Abla

Hüseyin ile birlikte bulunduğumuz sitelerden birinde bir ablamız bize feci sövmüş. Buradan ona cevap verme ihtiyacı hissediyorum. Blogu bu şekilde kullanmak istemiyorum ama mecbur kalıyoruz bazen. Ne yani, basın açıklaması mı yapayım?

Belki zamanında eski dönem Gs hakkında yazarım demişimdir ama, unutmuşuz ne yapalım. Bu ara birkaç şey yazarız inşallah.
Ayrıca belirteyim, o mesele hakkında sadece "babamda posterleri var ehehe" gibisinden bilgiye sahip değilim. Klasik "cahil genç" durumuna düşmeyelim. Kafasını siktiğim gençliği.

Bir de gençler var değil mi? Evet. Mngtnsktğm.

Yola Gel

Ronaldo paşa ne demişler:

"Türkiye, Euro 2008 ’in en iyi futbol oynayan takımları arasında. İsviçre ile oynadığınız maçı izledim. İlk yarıdaki futbolunuzu beğenmedim. Ancak, ikinci yarıda sahada bambaşka bir Türk Milli Takımı vardı. Oyuna sonradan giren oyuncular sayesinde milli takımınızın futbolu değişti. Daha çok pas yapmaya başladınız ve daha atak oynayıp golü düşündünüz.

O maçta Arda’yı çok beğendim. Tıpkı bizim Deco gibi teknik kapasitesi çok yüksek. Yaşının genç olması da en büyük avantajı.

Çek Cumhuriyeti, fizik gücü yüksek oyunculardan kurulu. Sionko, Ujfalusi, Plasin, Jankulovski üst düzey oyuncular. İki takım arasındaki tek fark fiziksel özellik. Çekler daha fizikli. Türkler ise daha teknik. Pazar günü süper bir maç daha izleyeceğiz. Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçının galibiyle, yolumuzun yarı finalde kesişeceğini düşünüyorum."


Öküz Ronaldo adam olmuş, ya da biz ettik.

Hollanda

Maşallah diyerek girelim. Ölüm grubu denilen C grubunda "çıkamaz" denilen Portakallar iki maçtır düpedüz büyülüyor. İtalya'ya 3, Fransa'ya 4... Romanya'ya 5 olur mu? Göreceğiz. Takım halinde iyi oynuyorlar. Van der Sar büyülüyor resmen. Gol yemiyor adam.

Mutu penaltıyı atsa kariyer yalan olurdu. İyi tuttu bari Gigi. "Gigi" de pek yaygın bir kullanım değil ama Amerikan televizyonundaki spikerler sanırım "Gianluigi"yi okuyamadıklarından olsa gerek maç boyu Gigi dediler adama.

Salı Fransa-İtalya var. Kazanan çıkıyor, kazanamayan babayı alıyor. İzlenir, ama izleyemeyeceğim malesef. Bok var yeni öğrenciler geliyor, neyse...

Ösese

Yarın ÖSS var malum. Girecek arkadaşlar vardır mutlaka burayı okuyan. Hepsine başarılar dileriz efendim.
Çok sikko bir sistem zaten, ne yaparsa giremeyenler mi dersin, anne-baba zoruyla bir alan seçtirilmiş ancak diğer bir alanda çok başarılı ve lâkin seçtiği bölüme kafası basmadığından giremeyenler mi dersin, "çok da fiki fiki" deyip de 350ler yapanlar mı. Ama şartlara uyum sağlamak gerek. Gösterin bakalım elinizdekileri. Kendi deneyimlerimden dil öğrencilerine matematik yapmalarını ancak fen kasmak yerine Türkçe ve Sosyal'e zaman ayırmalarını önerebilirim sanırım. Yalnız önemli sınav haftaya. Ona göre.
Okunmuş pirinç filan yutun. Ben yuttum, kazandım. Siz de yutun, siz de kazanın. (Yok daha neler...)

Arda Turan

Sağı solu belli olmayan bir takımız işte. Devrede kaç kişinin ümidi vardı ki? Belki de bizimkilerin burda olmasını sağlayan, şanslarının hala devam etmesini sağlayan bu dengesizlik. İlk yarıda pozisyon yok doğru düzgün. Umut yok galibiyetten, saha göl. Devrede Topal ve Semih giriyor. Biraz daha kıpırdanıyoruz. Sonra Semih'in niye o kadroda olduğunun kanıtı geliyor. O arada bir ödümüz kopuyor. Bu maçı kazanacaksak, böyle son dakika golüyle aşırı heyecanla olacağı belli. Ki öyle de oluyor. Bize rahat yok ki.
Hep şey diyordum, "abi Arda bu turnuvada bir şeyler yapacak, değerini yükseltecek, belki de gidecek" diye. Aha işte oldu.
Yine ite kaka da olsa gruptan çıkma şansımız var. Diğer maç Tuncay oynamasın artık, ayıp yani yeter.

Döner Döndü, İçlerine Kaçtı

Karikatür varmış malum İsviçre basınında, Fatih Terim'i döner üstüne koyup filan. O döner döndü, Arda'nın kramponu oldu.
Yağmur yağdı, seller aktı, arap kızı camdan baktı. Türkler azdı, ama onlardaki Türkler. Hakan Yakın golden sonraki pozisyonu atsa maç bitecek. Önce Nihat'ın ortası, Semih'in Kralvari kafası, sonra hatta en sonda Arda'nın sahne alıp perdeyi kapatması. Pazar günü Çeklerle oynuyoruz. Kazanırsak çıkıyoruz, kaybedersek eve dönüş; beraberlikte ise penaltılar. Allah yardımcımız olsun.

Notlar Filan

-Telekom Asım Pars ve Serkan Erdoğan'ı almış. Çok iyi iki hamle. El-Amin'i kaybettiler belki ama, bu iki transfer onları daha da güçlendirdi. Daha da birilerini alabilirler.

-Final 2-1 oldu. Vujacic çok ekstra oynadı, 7/10 ile 20 sayı. Kobe de biraz daha iyiydi;daha agresifti. Garnett ve Pierce tam manasıyla "bir halt yiyemedi". Toplamda 8/35 attılar;KG orta mesafe işini abarttı. Biz bile kendi maçlarımızda, girmiyorsa bir yerden sonra zorlamayız yani. Son 2 hücumda Kobe yine eli titremeden soktu. Belki de son dakikalarda sorumluluk alma açısından bakarsak gelmiş geçmiş en büyük oyuncu.
Allen çok iyi gidiyordu ama, son anlarda şutlarını sokamadı. Zaten bu maçı tek başına aldırması da zordu. Lakers'ta da berbat olan birileri vardı:Gasol, Odom ve Radman. Gasol ilk sahaiçi isabetini neredeyse bitime yakın buldu. Diğer ikisi de faul problemi yüzünden sahada kalamadı doğru düzgün.

2 takımda toplam 4 oyuncu çift hanelere ulaştı. Hele Boston'da bu uzun süre birdi, sonlara doğru KG oldu 2. oyuncu.

-Dün Ibra gözümüzü şenlendirdi. Belki de turnuvanın ilk maçlarının en güzel golünü attı. O vuruşa cesaret edecek 2-3 adam var işte Dünya'da. İspanya da takımın turnuva tarihindeki en farklı galibiyetini aldı. Fabregas ve Xabi Alonso yedek, orta sahaya bak. Villa da gol kralı olur artık herhalde.

-Onu demişken;geçenki 0-3'lük Hollanda maçı da, İtalya'nın Avrupa şampiyonaları tarihindeki en farklı mağlubiyetiymiş. İnsan şaşırıyor duyunca aslında, ama normal. Lig değil ki bu. Öyle ortalama sonuçlarla ilerliyor turnuva. Yine de belki 50 yıla yakın süre boyunca gerçekleşebilirdi bu skorlar.

-Bugünkü maçtan pek umudum yok. Nasıl olsun ki. Arda oynar herhalde artık bugün. Bu adama zerre güvenesi gelmiyor adamın artık, Fatih hoca'ya yani. Çıkıp 5 yer, yine de bir Adanalı havaları, "ben yaptım ulan var mı" çıkışları. Ya, insan bir kere de "evet, ben yaptım, suçlusu benim" filan der değil mi? Hayır işte. Kendisinde bu yok. Her zaman yaptığının arkasındadır. Hep haklıdır vs vs. Sonumuz hayır olsun abi, ne bileyim.
Bir de İsviçre'deki Türklerden biri gol atarsa tam olur.

-Ego denen şeyin allah belasını versin. Siz siz olun, evrensel doğru bile olsa, kimseye bir şey tavsiye etmeyin, "bu böyledir" demeyin. Siz suçlu çıkarsınız sonra. Veya yaptığınız/söylediğiniz kaale alınmaz, üzülürsünüz. Kim ne bok yerse yesin, ceremesini de çeksin. Gördük ki bu çağ, "sence-bence" çağıymış. Yaşa da gör "sence" olan şey doğru muymuş.
"Bence"ymiş, seni sikiyim sen kimsin ulan.

Kafa-Göz

Daha sonra yazacaktım ama, dayanamadım.
Ekşi'ye çok bakan biri olarak, güncel çoğu haberi oradan öğreniyorum. Satır arası ayrıntıları filan da görüyoruz oradan, özellikle bunlar iyi oluyor çok.
Bugün itibariyle oradan gördüğüm 2 hadise. İkisi de aynı programda gerçekleşmiş.

1.
fatih altaylı: şimdi bana gelen mektuplara bakıyorum, sizin facebook'ta bir sayfanız varmış sanırım, biri onu bulmuş, humeyni'yi öven fotoğraflar bulunduğunu söylüyor?
kız: ee evet, ben seviyorum humeyniyi yani
- neden seviyorsunuz?
- neden sevmeyeyim ki, iyi bir insan olduğunu düşünüyorum
- peki atatürk'ü seviyor musunuz?(diğer kıza dönerek)
...
- humeyni'yi seviyor musunuz denildiğinde hiç düşünmeden cevap veriyorsunuz, şimdi neden sustunuz?
- başıma bir iş gelir mi? bu ülkede atatürk'ü sevmeme hakkı var mı insanların? başıma bir iş gelmeyecekse atatürk'ü sevmiyorum

Bunu söyleyen dinci bir hanım kızımızmış. Surat ifadesini bile tahayyül edebiliyorum. Böyle ateşli ateşli konuşan, suratsız, gudubet bir şeydir.
Tabii bunları okuyunca deli oluyoruz ama, maalesef kabul etmek gerekir ki böyle bir kısım insan var ülkemizde. Yani pasif dincilikten öteye geçip, böyle düşündüklerini bazı platformlarda aşırı sesli şekilde dile getirme cesaretine sahipler. İnanılmaz bu. Ama yazık ki ülke bu şartlara geldi.
Bunu düzeltmek bizim görevimiz. Hepsi imha edilecek. Umrumda değil, benim insanımmış. Bunları söyleyen benim vatandaşım değildir, sikime kadar.

2. Yine o programdan bir ateşli dinci kızın cümlesi:"belki yabancı manda altında daha özgür olabilirdik, inançlarımızı daha iyi yaşayabilirdik.".
İşte bunlar, babaları dedeleri tarafından Türkiye'nin kafir memleketi, Atatürk'ün de deccal olduğu öğretilen acınası gençler.
Nasıl oluyor da, Humeyni'yi övüp, Atatürk'ü sevmiyor diyoruz öyle değil mi? Ama var işte, insana ne verirsen onu alır. Bu kız doğduğundan beri aşırı dinci cemaatlerin içinde yetişmiş. Aldığı eğitim belli. Normal yani bir nevi. Ha bir yandan -ne bir yanı gerçek bu- sıçış ama, nasıl olduğunu biliyorsanız, anlayabiliyorsanız, biraz daha çekilir hale geliyor. Hallolunca sorun kalmaz.

Bir tarafım deli oluyor, diğer tarafım da "oğlum, var böyleleri. Nasıl olduğunu da biliyorsun, sakin ol" diyor. İkisinin arasındayım. Bilemiyorum.

Zeytinli Rock Fest

Canımız festivalimize kimlerin katılacağı açıklanmış. En azından bir kısmının. Hayko yine var. Pentagram da var geçen seneki gibi. Yüksek Sadakat var, bu kez 3 yıl önceki gibi küfür yemezler sanırım ve umarım.
Gökçe gelecekmiş, "popçular dışarı" diye laf yer garibim.
Yabancı grup gelecek deniyordu, kim gelecek hala merak konusu.
Ben gider Hayko'yu izlerim, gerisi sikimde olmaz. Pompei izlemeye niyetim yok.

Sago vs Rap

Bu Sago ile ne yapacağız bilmiyorum. Kendisini ne kadar seversek, o kadar arıza çıkarıyor sağolsun.
Daha önce atışmaları sonucunda Ceza'ya dava açmıştı, sonucu nedir bilmiyorum. Pek bir şey de çıkmamıştır, çıksa duyardık.
Şimdi de Fuat'a dava açıyor kendisi.
...
Bu adam Rapçi. Türkiye'de Hiphop denen nanenin en önde gelen isimlerinden biri, ve bir rapçi kendisine diss attı diye dava açıyor-hem de ikinci kez. Bebek misin?
Yaptığınız şey pop müzik değil, rap yapıyorsunuz siz. Adam ana-bacı girse, sen kaleminle yanıt vereceksin. Hem senin bir lakabın da "Cümle Mühendisi" değil mi? Konuştursana o zaman cümlelerini. Tabii benim bu söylediklerimi hazretin duyması mümkün değil ama, olması gerekenler bunlar. Yine Kolera'nın başının altından mı çıkıyor bunlar ne.
Git diss at, olmadı bir daha at, o da olmadı bırak. Uğraşma. Anlamıyorum ki ben, bunlar underground'daki veletler filan değil. Yol yordam bilen adamlar. Dava açmak da ne? Keşke burada da Gangsta rap yaygın olsa diyor insan, gider vurur mesela en azından. Bunu Abd'deki elemanlara söylesen, götleriyle gülerler.
Hiçbir şey değil, adam güvenilirliğini yitiriyor. Sen istediğin kadar iyi müzisyen ol, böyle sıçtığın sürece nasıl olacak ki?

Euro 2008-2 Sonunda Futbol!!

İlk 2 gün çok kaliteli olmayan maçlardan, hele de bu maç öncesindeki aşırı monoton Fransa-Romanya maçından sonra, ilaca kavuştuk. Zaten iyi maç olmasını bekliyorduk evet ama, beklediğimizden de iyi geçti.
Hollanda belki total futbol'ün kıyısından geçmiyor, belki hakim sisteme yakın oynuyor ama, oyuncu kalitesi farkı belirliyor bir şekilde. Veya belirledi diyelim. Artı, doğru zamanda doğru işi yapmak.
2. gol, tam derslik bir kontraatak golü. Çizgiden Gio çıkarıyor, Van der Vaart'a veriyor. O da soldan yardıran Gio'yu görüyor. Gio sağ tarafa uzatıyor, oradaki Kuyt da içeri hareketlenen Sneijder'e ortalıyor, Sneijder de çok şık vurarak golü buluyor. Tam bir kontra harikası gol.
İlk golde ofsayt var gibi ama, demin nerde okudum bilmiyorum, orada dediği gibi Hollanda öyle oynadı ki, gerek kalmadı o pozisyonun tartışılmasına.
İtalya çok mu kötüydü Hayır. Ama özellikle 2. yarıda ele geçirdikleri pozisyonları değerlendirememeleri onlar için büyük talihsizlik oldu. Hele 3 dk içinde Grosso ve Toni'nin yakaladığı pozisyonlar. Üstüne bir de, Pirlo'nun frikiğinden dönen topun gol olması tuz biber ekti ve maç orda bitti.
Peki kağıt üstünde Hollanda'nın en iyi savunmacısı gibi görünen Heitinga niye 11 başlamıyor?
Kuyt bütün sene yattı, şimdi ne oldu da gaza geldi? Ben Benitez'in yerinde olsam, kampa girer döverim.
Sonradan giren Afellay da, şans verilse neler yapacağını gösterdi. Aslında Ruud'suz, böyle 4-6-0 gibi bir şey deneyebilir Hollanda ve çok rahat da oynabilirler. İlerde Van Persie veya Robben serbest oynar misal. Denenebilir.
Sneijder de çok iyiydi.
İtalya'nın orta üçlüsünü tamamen Milan'dan alması Aceto üstadın dediği gibi "hizipçilik". Ayıptır. De Rossi-Perrotta-Aquilani üçlüsü yedekte oturmakta.
Camoranesi-Di Natale ikilisi de ilk maç için en azından, acayip vasat kaldılar. Gördük ki Grosso bu takım için çok çok önemli ve 11 oynamalı. Panucci kesilebilir, veya ortaya alınabilir.
Materazzi yine güven vermiyor. Çıkınca birçok italyan rahatlamıştır eminim. Nerde Cannavaro-Nesta, nerde Barzagli-Materazzi. İtalya'nın beklerinin değişken olması büyük avantaj, dün maçta da bunu kullandı Donadoni mesela.

Görünen o ki, ölüm grubu'ndan çıkanlardan biri belli. Hele de Fransa'nın o halinde. Hollanda sanıldığından daha iyi geliyor.

Beklenen oldu, Arenas Free Agent


Az önce Wizards'ın yaptığı açıklamayla gündem tekrar değişti. Gil-Zero kontratının son yılını iptal etmiş, bu hak vardı zaten elinde. Ancak kendisi Jamison'un kalması durumunda kendisinin de kalacağını hatta ücretinde indirime bile gidebileceğini belirtmişti. Bu Jamison'a da yol göründü mü demek onu zaman gösterecek. Bu yaz cap boşluğu doğacak çok takım var. Hangi takım alırsa alsın Arenas'ı bir gömlek atlar arkadaş.

Aceto Geri Döndü

Hepimizin ustası, futbol topunun sevgilisi Aceto Balsamico geri döndü. Geçenlerde yorumlarda yapılan şerefsizlikler yüzünden dükkanı kapatan usta ısrarlara dayanamayarak bir güzellik daha yaptı. Açın bakalım neler varmış:

Aceto

Yorum

Her yerde var bu. Bir haberin ya da postun altına yorum girmek. Yararlı, iyi, güzel. Yapıcısı ama. Aceto ustanın neden dükkanı kapattığı önümüzde. O kadar toptan anlamayan adam var ki ülkede, adam aptal saptal yorumlar yazıyor, üstte isim şu "futbol uzmanı- eskişehir." Bundan adam olmaz, futbol uzmanını bırak. Efendi olun, düzgün yorum yapın. Herkes teknik direktör, herkes koç zaten bu ülkede anasını satayım.

Saf

Bugün Uykusuz ve Penguen'i aldım. Geç oldu gene ama, ne yapalım.
Uykusuz'un kapağında şu cümle var: "Emniyet, Mit ve Jandarma'nın istediği herkesin telefonuna gizlice ulaşabildiği ortaya çıktı.".

Tabii bunu okuyan ortalama gencimiz veya ortalama vatandaşımız, "vay anuna goyim, şerefsizlere bak" diyebilir ama, bu çok uzun zamandır var olan ama az kişinin bildiği bir gerçek. Dahası, bu durum bütün dünya için geçerli. Gerekli güce sahip merciler, istedikleri herkesi dinleyebilir, takip edebilir. Avucunun içinde tutar. Hiç zor değil.
Ayrıntı isteyen gider okur, öğrenir. Zor bir şey değil, isteyen bulur.
Sisteme karşı olan herkes, bu yollarla olsun, daha gelişmiş veya daha "sert" yollarla olsun bir şekilde susturulur. İşler böyle yürür.

Alev Alatlı'nın bir röportajında söylediği cümle vardır, hiç aklımdan çıkmaz:"Dünya'yı bilmeyen, Dünya'nın maskarası olur". Bu cümle, yaşadığınız dünya ile ilgili duyabileceğiniz en gerçekçi, sert ve vurucu cümledir.
Birçoğumuz (çoğumuz mu demeliydim) Dünya'da işlerin nasıl yürüdüğü hakkında en ufak bilgiye sahip değil. Bunun 2 türlü yansıması var:1. Kendi hayatımız. 2. Dünya'nın gidişatı.
Birincisine bakacak olursak, şöyle söyleyebiliriz:Bilgi, genelin hayatında küçümsenen bir öğedir, lüks olarak görülür. Halbuki o "lüks" bizi kurtaracak olan şeydir.Kurtarmak burada, daha iyi bir hayat manasında kullanılıyor. Bu dünyaya kendi özümüzü keşfetmeye geldik, bunu yapamadığımız sürece de defalarca sefil hayatlar yaşamaya mahkum oluruz. O "keşfin" yolu da bilgidir.
İkinci olarak, Dünya'daki kendi benliğini keşfetmiş insan sayısı çoğaldıkça, bu gezegen de daha iyiye gider. Doğal süreç yani. Bu yerküredeki kişiler bizsek, biz belli bir seviyeye gelemeden, işler düzelemez. Seviye yükseldikçe gidişat da olumlu etkilenecektir.

Ulan ben bunları diyorum da, benim ülkem ne zaman adam olacak? Bilinmez. Daha en basit gerçekler bile bilinmezken, nasıl kendini keşfedecek? Olacak, ama ne zaman?
Toparlayayım bari yav. Demek istediğim şu:o dinleme olayı mesela, çok basitçe, öğrenebileceği bir bilgi insanların. Ama ancak tutup da dergi veya gazete başlıklarından duyuluyor. Sonra da şaşırılıyor. Ne bileyim, bu kadar vahim olmamalı ya.
Ama gidip bi kahveye muhabbeti dinlesen, herkes çözmüş bu ülkeyi. Bir sik bildikleri yok halbuki.

Size bir örnek bu dinleme konusunda. Annem belediye'de çalışan biri. Geçenlerde bir mevzu oldu bel. başkanı ile ilgili. İfadesini aldılar annemin. Akşamüstü bir yeri arayacaktık. Telefonu bir kaldırdı annem, sesler geliyor. Bazı adamlar konuşuyor vs. Aha dedik, dinliyorlar. Dinlenecek bir şey yok tabii bizde ama, görün işte. Ufak bir ifade sonucunda bile dinlemeye girişiyorlarsa, devlet büyükleri, milletvekilleri, askerler, bürokratlara neler yapmasınlar.
Daha bir şey söylemeye gerek var mı?

El Kol

Geçenlerde yine, Sago'nun kliplerde bocaladığını yazmıştım. Sago bu konuda ne kadar kötüyse, Ceza o kadar iyi. Mesela son klibi "Hiç yok deme hit çok" bu mevzuya güzel örnek. Becerebiliyor ve yapıyor. Sago ise diretiyor. Kötü.

Euro 2008-1

İlk gün yayın karmaşasıyla geçti. Halen kafam karışık diyebilirim. Uyduda var şunda yok, Digitürk'te var, bunda yok vs.
Şükür bütün maçları Atv'den izleyebileceğiz;bu, en azından turnuvanın genelini izleyeceğimiz anlamına gelir.
İlk maç feci sıçtık. Sahaya çıkan kadronun söylenen veya, hazırlık maçlarındaki kadroyla zerre alakası yoktu. Fatih Terim'in bi' 2-2-2-2-2'si vardı, ne oldu ona?
Devre arasında Tuncay'ı çıkarıp Arda'yı sokacak milyon kişi sayabilirim size. Ama Terim onlardan biri değilmiş demek ki işte. Yazık. Kazım tercihi riskliydi ama, çok da kötü sonuç vermedi. Puan getirecek asist filan yapsa, Fatih hoca deha olurdu, o ayrı.
Mevlüt neden çıkarılır devrede? Beklentimiz vardı oysa ki.
İlk maçta yenilmezsek şansımız olurdu demiştik, azaldı şans işte. Diğer taraf da berabere çıkmadı.
Arda ilk 11 çıkmazsa işimiz var demektir. Hoca'nın Galatasaray'a garezi olduğunu ciddi ciddi düşünmeye başlayacağım artık. Karan'ı, Güngör'ü kadroya alma, Arda'yı 11'e alma...

Yine de hezimet olmamasına sevinmeliyiz bir yandan, öyle olsa iyice moraller bozulurdu. Ki hezimetin de kıyısından geçtik yani.

Almanya hakikaten rahatça final yapabilecek gibi. Podolski'yi sola koyma düşüncesi harika, meyvesi de alındı zaten. Yedek orta sahaları Hitzlsperger, Schweinsteiger ve Borowski. Berekete gel.
Avusturya-Hırvatistan'ı izleyemedim ama, Avusturya beklenenden fazla zorlamış. Grupta dengeleri değiştirebilirler demek ki bir ihtimal, çıkamasalar bile.

Bugün ölüm grubu'nda sıra. 21.45'te Hollanda-İtalya. Of of. Hollanda bunu almalı gruptan çıkmak için. Kadroyu da merak ediyorum, nasıl çıkacaklar.

Jim McKay (1921-2008)


12 Olimpiyat. Dile kolay. Amerika'nın Kenan Onuk'u bir yerde. Dün ölmüş. Nur içinde yatsın. Yüce İsa onu korusun. (!)

Fatih Terim Düşerken

4-1-4-1 dedin, tamam dedik hocam. Biz seni oyuna yerinde hamleleriyle tanıdık, "şehir kırosu" olarak sevdik, hak edene formayı verirdin, böyle bildik. Olmadı Fatih Hoca. Arda kenarda otururken Kazım Kazım Kazım Kazım olmadı. Oyuna müdahale açısından 90 dakika sahada kalan Tuncay Şanlı olmadı. Kıyafet açısından cart turkuaz eşofman olmadı. Fatih Terim takım elbisesi ve gömleğiyle çıkardı turnuvalara çünkü. Formayı hak edene verme olayını geçiyorum zaten hikaye.

3 şutumuz var kaleye, Portekiz'in üç şutu direkten dönmüş. Ronaldo zaten folloş etti, Simao ha keza. Çok geride başladık, kontra atak hiç yoktu, geride başlamanın en önemli olayı olan yavaş yavaş ileriye dönmeyi beceremedik. Mevlüt'ü oyundan alıp Sabri'yi koyduk. Sakatlık mı artık ne bilmiyorum. Şartlardan dolayı Arda giremedi. Kazım ve Tuncay zaten geziyordu o ara. Ronaldo'nun o frikikte iyi ölmedim. 4 puanla çıkma gibi bir şansımız yok değil ancak Çek Cumhuriyetinin bundan sonra puan almaması gerekiyor. 6 puan yine garantiler gibi. Olur mu? Zor.