Herkes hak ettiğini alır... mı?


Pat Riley birçok otorite tarafından hala ligin en iyi koçlarından gösteriliyor. Üstelik takımı 8-30'luk derceye sahip ve son 12 maçlarını kaybettiler. Önemli bir istatistik de yakın biten maçlar. 19 maçları 7 veya daha az farkla sonuçlandı. 5'ini kazanıp 14'ünü kaybettiler. Biri de bu akşamki Portland maçı; 3. periyodu 14-0'lık seriyle kapatan Heat sonunu getiremedi ve maçı kaybetti. Gelelim Riley'e... Her şekilde takımının iyiliğini düşünen ve elindeki malzemeyle elinden gelenin en iyisini yapan Pat, bu akşam pes etmek üzereydi. 3. periyod sonunda gelen soruya "Önce maçı kazanalım sonra soru sor," gibi bir cevap veren Riley, maçı kaybettikten sonra ceketini omzuna almış, mikrofonların arasından geçiyordu. 7 maçlık içerde oynama serisinin ilk ikisini kaybeden Heat, yarın gece New York'u konuk edecek. İki takım da back-to-back oynamış olacakları için yorgunluk faktörü iki takımda da var ancak Heat ev sahibi avantajını elinde bulunduruyor. Bu şansı da kaçırırlarsa seri gider 17'ye zira bundan sonraki maçlar çok daha zorlu.

Marcus Camby


Marcus D. Camby. Bu eleman NBA'in gelmiş geçmiş en underrated (hak ettiği değeri görmeyen) pivotlarından birisi. Ofansif özellikleri bir Shaq, bir Howard olmasa da, orta mesafe şutlarını isabetli kullanması ve gereksiz şutlardan kaçınmasıyla yararlı. Defansif olarak ise Zo'nun da talihsiz bir şekilde parkelerden ayrılması sonucunda şu anda ligin tartışmasız en iyisi. Geçen sezonun da Defensive Player of the Year'ı zaten. Ribaund canavarı, blok canavarından da öte. Bu akşam yine iki (2) sayıyla triple-double'ı kaçırmış. Kendileri ve Jason Kidd NBA yakın tarihinde sayıya triple-double kaçıran ender insanlardan. Sanırım geçen ay içinde de bir 15pt. -20reb.-10blk.-5ast. gibi bir şeyler yapmıştı. Hayırlısı bakalım en azından All-Star'ı hak ediyor.

Dipnot: Bu underrated olayıyla 97'de karıştığı bir marijuana possession olayının da alakası var tahmin ediyorum, zira o aralar karışıktı biraz ortalık, bayağı bir sansasyon olmuştu. Ama daha önce ve sonraya bakın, neler var neler. Shawn Kemp eskilere, Melo yenilere örnek. Bu arada aklıma gelmişken Denver'daki yakalanmış otçuları sayarsak; AI, Camby, Melo, K-Mart... Ee ne kaldı ki geriye?

New England Bölgesi




Bu sene Amerika'nın en çok tutulan iki liginde Boston takımlarının rüzgarı esiyor. NFL'de New England Patriots bu pazar AFC Konferansı finalinde San Diego Chargers'la karşılaşacak. Patriots şu ana kadar 16-0'lık dereceyle rekorları altüst etti, 18-0 olup olabilecek en iyi derece zaten, bir takım maksimum 18 maç yapabiliyor ligde. Diğer bir deyişle Patriots NFL Şampiyonu olursa, sadece Green Bay Packers tarafından 1992'de yapılan dereceyi yapmış olacak, kendi konferansının ise rekorunu kıracak. NFL ile NBA karşılaştırmak gerekirse, NBA'de takımlar Doğu ve Batı diye iki konferansa ayrılıyor ve bu konferans takımları birbirleriyle de maç yapıyorlar sezon boyunca. NFL ise daha kısa soluklu bir lig. 3 ay sürüyor. İki konferans var, AFC (American Football Conferance) ve NFC (National Football Conferance). Bu konferanslar coğrafik koşullara göre falan belirlenmiyor, kurayla yapmışlar zamanında ve takımlar diğer konferansın takımıyla sadece Superbowl'da karşılaşabiliyorlar. O yüzden aslında NFL'i iki lig olarak değerlendirmek pek de yanlış olmaz. Boston Celtics ise son zamanlarda bocalamasına rağmen Doğu'nun en iyi takımı konumunda. Bu iki takımın konuşlandıkları yer ve başarıları haricinde bir ortak yönleri daha var. Başarıların gelme şekilleri. Boston Celtics, NBA'in en iyi 4 numaralarından Garnett'i kattı yazın kadrosuna, üstelik bir kadro vererek ancak o kadronun değerini Minnesota Timberwolves'un sonuçlarına bakarak anlayabilirsiniz. Patriots ise NFL'in en iyi wide receiver'ı (hani quarterback topu atınca depar atıp havada yakalayan adam) Randy Moss'u hiçbir şey vermeden kadrosuna kattı. Adam bu sene dağıttı ortalığı Tom Brady'le beraber. Patriots'un yüzde 70 en az şansı var şampiyonluk için. Boston mu? Doğu'dan şampiyon çıkmaz demek istiyorum ben. Gönül ister ki, neyse girmeyelim oralara...

Basketbol ve Uyuşturucu


Daha ziyade okullarda var bu olay, ancak geçen sene Melo örneğinde de gördüğümüz gibi Marijuana artık sigara gibi bir şey olmaya başladı gençlik arasında. Özellikle basketbolla ilgilenen gençler sanki olmazsa olmaz gibi görüyorlar. Dün okul maçından çıkalım yola. Lester Cuttings elemanın adı, resimde işte kendileri. Üfleyip çıkmışlar maça beyimiz. İddia ediyorum 3.5 metreden farkedersin kafa bi' milyon olduğunu, oynadı, sıçtı batırdı, tamam... Birisi bu işe son vermeli, maçtan sonraki testlerde ancak çıkıyor kandaki uyuşturucu oranı. Bu testler de bir iki oyuncuya yapılıyor kura sonucunda. Çek otu, gel maça! Ne ala memleket... Üniversite seviyesinde bunlar varsa, profesyonel düzeyde siz düşünün artık...

Brett Favre


Bu arkadaşı tanıyanlarınız var mı bilmiyorum. Amerikan Futbolu için ekol olma yolunda ilerliyor arkadaş. Green Bay Packers'ın QuarterBack'i oyun kurucusu yani... 39.5 yaşında ve NFL'de pas yüzdesinde lider. Takımı NFC Konferans finalinde pazar günü New York Giants'la karşılaşacak ve bahisler Packers'a 1.10, Giants'a 8.25 veriyor. Brett Favre da Superbowl'a hazırlanıyor. Yeri gelmişken Packers sahasında oynayacak maçı, Wisconsin'de. Yerde 5 cm kar var, ve sahalarında bu sezon yenilmediler...

Şşt! Nooluyo Orda



Nette bir resim ararken buldum bunu. Belki önceden açığa çıktı filan, ben yeni görüyorum;ya da ilk görenlerden biri benim. Garip yani, o kesin.
Bildiğim kadarıyla Güntekin Onay evli. Burcu Esmersoy'un evliliği zaten bayağı bir yer bulmuştu medyada. Ferrari'de mevkii sahibi bir elemanla evlenmiş falan. Hatta CNN Türk'de çalışırken, evlendiği için bırakmıştı işini. Sonra Ntv'ye döndü o ayrı.

Resme bakılırsa Güntekin abimiz Burcu ablayı kucağına almış. Elemanın biri de çekmiş. Yani şu pozisyonda başka türlü ne olabilir. Üstten görünen o.
İş arkadaşısınız evet anladık da, bu resimde samimiyet biraz fazla ileri gitmiş sanki. Koca insanlar tabii, kendileri bilir ne yapıp edeceklerini ama, hoş değil bu durum açıkçası-gördüğümüz gibi kucağa alma durumu varsa yani.

Çok yaşa NTV


Ntv. Hayatımızın kanalı. Sayesinde NBA'i izlediğimiz, Türkiye Basketbol Ligi'ni izlediğimiz, bir dönem Premier League'i izlediğimiz, halen La Liga ve Bundesliga'yı izlediğimiz platform. NBA Tv'yi bünyesine katmış olan kanal.
Türkiye'de spor yayıncılığının önderliğini yapan bu kanal, kıyağın en büyüğünü yapacak yakında. Martin Luther King günü nedeniyle 21-22 Ocak günlerinde üstüste 4 maç yayınlanacak. NBAseverler için tam bir şölen. Ayrıntılı bilgi www.ntvspor.net den bulunabilir.

NBA Tv izleme şansına sahip olmayan ve haftada bir maçla yetinmek durumunda kalan basketbolseverler için gerçekten büyük bir şans bu.

Çilekeş

İlk albümleri 2005 yazında çıkmıştı. Temmuz gibi sanırım. Büyük ilgi topladılar ve hakikaten iyi müzik yapıyorlar. Mesela ben hiç düşünmeden ülkenin en iyi rock grubu derim bu adamlar için. Ama 2. albüm için arayı biraz uzattılar sanki. Biz yeni albüm yolu gözledikçe onlar yeni klip çekiyor. Albümün yarısı kliplendi. İyi oldu tabii ama, çok uzun zaman oldu. 2.5 yıl geçti ilk albümden bu yana. Konserlerdeki yeni şarkılara bakınca, ben biraz daha değişik, daha sert bir albüm geleceğini düşünüyorum. Örnek aldıkları Deftones a biraz daha yakınlaşacaklar sanırım. Bekliyoruz halen daha. Hayırlısı.

Kambek

Dün NBA garip geri dönüşlere sahne oldu. Favoriler yenildi bu maçlarda. Orlando devreyi 15 sayı farkla bitirdi. Hido yine kötüydü. Charlotte fena geri geldi. Gerald Wallace sadece burada mı böyle, yoksa cidden mi geliştirdi kendini, bunu görmek için başka bir takıma gitmesini istiyorum. Adam her maç 30-10+ oynamaya başladı yav.

Diğer mükemmel geri dönüş, daha kısa sürede gerçekleşti. O'Brien in gelmesiyle "sunsvari" bir şey olan Pacers, son periyotta 46 atarak Warriors'ı yendi. Onların maçında da son periyot öncesi 15 civarı fark vardı. Bu haliyle Pacers playoff yaparsa hiç şaşırmam. Ligin karışıklığını da hesaba katın, şansları artıyor.

Onun dışında Hornets Sonics e 30 sayı fark attı. Yani bilmiyorum, yeni transfer Peterson ortalarda yok, ona rağmen çok iyiler. Peja bile geri döndü! Benchten de çok iyi katkı alıyorlar.

Shaq

Shaq dün biraz kasıp, iyi oynayınca dikkatimi çekti. Canı istediği zaman neler yapabileceği ortada. Sonra gittim kariyer istatistiklerine filan baktım.
Kariyerinin ilk sezonu dışında, ilk 11 sezonun 10'unda 25 üstü sayı ortalaması tutturmuş. Sonrasında 20 üstü atmaya başlıyor. Tabii o dönem Lakers'ın Malone ve Payton ı getirtip topların daha bir paylaşıldığı zamana denk geliyor.
Miami ye geldiğinden beri sayı ortalaması istikrarlı(!) bir düşüş içinde:22.9, 20.0, 17.3 ve 14.3. Ayrıca bunların sadece ilk sezonunda double-double ort. tutturmuş.

Slam'de bir yazısında Murat Murathanoğlu Shaq için "istese, Wilt den bile daha dominant olurdu" demişti. O zamandan beri ne zaman Shaq'ın azdığını veya, pasif kaldığını görsem aklıma bu sözler gelir.
Umarım Shaq çok diretmez ve, kontratının son yılında, sanırım diğer sezon oluyor, bırakır. Zaten Heat'te de bir yüzük aldı, daha fazla istiyorduysa, Lakers'a ilk geldiğinde kassaydı, öyle değil mi?

Aman da yenilirmiş de...

Rengine sıçtığımın takımı Real Madrid kupadan elendi. İlk maçta yenilmişlerdi dışarda Mallorca ya. İkinci maçta da Ibagaza bitime yakın çaktı. Böylece sayın başkan Calderon un "3 kupa alın adam başı 900 bin euro" şeklinde açıkladığı prim güme gitti. Tabii adamlar bu prim gelmedi veya gelmeyecek diye aç-açıkta kalacak değil ama, mesele tarihinin en iyi ilk yarısını geçiren bu Real'in ilk maç sonunda evine avantajlı gelip-gelmese ne olacak sanki-o halde Mallorca yı eleyememesi. İlk maçın ardından, tekrar bir de evinde yenilip elenmesi. Bu onlar adına olumlu haber değil. Ne bileyim, madem sağlam takımsın, bunu yapmayacaksın yani. Haftasonu da Agüero'da sıra inşallah.

Turkuaz


Son dönemin meşhur rengi turkuaz malum. Milli takım olsun, Fenerbahçe olsun...
Fenerbahçe ligin ilk maçında giymişti turkuaz formayı, Büyükşehir Belediye'ye karşı. Belediye de turuncu giyince, sahada renk cümbüşü olmuştu. Aynı uyum mesela bu sezon bir Barcelona-Valencia maçında gerçekleşebilir ancak ama niye ikisi de aynı maçta deplasman formalarını giysin ki? O ancak Türkiye'de olur işte.
Fener maçı kaybedince, forma lanetlendi. Taa ki, dünkü Şanlıurfa maçına kadar. Kazandılar. Şimdi rahat rahat giyebilirler.

Düşünsenize adam bir sezon için 3 tane forma yaptırıyor, sonra bir tanesi yenildikleri maçta giyildi diye, bir daha kullanılmıyor. Başka?

birinç

Selam! Evet, biz de bir halt edip, blog açmış durumdayız. Çok farklı amaçlarımız yok diğer blogculardan. Ama şundan eminiz ki, söyleyecek şeylerimiz var. Sıkıntılarımız var. Bunları bir şekilde dışa vurmak istiyoruz. Okunur mu? Bilmiyorum. Bilmiyoruz. Zaman gösterecek bunu.

Bu blogda başta spor, siyaset, ülke meseleleri, edebiyat, müzik gibi konuları ele almayı planlıyoruz. Malum, çok güllük-gülistanlık bir yerde yaşamıyoruz. Gidişat kötü. biz de kendimizce gördüğümüz yanlışları, olması gerekenleri yazacağız burada. Plan şimdilik bu. sapabilirz de belki. bilemiyorum.

Spordan kastımız futbol, basketbol, formula 1, amerikan futbolu vs. yerli ve yabancı.

"Kıran kadar" blog var. Onların arasında kim görür bizim kıçıkırık blog u? Bu sorunun cevabı belli az çok. Ama biz, ortada bir emek, bir marifet varsa, kaliteli bir "ürün" varsa bir şekilde rağbet olacağına inanıyoruz. Hakkının verileceğine inanıyoruz. Yapılan iş iyiyse gören olur.
İşte bu açıdan şunları söylemek lazım:biz öncelikle kendimiz için yazıyoruz. Belki bu blog u bizim dışımızda kimse ziyaret etmeyecek. Anca eş-dost-arkadaş belki. Onları da sayma. Onları dışarıda bırakırsan kimsenin okumama ihtimali de olduğu için biz, buradaki yazıları kendimiz için yazacağız. En azından içimizde kalmayacak.

Blog açma yolunda bize fazlasıyla iyi örnek teşkil eden başta Aceto Balsamico olmak üzere tüm kaliteli blog'lara selamlarımızı yolluyoruz.

Blog hakkında

Ben Hüseyin Altıkıllı ve arkadaşım Salih Özkafir bundan böyle Lappappa Blog'da sizlerle buluşacağız. Konu sınırımız yok. Spordan siyasete, hayattan ölüme kadar her şey var bizde. Keyfini çıkarın...