Nah


Carlos bey buyurmuş ki:"Eğer sakatlanmasaydım Cl'de final oynardık.
Bu şeye benzedi, vardı ya sezon başında, "Carlos var, Fb şampiyonlukta favori". Aynı o hesap.

Bir de, bu Carlos'un üstündeki forma da "kayıp forma"lardan. Hangi sezon olduğunu bilmiyorum mesela. Tahminim 02,03 civarı olduğu. Kesin olan şey, çok az giyildiği. Bayağı az hem de.

Gönül Nanay


Olmasından korkuyorduk, ve oldu. Belki de turnuvanın en güçlü sağ kanadına sahipken, bu kanadı toptan kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Gökhan Gönül kesin olarak kadroda yok. Hamit de kendini riske atmayacağını söyledi. Yani sağ kanadımız Gökhan-Hamit yerine, Sabri-Tuncay'dan oluşabilir. Bu çok büyük sıçış. En güçlü kozumuzu kaybediyoruz görünüşe göre yani. Gönül de, 1 sene Fb'de oynayıp Avrupa'ya sıçrama ihtimalini kaybediyor böylece.
Hamit de kendince haklı. Yeni hoca (Klinsmann) gelecek filan, hazır olayım istiyor, sağlam gireyim sezona diyor.
Ne diyelim valla, artık bir şekilde gruptan çıkma yolunu bulacak hoca. Sağ kanatsız filan.

Droit Au But


Az önce bu ayın F dergisini okuyorum. Marsilya ile ilgili bir yazı var filan. O yazıda, Marsilya logosunda bulunan "Droit au but" cümlesinin "gole doğru" anlamına geldiği geçiyor. Çok hoşuma gitti, ve zaten hemen blog'da paylaşayım dedim. Bu takımın taraftarı olmayı isterdim abi. Mottoları bir kere kafadan "gole doğru". Hey maşallah.

Ekşi'den okuduğum kadarıyla da, aslında bir rugby mottosu imiş, oradan futbola geçmiş. Bunun sebebi de, Marsilya'nın ilk başta sadece rugby takımına sahip olmasıdır. 1892'de rugby takımı olarak kuruluyor Marsilya, sonra 1899'da futbol şubesi açılıyor.

Spurs 0-2 Lakers

Maç aslında fena başlamadı, gidip gelen skor, hiç öne geçemese de umut veriyordu Spurs için. Kobe ilk maçtaki Kobe değil, daha skora yönelen, daha aktif oyunuyla ortaya çıkan Kobe'ydi. Skor gitti geldi son 2 dakikasına kadar ilk yarının. Bu arada göze çarpanlar; aktif bir Kobe, (biraz da idmanda dönen bileğinin katkısıyla) düşüşte olan Manu, ve büyük maçların büyük şutörü Robert Horry'di. İlk yarının son iki dakikasına 37-37 berabere girerken, devreyi 9-0 seriyle bitiren Lakers içeriye de 9 sayı önde giriyordu.

Ne olduysa üçüncü periyodda oldu diyebiliriz. San Antonio'nun üçüncü periyod hastalığı yine baş gösterdi, çok bir fark olmasa da 28-20 geride kapattılar periyodu. Devamında kesilmeyen Lakers baskısı maçın bitimine dokuz dakika kala Pop'a pes dedirtti. Bütün bench boşaldı. Maç skoru da 101-71. Fark 30. Tim Duncan'ın işine değil hakemlerin ağzına bakması, her şeye itiraz etmesi yakışmadı. Önce faul sok sen. Takımına liderlik filan yap. At&t Center'da neler bekliyor bizi bilinmez ancak Spurs'ün seriyi zora soktuğu aşikar. Düzelmeyen bir Manu ve gerizekalı bir Horry ile bu seri çabuk biter. Benden söylemesi.

Kaydadeğer Dedikodukar

-Miami'den başlıyoruz. Rebuilding dedik, eyvallah dedik, son iki günde çıkan dedikodular durmak bilmedi. Malumunuz iki numaralı seçim hakkı bizde, bu da Derrick Rose ya da Michael Beasley demek. Melo'nun Denver'dan ayrılacağı aşikar. Bizim iki numaralı draft hakkına karşı Melo dedikodusu var. Önce cap boşaltmamız gerekecek. Ricky'le zaten tekrar anlaşırlarsa kalkar giderim ofise, vururum. Bir de Chicago var, Hughes ve Hinrich önermişler, 2 numaralı hakka karşılık. Bu da hem Rose hem Beasley Bulls'a demek. Şampiyon olurlar. Bakıp görelim.

-Baron Davis Knicks'te oynamak istiyormuş. Klasik veteran yıldız tripleri, New York'ta yaşamak için.

-Charles Barkley 400 bin dolarlık kumar borcunu ödemiş, 4 sene ara vermiş. Bağımlılık lan bu, olur mu öyle, "4 sene bıraktım."

- Diyorlar ki elektrik süpürgesi en iyi icatmış. Hastır lan. Bunun kendi gezenini yapsalar off süper. Bu arada yılın icadı da vantilatördür!

-Satanist Salih'e selamlar. puıahua

Satanist

Şu şekle bakıp da konuşmak vardır ya, of of of. Türkler de çok sever bunu.
Biraz farklıysan başına çok gelir.
Bugün dolaşıyoruz, kardeşim ve bir arkadaşıyla. Karşıdan 3 tane modern kıro geliyor. Belli ne oldukları. Yanımızdan geçtiler, biraz sonra bir tanesi şöyle dedi:Vay amına kodumun satanistleri...

Şimdi ben satanist değilim, hani çağrışım yapacak desem, "metalci" de değilim, hatta "rocker" da değilim. Bunu elemana anlatamazsın tabii.
Üstümde siyah uzun ve bol bir tişört, ve siyah bir şort var. Siyah gördü ya, "satanist" lafı geliyor hemen aklına. Algını seveyim lumpen.
Biz de güldük tabii. Bu tip tepkilere alıştık ama, en komik ve absürdü buydu. Bunun gibilerin yaşaması böyle fasulye kontenjanından. Sayı tamamlansın diye.

Eğer bunu okuyup da, "sen de düzgün giyin, göt" diyen varsa da, zaten girmesin bu mekana.

Bulmaca

Aradaki 10 farkı bulun:

Hakan Şükür: "Oralara çok çağrıldık. Önemli maçlar oynadık. Orada olamadığım için çok üzüldüm, ama biz Türküz; üzüntülerimiz olur, kırgınlıklarımız olmaz."

Hamit Altıntop: "Gelecek sezon sağlığımı etkileyecek bir şey olursa, riske etmem. EURO 2008'de olmam."

Antipatik


Bu adamın yeteneğinden kimsenin şüphesi yok, ama birtakım hareketleri, tavırları bu adamdan soğumanıza neden olabiliyor.
İşte sırf bu yüzden, birkaç on yıl sonra, futbol tarihinde hak ettiği yeri alamayabilir Ronaldo.
Neden Maradona Pele'den daha yukarıda sayılır? Çünkü daha sempatiktir. Onun dışında sol görüşlü olmasının da payı vardır filan, o ayrı tabii. Pele de Fifa'nın adamı olduğu için prestij kaybetmiştir bu yarışta.
Veya Cantona, neden futbolu bırakmasından 15 yıl bile geçmeden ismi anılmaz olmuştur? Asiliğinden ve umursamaz tavırlarından dolayı.
Bu çocuk da, gerekli olumlu hareketleri sergilerse, daha iyi anılır. Yiğit öldürülür, hakkı yenilmez.

Geçen Dünya kupası'nda Roo ile dalaşması, sonra bu sezon Cl'deki "artistik" birtakım fiilleri, miktarı çok önemli olmadan, bir kısım insanın hoşuna gitmedi. Gitmez de. Ne bileyim, kendi faul yaptıktan sonra itiraz etmesi, yere atması kendini filan.
Anlatmak istediğim şu:böyle yetenekler çok sık gelmiyor. Ve bu adam bu yeteneğe sahipken, olabildiğince verimli bi kariyer geçirsin, hem biz keyfini çıkaralım, hem de kendisi dünya futbol tarihine ismini yazdırsın en iyi şekilde. Yazık etmesin.

Geliyor...



-Yeni albüm ilkinden daha arabesk ve daha sert, degil mi?

Evet. Yine rock, elektronik ve arabesk birbirine girmis durumda. Bir sonraki albümde müzigim daha da sertlesecek. Bu iki albüm dinleyiciyi sert müzige hazirlamak içindi.

-Bu kadar sert rock müzigin alicisi var mi Türkiye'de?

Dinleyicisi de alicisi da var. Sana kiymet vermeye basladiktan sonra ne yaparsan yap takip ediyorlar. Düsünün, Duman ilk çiktiginda tepkiyle karsilandi ama simdi kitleleri pesinde kosturuyor. Kurban, Metallica konserinde alt grupken içi sidik dolu pet siseler attilar adamlarin sahnesine. Ama tekrar birlesmelerini isteyen çok kisi vardi. Türkiye'de pop festivali yapilmiyor. Binlerce kisilik rock ve elektronik müzik festivalleri düzenleniyor.

xxx


-Bir internet sitesinde "hayranlarinizla yakinlasmaktan kaçinmadiginiz" yaziyordu.

Rock'çilarin kulisine giren kadin hayranlar meshurdur zaten.

Benim için sahne kutsal. Müzigim mistik ve gotik. O kutsalligi kadin hayranlarimla birlikte olarak bitirirsem kutsalligini kaybederim isin. Konser sonrasi tavrim degismez. Isimiz rock'n roll. Kulise bir sürü kadin geliyor. Geceyi güzel kapatip Istanbul'a dönebilirim. Hatunlar kulise girdiginde niyetleri bozuksa buz gibi davraniyorum. "Baska bir niyetle gelmistim ama sanirim olmayacak. Güzel konserdi. Iyi aksamlar" deyip çikiyorlar kulisten.


19 Mayıs 2007'de Milliyet'e verdiği röportajdan.

Aydın'ı Gönderenin...


Bugün birkaç şey duyduk. Mehmet Yıldız Gs ile anlaşmış, karşılığında 1.2 milyon artı Anıl ve Aydın verilmiş filan.
Ben duyunca dellendim. Zaten bu çocuğun 2 senesi mahvoldu. Şimdi de toptan yok olacak diye. Ki bu anlaşma gerçekse, evet, oldu.
06 şampiyonluğunda önemli rol oynadıktan sonra, ertesi sezon başlarda forma şansı bulmuştu ama sonra kaynadı. O sezon bir tek Psv maçı vardı işte, kendini gösterdiği. Onda da Arda ile çılgın atmıştı.
İşin garibi, Adnan Polat'ın sözleri var, Arda giderse Aydın var, onu bırakmayız gibisinden. Tabi bunlar, Aydın'ın kalacağının garantisi değil, malum, burası Türkiye. Ama kararlılıkla söylenmiş sözler. Umarız tutulur da Aydın kalır. Zaten 2 nesli çok az fayda ile geçtik altyapıda. Olabildiğince çok oyuncu kalsın elimizde. Hele de mevzubahis kişi, bu oyuncuların en yeteneklilerinden biri ise...

Gitmez inşallah. Elden sadece bunu söylemek gelir.

Kobe Bryant


Hani basketbolda" all-around" oyuncular geçer akçedir ya, çok yönlü de diyebiliriz. Dün, onun da bir üst kademesi olduğuna iyice emin oldum. Ne isim verilir bilemem, büyük basketbol yorumcuları düşünsün, ama böyle bir şey var. "İstediği an istediği şeyi yapabilecek olan oyuncu". Bu tip bir şey desinler işte. Çünkü gerçekten böyle. Ve bunlardan sanırım 3-4 tane yaptılar, ara ara dünya'ya bırakılacaklar. Bir tanesi geldi ve tarihin en iyisi olup gitti, bir diğeri de bunu zorluyor.

İlk yarıda Kobe sadece 3 şut kullandı, birini soktu. 2 sayı 5 asistle bitirdi devreyi. Hatta uzun süre tek şuttaydı, ikisini sonlarda attı. Emin olun bu hali görünce korktum. Çünkü biliyorum, patlayacak.
Ve patladı da. 2.yarıda 25 sayı attı, üstüne 4 asist daha yaptı. 20 sayıdan gelip yendiler Spurs'ü. Serinin gidişatı değişti. Eğer Spurs alsaydı bu maçı, emin olun bitmişti seri.
Hani Cavs tek kişinin takımı ya, bu Lakers ondan daha korkutucu emin olun. Çünkü orada James'in neler yapacağını biliyorsunuz. Kendini saklamaya fırsat tanımıyor takım. Henüz "o kadar" değiller. Sürekli kontrol Lbj'de. Ama Lakers artık Kobe'siz de gidebilme lüksüne sahip. Bu da, çok kötü durumlarda Kobe'nin dün gece yaptığı gibi kurtarma harekatlarına imkan tanıyor. Kobe'siz, çok kötü olsalar bile, dün olduğu gibi maçı kurtaracak kadar ara bırakıyorlar. Dün de böyle oldu.
Kobe "istediği an istediği şeyi" yapabilecek bir oyuncu. Dün bunu kesin olarak gördük. James de bu yolda gidiyor, ama yolu uzun. Hele de bu takımla.
Adam dalga geçti resmen. Bekledi, işlerin iyice boka sarmasını bekledi neredeyse. Sonra da gaza bastı ve iş bitti. Bu adamın Mvp'liğini sorgulayanı Allah çarpar yani. Mvp değil, başka bir yerde bu adam oyun açısından. O mvp olsun denilen götü boklulardan filan çok yukarda. İlk sert duvarda gördük Paul'ü. James desen, oyun kurucuları, takastan önce takımında süre alamıyordu. 4 numaraları sayı özürlü. Böyle bir ton bok.
Benim için, dün geceden sonra kesinlikle Jordan'ın altında yerini almıştır Kobe. Hatta bilmiyorum, 6 yüzük olur mu olmaz mı ama, onun yanına doğru gidiyor. Bu durum bunu gösteriyor.
Karşındaki takım Nba'in en iyi savunmasına sahip. Son 10 yılın en iyi takımı, son şampiyon. İlk yarı öyle asist ver, sonra çık maçı kazandır. Bu insan ölçütlerinde bir iş değil. Ayıp yani. Dalga geçiyor.
Bu takımla Shaq sonrası deli gibi ulaşmak istediği yüzüğe de erişecek büyük ihtimal. Hiçbir zaman hak ettiği saygıya kavuşamayacak olsa bile, olabildiğince değeri bilinir umarım Kobe'nin.

It's Kobe Time


Şu resimde gördüğünüz dalganın neler yapabileceğine şahit olduk az önce. Üçüncü periyodun ortasında 65-45 San Antonio lehineydi skor. Kobe toplam 4 (sayıyla dört) sayıda, Phil Jackson deriiin düşüncelerdeydi. Ki o aralar oldu sanırım ZenMaster'a gelen vahiy. Çift gard, 3'te Kobe'ye döndü Phil, şu meşhur 4. periyod başı tatilini de vermedi Bryant'a. Bunlara bir de Spurs'ün kötü şut yüzdesi, Manu'nun saçmalıkları ve biraz da genel disiplinsizlik eklenince Tim Duncan ve biraz da Parker'ın çabaları boşa gitti diyebiliriz. 65-45 noktasından sonra paşam sırt numarası kadar sayı attı, takımı taşıdı.

Durum 87-85 Lakers lehineyken Manu bütün geceyi unutturma şansı yakaladı sağ köşeden, "nothing but net" denir ya deliksiz şutlara, buna Marv Albert mükemmel bir isim buldu, "nothing but rim" (sadece demir). Salih dedi az önce "Ya bırak, ben mi öğreteceğim bu adamlara deplasmanda ilk maçın önemini?" diye. Gemisini kurtarmaya çalışan kaptan oldu yine Théodore. Seri daha uzun... Bakalım.

P-Jax'e göre maçın özeti: "Yorulan Spurs, açılan KB#24."

Dram


Bir kere, bu maç için Manutd'li kesilen Hüseyin'i kınıyorum. Ayıptır. Biz de taraf tutuyorduk ama, esas sebebi bir tarafın kazanmasını istemediğimizdi. Olmadı, ayrı.

Hiiç, maç analizi yapasım yok. Nasıl yapabilirim ki böyle bir sondan sonra.
İşime gelse "futbolun hakikaten adaleti yok hacı" muhabbetine girerim ama, bunu dersem, sonra arkamdan "o manutd'nin bomboş 2 pozisyon gol olsa napıcaktın" diye bağıran cinler kovalar.
Nasıl bakarsan ona göre değişir. İlk yarı Manutd vardı, ikinci yarı Chelsea.
İki kat fazla şut atan Chelsea ama, kat kat fazla pas yapan da Manutd. Kötü oynayan Drogba'nın şutu var mesela direğe çarpan, girse gidişat değişir. Lampard'ın da bir direk var.

Maç öncesinde penaltılara kalmasın istiyordum, maalesef oldu. Böyle olacağını biliyordum demiyorum tabii ki de, iş penaltılara kalınca, hak-hukuk kalmıyor. Ufak bir sapma topu dışarı yolluyor. Ayağın kayıyor, dışarı gidiyor. En olmayacak adam kaçırıyor, kalecinin ayağına çarpan top girmiyor vs vs.
O tip bir şey oldu işte. İlk golü atan, Manutd'nin kahramanı Cr7, gidip penaltıyı kaçırıyor, Terry penaltıyı atsa, Ronaldo ne hale düşerdi biliyor musunuz? Zaten bir vukuatı var, ondan da yırtmıştı, bundan da sıyırdı. 3. de böyle olmaz ama.

O değil de, Terry kaçırmasaydı onu. Belletti olsaydı, ne bileyim Cole olsaydı...
Kaç kere daha Cl finali oynayacak Terry? Bunun garantisi yok işte. Şu anda futbol dünyasında 10 adam varsa bu kupayı hak eden, biri oydu. Ama olmadı işte.

Van Der Sar zaten tarihin gördüğü en iyi kalecilerden. Bir de emeklilik yaparken çıktı geldi, 2 şampiyonluk, bir de Kupa 1 aldı giderayak. Ne zaman bırakır acaba? Bir de Avrupa şampiyonası alsa ne güzel olur ha.
Şahtı, şahbaz oldu yani.

Ronaldo denen tiki evladı, az kalsın sıçıyordu. Hayır hayır, sıçtı da. Ama galip tarafta oldu bir şekilde.
Kimse bana aksini savunamaz; Ronaldo, halen daha üst seviyeler için yeterli değil. Gerek 2 sezondur Cl yarı finallerindeki performansları, gerek bu maçta penaltıyı kaçırması. Bunları da hallederse o zaman görüşelim bi kendisiyle.

Temizden böyle 2-1 bitseydi, herhangi biri 90'da atsaydı da, böyle bitmeseydi. Biz öldük, bu takım taraftarları ne yapsın be abi.
Bir ton şey var yazacak da, üzgünüm be ulan. "Hayat fena halde futbola benzer" lafı vardı ya, doğru maalesef.

Yazıdan 5 dk sonra editi: Abramoviç para döktü de kurdu, kazanmasın bu takım geyikleri umrumda değil. Ulan Galacticos değildi ki bunlar. Bu takımda Cl'yi hak eden en az 7-8 adam sayarım size ben. Adam sevinmiş olurdu o ayrı. Ben futbolcuları düşünürüm. Kimler kimler var, bu Terry ve Lampard yerine Cl kazanmış olan. Yazık ulan.

Kendini Paralamak


"Her gün 3 saat boyunca sadece kendimi paralamanın nasıl bir şey olduğunu merak ettiğim için kendimi paralamıyorum".

Michael Jordan.

Final-ler

Sanırım Doğu ve Batı finalleri hakkında tahmin, yorum vs. yapmam gerekli. Gerçi Doğu kısmı başladı bile ya, neyse.

Bir kere ikisi de 4-3 bitecek. Bu kesin gibi. Det-Bos yüzde yüz de, bizim seri de öyle olur sanki.
Kobe'ye verecek cevabımız var allahtan. Gasol sağolsun, fiziksel mücadeleyi pek sevmiyor, bu işimize gelecek. Ama böyle olup da, New Orleans serisindeki gibi, hele de "son maçta yaptığımız gibi dışarı iyi top çıkarmayı" ve şutu bulana kadar çevirmeyi beceremezsek sıçar. Bunu yapmalıyız.
Farmar umarım Utah serisinin ortasındaki gibi oynar. Radman'ın da kazmalıklarını bekliyoruz.
Bu kadar iyi giderlerken, 4-3'e filan tabii razı olacağım. Kritik nokta, ilk 2 maçta galibiyet alıp alamayacağımız. Hele olur da, ilk maçı alırsak, "dadından yenmez".

Boston, ilk 2 seride çok gıcık etti beni. Sen madem şampiyonluk adayısın, daha dışarda galibiyetin yok. Atlanta'ya bir maçla elenebilirdin; James azıcık daha ıkınsa, tek başına geçecekti seni. Nasıl iş bu? Detroit elesin şunları da, bunların proje de yalan olsun Suns ve Mavs gibi. Beter olsun bunların hepsi. Öyle yapay hareketlerle şampiyon olunmaz.

Odom umarım geçen serideki gibi oynamaz. Neler yaptı öyle. Fisher da bizi sever, eğer yine öyle bir şey olursa, vallahi gider kafasını keserim.
Finley, nazar değmesin çok iyi gidiyor. Barry de az buçuk destek çıksa. Horry zaten zamanına geliyor, sorun yok.

Çok dandik oldu ama, saat de 6, mazur görün.

Final


Evet, kapışmanın ikinci ayağı geldi. Manutd bunu da alırsa Ronaldo bütün yaz alem yapar sanırım, Nani ve Anderson'u da alıp. Euro 2008 de var tabii arada.

Alakasız şekilde başka bir kısma sıçramak istiyorum.
Sevdiğimiz bir arkadaşımız var, Artuğ. Kendisi geçen yazılarımın birinde "Ya manutd ligi aldı, çelsi de cl'yi alsın" deyişime "alınmış". Bana çemkirdi. Bir kere bu işlerde bu kadar hassas olunmamalı. Öyle olsa, ben fb'lilerin ettiği küfürleri duymayayım diye maçlara da gitmeyeyim. Artı zıt görüşleri de hazmedebilmelisin. Kendi bilir. Neyse, işte diyor ki "tarasız basın istiyorum, olmaz böyle".
...
Biz Ntvspor değiliz, Sporx değiliz. Akşam spor servisi değiliz. O, benim cl finali hakkında ufak bir tahminimin de içinde bulunduğu bir yazıydı. Bizim objektif olmak gibi bir zorunluluğumuz yok(çünkü bir bloguz), dahası o yazı ayrıntılı bir analiz de değildi. Basit bir istekti sadece. Bebekliğe lüzum yok ki yani. "Manutd'liler ibnedir" filan demedik.

Chelsea bir nevi evinde oynuyor tabii. Terry'nin yokluğu çok sakat. Onun dışında maç hakkında şöyle olur, böyle olur demek istemiyorum. Tek isteğim zevkli olması/geçmesi. Penaltılara kalmasın, çok kalp krizi vakası olur. Başta Artuğ.
Resim de Flying Dutchman'den. Daha iyisi olamazdı...

Tarihin En İyisi?


Bu ay yine "ayın sonunda dergi alma" performanslarımdan birini sergiledim. Adamlar yeni ayın dergisini bitirirken, ben o ayınkini yeni alabiliyorum. Muhtelif sebepler işte. Tabii böyle olunca, yeni ayın dergileri de kayıyor, o kötü. Neyse.

Nba Türkiye'de bir yazı. İşte Parker ve Manu gelmiş-geçmiş en iyi guard ikilisi olabilir mi. Şimdi bunu zart diye duyunca/okuyunca tabii "höst lan, olur mu" diyorsun. Ben de öyle dedim, merak etmeyin. Ama yazıyı okuyunca, ve düşününce, son yılları, bu adamların yaptıklarını göz önüne alınca, son olarak da bu oyuncuların yaşlarını ve daha yapabileceklerini tahayyül edince işler değişiyor.
En iyisi değil ama, kesinlikle en iyilerden biri bu ikili. Bu kesin.
Yazıda pek değinilmiyor belki ama, ben değineyim. Bu ikilinin tarihin en iyi guard ikililerinden biri olmasının en güzel kısmı olması ne biliyor musunuz? Bu "duo"nun uluslararası olması!!!
Bunların biri fransız, diğeri de arjantinli. İnanılmaz. Biri bile yabancı olsa harika olur, ama ikisi de uluslararası oyuncu. Bu da Nba'in ilerde ne kadar daha "küreselleşeceğini" gösterir canlar.

Kötü kısmı ise şu (bu da yazıda geçmiyor, nasıl geçsin ki, bu tip yazılarda övülür de övülür genellikle yazı konusu olan şey) :bu ikili, Nba'in en küçük pazarlarından birine sahip olan bir takımda oynuyor. Neredeyse bir kasaba takımı olan Spurs'te. Yani bu ikili, ne bileyim, bir New York, bir Los Angeles takımında oynasa, belki bu iddia ilk şampiyonlukta ortaya atılırdı. Ama Spurs işte. Spurs "Spurs" olduğu için, Tim Duncan'ın tarihin en büyük 4 numarası olduğu rahatça söylenemiyor. Duyulduğunda yadırganıyor bu iddia. Ama öyle. İster katıl, ister katılma. Aynı mesele yani.

Bilmiyorum, belki de bu iddia klasik bir Nba dergisi safsata/abartmasıdır. Çok gördük, adam playoff'lar başlarken, bildik amerikan pervasızlığıyla "göreceksin dostum, Suns alacak bu kez, kaçarı yok". Lan adamlar ilk turda elendi, şimdi ne olacak? Bu adam Slam'de çalışıyor, ama biz bu blog'da yazıyoruz. Siksinler böyle işi.

"Tarihin en iyisi" çok ağır bir iddia. Zaten çoğu kişi buna katılmayacaktır. Onlar bu ikilinin tarihin en iyilerinden olduğuna da katılmayacaktır, bu onların dangozluğunu gösterir tabii. Bu işlerde objektif olacaksın.
Ama ağır iddia olması, yanlış olduğunu göstermez ki. Ben katılıyorum, en iyi olmasa bile kesinlikle en iyilerden biridir bu ikili Nba tarihinde. Ve bu adamlar henüz çok genç. Hele Parker, henüz 25, ve 3 yüzüğü var. 4 olması da yakın-belki daha da fazla olacak. Manu desen, belki de Dünya'nın gördüğü en kariyerli oyunculardan. Almadığı kupa, erişmediği başarı yok. Benchten gelip 19.5 sayı ort. ile oynuyor bu sezon. Deli gibi verimlilik puanı var.
En iyilerden biri olmadığını iddia eden ancak Fb'li biri olabilir. Malum, onların hayatı bir şeyleri çekememek ve itiraz etmekle geçiyor.

Bir Spurs'lu olarak, bu ikilinin dinamizmi ve gençliğini düşünüp, üstüne Td'nin de birkaç sene daha üst düzey oyunda kalabileceğini ekleyince, kendimi iyi hissediyorum.
Sonuçta, bir Cavs'li, potansiyel-tarihin en iyi oyuncusu'na sahip ama, kendini rahat hissedemiyor. Çünkü tek kişiyle, en fazla Nba finaline gidebilirsiniz. Maalesef. Şükretmeliyim sanırım.

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


Ve Spurs Batı Finalinde!!
24 maçın sadece 2'sinin deplasmanda kazanıldığı yarı finallerin 25. maçında, Hornets'i evinde yendik ve Batı finaline çıktık. Şimdi rakip Lakers.

Maçta baştan sonra öndeydik. Td'ye gelen ikili sıkıştırmaları iyi değerlendirdik. Birçok üçlük bulduk.
Big Shot Bob da 2 üçlük buldu, haziran yaklaşıyor tabii...

Manu, Parker filan isabetsiz attı ama çok da etkilemedi.
Pargo denen y...kkafa hayatımda izlediğim en gaz performansa imza attı. 18 sayının 16'sı son çeyrekte. Hepsini aldı kendi götürdü attı. Hele 83-80 iken o üçlüğü soksa, New Orleans'a gidip gebertirdim onu.
Paul, henüz "buralara" alışamadığını gösterdi. Zaman var tabii. Bu konuda Deron önde, bunu söylemeliyim. Geçen yıl Batı finali'nde tek başına savaşmıştı bize karşı.

Neyse hayırlı olsun. Spurs sevmeyenlere de "kapak" olsun.

Akıl Fikir...

"25 yaşında Play Station oynayan adamların, zekasını ölçtürmesi lazım"

Hıncal Uluç, 90 Dakika.

O Ne Lan?


Fatih Hoca disiplinli biridir, hepimiz biliriz. Salih'le de konuşuyorduk, bi' kamera filan olsa da Kazım ve hocanın diyalogları görebilsek diye. Şimdi şu şekilde ben Fatih Hoca'nın adamı tasvip ettiğini zannetmiyorum. İki emir gelir buna, "Yürüyüşünü düzelt" ve "Başka kulaklık yok mu ulan, hıyar?"

Bakalım yakında bir "dress code" gelecek mi?

Saldır


Az önce Ntvspor'da Murcia-Barça'nın tekrarına geldim. Aklıma geldi, skora baktım gidip. 3-5 Barça almış. Kaç maç gol atamadılar. Son 2 maç 7 gol attılar. Ha 6 tane de yediler o ayrı. Tabii bunların bu saatten sonra önemi yok.
İlginç olan, sahaya çıkan kadro. Defans harici oyuncular şunlar:Xavi, Gudjohnsen, Dos Santos, Messi, Henry ve Eto'o. 4-1-5 veya 4-2-4 gibi bir şey yani. Maçın 2 taraf için de bir ehemmiyeti olmaması (biri düştü, diğerinin akıbeti kesin), bu kadronun taraftarları endişelendirmesi gibi bir ihtimali ortadan kaldırıyor tabii. Fakat, bir düşünün, Barça sezon boyu böyle bir sistemle oynasa, ne kadar zevkli olurdu. Belki en azından 2.lik kurtarılırdı.
Bir forvet eksiği bile olurdu yani. Bakalım şimdi bu kadroyla nasıl dizilmiş Barça. Defansın önünde Xavi ve Eidur var. Onların önünde Dos Santos, sağda Messi, solda Henry ve en önde de Eto'o. Böyle oynanır mı normal bir sezon maçında? Oynanır. Hiç olmadı "ben" oynarım ulan. O kadar da fena değil. Riskli evet ama, mesele bu riski uzun vadede almak.

Maçta Dos Santos hat-trick yapmış. Bu güzel. Resim de çok alakalı olmayabilir ama, hoşuma gitti, ne yapalım.