Retro 249


Olin


Amir Johnson saç meselesini mohawk modelinden sonra başka bir seviyeye taşımış. Geçen gün de bir hakemle dünyanın en saçma kavgasını etmişti. Şifa diliyoruz değil mi Lap?

Domain



Nets.com mevzusunda bayağı makara döndü. Bir ara Knicks'in resmi sayfasına falan yönlendirme mevzusu oldu. Geçen hafta "nets.com"a girince "Brooklyn Nets, Beyonce'nin salonda izlediği maçları kazanıyor" başlıklı bir habere ulaşıyorduk falan. Şimdi yine o mesaj karşılıyor. (Üstteki görsel) Şu haberle mevzuyu kapatalım.

Takım dengesiz. Bir var bir yok. Lopez'in olmadığı dönemde, Blatche Lopez'den üstün bir ortalamayla oynadı ancak üst üste 5 mağlubiyet serisi de o sıraya denk geldi. Son birkaç maç son topta kaybediliyor. İş-Güç, izleyemez olduk maçları. Sahadayken Deron'ın mutsuzluğu okunuyordu en son. Belki de en keyifli zamanını canlı izlemiş birine koyuyor tabii bu durum. Ataman - Brooklyn? Avery'den iyi olacağı kesin :( "Deron dosyası" sonraki yazının konusu olsun. (3 Ay sonra falan yazarım herhalde) Şu sıralar en güzel şey Knicks maçları. Hatta sezonun en keyifli maçları muhtemelen bu eşleşme. 25'inde, Kırismıs maçında Boston'ın yeşilli götoğlanları geliyor Barclays'e. Türkiye saati ile 19.00 bir de. Reggie Evans, Gerald Wallace. GELİN.

Bloom


Futbolcu bir arkadaşımız var, onunla muhabbet ederken Amatör Küme'den de haberdar oluyoruz ufaktan. Oralarla ilgili bir siteye bakarken geçen gün, Ayvalıkgücü'nün formalarını gördüm ve dumurlara sürüklendim. Tek açıdan da değil hem.

1. Çok geriye gitmeye gerek yok, daha 11-12 sezonu biteli yarım sene anca oldu. "Koca" Chelsea bu kalıbı geçen sezon kullandı. Şık bir formaydı. Süper Lig'de bile bu konuda ne rezillikler görüyorken, geçen sezon EPL'de görülen bir formanın hemen ertesi sezon Amatör Küme'de giyilmesi nasıl açıklanabilir bilmiyorum ama, gayet olumlu iş.

2. Ortada müthiş bir kombinasyon var. 3. rengin katkısı ile forma bambaşka bir görünüme kavuşmuş, ki bu zorunluluktan. Yani kalıp gereği siyah katılmış oraya -o olmasa gri olacak, klasik kırmızı-beyaz ortakları. Bu şekle örnek olarak Euro 2000'deki beyaz Milli takım forması. Mecburen oraya griyi katmışlardı. Burada da omuz ve göğüs kısmındaki siyaha ilave olarak da siyah çorap tercihiyle birlikte formadaki renkler daha belirgin hale gelmiş. Ki o 3., "ilave" rengin amacı da budur.

Fakat bütün bu olumlu noktalara rağmen, çorap farklı marka. Eh, Amatör küme sonuçta. Oluyor.

El-Kol 6


Jerrells, yeni transfer Ewing ve 2 HOMMIE. Jerrells'ın paçalara dikiz ayrıca.

Trouble Man

Kendisini "King of The South" diye çağıran (bunun nedeni de kendisi için daha iyi bir lakap bulamamasıdır. Şarkılarının çoğunda bahseder ama helal olsun ona) Atlanta'lı ünlü rap yıldızı T.I. bu gün 8. solo albümünü olan Trouble Man: Heavy is the Head'i piyasaya sürdü. Albüm tek kelimeyle harika olmuş. Kısaca diğer bir klasik T.I. şaheseri diyebilirim. Günümüzde o kadar rezalet adamlar var ki bu iş ile uğraşan ve kendilerini "New School" olarak sınıflandırırken T.I.'ı onlardan ayıran o ip ince çizgi hala oralarda bir yerlerde duruyor.



Esas konuya geleyim. Kendisini 2. albümü olan Trap Muzik'den itibaren bayağı takip etmişimdir. Bu zaman içerisinde; evinde nükleer silah bulundu, kodese girdi çıktı, çocuklara silahın kötülüklerini öğretti okullarda vs... Fakat bu seferki hepsinden daha abuk geldi bana. Bu sabah Atlanta'daki malikanesinden çıkıyor T.I. ve özel jeti ile New York'a geliyor (neden New York?). Dostları (hommies) ile birlikte bir alışveriş merkezine (Best Buy) giriyor ve kendi albümünü herkesten önce almak istiyor (bu da olabilir tabii). Mağazanın teknoloji ve müzik kısımına doğru ilerledikten sonra bir Apple standı önünde durup orada çalışanlara tam olarak şunu diyor: "Benim için 2 adet beyaz 2 adet de siyah iPad. Fiyatı ne kadarmış?" fiyatı gördükten sonra ise "Sorun değil" diyerek oradan ayrılıyor. Fakat bir türlü kendi albümünün CD'sini bulamayan T.I. mağaza müdürüne "Dostum neden Trouble Man raflarda değil? Kendime ve dostlarıma bir tane almak istiyorum" diyor. Şaşkına dönen mağaza müdürü, albümün ellerine dün ulaştığını ve hala barkot kaydının yapıldığını, yaklaşık bir saat süre içerisinde satışa başlayacağının bilgisini veriyor. Müdür ile T.I. arasında sempatik ama tatsız bir kaç cümle dönüyor. O sıra mevzu nasıl çıkmamış anlamadım tabii...

Bir saatlik süre diliminde T.I. ve dostları (sırf canları sıkıldığı için) mağazadan milyon dolarlık alışveriş yapıp en sonunda ise onlarca Trouble Man CD'si alıp mekandan ayrılıyorlar.

Retro 248


Nerden Nereye "Dünya derbisi" özel



.........



Dime #7


-Bu hafta içinde New York Knicks ile Brooklyn Nets yine karşılaştı ve Barclays Center'da yine playoff atmosferinde muazzam bir maç izledik. Amerika medyasının "Clash of the Boroughs" diye sunduğu bu ikinci randevuyu kazanan Knicks oldu. Ya da Carmelo Anthony. 15/24 ile tam 45 sayı gönderdi Brooklyn potasına ancak maçı bitiren basket Jason Kidd'den geldi. O da 6/8 üçlükle Melo'ya galibiyette yancı olarak eşlik etti ki bu 6 üçlükten sonuncusu maç kazandıran üçlük. Daha fazla not için NY Post'tan Tim Bontemps şurada iyi toparlamış. Bense bu rivalry'nin mükemmeliyetine kayıtsız kalamayan Durant'in tweet'ini aktarmak istiyorum: "Don't usually comment on other games and teams but that NY vs Brooklyn game was a joy to watch!"

-Biraz samimi olmak istiyorum. James, Anthony ve Wade'in seçildiği efsanevi draft. Yan parçalar da bir hayli fazla çıkmış, birazdan değineceğim. Ben hep Melo'cu oldum. Hatta lise hazırlık İngilizce dersinde beğendiğimiz şeylerden ve hobilerimizden vs. bahsettiğimiz bir kompozisyon yazıyorken "my favorite basketball player is Carmelo Anthony" yazdığımı bilirim. Hani Kobe'nin önüne koymuşum demek ki. Köprünün altından çok sular aktı. James de Melo da ikinci takımlarındalar ve birinin şampiyonluk sayısı hala sıfır. Ancak bu sene durum 1-1 olabilir. Bu sene Melo MVP de olabilir. Eğer sağlıklı kalmayı başarırsa. Knicks geride kalan hafta Denver'ı, Brooklyn'i, Lakers'ı ve Cleveland'ı yendi. Melo sırasıyla 34, 45 ve 30 attı. Lakers maçında ilk çeyrekte 22 atıp üçüncü çeyrekte sakatlandığını ve oyuna dönmediğini, Cleveland maçında da bu sakatlık nedeniyle oynamadığını belirtelim. Knicks 18-5'le doğu lideri ve 10-0'la sahasında yenilmeyen tek takım. Üst düzey savunma, üst düzey hücum, kariyerinin en olgun senesini geçiren bir lider. 2003 Draft'ı dedik, listeye yeniden göz atmak isteyenler için: Tık! 24'ten Brian Cook, 32'den Luke Walton seçmek de bize yakışmış...

-Geçtiğimiz günlerde aynı gece içinde üç tane buzzer beater izleme fırsatı yakaladık. Gerçi bunlardan sadece biri tam anlamıyla buzzer beater'dı ama diğer ikisinde de basketten sonra kalan süre saniyenin bile altında olunca cümleyi bozmamak adına buzzer beater demem garip kaçmamalı. Sonra bu kadar açıklama yapmamak şartıyla tabii. Neyse TBJ şu linkte üçünü bir araya getirmiş. Bir çaylağın (Draymond Green) Heat deplasmanında takımına maç kazandıran basketi sağlaması, Dragic'in kendine has ayak hareketleriyle Gasol'den kurtulup Memphis karşısında galibiyeti getirmesi... Mo Williams ikisinden de ayrılıyor. Skor eşitliğinde dahi üçlük çizgisinin gerisinden atılan, düzeltiyorum, üçlük çizgisinin bir hayli gerisinden atılan ultra özgüvenli şut. Spurs'e karşı galibiyet. Utah'ın playoff'a kalması için evini koruması şart. Clippers'la ve Grizzlies'le oynamasalardı an itibariyle koruyorlardı da. Evlerinde 9-2'ler ve mağlubiyetler Clips ve Grizz'e. Ama Mo Williams.


-Beşiktaş taraftarı Brooklyn'in içeride Milwaukee Bucks'la oynadığı maça gitmiş, pankartlarla. Resimde görüldüğü üzre pankartların hepsi Deron hakkında değil, araya bizim buralardan espriler falan da sıkıştırmışlar. Bu güzel. Sonra Nets'in resmi hesabı maç sırasında bunu bir fotoğrafla tweet atarak paylaşmış twitter'da. Bu daha güzel. Sonra bir arkadaş da onlara şöyle bir cevap atmış. Bu efsane.

-ESPN Chicago'dan John Roberts'ın haberine göre geride kalan çarşamba Wells Fargo'da oynanan Bulls-Sixers maçından sonra 30 ve 36 yaşındaki iki Chicago taraftarı, 16 ve 19 yaşlarındaki iki genç Philly taraftarı tarafından ateşli saldırıya uğradı ve sebep bilinmiyor. Hatta bu isimlerin o akşam salonda olup olmadıkları da bilinmiyor. Bilinen şey, kurbanlardan birinin karnından, diğerinin de kasığından vurulduğu ve durumlarının stabil olduğu. Ufak bir hatırlatma, geçen sene Rose'un sakatlandığı ve Philly'nin 8'den girip ilk sıradaki Bulls'u elediği ilk turdaki seride Wells Fargo'daki maçlardan birinde Noah'ın sakatlanıp sekerek kenara gelmesini tribünde sevinç çığlıklarıyla kutlamıştı Phila taraftarı. Deplasman yasağ-

-Elimde beş tane link var, üçü video. Kısa kısa değineyim. Önce videolar çıksın aradan. Kolej basketbolunda Biedrins'i kıskandıracak bir serbest atış gelmiş: 1, Enes Kanter telekinesis videolarına devam ediyor ve bu sefer tişörtüyle genç hanımlara oynamış: 2, Ömer Aşık flop tanımını değiştirecek bir flop yapmış ve NBA yönetiminin bunu uyarıyla geçiştirmesine şükretmeli: 3, Zach Lowe ile Steph Curry'nin çok güzel bir röportajı: 4, biliyorum konu bayatladı ve yeniden açmak kimseye bir şey katmayacak ama belki okumak isteyen olur, belki hala yeterince bilinçli değilizdir falan diye vermek istedim, bir psikoloğun perspektifinden Royce White olayı: 5.

-Bu sene Houston'da yapılacak All-Star'ın ilk oylama sonuçları geldi ve ilk sonuçlara göre Batı: Paul-Kobe-Durant-Griffin-Howard, Doğu: Rondo-Wade-Lebron-Melo-Garnett'ten oluşuyor. Bir isim haricinde ilk beşler büyük ihtimalle değişmez, veya sakatlık falan olmadığı takdirde tabii. Chris Paul 353.603, Jeremy Lin 298.319 oy almış. Büyük konuşuyorum, Lin beşe yerleşirse daha da All-Star izlemem. (Yerleşemez demiyorum, hatta yerleşecek bence. Ben artık bu puppet show'u izlemek istemiyorum!)


-İşte parke üzerinde daha çok görmek istediğimiz hareketler. Tristan Thompson, Ben Hansbrough'ya dirsek atıyor ve Hansbrough'nun takım arkadaşı abisi Tyler, artık büyük ihtimalle abi içgüdüleriyle kardeşini koruma amaçlı Tristan'ın karşısına dikiliyor. PSYCHO T! Bu arada salondaki kardeş oyuncular sadece T&Ben ile sınırlı değil. Indiana Üniversitesi öğrencisi ve gelecek yılki draft'ta lotaryadan hatta ilk sıradan seçilmesi beklenen Cody Zeller da şehre gelen abisi Tyler Zeller'ı izlemek için salona gelmiş.

-O zaman bu son bölümü kavgalara ayıralım. Cousins'in Mayo'ya bel altı çalıştığı pozisyon. Maçtan sonra ikili arasında ilginç açıklamalar var. Mikrofon önce Mayo'da: "Man, I was so pissed. That guy has some mental issues, man. He’s a talented player. He has an opportunity to be the face of that organization, but I don’t think he wants it. He’s immature, man. Big maturity problem. Hopefully, he’ll grow up out of it and become great. He definitely has the talent to." hmm. Bunları duyan Cousins de: "This coming from a guy that doesn’t have a great image himself. So what does his really mean? I’m fine with it." demiş. İkisinin de kendine göre haklı olduğu taraflar var, haksız oldukları var. Cousins olgunlaşmamış bir oyuncu olabilir, fakat bunu söyleyenin Mayo olması? Zaten o konu hakkında Cousins yine şöyle demiş; "Is he a franchise player? So how is he going to tell me what I am?" Yaaani. Kariyeri boyunca franchise oyuncu olma şansı olan ama bir şekilde kötü imaj verip (Kolej kariyeri, Memphis'te Tony Allen'a kumarda kaybedip borcunu ödemediği sebebiyle çıkan kavga, NBA madde karşıtı kurallarını ihlal edip aldığı 10 maçlık ceza vs. vs.) bunu başaramayan bir oyuncunun franchise oyuncu olma şansı olan ama kötü imajı sebebiyle bunu başaramayacak bir başka oyuncu hakkında ileri geri atıp tutması? Evet bu konuda Cousins haklı olabilir ama Cousins'in de parke üzerinde Mayo'ya yaptığı? Affedilir yanı yok. İki oyuncu da henüz hala olgunlaşamamış deyip geçelim bence.

-Bu sefer oyuncular arası değil, bir oyuncuyla bir hakem arasındaki tartışma. Çok, çok, çok ilginç. Önce izleyelim. Sonra yorumlayalım. Ya da yorumlamayalım. Bu ne ya?

-"I will be the best center in the league one day." Roy Hibbert. 9.7 sayı, 8.4 ribaunt, 3.0 blok. Bence açıklama yapması gereken daha önemli konular var ya. Mesela Westbrook'tan yediği şu blok hakkında ne düşünüyor önce onu söylesin. Bitti :(

Roka


Dizisizlikten Ezel'e sardım. İkinci sezonu bitirmemiştim, meraktan da ölüyorum, bitireyim derken 39. Bölümde şöyle bi detay farkettim. Yayınlandığı sırada muhabbeti geçti mi bilmiyorum, Dayı Emrah Serbes okuyor ya. Müthiş.

Alttaki ba ba ba ba baaaa ailesini görmezden gelin.