Sevgili Yılmaz VurAL...


Yılmaz Vural adlı T.C. vatandaşımız NTV'de maç hakkında bir röportaj verdi. İzleyenler yazımın başından anlayacaklardır neden bahsetmek istediğimi. Kendisi savundu ki; "Galatasaray'ın attığı bütün goller benim defans oyuncularımın hatası fakat benim forvetlerimin attığı goller harikaydı". Sanki Galatasaray forvetleri sadece durdular ve top onlara çarptı. Ümit'in plasesi Hakan'ın kafa golü ve yine Ümit-Hakan, Hakan-Barış ortaklığı sonucu atılan güzel goller Galatasaray forvetlerinin başarısı değildi. Türkiye'mizde antrenörlük yapan tecrübeli bir futbol adamı bunları söylüyorsa...

Keyif

Üyesi olduğumuz bir sözlükte sağolsunlar, bazı yorumlar yapmışlar. "Şu olsun", "Bunu yazın"
filan...
Şimdi bakın. Burası blog. Zamanında Aceto usta da yorumlar üzerine böyle bir cevap vermişti. Burası bir "blog". Burada yazarların istediği şeyler yazılır. Olay "keyfe" bakar yani. Ne yazacağımızı "keyfimiz" belirler. Hangi konulardan bahsetmek istiyorsak, onlar yazılır. Blog'daki ilk yazılarımızda zaten neler yazılacağından bahsetmiştik.
Nbakolik.com değiliz, ya da ne bileyim belli konulardan bahsetmek zorunda olan bir site değiliz. Ne verilirse onu okumak durumundasınız. Bu pek hoş bir durum değil ama, durum bu. Bloga girenlere duyurulur yani.
Dennis Rodman, söylediğimiz konular dahilinde, yazılır elbet, yazılabilir. Ayrıca "Shaqsever" blog da değiliz. Nba'de böyle bir takas olunca, yazılar da o yönde yoğunlaştı. Daha da fazla olabilirdi, halen de olabilir. Sıcak konu ne de olsa.

İşin garibi, sanki yüzlerce, binlerce okuyanımız varmış gibi, açıklama yapmak durumunda kalıyoruz. İlginç.

Galatasaray...


Daha az önce sona eren maçta Galatasaray'ın gösterdiği performanstan bahsedeceğim sizlere. En başta ilk kırkbeş dakikadaki orta saha üstünlüğü en fazla dikkati çeken özelliğiydi Galatasaray'ın. İkinci yarı geldiğinde ise performans düşüklüğü yaşadılar. Bu normal gidişatın bi ürünüydü çünkü ilk yarıda atılan 3 gol orta saha oyuncularını çok yormuştu sadece ofansif değil defansif anlamda da durum böyleydi. Mehmet Topal'ın top kapma ve pres konusundaki ders olacak performansı Barusso'nun gelmesi baharında akıllara "Hangisi oynayacak?" sorusunu getirmedi değil. Bakalım Kalli'nin bu konudaki kararı ne yönde olacak? İkinci yarıya gelindiğinde skorun rehavetine kapılan Galatasaray futbolcuları Hakan Şükür'ün golü ile daha da bir rahatladı ve bunun sonucu yenilen 3 gol ikinci yarının ilk bölümlerinde Galatasaray taraftarlarını keyifsiz bir konuma sokarken yine Hakan Şükür'ün eskileri hatırlatan kafa gölü ile maçın sonucu belli oldu. Burada aslında maçın sonucu değil sanki Hakan Şükür'ün kısa gelecekli kariyerinin gidişatı ve Galatasaray takımı'nın lig bitiminde ne konumda olacağını bizlere gösterdi. Galatasaray'a burdan ligin ilerleyen bölümdeki maçlarında başarılar...

Dansçı Kızlar 3

Lakers-Magic Maç Notları

-Bu, Gasol'ün Lakers'daki 4. maçı olacaktı. İlk 3'ünden 2'sini Lakers kazanmıştı.

-Son günlerde formda olan ve ilk 5'e yükselen Radmanovic bugün de iyi bir performans gösterdi ve 10 sayılık katkı yaptı.

-Maç ayrıca, eski takım arkadaşlarının buluşmasına da vesile oldu. Sezon başında takasla Trevor Ariza karşılığında Orlando Magic'e giden Brian Cook ve Maurice Evans bu maçta eski takım arkadaşlarıyla görüşme fırsatı buldu. Ariza ise sakatlığı sebebiyle maçta yoktu.

-Kobe'nin 2 kötü maçtan sonra bu karşılaşmada ne yapacağı merakla bekleniyordu ve Kobe patlamayı bu maçta yaptı. 36 sayı-10 ribaund-6 asist ile oynayan Kobe önceki maçın da hıncını almış oldu böylece.

-İlk periyotta Orlando Magic tam 44 sayı attı. Neredeyse her şutları girdi. Ama sonradan yüzdeleri düştü tabii ki.

-İlk periyotta attıkları 44 sayı ayrıca kulüp tarihinde bir periyotta atılan en fazla sayı olarak tarihe geçti. Ama galibiyet gelmedikten sonra bir önemi kalmıyor tabii, böyle ayrıntıların.

-Bu maç Lakers'ın 9 maçlık deplasman turunun 6. maçıydı.

-Hido ve Howard'ın erken faul problemine girmesi Orlando'yu olumsuz etkileyen faktörlerlerden biriydi. Ki, Hido sadece 32, Howard ise 29 dakika sahada kalabildi.

-Jameer Nelson bu maçta, açıkçası pek de beklenmedik şekilde çok iyi oynadı. 17 sayı-9 asist yaptı ve hiç top kaybetmedi. Ama bu galibiyet için yetmedi Orlando adına.

-Gasol'lü kadrolarıyla Lakers'ı ilk defa izledim. Gasol sisteme alışmış görünüyor. Henüz 4. maçı olduğunu düşününce, ileride daha da alışmış bir şekilde, daha etkin olabileceğini düşünebiliriz.
Bu maçta 30 sayı-9 ribaund ile oynadı. Ayrıca çok da istekli gözüktü. Bu kadro, Bynum da gelince çok iş yapacak.

-Orlando Dwight Howard dışında şuta dayalı bir takım. İyi şutörleri var. Şutörler iyi atınca genellikle galibiyet de geliyor. Ama şöyle bir durum var ki, oyunu şuta dayalı takımların başına gelenler Orlando'nun da başına geldiği için, şutörlerin oyuna ısınması gidişatı çok etkileyebiliyor. Bunun çözümü de iç-dış dengesini sağlayabilmek. Yani Howard'ı daha iyi besleyebilmek.

-Maç 117-113 Lakers üstünlüğüyle bitti. Kobe ve Gasol uyumlu görünüyor. Bynum da kaldığı yerden devam edecek diye düşünürsek, ortaya şampiyonluk adayı bir Lakers çıkıyor.

Dansçı Kızlar 2

Gisele abla vs. Tom abi.


Gelmiş geçmiş en güzel ablalarımızdan Gisele ile Patriots Quarterback'i Tom Brady. Allah bozmasın.

Dansçı Kızlar 1

Shaq'ten inciler


Basın toplantısından birkaç anektod;

* Annemi aradım hemen takastan sonra. "Anne," dedim, "Benimle alakalı konuşuyorlar her yerde. N'apayım?" Annemin verdiği cevap basitti. "De ki onlara; Beni ben yapan 'biz'iz." (Ömer Baba vari bir söz)

* Benle yada bensiz, Suns çok iyi bir takım.

Gelen bir soru üzerine;
*Steve (Kerr) bana artık rap ve film yok dedi. Bakacağız. Şaka şaka, yok artık rap yada film. Ama bakarsın Notorious (B.I.G.) hakkında bir anma şarkısına katılırım. Fakat daha çok odaklandığım, iki sene daha yirmişer milyondan kırk milyon doları cebime koymak. Şaka Steve, bakma öyle.

-Depo'da ne kadar benzinin kaldı Shaq?
* Daha benzinciye gitmedim, kırmızı da yanmıyor. Daha var, kafanı yorma.

-Sence kariyerine beşinci yüzük gerekir mi?
*Altıncı da gerekir. Sorarlarsa en çok yüzüğü olan kimdir diye, Bill Russell derler, 11, onu kimse geçemez zaten. İki derlerse Michael Jordan, Magic Johnson, 6şar derler. Ben 6'yı alırsam öne beni koyarlar. "350 poundluk bi' adam vardı, O'nun 6 yüzüğü vardı," derler.

İlahi Shaq. Güldürdün yine.

Amerikan Basınının Gerizekalılığı


Shaq basın toplantısında gözüme çarptı. Geçen sene Heat'te yaptığı bir basın toplantısında da söylemişti. Sanırım soru da aynı sesten geliyor. "Lakers ile oynamak için can atıyor musun?" Shaq'den geçen sene gelen cevap, "Ben herkesle oynamak için can atıyorum." Bu sene gelen ise, "Ben kimseyle oynamak için can atmıyorum, Suns için oynamak için can atıyorum." Aşağı yukarı aynı şeyler. Neden anlamazsın, neden gerizekalı gerizekalı sorular sorarsın ey basın. Dikkat biraz. Biz Türkiye'deki basına deriz, "çalışmadan gidiyorlar," diye, burdakiler daha beter anasını satayım. Sinirlendirmeyin akşam akşam...

Shaq takasındaki artılar


Miami açısından artıları tartışmaya pek gerek yok sanırım, Shaq'den kurtul, Marion ve Banks al. Güzel. Herkes şu anda diyor ki; "Marion alsa n'olur Heat? Adam zaten sezon sonu opt out edecek kontratı." Asıl opt out etse n'olur? Şu ana kadar bu sezon Shaq ne verdi takıma da gittiğinde ağlasınlar, Marion opt out etse bile 16.7 milyon dolarlık kontratı var. Sezon sonu Ben Gordon, Luol Deng, Chris Bosh üçlüsünden birini free agent'tan bağladılar mı, Wade'i de bağladı demektir. Özellikle Luol Deng'in Chicago'da mutsuz olduğu, sakat filan olmadığı, "oynamam" diyerek maçlara çıkmadığı belirtiliyor sık sık. E Luol Deng de sezon sonu free agent olduğuna göre, gidecek demektir. Yine de yüzde yüz diye bir şey yok malum. Ama Heat her şekilde kardadır gibime geliyor. Vefa İstanbul'da bir semtmiş ne de olsa. (!)


Gelelim Phoenix Suns cephesine. Aslında ilk baktığımızda "ne yapacaklar Shaq'i," "Marion verilir mi?" gibi soruları sorduk hepimiz. Ancak Suns Shaq'li yada Shaq'siz, Marion'lu yada Marion'suz playoff yapar. Playofflara geldiğimizde ise pota altı kuvveti olmayan, sadece 7-8 saniyede hücum kullanan Phoenix'in akıbetini son iki-üç senede görmüş bulunmaktayız zaten. Şimdi Shaq'in gelmesiyle o pota altı gücünü de bulmuş oldular. Şöyle bir bakarsak Batı Konferansına, Houston (Yao Ming), Spurs (Tim Duncan), Lakers (Gasol, Bynum), Utah (Mehmet, Boozer), New Orleans (David West, Tyson Chandler) sağlam pota altları var. Playoff gelip çattığında, her şey yarısaha hücumuna döndüğünde Suns'ın avantajı ortaya çıkacaktır. Kah kendi içeriyi zorlaması, kah post-up olayından zaten ligin en iyi üçlük atan kadrosunu eline bulunduran Phoenix'de topu dışarı aktararak açacağı boşluklarla başarıyı yakalayabilir. Zaten iyi bir pasör olan Shaq'in sağlığını öyle yada böyle koruması, reboundlarda istekli olması ve ilk pası (outlet pass) başlatabilme özelliği önemli rol oynayacak. Öte yandan, kaçırılan bir nokta da Shaq'in ne kadar iyi bir öğretici, ne kadar iyi bir rol model olduğu. Dwyane Wade örneği, -her ne kadar kendisi kabul etmese de- Kobe Bryant örneği var elimizde. Kendisi de söyledi zaten basın toplantısında bugün, Amaré'yi ve diğer forvetleri daha ileri taşıyacağından, geliştireceğinden. Bardağın dolu tarafı bu Phoenix açısından. Bu takasın büyük bir kumar olduğunu değiştirir mi? Tabii ki hayır. Ancak bazen büyük şeyleri başarmak için, daha büyük risklere girmek gerekir. Böyle bir riski Genel Menajerlikte ilk senesi olan Steve Kerr'den beklemek zor olurdu, ama oldu. Köprünün altından sular aktığında görebileceğiz ne, nedir, daha net olarak. Şimdilik her iki takım da istediğini aldığını söyleyebiliriz.

Hüseyin Altıkıllı, Agarta'dan bildirdi.

Güler misin, ağlar mısın?



Suns mağazaları şaşırdı netteki. Tamam anladık Shaq oynamıyor, kenarda oturacak bir süre ama, sen tutup Shaq forması diye takım elbise koyarsan olmaz ki kardeşim...

Phoenix güneşi, Miami ısısını yeniden yarattı!


Az önce sonuçlanan takasla 40'ına merdiven dayamış, 172 kilo ağırlığındaki "süperstar"(!) Shaquille O'Neal'ı Arizona'nın çöllerine yollarken, Phoenix Suns'un pek de mutlu olmayan forveti Shawn Marion ve gard Marcus Banks'i kadrosuna kattı. Marc D'Antoni ve Pat Riley'in Pazartesi yaptıkları basın toplantılarında takaslarla alakalı hiçbir gelişme olmadığını söylemesi de "oha" dedirtti zaten. Böyle büyük bir takas bir gün içinde mi oldu yani? Zira dün öğleden sonra düştü haber. Bu sabah Shaq Phoenix'e uçtu, MRI'dan geçti, takas tamamlandı.
Gelelim Shaq'ın gönderilme sebeplerine. Malumunuz 20 milyon dolarlık kontrat, sakatlık derdi ve oynamayınca tribal enfeksiyon olaylarına bir de yenisi eklenmiş sanırım. Shaq'in takımda islam'ı yayma amaçlı eğilimlerde olduğu, bunun katolik olan Alonzo Mourning ve Mark Blount tarafından Pat Riley'e ilettiği belirtiliyor. 2 hafta önce filan oluyor sanırım bunlar, tam da Shaq'e "gel sana jübile yapalım," teklifinin gittiği dönem. Shaq da malum çıktı söyledi iki sene daha en az basketbol oynayacağını. Bundan sonra Big Diesel'e takım arayışları başladı. Önce Charlotte Bobcats'in kapısı çalındı. "Alın bak Shaq'i, hem tecrübeli, hem pota altı kuvveti... Verin bize Gerald Wallace ve Matt Carroll'u. N'apıcaksınız bu kadar swingman'i, yeni aldınız J-Rich'i..." Jordan ve havarileri direk ret yanıtını basmışlar tabii. İşte düne kadar da aranıyordu takım. Bir anda Phoenix Suns çıktı, "Marion'u yollayacağız" diyerek. Riley de tabi hemen kolları sıvadı, hem Shaq'i elden çıkardı, hem Marion gibi bir değeri takıma kazandırdı. Banks çok bir etken olacağını sanmıyorum, belki bir takasta kullanılabilir. Bu takas diğer bir takasa da yol açtı benim gözümde, Miami bir uzun oyuncu ihtiyacı içerisine girdi. Şu anlık Smallball ile idare edebilirler ancak uzun zaman zarfında uzun oyuncuya ihtiyaçları olacaktır. Riley'in kariyerine baktığımızda uzun oyuncu takıntısını görüyoruz. Şampiyonluklarını kazandığı Lakers yıllarında Kareem Abdul-Jabbar, New York'ta Patrick Ewing ve Miami'de Zo, Shaq... Bir de cap açığı olayı var. Shaq'in kontratından kurtulup Marion ve Banks'i alan Heat'te sağlam bir açık doğuyor ki bu offseason hareketliliğine yol açabilir bu yaz.
Phoenix neden alır ki Shaq'i soruları var. D'Antoni'nin söylediği kalıplı bir pivot aradıkları. Shaq'in de ölüsü orayı domine edebilecek güce sahip. Run n' Gun sistemine nasıl ayak uyurur orası bilinmez ancak Amare 4'te, Shaq 5'te bayağı bir size veriyor Phoenix'e, aynı zamanda da Diaw'ın önünü açıyor 3 numara pozisyonunda.
Hayırlısı olsun ne diyelim. Umarım lige daha da bir heyecan katar, en azından Heat'e eski günlerini koklatır.

Shaq, Miami, Marion, Marcus Banks...

Garip şey gerçekten, Shaq'ın Marcus Banks ve Shawn Marion karşılığında Phoenix'e gitme ihtimali varmış.
Dün Hüseyin söylemişti ama, pek üstünde durmamıştım. Bu sabah haberleri filan okuyunca durumun ciddiyetini farkına -ve saçmalığına- vardım.
Şimdi;geçen seneden beri biliyoruz Marion "top alamıyorum" filan diye ağlaşıyordu. Kirilenko karşılığında gidecekti, olmadı vs. Bu sene de devam ediyordu aynı mevzu. Sanırım Suns bıktı ki, kesin göndermeye karar verdi. Buraya kadar sorun yok. E peki bu Shaq karşılığında mı olacak? Shaq Phoenix'de ne yapacak? Brian Skinner gibi arada benchten gelip ribaund mu alacak? Hayır.
Shaq benchten gelmez. Sisteme mi uyum sağlayacak? O hiç mümkün değil. Ee, nedir yani?
İşin diğer kısmı:Marion "top alamıyorum" diye ağlıyor da, gideeği yer Nba sonuncusu Miami mi olacak? Top kullanıp paranı almak, başarıdan daha mı önemli? Bu mu?
Sırf kendi daha çok top kullansın diye zamanında Hawks'lara filan gidenleri biliyoruz. Öyle olmak istiyorsa, kendi bilir tabii ki.
Marion'ın bir tamamlayıcı olduğunu da herkes biliyor. Suns'tan başka nerede böyle oynayabilir ki? Nash'in onu nasıl beslediğini de biliyoruz. Fakat adam bir nevi "nankör" çıktı. E tabii Hill gelince süre ve top da azaldı. Uymadı abiye sanırım.

Ne diyelim biz de, gitsin görsün yani.

Miami baktı da yıllık 20 milyon çok geliyor, yollayayım mı dedi Shaq'ı. Malum artık sakatlıktan başını, pardon kıçını da kaldıramıyor. Doğru karar belki onlar açısından ama, böyle bir dönemde Marion'ı almak onlara ne fayda sağlayacak. Ayrıca diyelim şu anda Playoff yarışındalar filan. Marion'ı nerede oynatacaklar. 3'de sanırım. Zaten Dorell Wright denen adam sırf zarar. Hüseyin veya ben bile daha iyi şeyler yapabiliriz eminim.

Ha, bir de. Suns bu takas sayesinde Marcus Banks denen adamdan kurtulmuş olabilir. O da bir nevi Dorell Wright zaten. Adamı Nash'in yedeği diye aldılar. Sonuç malum.
Karşılığında bir şey gelmeyecek belki ama, gitmesi bile yeter yani.

Emre Güngör

Yeni cengaver Emre Güngör hakikaten sağlam sanırım. Derbi'nin kahramanlarındandı. Tüm maçta sergilediği performans zaten iyiydi ama, Alex'in o net pozisyonu'nda cidden içimden "gol oldu" demiştim. Ama Emre izin vermedi. Bilirsiniz bizim Türk futbol çevreleri(kahvesinden yorumcusuna), genel performanstansa, göze çarpan hareketleri değerlendirir. O açıdan Emre'nin o müdahalesi eminim birçok kişinin dikkatini çekti.
Böyle devam ederse kendisini Euro 2008'te bile görebiliriz. Gerçi Fatih Hoca pek sevmez Galatasaray'lıları Milli takıma almayı ama, bakalım...

Pau

Gasol ilk maçında 24-12-4 ile oynadı, tap-ten den görebildiğimiz kadarıyla da şık bir asist yaptı Fisher'a.
Fotoğraf da bir önceki maçtan, dünden değil. Şimdilik bununla idare edelim, hehe.

Gasol sisteme alıştığı ve kendini verdiği taktirde finali bilr zorlayabilirler. Çünkü cidden takım oturmuş durumda.

67

Ntv ve Ntvspor bu hafta 2 maç verdi. Biri Miami-Nets, diğeri de Dallas-Detroit'di. İlki malum dedik hani, pek bir şey olmaz da, ikinci maçtan umut vardı.
İkisi de fos çıktı.
İlki iyice tatsız tuzsuzdu, ve bekleniyordu bu ama Dallas-Detroit maçının da öyle geçmesi iyice rezillikti. Dallas sadece 67 sayı attı. Sadece bir periyotta 20 sayıyı aşabildi. Terry-Dirk-Howard 12/46 attılar. Stack ve Harris'in yokluğu da mağlubiyette etkiliydi ama, bu 3 oyuncu böyle atınca mağlubiyet de kaçınılmaz oldu bir nevi. İşin garibi son 7-8 dakikaya kadar bu görüntüye rağmen, maçta tutunabilmiş olmaları.

Dirk sanırım kariyerinin en kötü maçlarından birini oynadı. İkinci yarıda hiç sayısı yok.
Öyle olunca da yenildiler tabii.

Derbi 2

Yüzde yüz Türk imalatı Galatasaray'a karşı, Brezilya B Milli Takımı hüviyetindeki Fenerbahçe'nin maçında Galatasaray'ın üstünlüğü vardı- beklenmedik şekilde.
Sanki Real Madrid gibi maç seçen, karşıdaki rakibi küçümseyen Fenerbahçe, bu tavrının bedelini ödedi. Mağlubiyetten de yırttı diyebiliriz. Galatasaray'ın 2 net pozisyonu vardı. Fenerbahçe'nin ise Alex'inkini sayarsak 1. Onun dışında hiçbir şey üretemediler. Gs orta sahası kitledi Alex'i. Mehmet Topal, Emre ve Arda çok iyiydi.
Arda o karşı karşıya olduğu pozisyonu atsa, kahramandı. Ama yine de yaptıklarıyla övgü topladı.

50 bin kişilik Şükrü Saracaoğlu stadı diyorlar. İnönü stadı siksen 30 bin kişi, bunun 2 katı ses çıkıyor. Ayrıca sanırım en fazla 1500 Galatasaraylı vardır stad'da, maçın kimi bölümlerinde onların sesini bile duyduk. Rezillik. Kameraları çeviriyorlar tribüne, karı-kocalar, silikonlu göğüslü kadıköy kızları. E durum bu olunca, ses çıkmaz tabii. Zaten en ufak olumsuzlukta küsen taraftar bunlar. Böyle olunca hiç avantaj olmuyor kendi sahaları. Garip durum.

Daha vardır söylenecekler ama, şimdilik çıkanlar bunlar.

Giants to the Title


New York Giants 42. Superbowl'da herkesi şaşırtarak 18-0'lık dereceye sahip olan New England Patriots'u yenip şampiyon oldu. MVP Giants QB'i Eli Manning. İki senedir Manning ailesi götürüyor ödülleri. Geçen sene Peyton, bu sene Eli. Patriots'u 14 sayıda tuttular, helal olsun. Pats de kendi altına sıçıp bokunun üstüne oturdu. 18-1 ile '72 Dolphins'in 19-0'ını kaçırdılar. "Seneye inşallah," diyorlar ama yalan dolan, bakmayın siz. Giants'ın NFL şampiyonu olması, Porto'nun ŞL Şampiyonluğu gibi bir şey. Oluyormuş demek ki, tebrikler Giants...

Superbowl XLII

Superbowl, Amerika'nın en büyük spor olayı, şu anda gerçekleşiyor. Patriots mu Giants mı? 2 saat içerisinde belli olacak. Ayrıntılar için: http://www.nfl.com

not: demek ki neymiş; karıköy filan yalanmış...

Gelenek

Bugün arkadaşlarla sohbet ediyoruz, futbol filan.
Laf döndü dolaştı, geçen sene bayağı ismi geçen Beşiktaş altyapısından Muhammet'e geldi. Barcelona'ya gitme mevzuu filan. O arada aklıma dün youtube'da izlediğim bir video geldi. Messi videoları izlerken denk geldi.
Messi ve Krkic Barcelona müzesi ve tesisleri'nde dolaşıyor. En fazla 1-1.5 senelikdir görüntüler. O da değildir bence. İşte Messi almış Krkic'i anlatıyor bir şeyler, tabii dili anlamıyoruz, malum. Ama belli ne yaptıkları, ne döndüğü.

Bir düşünün, Muhammet de gitseydi Barça'ya, ona bu Messi'nin anlattıklarını Krkic veya Krkic'in alt neslinden biri anlatacaktı. O da belki Messi veya Krkic gibi bir oyuncu olarak Barcelona tarihine adını yazdıracaktı. Bizim de buralarda göğsümüz kabaracaktı.

İşte bu büyük kulüp geleneği. Bu şekilde oyuncular başarıya ulaşıyor. Belli bir kültür oluşuyor. Bir ekol oluşuyor.

Hele de Muhammet'in Barça'ya gidememe sebebini duyunca insan, daha da kahroluyor. Bunlar sözleşme imzaladıktan sonra Barcelona'lı yöneticiler demiş ki, "röportaj vermek yasak". Ama bu canı sağolasıcalar da röportaj vermiş. Öyle olunca da anlaşma bozulmuş ve Muhammet Barcelona'ya gidememiş.
İnanılmaz.

Yine Derbi

Derbiye 2 saat var. Etrafımdaki genel havayı söyleyecek olursam, Fenerbahçe'liler o kadar emin ki galibiyetten, birçoğu maça bile gitmemeyi düşünüyor. Ben böyle şey görmedim. Gerçi onlar, yense de, yenilse de bir şekilde kılıfına uydurur. Çirkef adamlar nasılsa.
Ben Galatasaray için galibiyet beklemiyorum, ama olmaz da demiyorum. Beraberlik çok güzel olur. Şu salak adamların sahasından avantajlı skorla dönelim de...

Dünya'nın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur. Nasıl bir taraftar bu, her şekilde kendini rakipten üstün görmeyi -ki aslında olmadığı halde- başarıyor. Kesinlikle geniş çaplı incelenemsi gereken bir durum bu.
Yani hangi Real'li, her Barcelona maçında "kesin alırız biz bunu" diyebilir ki? Rakibin en kötü zamanında olsa bile.

Hayırlısı olsun diyelim bari. Maç sonrasında da yazarız bir şeyler.