falan filan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
falan filan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Litre


Böyle bile tek başına "komiğimsi" iken, insanın aklına şöyle saçma şeyler geliyor: Mevzubahis oyuncunun ikinci ismi "O" ile (diyelim ki, Osman) başlasa, ismi formaya basanlar da fark etmeyip öylece geçirse... Twitter Çağı'nda olmasak hadi neyse de.

Echo


Şöyle bir şey görmüştüm. Bayağı zaman oldu, kalmış köşede. Muhtemelen kurulduğu tarihten bu yana aynı logoyu kullanmıyorlardır. Ne zaman buna geçtiklerini bulmak gerek. Trail Blazers 1970'te kurulmuş. Düşünsenize, onlar bunu görüp de...

Edit: Şu var bir de.


Kısrak


Otobüsün lafını etmiştik daha önce sanırım, ama kart zaten daha yeni. Lacivert ortada yok.


İşler


Kanye West'in Milan'la alakası olma ihtimali...

Liban


Fark etmem biraz talihsiz bir hadiseyle (şu ağlama işi malum) oldu maalesef. Ne kadardır var bilmem, araştırma fırsatım olmadı etraflıca, geçen sene var ama kesin. Merak ettiğim şu: (Kütahyalı sayesinde) "ROK" lafı iyice ortaya çıkınca "ulan ne gerek vardı, bir tane var işte" demiş midir acaba? Ya da ona "ROK" diye seslenen var mıdır çevresinde? Vardıysa da artık yoktur tabii...


Okay


Victor Oladipo'yu tanıyorsunuz. Ya da duydunuz. '13 draftının umut vaad eden oyuncularından. Ne kadar olur, ne olur, zamanla görürüz. Ama başka bi' şey var. Kendisinin (soy)adını duydukça, aklıma Oulipo geliyor. Nasıl gelmesin ki? Oulipo'yu tanıyan-bilen, aşina olan herkesin aklına geliyor. Peki "Oulipo ne?", öyle değil mi?  Onu da, merak ettiyseniz eğer, siz araştırın.

Fate



BKM Mutfak'ın tombiği ne arıyor orda acaba -1.40 civarı. Eğer gerçekten buraya gelecek kadar Mungan seven biriyse, dak'ka başı gözümüze gözümüze giren reklamlarına biraz daha fazla katlanılabilir belki. Ayrıca lafı geçmişken, bu söyleşi serisini de toptan önerelim, didaktikliği elden bırakmayalım. Sabit Fikir'de var hepsi. Önce magazin, sonra asıl mesaj. Popülist blogculuk işte bak.

Filika


  "Valla... Ne yapacağımdan pek emin değilim" dedi Teddy. "Ama eminim, okullarda ilk öğrettikleri öğretmekle işe başlamazdım herhalde." Kollarını kavuşturdu ve kısaca düşündü. "Sanırım, tüm çocukları toplar, onlara meditasyon yapmayı gösterirdim. Onlara kim olduklarını nasıl keşfedeceklerini göstermeye çalışırdım; adlarını ya da buna benzer şeyleri değil yani... Sanırım, bundan da önce, anne-babalarının ve herkesin onlara söylediklerinden arındırırdım onları. Yani, anne-babaları onlara sadece bir filin kocaman olduğunu bile söylemiş olsa, o fikirden bile arındırırdım onları. Bir fil ancak yakınındaki bir şeye göre kocaman olabilir - bir köpeğe veya kadına göre örneğin." Teddy bir an düşündü. "Bir filin hortumu olduğunu bile söylemezdim onlara. Bir fil gösterirdim onlara eğer mümkünse, ama bırakırdım yanaşıp file baksınlar, filin onlar hakkında bileceğinden fazlasını bilmeden. Otlar için de, başka şeyler için de aynı. Otların yeşil olduğunu bile söylemezdim onlara. Renkler adlardır yalnızca. Yani, onlara otların yeşil olduğunu söylerseniz, otları, aynı derecede iyi, hatta daha iyi bir başka açıdan görecekleri yerde, belirli bir açıdan -sizin açınızdan- görürler... Bilmiyorum. Anne-babaların ve herkesin onlara ısırttığı elmanın hepsini kusturmaya çalışırdım."
  "Peki, böyle, küçük bir karacahiller kuşağı yetiştirmenin hiçbir sakıncası yok mu sence?"
  "Niye olsun? Bir filden daha da cahil olacak değiller ki. Ya da bir kuştan. Ya da bir ağaçtan" dedi Teddy. "Bir şey, belirli bir biçimde davranacağı yerde, belirli bir biçimde varolduğu için cahil sayılmaz ki."

Bile


""Eski Türkiye'nin ilk özerkleşme çabaları, henüz yeterince güçlenmemiş, gelişmemiş ve dolayısıyla kendine güvensiz bir bilinçliliğin, kadınsı bilincin, yürüttüğü denemelerdi" dedi Dr. Evangelista, "Eski Türkiyelilerin iç güvensizlikleri, dış dünyaya karşı çekingenliğe dönüştü. Bir yanda, baskın Anacıl yönelim, diğer yanda varoluşun tek koşulu olan Babacıl yönelim arasındaki gerilim, eski Türkiye insanının ruhunu kararsız ve güvensiz bir dengeye oturttu. Buruk, yenik, endişeli ve şaşkın bir varoluşa sebep oldu. Türkler, soğuk ve yabancı dış dünyada var olabilme, özerklik ve bütünlük iddialarını sürdüremediler. Böylesi durumlarda, en küçük zedelenmelerin, tepkisel olarak büyüklenmeci/ tüm güçlü hükümranlık fantezileri, narsistlik, şişinmeler geliştirdiğini biliyoruz. Bunun Türkiye'de de böyle olduğunu, Psikolojik Savaş Ünitesi'nin raporunda gördük. HİFS puanlarının 60'larda seyrediyor olmasına karşın, Türkler imparatorluk hayallerini 2000'li yılların başlarına kadar sürdürebilmişlerdir. Bu ruh halinin Anadolu Devletçikleri Hareketinden sonra da devam etmiş olmasını fevkalade ilginç buluyoruz."



Yalı


Bu fotoğrafı bilmeyeniniz azdır. Son dönemde buna yakın iki fotoya daha denk geldim. Bunları insanlıkla paylaşmadan edemezdim. Biri yeni. Diğeri bayağı olmuş.



Çok ilginç.

(Ozan ve Jaso'ya teşekkürler)

Gavsi


Şarkıyı başa yazıyor. İsmi sona. Şarkıyı yazmayacak olsan, şu afişi/tanıtımı görenlerin yüzde 95'i ne döndüğünü anlamaz. Ya da, sokağa çıkıp "Psy kimdir?" diye sorsan, kaçı bilir acaba. Amınıza koyim ya.

Eirdal


Benzerlik forum yazarlarının gözünden kaçmamış. Birebir anasını satayım.

General


Abi sizin amınıza koyim ben ya, öööf.

Up




Iker: Ulan benim de bir gün böyle çocuğum olacak mı acaba...

Hierro: Heyt, babasının aslanı be, bütün Barnebau daşşağını yesin senin.

Conceiçao: Ya yeter arkadaş, sabahtan beri ınga ınga, gidiyorum ben...

Salgado: N'oluyo lan orda?


Şadırvan


Köz Patlıcan


Klozeti fark eden parmak kaldırsın.

Herze


Güzide kulübümüz Uludağ'ın Limonata şubesinde dikkat çeken bir deplasman forması tercihi görüyoruz. İç saha formasından daha koyu bir renk tercihindense, Napoli, Palermo, Manchester City gibi takımların yaptığına benzer şekilde, daha açık bir renk var evey formada. Metalik gri renkteki bu formadan bazı taraftarların memnun olmadığına dair haberler ajanslara düşmekte.

Orion

1. Dirk Kuyt şu anda Edremit Körfezi civarında, bunu kanıtlamış bulunuyorum. İşte oğlu.

2. Ve skandal. Kuyt'ın oğlu bir Galatasaray taraftarı. Eğer bu yayılırsa Fenerbahçe camiası karışır hacım.



Edit: Aha bu da Bergkamp'ın küçüklüğü. Belki de onun torunudur? Kolpada sınır yok.


Toprak


Şimdi basitçe gidersem "Heat'i tutan aklını sikeyim" derim de, hadi onu geç. Oraya tatile gittin diye midir abi bu? Yani başka takımı da tutabilirdin? Melo hakkında tespit yapmak ya da o konuda bir taraf seçmek isteyenlere yardımcı olabilir bu post.

Dinle


Bir örövizyon goygoyu daha geldi geçti. Ulan yılın en güzel zamanı yemin ediyorum. Hem işin boku çıkmıyor, hani çıksa bile senede bir gün olduğu için boka sarmıyor, hem de olay gerçekten fena sarıyor ya. Benim sadece örövizyon müzikleri dinleyen arkadaşlarım var Ercüment, kafayı yersin!

Örövizyon neden çekici? Dediğim gibi, senede bir gün. Senede bir gün olan her şey çekicidir. Mesela herkes doğum günlerinde mutludur, çünkü doğum günleri senede bir gündür. Rutinden çıkar, farklı şeyler yaparız. Mesela yılbaşı, mesela Cumhuriyet Bayramı, mesela Ramazan'ın ilk günü, mesela Super Bowl, mesela mesela mesela. Senede bir gün şöyle okkalı bir sopa yesek, öbür sene yine o günün gelmesini isteriz. İstemez miyiz? İstemeyiz.

Konu saptı da, nasıl sapmasın amınakoyim, "yurovijın" değil mi lan bu, "örövizyon" neee?