Snack


Danimarka'nın daha evvel mavi katmışlığı/giymişliği var mı? Kombinasyon olarak falan bayağı şık. Bu ara milli takım bazında evey forma manzaralarına iyice alıştık ya, bu iyi mi-kötü mü emin değilim.


Nerden Nereye 150


Retro 312


Mesaj


Besbelli, 90'lardan. Araştırmaya lüzum bile yok. Hem de ne "90'lar" amına koyim. Fay hattı mübarek.

Axl


Bölgesel faktörlerden dolayı tanıtım yükümlülüğü hissettim de. Yeniden dirilttiler festivali, 3 senelik aradan sonra. Eğer o dönem başkan değişmese ve 2008'deki yerden devam edilebilse, şu anda çok acayip bir konumda olabilirdi Zeytinli Rock Fest, bilen bilir. Biraz geç giriştiler sanki ama, toparlanan kadro oldukça iyi. Günlere göre dağılım biraz dengesiz görünüyor, sanırım onu ayarlama imkanı yoktu. Feysbuk grubundan gerekli bilgileri edinebilirsiniz, bilet fiyatları falan gene gayet makul.

Graff


Bu ibnenin velet hallerini hatırlayanlar çıkar. 16 yaşına gelmiş. Pehey de hey.

Retro 311


Nerden Nereye "Dünya Kupası Özel" 6


Hikayenin ilk kısmını koyamıyorum, çünkü Gekas Levante'de sadece 4 maç oynadığından, birlikte fotolarını bulmak imkansız gibi bir şey.


Vehim


Tivitre'de birkaç kez lafını etmiştim şu kitabın (Nadir Kitap'tan bulursunuz), bu kupa süresince yine okumak istedim. Formalarla alakalı bir bölüm de var. Oradaki Arjantin başlığından alıntılıyorum:

(...) Tanrı da mavi-beyaz çubukluyu seviyor hani. '90 Dünya Kupası'nda mavi-beyaz çubuklu yerine başka bir forma giydiklerini gördü ve ihaneti affetmedi. Mavili siyahlı tuhaf desenli forma, finalde Brehme'nin penaltı golüyle Almanlara kaybetmekten kurtulamadı. Maradona'nın gözyaşlarını sildiği 10 numaralı forma hariç hepsini atmak lazım. 

Pazar günü forma düzeni yine böyle olacak. Bu kez büyük ihtimalle kombinasyonlu görmeyeceğiz sanırım. Malum, bu kupadaki haller. Kombinasyon demişken, Arjantin-Hollanda maçında gözler bayram etti o kadar "düzlük"ün üstüne, belirtmek lazım.

Kazanılan iki finalde giyilenler de belli. Kıllanılası.


Çevir-3: Messi Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Lionel Messi'nin 13 yaşına kadar yaşadığı Arjantin'de, ülke halkının çoğu "y" sesini "ş" gibi okur. Ben anlamına gelen kişi zamiri Yo, "şo" diye okunur. Diğer İspanyolların "kayey" diye okudukları calle, "kaşeye" dönüşür. Arjantin İspanyolcasına peltek bir yumuşaklık veren bu özellik, Brezilya'da konuşulan Portekizceyi andırır. Bu küçük detayın en önemli yanı, Messi'nin bu ufacık sesi hayatı boyu kullanması. Dünyanın en iyi futbol oyuncusuyla formasını giydiği ülke arasındaki tek bağ, zaman zaman sadece bu ses olmuş.

Messi geçtiğimiz dokuz yılda başka bir dünyadan gelmişcesine, ardı ardına bireysel rekorlar kırarken Barcelona'yı ulusal ve uluslararası çapta başarıya ulaştırdı. 2012'de 69 maçı 91 golle tamamlayarak, inanılmaz bir rekor kırdı ve son beş yılda dördüncü kez, FIFA tarafından dünyanın en iyi oyuncusu seçildi. O bir mutant. Bacakları ve müthiş sol ayağı, oyun güdüsüyle elektrik hızında bir uyumla çalışan bir makine. Avrupa'daki performansı onu daha 26 yaşında futbol tarihinin en büyükleri arasına soktu.

Fakat tüm bunlara rağmen, Messi ülkesi Arjantin'de çoğunluğun sevgisini kazanamadı.  Bunun, milli formayla yeterli performansı gösterememesinin ötesinde bir sebebi daha var: Yeterince Arjantinli olmaması.

Geçen ay bir süre kaldığım, Messi'nin memleketi Rosario'da bu eleştirinin değişik hallerini taksicilerden antrenörlere, gazetecilere kadar pek çok insandan dinledim: Messi Arjantin'i erken terk etmiş, altyapı takımlarında oynayarak yükselip Arjantin'de birinci lig forması giymemişti. Arjantin'in kahramanları Diego Maradona ve Carlos Tevez bu yollardan geçmişti. Leo ulusal marşı söylemiyordu. Tutkulu değildi, bir kişiliği yoktu. Diğer oyuncular gibi, "formayı hissederek" oynamıyordu. Eleştiriler zaman zaman öyle kişisel bir hal almış ki, denilene göre Messi bir dönem milli takımı bırakmayı bile düşünmüş. Ama herkesin konuşurken görmezden geldiği bir şey var: Messi konuştuğunda tam bir Rosario'lu oluyor. Bu küçük gerçek ülkesiyle olan hassas bağını hep canlı tutmuş. Arjantinli futbol gazetecisi Martin Mazur şöyle diyor: "Barcelona'daki yıllarında Messi'nin başına gelen en güzel şey, Arjantinli aksanını kaybetmemiş olması. O da gitmiş olsaydı, olacakları hayal bile edemezsiniz. Herhalde onu öldürürlerdi."

*

Buenos Aires'teki Ezeiza Uluslararası Havalimanı'nın gümrük kapılarından girerken Messi resimleri bizi karşılıyor, camlı kapılar arkasındaki karmaşayla çekingen gezginler arasında onun olduğu bir reklam duruyor. Şehre giden yollarda yine o var. Arjantinli bir elektronik üreticisi firmanın reklamında bize bakıyor. Buenos Aires şehir merkezindeki dev billboard'larda da o var. Bir reklam yüzü olarak Messi her yerde.
  
Ama aslında hiçbir yerde yok. Messi'nin Arjantin için ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken, taksiyi kullanan adamı konuşturmaya kırık dökük bir İspanyolcayla söylediğim tek kelime yetti. "Biz her zaman Messi'nin oyununu sevdik ama kim olduğunu bilmiyoruz. Latin Amerika'daki pek çok yerde Maradona'yı severler, Messi için durum farklı." Taksici Dario Torrisi durumu böyle anlattı.

Arjantin'de bu kıyastan kaçış yok. Maradona pek çok kişi tarafından tarihin en iyi oyuncusu olarak kabul ediliyor. Avrupa'da başarılı bir kariyer ve daha önemlisi 1986'da Arjantin'i Dünya Kupası'na taşımış olması bunun nedeni. İngiltere'ye attığı farklı iki gol, çok farklı sebeplerden futbol tarihine geçti. Maradona'nın iyisi ve kötüsü arasında dağlar var. Bir bakıma Arjantin de böyle. Maradona coşkulu, gerçeküstü, parti insanı, bir zamanların uyuşturucu bağımlısı, her zaman ilginç kararlar alan, bir şeylere köpürüp sürekli manşetlere çıkan bir adam. Arjantin bazen bıksa da onu seviyor. Suskun adam Messi daha yarışı burada kaybediyor.

Bazıları Messi'nin Maradona'yı sahada çoktan geçtiğini düşünüyor. Sonuçta çok daha genç yaşta, kulüp seviyesinde ondan daha fazla gol atmış durumda. Bazıları Dünya Kupası'nı getirse bile Maradona'yla onu yan yana koymuyor. Yazar Martin Caparros şöyle diyor: "Maradona kimse gibi olmak zorunda olmadığından büyük bir avantajı var. Messi ise her zaman Maradona gibi olmak zorunda."

Futbol kulübü Huracan'ın altyapı binasında, eski profesyonel boksör Pablo Rodriguez'le konuşuyorum. Dünya Kupası'yla pek ilgilenmediğini ve umursadığı tek takımın Huracan olduğunu söyledikten sonra, bana Maradona'yla Messi'nin farkını açıklıyor: "Maradona yeteneğini çamurda oynayarak kazandı. Pamuklara sarılarak büyümüş Messi'yi ona benzetmiyorum (Messi Rosario'da orta halli bir evde büyümüş). Buenos Aires'in zor bölgelerinde büyümüş Carlos Tevez bizim kimliğimizi daha çok yansıtıyor. O daha bizden." Konuşmanın yapıldığı gün Arjantin antrenörü Alejandro Sabella, Tevez'i kadroya almamıştı: "Kimlikten bahsediyorsak, benim seçimim Tevez."
*

Leo, küçük bir çocukken tam bir cici boğazmış. Annesi ona yemek yedirebilmek için haftanın birkaç günü en sevdiği yemeği pişirmek zorunda kalırmış. Rosario'da altyapı antrenörlüğünün ilk günlerindeki Carlos Marconi, Messi'nin alfajores adlı çikolatalı kurabiyeleri de çok sevdiğini fark etmiş. Marconi'nin dediğine göre bir anlaşma yapmışlar: Küçük Leo her gol için bir kurabiye kazanıyormuş. Sıkıntı şu ki, Lionel sürekli dört beş gol attığından iş sıkıcılaşmış. Marconi de anlaşmayı zorlaştırmış: Sahadaki en iyi oyuncu olan Messi diğer herkesten çok daha kısa olduğundan kafayla attığı gollere iki kurabiye ödül koymuş. Messi, sonraki maç bütün rakiplerini çalımladıktan sonra boş kaleye giderken topu hafifçe havalandırıp kafayla ağlara göndermiş. Kenardaki Marconi'yle göz göze geldiğinde gülümseyip parmaklarıyla iki işareti yapmış.

Leo hakkında Rosario'da her türlü hikaye anlatılıyor. Bir keresinde rakipleri oynamasın diye soyunma odasına kilitleyince ilk yarı içeride mahsur kalmış. Sonra çıkmayı başarıp üç golle galibiyeti getirmiş. Yetişkin Messi'nin 19 yaşında Getafe'ye attığı gol ya da geçen yıl Bilbao karşısındaki çalımları düşününce, hikayeler çok da değişmiyor.

Teknik açıdan baktığınızda Messi'nin en önemli özelliği topu sol ayağına yapıştırıp son hız koşabilmesi. Topla hakimiyeti o inanılmaz süratiyle birleşince, dünyadaki başka hiçbir elit oyuncunun sahip olamadığı zaman ve alan imkanı önünde oluyor. Formda olduğunda kaçınılmaz biçimde çevresindeki her şeyi değiştiren bir havası var. Tüm stadyum, bir kehanet gibi soluna gideceğini biliyor ama kimse onu durduramıyor.

Messi'nin dehasının gerçek kökü ise hala gol karşılığında kurabiye alan bir çocuk gibi oynamasında. İçgüdüsel, özgür ve bu kadar inanılmaz bir yeteneği olmasa onu kibirli gösterecek kadar rahat bir stili var. Barcelona'ya 13 yaşında ilk geldiğinde, zaten kendisi gibiymiş. Antrenmanda müthiş solo goller attıktan sonra yeni hocalarının şaşkın bakışları  arasında santra için yerine geçermiş. Başka hiçbir türlü oynamadığından, kendinden hep bunu bekliyormuş. Yıllar sonra Arjantin milli takımını seçtiğinde kendisini stil olarak Arjantinli mi İspanyol mu bulduğu sorulduğunda -iki takım da birden oynama imkanı olduğu için çok önemli bir soru- şu cevabı verdi: "Arjantinli. Çünkü burada büyümeme ve çok şey öğrenmeme rağmen oynama biçimimi asla değiştirmedim. Küçüklüğümden beri nasılsam öyleyim."

*

Rosario şehri, Buenos Aires'in 200 kilometre uzağında, kuzey batıda. Che Guevara'nın doğduğu, Arjantin bayrağının ilk kez yükseldiği ve resmi olmayan kaynaklara, Arjantinli erkeklerle yapılan rastgele anketlere göre Arjantin'in en güzel kadınlarının doğduğu yer. Rosario, daha ılık, güneşli, kendine has havası olan bir şehir.

Bu güzel şehirde iki büyük futbol takımı var. Rosario Central ve ezeli rakibi Newell's Old Boys. Ya birini tutacaksınız ya diğerini. Comedor Central adlı bir restoranda yemek yiyen bir Central taraftarı, stadyumda Old Boys'lu Messi'nin milli formalı fotoğrafı gözüktüğü anda yuh seslerinin her yanı kapladığını söylüyor: "Kimsenin yeteneğinden şüphesi yok ama Messi'yi kullanarak bir Central'liye hiçbir şey satamazsınız." Eski alışkanlıklar zor değişiyor ve Messi bu değişim için gereken kahramanlığı göstermiş değil.


Messi 10 yaşındayken büyükannesi Celia'yı kaybetti. Leo'yu ilk kez futbol kulübüne götüren ve antrenörleri kısa boylu torununu daha büyük çocukların karşısına çıkarmaya ikna eden oydu. Artık herkesin alıştığı gol sevincinde, Messi istavroz çıkardıktan sonra sağ elini öpüyor ve cennetteki büyükannesine işaret parmağıyla selam veriyor. Celia ölüm döşeğindeyken Newell's antrenörleri ve ailesi Leo'nun büyümesinde yeteneğini ve oyuncu olarak gelişimini tehdit edebilecek bir gariplik olduğunu fark etti. Doktor büyüme hormonu eksikliği teşhisini koydu. Kısacası, Messi'nin normal bir boya gelip profesyonel kariyere başlaması için günlük dozlarda ilaç alması gerekiyordu.

Tedavi pahalıydı. Babasının maaşı ve kulübün yardımları masrafları karşılamaya yetmemeye başlayınca başka bir çözüm aradılar. O çözüm, bir aile dostunun zengin ve güçlü Barcelona'da Lionel'e bir deneme ayarlamasıyla bulundu. Dönemin sportif direktörü Carly Rexach, baba ve oğul deneme için geldiğinde 2000 Olimpiyatları'nı izlemek için Avustralya'da olunca bekleyiş başladı. Son karar, Rexach'ın iki dudağının arasındaydı. Tesislere döndüğünde Messi'nin kendinden büyük ve uzun oyuncularla denenmesini  isteyen Rexach, sahanın çevresinde yürümesi 45 dakika süren oyuncuyu tüm masrafları karşılayarak almaya karar verdi. Leo ve babası Barcelona'ya taşındı. Messi burada daha 13 yaşındayken profesyonel olacaktı. Çocuk yaştaki Messi önce okula gidiyor, sonra La Masia'da antrenman yapıp eve geliyordu. Evde kendine büyüme hormonu iğnesini yaptıktan sonra babası onu yalnızlıktan ağlarken görmesin diye kendisini odasına kilitliyordu. Belki yoksul büyümemişti ama sıkıntı çekmediğini söylemek doğru değildi.

*
Ray Hudson Dünya Kupası'ndan önceki durumu şöyle özetliyor: "Dünya Kupası, tarihin en iyilerinden biri için soru işaretleriyle dolu bir zamanda geliyor. Geçirdiği sezondan sonra, daha kötüsü düşünülemezdi. Ama yine de tüm ülkenin yükü omuzlarında. Sadece Dünya Kupası'na da gitmiyor, Arjantinli bir oyuncu olarak Brezilya'daki bir Dünya Kupası'na gidiyor. Giydiği o forma hep ağırdı, şimdi 10 ton çekiyor!"

Ve Messi'den o formayı ülkesinde pek bir destek görmeden taşıması bekleniyor. Ole'de çalışan gazeteci Sottile'nin elini toplantı masasına vurarak dediği gibi: "Hiç taraftarı yok. Messi'ye hoşgörü çok az. Takımı onun etrafında kurdular, herkesin umutları ona bağlı ama takım arkadaşları dışında kimse arkasında durmuyor. Messi için çıta çok yüksek, Arjantin sadece kazanması değil kazanma biçimi bile çok önemli. Böyle bir beklentiyi karşılaması imkansız."

Her şey psikolojik bir bulmaca gibi: Arjantin'in ona, onun Arjantin'e ihtiyacı var ama iki tarafı da  memnun etmek mümkün gözükmüyor. Messi hiçbir zaman zaman açık konuşmuyor ama sözlerinde İspanya yerine doğduğu ülke Arjantin'i seçip acı bir şekilde artık evine dönmesinin imkansız olduğunu gören çocuğun sesini duyabiliyorsunuz.

Ancak önünde kendini bir  kez daha sahada ispat etme fırsatı var. Bu turnuva onun milli formaya layık olduğunu göstermek için son ve en iyi şansı. Arjantin'in bakışını ise yazar Eduardo Sacheri özetliyor: "Biz burada top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi ona bakarız. Sonuçlar konuşana kadar Messi bizim için palavra, palavra, palavra!"

Yazıdaki bilgi ve dolgu amaçlı bazı pasajları çeviriden çıkardım. Aslı için buradan.

Retro 310


Nerden Nereye "Dünya Kupası Özel" 5



Nerden Nereye "Dünya Kupası Özel" 4



2014 Draft Notları


Geçen sene yapmıştık. Hadi dedik gelenekselleştirelim şu işi ve kolları sıvadık. Adam Silver'ın ilk NBA draft'ı macersaıydı. Geçen sene Yuhalanan ve yüzsüzlük edip pis pis sırıtan David Stern'den kurtulduğumuz için sevinçliydik. Halaya kalktık. Adam iyi birine benzyiyordu. Abi adam kel ve sempatik geliyor bize. Donald Sterling olayının çok çabuk bitirerek en azından benim ve bir çok NBA severin sempatisini kazanmış biri olarak çıktı o kürsüye. Silver'ın başka bir sempati toplayan hareketi ise draft gecesi Spurs'ün şampiyonluğunu tekrardan kutlaması oldu. Ayrıca bize Spurs'ün bazı oyuncularının kaçıncı sıradan draft edildiklerini hatırlattı. Gerçekten takdire şayan seçimlermiş dedirtti. Cımbızla çekmiş adamlarmış neredeyse hepsi. Ehem neyse biz yavaştan başlayalım.




#1 CAVALIERS: Andrew Wiggins

D.T: 23. 02. 1995
Poz: SF
C: Freshman
Okul: Kansas
Boy: 2.03
Kilo: 91

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 17.1            2P%: 49.3
RPG: 5.9              3P%  34.1
SPG: 1.2               FT%  77.5
ToPG: 2.3             MinPG: 32.8


Artıları:

* Hızlı ilk adımı. Komple bir skorer.
* Pick yardımlarını çok iyi kullanması ve deliciliği.
*  Post bölgesinde, bir guard'a göre fazla güçlü olabiliyor.
* Harika top hakimiyeti, driplingi.
* Çılgın bir atlet. Hızlı hücumlarda patlayıcılığı.
* Dripling halindeki oyunculara karşı aktif eller ve savunması.
*İnanılmaz bir şutör değil ama vasatın oldukça üstünde.

Eksileri:

* Hücumun tıkandığı anlarda oldukça saçma kararlar vermesi.
 *Zorlama atışlara olan merakı.
* Pivot'a top indirirken sıklıkla yaptığı top kayıpları.
* İstikrarsız şut yüzdesi.
* Bir süper star adayına göre mental olarak güçsüz olması.


Özetle:

Joel Embiid'mi, Wiggins mi, spekülasyonlarının boş yere olduğunu anlamamak güç değildi. Cavs bu yeteneği çöpe atacak kadar cesur değil. (Ben olsam Joel'i alırdım. Sonra mal gibi 6-7 ay beklerdim sakatlığı geçsin diye. Ama değer Embiid'ime benim) Doğru olanıda yaptılar Ellerinde böyle bir oyuncu varken, Irwing'i sallayıp bu adamın üzerine bile takım inşa edebilirler. Ellerinde bir çok opsiyon oluştu şimdi. Wiggins'i SG oynatıp bir numaralı skor opsiyonu yapıp. Bennett'in kıçındaki fazladan yirmi kilodan kurtlup NBA şamiyonu olmayı bekleyebilirler. Cavaliers gerçekten ballı yada onun gibi bir şey olabilir ama bu draft hakkı gerçekten tamamen bir piyangoydu. Tristan Thompson ve Anthony Bennett'dan sonra takımdaki üçüncü kanadalı oyuncu oldu Wiggins. Garip olansa iki yıl üst üste uluslararası oyuncuların NBA draf'ında birinci sıradan seçiliyor olması. Sanırım bu durum daha önce üç yada dört kere gerçekleşmişti. 




#2 BUCKS: Jabari Parker

D.T: 15.03.1995
Poz: SF/PF
C: Freshman
Okul: Duke
Boy: 2.03
Kilo: 109

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 23.0             2P%: 56.0
RPG: 8.0               3P%  50.0
APG: 2.0               FT%  73.5
ToPG: 3.1             MinPG: 30.9


Artıları:

* Boyu ve cüssesine göre bir guard gibi topla hareket edebiliyor.
* Ülkenin en iyi genç ofansif makinesi inanılmaz bir skorer.
* Ortalamanın üzerinde bir orta mesafe şutu ve üçlüğü var.
* "Coast to coast" dediğimiz olayı fazlasıyla iyi yapıyor.
* Rebaund aldıktan sonraki patlıyıcı gücü ve hılzı ilk adımı.
* Bir iki dripling üzerinden kaldırıp attığı çok isabetli şutları.
* Post'ta %70'i bulan isabet oranı ve up and under pivot hareketleri.
* Fazla denemese bile tek ayak üzerinden dönüp o Dirk şutunu %65.5'lik bir oranla sokması.
* Vasatın üzerinde saha görüşü. Yaptığı asistlerin çoğunu "drive kick" ile yapması.
*  Ortalamanın üzerindeki rebound sezgisi ve box out yetenekleri.

Eksileri:

* Aktif bir savunmacı olmaması.
* Penetre eden oyunculara karşı oldukça pasif savunma yapması.
* Pick and Roll savunması zaafları.
* Faul problemleri.
.* Dikkatsiz penetrelerinde sıklıkla yaptığı hücum faulleri.


Özetle:

Wiggins'e hayran kalmamak mümkün değil ama benim favorim her zaman Parker olmuştur. Bu draft'ın en büyük süper starı bu çocuk olabilir. Bucks sonunda yıllardır aradığı ilacı bulmuş gibi gözüküyor. Adeta bir ilaç oldu ilaç! En azından artık geleceğe yönelik bir planları var boş boş takılmaktansa. Her şeyi Jabari üzerine kurmak. Antetokounmpo, Wolters, Henson gibi genç isimlerin yanına Parker'ın eklenmesi oldukça ümit verici. Tek sorun O.J. Mayo gibi kimyası bozuk bir adamla nasıl başa çıkacakları. Jason Kidd'in büyük sıçışından sonra, koç galibiyet oranını arttırmak için (en azından uzun vadede) Bucks'a geçmesi bu gençlerin oyununu nasıl etkiler bilemiyorum. Umarım daha fazla batırmaz. Ayrıca sağlıklı bir Sanders, ve aklı başında bir Brandon Kight ile umut ışıkları saçan bir basketbol izletebilirler bize.  Sanırım bu sene Kings maçlarından fedakarlık edip fazlaca Bucks maçı izleyeceğ




#3 76'ERS: Joel Embiid

D.T: 16.03.1994
Poz: C
C: Freshman
Okul: Kansas
Boy: 2.13
Kilo: 113

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 9.8                   2P%: 68.5
RPG: 6.5               3P%  0 (0-2)
BPG: 2.4                  FT%  61.5
ToPG: 1.5              MinPG: 20.7


Artıları:

* 2.26 cm'lik kulaç boyu.
* Blok sezgileri ve inanılmaz bir çember savunmacısı.
* Fiziği ve hızlı ayak oyunları ile pota altını domine etmesi. pota altında %74.1'lik isabet oranı.
* Olukça kabul edilebilir bir orta mesafe şut isabeti.
* Post savnmasındaki inanılmaz fundamental'i.
* Bir pivot'a göre sahayı çok hızlı geri koşması.
*  Aktif eller. Maç başına 2.1'lik top çalma oranı genelde pas aralarına ellerini sokması.
*  Hakeem Olajuwon'ın dream shake'lerini şu ana kadar çoğu pivot'a nazaran daha efektif yapması.

Eksileri: 

* 2011'de basketbola başladığı için özellikle mental konularda oldukça ham.
* Saçma şut tercihleri.
* Hala savunma konusunda çok eksiği var. Özelikkle basit fauller almadan hareketli oyuncuları savunma konusu.
* Vasatın altında bir pasör.
* Double team'lere karşı iyi tercihlerinin bulunmaması.
* Özellikle ilk adımı atarken olduça fazla steps yapması.
* Faul çizgisinden yüzdesiz isabeti.


Özetle:

Ah Cleveland Ah! Neden almadın şu adamı? Bekle işte dört beş aya iyi kötü dönüyor. Tamam adam sakat ama biraz sabır? Yok tamam ozaman Philly sana teşekkür ediyor. Anlamadığım şey. 76'ers taraftarını fazla heyecanlı göremedim ben. Lakers taraftarı ise ağlıyor olsa gerek. Nedense çok heveslenmişlerdi. Düşünmek gerek. Noel + Embiid. Tabii ikisi de  sağlıklı geri dönmesi gerek. Duncan + Robinson'dan sonraki ikinci ikiz kuleler mi olacak? Ben o pota altına girsem sanırım tırnaklarımı yerdim korkudan. Her şey kağıt üzerinde çok güzel fakat uygulamada nasıl oalcak bilmiyoruz. Embiid eğer beklentileri verirse 2 X Anthony Davis eder. Sakatlığının etkilerini bu sezon içinde atamazsa medya ona; Güncel Bynum + Anthony Bennett diyeceklerdir. Böyle bir durum oluşmasını hiç istemiyoruz tabii ki. Hayal perest biri olarak, Embiid'in 76'ers'ı şampiyonluk yarışına çok kısa zaman içerisinde sokacak kailtede bir oyncu olduğuna inanıyorum. En azından doğu yakasında güç dengeleri değişecektir.




#4 MAGIC: Aaron Gordon


D.T: 16.09.1995
Poz: SF/PF
C: Freshman
Okul: Arizona
Boy: 2.06
Kilo: 102

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 12.3             2P%: 51.4
RPG: 7.6               3P%  29.2
APG: 1.5               FT%  45.3
  ToPG: 1.4             MinPG: 30.4


Artıları:

* Bu draft'ın en atletik uzunlarından biri.
* Çok yukarıya çok kısa sürede sıçrayabiliyor. Olağan üstü bir patlayıcı güç.
* Vasatın üzerinde bir pick & roll bitiricisi.
* İki,üç ve dört numaraları savunma özelliği.
* Orta mesafe ve üçlük çizgisi dışındaki oyuncuların şutlarına çabuk reaksiyon göstermesi.
* Uzunları faul almadan savunması. 40 dk. başına sadece 2.3 faul ortalaması.
*  Yüksek basketbol i.q'su ve boyuna göre gayet iyi top sürüyor ve standarların üzeri bir pasör.
* Yüksek iş ahlakı ve kendini her yıl farklı alanlarda geliştirmesi.

Eksileri:

* NBA standartlarına göre fizik gücü oldukça düşük.
* Box out'larda yaptığı zamanlama hataları.
* Ofansif ritimi bozulduğunda oyundan alınmaz ise büyük bir kara delik olabiliyor.
* Triple threat'lerinde ki tereddütler.
* Dış şut tehdidi bulunmaması.
* Faul çizgisinden yüzdesiz isabeti.


Özetle:

2013 Amerika yılın erkek atleti ödülünü kazanmasına şaşmamak lazım bu adamın. Kendisi tamamen bir yetenek patlaması ve harika bir profesyonel. Arizona'da kendisinden oldukça bahsettirdi bize. Bir çok ESPN yorumcusu ve NBA sever, ona yeni Blake Griffin dedi. Evet sitilleri benziyor ama bir çok alandada tamamen farklı oyuncular. Özellikle işin savunma kısmında. Orlando bu seçimi ile doğru mu yaptı bilemiyorum. En azından Nelson'dan kurtulmak onların için en hayırlı iş oldu. Gordon'a gelecek olursak, dört numara savunması NBA'ye göre yetersiz olabilir. Üç numara oynaması durumunda ise Tobias Harris'in gölgesinde kalma durumu var. Magic'in Harris'ten kurtulmak isteyeceğini sanmıyorum. Orada bir rotasyon sorunu olabilir fakat Gordon'u bu sene heyecan ile izleyeceğiz orası kesin. Victor, Tobias, Elfrid ve Nikola'nun yanına çok harika bir parça yerleştirdiler. Kings maçlarına ara vermek için başka bir neden daha.




#5 JAZZ: Dante Exum


D.T: 13.07.1995
Poz: PG
C: Avustralya Spor Enstitüsü
Okul: Avustralya
Boy: 1.96
Kilo: 86

13-14 FIBA U19 istatistikleri:

PPG: 18.2             2P%: 52.9
APG: 3.8               3P%  33.3
SPG: 1.7               FT%  60.9
ToPG: 2.3             MinPG: 29.3


Artıları:

* Bir oyun kurucuya göre boyunun uzun olması ve hücumda eşleşme problemleri yaratması.
* Alçak post'tan oyun kurma özelliği ve yüksek basketbol zekası.
* Basit oyunu seçmesi ve yüksek guard fundamental'ı.
* Sırtı dönük post oyunu bir guard'a göre oldukça etkili.
* Hızlı ve ani yön değiştirmesi ile harika bir delici.
* Ekstra pasları fazlasıya düşünmesi. Genelde köşe üçlükçülerini topla doğru zamanda buluşturması.

Eksileri:

* Düşük üçlük ve orta mesafe şut yüzdesi.
* Şutu istikrasız olmasına ramen garip şut tercihleri.
* Fizik olarak NBA için gerçekten çok yetersiz.
* Savunması vasatın altında. Özellikle Şut ve penetre savunması yetersiz.
* Bombeli şut atamaması şutunun çabuk bloklanmasına neden oluyor.
* Faul çizgisinden yüzdesiz isabeti.


Özetle:

Avustralya milli maçlarında bir çok rakip guard'ı crossover'ları ile yerlerde süründürdüğünü gördük. Şova dayalı oynamasada gerçekten top eline çok yakışıyor. Avustralya'dan uzun bir süre üst sıralarda bir oyuncu seçilmiyordu. Fakat Jazz'ın neden Exum'u seçtiğini çözemedim. Belki de Jabari hayal kırıklığı onları Dante seçimine itti. Trey Burke'ten kuşkusuz memnun değiller. Bunu zaman içerisinde bir çok takımda gördük. Üst üste iki sene aynı pozisyon için kullanılan draft hakları olmuştu. Eğer Utah, Exum'u iki numara oynatmayı planlıyorsa çok büyük hata ederler çünkü o pozisyonu oynayan oyuncular bu çocuğu ezer geçer. NBA'de. Belki Trey'i önümüzdeki sene için bir draft hakkı karşılığında verebilirlerse bir yerlere daha iyi olabiler. Exum'un NBA'de neler yapacağını açıkçası merak ediyorum. Hatta en çok Utah'ın yaz ligi maçlarını izlemeyi düşünüyorum. 




#6 CELTICS: Marcus Smart

D.T: 06.03.1994
Poz: PG
C: Sophomore
Okul: OK State
Boy: 1.91
Kilo: 103

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 18.0             2P%: 51.4
APG: 4.8               3P%  29.9
SPG: 2.9               FT%  72.8
ToPG: 2.7             MinPG: 32.7


Artıları:

* Bir guard a göre olağan üstü güçlü.
* Post skorerliği ve baseline dönüşleri üst düzey.
* Delici penetreleri, hızlı ilk adım, ani yön değiştirme.
* Pas içgüdüleri elit NBA guard'ları seviyesinde.
* Post'tan uzunlara verdiği paslar çok etkili.
* Yardım savunmasını çok iyi yapıyor bu yüzden iyi bir takım savunmacısı.
* Tutku ile oynuyor. Kazanmak için verdiği gayret ve mental gücü takımını ateşleyecek seviyelere gelebilir.
* Gerçek bir savaşçı. Her ölü topla atlıyor. Mücadelesiyle savunmanın direcini bi anda arttırabiliyor.

Eksileri:

* Şutu çok istikrarsız. Özellikle üçlük çizgisinin dışından kullandığı şutların yüzdesi felaket.
* Skor tehdidinin genelde penetre üzerine olması bazen savunmalar için bir avantaj olabiliyor.
* Topsuz oyunda henüz çok ham.
* Sıklıkla basit top kayıpları yapıyor.
* Kendini bazen çok çabuk kaybedip öfkelenebiliyor. Bu davranışları takım kimyasını uzun vadede bozabilir.


Özetle:

Kings, Smart'ı draft öncesi denemelerde çok beğenmişti. Adı bir ara lakers'la da geçti. Fakat kendisini bir anda Boston'da buldu. Kısaca bu genç adam gerçekten çok yetenkli bir guard. Ortalama bir atletizimi var ve Westbrook gibi savunmaları delebiliyor. Fakat çok kısa zamanda kendine güveneceği bir şut yapması lazım. Aksi taktirde NBA'de sıkıntı çeker. Şut sitili aslında göze çok hoş geliyor ve akıcı. Kendini bu alanda kısa zamanda geliştirecektir. Boston açısından çok yararlı bir seçim olduğu kesin. Sanırım Smart'ın takıma gelmesi ile KG'nin o mental katkıları ve hırsının kısa filmini izleyebiliriz bu sene. Aynı zamanda Rajon Rondo'nun da ayrılma zamanının geldiğini yavaş yavaş anlayabliyoruz. Takımı Smart üzerine kurmak mantıklı bir hareket olacaktır. Kısmetse yaz liginde bir Marcus Smart kavgası izlemek istiyorum.




#7 LAKERS: Julius Randle

D.T: 29.11.1994
Poz: PF
C: Freshman
Okul: Kentucky
Boy: 2.06
Kilo: 113

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 17.9             2P%: 54.9
RPG: 12.2               3P%  0 (0-4)
APG: 2.3              FT%  73.5
ToPG: 3.4             MinPG: 27.2


Artıları:

* NBA standartlarında dört nuamra fiziği ve gücü.
* Alçak postta ki efektif hücüm silahları.
* Yarım hook'u oldukça etkili ve pota altında etkili bir bitirici.
* Rebound sezgilieri ve pozisyon alma içgüdüleri.
* Aldığı süre başına çektiği rebound ile NCAA lideri.
* Bir uzuna göre iyi bir serbest atış yüzdesi var.
* Bir uzuna göre iyi bir driplinginin olması.
* Oldukça hızlı ilk adımı ve patlayıcı gücü.

Eksileri:

* Kendisini savunan kendisinden uzun dört ve beş numaralara karşı düşük yüzde ile hücum etmesi.
* Gösterişli oyunu sevdiği için çoğu zaman saçma top kayıpları yapıyor.
* Tembel pasları seçmesi top kayıplarının başka bir nedeni.
* Çoğu zaman zayıf elini kullanmaktan kaçınması.
* Orta mesafe şutunun vasatın altında olması.


Özetle:

Amerikan medyasının tek maç performansını ne kadar abarttığını biliyoruz. UConn'a karşı kaybedilen NCAA finali Julius'un draft sırasını bir kaç sıra aşağıya kaydır gibi gözüksede Lakers doğru tercihi yapmış gibi gözüküyor. Rebuilding olayına gireceklerse işe her zaman uzunlardan başlamak daha doğru olacaktır. Ne kadar sahanın iki tarafınıda etkili bir şekilde oynasada, Randle Lakers'ı malesef  tek başına kurtaramaz. Önümüzdeki sene iyi bir pivot almak zorunda kalabilirler. Gasol'un kontratından kutulan Lakers bu çocuğa maç başı 30 dakika süre vermesi en akıllıca olan şey olacaktır. Tabi kendisi o meşhur rookie duvarına çarpmazsa. Malum uzunalr geç olgunlaşır vs.. Julius'da bazı konularda hala ham. Özellikle hücumda doğru seçimi yapmak konusunda. 
  



#8 KINGS: Nik Stauskas

D.T: 07.10.1993
Poz: SG
C: Sophomore
Okul: Michigan
Boy: 1.98
Kilo: 94

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 17.8             2P%: 53.5
RPG: 3.5               3P%  45.0
APG: 3.7               FT% 80.8
ToPG: 1.7             MinPG: 35.0


Artıları:

* Ölümcül bir şutör. Orta mesafe ve üçlük atışlarında bulduğu yüksek isabet oranı
* Rolu verilirse çok iyi bir ceza şutörü. Sabit haldeyken kullandığı atışlarıda %43.5 ile atıyor
* Göze hoş gelen ve yumuşak, bombeli şut mekaniği ile onu şut atarken bloklamak çok zor.
* Crossover ve driplingleri üst düzeyde. Kendi şutunu yaratabiliyor
* Etkili topsuz oyunu ve pick sonrasında geri adım atarak kullandığı atışlarında yüksek isabet oranı
*  Yüksek basketbol i.q'su. Basit oyunları seçiyor. 2.6'lık Asist/top kaybı oranı.

Eksileri:

* Savunması vasatın gerçekten çok altında.
* Şutörlere pek el gösterme huyu yok ve delici hücümculara karşı yavaş kalıyor
* Acilen güç ve denge depolaması lazım. Hızlı ve güçlü NBA guardları savunmada pek şansı olmayabilir.
* Yardım savunması içgüdüleri nerdeyse yok denecek kadar az. 
* Double team savunmalarına karşı saçma kararlar vermesi.


Özetle:

Kings yöneticleri Draftan bir kaç hafta önce taraftarlarına, kimi seçmeleri konusunda küçük anketler yaptı. Kings taraftarının Stauskas'ı  isteyeceğini pek sanmıyorum. Büyük olasılıkla bu uygulama saçma bir sezon bileti satma kampanyasından fazlası değildi. Kings neden Nik'i alsın? Tamam adam iyi şutör. Her yerden çakıyor iyi güzel. Fakat senin elinde Ben Mclemore gibi bir genç çocuk var. Neden aynı pozisyona iki adam alıyorsun üst üste? SG yokluğu var NBA'de ama dur bakalım soluklan. Sen bi' sabret Ben'e. Sonra ne bok oluyorsa olsun. Hele ki senin en önemli ihtiyacın savunma iken. Savunmada esneyip, kıçını kaşıyan bu çocuğu alırsın? Evet tabii ki geliştirebilir hızlanır kendisini savunmada vs.. ama Nik seçimini pek anlamış değilim. Umarım beni haksız çıkarır ve bundan beş sonra "oha ben ne yazmışım buraya" derim.




#9 HORNETS: Noah Vonleh

D.T: 24.08.1995
Poz: PF/C
C: Freshman
Okul: Indiana
Boy: 2.08
Kilo: 112

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 11.7             2P%: 53.5
RPG: 9.5               3P%  57.9
BPG: 1.2               FT%  71.3
ToPG: 2.3             MinPG: 25.5



Artıları:

* Hızlı ilk adımı ve ani hücum reaksiyonları ile rakip uzunları faul problemine sokması.
* Ortalamanın üzerinde bir post savunucusu
* Rebound sezgileri ve ölü toplarda sergilediği mücadele
* Pick koyduktan sonra topla buluştuğunda %45.0'lik şut isabet oranı.
* Boyuna göre aynı zamanda iyi driplingli bir delici.
* Yüksek faul isabet oranı
* Yarım hook atışının çok etkili olması.
* Yüksek üçlük atış isabet oranı. Rakip uzunlara eşleşme problemi yaşatması


Eksileri:

* Mental olarak güçlü olduğu pek söylenemez. Zihinsel oalrak daha dirençli olmalı
* Saha görüşü ve hücum okuma özelliği vasat sayılabilir.
* Bazen dış atışlara fazla yönemlesi onun ofansif etkinliğini düşürebiliyor.
* Basketbol i.q'su bakımından oldukça ham olduğu söylenebilir.
* Topun eline değmediği hücmlarda spacing ve pozisyon alma konusunda sıkıntılı.



Özetle:

Charlotte Hornets'in organizasyonun ilk draft seçimi oyuncusu ve Michael Jordan'ın North Carolina sınırlarına soktuğu o beklenen yetenek mi yoksa başka bir beton çuvalı mı şu anda gerçekten söylemek zor. Umarım Steve Clifford, Vonleh'i Big Al'ın yedeği olarak düşünmemiştir. Pivot pozisyonunda çok zorluk çeker çünkü. Kendisi yeni Lamar Odom yada Savunmacı Chrish Bosh olarak tanıtıldı medyada. Lamar konusuna katılmıyorum. Peki ya Bosh? Evet! Bu delikanlı Chris Bosh'un genetik ikizi gibi. Şut sitilerrinden solak oluşlarına, ayak oyunlarından şut fake'lerine kadar benziyorlar. Benzemek ne kelime aynılar. Fakat Noah'ın savunması belli bir düzeyin üzerinde o kesin. Cody Zeller'ile aralarında kıyasıya bir rekabet olacaktır. Ki Cody beklentilerin üzerinde sene geçirdi diyebilirim. Artık oturtsunlar şu uzun rotasyonunu. Bobcats'i... pardon Hornets'i tekrar playoff'larda görmek istiyoruz!





#10 76'ERS: Elfrid Payton (Orlando Magic)

D.T: 22.02.1994
Poz: PG
C: Junior
Okul: ULL
Boy: 1.93
Kilo: 86

13-14 sezonu istatistikleri:

PPG: 19.2             2P%: 54.1
APG: 5.9               3P%  25.9
SPG: 2.3               FT%  60.9
ToPG: 3.6             MinPG: 35.9


Atıları:

* Transition'da inanılmaz hılzı çabuk karar veriyor ve olduça atletik.
* Oyun kurucu standartlarına göre iyi bir rebound'çı
* Savunmada aktif elleri ve topa baskısı üst düzey.
* Pas aralarıan girerek hücumu top kaybına zorlama özelliği.
* Ortalamaların üzerinde bir penetreci.
*  Bencil hücumdan kaçınması. Takım arkadaşlarını her zaman oyunun içine dahil etmeye çalışması.
* İyi sayılabilecek saha görüşü ve eşleşme sorunlarını iyi kullanması.

Eksileri:

* Dış şutunun olmayışı ve yüzdesiz faul atışları.
* Yüksek sayılabilecek top kaybı oranı. Bu top kayıplarının bir çoğu basit hatalardan kaynaklı.
* NBA guard standartlarına göre daha güçlü olması lazım.
* Penetrelerinde sol elini kullanmaktan kaçınması.
* Dripliglerini çoğu zaman çok erken kesmesi hücumun tıkanmasına yol açıyor.


Özetle:

Daha kötü ne olabilir ki? Tekrar söylüyorum Jameer Nelson gitti! Orlando'da kurtuldu, bizde. Böyle zarar ziyan adamlar. Neden bu kadar barınabiliyor şu NBA'de anlamıyorum. Magic taraftarı geleceğe umutla bakabilirler. Ellerinde çok genç ve harika iş ahlakı olan saçları palmiye ağacına benzeyen zıpır ve heyecanlı bir oyun kurcuları var. Uzun vadede Payton'un takıma olumlu katkı yapacağı konusunda çok ümitliyim. Büyük olasılıkla ilk beş başlayacaktır. Onun için bu büyük sorumluluğu kaldırmak zor olabilir. Rookie duvarına çarpması muhtemel oyunculardan biri. Fakat fazla ön yargılı olmamak lazım. Elfrid çok hılzı ve tam bir modern guard. Kendisine yeni John Wall yakıştırmaları bile yapılmaya başlandı. (Sanki Wall veteran bir oyuncu oldu da "yeni John Wall") Kısaca, Payton doğru zamada ve doğru bir rebuilding projesinin içinde buldu kendini. Onun için en iyisi de bu oldu. Bakalım Orlando taraftarının yüzünü güldürebilecek mi?








Nerden Nereye "Dünya Kupası 2014 Özel" 3



Jenerik 22

Borre


Tahmin edileceği gibi bambaşka bir şey ararken buldum. Muhtemelen kutsal formamızla ilk fotoğrafı Manu'nun. Draft sonrası olabilir. Draft demişken tabii...

Nerden Nereye "Dünya Kupası Özel" 2



Bıkmadan izledik

2010 Dünya kupasının bizi bunaltan gurup eleme grup eleme maçlarından sonra 2014'ün hayvan gibi başlaması beni adeta mest etti. Tabii ki bu güzel maçların başlamasını beklerken hersene olduğu gibi o kırk-elli saniyelik dünya kupası açılış video'su başlar. Ben açıkcası Fifa'nın Youtube hesabından izlemiştim ilk defa. Kimse kırılmasın gücenmesin ama bu seneki Açılış video'su tüm zamanların en iyi iki-üç açılış video'sundan biri. Neden mi?

(youtube'dan izleyeceğiz illa. Resmiyet engeli sanırım)

öncelikle şarkı seçimi bir kere çok güzel. Tamamen Brezilya'ya has ezgiler ve çalgılar. Animasyon ve akıcılık beni gerçekten çok etikledi. Tema ise hepsinden mükemmel. Brezilya sokak futbolu kültürü, ormanlar, turnuvada ki tüm ülkelerin bayrakları, Brezilya manzaraları (isa heykeli falan) hatta o ilk sahnede, çocuğun bir evin çatısında top sektirirken gördüğümde aklıma direkt City of God (Cidade de Deus) geldi. Varoşları bile görebiliyoruz yani bu video'da. Son saniyeleride ise tüm stadyumların ışıklarının birleşip Dünya kupasının logo'sunu oluşturması ayrı bir güzel olmuş. Burada ise 2006-2007 Premier League açılış video'sunu hatırlıyorum.

Tabii ki bu güzelliğin bide sıçarı var. Oda Dünya kupasının maskotu Fuleco'nun video'da olmayışı. Ha tabi tema gereği yada video'da ki herkesin insan olması vb... Fuleco'nun video'da olmasını engellemiş olabilir. En azından bu animasyon şirketinin yönetmeni Fuleco'ya kıl olmuş bile olabilir. Zaten Maskotumuzu ben bu sene pek göremiyorum. Maçlarda şu ana kadar taş çatlasa altı, yedi kere gözüme çarptı kendisi. Kısaca 2014 Dünya kupasının tanıtım ve televizyon organizasyonları konusundaki diğer büyük sıçışı Dünya kupası şarkılarının kalitesizliği olasada (Nefret ettim o salak resmi Turnuva şarkısından) her maça bize yaz mevsimini, futbol neşesini ve samimiyetini kafamıza sokan güzel bir animasyonumuz var. Bol bol izleyelim.


Retro 309