı, ilk adımı çok çabuk, şutları iyi ve onun boyundaki oyuncuların aksine hiç de fena pasör değil. Orta sıralardan Utah, hatta Rondo’nun dönüşünü düşünürsek Boston gibi bi takıma giderse kısa sürede etki yapabilir. Kötü senaryoda da bench’ten gelip skor verecek kısaya dönüşür.

Michigan’ın “oğul” winglerinden Glenn Robinson patlayıcılığı ve oyun zekasıyla ön plana çıkan bi isim. Şimdilik yetersiz bi dış şutu var ama 18 yaşında olduğunu düşünürsek bu üçlünün en potansiyellisi. Hardaway’lerin Tim JR da onun aksine şutuyla yaşayan bi kardeşimiz. Pek güçlü değil, ben pek özel bi tarafını da göremiyorum ama soyadı kanunu sayesinde ilk turdan seçilecek gibi görünüyor.

James Michael McAdoo (North Carolina): Tam anlamıyla bir geleceğe yatırım. Potansiyeli mevcut fakat iki üç yıl “pişmesini” beklemek lazım. Kolej için bile bazen çok ham kalabiliyor ama yetenekleri ve fiziğiyle fark yaratıyor.


DOĞU GRUBU

Güney enteresan bi bölge olmuş. Final Four adayları içinde Miami en kolay eşleşmelere sahip gibi görünürken normal sezonun en şekilli takımı Indiana Sweet Sixteen’de olası bi Syracuse eşleşmesiyle zorlu bi yola sahip. Onun dışında Montana, Bucknell, Davidson gibi pek izleyemediğim takım sayısı fazla olduğu için fikrini önemsediğim yorumculara kulak veriyorum. Miami çok beğenilen bi takım olsa da ben Indiana’nın Final 4 yapacağını düşünüyorum. En dengeli takım onlar. Butler, Marquette, Temple gibi takımlar ilk maçlarda güzel maçlar vaadediyorlar varlıklarıyla. Yine California benim ikinci turda sürpriz yapmasını beklediğim bir takım. Ayrıca Syracuse en sevdiğim oyunculardan James Southerland’e sahip, CJ Fair’le yakaladıkları uyumla Syracuse maçlarını özel olarak tavsiye ederim.

Hangi maçlar izlenir?

UNLV – California: California’da sevdiğim iki adam, Allan Crabbe ve Justin Cobbs olduğu için bu maçta sürpriz bekliyorum dedim ama Las Vegas bariz şekilde ağır basıyor. Bennet gibi bi yıldız adayına sahipler ve hızlı oynayıp iyi top gezdiriyorlar. California’ysa Crabbe ve Cobbs haricinde vasat, dış şutu olmayan oyunculardan kurulu. Yine de tecrübeleriyle son ana kadar savaşacaklarını düşünüyorum.


Bu çocuk okur.

Anthony Bennett (UNLV): Pozisyonsuz forvetlerden bir diğeri ama daha potansiyellisi. Pota altında nefis bi bitirici, her şekilde sayı bulabiliyor. Fakat – tabii ki – 3 için hantal 4 için kısa.

Cody Zeller / Victor Olapido (Indiana): Cody, Zeller kardeşlerin en potansiyellisi. Ben Tyler’ı da beğenen bi insan olarak ondan da ümitliyim elbet. Çok temiz bi skorer, bir beyaz uzun için gayet iyi bir atlet. Biraz güçlendiği takdirde iyi bi NBA uzununa dönüşebilir.

Olapido’ysa bu sene gösterdiği gelişimle adını en çok duyuran topçulardandı. Nefis bir savunmacı, müthiş bi atlet. Henüz yeterli olmasa da bu sene geliştirdiği catch and shoot yetisiyle de büyük potansiyel sahibi olduğunu gösterdi. Şutunu geliştirip patlayıcılığının yanına oyun zekasını da eklerse bu draft sınıfının en büyük steal’i olabilir (ilk 5’den seçilmediği takdirde elbet).

Michael Carter-Williams (Syracuse): Geldik benim pek beğenmediğim bi loto seçimi adayına. Uzun boyu ve kollarının yanında top hakimiyetiyle göz kamaştırıyor fakat hem çok kötü bir şutör hem de potaya gidemeyecek kadar güçsüz. Üst düzey saha görüşüne sahip olduğundan bahsediliyor ama bence aksine kritik anlarda hep kötü kararlar verip top kaybı yapıyor. En azından güçlenmedikçe uzun bi NBA kariyeri olacağını sanmıyorum.

Derken geldik uzun ve çileli bi değerlendirmenin sonuna. Yazarken farkettim, “Bu çocuk okur” bölümünde Mason Plumlee’yi atlamışız ama olur o kadar, hiç dönesim yok şimdi oraya. Dilerim ki eğlenceli bi turnuva olur, tahminlerimizin en azından bi kısmı tutar. Nihayetinde 600 küsur topçudan çok çok küçük bi bölümü NBA’e, yine küçük bölümü Avrupa’ya gidecek, geri kalanlar takım elbiselerini çekip iş arayacak. Nereye bağlayacağımı bilemedim ama sosyal bi mesaj veresim geldi bi an. Neyse, saatlerdir beyaz word sayfasına girmekten başım ağrıdı, buraya kadar saçmalamadan getirmiş olmak bile başarıdır. Hadi selamet, turnuvayı takip edecek olanlara iyi eğlenceler.

3 yorum:

Oğuzhan Arslan dedi ki...

ben aslında ncaa izlerken işin bu kısmını pek düşünmek istemiyorum, aldığım keyfi epey düşürüyor çünkü ileride bu adam 'nba arenasında ne yapar' sorusunu sormak. fakat şu sıralar her yerde nba severler için bu tarz yazılar ortaya çıkıyor, her takip ettiğim blogta-sitede bir tane var.

her neyse sonuç olarak işin usulüne uyup bende ahkam keseyim dedim oyuncular hakkında, sezon boyu ne yaptıklarını yeterince gözlemledim, kısmet bu postun altına girmekmiş yorumu, okuyan olur mu bilmem de hazır blogu kısa dönemliğine kapatmışken bir yerlere yazmak lazım. ha tabii zamanında adam morrison'ı forumlarda süperstar olarak lanse eden sizlerin çok sevdiği ve yakından tanıdığımız ismail şenol gibi burada bahsettiğim adamların beni dumura uğratmamasını diliyorum ( dumur dedim, siz anladınız )

mason plumlee için yazının sonunda değinmediğin için ah vah etmişsin ama bence çok yerinde olmuş. ben olsam yüksek ihtimalle:
mason plumlee: balon. yazar geçerdim. duke maçlarının çoğunu seyrettim, plumlee'nin topu aldığında nereden döneceğini bilecek kadar hakimim kendisine, fakat balon olacağı fikrim sabit. ncaa'e damga vurduğunu söylemek çok güç fakat duke için çok önemli bir yere sahipti, özellikle pota altındaki hücum varyasyonları çok çeşitli fakat klasik bir beyaz uzun en nihayetinde. sert rakipler karşısında eziliyor ( maryland maçı alex len karşısındaki gibi misal ) ileride bir şey olacağını sanmıyorum.

ben daha ziyade duke'te dikkat edilmesi gereken isim olarak seth curry'i tavsiye edebilirim, steph'in kardeşi olan bu genç arkadaşımız steph gibi temiz bir bileğe sahip. aile genlerinde var sanırım böyle kadife bilek olmak, çok iyi bir şutör ve oyun zekası çok yerinde. özellikle büyük maçlarda ortaya çıktığından turnuvada adından sıkça söz ettirecektir diye düşünüyorum, ileride ne olur sorusunu ona sorduğumda çok kararsız kalıyorum, yeteneklerini takdir ediyorum fakat duke tedrisatından çıkan kaç oyuncu var ki süperstar olabilmiş? haliyle onu izlerken ileride bu adam abisini geçer cümlesini kullanmamak, ilerisi için daha iyi.

big ten konferansı ise bu sene benim en favori konferansımdı, kurtların sofrası olarak nitelendirdiğim burada her koçu ayrı seviyorum. wisconsin'in bu seneki yazdığı 'peri masalı' ohio state'in her zamanki istikrarını sürdürmesi, michigan'ın eski günlerine dönmesi ve tekrar basketbolda heyecanı yakalaması, indiana'nın keza eski günlerdeki heyecanını yakalaması.. ve son olarak tom ızzo'nun elinde bu sefer çok yetenekli bir kadro olmamasına rağmen spartans deyince 'tom izzo varsa umut vardır dediğimiz' michigan state. her biri çok özel takımlar, yaptığım bracketta bu konferanstan dört takımı f4'e yazacaktım fakat böyle birşey tarihte oldu mu tam emin olamadığımdan, tarih yazmak istemedim ama bu seneki oyunlarıyla bunu hakettiler doğrusu.

bu konferanstaki takımlardan kim izlenir de, victor oladipo için yazıda yazılanlara katılıyorum. onu keşfettiğimde meşhur 'çok yanılan' mock draftlar 20'de falan gösteriyordu onu. ben ise bu adamın lotarya seçimi olmasını bekliyordum ki, büyük maçlardaki ( michigan state-michigan ) performansından sonra herkes onu oraya yazmaya başladı. magic'in onun için jordan-wade karışımı bir stile sahip demesi de mocklarda yerini iyice yukarılara taşıdı.

fakat cody için ben o kadar iyimser değilim, plumlee gibi balon olur deyip geçmek istemiyorum zira destekçi bulamıyorum arkamda. hansbrough kadar etki etmedi belki kolejde fakat ben ileride onun gibi olacağını düşünüyorum, bilmiyorum sanırım biraz da beyaz uzunlara karşı önyargılıyım ileride ne olur düşüncesinde. yinede bu seviye için gayet üst düzey, o yüzden izlenesi. yinede indiana hücumda pek topu içeri indirip oynamadığından topa yön veren ferrel daha çok dikkatinizi çekebilir, zeller daha çok kırıntıları toplayıp ekmeğini taştan çıkarsa da o da post oyununda fena değil fakat indiana hücumunda bunu çok görmedik sezon boyu.

Oğuzhan Arslan dedi ki...

yorum yazarken karakter sınırlaması varmış, sonradan farkettim bilsem bu kadar uzatmazdım fakat şunları da yazmıştım o yorumun peşine. bunları da yollayayım.

McAdoo bir yana UNC'de en çok dikkat çeken isim bu turnuva boyunca Hairston olabilir, sebebi ise adı Kobe olmadığı için ve kolejde oynadığı için çok haber olmasa da şu sıralar büyük fedakarlıklarla oynaması. eli kesik olmasına rağmen çok üst düzey oynuyor. bu sene north carolina'nın en güzel oyununu oynadığı miami maçında bir ara alev aldı, izleyince 'bu elindeki sargı yalan yaa' hissine kapılıyorsunuz. bu tarz fedakarlıkları hepimiz seviyoruz, haliyle ona da dikkat kesilmek lazım.

sanırım çok uzattım ama son olarak michigan'a değineyim, her ne kadar spartan olduğumu söylesem de objektif bakabiliyorum michigan'ın sarı yakalılarına.

trey burke, ileride benchten gelip iş yapacak adamdan çok bulunduğu takımı sürükleyecek bir oyuncu izlenimi veriyor onu her izlediğimde. ne yapıyor deyip devamını getirmek istemediğimden, ne yapmıyor sorusunu sorup gerisini boş bırakmayı tercih ediyorum onu anlatırken. fakat onunla ilgili benim en sevdiğim maçlar : ohio state ve michigan state maçları.

her ikisinde de maç son dakikalara kadar kopmamıştı ve her ikisinde de sahneye burke çıkmıştı. hücumda değil savunmada. ohio maçında son topta üçlük deneyen burke, kaçırdıktan sonra aaron craft'i ( ona da değinirdim de haddinden çok uzattım sanıyorum ) kovaladı ve onun turnikesine izin vermedi. yani o son şutu kullanmasa bile rakibine de kullandırmayan bir isim. son dakikalarda aynı savunma performansını michigan state maçında da gösterdi. üst üste iki hücumda çok kritik yerlerde topu çaldı ve kesti( berbat oynanan michigan state hücumu bunda etkendi ama olsun. ) yani bu adamda o süperstarlarda bulunan hırs var. 'bu çocuk kesinlikle okur'

ayrıca michigan izlerken, hırvat isme sahip olduğunu düşündüğüm ve araştırmalarımın devam ettiği nick stauskas'a da dikkat kesilin. ya da kesilmeyin, o zaten dikkati üzerine toplayacaktır yay gerisinden gösterdiği performansla.

neyse kimse yorum bölümünü açıp okumaz yüksek ihtimalle ama, okuyan kişi de sağolsun, varolsun, zevkli bir turnuva bizimle olsun.

Beercholic dedi ki...

eyvallah beyler.