Wölfli

Enis Batur'un futbol ilgisine/sevgisine şaşırmak çok da garip değil gibi. Ama EB okuru bir futbolsever için bunu öğrenmek sevindirici. Hele bazı tercihler de sizinkiyle kesişiyorsa...

Şu röportaj, bu konuda en kapsamlısı olabilir. Roll'ün şu sayısındaki uzunca röportajda da futboldan söz açılıyor. "Müthiş tezlerim vardır, bana kalsın" gibi cümleleri var; muhtemelen o ara "entelektüel çevre"nin futbolla arasının iyileşmesi ve başka sebeplerden dolayı, pek futbol yazmaya yanaşmıyor gibi. İyi de ediyor belki.

Bu son günlerde kendisinin Ada Defterleri'ni okurken, yaz sonuna doğru Galatasaray maçlarından da bahis açıldığını fark ettim. O ara izlenen sezon başı maçlarıyla ilgili ufak yorumlar. Defter, 2005, 2006 ve 2007 yazında ilki Büyükada, diğer ikisi Heybeliada'da yazılan "günlüğümsü" yazılardan oluşuyor. İlk sefer kısa olduğu ve (sanırım) sezon başına denk gelemediği için, orada bir temas yok. Ki şampiyonluk sezon olduğu için, az da olsa oralarla ilgili yorum olsun isterdim açıkçası, kısmet. Başka yerlerde Galatasaray (ya da futbol) ile ilgili pek böyle Enis Batur cümlelerine rastlamamız zor olduğu için, bunları derlemek hoş olabilir diye düşündüm.


-- 2006

14 Ağustos: (...) Gece kızlar bir başlarına emeğe gittiler, ben Orası Burası'ya demir atıp Galatasaray-Kayseri maçını izledim, küçük bir rakı sofrası kurup. Hayrettir, fena oynamadık, 4-0'la aldık maçı.

10 Eylül: Maçlar tatsız geçti. Galatasaray inişte. Rıdvan Dilmen bir cümlede özetledi: "Galatasaray futbol oynamıyor." Doğru, dökülüyordu takım. Çarşambaya Bordeaux maçı, sonra derbi, sonra gene Avrupa maçı, bir tansık gerçekleşmezse kriz lök gibi çöker yakında. Yedi resmi maçta beş beraberlik, üç kaçan penaltı. İlk kez Gerets'i böyle şaşkın görüyorum.

24 Eylül: (...) Dün gece bir kalabalık vardı ayrıca; Orası Burası'da Galatasaray-Trabzon maçını izleyerek (mevsimin ilk yenilgisini aldık çaresiz bir oyun sonrası) yemek yiyorduk, boş iskemle yoktu. Yiğit gelecekti, gelemedi. Bir şey demiyor ya, Tülin dehşet sıkılıyor olmalı maç gecelerinde; hele bir de işler iyi gitmiyorsa, ağzımı bıçak açmıyor. (...)

28 Eylül: Çarşamba gecesi, maçı şifresiz kanal veriyor (3-0 yenik duruma düşene kadar tam bir tabansızlar takımı gibi oynayan GS, birden ayağa dikilerek aslan kesildi, maçı çevirdi ama sonucu çevirmeye yetmedi bu: 3-2 yenildik ne yazık ki), iskeledeki lokantaların yarısı kapalı, açık olanlarda tektük müşteri var... (...)

***

-- 2007

30 Temmuz: Öncesinde, Tülin'le yeni Galatasaray'ı izledim ilk kez. Lincoln çok iyi, öteki yeniler iyi, uyum sorunu var, tempo yüksekçe ama top kaybı oranı yüksek henüz, gol yollarında açık, son vuruşlarda sorunlular. Lincoln penaltı kaçırdı, ama olağanüstü paslar dağıttı. Yirminin üstünde şut çekildi. Neredeyse kalecisiz oynayabilirdik. Ne ki, kolay olmayacak bu yıl da işimiz. Hiç değilse ışık var! Bir de, Lincoln'ü Hagi'yle bir tutmak yanlış olur.

13 Ağustos: Zihnimizi havalandırmak için Orası Burası'da ligin ilk resmi maçını izlemeye oturduk Tül'le. Yiğit de katıldı. Fena oynamadı bizimkiler, hele seyircisiz bir ilk maç için, 4-0 kazandık üstelik. Nefis golüyle açıldı Lincoln'ün, fasıl; ama adam sakatlandı hemen; Perşembe UEFA maçında oynayamayacak galiba. Yeni bir ekip (11'de 7) için uyum iyiydi bana kalırsa.

3 Eylül: (...) Galatasaray'dan ilk puan kaybı. Altı resmi maçta beş galibiyet, bir beraberlik gene de iyidir. Ayrıca, canla başla oynuyorlar. Defans tekliyor enikonu, iki golü de kendileri attırmayı başardılar.

17 Eylül: Gece, Galatasaray maçı vardı, Orası Burası'na çöreklendik ve güzel ağırladı bizi Gökşin. (...) Bizimkiler 6-0 kazandılar, küçük maçlarda genellikle rahat ve üstün oynuyorlar, bakalım Kalli'nin yabancı maçlarda ve derbilerde performansı ne olacak? Yeni transfer Nonda'yı ilk kez ve izledim ve beğendim. Dünkü sonucu, üstelik Lincoln pek havasında değilken aldığımızı unutmuyorum.  

0 yorum: