Retro 253


Beden


Bu sezon için kayıtlı görünen 1 numaralı Eskişehirspor forması, çubuklu altına beyaz şort. Ama eğer yanlış hatırlamıyorsam, beyaz şortu hiç kullanmadılar. Kupada Karabük'ü yendikleri maçta böyle çıktılar sahaya. Anlatmaya gerek yok bizdeki forma kültürsüzlüğünü. Ki sorsan Eskişehirspor da tarihine falan bağlıdır. Kayıt için yollarken aklına şanlı tarihleri düştü, sonra da o "tarih" uçtu gitti. Böyle arada akla düşünce de "ya şunun altına şöyle giyip şu şekil yapalım" cinsinden denemeler yapılıyor. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, Fethi Heper zamanı kırmızı forma-beyaz şort giyilmişliği var, hani böyle bir forma var tamam. Ama bunu "oturmuş" bir şekilde giymekle, kafaya göre kombinasyon yapıp giymek farklı şeyler. Hani Siyah ağırlıklı bir çubuklun varsa şunu da 3. forma yaparsın. Bir manası olur.

Geçen sezonki gayet ideal forma setlerinin üstüne (ki benim lig tarihinde gördüğüm en iyi setlerden biriydi) bu sezon herkesi kitleyen bir forma üçlüsüne sahipler, ki bizimle yaptıkları maçı hatırlayın, ne giymek, ne yapmak zorunda kaldık. Tam hani "bozuk saat bile günde..." örneği için uygun örnek. Zaten ne diye Adidas'tan yine zart diye Nike'a geçtilerse, önce biri bunu anlatsın a.k. (Anlatıldı, yorum kısmına bakalım pls)


Eskişehirspor'a bulaşmışken, sezon başı Avrupa Ligi elemelerinde şu sarıyı giyip, lig için aşağıdakini kaydettirmeleri... Artık kimin işi, hangi sebeple oldu bilmiyorum ama, bir eksi puan daha.


Ayrıca bu post için fotoğraf bakınırken, Eskişehir'in (en azından) bir maçta, bu lig için kaydedilen sarı değil de, Avrupa'da giyilen "sapsarı" formayı giydiğini gördüm. Yenildikleri Antalya maçı. Görün işte.


Aynı Rakip, Aynı Oyun

Spurs, dün akşam Lakers'a karşı oynadığı maçı tanıdık bir oyunla bitirdi. Spurs'un kritik anlarda icra ettiği bu enfes oyun, 1,5 ay arayla Lakers'ı ikinci defa mağlubiyete mahkum ediyor.

Oyun şöyle:



Parker topu rakip sahaya getirirken Splitter da tepeye geliyor. Duncan sol blokta, Ginobili sol kanatta. Kawhi Leonard ise weakside'da, 3'lük çizgisinin gerisinde. Parker, Splitter'a pas veriyor.


Splitter ve Leonard birbirlerine doğru ilerleyip dribble hand-off yapıyorlar (yani top el değiştiriyor.). Duncan ise sağ bloğa gidiyor.



Ginobili, Duncan'ın savunmacısına (Jamison) perde yapıyor. Duncan, perdeyi kullanıp tekrar sol bloğa gidecek. Aslında oyunun en kritik ânına gelmiş bulunuyoruz; hücum, Duncan'ın boş kalması üstüne çizilmiş gibi görünmekte. Jamison, Ginobili'nin perdesine takılınca, Duncan'ın boş kalmasını göze alamayan MWP, birkaç saliseliğine duraksıyor.


Jamison, Duncan'ın peşinden koşmaya başladığında Splitter, Ginobili'nin savunmacısını (MWP) perdelemeye gidiyor. Ginobili perdeyi kullanıp 3'lüğe çıktığında, Leonard'ın pasını alacak ve basket gelecek.

Oyun maç esnasında şöyle görünüyor:


İşin garibi, Spurs aynı oyunu yalnızca 1,5 ay önce yine crunch time'da Lakers'a karşı oynamış ve galibiyete ulaşmıştı. Aslında kritik anlar için çizilen böylesine spesifik oyunların aynı rakibe karşı üst üste oynandığına pek şahit olmayız ama Popovich, hafiften Lakers'la dalga geçmiş.


not: Unutmadan, Spurs maç sonlarını Splitter'la oynuyor artık. Genelde kısa 5 ya da Diaw/Bonner gibi şutör bir 4 numarayla oynadıkları bu oyun, ortodoks diyebileceğimiz Splitter/Duncan ikilisiyle de işe yarıyor gibi görünüyor. Hatta blokta klasik bir uzunun varlığı, oyunu daha tehlikeli hâle getirmiş bile olabilir.

Eliot Ness


Futbol formalarında bir eskiye dönüş, bir nostalji, bir vintaj havası son senelerde malumunuz. Ben bayılıyorum, forma tasarımları bakımından belki de en sade ama en güzel, en göndermeli seneleri yaşıyoruz. 2013 Konfederasyon Kupası da bu nostalji rüzgarlarına kendisini kaptırmış. Sızan ve tanıtılan 3 takımın forması dikkat çekici şekilde nostaljik. 2013 değil de 1930'ların Konfederasyon'u gibi. Keşke diğer katılan takımların alayı böyle formalar ile çıksalar, gerçi Fransa bozdu daha şimdiden.


Retro 252


Nerden Nereye 104





Ve şu muhabbet. Foto bulamadığımdan böyle yapmak zorunda kaldım.



Sevgili McDennis'e fikir için teşekkürler.

Akordeon


Şu Ntvspor'daki Tarihte Bugün mü var ya, dün ona denk geldim de... Olacak iş değil abi. Meğer Daum (da) yıllarca saçları fönleyip gezinmiş memlekette. İlk dönemler hariç tabii. İzlediğim kısımda Türkiye'ye ilk gelişi anlatılıyordu, adam bildiğin gıvırcık. O zamanları direkt hatırlamak da zor, gitmiş akıldan.


Hatta "bir de boyatmış üstüne" diyesim var ama ondan emin değilim. Beşiktaşlı ya da Fenerbahçeli arkadaşlar zamanında bu süreci takip etmiş olabilir tabii, hatırlayan varsa bi' el atsın. Yazıklar olsun abi, yapmayın işte şu işi.

Sonra da aklıma o dönemin bir başka "föncü"sü Van Hooijdonk geldi. Bu iki adamın bir arada olması belki de o arka arkaya iki şampiyonluğu getirdi. İşte size alternatif analiz.



Haliyle ikisinin bir arada göründüğü foto aradım ama, ancak bu var. Bakarsınız yıllar sonra Aziz Başkan da çıkıp "bu ikili zamanında kıvırcık halleriyle sahada yer alsa o kupaları alamazdık" diyebilir. Ki unutmayın, 05-06 başlamadan Van Hooijdonk ayrılıyor ve o sezon biz şampiyon oluyoruz; Denizli, 16 dakika falan. Nedense futbol dünyasında bu tip faktörler es geçiliyor.

Jenerik 12