Makus Talih

Günümüz Nba'i, basketbol tarihindeki en iyi oyunculardan bazılarına evsahipliği yapıyor, ve bunlardan bazıları güçsüz takıma denk geldiği, bazısı ne bileyim Jordan'a tosladığı, bazısı da daha 1. turu geçemediği için, kişisel olarak ortalığın anasını sikse(ler) de, takım bazında bir türlü başarıya ulaşamıyor.
Tracy McGrady bu ligde 2 kez sayı kralı olan, son dönemlerin en iyi skorerlerinden. Ayrıca sadece iyi bir skorer değil, çok yönlü, gerekirse takımını da oynatabilen bir oyuncu. Bu özelliği kariyerinin son yıllarında belirginleşse de, sonuçta var olan bir şey. Ve bu oyuncu, neler neler barındıran kariyerinde, daha 2. tur görmüş değil. 2. tur. Tam 7 kez 1. turda toslamış T-Mac adamı. Belki bir açıdan daha beterleri var, mesela Malone-Stockton ikilisinin vaziyeti, Chuck, Reggie, Iverson. Ama burada bahsettiğimiz "1. tur". Yani koca kariyerde bir tur bile geçebilmiş değil T-Mac. Bu durumun sebebini incelemek veya düşünmek bu yazının yazılış sebebi değil;belki başka bir yazıda. Fakat gerçekten trajik bir durum bu.

Nereden çıktı derseniz, şuradan çıktı bu:Az önce Nba Action vardı. Orada Denver-Hornets serisi anlatılırken, Melo ve Denver hakkında "5 senedir 1. turdan ileri gidemeyen" ifadesi kullanıldı. "Amanın" dedim. Bir T-Mac vakası daha. İşin garibi, bu pek dillendirilmiyor etrafta-kimse farkında değil sanırım. Yani Lebron kadar olmasa da, Melo da bu yeni neslin (ve 03 draftı'nın) önde gelen büyük oyuncularından. Nba'de önemli bir yeri var tüm saçmalıklarına rağmen. Bu durumda sanırım Wade ve Lebron'un dominasyonlarının payı büyük. Melo da vukuat işledikçe, bu vaziyet kaçınılmaz oluyor sanki.
Neyse ki Melo şanslı. Dumars beyin Ivy hevesi sağolsun, Nuggets ve Melo bu kez 2. turu görebilecek. Billups gerek normal sezonda gösterdiği performans, gerek Hornets serisinin ilk 2 maçı itibariyle bırakın bu seriyi, daha da ileri götürebileceğini gösterdi Nuggets'ı.
Karşı cenahta Paul var ama, Paul'e rağmen Hornets'ın pek "durumu" yok bu turu geçmek için. Artık ne zaman oralardan ayrılmayı düşnür Cp3, onu da yakında görürüz.

"Melo şanslı" dedik ama, peki ya o zamanki Rockets kadroları kötü müydü? Yoo. Hatta bir keresinde Dallas serisi vardı, deplasmanda 2-0 öne geçmişlerdi, (deplasmanda, 2-0) ama gene bir şeyler olmuş ve, o avantaj tersine dönüp, 4-3 kaybetmişti seriyi Houston. Sanırım 04-05 veya 05-06 idi. Olmadı mı olmuyor demek ki.

Sonuç olarak, neyse ki Melo'nun bu "1. tur hüsran serisi" kısa sürecek, tabii Paul bu kalan 5 maçta azıtıp seriyi almazsa. Öyle bile olsa, Billups bu takımda olduğu sürece elbet daha yukarı gidecektir Nuggets. Ayrıca T-Mac'in de önümüzdeki sezon sağ-salim dönmesini ve yoluna devam etmesini dilediğimizi de belirtelim. Şimdi tabii "bu Houston T-Mac'siz böyle, o sebepten, o dönünce yine sıçacaklar" muhabbeti var ama, ona da girmeyelim şimdi.

Zabah


Öncelikle Bjk'nin yeni transferini tebrik ediyorum. Yani adam iyidir, yeteneklidir o ayrı ama, bu isim olmamalıydı...
2 şeye değineceğim bu postta. Zabahın 8'inde ayrı ayrı 2 tane kasamayacağım. Pardon 3. Hayır 4 oldu. Aman bee.

1. Bazı zekiler zamanında "Messi yok Barça yok" diyorlardı. Umarım o dangozlar dünkü Sevilla maçını izlemişlerdir. Orgazm oluyorum şu takımı izledikçe, zevkten 4 köşe oluyorum. Bu takımın taraftarı olduğumu düşündükçe de daha fazla sevindirik oluyorum. 10 gün sonra da ayrı patırtı var.
Iniesta. Abimsin, babamsın.
2. Geçenlerde bir postta (az aşağı iniver) bahsettiğim Hakan Aslantaş'ı "kaptılar". Böylece Tolunay Kafkas'ın futbol bilgisi ve hocalığını bir kez daha takdir etmiş oldum.

3. Dünya kitap günü'nüz kutlu olsun efem.

4. 23 Nisan "Milli Egemenlik" ve çocuk bayramınız da ayrı kutlu olsun efem.

5. Ne mimi ulan sabahın köründe. Sonra yazarım.

Fink: "Doğuştan Kartal'ım"


Böyle bir manşet beklenebilir. BJK E. Frankfurt'tan Fink'i bitirmek üzereymiş. Normal. Anormal olan şu. Şahan. 107 gol yiyen takımın teknik direktörünü hatırlayanlar vardır;
"Dedim topu atın Fink'e. Soldan gidiyon, at Fink'e. Ceza sahasına girdin, vurmayacan, dönecen atacan Fink'e. Ben taktiğimi vermişim."
Hayırlı olsun, inşallah gelir de biraz testis geçeriz.

Play-off Notlar

- Miami'yle başlamak istiyorum. İlk maçta hüsrana uğrayan Heat, bugün maçı domine ederek kazandı ve ev sahibi avantajını ele geçirdi. Jermaine, Haslem, Beasley ve Cook, yani skor açısından yedekleme ünitesi bugünkü gibi çalıştığı sürece Heat bu seride favori. 15/26 isabetle kendi kulüp rekorunu kıran Heat'te (hiç şutu yok, nasıl bir süperyıldızsa denilen) Dwyane Wade ve Daequan Cook 6'şar isabetle galibiyette büyük rol oynadılar. Wade'in 4. periyotta hücum süresi biterken panyalı attığı üçlük görmeye değerdi. D-Wade gibi bir oyuncunun lige gelişini, gelişimini gözlemek de orgazm tadı veriyor adama.

- Denver beklediğimden çok daha iyi oynuyor. İlk maçta Billups'ın 8 3 sayı isabeti maçı koparmıştı. Şu anda da 17 sayı öndeler, 4. çeyrek. 2-0 oldu. Önümüzdeki maçı alamazsa Hornets, süpürülür.

-Spurs. Duncan'ın diz problemleri devam ediyor. Dallas son maçta pek bir varlık gösterememesine rağmen zaman zaman farkı 8 sayıya düşürerek tehdit etti Los Spurs'ü. Parker da ilk yarıdaki fenomenal oyunuyla maça damga vurdu. Bu oyunla Spurs'ün umdukları kadar gitmesi mucize olur.

- Cavs. James.

Son olarak da kendimden bir not çakayım. Dün Amerikan Futbolu oynarken sol elimin üzerine düşerek üçüncü parmağı ortadaki eklemden çıkardım. O yüzden bir hafta kadar cast'te kalacak. Bu da girdileri biraz etkileyebilir, şimdiden özür dilerim. Hilmi'yi mimliyorum(!), playoff yazsın. Vay be, mim.

Yine Mayıs Geliyor!


Son zamanlardaki olaylara bakarsak yazılacak bir şey yok.
Başka takımların, hatta belli oyuncuların yaptıkları şeyler medyaya bile yansımazken, birkaç insan bizim oyuncularımızın yaptığını devamlı lanse ederek ceza almalarını sağlıyor. Volkan çifte atarken "canı yandı" oluyor, Arda tokatlarken "tü kaka." Savunduğumdan söylemiyorum, eğer bir standart varsa herkese uygulanmalı. Gruplararası iletişim kuralları bir numara: "Uygulamayacağın, ya da adil olarak uygulayamağın kuralları koyma." Nerede kaldı adalet.

Eh tabii doğal bunlar. Mayıs yaklaştıkça korku dereceleri yükseliyor. 30 Mayıs'ta görüşürüz.

4-4


Futbol tanrıları acımasız. Futbolsevere acımıyor. "İzleyeceksin birader" diyor, "sonra pişman olursun".
Arkadaş hatrına -o arkadaşların ben zaten...- Chelsea-Liverpool maçını bir mekanda yarım-yamalak izlemek zorunda kalmıştım. Ona rağmen neredeyse ayakta izledik maçı-hele sonlar. Öyle bir hava vardı ki, pek sevmediğim L'Pool 5-4 yapsa, golde bağrınırdım sanırım, o derece.
Bugün kıytırık Sivas-Fb maçını izlerken alttan geçip duruyor, sanki nasıl geçeceğini bilircesine, "22.00'de Spormax'ta, Liverpool-Arsenal maçı var" filan diye. Ben de çoğunlukla içimden, birkaç kez hayıflandım, "lan bunun üstüne şimdi o maçı izleyip futbola doymak var" gibisinden. Bir şeyler olacağı belli de, biraz fazla olmuş! Böyle diyorum ama, Spormax üyeliği de yok hani. İzleyemeceğim aslında. Benim esas sövdüğüm belki de, Digi bağlatırken, Spormax ve Nbatv üyeliği almayan babamdı. Sağolsun nelerden mahrum bırakıyor.
Golleri kimlerin attığını okurken bile heyecanlandım ulan, nasıl maç varın siz düşünün!

Liverpool taraftarının yerinde olmak istemezdim şu son 1 hafta. Kalpten giden veya ufaktan kriz geçiren çoktur memlekette. Çekilir iş değil. 2 tane 4-4'lük maç. İşin garibi ikisinde de Gerrard yok. Olsa kazanılır mıydı bu maçlar acaba? Bilinmez.

Bir daha şu hareketi ("sus") gören bütün L'Pool taraftarları dellenecektir. O hareketi göre göre şampiyonluk gitti neredeyse çünkü. Ben de çok antipatik buluyorum, daha önce de yazmıştım sanırım. O kısma takılmazsak eğer, çok büyük iş yaptı Arshavin. Gerek futbolseverlere, gerek Arsenal taraftarına umut verdi, ilerde neler yapacağına dair. Önümüzdeki sezon daha bir dikkatle izlenecektir kendisi.

Son olarak, hani şey olayı var, işte Reina kalsa Valdes giderdi Barça'dan gibisinden. Valla, al birini vur ötekine. Onu daha iyi gördük bu son 4-4'lük maçlarda. İkisi de Allaha yakın, bize uzak olsun. Biri tamam da, diğerini de bir paketlesek...

Baliç


Bazı futbolcular vardır ki, çok beğenirsiniz ama, ya takımınıza gelmezler, ya da gelirler ama, o zamana kadar iş işten geçmiş olur. Veya birtakım aksilikler yüzünden, o adama doyamazsınız. Elvir Baliç de işte tam o gruptan.
Baliç bildiğiniz gibi Türkiye'deki ilk dönemlerinde Bursa'da fırtına gibi esmişti. Şu meşhur Inter-Toto zaferleri olsun, ligdeki can yakmaları olsun, Mususi-Ercüment-Baliç üçlüsünün golleriyle olsun, bayağı bir ses getirmişti o Bursaspor jenerasyonu. İşte Timsah mevzuu filan...
Hatta bir Bursa-Gs maçı vardı, bizi evlerinde 3-2 yenmişlerdi ve, son dakikada galibiyet golünü Baliç atmıştı. 97-98 olması gerek. O 4 yıllık zaferler dönemindeki götümüze giren kazıklardan biridir, Fb mağlubiyetleriyle birlikte.
Sonra Fb'ye gidişi, mucizevi Real serüveni, Fb'ye kısa geri dönüşü, yine bir Vallecano tatili var kendisinin. Şansa bakın ki, o Real'de bulunduğu tek sezonda da, çok payı olmasa da bir Cl kazandı Baliç. Hani Nba'de de vardır ya öyle bir ton, emeği yoktur ama sadece bulunduğu takım sebebiyle yüzük kazanır eleman;aynı o hesap.

Gs'ye geldiğini duyunca, iyi hatırlıyorum, kariyerinin ve formunun düşüşte olduğunu bilsem de, umutlanmıştım. Belki de eski dönem hayranlığımın kalıntısıydı o beklenti.
Kendisi de genelde formsuz ve sakattı belki ama, siz okuyanların da hak vereceği gibi, bizim takıma kaotik bir zamanda gelmesinin de, yararlı olamamasında payı vardı sanki Baliç'in. 2. Fatih Terim dönemi. Gelen giden belli değil. Düzen kurulamamış. Sonra 2. yılın yarısında Terim gitmiş filan.
Son zamanları olan 04-05'in ilk yarısında, Hasan ile birlikte kanatları paylaşıyordu Baliç. 2. devrede bu ikilinin yerini Ayhan-Ribery almıştı. O dönemde yaptığı iyi işlerden biri, şu yukardaki resimde sevincini gördüğünüz, Trabzonspor deplasmanında attığı goldü.

"Attan inip eşeğe binmek" deyimindeki gibi Baliç'in kariyeri. Nerelerde oyna, Cl kazanımına şahit ol, sonra İstanbulspor'da sessiz sedasız kariyerini bitir. Futbolun iyi tarafı güzel de, kötü tarafı da işte, beklemediğiniz kadar ters.

Bu resim de 02-03'te deplasmanda oynadığımız Trabzon maçından. Bu formayı bir kez giydi Gs. Zaten şort, o sezonki çizgilinin şortuydu. Forma da, o günlerde bir deprem olmuştu sanırım, onun için yaptırılmıştı hemen. Güzel bir forma-şort ikilisi olmuştu, ama bir kez giyildi maalesef.

Arda Turan...

















Gallardo


Bir Superclassico daha geride kaldı. Maç esnasında "lan bu derbide genelde futbol adına çok bir halt olmuyor genelde. Mesele atmosfer, çekişme, rekabet, şudur budur" deyu düşünürken, önce Palermo çaktı köşeye, biraz sonra da (resimde gördüğünüz gibi) Gallardo köşeden örümcekleri aldı. Fikirlerim hala az-çok aynı ama, 2 dk geçmeden düşüncelerine cevap verilince taa Arjantin'den, insan bi' kötü oluyor.
Resim Aceto'dan bu arada.

Baros&Kewell


2005 Cl finali'nde futbol tarihine geçecek bir maçta Liverpool kadrosunda olup ilk 11'de çıkan, hatta görüldüğü üzre maçın santrasını yapan bu iki oyuncu, dün bir kez daha o sahada maç yapma imkanı buldular. Kader dedikleri belki de bu. Sen gel kaç sene sonra Galatasaray'a transfer ol, sonra İBB ile maç yapmak için yine o stada gel falan filan. Belki de biz bu sezon orada oynardı tüm maçları, bilemezdik.
Eminim ikisinin de tüyleri "tiken tiken" olmuştur dün.
Ayrıca o günkü maçta gol atamayan Baros, dün gol atabildi. Ya bu adam iyi hoş, gol atıyor da, bu form ile hakkaten elde tutamayacağız. Zaten kaç senedir piyasada, kalburüstü forvetlerden. Ama hiçbir zaman çok verimli bir golcü olmamıştı. Bizde patlaması güzel tabii ama, insan korkuyor abi. Biz Real Madrid değiliz ki her sene böyle adamlar gelsin bünyeye. Kewell da sevdi burayı, yeniden yükselişe geçti filan ama, onun da garantisi yok.
En kötüsü, kulüp tarihinin en iyi kadrosu eldeyken, şampiyon olamayacağız sanırım ya, o da ayrı ve ayrıntılı bir yazı konusu.

Rafael&Fabio



Fabio ve Rafael Da Silva kardeşler, daha doğrusu ikizler United'ın son zamanlarda dikkat çeken gençlerinden belki de en dikkat çeken ikisi. Dikkat çekmemeleri anormal olur zaten. Aralarından ilk önce sağ bek Rafael fırsat bulmuştu. Şimdi sol bek olan Fabio da yavaştan oynamaya başladı. Bugün penaltılarda kaybettikleri maçta ikisi bek pozisyonlarında ilk 11'de sahaya çıktılar-sanırım ilk kez ikisi bir arada oynadı, tam bilmiyorum. Kökenleri sebebiyle olsa gerek, ikisi de gayet hücumcu bekler. İlerde milli takımda da görürüz sanırım. Gerçi Maicon ve Dani Alves hayvanları varken Rafael'in işi zor ama, bilinmez.
İkizler 90 doğumlu ve bu yaz takıma katıldılar. Daha önce Neville kardeşler ile bu tip bir deneyimi olan Manutd, şimdi de bu iki Brezilyalı sempatik adamla benzer bir şey yaşayacak.

Toraman

Dayaklık futbolcular no 234:İbrahim Toraman.
Kabahati:Önce faulun ardından itiraz, sonra da kornerde yine topa (bariz) elle müdahaleden 2 sarı kart görüp, atılmak. Üstüne bir de itiraz ediyor.