Henderson


Barış Tut'u bu kitaptan önce çokça Kocaman Bir Adam isimli kitabından biliyordum. 'Biliyordum' dediğim de, kitabı okuduğum için değil. Çok denk geliyordu sağda solda. Bu kitabı geçenki Sahaf Festivali'nde gördüm, tereddüt içinde yüzerken, sağolsun İlker Yılmaz gereken iteklemeyi "Barış Tut iyidir"le verdi ve ben de aldım.

Açık söyleyeyim, çok matah bi'şey beklemiyordum. Ama özellikle ilk yarısı itibariyle, beklentimden çok yukarıda bir kitap buldum elimde. Şöyle genel bir bakıldığında, uzun süreye yayılmış bir anlatı var, ve daha hacimli bir kitap olabilirmiş. İlk başlarda kullanılan dil, kitabın geri kalanında görülmüyor. Ve bu bayağı canımı sıktı. Ekşi'de şöyle bir yorum var kitap hakkında, ki çok acımasız buldum. Benzerlikler var, ama böyle değerlendirmek haksızlık olur.

Kitap biraz aceleye gelmiş gibi. Hele bazı dönemler birkaç cümlede geçiliyor. Özellikle yazarın çocukluğunda futbolla tanıştığı ve futbol sevgisinin arttığı kısımlardan sonra, hiç çekilmiyor.

Yine de her türlü öneririm bu kitabı. Sonuçta buna benzer, yerli yazarların memleketteki futbol dünyasını analiz ettiği, ya da çocukluğundan itibaren futbolla ilişkisinden bahsettiği hatta spor medyasına eleştiriler getirdiği kitaplar az. O yüzden, bulmanız biraz zor olsa da, tavsiye ederim Futbol Nedir Ki'yi.

Retro 129

Bitches


Mesela şöyle bi' resim var. Barcelona'nın 2006'daki ABD turu'ndan. Bu kare, farklı renklerle, yine gerçekleşmiş olabilirdi birkaç gün önce. Ama olmadı.

Ofsayt


Her seferinde "daha ne yapabilir ki?" diyorum. O da her defasında yapıyor. Böyle yazınca da sanki kadın benim inadımda yaparmış gibi anlaşılıyor lan, neyse. Olayımız nah şu. Abla dur durak bilmiyor. Her türlü açılımı yapıyor. "Kitlelere ulaşma" konusunda sınır tanımıyor. Muhtemelen sonraki romanı ilk baskıda 1 milyon falan çıkar. Yazıklar olsun arkadaş ya. Vallahi yazıklar olsun. Yakında Kıvanc'ınan reklama da çıkar-nasılsa şu anda iş arkadaşı gibi bi'şeyler. Onun üstüne de "kocam hiç sorun etmedi, biz çok modern insanlarız" deyu Ayşe panpasına röportaj verir.

Retro 128

Billur



Okumaya başlamadan önce Salinger ve Çavdar Tarlasında Çocuklar'ı, ve hatta Holden Caulfield'ı çok abarttıklarını düşünürdüm. Gereğinden fazla büyümüş isimler olarak gelirdi. İçine girince yanıldığımı çok acıklı bir şekilde anladım. Ama pişmanlık çok sürmeden sevince ve minnete dönüştü. Bir yazarı geç keşfetmek böyle işte. Hem bayılarak okursunuz, hem de bir yandan "lan niye daha önce..." dersiniz. Ama demek ki doğru zaman, o zamanmış.

Elimizdeki "Salinger mirası" da yetmiyor işte. Bu kitap benzeri eserler ya da hakkında yazılmış yorumlar, makaleler lazım bünyeye. O yüzden böyle bir kitabın çıktığını öğrendiğimde mahallede tura çıktım. Fakat tur bitip eve geldikten sonra fiyatı görünce de ekrana kafa attım. Yani -internetten- indirimlisi bile 25 lira. Çıkalı birkaç ay oldu. Daha birkaç on ay bekleyeceğim sanırım. Ya da belki yolda falan bulursak...

Şu yazı vesilesiyle yeniden kafamda hortladı bu kitap. Cidden o kadar iyiyse, sabırsızlık artacak. Okumalı bi' an önce. Türkçe'de de böyle pek Salinger incelemesi-biyografisi yok bildiğim kadarıyla. Eğer varsa, bilen bi' haber ediversin. Ayrıca bu kitapla ilgili şu ve şu yazıları okumanızı da tavsiye ederim.



Bağlantı

Patos Baharatlı


Son dönemdeki görüntüsünü "saç uzatma" habercisi olarak değerlendirmiştim. Tam tersine, gitti toptan kazıttı. Messi'nin her Arjantin seferinde saçları kısaltıp gelmesine benzedi biraz. Şu adamı bizdeyken bi' uzun saçlı göremedik, şöyle savura savura kaleye doğru... Bu saatten sonra uzatmazsa da anlarım. Artık genç değil o kadar. Heves azalıyor zamanla. Şansımız.

Retro 127