(İlk bölüm için şuradan.)
PART 4: DUNCAN
GELİYOR
“Bunu öğretemezsiniz!”
Sean Elliott’un Vinny Del Negro’ya bu baş döndürücü söylemi, Duncan’ın çaylak
sezonu öncesi Incarnate Word’deki parıltılı oyunu üzerineydi. İki yıl kadar
sonra Duncan, 1999’da Knicks’e karşı Spurs’ü tarihindeki ilk şampiyonluğuna
taşıyacak, 2.16’lık David Robinson’la olan sorunsuz uyumu, onları NBA Tarihinin
gördüğü en güçlü ön alan ikililerinden biri yapacaktı.
Charles Barkley,
Houston All-Star, Duncan’ın çaylak sezonundaki bir pre-season maçından sonra: Geleceği gördüm ve gelecek 21 numara giyiyordu. Bu tarzda bir oyunu olduğunu
bilmiyordum. Beklediğimden çok çok daha iyiydi.
Duncan: Bu
kolejden biraz daha farklı. Bu tümüyle basketbol. Ben sadece olan bitenle baş
etmeye çalışıyorum. Sezonun bir yerinde işlerin çok daha ağırlaşacağını
biliyordum. Belki devam eden bu maratonda biraz daha ağırdan alabileceğim ve
üstesinden gelmek için bir yol bulacağım ama şimdi oyuna maç maç bakıyorum ve
hayatta kalmaya çalışıyorum.
Michael Jordan, beş
MVP sahibi: Neden ilk sıradan seçildiğini görebiliyorum. Çok fazla
yeteneğe sahip. Çok olgun ve gelişime açık. Dört sene kolejde kaldı ve bunun
meyveleri yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Yılın çaylağı ödülünün kime
gideceği şimdiden belli ve kesinlikle MVP yarışında da adı geçmeli, şüphesiz.
George Karl, Seattle
koçu: Benim bu zamana kadar gördüğüm en iyi çaylak.
Duncan, Yılın Çaylağı
ödülü konuşmasında (tabii ki tişörtlü bir halde basın karşısında): Şimdi
bir konuşma veya benzeri bir şey mi yapmam lazım?
Popovich: Birçok
farklı yoldan kendini geliştirdi. Tim de Magic Johnson gibi oyununa sürekli
yeni bir şeyler eklemek isteyen bir oyuncu. Kimse Magic’in bir gün üçlük
atacağını düşünmezdi. Tim de aynı rekabetçi ruha sahip. O en iyi olmak
istiyor.
Robinson, Duncan’a
uyum sağlamak için rolünün değiştirilmesi hakkında: Çok fazla şut
kullandığınız bir pozisyondan gelen için bu biraz zor. Fakat Tim’in
yeteneklerine bakacak olursanız, ona izin vermemeniz için aptal olmanız
gerekir. Çocuk cidden oynuyor. Eğer maçta 12 şut daha fazla kullanırsam, evet
ortalama 25 sayıyla oynayabilirim. Ama bu tamamen ego olur. Şimdiyse kazanma
zamanı. Takımınız için en iyisinin hangisi olduğuna karar vermeli ve buna sadık
kalmalısınız.
Jeff Van Gundy, New
York koçu 1999 NBA Finalleri sonrası: O kesinlikle ligin en iyi oyuncusu.
Sadece yetenek seviyesiyle de alakalı değil. Oyun bilgisi ve olgunluğu üst
düzey. Birinin oyununu izleyip onun amacının kazanmak mı yoksa başka bir şey mi
olduğunu anlayabilirsiniz. Bu adam kesinlikle kazanmayı düşünüyor. Bana göre o
sadece en iyi oyuncu değil, aynı zamanda fedakarlığı ve özverisiyle San
Antonio’nun uzun yıllar elinde tutacağı ve etrafına takım yaratacağı adam.
Duncan, 1999 NBA
Finalleri sonrası: Bunu başardığımız için şükretmeliyiz ve tekrar buralara
gelebileceğimizin bir garantisi yok.
PART 5: DİKEN ÜSTÜNDE
90’ların sonunda salary’lerin patlamasıyla ve Shaquille
O’neal gibi süperstarların büyükler için küçük market takımlarını
reddetmesiyle, yerel taraftarlar çaylak kontratından sonra Spurs’ün Tim
Duncan’ı tutamama ihtimaline karşı endişe duymaya başladı. Bu korkular 2000’de
Duncan ciddi bir şekilde Spurs’ten ayrılıp Orlando ile yeni bir kontrat yapmayı
düşündüğünde iyice ayyuka çıktı. Robinson’ın yaz tatilini yarıda kesip Duncan’ı
ikna etmesi ve böylece Spurs’ün yaşlanan kadroyu rebuild edebilmesi görüşmeleri
tam 11 saat sürecekti.
Popovich: Tim’i kimseye göndermeye çalışmam. Bu olasılıksız.
Tim kendi kararlarını verir. Onun kriterlerinin olgunca olacağına dair hiç
şüphem yok, kararları kesinlikle basketbolla alakalı olur, eline yüzüne
bulaştırmaz. Tim Duncan halihazırda bizim ne olduğumuzu biliyor. Bana göre bunu
şova dövmek budalaca olurdu.
Orlando havalimanındaki kadın, Magic’in free agent
festivaline istinaden: Duyduğuma göre, adı Shaquweeeel bir şey bir şeymiş.
Andrea Sider, Orlando yerlisi, Duncan’la karşılaştıktan
sonra: Açık kapı bıraktığı için özür diledi. Bu çok kibar bir hareketti.
Orlando’daki bütün annelerden gelsin: “Seni istiyoruz, Tim.”
Lon Babby, Duncan’ın menajeri, Duncan’ın yolunu Orlando bölgesindeki
bir eczaneye yöneltmesi üzerine: Sanırım uyuşturucu batağına saplandı.
Doc Rivers, Orlando koçu: Haftasonunun bizim için iyi
geçtiğini düşünmüştüm. Haftasonu gerçekten iyi geçmişti. Sadece Orlando’yu
değil (ki bu kolay olandı) kendimizi de sattık.
Holt: Burada diken üstünde gergin bir halde oturmadığımızı
söylemek yalan olurdu. Ona yaptığımız onlarca muazzam şeyden bahsedecektik.
Rivers ona başardığı şeyleri söylüyordu. Kime inanırsa o takım kazanacaktı.
İsimsiz Spurs kaynağı, Orlando görüşmesinden sonra: Hala
cephanemizde birkaç kurşun var.
Jeff Austin, Robinson’ın menajeri: Tim’in San Antonio’da
kalması David için önemliydi. Onun yolculuğunun mesajı açık bir şekilde buydu.
Bizim anladığımız kadarıyla Tim kararsızdı. Yani Tim kararını vermeden önce, David onun
kalması için elinden geleni yapmak istedi. David Tim’i Spur olarak kalması için
ikna etmek adına her şeyi yapmak istedi.
Malik Rose, eski Spurs takım arkadaşı: Ayrılmaya epey
yaklaşmıştı diyebilirim. Pop adımlarını epey dikkatli bir şekilde atıyordu.
Menajerimiz Lon Babby’ye karşı hayal kırıklığı yaşıyordu, çünkü Babby’nin Tim ve
Grant’i birlikte gönderirken karşılığında bir şey koyacağını düşünüyordu.
Gideceğini duymuştum fakat son dakikada işler değişti ve kaldı.
Elliott: Tim’le Orlando’ya gitmeden (ayrılmadan) hemen önce
konuştum ve dürüst olmak gerekirse, geri dönmeyeceğini düşünmüştüm. Fakat
kaldığı için çok mutluyum. Bunun onun için de doğru hamle olduğunu düşünüyorum.
Duncan: Epey kararsızdım. Oradayken bana önerdikleri teklifi
gördüğümde, karar vermek daha da zorlaşmıştı. Fakat burada birkaç sene daha
kalmaya karar verdim, sadece çıkıp basketbol oynamaya. Süreç sona erdiği için
mutluyum. İnsanların ve basının benim peşimden gelmesinin sona ermesini
umuyorum.
Popovich: Duvarları tekmeliyordum ("yerimde duramıyordum" anlamında heyecanlı ve gergin), gerçeği söylemek gerekirse. Benimle uğraşmayı
seviyordu. O adam cidden beni şaşırtmayı seviyordu.
PART 6: DUNCOVICH
Duncan’ın Popovich’le --gerek gördüğü zaman süperyıldızını
geri çağırmaktan çekinmeyen hırçın koçla-- olan güçlü ilişkisi Spurs’te
kalmasının ana sebebiydi. Aralarındaki bağ, takip eden 14 yılda kuvvetlenerek
arttı ve NBA’deki en silinmez koç-oyuncu ilişkisi olarak şekillendi. Yaş, ırk
ve geçmiş farklarına rağmen bu ikili aynı espri anlayışını paylaşıp, spot
ışıklarından nefret ediyor ve ellerindeki göreve sıkı sıkıya sarılıyorlardı.
Tıpkı birbirlerinin klonuymuş gibi.
Duncan, bir gazeteciye, 1999’daki bir idmanda Popovich’in
sahipsiz cüzdanını karıştırırken: Nakite ihtiyacın var mı?
Popovich, 2013’te: Timmy tam bir baş belası ve ona koçluk
yapmaktan yoruldum. Başka sorusu olan? Güzel. İyi günler.
Mike Budenholzer, Atlanta koçu ve eski Spurs asistanı: Popovich, Tim’e çok baskın koçluk uygulardı. Yüksek standartları ve yüksek beklentileri
vardı ve Tim ne kadar mükemmel bir oyuncu olursa olsun her zaman bu istekleri
karşılayamazdı. Bazen sinirlenirler ve konuşmayı keserlerdi ama aralarında her
zaman birbirlerine karşı derin bir anlayış vardı.
Jacque Vaughn, Orlando koçu ve eski Spurs takım arkadaşı: Bunu
bir daha görebilir misiniz bilmiyorum. Sadece NBA dinamikleri gereği yani.
Onlar, egolarını azaltıp kazanabilmek adına bir yol arayan iki Hall of Fame’di.
Brett Brown, Spurs asistanı: Popovich mola aldı, sandalyesini
kavradı ve Tim’in önüne çekerek onu azarlamaya başladı. Ben oturmuş şunu düşünüyordum;
“Tamam, buraya yeni geldim ve buradaki ilk yılım. Tekrar başka bir yere gitmek
istemiyorum fakat öyle gözüküyor ki bu da benim buradan ayrılmamla son bulacak
çünkü bu maçtan sonra kovulabilirim.”
Herkesin önünde süper yıldızınıza karşı böyle bir muamele
gösterdiğinde sizin de algınız ona göre şekilleniyor, koçla takımın en iyi
oyuncusu arasında gerilimli bir ilişki olduğunu düşünüyorsunuz. Ve hatta bundan
daha fazlası. Diğer çocuklar Pop’un koçluk stilini izledikçe... Bakın; takımın en
iyi üçüncü oyuncusu veya yedinci oyuncusu olmanızın bir önemi yok, bu azarlara
göğüs germeyi öğrenseniz iyi olur çünkü takımın en iyisi Tim Duncan’ın yaptığı
şey buydu ve bunu bir profesyonel gibi yapıyordu.
R.C. Buford, Spurs GM: Bence bu ifade haddinden fazla sık
kullanılıyordu. Fakat gerçekten de ligde bir oyuncu ile koç arasında ruh eşi
olarak tanımlanabilecek düzeyde çok az ilişki görürsünüz. Pop ile Tim’in bu
şekilde bir iletişimleri olduğu için epey şanslıydık. İşler sıkıştığında, bunu
çözerlerdi. Bu, onların tılsımıydı.
Bill Walton, NBA Hall of Fame: Dünyanın neye dönüşebileceği
konusunda model olacak düzeyde özel bir ilişkileri vardı.
Kobe Bryant, Lakers All-Star: Duncan’ın inanılmaz bir
pozisyonu vardı. Popovich ve R.C. ile ve diğer herkesle olan ilişkisi, çok üst
düzeydi. Üst düzey.
Brent Barry, eski Spurs takım arkadaşı: Elinizdeki işi
bitirmeye çalışırken sizi kontrol eden iki çift göz olurdu. Koç ve koçun ilk
oğlu. Yani abiniz. Evde babasının arabasını alabilen tek evlat gibiydi. Ve Tim
sizi izler, yaptığınız işe kibarca paha biçer ve başka söylenecek söze gerek
olmazdı.
Duncan: Onun hakkında takımı tanımladığından başka bir şey
diyemem. Hep böyleydi ve burada kaldığı müddetçe de böyle olacak.
Popovich, 2014’te: Evde ne zaman dolaşsam, ayda bir, eşime
şunu söylerim: “Tim’e teşekkür et.” Organizasyonun başardığı bir işi
kutlamadan, herkese kredisini vermeden ve alkışa başlamadan önce her şeyin Tim
Duncan’la başlayıp onunla devam ettiğini kendimize hatırlatmalıyız. O emekli olduğunda 10
adım geri gideceğim, çünkü aptal değilim.
Monty Williams, New Orleans koçu ve eski Spurs takım
arkadaşı: Demek istediğim, Pop’la ben bile arkadaştık. Sadece Tim’le ne kadar
yakın olabileceklerini hayal edin. Basketbol oyununun bu ikiliye nasıl bir son
vereceğini düşünemiyorum. Bence bu adamlar mezara girene kadar arkadaş
kalacaklar.
0 yorum:
Yorum Gönder