O.M vs E.A


Normal sezonun üçte ikilik kısmını tamamladığımız şu günlerde halen daha hoca tartışması yapılması beni bu yazıya teşvik etti açıkçası. Girişler konusunda hep bir sıkıntım olduğu bir gerçek ama bu konuda yazmak  istediğim çok kelime olunca ve hepsi aynı anda akla gelince inanın kelimeler de iç içe geçiyor.
            
    Biraz geriye gidelim, çok değil Cemal Nalga olayı sonrası küme düşme riski yaşayan şubenin başına Oktay hocam gelmiş ve bir sezon içinde bildiğin level atlatmıştı bize. Özellikle o Banvit serisi, Shipp’in basketi derken futbol açısından “kara” sene olarak tabir ettiğim sene tek umut kaynağı olmuştu. Geçtiğimiz seneyi ise anlatmaya gerek bile yok, Olimpiakos maçı-Cska maçı-Barcelona geri dönüşü; “peri masalı” gibi maçlar oynanmıştı. Kendi düşünceme göre Shipp sakatlanmasa şampiyon da olurduk da o da olayın başka türlüsü işte. Konuyu dağıtmadan bu yaza gelelim; önce 3 yıl sözleşme uzatacağı açıklanıyor coachun, ardından sözleşme bekliyor; çeşitli gazetelerde karalama kampanyaları yapılıyor, küfür olayı Kızılyıldızlılığı derken bir şekilde geçtiğimiz yılın kendi adımıza villain karakteri Ergin hocamı takımın başında buluyoruz. Sonrası zaten taraftar arasında ayrışma, N’Dong’un “ne olur maçlara gelin.” türünden açıklamaları falan…
             
   Ergin hocam yönünden bakalım biraz da. Söylenenlere göre –ki doğru mu bilmiyorum- Beşiktaş’ı çalıştırdığı sene bile Gs Bonus kullanan ve bunu saklamayan birisi. Geçtiğimiz sezon 3 kupa almış ve şampiyon coach olarak tuttuğu takımın başına geçmiş, elinde fena olmayan bir bütçe de var. Takıma bakıyoruz Gordon-Domercant-Hawkins şu an Avrupa’nın sayılı 1-2-3 rotasyonlarından -ki çoğu el takımı 1-2-3 numaralarda totalde şöyle kaliteli adamlara sahip değil- Sene başı hazırlık turnuvasında olsun, kupada Fenerbahçe’ye olsun takır takır oynamış galibiyetler almış ama sırf geçtiğimiz sezon bizi elerken yaptığı hareketler hem de Oktay hocanın arkasından gelmesinden dolayı tepkiler var. Şimdi verilen tepkilere karşı kendi düşüşüncelerimi sıralayayım.

  Oktay hocaya haksızlık yapıldı.

     Evet yapıldı, hem de haksızlığın babası yapıldı hocaya. Ama “Oktay’ı kovun ben geleyim” mi dedi Ergin Ataman. Her zaman taraftar gözüyle bakıyoruz olaylara tepki veriyoruz ama bu takımları yönetenler her zaman yöneticiler, şu ayrımı yapamıyoruz işte. Biz Rijkaard’ın ikinci sezonu öncesi orta saha lazım kale öyle gitmez diye ağlarken son gün Misimovic çıkıyor Elano-Arda üstüne ya da Avrupa’da oynayabilecek forvet almalıyız derken Gio ile Jo geliyor. Elimizde olan şeyler değil, her ne kadar biz gönül versek de bu takımlar belli zümrelerin kendi kişisel düşünceleri ile yönetiliyor. Hatırlasanıza Melo ilk alındığında toplantıda olay olmuş, Liverpool hazırlık maçı öncesi Fatih hoca istifa aşamasına gelmişti; e orada istifa etseydi geçtiğimiz sezonu yaşayamayacaktık gibi gibi. Biz kendi kişisel-taraftarlık duygularımız gereği Oktay hocayı başarılı görürüz çünkü play out oynamış, düşme tehlikesi geçirmiş takımı tırnakla kazıyarak şampiyonluk favorisi haline getirmişti. Yönetim ne düşünür “biz Galatasaray isek şampiyon olmalıyız, olamadıysak başarısız bir takımız.” Olay bu işte, onlar için çok çok büyük önem taşımaz Oly-Cska maçı, sonuç olarak Efes de top16’da elendi biz de onlar ona dikkat eder. Bilgisayardan anlıyorsanız makine dilinde 1-0 lar vardır, doğru ise 1 yanlış ise 0. Yönetimler de o hesap, kupa varsa başarı var; yoksa yoktur.

      Ergin hocam iyi kötü bu takımın taraftarıdır. “Oktay’a haksızlık yaptınız, gelmiyorum.” diyemezdi o aşamada. Herkes kendini düşünsün, şöyle bir baktığımızda son senelere Fenerbahçe’nin şampiyon olamadığı sezonlarda şampiyon olarak Ergin Ataman ismi yazar, öncelikle bunu kabul etmek lazım. Deplasmandan ve 2-0 gerideyken seri çeviren de o’dur, 7 kişilik rotasyonla, kervanı yolda düzerek Beşiktaş ile şampiyon olan da o’dur. Hakkında söylenecek kötü neler olabilir. Geçen seneki “koyduk mu” molası mesela. Aforoz edilecekse buradan edebiliriz ama Bülent kaptanın kol yaptığı ortamda her şeyi normal karşılayabiliyorsun. Kibri mesela; zaten bir “direktörlük” yapıyorsan ve işinde de iyi olduğunu düşünüyorsan kibir normaldir. Şurada hepimiz eleştirmedik mi Fatih Terim’i de zamanında özellikle milli takımdaki son zamanlarında; kaç tane “o gelirse formamı asarım gidene kadar takımı uzaktan desteklerim.” diyen okudum o imzalama sürecinde. Sonrasında ne oldu görüyoruz şimdi. Taktiksel olarak eleştirebiliriz ki benim en en çok eleştirdiğim konu budur. Türkiye kupası maçlarını da canlı canlı izlediğim için daha net gördüm ki bazı şeyleri. Bazen hipnotize oluyor hoca, hepimizin istediği ve dilediği nedir; Khimki gibi Caja gibi doğru oynayalım, top dolaşsın p&r olsun vs. Bazen o kadar çok iso oynuyoruz ki Thunder maçı mı Galatasaray maçı mı izliyorum inanın ben bile anlamıyorum, tamam sene başında inanılmaz hücum gücü olan takım ne oynatsan oynardı; Domercant-Hawkins bi üçlük sokardı el üstü istatistik kağıtlarını yırtardık da bu adamların olmadığı zaman da bir b planı olmalı ki son günlerde yine şapkadan tavşanları çıkarmaya başladı. Bazen eleştiremiyorum da o açıdan, o kadar şanssız ki adam. Hawkins saçma sapan işler yaptı, Göksenin-Domercant bağları kopardı. Öyle şeyler okuyoruz ki ama sanki hocam hem torbacılık yapmış hem de adamların bağını kopartmış hem de İlkan’ı kaçırmış. Az tutarlı eleştiri yapalım ve yerine zamanına göre değerlendirelim. Lig maçında “Efes’i yenenler(!) parmak kaldırsın.” dendiğinde parmak kaldıran adam bu sonuçta biraz empati yapalım acımasızca eleştirmeden. Neredeyse ikinciye kurdu takımı son 2 ayda.


       Ha ikinciye kurdu derken Oktay hocaya verilmeyen imkanlar yüzünden nefret edenler var Ergin hocadan. O mu vermedi abi, yönetim giriyor orada da devreye. Adamcağız 4 numarada Savovic ile falan Cska’yı yendi ama elindeki bütçeyi de tutmayan Songaila-Lakovic’e harcadığı da karşı çıkılamaz bir gerçek.

     Daldan dala yaparsak bambaşka bir yola girdik sene başında, ince çizgi gibi. Uleb Cup’ta tutmadı bu kumar mesela Oktay hocam ince ince-temelleri sağlam ata ata bir noktaya çıkmaya çalışıyordu; şimdiki durum emeklemeden koşmaya benzedi maaşlar ödenemedi öyle olunca vs. vs.

    Empati yapalım dedim; rotasyonda minimum 25 dakika alacak 3 tane oyuncusu gitti takımın sezonu kapattı. Efes’i kötülemek için söylemiyorum da Gordon-Savanovic ve Keremlerden biri sezonu şu an kapatsa ne durumda olurlardı acaba yine de iyiyiz tüm olaylara rağmen.

    Gelelim son okuduğum ve cidden sinirlendiğim bi tweete. Oktay mahmuti ile Fatih terim bağdaştırılmış, Ergin ataman ile de Mustafa Denizli. Bu benzetme aleni olarak Fatih hocam’a haksızlıktır; Galatasaray tarihine haksızlıktır. Oktay Mahmuti’yi kime benzetebilirim diye düşünüyorum belki Lucescu. Ama Fatih Terim özel bir adamdır, kazandığı kupalar şampiyonluklar bir yana bu camianın insanıdır, divan kurulu üyesidir.

    Son olarak şunu da söyleyeyim, katıldığım görüşlerden de biridir bu. Geçen sene nefret ettiğimiz figürlere dilenmek zorunda kaldık, dilendiklerimiz-rüya sezonu yaşatanlar rakiplerimiz oldu. Maalesef bu böyle oldu ama ne Ergin hocam bunu sağladı ne de Oktay hocam, tamamen yönetimsel olaylar işte.

    Toparlamak gerekirse olumsuz olarak düşündüklerim taktiksel olarak bazen tıkanıklık yaşamak ve “koyduk mu” molası. Bence bunların hiçbiri “O BİZİM TAKIMIMIZ DEĞİL!!!!” seviyesine getirecek olaylar değil, o sahadakiler de Galatasaray forması giyiyor. İster kabul edersin ister etmezsin ama Ergin ataman da kariyeri ve başarıları ortada olan birisidir, yukardaki iki örnek dışında da bir terbiyesizliği ya da bir kötülüğü olmamıştır kimseye. Neden bu insanları 40-50 kişiye karşı oynamaya mahkum ediyoruz ki bu lüks niye? Basketbol zaten aidiyat duygularının pek olmadığı bir spordur, bu sene bizde seneye Fenerbahçe’de ya da tam tersi. Forma Galatasaray forması değil mi? Kupa kazanıldığında hangi müzede kalacak, Galatasaray müzesinde. Tarihte kimin adı yazacak? Galatasaray. E o zaman bir zahmet destekleyeceksin o takımı, “Lütfen gelin” dedirtmeyeceksin. Şımarıklık yani. Yönetiminlerin yaptığı hataya düşme, destekle takımı. Son 10 maç+play oflarda destekle bari. Unutulmasın ki final=Euroleague demek. 

1 yorum:

umutation! dedi ki...

Geçen seneye ait hiç unutamadığım bir olay da, beşiktaş'ta bazı oyunculara günde 3 4 antrenman yaptirilirken ergin ataman'in gıkını çıkarmaması -ya da medyaya öyle yansimamasi.

sırf yönetim midir burada suçlu olan, yoksa ergin hocanın da bir sorumlulugu var midir?