Dime #9


-Bu hafta NBA'de christmas özel maçları oynandığı için, ben de kendime hazır boşluk yaratmışken ve önümüzdeki haftadan sonraki hafta finallerim varken — ki bunun ne sizinle, ne de konumuzla alakası var, dime'ı erkene alayım dedim. Yalan söylemeyeceğim, biraz da formda hissediyorum. Keyfim yerinde yani. Bazen böyle çok üst düzeyde bir keyif gelir ya, her zaman gelen rutin keyiflerden bahsetmiyorum. Bazen sanki evde yalnız kaldığınızda çırılçıplak kalana kadar soyunup, çalan kapıya ve telefona bakmayı reddedecek kadar umursamaz bir keyif vardır ya. İşte ondan bahsediyorum. (Fotoğraf Ece Erken'in evinden)

-Bu blogun olmazsa olmazı formalar, o yüzden ben de formalarla başlayayım. Yine christmas'a özel beş maç için on takıma da günübirlik özel formalar dizayn edildi. Şurada bahsetmişti teğmen daha önce bu monokrom formalardan. Maçlar oynandığı vakit twitter'daki genel kanı formaların pek de beğenilmediği şeklindeydi. Kişisel fikrimi soracak olursanız, ben çok beğendim. En çok da tuttuğum takım Lakers'ın formasını beğendim. Ancak yine twitter'da çokça gördüğüm "madem pazarları beyaz giyiyoruz, bundan sonra bunu giyelim" yorumlarınaysa katılmıyorum. Tadında bırakmak önemli. Evet bu formalar çok güzeldi, Brookyn'in siyahı, Knicks'in Hollanda turuncusu, Bulls'un kırmızısı — beeelki Houston'un grisi pek güzel olmamış olabilir vs. ama bunlar günübirlikti, o güne özeldi ve bırakalım o güne özel kalsın. Bokunu çıkartırsak Miami Heat'ten ne farkımız kalır?

-Çok kusura bakmazsanız Celtics-Nets maçını geçiyorum. İzledim ama keşke Jason gözümü oysaydı (South Park, S11E10-11-12 Imaginationland Trilogy) da izleyemeseydim, geçiyorum. Rockets-Bulls maçını da izleyemedim, zaten onun da izlenecek bir tarafı yoktu (pardon beyler) sanırım, geçiyorum. Diğer üç maçsa bu özel günün hakkını verebilen karşılaşmalardı. Los Angeles'ta Knicks ve Nuggets kaybetti. Geçen yılın final serisinin tekrarında da sonuç değişmedi. Gecede ön plana çıkan olayları beş maddeye ayırdım, başlayalım;

1. Reytingler: Geçen sene NBA, christmas ile beraber döndüğü için ve insanlar basketbola süper hiper acıktığı için reytingler patlama yapmıştı. Bu sene ise geçen seneki rakamlar yakalanmasa da — Knicks-Lakers dışında, önceki senelerdeki rakamlara göre gözlü görülür artışlar oldu. Knicks-Lakers 5.9 reyting alarak 22.00 kuşağında önceki seneki maçı (Heat-Mavs, 5.6) geçen tek istisna. 00.30'da önceki sene Bulls-Lakers 6.5 reyting almış, bu sene Thunder-Heat ise 6.0. Merak edenler için Celtics-Nets 2.7, Nuggets-Clippers 2.0, Rockets-Bulls 1.7.

2. Pick&Roll: Metta World Peace'in Carmelo Anthony'i canından bezdirecek ilk yarı savunması, Melo'nun suskunluğunda ortaya çıkan Jr. Smith, Melo'nun ikinci yarıya fırtına gibi başlayıp üçüncü çeyrekte 18 sayı atması, Kobe'nin 34'ü, Howard'ın son çeyrekteki savunma dominasyonu. Bunlar Knicks-Lakers maçıyla alakalı önemli kırılma istatistik-anları. Nash-Howard'ın geç hatırladıkları pnr'ları ise maçı Knicks'ten alıp Lakers'a veren can alıcı nokta. Bir de Gasol'ün "YETEEER" smacı.

3. Savaş: Geçtiğimiz yılın final serisinin rövanşı niteliğindeki maçta gülen taraf yine Heat oldu. Sporx gibi başladım ama bunu daha net ifade edebilecek başka cümle yok. James-Durant MVP savaşı açısından da önemli bir eşikti bu maç. James 29-9-8'le, Durant de 33-7'yle kendilerinden beklenen oyunu ortaya koydular. Lebron'un yancıları gayet iyi bir performans ortaya koyup Chalmers da coşunca ve bunun yanında Durant'in baş yancısı Westbrook — 21 sayı, 11 asistine rağmen, yeteri kadar ağırlık koyamayınca Heat zor da olsa kazandı. En azından ilk izlenim böyle. Ben yine de, hani bazen basketbol maçları izleriz, Amerika milli takımında bir oyuncu vardı, Durant mi neydi, heh o günkü Durant'in "futbolun Durant'i" gibi oynadığını düşünmüyorum. Lebron aradaki farkı koruyor.

4. Baş: Shaq nasıl atlamış bunu ya.

5. Meksika Dalgası: Kelimeleri bir araya getirip, cümleler oluşturup, Clippers'ın ortaya koyduğu oyunu açıklamaya çalışmak şu günlerde imkansız. Henüz dün gece Boston'ı da denize döküp galibiyet serilerini 15 maça çıkardılar. Üstelik bu 15 maçta rakiplerine ortalama 15.6 sayı fark attılar. Bu akşam da Utah deplasmanına back-to-back gidecekler ama maçlarını ikinci periyottan kopardıkları için hemen hemen tüm oyuncuları 25 dakika civarı süre alıyor ve back-to-back'lerin ikinci ayaklarında bir sıkıntı yaşanmıyor. Gerçi maçlarını erken koparmasalar bile Vinny Del Negro'nun sevdiğimiz ender özelliklerinden biri rotasyon işini iyi kotarması. Böylece kaybetmiyorlar. Kaybetmedikçe daha da canavarlaşıyorlar. Onları sadece 2.5 saniye izlemek bile inanılmaz bir keyif veriyor. Christmas gününde basketbolseverlerin League Pass favorisi iki takımı (Houston'dan çok özür dileyerek) karşı karşıya geldi ve ilk yarının bitimine 6.3 saniye kala Odom pota altından topu Crawford'a verdi. Crawford iki adımda orta sahayı geçip topu Barnes'a kaldırdı, o da ne? Araya giren DeAndre Jordan müthiş bir tek el smaçla pozisyonu bitirdi. 2.5 saniye diyorsak 2.5 saniye: buyrun. Ne demiştik, kelimeleri bir araya getirip Clippers'ın oyununu açıklayabilmek zor. Taraftarları da sevgilerini kelimelerle ifade edemiyorlar. Onun yerine tribünde Meksika dalgası yapıyorlar. Gözlerimle gördüm.


-Carmelo Anthony bir şey denemiş.

-Sonunda geldi. Tam 45 dakika buz gibi bir havada, etrafta kimseciklerin olmadığı, kedi-köpeğin bile geçmediği bir parkta onu beklemiştim. Geldi. Soru sormama fırsat bile vermeden kolumdan tutarak beni götürmeye başladı. Gözlerine baktım, hafif telaşlı, çokça bir şeyler anlatmak istermiş ama buna cesareti yokmuş gibi bakıyorlardı. Değişik yerlerden geçtik. İnsanların olduğu yerler. İnsan selleri. Etrafımız insan doluydu ama kuşbakışı baktığımda sadece kendimi ve onu görüyordum. Beni kolumdan çekiştire çekiştire bir yere götürüyordu. Başta ona kızgındım, beni 45 dakika beklettiği için. Ancak onun ilginç bir albenisi var. Hep böyle gelir sizi telaşlı telaşlı kolunuzdan tutup bir yerlere götürmeye çalışır. Şimdiyse ne kızgınlığım kalmıştı, ne de aklımda sorular. Sadece beni bu sefer nereye götürdüğünü merak ediyordum. Böyle bir anda çıkagelip beni götürdüğü son yer bir mezbahayd- eeeh ne anlatıyorum ben ya. 11 maçlık mağlubiyet serisi olan Hornets'le 16 maçlık mağlubiyet serisi olan Bobcats cumartesi akşamı karşı karşıya gelecekti ve "NBA kurallarına göre biri kazanmak zorunda" esprisi yapacaktım ama Hornets, Magic'i deplasmanda yenince espriye yazık oldu.

-Brooklyn Nets koçu Avery Johnson kasım ayında "Coach of the Month" ödülünü aldı. Brooklyn Nets koçu Avery Johnson aralık ayında kovuldu. Tabii dün akşam ani gelişen bu olay sonrasında ortalık iyice 90'ların sonundaki Gülhane Park curcunasına döndü. Nets'e koç arayanlar, bunun altında yatan nedenin yine Deron Williams olduğunu iddia edenler, Jay-Z esprileri yapmaya çalışanlar. Ben sadece quote'larla durumu açıklamaya çalışacağım. Aralık ayında Nets, Bucks yenilgisiyle 3-10 oldu. Bucks maçından sonra Gerald Wallace: "We’re a way better team than what our record is. I’m off about us losing, and especially the way we’re losing." dedi, ki haklı. Brooklyn Nets sene başında bize sadece ismiyle bile heyecan veren Brooklyn Nets değil. İnanılmaz yavaş tempo basketbol oynuyorlar ve ne hücumda efektif oldukları söylenebilir, ne de iyi savunma yapabildikleri. Özellikle savunma. Maç başına 94.4 sayı yiyorlar ve bu alanda 6. sıradalar ancak bunun sebebi düşük tempo oynamaları. Bize daha doğru bilgiyi verecek 100 pozisyon başına yedikleri sayıda ise lig 19.'su Nets, yenilen 106.3 sayıyla. Deron-Joe-Wallace-Kris-Lopez beşi ilk bakışta yeteri kadar iyi bir beş ve bench'i de ligdeki iyi bench'lerden biri Nets'in. Ancak sorunlar var. Büyük sorunlar. Deron Williams eski hızında ve gücünde değil, Lopez'in günü gününe uymayan oyunu ve sakatlıkları, Avery Johnson'ın Humphries'i iyice ve bana göre anlamsız yere rotasyonun dibine itmesi. Bu sıkıntılara daha fazla dayanamamış olacaklar ki çareyi koçu kovmakta buldular, anlaşılabilir. Bunun üzerine koçun oğlu Avery Johnson Jr. twitter'da şöyle bir tweet attı: "I'm sorry are best players couldn't make open shots. Yeah that's my dads fault totally..." eh, bu da anlaşılabilir. Esas olaya gelelim. Koçu kovduranın yine Deron Williams olduğunu düşünenler bir hayli fazlaydı. Deron da bu durumdan rahatsız olmuş olacak ki açıklama yapma gereği hissetti: "I was surprised. I never had any conversation with (GM) Billy King about not liking coach, nothing about coach Johnson. Avery was a big reason I came back, because him and Billy. So I was surprised." Sonuç olarak Avery Johnson kovuldu ve Nets taraftarının bir bölümü bu haberi şöyle kutladı. Bir kısmıysa düşünceli bir şekilde koç arayışına devam ediyor. Adaylar arasında Phil Jackson, Jeff Van Gundy, Stan Van Gundy, Larry Brown, Mike Brown ve Nate McMillan var. Şimdilik yollarına interim coach PJ Carlesimo ile devam edecekler.


-Olay şu; Noel gecesi, eşi (bunlar çok genç evleniyorlar ya) Natalia Garibotto ailesinin yanına gidince arkadaşlarıyla eğlenmeye giden Kyrie Irving'in yukarıdaki fotoğrafı sosyal medyaya düşüyor ve bir şekilde Natalia'nın twitter'ının interactions'ına geliyor. Bunu gören Natalia şu tweet'i atıyor ama içinden bir hayli sinirlendiği kesin. Kyrie durumu, arkadaşının fotoğrafı şaka amaçlı çekip instagram'a koyduğu şeklinde açıklıyor — ki ne kadar inandırıcı olduğuna siz karar verin. Sonra da özür içerikli tam 4 tweet atıyor, bu, bu, bu ve bu. Yorum sizin. Benim yorumum Kyrie'nin erik gibi kütür kütür yengeyi bu iki kızımızla aldattığı yönünde ama belli de olmaz bu işler. Gerçi buna aldatmak denmez ya neyse. Dört tweet de biraz fazla ama yaaa, suçlu psikolojisi?

-Bu bölümde her zamanki gibi videolar, röportajlar ve makaleler paylaşacağım. Bobcats'ten sonra Suns'a da buzzer-beater atarak takımına maçı kazandıran Jr. Smith'in Clippers-Knicks arasındaki seçim hikayesini Sam Amick yazmış: 1. Bulls'un takım halinde kafası karışık: 2. Zach Lowe bir güzel röportaj da Ty Corbin'le yapmış, Utah uzunlarından bahsetmelerine rağmen bir kez bile "Enes Kanter" geçmiyor: 3. Wade, Sessions'ın taşaklarını tekmeliyor ve bu hareketinden dolayı bir maç ceza aldı: 4. Greg Swartz, Cavaliers'ın Kevin Love'ı kadrosuna katabilmesi için değişik takas senaryoları planlamış: 5.

-“If I wanted to, I could lead the league in scoring, but that’s not my job here.” Lebron James. Maalesef katılıyorum. Denver Nuggets broadcast'inin atılan sayıları skorbordlarına yansıttığı gibi hızlı yaşayın. İyi haftasonları :(

2 yorum:

Muratonovic dedi ki...

hacı bence sen New Orleans'ta bir zenci olarak doğman gerekiyormuş, yanlışlıkla düşmüşsün buralara.. İyi ki de düşmüşsün, muhabbete aynen devam :)

Beercholic dedi ki...

heh heh eyvallah :)