Başlar

Avrupa Şampiyonası bugün başlıyor. Biz de bu lappap'a blogda yer vereceğiz.

Kupayı ya da Babayı


Son an gelene kadar yazmak istemedim. Biraz da havaya gireyim de öyle yazayım amacıyla. Belki de iyi değil bu, zira maça 28 dakika var ve yazacağım her şey 2 saat içerisinde yüzüme vurulabilecek konuma gelebilir.
Bildiğimiz gibi Boston Celtics-Los Angeles Lakers finalin adı. Şu anda televizyonda, orada burada gördüğümüz, bu işi yapan nesile NBA'i sevdiren seri tekrar karşımızda. Boston ev sahibi avantajına ve sadece üç oyuncudan çok daha fazlasına sahip. Rondo'suz, Perkins'siz hatta PJ Brown'suz bir Celtics buralara kesinlikle gelemezdi. Şu "Big Three" olayına da karşıyım aslında. Çok büyük bir haksızlık bu geçmiş zamanın "Big Three"sine. Celtics tarafında X-Factor denilen farkı yaratacak oyuncu kesinlikle Rajon Rondo. Kalitesini belli etmiş oyuncular zaten belli bir katkıyı yapacaktır ancak o oyuncuların eline baktığı gard da Rajon Rondo. Kevin Garnett artık iyice hücumda tek yönlü olmaya başladı. Kıçına kadar girip elini kaldıracaksın; girerse girer, girmezse yaşadın. Ray Allen son zamanlarda açıldı ama her an bi' "fıssss" sesi gelebilir. Paul Pierce ise her zamanki gibi bir numaralı skor opsiyonu olacak. Garnett yüzük kazanabilecek mi? Ligin en iyi şutörü Ray Allen neler yapacak? Paul Pierce senelerce lottery takımında kalmanın ödülünü alıyor mu? Bir buçuk hafta sonra belli olacak.

Melekler şehrinin temsilcileri şu ana kadar mükemmeller. Houston, Utah ve son şampiyon Spurs. Şimdi ise Keltler. Ligin en değerli oyuncusu, belki de (belki de mi?) son jenerasyonun en iyi oyuncusuna sahipler. Lamar Odom ve Derek Fisher'dan gelecek olan istikrarlı katkı ve Pau Gasol'ün ne kadar konsantre olacağı seriyi Lakers adına belirleyecek şeyler. Kobe yine Kobe olacaktır.

Benchlere baktığımızda Lakers'ın büyük üstünlüğü olduğunu görüyoruz. Zaten ligde benchten en çok katkıyı alan takım kendileri. (Spurs'ü saymıyorum. Adamların yıldızları yedekten geliyor, sonra "en iyi bench bizde." Hee tabi, Horry filan.) Aslında bana göre Lakers'ı öne koyan bir numaralı faktör Zenmaster. Sonra da Kobe'nin Shaq'siz şampiyonluk kazanma arzusu. Bekleyip göreceğiz. Kartlar karışsın, yeniden dağılsın... Ne alemde bakalım üstü toz kaplı final rekabeti.

Köprüden Karşıya Geçmek

Denge, insanoğlunun icat ettiği en vahşi kavramdır. İp cambazının kendini en iyi hissettiği an, kendini ağa bıraktığı andır oysa. sırat köprüsünden, beslenmeye kadar denge her yerdedir. Dünyanın en sağlam alarm sistemi. Bütün dengesizlere karşı. En ufak harekete, yanlışa duyarlı... Oysa hayatlarının belli dönemlerinin her saniyesini aşka verebilenlerse gerçekten yaşarlar. sadece sevgilileri ve kendileri. Başka hiçbir şeyle ilgilenmezler. Yüzde yüz aşk! Dengesizlik, gerçek duygusunun ve gerçeğin tek kapısıdır. Dengeyle hiçbir yere varılmaz. Ancak düşmeyi bilenler köprüden karşıya yüzülerek de geçilebileceğini öğrenir. Belki cennete, belki ipin gerildiği karşı tarafa varılır dengenin sonucunda, kabul ediyorum. Ama düşmemek için verilmiş mücadelelerin acısı ve tedirginliğiyle... (Kinyas ve Kayra, Hakan Günday, 2000, sayfa 197)

Toprakta Nadal


"Parkede Kobe, toprakta Nadal."

Hele de o çift el paralel backhandleri yok mu...

Koçsuz Pistons

Üç senedir konferans finalinin arkasının gelmemesi beklendiği gibi Flip Saunders'ın başına patladı. Rasheed'in sorumsuzlukları, Billups'ın iyileşti dense de bir türlü iyileşememesi, ofisteki yanlışlar... Hepsi bir kenara bırakıldı ve kollektif spor dallarında en çok görülen hadise tekrar yaşandı. Hocayı yollamak. Detroit yardımcı antrenör Terry Porter'ı getirmek istiyormuş, Phoenix'le de adı anılıyor adamın. Saunders'ın da iş bulması biraz zor olacak gibi, zira Mavs Carlisle'ı getirdi, Bulls Doug Collins'le ha imzaladı ha imzalayacak. Phoenix bir şans olabilir belki de ancak oraya da sistem uymaz. Zaten Kerr de açıklama yaptı. Adaylar 4'e inmiş. Spurs asistanu Budenholzer, Terry Porter, Utah asistanı Tyrone Corbin ve Houston asistanı Elston Turner. Bekleyip görelim, daha çok var yeni sezona. Ulan daha bu sezon bitmedi...

Yapma Usta

Ara verdiğinde üzülürdük, şimdi ne yapacağız peki?
Bu işe girdiysek senin sayende be abi. Haklısın filan ama, ne bileyim. Bırakma bizi bir başımıza. Başsız. Sabah kalktığımızda haberlerden önce senin bloga giriyorduk, bir süre daha devam eder bu. Az zaman değil bu işi yaptığımız. Ama artık olmayacak görünüşe bakılırsa. Kimden öğreneceğiz biz transfer dedikodularını, dışarda dönen geyikleri, Katalan basını'nın Barça hocalarıyla dalga geçmesini, genç yetenekleri ve daha birçok şeyi?
Kim dalga geçecek Ertem Şener'le bizle birlikte? Kim Arjantin ligi'ni tek başına Türkiye'de yayınlatabilecek?
Zaten efsaneydin ama, şimdi tam efsane oldun abi. Bütün emeklerin için sağol.

Hacı Sago

Daha önce Sago'nun klip işini beceremediğini yazmıştık. Arşivden okuyabilirsiniz bulup, müzik yazılarından. Yeni albümün ilk klibi Ben Hüsrana Komşuyum'a çekildi ve, geçenlerde kanallara sunuldu.

Anlaşılan bu albümün kliplerinde toptan bir hikaye olacak. Bu güzel.
Ama onun dışında klip yine fiyasko. O bahsettiğim yazıdaki mesele, aynen duruyor. Sago söylediği sözlerin hepsini el hareketleri ve mimikleriyle anlatmaya/göstermeye çalışıyor ve daha önce de söylediğim gibi çok basit kaçıyor. Madem hep aynı şeyler, animasyon klip yapın. Ya da bu klibin yarısındaki o elemanın olduğu hikayeyi genele yayın. Ama bundan sonra da böyle devam edecek gibi bu-maalesef.

İkincisi;o sakal ne...
Tabii ben böyle "çok bilmiş müzik eleştirmeni" tadında konuşuyor olabilirim, kusura bakmasın kimse ama, hakikaten çok kötü duruyor ya. Kimlere benzemiş biliyor musunuz? Hani başı takkeli, şalvarımsı pantolon giyen dindar elemanlar vardır ya, sakallarını böyle yaparlar, aynı onlar gibi. Dinine bağlı olduğunu biliyoruz Sago'nun ama şekle dökmezdi, bu kez öyle bir hamle mi var acep?
Bir de saçla birleştirince Static-X'in solistine benziyor, o da var.

9.72


Çok az takip etsem de, atletizmi severim. Belki diğerlerinden vakit kalmıyor, bilinmez. Paralel olarak da az yer alıyor blogda. Ama şimdi yazacağım gibi gelişmelere yer vereceğim tabii ki.

31 Mayıs'ta yapılan New York Grand Prix'sinde Usain Bolt, 9.72 yaparak 100 metre Dünya rekorunu kırdı. Bundan önce rekor, 9.74 ile Asafa Powell'ındı. Bu arada ikisi hemşo, onu da belirtelim-Jamaikalı yani.
Bolt esasen bir 200 metreci-imiş. Orada da Michael Johnson abimizi zorlayacak dereceleri varmış. Onu bilemem ama, eleman artık 100 mt'ci olarak anılır;boru değil, rekoru 0.2 geliştirdi.

Bu rekoru okuyunca, veya haberdar olunca aklıma hemen, her rekor duyduğumda gelen şey takıldı:Atletizm programlarında rekorlar hakkında konuşulurken, sürekli bunun bir sınırı olduğundan, insanoğlunun limitleri olduğu için bu rekorların bir yerde duracağından bahsederler. Aklıma yine bu geldi. Nasıl gelmesin.
1999'da Maurice Greene 9.79 yaptı-çok karizma abiydi bu arada kendisi, feci kasılırdı. Ardından Eylül 02'de (sonradan doping sebebiyle iptal edildi o ayrı) Tim Montgomery 9.78 yaptı. Sonra Haziran 05'te Asafa Powell 9.77 yaptı; Mayıs 06'da Justin Gatlin, ve Haziran ve Ağustos 06'da yine Asafa Powell bu dereceyi eşitledi. 9 Eylül 2007'de Powell rekoru 9.74'e çekti. Ve birkaç gün önce de rekor yine 0.2 geliştirildi.
Diğerlerini bilemem ama 100 mt gittikçe sınırları zorluyor. Nerede durulur, hangi nokta sınır olur, hala muallakta. Demek ki insan bedeni sanıldığından daha iyisini yapabilecek durumda. Bize de yeni rekorları izlemeyi beklemek düşer o zaman değil mi?

Görünen o ki, Pekin olimpiyatları korkunç bir mücadeleye sahne olacak-100 metrede yani.

Ferdi Elmas Gs'de


Son 2-3 yıldır çok mühim transferler yapan Galatasaray, bir genç yıldızı daha kadrosuna kattı. Hollanda doğumlu ve Ajax altyapısı çıkışlı bir oyuncu olan Ferdi, 05'te Çaykur Rize'ye gelmişti. Geçen sezonki yarım sezonluk Ankaraspor'a kiralık gitmesi dışında orada oynadı. 3 yıllık sözleşmeye imza atmış Ferdi. Bunun 2. senesinde filan gidebilir Avrupa'ya, benden söylemesi.
Forvet kendisi. Ama "Ronaldo" tarzı forvet, yani kanat oyuncusu. Çoğu yerde orta saha diye geçiyor, malum bu "forvet" kavramı Türkiye'de oturmadı henüz.
Görünüşe bakılırsa ya 3, ya da 1 altyapıdan oyuncu karşılığında aldık Ferdi'yi, ki bu yine bir vurgun yaptığımız anlamına geliyor. Müthiş bir transfer Gs için. Milli takım sorunu da yok, o da güzel.
Bir diğer genç yetenek Özer Hurmacı'nın da geleceği söyleniyordu ama, ondan haber yok henüz.

Nette rastladığım bir röportajında, Ferdi Rize için, "daha ofansif oynamalıyız. Ben 4-3-3 oynamayı seviyorum" filan diyor-bu güzel haber. 4-3-3'ü sevmesi tabii ki normal, Ajax'ın bütün altyapı kategorilerinde, A takımdaki gibi 4-3-3 oynanır. Ofansif futbolu sevmesi için de açıklamaya gerek yok tabii. Hollanda ne de olsa...

Bu arada Bjk ve Trabzon da daha haziran gelmeden bir ton adam aldı. Hele Trabzon çok iyi işler çıkardı. Bakalım etkileri ne olacak.

Son bir ekleme:Galatasaray, Kartalspor'un gelecek vaadeden oyuncusu Yaser Yıldız'ı da kadrosuna katmış mayıs ayında. Bir güzel haber daha.


Yazı bitmeden edit:Lan çok resmi bir yazı olmuş, sanki Ntvspor'a haber geçiyoruz, kusura bakmayın artık.

3 Resim Arasındaki Fark




3 "ayrı" milli takım. 3 "aynı" forma. Başka örnekleri de var. 2002'de Çin ve Türkiye mesela.
Biraz daha hassas olabilirler bu konuda firmalar.

Final Zamanı


Haziran geldi, final vakti. En son 86-87'de gerçekleşen Lal-Bos finali, tam 21 sezon sonra yine oynanacak. 11. final olacak bu iki takımın karşılaştığı. Malum, Nba tarihindeki en büyük rekabet neredeyse.

İki tarafta da final veya yüzük açı diyeceğimiz oyuncular var. Kobe'nin belki 3 yüzüğü var ama, Shaq sonrası bir yüzük kazanmak için ne kadar hevesli ve gayretli olduğunu herkes biliyor. Garnett deseniz, Nba tarihinin en büyük, en hırslı oyuncularından ama yüzüğe ucundan bile ulaşamadı şimdiye dek. Sadece Batı finali var. Pierce ve Ray Allen da, son dönemin büyük oyuncularından. Onların da bir finalleri bile yok.

Ben ve tanıdığım birçok Nbasever, bu finalde kim kazansa üzülmeyecek. Çünkü yukarıda da söylediğim gibi, her iki tarafta da çok değerli, yüzüğü hak eden büyük oyuncular var, Nba tarihine geçecek oyuncular.
Hem bu oyuncuların başarı açlığı, hem de büyük rekabetin yeniden dirilmesi, bu finali herhangi bir finalden çok farklı bir yere taşıyor. İşin mali yönü de azımsanacak gibi değil.
Play-Off başladığından beri bu Lakers-Boston finalinin isminin hep zikredilmesi hoş değil akla şüphe getiriyor ama, normal bir yandan. Bir nesil bu oyunu bu rekabetle sevdi, az değil.
O zamanlar olduğu gibi yeniden Nba'in yükselişine katkıda bulunur bu final diyesim var ama, zaten halihazırda Nba'in yükselmesi için birçok sebep var.
Olsa olsa, o büyük rekabeti öğretir gençlere, Nba'in eski zamanlarını öğrenmelesine vesile olur. Bu da çok güzel olur. Bir sporla ilgileniyorsan, onun tarihini bilmelisin ki, daha iyi çözüp kavrayabilesin, özümseyebilesin o sporu.

Final ne olur peki?
İsteğim 4-3 bitecek olan bir final. Olabildiğince zevkli, mücadele içinde geçsin. O büyük oyuncular basketbol ziyafeti sunsun bizlere. Pierce, Lbj ile olduğu gibi Kobe ile de düelloya girişsin.
Ama olacak gibi görünen ise 4-2 Lakers-benim tahminim yani. Bir kere Boston dışarıda kötü. Son seride 4 galibiyetin ikisini dışarıda aldı belki ama, ben en azından güven(e)miyorum Kelt'lere. Kobe'nin azmasını bekleyin derim ben, yani ilk turda, ikinci turda, konferans finalinde böyle dönem dönem "dinlendi" ya, o olmayacak işte. Son sahne artık, neyin varsa ortaya koyacaksın. O da öyle yapacak.
Boston açısından, son maçlarda Ray'in form tutması çok önemli. Belki ilk turlarda onsuz bir şekilde işleri hallettiler ama, finalde böyle bir lüksleri yok tabii ki.
Bir de isim açısından bakınca oyun kurucu sıkıntısı çekebilir Celtics. Fisher baskın çıkabilir Rondo'ya, şaşırtıcı olmaz bu.

Bir de nostaljik formaları giysinler 1-2 kez, çok güzel olur o da.

Savulun Inter Geliyor


Jose'nin (kuzenim ya kendisi) İnter'e gelişi resmileşti. Şimdi seyreyleyin eğlenceyi.
Olayın 2 yönü var:
1. Takımın ne hale geleceği
2.Yapılacak transferler

Bir kere İnter'in zaten son 2 sezondur İtalya'da at koşturduğunu, pek sorun yaşamadığını, sağlam bir kadro oluşturdğunu düşünürsek (küme düşme, şike mevzuu önemli etken tabii) , bu takım Mourinho'nun elinde çok daha değerlenecektir. Böyle egosu çok yüksek yıldız da yok ortalıkta. En fazla Ibra. Adriano da geri dönmez herhalde, feci papaz olurlar çünkü.

Mesela son haftalarda rehavete kapılmaları ve sonucunda puan farkının kapanması olumsuz ama Jose böyle bir duruma izin vermez.

Yeni sezon için ismi geçenler Lampard, Deco, Drogba, Eto'o ve Carvalho. Bunların sırf ilk üçü gelse İnter'e sezon başlamadan tüm kupaları vermek ve sezonu oynatmamak lazım.
İnter'in savunma rotasyonu iyi ve derin ama biraz yaşlı, o yüzden birileri alınacaktır defansa.

Resim de pek manidar. Jose burda da büyük işler yaparsa, iyiden iyiye tarihin en büyükleri arasına girer.

Pfff

Bu Hüseyin pezevengin teki, gecenin bir vakti tutmuş benim zamanında yazdığım bir yazıdan "blog açmam, blogda yazmam" cümlelerini ayıklamış, "kendinle çelişiyorsun!!!" diyor.
Kendisi yüzeysel bir ibne olduğu için, hemen atlıyor mevzuya.
Benim orada kastettiğim, hani böyle "bugün şunu yedim içtim, çok kötü depresyondayım, saçımı değiştirdim" tarzı blogculuk. Bir bakın bakalım, bizimki öyle mi? Hayır. Ulan 2 gün yoktum gittim, onu bile yazmadım. Ama yazacağım bir dahakine. Millet yazı istiyor belli konularda. Hüseyin de gidip "cuppa cuppa" kopuyor. İş güç yok tabii...
Böyle bir açıklama yapmış olalım da, 2 gün sonra başkası da çıkar "çelişiyor bu gör kendisiyle" der filan, maazallah.
Böyle de hassas bir insanımdır işte.

Tekno-Tiesto- BT-Lappap

Benim gibi tekno müzik dinlemeyen bi' insan için büyük bir adımdı sanırım dün akşamki Tiesto konseri. Daha doğrusu USC turnesinin 11. durağı diyelim.
Adam benim gibi birini bile dans ettirdi, ki ben dans etmem, düğünümde oynamamışımdır. Cuppa cuppa felsefesini bir yerde tanımış olduk.
Şunu söyleyeyim ki bu Amerikalılar atla eşeği karıştırıyor. Tekno konserine 50 cent tişörtüyle, bol pantolonla gelenler mi ararsın, göttik kıyafetlerle gelenler mi. Ulan her yerin bi' ağırlığı var, ona göre davransana sapık.
Gelelim konsere. Tiesto paşadan önce başka DJler çıkacak dediler, eyvallah dedik. İlki Dukduk mu ne öyle bir şey, tıraştı. Bildiğin cuppa cuppa. Otur evde dinle aynı şey. Ardından BT denilen eleman çktı, ki ben bu elemanı Tiesto'da daha çok sevdim. Eleman "Let It Be"yi mixlemiş, hem cuppa hem alttan şarkıyı söylüyorsunuz, şaşırtıcı. Hatta başka ünlü slow hitleri de. Bir su 4 dolar, fena koydu.
Tiesto denen arkadaş çıktı sahneye. Dünyanın en iyi trance DJi olduğu aşikar zaten abinin, ama geçişler olsun, müzik kalitesi olsun.
Şimdi beni sapık olarak adlandıracaklar çıkacak ama konsere bikiniyle gelenleri bıraktık, direk don-sütyen gelip, sütyeni çıkaranlar vardı. Tek tangayla kalan karılar...

Son olarak 18 Haziran'da Snoop geliyormuş, gitmeyen top olsun.

"If a bitch tryna' get at ya,
park it like it's hoot!!"

Emre Profesyoneloğlu


Bloga rağbetin arttığına kanıt olarak gösterebilirim 1.5 günlük yokluğumda Emre mevzuu hakkında yazı istenmesini.
Şaşırtıcı olduğu kesin tabii ki ama "o kadar" da değil.
Ya profesyonellik filan da abi, bu olmaz işte. Şimdi bu adam ASY'deki maçlara nasıl çıkacak? Veya oradan sağ-salim çıkabilecek mi? Ulan gelme Türkiye'ye işte. Git Portsmouth'ta oyna. Bile bile lades bu oluyor sanırım. Bela istiyor abimiz, al sana bela.
Yıllık 3.5 milyon gibi bir para var ortada, ki feci bir şey Türkiye için. Bu parayı Avrupa'da vermezlerdi Emre'ye. Gelmesinde bu büyük etken olabilir ama, daha mühim noktalar var tabii. Abimiz bu noktaları ya siklemedi, ya da cidden göremedi. Karşısına çıkacak nasılsa bunlar. Görür o zaman.
Gidin sorun, hem Fb, hem de Gs'liler rahatsız bu işten. Nasıl olmasınlar ki. Emre gol atınca bir Fb'li ne kadar sevinecek abi? Düşünmek gerek böyle şeyleri ya, biz mi uyaracağız yani?
Tuncay Gs'ye gelse neler olur sizce? Ki gelmez diyesim var, diyemiyorum, malum...

Bilmemnaparım profesyonelliğini, bazı şeyler profesyonelliğin filan ötesinde. Yok abi olmaz işte, gelmemen gerek. Ha yapıyorsun, yaparsan olur o ayrı ama yapmaman gerek, bu ortada. Bile bile de yanlış yapılmaz ki.
Nihat'ın da gelme ihtimali var diyorlar. O da gelsin, sonra Fb'liler Gs ve Bjk'lilerle alakayı kssin iyice, kanlı bıçaklı olsunlar. Tam olur. Futbol kültürü meselesi işte. Sik var gibi gidiyor Gs altyapısı çıkışlı oyuncu ezeli rakibe. Git tabii aa. Profesyonelsin sen işin bu. Para kazanıyorsun bu işten. Fb almasa ortada kalacaksın ya zaten...

Son olarak, o erikleri afiyetle yemesini diliyoruz Emre'nin. Yiyebilirse tabii.