Madibu

Merhaba. Zamanında şöyle bir post atmıştık. Gelişmiş versiyonu varmış meğer. Yakınlardan.





Böylece, arkadaşın sonraki transferi hakkında da fütursuzca öngörüde bulunabiliriz. Liverpool, Arsenal, Milan, Bayern, PSG, Braga, Basel, Ajax vs.

Diriliş


Geçen sene bu satırlarda The Following ile Person of Interest'in aralarındaki bağdan bahsetmiştim. Post şurada. Bundan sonra iki diziyi de eskisi gibi daha dikkatli izlemedim. Yani birbiriyle ilişkileri açısından daha dikkatli izlemedim ama yine de benim gibi sıradan her izleyicinin gözden kaçırmayacağı bir isim daha gördüm. The Following'in Roderick'i Warren Kole, Person of Interest'in 3. sezon 3. bölümünde de karşımıza çıktı. Hani şu başta verdiğim postta "Ajan Michael Emerson Weston" altyazılı resimdeki adam.

Neyse olay o değil. Dizimiz harika başlayıp sezon boyunca serbest düşerek saçmalık ötesi bir finalle ilk sezonunu noktaladıktan sonra sıradan saçmalıklarıyla yeni sezona başladı. Yeni gay ikili, yeni Debra, yeni Emma, biraz tarz değiştirmiş bir şekilde karşımıza çıkan eski Emma, türlü türlü yeni saçmalıklar falan...


Yeni sezonun ilk bölümünün ilk sahnelerini izleyince sanki önceki sezonun finalinin farklı bir sahneyle kapandığını düşündüm. Araya epey bir süre girdiğinden web üzerinden ufak bir araştırma yapıp o sahneleri tekrar izlemek istedim. Yukarıdaki videoyu buldum. Bu ne amk ya? Bu sikko diziyi bile bu şekilde mi izliyor ABD'deki insanlar. Özellikle 03.30'dan sonrasını izleyin. Ben hayatımda sadece Aşk-ı Memnu'nun finalini böyle heyecanlı izledim. Aşk-ı Memnu ile The Following'i aynı post içerisinde kullandığım için Halit Ziya Uşaklıgil, Hilal Saral, Beren Saat, Selçuk Yöntem, Kıvanç Tatlıtuğ'dan falan özür dilerim. Dizinin en güzel kızı da Elif'ti bu arada.

Deklare



(...) Bu söyleşi çok uzun sürecek galiba...

Normalde daha uzun sürüyor.

Öyle mi? Kim ilgilenir ki bir karikatüristin müzik üzerine zırvalamalarıyla, kim merak eder? "Kim bilir ne komiklik yapmıştır?" diye başlar, komiklik göremeyince, daha başında bırakır.

Ama çoğu zaman müziğin dışından, yazar-çizer insanların müzikle olan ilişkileri üzerine yapılıyor bu söyleşiler...

Yavrum, bir yazarın, çizerin müzikle ilişkisi yoksa, ona geçmiş olsun.

Orhan Pamuk mesela, hiç dinlemezmiş.

Onun için demek okuyamıyormuşum kitaplarını, şimdi anlaşıldı.

---

Roll, sayı 43'ten. Oğuz Aral'ın sözleri. Orhan Pamuk'u "okuyamamak"tan muzdarip çok kişi vardır. Ana sebeplerden biri bu olabilir gerçekten. Nobel'i falan siktir edin. Bu adamın yazarlığını övmek için Nobel'e ihtiyaç yok. Kara Kitap gibi bir şaheseri yazan adam nasıl olur da...

Bu bağlamda, bizim Günday'ın "yazarken/bir yapıt kurarken müzikten beslenme" vurgusu da önemli bir yere denk düşüyor. Not düşelim.