MVP

50 sayı- 10 rebo- 9 asist.

Wade, Miami tarihinin en skorer oyuncusu. Önünde de bir 8-9 senesi var.

Hilmi'den ekleme:Wade ayrıca bu istatistiğiyle 89-90'dan beri 50-10 barajını geçen 4. oyuncu oldu. Diğerleri Mj, Kobe ve Ray Allen'mış.

A.Gücü

Hani deriz ya bazen, veya diyorlar, "A.Gücü düşmesin ya, büyük camia, kaç senelik. Olmaz". Olur abi. Bal gibi de olur. O defansla, o kaleciyle, o kadroya rağmen bir şey yapamayan takımla, o sövmek için hazır bekleyen taraftarla, o maç boyu "kardeş takımlarına" tezahürat yapan seyirciyle olmaz. Adam maçta Bursa'ya tezahürat yapıyor. Lan sen önce önündeki işine bak. Sonra en ufak olumsuzlukta hemen "ibne federasyon, o.ç. hakemler". Hazır zaten. Kurulmuş.
Sen bu şekilde Süper Lig'de kalsan ne olur. Diğerlerinin taraftarı yok, bunların var, hayrı yok.

Beleşçi İnsanlar- İddaa- NBA

Şu İddaa'ya NBA girdikten beri oradan buradan yazanlar eksik olmuyor. "Abi tüyo..."
Geçen verdik Heat- Boston Heat olur diye, tuttu diye ertesi gün yine geldiler.
"Abi bi' beş maç kupon..."
Verdim beş maçı, Dallas'tan yattık. Tamam GSW her zaman sakat eleman filan da bu sene oynadıkları basketbolla da... Hele Don Nelson'ın "Son 19 maçı deneme tahtası olarak kullanacağız" demecinden sonra gelip Dallas'ı yeniyorlar.

Biliyorum olması çok zor ancak Phoenix'in play-off dışında kalmasındansa Allah'ın atları dışarıda kalsın daha iyi.

Maç

Ekşi'den Deep Thought'un maç hakkındaki entry'si:

"gözümde efsane mertebesine ulaşmış maç. sanırım hayat boyu unutmayacağım.

hakem ümit karan'ın son dakika golünü verseydi, maçın dvd'leri yarın sabah gs store'larda satışa çıkardı yeminlen."

Haksız değil.
Zaten Galatasaray, Avrupa kupaları'nda olsun, Lig'de kritik maçlarda olsun, bizim yüreğimizi ağzımıza getirmeyi sever. Nice 90. dakika gollerimiz vardır filan. En yakın örneği malum.
Dün de bu örneklerin büyüklerinden birini daha yaşadık. Zilyon eksik. 10 kişi kal, eldeki tek stoper gitsin. Kewell stopere geçsin. Sabri-Kewell-H.Balta-Volkan defansıyla 4 forvetli Hamburg'a diren. Ve de son dakikada yanlış kararla golün iptal edilsin. Gerçekten o gol verilseydi, neler olurdu bilemiyorum. Belgesel bile yapılırdı belki maç hakkında.

Bülent hoca "gaz" kozuyla ilerliyor. Şu an için onun tarafında işler yolunda. Ama nereye kadar "gaz"la ilerleyebiliyoruz, bilinmez. Gaz iyidir hoştur ama, yapacak hiçbir şeyin olmayıp, sadece buna sığınınca, tek yapabileceğin "hadi aslanım" olunca, olmuyor.

Harry Kewell


Gariptir, zamanında omzu çıkık halde sahada kalan, hem de bir Avupa Kupası finalinde sahada kalan Bülent Korkmaz'ın yönettiği takımda, yine o tür bir futbol mucizesi gerçekleşti.

10 kişi kalan Galatasaray'ın tandemine, ofansif sol kanat oyuncusu Harry Kewell geçti ve tam 40 dakika boyunca harika oynadı. Tabii çoğu kişi bunu Kewell'ın inisiyatifi (bu da olabilirdi, Kewell'dan beklenir) veya Bülent'in anlık tercihi sandı ama, işin aslı başkaymış. Çoğu blog yazarı da bunu bilmeden yazmış yazılarını. Maç sonu Bülent hoca açıkladı halbuki. Meğer Kewell genç takımda stoper oynamış. Ve Hamburg maçı öncesi konuşurken de, böyle bir plan yapmışlar. Eğer defansta bir eksik olursa, Kewell'ın oraya monte edilebileceğine dair. Bu noktada hem dar kafalılık yapmayan Bülent Hoca'yı, hem de Galatasaray tarihine geçecek bir savaşçılık gösteren Kewell'ı çok çok tebrik etmek gerekiyor. Umarım yakın temas halindeki veya aklı başında taraftar, bunun hakkını verecektir.

Belki zamanında Bülent Korkmaz'ın yaptığı kadar değil ama, ona yakın bir hamle Kewell'ınki. Zaten çok sevdiğimiz Kewell'ın yeri, bundan sonra Gs taraftarının gönlünde bir başka olacaktır.

İdeal Eş



Rudy


Çok ilginçtir, ne zaman Nba Tv izleme imkanım olsa, hep olağanüstü gelişmelere denk gelirim. Şu 04'teki The Palace'da yaşanan büyük kavgayı da o şekilde izlemiştim. O zamanlar kablo'daydı sanırım Nba Tv. Ulan bir baktık, zart diye Nba Tv belirdi kanallar içinde. Canıma minnet tabii. Baktık Pacers-Pistons maçı var, tekrarı. Oturdum izliyorum, bir dikkatimizi çekti ki, ortalık karıştı. O zaman daha evde net de yok ki, önceden haberimiz olsun. Anca öbür gün gazeteden, o da verirlerse. Neyse, izledik olan-biteni ağzımız açık. 1-2 gün içinde de yalan oldu tabii Nba Tv filan.

2 gün önce Lig Tv'de maçlara bakınırken, reklamlarda baktım "9-13 Mart arası tüm Digiturk kanalları beleş" diyor. Allah, dedim;yaşadık. Gece kalktım izliyorum Lakers-Blazers maçını. Lakers fena sıçtı, o da bana denk geldi, o ayrı. Üçüncü çeyrek sonu, bomboş gidiyor Rudy, arkasından Ariza geliyor, blok yapmak isterken, Rudy'nin vücut dengesi çok feci bozuldu ve sakat düştü. Ben ve eminim bütün izleyenler biraz sonra zor da olsa kalkmasını beklerken, bi baktık adam kalkmıyor. Başında gelip-giden de bitmiyor. İşin o kısmını çok garipsedim açıkçası. Evet ters düştü ama, yani sonra olup biteni açıklayacak kadar da kötü değildi. Eminim bizim görünen şekilde anlayamayacağımız bir şeyler oldu. Çünkü ne kafa üstü filan düştü, ne de potanın gövde kısmına tosladı. Boyunluk takmalar filan... Yine de umarım kötü bir şey yoktur diyorum.

Esas kısma geleyim. Bu Rudy düştükten sonra bir baktık, yukarı kısım karıştı. İtiş-kakış filan. Sonra açıkça gördük ne olup bittiğini, tekrarlarla.
Brandon Roy malum, lige girdiğinden beri efendice işini yapan, sessiz sakin bir adam görüntüsünde. Ama görünen o ki, "sessiz atın çiftesi pek olur" misali, o da o kadar sessiz-sakin değilmiş. Artık o gözle bakamayacağım çok. Ariza eğer kasıtlı bir şey yapsa tepkilerini haklı bulabilirdim ama, hayır. Ariza desen zaten kendi halinde bir çocuk. Çirkef filan da değil. Artık neyin çabasıydı o höt-zöt bilemiyorum ama, benim hiç hoşuma gitmedi. Lamarcus efendi de aynen. Olan Ariza'ya oldu, boku bokuna diskalifiye edildi. Lamar Odom da dalaşmaya ucundan karıştı ama ceza aldı mı, son durumu bilmiyorum. O yaptıkları ceza gerektiriyordu, o kesin. Nasıl karışmasın, serde nigger'lik var.

Roy efendi de Ertuğrul Sağlam gibiymiş demek ki, basın toplantılarında mıy-mıy konuşup efendi bilinen türden. Maçlarda bir dikkat edin bakalım Ertuğrul'a, nerde o efendi. Söylenenleri, tavrı geçtim, surat ifadesi yeter.

De Boer-Meira-?


Bize kaliteli veya ünlü defans oyuncusu yaramıyor arkadaş. Meira örneğiyle bu tasdiklendi bir nevi-Song istisna sanki bu konuda. Bu konuda zirve Frank De Boer tabii. Gerek tarihin en iyi defans oyuncularından, gerek kişisel futbol tarihimdeki en sevdiğim (Gs'ye geldiğinde duruma inanamadığım) oyunculardan biri olan De Boer, yarım sezonda ayrılmıştı Galatasaray'dan.
Arkada da "büyük" hocamız Bülent Korkmaz görünüyor.
O değil de, şu forma öyle boktan bir sezonda giyildi ya, ben daha ne diyeyim. Bak reklam rezaletine bir şey demiyorum ha, onu geçtim bile. Yakında bu Gs formaları ile ilgili kapsamlı bir yazı oluşturacağımı da buraya not edeyim. Binlerce hayranımızın bilgisi olsun şimdiden.

Drazen Petrovic


Bilen vardır, bilmeyen vardır, ben yine de haber vereyim burdan. Flying Dutchman'de bugün harika bir yazı vardı, blog yazarlarından Gorky tarafından yazılan. Yeni nesil 2 smaç vuranı ilah yapıyor, Ncaa'de 30 sayı atanı idol yapıyor Nba'e girmeden ama, Petrovic'i tanımaz etmezler.
Basketbol seven her bünye bu efsaneyi tanımalı, o yüzden sizi buradan alalım.

Cevap 2


Cevaba gelmeden önce son gelişme ışığında bir şeyler söylemek istiyorum. Meira gitmiş. Büyük ihtimalle Bülent hoca'nın "okey"iyle olmuştur. Şimdi şunu söylemek istiyorum:2 gün sonra defans Semih-Murat ikilisine kalıp, tutup vasat bir takımdan 5 yersek yine, o zaman görürüm ben "Büyük Kaptan"ı, "kredisiz"i. Hayırlısı.

Bu cevabım, Bülent Korkmaz konusunda Hüseyin'e. Hıncal Uluç üstadın çoğu kez gereksiz hararet yapıp millete salladığını biliyoruz. Ama bu kez "cuk oturmuş" söyledikleri. Zaten bir ihtimal "idareten" gelmişti Bülent hoca, şimdi ise kesinlikle öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Daha 40 fırın lazım.
Bu konuda ön-yorumumu şu postta yapmıştım. Bordeaux maçını bir kenara bırakırsak, 2 lig maçında izlediğimiz G.saray, başka bir G.saray. Galatasaray hakkında çoğu zaman sağlam analizleri olan Tardini'nin şu yazısını okumanızı öneririm.

Belki başka bir durumda o kadar belirgin olmazdı ama, Skibbe benim takımımın başındayken o H.Berlin ve Benfica maçlarını oynadıysam, o futbolu gördüysem, bir nevi model Barcelona olduysam, sonra tutup da Bülent Korkmaz kesmez beni. Kimseyi de kesmemeli-ama kesiyor. Artık futbola 14 yaşında olduğu gibi bakmıyoruz, yani "abi kazanalım bir şekilde de, nası olursa olsun". Hayır, artık yemezler. Ve o hocayı kovan takım, elbet bunun karşılığını kötü biçimde görecektir. Karma. "Bizim çocuk" muş. Gör ebenin amını tersten, sonra onu da kovalarsınız. Ben bu şekilde Cl'yi kazansam ne olacak?

İşin en kötü kısmı, Hamburg'un da pek iyi vaziyette olmaması. Bülent'e yarayacak yani bu gelişmeler-geldiğimiz noktaya bak!. O konuda da aşağıda bir şeyler yazmıştım, link veremeyeceğim şimdi.

Sonuç olarak:1. Hıncal'a katılıyorum, ama kendisi istifa etmez tabii, o yüzden "bir an önce gönderilmeli" diyelim. Hepimiz biliyoruz, Türkiye'de özeleştiri diye bir şey yoktur.
2. Hüseyin, abi bari sen yapma şu tip esprileri...
3. Skibbe gönderilerek bu takımın belki 5 yılı yenmiştir. Bir daha da bok bulursunuz öyle hoca. Bir şekilde buldunuz ama, elde tutamadıktan sonra neye yarar. Keçiboynuzu misali işte. Olan bize oldu.
4. Biz G.saraylı olsak bile, aslolan "futbol"dur. Benim takımım "futbol oynamadan", gazla kupa alacaksa, sikerim öyle kupayı.

Cevap 1


Bizim blogun sevdiğim taraflarından biri, blogun 2 yazarının sık sık bir olaya veya olguya zıt taraflardan bakıp, ikisinin de görüşlerini burada sunması ve tartışması. Bugün de 2 konuda bunu göreceksiniz sevgili Lappap'lar.

2 gündür sevgili arkadaşım Hüso, Wade hakkında yazılar yazıyor. Geç bile kaldı pezevenk. Wade'le ilgili yazdıklarının hemen hepsine ben de katılıyorum. Yani bu sezon, Nba'de böyle bir kişisel performans yok. O gün Cavs maçında Kaan abi'nin dediği gibi, belki Nba tarihinde hiçbir takım, bir oyuncuya bu kadar bağımlı değildi. 01 Philly ve 07 Cavs'tan çok daha fazla bu sanki.

Hüseyin hiç kusura bakmasın ama, bu ödül, yani Mvp, bu sezon Wade'e verilmez. Niye-neden diye saymaya başlamayacağım, çünkü kendisi de çok iyi biliyor niye olmayacağını. 05 ve 06'da Kobe'ye (hatta 07'de!) niye verilmediyse, aynı sebepten de ona verilmeyecek bu sezon. Keşke verilse! Ben de "normal şartlarda" Wade'e verilmesi taraftarıyım. Ama bu ödül bizim klasik algıladığımız şekilde verilmiyor. Belli bir takım başarısı gerekiyor. Yoksa Mvp yerine babayı alıyorsunuz.

Miami'nin vaziyet ise belli. Bu durumda Mvp'nin 2 adayı kalıyor. Paul'lu Hornets desen, Miami'nin bir benzeri. Çıkar Paul'ü, küme düşer(!). Ya Kobe olacak Mvp, ya da Kral efendi. Geçen yıl da Kobe'ye verilip onun gönlü yapıldığı için, ve de artık sırası geldiği için, büyük ihtimalle James alacak (böyle yazınca da garip oldu, adama hep babamızın oğlu gibi "Lebron" diyoruz anasını satıyım). Burda "bence" durumu olmadığını söyleyeyim, bizde o kelime yasak. Biz sadece "olanı" anlamaya çalışırız. Diğer ihtimallerden biri de olabilir tutup, biliyorsunuz.

Bu gece ne yaptığını da biliyorum, bokunu çıkardı. Daha da yapacak. Ama maalesef, çok zor Mvp olması. Keşke olsa.

Dwyane Tyrone Wade Jr.


Dwyane bu akşam da Chicago karşısında Miami'nin iki uzatma sonunda 130-127 kazandığı karşılaşmada 48 sayı- 6 ribaunt- 12 asistle oynadı. İlk yarının sonunda korna çalarken havada olup içeri süzülen bir üçlüğü ve normal sürenin sonunda beraberliği sağlayan üçlüğünden söz etmeyeceğim. Son hücum abi, 127-127, top Bulls'ta... Diyoruz ki "atamasalar da 3. de zaten alırız, içeride oynuyoruz." Tam bu sırada, 4 saniye kala, çıkıyor sahneye Tyrone. Topu John Salmons'tan çalıyor, ilerliyor... Üç sayı çizgisinin gerisinden dengesiz bir üçlük... Ve... "He's done it! What a Wade!"

Erik Spoelstra üç post önce bizim söylediklerimizi şöyle tekrarlıyor:

"Eğer Bay Dwyane Tyrone Wade Jr. bu sene gerçekten MVP için en önemli aday olarak görülmüyorsa, onun daha başka neler yapmasını beklediklerini bilmiyorum."

Hınç Al

Fularları takınca tam da benziyor...

Hıncal'ın son caferliği

Budur!


Ellere bak... Bizim Hilmi'yle olan fotoğraflardan çalmışlar :P

Şaka maka bu iki müzik türünün yan yana gelmesine çok şahit olduk son zamanlarda. Ortaya iyi şeyler çıkması dileğiyle...

MVP


Sezon sonuna yaklaştıkça biz de aramızda muhabbetini yapıyoruz bu MVP olayının. Ne olmalı, aslında ne? MVP, Most Valuable Player, En Değerli Oyuncu demek. Kime göre'si, neye göre'si yok. Son zamanlarda MVP daha çok en iyi takımlardan birinin en değerli oyuncusu oluyor. Bana göre ise, ligde en çok varlığını belli eden, istatistikleri alt üst eden, onu görmezden gelirseniz o sezondan bir bok anlamayacağınız oyuncu. Yani bu sene için Dwyane Wade, yani ondan önceki bir çok sene için Kobe Bryant.

Nash iki kere üst üste ödülü aldıktan sonra sorduğumuz "Madem Nash'e verilebiliyor bu ödül, bundan önceki senelerde Kidd neler yaptı, ona neden verilmedi?" sorusunun yanıtı da Phoenix'in daha iyi olan derecesi ve lige ABA yıllarından sonra geri dönen "Run 'n' Gun" olayıydı.


Peki o zaman bu seneye gelelim. Dwyane Wade geçen sene 15 galibiyet almış olan takımını sezon başından beri sırtına almış götürüyor, play-off'a sokacak 4.-5. sıradan... Sayı krallığında lider, her maç triple-double'ın kenarından geçiyor. Oscar Robertson'dan sonra ligde beş maçlık bir seride 40+ sayı, 10+ asist ortalaması tutturan ikinci oyuncu. 50 sayı ve 16 asistle kariyer rekoru kırdı.

Şimdi bundan sonra tutup derecesi daha iyi diye birçok maçta takımının ayağına taşı bağlayıp denize atan LeBron James'e verilecek ödül öyle mi? LeBron'a son iki senede verselerdi ödülü kimsenin gıkı çıkmazdı, çıkmamalıydı. Ama bu sene...

Tutalım bu sene de Kobe'ye verelim, ya da Rondo'ya verelim en iyisi. Doğu'nun en iyisiler, Rondo da triple- double filan yaptı...

Velhasılı, bu sene vermesinler ödülü Dwyane'e ben de gider basarım kardeş o ligin ofisini. Stern filan kalmaz yani, haberiniz ola...

Savunma Yok, Pleyof Yok


Ya birader, eskiden bi' derbimiz vardı, o da yalan oldu. Hala güzel ama, eskisi gibi değil maalesef.
Bir kez daha çok zorlanmadan geçtik Suns'ı. Play-off ihtimalleri çook azaldı.

Şu yazıdaki tahminimin gerçekleşmesinden dolayı onur duyuyorum. Bu maçta sonlarda bu 5'le oynadılar. Yaklaştılar da, ama sıfır savunmayla nereye galibiyet alıyorsun?

Sırf Shaq'ın son dönem çabası hatrına play-off yapmalarını isterim ama, çok zor.
Son olarak, George Hill'i takıma katan kimse, ellerinden öperim.