Mum



Artık hava atmak için mi okuyor, gerçekten istediği için mi, onu bilemeyiz. Ama bir şekilde güzel manzara.


Suret



Gezinirken rastladım da. Şu Amerikanların Kolej Basketbolu tutkusunun da ta içine... Al işte. Manzaraya bak. "Who's the best?"miş. Ulan biri emekli olacak, diğeri zaten o seviyeye çıkamadı, şu anda takımı leş ötesi.

Cadu


Geçen haftaki maçtan bir foto. Sarıyı muhtemelen şurada bahsettiğimiz sebepten giymediler. E bu formanın da başka çorabı yok. Mecburen kombinasyonlar sikildi ve böyle bir şey yapıldı. United zaten değiştirmez giyeceğini -onlar bizde oluyor, hala daha. Balık baştan kokuyor. Keşke "3 sene oldu abi, ne bu" demeden sarıyı giyselerdi. Şu görüntü çok kötü çünkü.

Dime #2


-Bu sefer önce Lakers'tan başlayayım. Bu sefer gerçekten Lakers'tan başlıyorum. Evet, başlıyoruz. Lakers sezona 1-4 başladı ve NBA tarihinde sezona 1-4 başlayıp da şampiyon bitiren takım sayısı: SIFIR. Sezon öncesinde "Lakers ilk beş maç sonunda kaç mağlubiyet alır?" sorusuna eğer basketbolla ilgileniyorsanız, Alaska'da yaşamıyorsanız veya adınız Mark Cuban ya da İsmail Şenol değilse "dört" cevabını vermezdiniz. Ama gerçek. Nash-Kobe-MWP-Gasol-Howard beşinden oluşan Los Angeles Lakers takımı (Sergen?) sezonu 1-4 ile açtı. Tekrarlıyorum, sezonu 1-4 açıp da şampiyon olan takım yok. Lakers, 1-4, şampiyon.

-Takımımın beş maçını da tamamen izledim. Hiçbirini canlı değil. Ama izledim. Dallas maçında son çeyrekte "Kobe" tezahüratı duyduk. Portland deplasmanında Steve Nash sakatlandı, önce bir maç kaçıracak dendi, sonra bir hafta, şimdi muhtemelen bir ay. Clippers maçında Steve Blake son anlarda saha kenarında oturan bir taraftarla ağız dalaşına girdi, hem de bol küfürlü bir ağız dalaşı. Videosu burada. NBA tarafından 25.000 dolar para cezasına çarptırıldı. Ayrıca tartıştığı taraftar LA Gear'ın CEO'sunun oğlu çıktı. Pistons maçı ilk galibiyetti fakat kopan maçın son çeyreğinde Mike Brown'ın Kobe ve Howard'ı yeniden oyuna sokması tartışıldı. Utah deplasmanındaysa koçun rotasyon saçmalıkları iyice ayyuka çıktı. Hatta artık Kobe bile sinirini gizleyemedi: Tık!

-Tabii ki bu kötü gidişte en çok eleştirilen isim Mike Brown. Takımın adapte olmaya çalıştığı yeni hücum düzeni Princeton offense henüz işlemiyor, üstelik bu sistemin Nash'i kısıtladığını gördük. Esas sorun ise savunma. Brown'ın en çok eleştiri aldığı kısımsaaa, rotasyon. Doğru giden en ufak bir şey bile mi yok? Var, Kobe hala çok aç. Sadece Kobe çok aç. Gözlerinden bir an önce kazanmaya başlamak istediği okunuyor, yapabileceği her şeyi yapmaya çalışıyor. Geçen seneki Kobe yok, kaybolmamış, pes etmemiş, her şeyin farkında. Sadece henüz diğer kısımlar işlemiyor. Mike Brown'ın elinde böylesine iyi bir beş varken maçın belli bölümlerinde Blake-Meeks-Jamison-Hill-Howard beşiyle kontrolü tamamen rakibe vermesi, ya da Utah maçında olduğu gibi Morris-Metta-Jamison-Hill-Howard ile kapanan farkların yeniden aleyhte açılmasını sağlaması kabul edilemez. Meeks'i anlamsız bir şekilde kesti. İkinci beşin şutör guard pozisyonuna Metta'yı koydu. Antawn Jamison 36'sında ve yolun sonunda olabilir, ama geçen sene 35'inde 17.2 sayı, 6.3 ribaunt ile oynuyordu. Geçen sene yanında Gee, Hollins, Samuels, Parker falan vardı tamam ama size maç başına 3.8 sayıdan daha fazlasını verebilecek bir adam. Tabii kullanabilmek gerekiyor.

-Çok Lakers odaklı oldu, kesiyorum. Taraftarların genel görüşü Mike Brown ile olmayacağı kanaatinde, basın şu an inanılmaz eğleniyor, eğlendiriyor. Nash'ten dolayı Mike D'antoni ve run&gun muhabbeti çıktı. Sonrasında Stockton-Malone ve Nash-Howard odaklı sistemi oynatabilecek Jerry Sloan. Hatta bir de Pau Gasol ile Josh Smith'in başrolünü paylaştığı takas dedikodusu. Oyuncuların da günden güne özgüvenini ve kimyasını yitirdiğini düşünüyorum. Birbirlerine, oyuna ve özellikle koça olan saygıları azalıyor. Evet daha beşinci maç sona erdi ama bu hissediliyor. Peki takım sahibi Jim Buss ne diyor; "I have no problems with Mike Brown at all. He just works too hard and he’s too knowledgeable for this to be happening. I don’t know if there’s an actual game total that would make me impatient. I know if we’re 1-15, I don’t think that would be very good. I’m sure that would be a panic button. But at this time, I’m fine with what’s going on. It’s a learning process for the players. As long as everybody is on the same page, I think we’re fine.”



-Geçtiğimiz hafta Birleşik Devletler'de başkanlık seçim yarışı heyecanı vardı. Anıl şurada hangi ismin, hangi başkanı desteklediğini ve hatta yaptıkları bağış miktarını içeren bir görsel yayınlamış. İşe NBA cephesinde bakarsak, genelde Obama destekçilerinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Aslında çok da fazla değil ama Obama destekçileri, Romney'cilere göre çok daha ateşli oldukları için fazla gözüküyorlar. Hani bi' nevi bizim çevremizde herkesin oyunu CHP'ye vermesi ama her seferinde AKP'nin kazanması gibi. Öhöm, burada sessiz kesimin desteklediği Romney kazanmadı ve Obama'nın zaferi yurt genelinde tweetler ile kutlandı. Neredeyse bütün siyahi oyuncular (eyvah racism) ve Pau Gasol'ün ateşli bir şekilde Obama'ya tebrik tweetler'ini okuduk ama benim aklımda Kris Humphries'in "My cab driver told me Romney won. Can I trust this?"i kaldı. Eheheheh Kim Kardashian'la sevişen adam sonuçta, gençliğin idolü, hastasıyız.

-Brooklyn Nets sonunda home debyüsünü gerçekleştirdi. Toronto Raptors'a karşı 107-100 kazandılar. Barclays Center'ın, yeni renklerinin, formalarının, logolarının, kısacası yeni Nets'in çok klas bir takım olduğunu hep dile getirdik. NBA Europe Live organizasyonundan hallice bir atmosferle karşılaşsak da farketmezdi, ligin böyle bir heyecana ihtiyacı vardı. Kenarda Jay-Z ile Beyonce "Broooooklyn!" tezahüratına eşlik ediyordu. Sahada Deron Williams önderliğinde akan bir hücum vardı. Olumsuzluklara göz yumduk. Ama bu ne abicim ya: Tık.  "He is, the Brooklyn Knight!" Yahu tamam yeni kurulan bir organizasyonsunuz, yeni heyecanlar, yeni tatlar falan da bu kadar curcunaya ne gerek var? Sadece bu girişten ve koparılan yaygaradan bahsetmiyorum, ki bana göre maskot olayı tamamen gereksizken, bir de sanırım Marvel tarafından düzenli olarak çizgi romanı yayınlanacakmış Brooklyn Knight'ın. Eeeeööh be abi.

Edit: Burada dombili devreye girdi ve şöyle bir link gönderdi. Brooklyn Nets'in bu yeni maskotu "BrooklyKnight" olarak geçiyor. Okunuş olarak Brooklyn Knight'tan ya da Brooklyn Night'tan (ben hiç bulaşmamıştım ama Knight Online akıllara geliyor tabii, ona da zamanında mahallenin çocukları "kınayt" derdi eheh) bi' farkı yok. Ha olay ne, Brooklyn Night adında bir de porno yıldızı varmış efendim. IMDB'den filmlerine bakmak için: Tık. Yani Brooklyn Nets'in maskotunun adı bir porno yıldızınınkiyle aynı. Buradan ne çıkıyor, Beyonce bir porno yıld... Nerelere girdik yine ya.

-Sezona Felix Baumgartner'in uzaydan dünyaya atladığı mesafede başlayan James Harden, Felix gibi hızlı bir şekilde düşüşe geçmese de normale döner gibi oldu. Bıraktığı yerden devam eden isimse, OJ Mayo. Mayo daha henüz lige girdiği senede 18.5 sayı ortalaması tutturmuş ve potansiyel olarak çok yüksek şeyler vaad etmişti. Ancak geride bıraktığı her sene onu da geriye götürdü. Çaylak sezonunda Rose'la kafa kafaya bir ROY mücadelesi veren ve ileride takımının süperyıldızı olması beklenirken önce bench'e düştü, sonra istenmeyen adama dönüştü. Şimdiyse bir rol oyuncusundan fazlası değil ama Dallas Mavericks'te kendini yeniden kanıtlama amacında. Mavs sezonu Lakers deplasmanında galibiyetle açtı ve Dirk Nowitzki'nin yokluğunda şu an 4-1 ile Batı'nın zirvesindeler. OJ Mayo'nun son üç maçtaki istatistikleriyse, evet sıkı durun: Charlotte maçı, 7/10 üçlük, 30 sayı, 6 ribaunt. Portland maçı, 6/8 üçlük, 32 sayı, 2 top çalma. Toronto maçı, 3/6 üçlük, 22 sayı, 6 asist, 5 ribaunt. Nowitzki dönünce istatistikleri normale dönecektir ama 5 maçta 21.6 sayı, %50 FG ve %63.6 3PT ortalamaları ile oynuyor. Eeeh, bir şutör için fenaaa değil.


-Ya Wade... (Fotoğraf NBA Modası'ndan)

-Bence ligin en kötü kadrosu Orlando Magic (Afflalo, Ayon, Glen, Harkless, Harrington, DeQuan, McRoberts, E'Twaun, Jameer, Nicholson, O'Quinn, Redick, Ish, Hedo, Vucevic), şimdi parantez içinde kadroyu yazınca bi' garip oldum. Bu takım birkaç sene önce NBA Finali oynamıştı di mi. Ligde Orlando Magic'ten daha iyi olan bazı kadrolar: Detroit Pistons, Charlotte Bobcats, New Orleans Hornets, Akasya Durağı. Ne diyorduk, ligin en kötü kadrosu Orlando Magic sezona 2-0 başladı (şu an 2-2) ama Suns maçının devre arasında trambolinle smaç basmaya çalışan bir US Army askerinin fileyi yırtmasıyla ikinci yarının 13 dakika gecikmeli başlaması sonucu gündeme geliyorlar. Olayın videosu burada. Magic demişken, Hidayet Türkoğlu henüz ilk maçta sol elini kırdı ve parkeden en az 1.5 ay uzak kalacak.

-Sakatlıklardan girmişken... Hiç girmesek daha iyi aslında. Daha ikinci haftadan bir ton sakatlık haberi çıktı yine. Gerald Wallace'ın bileği burkuldu, ne zaman döneceği meçhul. Sezona fırtına gibi giren Varejao dizinden sakatlandı. Diz demişken Brandon Rush'ın çapraz bağları koptu, sezonu kapadı. Danny Granger'ın Ocak başına kadar yetişemeyeceği söyleniyor. Eric Gordon'ın ne zaman döneceği hala meçhul. Bogut önce b2b'lerin ikinci ayağında dinlendirilecek dendi, şimdi parkeye erken sürüldüğünü, bi' 10 gün hiç maça çıkmayacağını belirttiler. Jason Richardson bileği burktu. Kyle Lowry bileği burktu. Kendall Marshall bileği burktu. Ben bileği burktum. Bradley, Rose, Dirk, Billups, Rubio, Love, Iman, Amar'e, Bynum, Frye, Nene, Wall sezona giremediler bile. Bu ne depresif paragraf oldu ya.

-Neyse bu seferlik bu kadar. Daha ikinci yazı, ben bu kadar uzun olmasını istemiyorum ama NBA'de her gece üç postluk konu çıkıyor zaten. Serinin gün aralığını da azaltıp blogu bu yazılarla doldurmak istemiyorum. Zaten bu sefer çok Lakers oldu, ama hem kendi takımım diye, hem de bu anormal başlangıçtan dolayı, hem de sonuçta Lakers bu ligin en çok takip edilen, en çok seveni ve sevmeyeni olan takımı (Anadolu'da her maçta "ayağa kalkmayan Lakers'lı olsun" diye tezahürat yapılıyor) diye bu seferlik idare edin. Önüm vize haftası, diğer yazı artık haftaya haftasonundan sonraya kalabilir. Hafif stres de var bünyede aşırı saçmalamış olabilirim. Haftanın repliğiyle kapıyoruz yine, başbaş :(

"I was a Utah Jazz fan, just because of him." Enes Kanter. (Mehmet Okur'un basketbolu bırakması üzerine)

Alevli


Fenerbahçe'de Aziz Başkan'ın kırmızı takıntısı malum. Pek sevdiğim eski topçumuz Kazım'ın bundan çok çektiğini biliyoruz. Hatta belki FB'den ayrılma sebebi de budur falan. Neyse, 3 Temmuz'dan bu yana gelen süreçte Aziz Yıldırım'a ne oldu bilinmez, ama yumuşadığı kesin. AEL maçında görüntü çok acayip. Kuyt, Hasan Ali, Gökhan Gönül kan kırmızısı olmasa da kırmızı tonunda kramponlarla sahada. Vay arkadaş.



Son olarak krampon demişken, dün bizim Yekta gibi siyah krampon giyen adamdan hiç hazzetmem. Amatör topçu musun, az şekil ol ya. 

Jerome



Hmm.

Ongun



Abi bu aralar çok duyuyorum, Kendrick Lamar diye yeniyetme bir rapçi kardeşimiz var. Kendisini henüz dinlemedim, nedir necidir bilmem ama, Kendrick Lamar deyince, akla aşağıdaki manzaradan başkasının gelmesi mümkün değil. Yani Kendrick soldakidir, Lamar da sağdaki. Bu kadar. Ki eminim Amerikanya'da da bunun muhabbeti yapılmıştır (hiç sanmıyor). Muhtemelen bu çakal baktı isim böyle çağrışımlı, mahlas/lakap edinmeden yürüyeyim dedi sonra da. Valla şahsen içime sinmiyor bu kendi ismini sahne ismi olarak seçmek. Kanye West gene kurtarıyor, çok bilindik isim değil. Ama bu pek olmamış. Bozma işte geleneği.



İşin sululuğu bir yana, bu arkadaşın bayağı iyi olduğuna dair ciddi yorumlar var. Bi' dinlemek lazım. Dre filan destek veriyor herife. Rap seven arkadaşlara tavsiye gibi olsun.


Seks


Amarigan seçimlerinden de geri durmadık... Kimin ne mal olduğunu görselin üstüne tıklayarak öğrenebilirsiniz :(

Nerden Nereye 98




Peri Masalı


Fotoğraftakiler: Filip Holosko ve onun eşi... Holosko'nun üstündeki t-shirt'e dikkat. 

Retro 239


Bu kez çıkartma olmayan bir Retro var. Mete'ye teşekkürler.

Seyven


TRT'de Avrupa Avrupa isimli bir diziye rastladım. Diziyi bir sebepten hafızaya atmıştım önceden zaten. Caddelerdeki reklam panolarında reklamını görmüştüm. Barcelona formalı bir çocuk vardı, ailelerden birinin veledi. Bu sebeple sövüp geçmiştim. Her neyse, az önce TV'de rast geldim, Barcelonalı piç yine giymiş formayı. Forma çakma, kalitesiz çakmalardan. Genelde dizilerde üretici firmaların reklamları yüzünden çakma formalar kullanılır. Nike-Adidas giymezler. Bu çocuğun üzerindeki Barcelona formasında ise büyük bir hata var. Yaka detayı beyaz formanın. Beyaz... Barcelona görse dava açar, o derece büyük bir hata. Yazacaklarım bu kadardı, teğmenim tarzı bir haber yakaladım, maaşıma zam isterim.

Orjin Osman


Öncelikle görseli büyütüyoruz tabii... Dün gece maçları takip ederken Utah-Spurs maçının canlı anlatım sayfasında şöyle bir manzarayla karşılaştım. Kırkaltı yıldır -eğer izleyemiyorsam falan tabii, ya da çok maç varsa bakılacak-Yahoo'dan maç takip ederim, ilk kez böyle bir seriye şahit oldum. Jefferson'ın sayısından sonra da bir tane daha gelsin diye dua ettim ama olmadı. Eğer daha uzununu gören varsa, yoruma yazsın da öğrenmiş olalım. Gerçi bunun da kesin vardır rekoru falan, istatistik manyağı Amarikanlar kaçırmayıp icabına bakmıştır.

Lirik


Arkadaşlar bir itirafta bulunmak zorundayım. Ki bunu büyük acı çekerek yapacağım. Ama gerçekten kaçamayız. Şanlı Spurs'ümüzün bu sezon tanıttığı yeni "alternate" forması, Beşiktaş'ın 00-01 sezonunda giydiği gri formanın çok benzeri. Hatta ince kırmızı detaylar hariç birebir.


 Yani Spurs'ün yan renklerinden biri kırmızı olsa, (Denver'ın sarı rengi gibi düşünün) onlar da formada olacak. Biz bu takımı araklasın diye sevmedik. Büyük utanç.


Dime #1


-Ben gerçekten okuduklarımdan çok etkilenen bir insanım ve beni geçen sene şu abi, bu sene de bu abi çok etkiledi. Şimdi onlar kadar yetenekli olmadığıma emin olduğum halde, onlar gibi yazma densizliğini yapacağım. Neden, çünkü cumartesi gecesi yapabileceğim daha iyi bir iş yok, spor salonuna gittim kapalı, oturduğum yer Cleveland'tan bile depresif ve yapılabilecek tek aktivite birkaç arkadaşınızla gece dışarı çıkıp seyyar kokoreççiden kokoreç yemek.

-Tuttuğum takım diye Lakers'tan başlayayım. Hmm, preseason'la birlikte 0-11... Lakers'a sonra değinelim.

-Lakers'ı saymazsak Opening Day'in en önemli olayı Celtics-Heat'ti tabii ki. Lebron'un malum decision'ından bu yana Doğu'nun ana rekabeti bu iki takım arasında ve bu maçta da rekabeti körükleyecek olaylar yaşandı. Tabii ki esas konu Ray Allen'ın eski takımına karşı ilk kez forma giymesiydi ve off-season'da "telefon numarasını rehberden sildim" diyen Garnett'le aralarında geçecek muhtemel elektriklenmeyi hepimiz merakla bekliyorduk. Ha n'oldu, Ray selamlaşma merasimini oyuna girdiği dakikaya bıraktı, bench'te oturan Garnett'in sırtına şöyle bi' dokundu. KG ise Ray'in yüzüne bile bakmadı, heheh. Daha sonra Boston Globe'a da "I just saw the Heat uniforms and obviously he’s on the other side and I just tried to play the game, man.” demiş. Eh düz mantıkla evet ama olayın arkasında çok daha başka şeylerin olduğu belli. Tabii ben bu paragrafta Rondo ile Wade sürtüşmesine de değinecektim ama Garnett-Ray'i çok uzattık. Pas geçiyorum.

-Nerede okuduğumu cidden hatırlamıyorum (hatırlasam link koyardım) ama bir yerde Pop'un en nefret ettiği şeylerin başında ulusal kanallarda yayınlanan maçların ilk çeyreğinden ya da üçüncü çeyreğinden sonra koçlara sorulan sorular olduğunu okumuştum. Ayrıca kendisinin röportajlarda (muhtemelen 7-8 top kaybı yapıp 10 fark yedikleri bir çeyrekten sonra "koç takımınız 28-18 geride, sizce sorun nerede?" gibi abuk sorulara cevap vermekten sıkıldığı için) oldukça garip cevaplar verdiğini, bunu severek yaptığını ve en sevdiği tatil şehrinin Montana olduğunu biliyoruz. Spurs, Thunder'ı Tony Parker'ın buzzer-beater'ıyla yenerken üçüncü çeyrekten sonra David Aldridge ile şöyle bir röportaj geçti aralarında. Aldridge koça şut seçimiyle alakalı ne kadar mutlu olduğunu soruyor, koç da "Happy? Happy? Happy's not a word we think about in the game, think of something different. I don't know how to judge 'happy.' We're in the middle of a contest. Nobody's happy." diyorhahahahah çok seviyoruz.


-Westbrook sezona bomba gibi başladı. YİNE. İlk iki maç istatistikleri 18-8-5 ve 32-5-6 ama herkesin aklında tek bir pozisyon var: Tık. Zaten 20/32 ile 43 sayı atıp, 7 ribaunt ve 5 asistle oynadığı geçen senenin final serisi 4. maçını da kimse Westbrook 20/32 ile 43 sayı atıp, 7 ribaunt ve 5 asistle oynadı diye de hatırlamıyor.

-Grantland'de şöyle bir yazı okudum geçen, bu kategoride ligin henüz ikinci günü itibariyle Enes Kanter üç boy farkla öne fırladı. Dallas Mavericks'i yendikleri maçtan sonra Halloween ayağına soyunma odasında gazetecilerin karşısına Undertaker olarak çıktı. Evet, muhtemelen hiçbiriniz tanımıyorsunuz. Uyuyamadığınız gecelerde zap yaparken Fox Tv'ye denk gelenleriniz dışında. Videoyu izlemenizi şiddetle öneriyorum: Tık. Bence Enes'ten daha komik olanı kostümün Indiana Jones kostümü olduğunu düşünen kadın gazeteci. Indiana Jones, cidden?

-Ligin ilk birkaç gününe damga vuran olayı: James "the bearded one" Harden. Kendisinden haz etmem. Hiç sevmediğim OKC Thunder'ın, en nefret ettiğim oyuncusuydu. Ama çok özel bir oyuncu. Lig başlamadan henüz 24 saat önce takasla Rockets'a gitti. Rockets şu an 2-0 (Lakers 0-3) ve James Harden iki maçta toplam 82 sayı attı. Toplam 82 sayı. 82. Takasla ilgili Fritz yine şöyle güzel bir yazı yazmış, ben takasa girmeyeyim de Harden'ı sonunda bir takımın lideri olarak izlemek keyif verdi, veriyor, verecek. Thunder yine fena takım değil ama artık tribünlerinde böyle enstantaneler göreceğimiz salon sıklıkla Toyota Center olacak.


-New York'taki Sandy kasırgasından etkilenenlerden biri de Amar'e. Yukarıda gördüğünüz gibi arabası sular altında kalmış. Keşke kasırganın bir insan üzerindeki maksimum etkisi arabasının sular altında kalması olsaydı. New York'taki maddi zarar 50 milyara yakın ve 150'ye yakın sayıda vatandaşın hayatını kaybettiği söyleniyor. Brooklyn Nets'in, Knicks karşısındaki debut maçı da iptal oldu. Ha iki gün sonra Knicks içeride Miami'yle maç oynadı ama o neden bilmiyorum. Hani madem onu iptal ettin, onu da ettin. Onu etmedin, onu da etmedi. Eeeh, ne diyorum (diyemiyorum?) lan ben. Wade efendi de konuyla alakalı "We shouldn't B hre 2 play a basketball game when theirs so many families obviously still R affected by #Sandy" tweet'i atmış. Aslında perde arkası biraz daha karışık ve sonuç olarak Wade yine sen haksızsın ibne ama elim, kolum, gözüm yoruldu.

-Lakers... Lakers... Gerçekten başlayamıyorum. Bu konuya sonra değiniriz. Zaman tanıyalım. Zaman tanıyalım. Biraz daha...

-Çaylaklarla ilgili de birkaç yazacağım vardı ama şimdilik bu kadar diyelim. Ya da ha(y)di çok ucundan bir şeyler ekleyeyim. Varejao rol çaldı ama açılış maçı hakkında benim en merakla beklediğim konu Waiters-Beal rekabetiydi. Beal'ı kolejde fazla izlemediğimden, Waiters'ı ise Beal'dan fazla izlediğimden (1 kez) ben Waiters'çıyım. Kendisi de Beal'dan daha etkiliydi ve 17 sayıyla takımının maçı kazanmasını sağlayan isimlerden biri oldu. Anthony Davis henüz debut maçında beast mode'u açtı ama ertesi maçta sakatlanarak maçı yarıda bırakmak zorunda kaldı, hoş değil. Bir de Lillard var tabii, kağıt üzerinde tekkaş'ın en büyük rakibi olacağı söyleniyordu ROY yarışında, henüz iki maç izledik ama saha içinde de bunu kanıtlarcasına iki maç oynadı.

-ROY demişken, eeeeh. Ben haftanın cevabıyla yazıyı bitiriyorum. Bundan sonra ne bileyim böyle 4-5 günde bir, ya da yoğun falan (önümüz vize haftası) olursam 7-8-9 günde bir bu seriyi devam ettirmeyi planlıyorum. Blogda herkesin bir serisi var, benim neden olmasın :(

Soru: When do you expect the Nets to win an NBA championship?
Cevap: In June.

Brooklyn Nets'in sahibi Mikhail Prokhorov. Röportajın tamamı için: Tık.