Güzel Formalar 3

İşte en sevdiğim formaların başını çektiğini söyleyebileceğim, Barcelona 01-02 sezonu iç saha forması. O ara takım pek iyi gitmiyordu belki ama, forma tasarımı konusunda harika bir sezondu. Kafamda Galatasaray için de bu tip bir forma tasarımı vardır.

Ben Barça'nın bundan daha iyi bir forma giyeceğini sanmıyorum. En ideal kalınlıkta çizgiler, yandan ve koltuk altından geçen koyu lacivert bölüm, yine lacivertli çok şık yaka, omuzdan aşağı doğru inen altın renk şerit ve yine koyu lacivert şort. Muhteşem.

Rahatlama

Gs, 2 maçlık yenilgi serisinden sonra nihayet maç kazanabildi. Ben anlamıyorum, her sene Kayseri maçı zamanı "lan yandık, zor geçecek" diyoruz. Ama her zaman tersi oluyor. Bu Kayseri için iyi bir şey değil. Evinde aslan kesil, dışarda herkese yenil. Cangele'den tırstığım(ız) kadar Türkiye'de az oyuncudan korkuyoruz.

Umarım Fb ve Sivas puan kaybeder. Sabri böyle birkaç gol daha atsa, daha sağlam olacak akıllardaki yeri.

Jazz-Suns Maç Notları

-Maçın büyük bölümünü Suns önde götürdü ama, hiçbir zaman maçı koparacak seviyeye getiremediler maçı. Sonunda da kaybettiler zaten.

-Suns Giricek'i ne yapacak çok merak ediyorum. Sırf iyi şutör diye aldılarsa, Steve Kerr'e sevgilerimi yolluyorum buradan. Maç istatistiği, 11 dk.da 3 sayı, 3 faul, 2 top kaybı.

-Jazz'da tam 7 oyuncu çift haneli sayılara ulaştı. Kirilenko'suz da yapabiliyorlar. Sezon sonunda bir şekilde giderse AK47, ben şaşırmam.

-Suns'da benchten gelen katkı 18, Jazz'da ise 41 sayı. Geniş bench in farkı işte.

-Deron Williams cidden çok iyi olacak. Çok ilginç bir havası var. Kendine çok güveniyor. Orta mesafe şutu harika. Kidd, Nash filan bırakınca, lig onunla Paul'e kalacak. Dün de 25s-15a yaptı. 6 da ribaund çekti.

-Mehmet'in Suns'ı sevdiğini maçın başında Murat abi söylemişti zaten. Memo bu sevgisini bir kez daha gösterdi! Deron'la birlikte takımının en skoreri oldu 25 sayıyla. 14 de ribaundu var.

-Amare çok iyi bir maç geçirdi. 12/16 ile 37 sayı. Zaten kendisi Shaq geldiğinden beri iyi ama, takım boka sardı.

-Suns Shaq geldiğinden beri 9 maçın 6'sını kaybetti. Böyle de devam eder gibi.

-Suns Marion'ı çok arayacak...

-Son maçlarda kötü oynayan Nash bu maçta açıldı biraz. 15 asist yaptı 4-5 tane de enfes asisti vardı.

-Korver, tamamı son çeyrekte olmak üzere 14 sayı attı. Neredeyse hepsi çok kritikti.

-Raja Bell iyi atıyordu bir ara, sonra bokunu çıkardı, 6/14'te kaldı. Yine de 19 sayı attı.

-Son çeyrekte 41 atan Jazz aldı maçı, Suns cidden iyi sinyaller vermiyor. Böyle giderlerse
Play-Off ilk turda filan biri acımaz, elenir giderler.

Nuggets- Spurs Maç Notları


-Allen Iverson maça 5/8 saha içi isabeti ve 15 sayıyla başladı. Sağ el dördüncü parmağını incitti ve üç dakika otuz altı saha dışında kaldı. Bu süre aynı zamanda sahada olmadığı tek süreydi.

-Devrede Spurs üstünlüğü vardı ancak bu oyundaki dengeyi yansıtmıyordu. Melo 1/7 saha içi isabetiyle oynuyor ancak Nuggets oyundan kopmuyordu.

-2. çeyrekte 55 saniye kala JR Smith'in bombeyi abartıp yolladığı şut görmeye değerdi. Gayet sessiz bir biçimde JR yine görevini yaptı ve maçı yüzde 60 isabet ile 15 sayı bularak tamamladı.

-NBA'in bence hak ettiği değeri göremeyen oyuncularının başında olan Eduardo Najera maçı kariyerindeki en yüksek rakam olan 19 sayıyla tamamlıyor ve bence maçın adamı oluyordu. 4.çeyreğin başında potadan sekip yükselen topu sağ dipten kat yaparak JR'a tiplemesi ve onun da mancınığı kurup yolladığı şutta Najera tek bir dokunuşla hem ribaunt hem asist kazanıyor, ben buradayım diyordu.

-Nuggets Spurs'ün 11 maçlık galibiyet serisini bitirdi. (96-109)

-Önce Phoenix'i sonra Spurs'ü yenerek hala iddialı olduğunu kanıtlayan Ivy, Melo ve saz arkadaşları 37-24'lük dereceye rağmen hala playoff yarışının bir maç dışındalar. Bu dereceyle eğer Doğu konferansında olsalardı nerede mi olacaklardı? 4. sırada. Yani playoff'a girmeyi bırakın, ev sahibi avantajını bile yakalıyor olacaklardı.

-Küçük bir anektod: Eğer Doğu 4.sü Cavs Batıda olsa playoff'a giremeyecek, Batı 10.su Kings Doğuda olsa 7. sıradan playoff yapacaktı. İlginç.

Utah, Jazz yaptı!

Maçı tamamen seyreden Salih sanırım yarın sabah notların dibine vuracaktır ancak ben sadece bir kaç noktaya değinmek istiyorum. Son çeyrekte 41, ikinci yarı 67 sayı attı Utah. Boozer ikinci yarı 19 sayı attı. Memo eskiye dönüyor. Utah'ta yedi oyuncu çift hanelere ulaştı. Benden bu kadar maç için sözü Salih Özkafir'e bırakıyorum. Genel bir değerlendirmeyle yakında karşınızda olacağız sanırım. Yok sanmam. Olacağız! :-))

p.s.1- son iki gündür başlıklar üzerinde duruyoruz derste filan, tabii ingilizce ancak ben türkçe olarak da çalışıyorum. o yüzden bu aralar rahatsız edici şekilde başlıklar olabilir şimdiden özür dilerim efendim.

Pat Riley


62 yaşında Riley. Kariyerinde beş yüzüğü var. Şu anda Heat'in her şeyi, Wade filan demeyin, adam hem GM, hem koç, hem de takımın yüzde 21 sahibi, yani patron. İki gündür Amerikan televizyonlarında eleştiriliyor. Eğer basketbol takip eden bir bünyeyseniz, ki umarım öylesinizdir, bir yerlerde mutlaka görmüşsünüzdür. NCAA turnuvası başlayınca Riley konferans turnuvalarına gidip bizzat kendisi scouting yapacak. Yok efendim "bi' koç nasıl kalkar gidermiş adam seyretmeye, bu maçlar önemli değil miymiş?" Beni ne kadar tiklerisiniz bilmiyorum, biliyorum da söylemeyeyim, evet değil. Zaten çökmüş takım dibe, önünde adamın kocaman bir şans duruyor, draft. Kwame hatası yapsa daha mı iyi? Michael Beasley iyi bir seçim olabilir, eleman manyak zaten 3-4-5 oynayabiliyor, dış şutu var ve atletik. Derrick Rose için yeni D-Wade deniyor, e Mayo var. Adam şimdi televizyondan izlesin değil mi ne güzel evinde yatsın, yuvarlansın. Sonra Sam Bowie gibi bir şey seçince, "Yuh, sana yakışmadı" olsun. Medya bir tek Türkiye'de sıçmıyor arkadaşlar. Heat'in önündeki tek şans belki de bu draft rebuildingin iyi yönde bitmesi ve hatta '10da Wade'i takımda tutmak için. İki galibiyet fazla için Riley bunu kaçırsın diyorsanız sizi tebrik edip yola devam etmekten başka bir seçenek kalmıyor. Aklınızı kullanın biraz, ya da bırakın kalemi, mikrofonu, açın bir blog. Ooh ne ala memleket!

Kötü İnsanları Tanıma Senesi 13 Mart'ta!


"Hele şükür!" çektiren bir başlık oldu. Sonunda çıkıyor albüm, bekleyişi Yerli Plaka gibi oldu, kendisi olmaz umarım. Bu evlilik Sago'ya yaramadı. Hatta ben daha bir seksist yaklaşıp duruma "Ayben ve Missy dışındaki bayanlar rapten uzak dursun; punk falan söylesin, TRT sanatçısı olsun!" gibi bir yaklaşıma büründüm artık. Viyak viyak. Iyy.
Albümün bir adı türkçe desek yeridir. Kendisi de söylemişti zaten ağır bir albüm olacağını ancak kiminle konuştuysam en az üç tane şarkı adının ne anlama geldiğini bilmiyor, ben de. Bir de "O karı dört şarkıdan fazlasında olsun camdan aşağı atarım albümü" diyen arkadaşlar var. Bakalım nasıl olacak. Bir de kapak var ki, ya çok güzel, ya çok kötü. Netten alırsanız 2.5 YTL ucuza ve Sago'dan imzalı geliyor, fena değil.
http://www.vemüzik.com

Maldini


40'ında bırakacak filan derken, Maldini bir sezon daha oynayabileceğini açıkladı. Buna en çok sevinenlerden biri de ben oldum. Zaten büyük sevgi ve saygı beslerim, o ayrı da, kariyerini bir kupayla bitirmesini çok istiyordum. Serie A zaten yalan oldu, Şampiyonlar Ligi bile zor. Cl'de de Arsenal köstek oldu. Kupa'dan da elendiler.
Böyle olunca Maldini'nin son sezonunu kupasız bitirmesi ihtimali doğmuştu. Eğer devam ederse, bu ihtimal yok olacak. Ve tabii inşallah Milan da seneye adam gibi şampiyonluğa oynayıp, Kaptan'ı Scudetto ile birlikte yolcu edecek...

İğrenç Formalar 2


Şimdi aslında bu kötü bir forma değil ama, ben sövmek istiyorum. Bir kere niye çizgiliden vazgeçiyorsunuz, bok mu var? Nike'ın işgüzarlığı sanırım. Malum, Gs'ye de 5-6 senede bir çizgili giydirirler. Ne varsa sanki.
Sırf gelenekten caydıkları için bu geçen sezonki formalarını İğrenç Formalar listesine alıyorum, aldım.

Güzel Formalar 2


Buradan Lotto'yu tebrik ediyorum. Her iki forma serime de birer forma sokmayı başardı şimdiden, hem de aynı sezondan!
İşte az önce bahsettiğim beyaz forma. Gerçekten müthiş. Tabii bir de o döneme göre değerlendiriyorum. Bunun modernize edilmiş halini düşünün, o zaman anlarsınız. Bu forma meğer benim hastası olduğum Milan'ın beyaz formasıymış. Sezonunu bilmiyordum. Keşke şimdi de böyle yapsalar beyaz formayı.

İğrenç Formalar 1


Milan'ın 95-96 deplasman forması. O yılın beyaz forması var mı bilmiyorum, vardır sanırım. Da bu ne?! Mesela o yıllarda Milan'ı bu formayla bir maç oynarken görsem, eminim sempatim oluşmazdı onlara karşı.

Anında edit:Evet, tabii ki o sene beyaz forma varmış. Hem de ne beyaz...

Güzel Formalar 1


Bu seriye bu formayla başlamak yakışırdı valla. Bu sezonun en güzel formalarından biri. Zaten Adidas'ın bu tasarımı harika en başta.
Beşiktaş'a karşı 2 maçta da giydiler. Gözüm bayram etti.
Bir de Cisse iti altına turuncu-mavi krampon giyiyor Adidas. En çok yakışan da o oluyor tabii haliyle.

Kızlar


Kızlar ilk maçı aldı. 63-55. Az da olsa avantajdır.Umarım finale yetecek skoru orda alabilirler.
O değil de, bizim kızlar da Suns gibi 7 kişiyle oynuyor. Çok sakat iş bu az benchle oynamak. Görüyorsunuz işte Pho'yu. 4 senedir bi halt edemediler 7 kişiyle oynaya oynaya. Neyse çok deşmeyelim. Başarı gelince işimize gelir elbet bu durum.

Forma

Cidden bazı insanlar, hatta çoğu insan bazı meseleleri anlayamıyor, kafa basmıyor. En güzel örneklerinden biri, formalar.
Tabii malum, bizim evde çok sık maç izleniyor. Annem filan ayda bir der Galatasaray için, malum bizimkiler de çok meraklıdır farklı renk giymeye "neden bunlar beyaz giymiş oğlum, sarı-kırmızı renkleri dururken". Bunu diyen kadın da, futboldan anlayan versiyonu ha. Anlamayanı siz düşünün. "Anne" diyorum, "karşı takım bizmkine benzer bir forma giydiyse, biz farklı forma giymek durumundayız" gibisinden anlatmaya çalışıyorum. Ama bir süre sonra yine sorabiliyor. Neyse.

Hadi kadınları anlarız bir nebze de, futbolla çok ilgilenen, hatta futboldan "anladığını" iddia eden güruhu ne yapacağız? Mesela Gs'nin Kayseri'yle maçı var, Kayseri de kırmızı renk forma giymiş ( gerçi onlar da Gs gibi habire siyah-beyaz-gri formalar giyiyor ya, neyse), ve evsahibi Kayseri. Gs ne yapacak bu durumda? Siyah veya beyaz renk formasını giyecek. Kırmızı nispeten koyu renk olduğu için, beyaz giymesi daha doğru tabii, ama farketmez. Bu durumda amca çıkıp şunu diyebiliyor: "ulan bok mu var kendi formanızı giysenize, renginizden mi utanıyorsunuz şerefsizler!!". Al işte. Lafa bak.

Bir şekilde bu forma mevzuunu özümsemeliler. Ama bu isteğim maalesef başka şeylerle de alakalı. Yani şöyle ki:bunu anlayabilseler veya bu tip çok şeyi kavrayabilseler, şu anda bu ülke u halde olmazdı. Bu kadar fazla "mal" a sahip olmazdık.

Forma konusuna federasyon bir el atmalı. Bir düzene kavuşmalı ama, umurlarında olduğunu sanmıyorum. Yani mesela takım o maçı kendi sahasında yapıyorsa, deplasman formasını giyemesin. Galatasaray mesela, 2 maçın birinde siyah veya beyaz formayı giyiyor içerde. Bundan da kaç kişi rahatsız oluyordur, merak ediyorum. Acaba Barcelona Camp Nou'da turuncu formayı giyse neler olur, düşünebiliyor musunuz? Veya Real Barnebau'da siyah formayla çıksa. Böyle şeylerin olma olasılığı neredeyse sıfıra yakın. Çünkü adamlar formalarına, renklerine sadık. Onu da bırak, her şeyin bir usulu vardır yav.

Her takımın, esas forması dışında bir açık bir de koyu renk olmak üzere 2 deplasman forması olmalı. Ki herhangi bir şekilde karışıklık önlenmiş olsun. Evinde de kendi formasını giymek şart olmalı. Madem kulüpler gevşek, federasyon kurala bağlasın da o şekilde yola gelsinler.

Kendi formaları dışında 2 adet deplasman forması olsun diyorum da, bu ülkenin en büyük 3 kulübünden biri olan Beşiktaş'ın bu sezon, ne bu sezonu (yanılmıyorsam) 02-03'den beri siyah ve beyaz renk dışında forması yok! O güzelim kırmızı formaları piyasada yok 5 seneyi aşkın süredir. Umarım bunda şakayla karışık söyledikleri "erkek adam renkli takım tutmaz" mottosunun payı yoktur. Bu kadar saçmalamıyorlardır inşallah...
Hele bu sezon. 4 forma var. Biri full siyah, biri full beyaz, biri çizgili, diğeri de ortasında beşiktaş logosuna benzer bir şekil olan beyaz ağırlıklı forma. Bu yani olay.
Geçen sezon da Fb'nin artık resmi 2. forması haline gelmiş olan beyaz forması yoktu mesela. 2. forma olarak altın-lacivert forma vardı. Umarım onun için de "yüzüncü yılda beyaz forma olur mu, aaa" dememişlerdir.

Son bir örnekle yazıyı bitireceğim, konu çok sündü.
Ekşi'de Chelsea-Barça maçlarıyla ilgili entry lere bakarken şöyle bir şeyler gördüm: "nerde barcelona'nın bordo-mavi forması ya. ne güzel forma dururken ne bu sarı forma. ne alakası var vs". Lafa bak. Ulan karşıdaki takım mavi forma giyiyor. Salak mısın sen. Adam mavi formanın karşısına "bordo-mavi" ile mi çıksın. Allah allah ya. Bunu bile göremiyor, anlayamıyorsa bu adam/kadın, pes yani artık.

Bu forma meselesi o kadar çok sinir ediyor ve düşündürüyor ki beni, daha 10 fasıl yazarım buraya.

Barcelona-Chelsea


Fenerbahçe'nin bir şekilde çeyrek finale çıkmasının ardından biz de tabii hemen muhtemel rakipleri düşünmeye başladık. Fb'li taraftarların tercih hazır tabii ki:Schalke 04. İşte bu istekten kulübün, taraftarın çapını anlayabilirsiniz. Adamlar hala kolaycılık peşinde. Bir tanesi de "kardeşim kim çıkarsa çıksın, biz oynarız oyunumuzu. Ne olursa olur" demiyor, diyemiyor.
Ben hemen Barça'yı geçirdim kafamdan. Hani hem sevdiğim-tuttuğum takım, hem de klasik "güçlü takım" profili onlar ya (eskiden Real'di bu, değişti artık). Sonra 2 sebepten bu isteğim değişti.
Şunlardı o 2 sebep: 1.Biraz üstünde düşününce normal olarak daha formda olduklarını hatırlayarak Arsenal ve ManUtd yi istedim. Ki umarım olur.
2. 4. sezon da üst üste Chelsea-Barça derbisi oynansın istedim. Geçen sezon filan olsa yazılırdı "acaba yine eşleşecekler mi" gibisinden. Demek ki "derbi" nin esas sebebi Mourinho'ymuş. O yok, şimdi lafı bile geçmiyor. Ben çok istiyorum fakat.

Az değil, 3 sezon arka arkaya bu takımlar 2'si 2. turda (04-05 ve 05-06), biri de grupta (06-07) olmak üzere eşleştiler. Bu maçlar büyük futbol ziyafeti haline dönüştü. Hele de 05-06'daki ilk maç. Futbol tarihi'ndeki en büyük maçlardan biriydi. Benim izlediğim en iyisi, o kesin.

3 sezonda 3 kere eşleştiler. Bunların 2'sinden Chelsea, birinden ise Barça galip çıktı. Umarım bir dördüncüsü olur da yine zevkle izleriz. Tabii Mourinho olmadığı için eskisi gibi olmayacak ama yapacak bir şey yok.

Hem Messi'nin yokluğunda Barça cemaatine gaz olur bu eşleşme. Ronaldinho şerefsizi biraz daha kendine gelir filan...

Madem böyle oldu yazı, çeyrek final tahminlerimi de yazayım:

Chelsea-Barça
F.Bahçe-Arsenal ( maç başına 4 gol atar Arsenal)
Manutd-Roma (Roma'nın intikam alma şansı olsun, bir derbi daha doğsun)
İnter-Schalke (Bu eşleşme olursa, kazanan belli zaten)

Madison Square Garden

Tarihteki en büyük anları görmüş salonlardan biri MSG. Kendi adına TV kanalları falan var. Ancak benim ilgimi çeken karşı takımın yıldızlarının neden hep orada iyi oynaması. MJ'in MSG'de neler yaptığını benim kuşak bilir. Bilmeyenlere de LeBron, Kobe, hatta Vince öğretiyor. 69 atmıştı MJ, dün akşam LBJ hayvanı 50-8-10 gibi bir şey yaptı. İki tanesini daha bekliyorum sonra diyeceğim Knicks salon değiştirsin diye.

Gidişat

Gazete okuyayım diyorsun, 5-6 haberden üçü şunlar:
-Barda içkisine ilaç atıp tecavüz ettiler(genç kız, arkadaşıyla gittiği barda tecavüze uğruyor)
-Doğum gününde Nuri Alço tuzağı( 2 arkadaşının çağırdığı doğum gününe giden kıza 5 kişi tecavüz ediyor. biri 32 yaşında)
-Dinci kanalın yemek isimlerine tahammülü yok-Kadınbudu ve Dilberdudağına sansür(bu zaten açık, ne denebilir ki)

Şimdi, bu 3 habere bakıp, bu ülke hakkında umutlu olmak mümkün mü? Hayır. Ama bir şekilde hallolacak. Nasılını bilemeyeceğim artık.

Yarabbi Şükür



Ne zamandır -nedendir bilinmez- okuma süreci aksamaya uğrayan bünyeye ilaç bulundu! Maxime abi geri döndü!! Kapağına kurban. Acilen alınıp okuna...

Ayrıca, Nedim Gürsel'den "Allah'ın Kızları". Tarihi olay veya kişilerin edebileştirilmesi her zaman hoşuma (foşuma?) gitmiştir, okuması da zevkli olur. Bu da alıp okuna. Tabii din konusunda hassas veya bilgisiz veya hazımsız bünyelere gelmez bu kitap. Yanaşmayın.

Lafı geçmişken, Metal Fırtına 4 Turan. Şimdi düşman Çin.

Şu İlhan Uçkan da aşk ve ilişkiler hakkında yaza yaza bitiremedi anasını satayım.

İsmet Özel'in "söyleşileri, konferansları, konuşmaları" kitaplaştırılmış. 3 cilt. Almalı ama nasıl.

İlker Tahsin

Tabii yakın ya, hemen Sevilla'dan Madrid'e atlayıp Real-Roma maçını da aradan çıkartayım dedi Ertem-İlker ikilisi. Eskiden bunu Güntekin filan yapardı, o zaman bayram ederdik tabii ayrı. Real-Roma maçını yorumlayan adama bak:İlker Yasin. Hadi senelerdir Star'da alıştık Ertem garibine ama, bu kadarı da fazla oldu.Taddei, Mancini ve hatta Spaletti hakkında saçmaladı. Bir ara "4-6-0" sistemi hakkında konuşmaya başladı, içimden dedim "şimdi diyecek 'kardeşim forvetsiz sistem mi olur yav' diye". Demedi sanırım.

Demin resim ararken bir yerde gördüm, Ertem şöyle diyor:"İlker Yasin gibi ustaların bla bla". E o da haklı tabii. Ekmek parası sonuçta...
Murat Kosova da diyor "idolüm İ.Yasin" diye ama, o İlker Yasin, 70 ve 80'lerin İlker Yasin'i. O zaman hiç kimse yoktu. Şimdi ise boynuz kulağı geçti, bu işte bir numara Murat Kosova. Onu da bırak, en az 5 kişi var Türkiye'de şu anda, bu adamdan iyi maç sunan. Herkes gördü neyin ne olduğunu. Göremeyene de Allah yardım etsin.

Heat

Tamam belki Play-Off iddiaları yok filan ama, bu kadar da anlaşılmaz olmaz bir takım. Dün gece Toronto ile yaptıkları maçta yeniliyorlar. Bunda garip bir şey yok. Ama şöyle bir durum var ki, ilk beş oyuncuları toplam 28 sayı atıyor. Geri kalan 55'i benchten (4 oyuncu) , hatta 21'i de Marcus Banks'ten! E ama bunları ilk 5'e koysan 2 gün sonra, o zaman da sönecekler. Miami'ye daha "tutarlı" oyuncular lazım. Marcus Banks, Dorell Wright filan değil.

Al Babayı Real

Demek ki Van Nistelrooy "o kadar" önemliymiş. Robinho da henüz "o kadar" değilmiş. Hele Baptista, o da değilmiş. Sezon başında "Galatasaray'a gelecek" diye haberi yapılan adam, hücumun emanet edildiği kişiydi, demek ki olmazmış.
Umarız, bu hayal kırıklığı lige de yansır. Ki yansımalı da.

Güzel oldu tabii elenmeleri filan da, keşke gollerden biri o Aquilani'nin uzaktan vuruşlarından biri olsaydı, ne güzel olurdu. Eleman dün akşam 11'deydi Pizarro'nun yerine. Büyük potansiyel var.

Resimde de Pepe "bırak abi allasen ya" derken görülüyor. E ağır tabii o beyaz formayı taşımak. Ve arkasından olanlara katlanmak.

Yok artık LeBron James...


Alıştık aslında "Kral"ın triple-double'larına 30+ sayılarıyla ancak bu akşamki biraz (!) farklıydı. 50 sayı- 8 ribaunt- 10 asist- 4 top çalma. Hatta daha önemlisi 3. çeyreğin sonlarına doğru, 37 sayısı varken, Spike Lee'ye dönüyor ve direk hiç tereddütsüz "Fifty" diyor. Elli yani. Sonuçta kaç sayısı var? 7 tane üçlük sokmuş... Bir de ısınırken yaptığı smaç var, şimdilik anlatayım, video bulursam yüklerim. Drilller vardır bilirsiniz. Sağ ve sol çaprazda dizilinir, turkine- ribaunt- pas şeklinde. Ağam burda sol çaprazda topu alıyor. Dribling ile kendi etrafında dönüyor, zıplayarak bacak arasından panyaya fırlatıyor, havada alıp tomahawk'la bitiriyor. Bunları yaparken de suratında yayvan bir gülümseme var. Ne demişti Murathanoğlu; "Yok artık LeBron James... Zannediyorum ki maça fazlasıyla hazır!"

J.R. Smith


Zamanı geldi sanırım yavaş yavaş yazmak için. Başlıkta adı olan canavardan bozma insan bir kaç hafta önce NTV'nin yayınladığı Chicago maçında azınca Salih'le bir konuşmuştuk, yazalım edelim diye, yazdı sanırım o genel bir "bravo adama" yazısı. İstikrarsızlık sorunu olsa da bir tutturdu mu atmayı bir maçta, bırakması zor. En son az önce izlediğim maçta Suns'ın adeta canını aldı. Çok kritik altı yerde altı üçlük soktu ve takımına Melo'yla beraber galibiyeti getirdi. Benchten gelme konusunda gerçekten kendisi mi istekli yoksa Ivy'i top getirmekle yormamak için mi Anthony Carter oynuyor bilemeyeceğim ama eğer Ivy 1, JR 2 oynarsa bu takım uçar. Ivy-Melo-JR da en az 90 atar demedi demeyin.

Messi Ve Sakatlık


Messi yine sakatlandı. Şimdi de 6 hafta veya 1 ay yok diyorlar. Yani çeyrek finalde Messi yok. Artık Ronaldinho, Eto'o ve Henry beylerin adam gibi oynamasına bakacak takım. Ya da Krkic filan ekstra sorumluluk alacak.
Bu sezon 2. kez böyle uzun süre takımdan uzak kalacak Messi. İnşallah erken yaşta futbolu bırakacak kadar sık tekrarlamaz böyle sakatlıklar. İnsan korkuyor. Bu ayki 4-4-2'de, İspanya'daki Adidas'ın yeni kramponlarının tanıtımına giden eleman "Messi'nin bacakları kraterli bir araziye benziyor" diyordu. Sanki Uefa veya Fifa yıldız oyuncuların korunması hakkında biraz daha temkinli olsa iyi olacak...

Tırsmak

"fenerbahce'ye fc proto/schalke eslesmesini gecen takimin cikmasini istedigim kurra"

Noktasına dokunmadan, Ekşi'den haftaya çekilecek çeyrek final kuraları hakkında bir entry. İşte bu klasik bir Fenerli düşüncesinin dışavurumu. Biz 2001'de 2 gruptan çıktıktan sonra, okulda kuranın sonucunu duyunca bayram etmiştik:Real çıkmıştı. Öyle bir durumdaydık ki, eleyelim diye büyük takım gelsin istiyorduk. Ama bunlar hala daha işin kolay tarafında:"schalke-porto galibi gelsin". Zerre kendine güven yok, hala tırsma durumları. Neden? Çünkü yüzde yüz hakedilmiş bir paye yok ortada. 2004'te de Porto aldı kupayı. Kaale alan var kı peki? Yok.

Bayan Basketbol


Yüzüncü yılımızda küme düşen bayan basketbol takımımız, bu sezon Avrupa'da kupa kovalıyor! Küme düştükten bir sezon sonra 1. lige geri döndüler. Geçen yıl da EuroCup'a katılmaya hak kazandılar. Ve o kupada şu anda yarı finaldeler. İlk maçları yarın Ayhan Şahenk spor salonu'nda. Gönül isterdi ki, aynı muhitte olup maçlara gidelim ama mümkün değil maalesef. Yine de kalbimiz onlarla.

Lafı geçmişken, bu takımdaki bir oyuncuya da değinmek istiyorum:Işıl Alben. 86 doğumlu. Sanırım 2 ay önceki Galatasaray dergisi'nde kendisiyle röportaj da vardı. Kendisi çok yönlü bir oyun kurucu ve takımın en önemli silahlarından. Maç istatistiklerini takip ederseniz, her maç değil triple-double, quadruple-double'ı kovalıyor. Zaten şimdiden 2 triple-double'ı da var. Türkiye'de Bayanlar Ligi'nde t-d yapmak. İnanılmaz. Birçok maçta da 4x5 yapıyor rahatça. Eğer bu şekilde devam ederse, burada kalmaz Wnba yolunu tutar.
Zaten oyunuyla olmasa bile hemen her maç farklı şekle soktuğu saçlarıyla onu sahada fark etmek mümkün. Hatta adına fan club bile açılmış nette bir yerlerde. Yukarıda da o saç şekillerinden ikisi sadece.

Giricek


Gordan Giricek Suns'ta. İyi de ne yapacak orda? Suns zaten kötü gidiyor, "daha da boktan olsun takım" diye mi uğraşıyorlar? Bir de Steve Kerr "iyi savunmacı" falan demiş onun için. Biz yanlış kişiden bahsediyoruz sanırım.
Ben severim kendisini ama o da şutör olmasından dolayı sanırım. Ne bileyim, adam olsa kalırdı Jazz'da işte. Ne battıysa.

Tiksinti

Bu ülkede artık herhangi bir şekilde maç izlemek zor. Ntv'de ancak rahat edebiliyoruz biraz. Gerçi orada da Murat Kosova'nın paso Nba sunması, Okay Karacan'ın ayrılması ve M. Murathanoğlu'nun Kanal 24'e geçmesi sonucunda sıkıntı var ama, kalanlara şükür. Doğan grubu'ndaki elemanlardan iyi gene kadro.

Ama Ercan Taner'in ayrılması ve Star'daki yaprak dökümü sonrası ne Lig Tv, ne de Star ve D-Smart tayfasında maç izlenmiyor. Emre Tilev, Ertem Şener, Gökhan Telkenar'a kaldık.
2-3 sene önce İlker Yasin Beşiktaş'ın Uefa kupası maçlarında filan sıçıp batırırken, dua ediyorduk Gökhan Telkenar sunsun diye. Ama dün gördük ki hakikaten "kıratın yanında duran ya huyundan, ya suyundan". O da Ertem'in yanında dura dura "Ertem"leşmiş. Garip garip laflar "Alex Keita'yı maymun etti" ne demektir ya. Demek ki bastırılmış ırkçılık bu şekilde ortaya çıkıyor. Ya da "Mehmet" Aurelio gol attıktan sonra "Mehmetçiğe selam olsun" demek. Vur popülizmin dibine. Nasılsa lumpen adam sıvazlar sırtını.

Dakika başı "not edin bu dakikayı". Bu lafı her dediğinde pozisyon kaçtı. Eminim bunda bu uğursuz adamın da payı vardır. Bi sus kardeşim.
Benim anlamadığım, böyle milyonlarca kişinin izlediği bir maçı sunuyorsun. Hiç mi yaptığın şeyin farkında değilsin. "Hatayı anlama" kısmını geçtim hadi. Onu boşver. Nasıl bir ruh hali, nasıl bir gazsa, kaptırıp gidiyor eleman.

Artık Cl maçlarını ya yabancı kanallardan ya da Star'dan ama sesi kısıp izleyeceğiz. Zaten Türk takımlarının maçları dışındakiler artık D-Smart kanallarından verilecekmiş. Cl izlemek için de para vereceğiz yani. Harika. O spikerlerden maç dinlemek için para vereceğiz bir de. Ne günlere kaldık.

Unutmadan:İlker Yasin denen o beğenmediğimiz, gaftan gafa atlayan işe yaramaz adam, Doğan Medya Grubu Spor Genel Yayın Yönetmeni imiş. Yani emrinde bir dünya kanal, gazete vs var. Türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğünü anlamak için size ipucu. Neden bir başkası değil de hala bu adam diyorsunuz değil mi, oturun düşünün bakalım niye.

Rekabet


Bu işler böyle işte. Burada bazı Gs'liler Fb'nin elenmesini isterken, orada da Sevilla'nın ezeli rakibi Real Betis'liler Sevilla elensin diye dua ediyordu. Bizim olmadı ama onlarınkiler kabul olmuş...
Onlar sevinsin bari. Biz de diğer turu bekleriz artık.

Çakar, Bikini Vs

Şimdi tabii lafı "Fener elensin bikini giyerim" şeklinde görünce, insan "oha" diyor, "bu kadar da bodoslama laf söyleyemez".

Ve evet, gerçekten de o kadar ciddi söylememiş. O sözleri söylediği kısmı ancak izleyebildim. Meşhur lafı söyledikten sonra tabii ki yanlış anlaşılmasın diye "çocuklar bu bir espridir, futbolda her türlü sonuç mümkündür" diyor. Yani körü körüne "Fener eleyemez! Elerse de bikini giyerim lan!!" diye bir şey yok. Evet, belki Ahmet Çakar'ı düşününce "demiştir bu adam yav" diyebiliyoruz ama, bu sefer dememiş. Tabii bunu gelin de Ekşi'deki elemanlara anlatın. Olayın anasını siktiler. Onu da bırakın, "www.ahmetcakarbikinigiysin.com" diye bir site kurulmuş. Millet cılkını çıkardı, yapacak bir şey yok. Ahmet hoca da bundan sonra daha dikkatli olur sanırım. Pek sanmıyorum ama umuyorum en azından.

....

Hayırlı uğurlu olsun. Çok da umurum değil ama. Tabii ki her zamanki gibi sıçışlar var. Hatırlar belki bazıları, Gs 00-01'de çeyrek finale çıktığında 2 maçı da o zamanlar ligi de veren Teleon yayınlamıştı. Yani bu satırları yazan adam, takımının en büyük başarılarından olan Real Madrid maçını canlı izleyememişti. Sanırım başka bir maç vardı -B.Münih maçı olabilir- onu izlerken yukarıda yazan skordan takip edebiliyorduk. O zaman da bilgisayar filan yok henüz. O maçtan anca öyle haberdar olabilmiştik anlayacağınız.
Ya dün?
Maçın başlamasından 2 saat önce yayın başladı. Ertem salağının yanında Uğur Dündar, Acun, Selahattin Duman ve Beyaz. Maalesef o anlarda bir sebepten bir cafede olduğum ve cafe de müziği açık tutmayı tercih ettiği için, ne muhabbetler döndü bilmiyorum. Ama o adamların olduğu yerde gırgır bol olur tabii. Neyse.
Eski maçları gösterdiler, Sevilla'da ne bok yediler onları gösterdiler, işte tarihi mekanlar falan.

Soru şu:biz zamanında maçı bile izleyemezken -ki merak ediyorum o dönemde kaç kişide Teleon vardı da izleyebildi- bunların Fb için yaptığı nedir? Aslında hani benimki de iş değil. Mesele Fb burda. Biz Uefa kupası'nı aldık, bu kadar tantana olmadı. Bazıları çıkacak 2 gün sonra, bu çeyrek finali Uefa kupasıyla karşılaştıracak, o da olacak bak görün.

Her şey ortada, nedir ki yani. Muamele farkı.

Boş

Şu Roma Olimpiyat Stadı'nın her zamanki boş hali her gördüğümde beni sinir ediyor. "Futbolcular nasıl etkileniyordur kimbilir" diyeceğim ama, eminim alışmıştır onlar. Güya büyük takım, 2 kale arkası dolu, gerisi yok.
Della Alpi de böyleydi. Şimdi Torino Olimpiyat Stadı'nda oynuyorlar da allahtan azıcık insan görebiliyoruz. Ses falan. Oyunculara da iyi geliyordur. Orası kadar itici stad görmemişimdir sanırım.

İdeefixe


Az önce İdeefixe'e girdim. Genel tasarımı değişmiş sitenin. Bir de yukarıdaki isim "İdeefixe" yerine "İdefix" olmuş. Yukarıdaki gibi değil yani artık. Ne ki bu şimdi. Neden böyle bir şey yapıldı acaba. Garip.
Öff, sanki başka siteye girmiş gibi. Sevmiyorum böyle değişiklikleri.

5 dakika sonra Edit: Şöyle bir şey varmış "vitrin" kısmında:

"idefix'in yeni yüzü ile merhaba,

bir yenilenmenin zamanı gelmiş ve geçmişti bile. hayatın her alanında, her değişiklikte olduğu gibi çok farklı eleştiriler duyacağımızdan hiç şüphemiz yok. ahmet bey "ne kadar güzel olmuş, elinize sağlık" derken, ayşe hanım "nerede benim ideefixe'im, siteyi mahvetmişsiniz, derhal istifa ediyorum" diyecek veya bazı dostlarımızın başka sitelerimizin yenilenmelerinde yazdıkları gibi "derhal eski haline döndürün!" emrini duyacağız :-) bütün görüşlere saygımız var. bir site yaşıyorsa kullanıcıları ile yaşıyordur ve onların her türlü eleştiriyi yapmaya hakları vardır. her zaman olduğu gibi hepsini can kulağı ile dinleyecek ve öğrenmeye devam edeceğiz. hayatın ustası olmak iddiasında olmadık hiç, hep çırak ve hep öğrenciyiz.

kuşkusuz yaptığımızın en iyisi olduğu iddiasında değiliz, ancak bizim yapacaklarımız içerisinde en iyisi olduğuna dair bir inancımız olabilir. yaptığımız iş bizim içimize sindi. ama bu öylesine içinden çıkılmaz bir "zevk meselesi" ki, gerçek bir özgürlük ortamında kim hangi konuda (müzik, resim, siyaset, edebiyat, sinema) belirli bir sayının üzerindeki herhangi bir topluluğun yüzde yüz beğenisini kazanmış ki biz öylesi bir beklenti içerisinde olalım.

bu yenilenme ile birlikte sizlere sunduğumuz iki ufak eklentiye dikkatinizi çekmek istiyoruz. birincisi, fiziki kitapçılarda kitabı karıştırabilme avantajını kısmi olarak sunabilmek ve kitapla ilgili satın almadan önce daha fazla fikir edinebilmenizi sağlamak amacıyla bir çok kitapta ilk sayfaları okuyabileceksiniz. ikincisi, sinema severler için, onlar da filmlerin fragmanlarını izleyebilecekler.

öte yandan, biliyorsunuz çok tartışmalı ve çekişmeli bir "isim anketi" yapmıştık. logomuzun da değiştiğini ve o anket sonuçları doğrultusunda "idefix"i kullandığımızı göreceksiniz. ama siz nasıl istiyorsanız öyle (ideefixe , idefiks, idefix) yazabilirsiniz, her hal ve şartta hizmetinizde olacağız.

saygı ve sevgilerimizle,
idefix ekibi"

Ben bu anketi neden görmedim peki, o kadar sık girip de. Neyse, hayırlı olsun diyelim.

Aziz


"BAZI futbolcuların dikkatini özel olarak çeken Yıldırım, büyük umutlarla transfer edilen ama varlık gösteremeyen Ali Bilgin�i �Sahada saçınla başınla uğraşacağına, takıma katkı sağla. O saçları da hemen kestir� diye uyardı. Derbide Lincoln�e saldıran Volkan da uyarılardan payını aldı: �Statlarda koro halinde bana küfredildi. Birine saldırdığımı gördün mü? Kabadayı mısın?� Yıldırım, Colin Kazım�a da �Hep forma istediğini söylüyorsun medyaya.. Dışarda konuşacağına biraz sahada konuş� dedi."

Vatan Gazetesi'nin net sayfasından. Umarım doğru değildir bunlar. Hele de Ali Bilgin'le ilgili olan kısmı. Doğru ise de, benim daha üstüne söyleyecek lafım yok.

Pff

Ülkede birçok şeyin boku çıkmaya başladı. Amaç alenen belli olduğu halde, halen birileri "neler oluyor" filan diyip, anlamaya çalışıyor. Daha çok çalışırlar. Onlar anlayana kadar ülke elden gidecek, haberleri yok.
Herhangi bir gazetenin net sayfasına giriyorsunuz. İki haber. Biri Ebru Gündeş'in, reklam arasında elbisesinin dekolte kısmını diktirmesi. Diğeri de Büyükanıt'ın operasyon hakkında söylediği "Abd etkisi ispatlanırsa, üniformamı çıkartırım" açıklaması.
Eminim birçokları için bir şey ifade etmiyor bu haberler. Daha doğrusu, benim anladığım şekilde ifade etmiyor.
Artık işlerini istedikleri gibi yürütüyorlar. Ve de bu emirlerine maruz kalan kişiler "hayır efenim benim kararım" deyince de, halloldu sanıyorlar. Aslında evet, halloluyor bir nevi. Çoğu kişi kanıyor, inanıyor.

Bilen biliyor, işler nasıl yürüyor. Aslında ne oldu vs. Ama maalesef, geniş kitleler de bilmiyor. Vaziyet ondan böyle.

"Operasyonun bitmesinde Abd etkisi yok." Ee. Biz zaten gidişatı biliyoruz. Senin böyle bir açıklama yapmana gerek yok ki. Bunu söylemenin anlamı ne. Anca işte gerizekalı halk inanır buna. Veya içine ufak şüphe kırıntısı varsa, o geçer. Anca ona yarar.

Ebru Gündeş. "Ben çok açık buldum, sonra karar verdik arada ve diktirdim." Sen zaten programa çıkmadan görmüyorsun ya o kıyafeti. Bilmiyorsun sanki ne kadar dekolte olduğunu. Reklam arasında dekolte kısmı diktiriyor. Rtük'ten uyarı geldiğini konuşuyor birileri. Basın mensupları sorunca da yukarıdaki gibi cevap veriyor. Görüyorsunuz işte. Kılıfına uyduruluyor. Bizim gibi 2-3 kişi de işin gerçek kısmını görmesine rağmen etkisiz eleman olarak yerinde oturup üzülmekle kalıyor.

Deron


Aslında kendisi hakkında bir şey yazmayacaktım ama, Hüseyin Altıkıllı bey kardeşim, kaç gündür Yahoo Fantasy League'de almak için Kidd'in bile içinde olduğu takas önerileri getiriyor karşıma. Ama Deron da sağolsun, "abi yollama beni, itin olayım" dercesine iyi oynayarak, kendisini "gönderttirmiyor". Vermiyorum ulan.
Dün de, önceki gün özel Kobe menüsü yiyen Dallas karşısında 17'si ilk yarıda olmak üzere, 20 asist yaptı. Bence bu eleman bir gün 30'u geçip rekor kıracak.

Bu resmini görünce de çok şaşırdım. Biz elemanı böyle bilmezdik. Ama iyi oldu. Yanındaki de malum, Dee Brown.

Al

Kimse Al Thornton'a yeteneksiz veya kapasitesiz olduğunu söylemedi ama, ona bir maçta 10 top kaybı yapma hakkını veren kim? Nasıl cüret edebiliyor? Biz bu ligde yıldızlar bile 5 top kaybı yaptığında sövebiliyoruz, bir çaylak nasıl olur da bokunu çıkarır bu kadar? Düzeltir umarım.
Belki 43 dakika oynaması mazeret olabilir ama, bu ligde her maç 43 dk. oynayanlar da var, onlar her maç 7-8 top mu kaybediyor?

Kobe


Sabah kalkıp yahoo'yu açıyorum ve laf şu: "Yes, Kobe Bryant is an awesome player. But he's not this season's mvp." Peki bu adam ne zaman mvp olacak? Daha doğrusu 05-06'da mvp ol(a)madıktan sonra ne zaman mvp olacak? O zaman vermediler, şimdi hiç vermezler. Bir yönden bakınca esas bu sezon vermeleri gerekiyor ama, sanmıyorum gene. Kimin alacağı da belli yani:Lebron James.

Rıdvan

Her hafta, hatta her gün bir "Rıdvan şunu demiş abi bak, doğru çıktı" muhabbeti geçiyor. Cidden adama yazık oluyor diyebilirim. Belki de kendi uzak durmayı seçiyor, t.direktörlük meselelerinden. Ülkeni hali ortada. Büyüklerden hangisi ona 2 veya 3 sene sabredebilir ki mesela? Hele Fenerbahçe hiç.
Dün de Kalli ve Zico'ya sövmüş. Ne dese haklı. Biz de oturup hayıflanalım yerimizde "ah ulan Rıdvan, bizde olsan keşke" diye.

Olayın bokunun çıktığı nokta, geçen günlerde Rıdvan'ın Sevilla maçından önce "Sevilla "pis orta" denen orta şeklini çok kullanan bir takım, bel hizasında orta açıyorlar. Böylece kendi kalemize gol yeme ihtimali çok" demesi oldu. Ve bilindiği gibi Sevilla maçında Edu, o ortalardan birine ayak koyunca, Fb ilk golü yemiş oldu maçta. Dikkat etmek lazım böyle şeylere. Biz bile kendi halinde futbol izleyicileri, Sevilla'nın öyle ortalar açtığını, gollerin bir kısmının o yolla geldiğini biliyoruz. Ama sahaya çıkacak olan adam bilmiyor. Bilse de dikkat etmiyor. Ne denebilir ki.
En sonunda bir gün Abramovich filan, Rıdvan'ın bu konudaki ününü duyacak, gelip adamı kaçıracak, Chelsea'nin başına koyacak, o olacak sonunda.

Şükretmeliyiz böyle bir futbol adamının ülkemizde olduğuna...

Süper Lig

Lig garip halini sürdürmeye devam ediyor, hatta fırsat buldukça daha da garipleşiyor. "Süper"leşmediği kesin. Şu anda ilk 4 takımın puanları şöyle: 52-51-51-51. İnanılır gibi değil. Galatasaray şu son 2 maçı alsaydı, durum 57-51-51-49 olacaktı. Hem Beşiktaş'ı safdışı bırakacaklar, hem de en yakın rakiple puan farkı 6'ya çıkacaktı. Olmadı.
9 maçta toplam 9 gol atıldı. Ve bu 9 gol de 6 maçta geldi. 3 tane 0-0 var. 3'er adet de 1-1 ve 1-0.

Eğer yukarıda bu vaziyet, son 3-4 hafta kalana dek sürerse, memlekette kalpten giden çok olur.

Ligin 6.sı ile 17.si arasında 10 puan fark var. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum. Ama birçok takımın küme düşme korkusunu yakından hissetmesine yol açacağı kesin.

Kayseri ilk yarıda saçma-sapan puan kayıpları yapmasa, şimdi Ligde Beko Basketbol Ligi gibi 5 takım birden zirveye oynuyor olabilirdi. Çok da güzel olurdu. Kayseri'nin Sivas'tan daha çok, yukarıları hak ettiğini düşünüyorum. Bu kadroyla Sivas'tan aşağıda olmaları çok garip. Şimdi Sivas seneye Uefa'ya filan gitse ne yapacak ki? Kayseri'nin neler yapabileceğini biliyoruz. Bu haliyle daha da ileri giderlerdi hatta.