Theo


Theo Walcott nam futbolcunun ("abimizin" yazasım geldi, bi' uyandım, herif benden küçük) kitap okuyan bir karakter olduğunu öğrenmiş durumdayım. Bundan kelli kendisi benim için önemli bir adamdır. Sizi bilemem.

Kıröyf


Tanrı, Fanatik'ten Mehmet Demircan'a konuşmuş. Buyrun efem.

Ciro


Abi bu adam, hatırlıyorum futbolculuk zamanında bildiğin sert mizaçlı, adamına göre "kazma" denecek bir defans oyuncusuydu. Sonra bir baktık bırakmış. Bir futbolcu 10 küsür yıl piyasada olunca, bıraktığını fark etmek kolay olmuyor sanırım. Bu sezon başı bir bakarsın, Juve'nin hocası. Bilmiyorum oralarda nasl bakılıyor, veya burdaki avrupafutbolusever bünye ne düşünüyor ama, bana hiç böyle güvenilir bir adam gibi gelmiyor-hocalık açısından yani. Zaten ilk deneyimi, hep Pep yüzünden bunlar.
İnce kravat filan, İtalyan şıklığı güya. Çakma entelektüel havası var bir de. Ulan ne kurulmuşum adama be.

JC

1 Milyon


Bugün Facebook'ta bir gruba denk geldim. Zaten denk gelmemek mümkün değil, herkesin baya bir ilgisini çekmiş. Grubun adı durduk yere 1 milyon kişi olalım. Aslında grubun adını görünce "aha" dedim, sonunda Türk insanı kendine özgü bir grup kurabilmiş. Bizler zırt pırt toplanırız, Facebooklar'da, arsalarda, fıskiye kenarlarında. 1 milyon kişi oluruz. Sonra dağılırız. Toplanmayı en güzel yapan insanlarız, dünya da hiçbir ülkede çat diye 1 milyon kişiyi toplayamazsınız. Ama dedim ya durduk yere toplanırız. Toplanıp dağılmak için. Ertesi gün hayat yine aynı olur.

Bucks

Lig başlamadan önce Pavır Renkings yapayım diyordum;hatta diyor"duk". Olmadı. Lig başladı yaparız dedik, geçti zaman. Mevzu başlayalı 2 ay olacak, hala ortada PR yok. Geçen bi' başladım, ne halt olduysa, gerisi gelmedi. Şimdi de başka şey yazacağım, kalacak gene.

Konumuz, Milwaukee şehrinin ekonomik durumu ve piyasanın gidişatı.

Esasen Ersan'ın orada olması, Türk NBAseveri-Bucks takımı ilişkisini daha güçlü kılıyor fakat, takımın geldiği durum, son 1 yıldır geçirdiği evreler öyle ilginç ki, es geçmenin mümkünatı yok.

Sezon başındaki NBA Stüdyo'lardan birini izlerken, Kaan Kural abimiz, Ersan'ın koçun gözüne girip takımda yerini sağlamlaştırması içün, 2 ayı olduğunu söylüyordu. Sonradan gördük ki Ersan KK dahil herkesi şaşırttı ve ilk 5'e yerleşti. Barcelona civarında geçirdiği 2 sezon ve orada yaptıklarından sonra, hatta ilaveten Milli takım ile ortaya koyduklarının ardından Ersan'ın iyi iş çıkarması bekleniyordu fakat, bu olanlar herkesin beklediğinin üstündeydi.
Şimdilik tek sorun, bilindiği gibi) Ersan'ın üstüste faul alıp maç dahili pasifize olması diyebiliriz sanırım. Bunu azalttıkça daha iyiye gidecektir. Bir diğer sorun da, pozisyonu gereği sürekli belli seviyenin üstünde oyuncularla boğuşması ama, "başa gelen çekilir" demekten başka çare yok. Dün gece Bosh'ı tuttu, önceki gece Garnett'i. Ben oturduğum yerden tırsıyorum, Gök Tanrı güç versin dayıya.

Bucks bu sezon neredeyse geçen sezonki beşinden tamamen farklı bir kadroyla sahada yer alıyor. Bu sezonki 5 şu:Jennings-Delfino-Mbah A Moute-Ersan-Bogut. Bogut'un geçen sezonun yarısını filan kaçırdığını da hesaba katarsak, geçen sezonun 5'i şöyle bi'şeylerdi:Ridnour-Bell-Simmons-Charlie_V-Gadzuric. Evet, yani bütün 5 değişmiş bir nevi. O adamların hepsi -giden V hariç- benchten geliyor. İlaveten de Elson, çaylak Meeks, bu sezon başı gelen Warrick ve Kurt Thomas, genco Joe Alexander, ve son olarak da takımın "go to guy"ı Michael Redd var. Ki onun ne zaman döneceğini bilmiyorum. Neyse.
Bu eldekiler, eğer doğru kullanabilirseniz iyi bir kadro yapar. Bir kere ilk 5 dinamik, genç. Hele oyun kurucu yaptığın adam, fazla dinamik. Zamanında frenleyemezsen hepsini alır atar. Benchten gelen dayılar daha bir oturaklı, dizginler diğerlerini. Daha tecrübeliler. Katkı yapabilecek abiler. Şimdi tabii, Redd dönünce kim benche gider, o önemli. Delfino 3 oynar mesela, o çekilebilir.

Şu anda Bucks Doğu'da 6. Üstteki 5'in dördü sabit kalır zaten de, altındakilerin sağı-solu belli olmadığı için, Bucks eğer çok büyük düşüşler yaşamazsa, bu sezon Play-off yapar. Yapmaları da iyi olur, mesele büyük başarı değil. Madem genç denebilecek kadro var elde, yeni yeni pişen oyuncular filan, bu yapıya Play-off iyi gelir. Bi' görsünler oraları.

Jamal


Jamal Crawford'u ortalama bir NBAsevere sorsan, alacağın cevap şu olur:"Başı götü ayrı oynar, eline geleni atar, arada bir çıkar maç kazandırır, karıya-kıza yamuğu olmaz, iyi çocuktur."
Ama bu adam, aynı zamanda 3 NBA efsanesiyle birlikte, 3 farklı takımda 50+ sayı bulan oyuncu ünvanına sahip. Bu efsaneler de, Wilt, Moses ve Bernard King. Çok ilginç.

VV


Blogumuzdan size büyük hizmet. Bu fotoyu buraya koyuyorum, ki futbol izleyen bünye buna bakıp bakıp, "Ne halt ettik de bizim başımıza senin gibi bir bela geldi" diye diye sövsün. Hatta sonra da, resimdeki duruşuna bakıp, "o el ne lan ibne" diyerek, daha bi' gaza gelsin, ağız-burun dalsın. Barcelonalı olmaya gerek yok, İber yarımadası'nın yakınından geçmemiş de olabilirsiniz, ama eminim bu adamın yeşil çim üstünde olması sizi sinir ediyor.

+5


90+5. Gol Sinan Bolat. Ve Standard Liege Uefa'da. İnanılmaz.

Shannon




Lakers'in Atlet guard'ı Shannon bu yıl Dallas' da yapılaçak smaç yarışmasına katılmaya gerçekten çok hevesli galiba. Bu iş için kendisine özel site bile yaptırmış.
http://letshannondunk.com/ Bu site sayesinde Shannon'ın smaç yarışması için kafasında kurduğu smaçların denemelerini takip edebileceğiz.


Söylentilere göre bu seneki yarışmaya:

Shannon Brown
Demar Derozan
LeBron James ve
Josh Smith 'in katılması bekleniyor.

Sorunlu Beyaz


Kimilerine göre spor dünyasının en antipatik patronu. Kimilerine göre de dünyanın en eğlenceli insanı. Bana göre ikisi de değil. Kendisi profesyonel bir rahatsız karakter. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü ben de çözebilmiş değilim. Örneğin; 'Biraz daha genç olsam Dirk'le şut idmanlarına katılırdım' lafı. Tamam, ciddi olsa bile kulağa eğlenceli geliyor. Geçen sezonun NBA playoff larında eşleşen Dallas ve Denver (serinin hangi maçı olduğunu hatırlayamadım şimdi) serisinin bir maçında ise Bay Cuban, Kenyon Martin'in annesini salonda görüp yanına gitmişti ve kendisine samimi bir selam verdikten sonra 'oğlunuzu benden iyi tanırsınız elbette ama o tam bir serseri ve gangster bunu biliyorsunuzdur umarım' deyip kadının yanından uzaklaşmıştı. Akıllara gelmiyor değil acaba bu lafı K-Mart'ın yüzüne söyleseydi neler olurdu? Sanırım K-Mart'ın maçtan önce vurduğu ısınma smaçlarının birinde top olarak Mark Cuban'ı kullanırdı... Her neyse Cuban'ın şimdiki icraatı ise daha fazla para kazanmak için maç biletlerini kendi twitter'ından satması. Ayrıca American Airlines Center'da ki bazı loca olarak kullanılmayan yerleri loca yapıp oraları ucuz fiyattan satması...

Gerçekten profesyonel bir hareket.

Komplo


Aklıma geldi gece gece uykularım kaçtı. Şimdi Ten Cate'yi kovdular ya Panathinaikos'tan. Avrupa'da da bir çok dev kulübün hocalarının koltukları sallantıda malum. Özellikle İtalya'nın en büyük 3 takımımın da (Mourinho dahil) hocaları her an şutlanabilir düzeyde. Şimdi bu takımlar Ten Cate'ye "bekle sen biraz, devre arasına kadar" deseler, sonra bizim Rijkaard'ımıza salça olsalar, "Gel sen takımın başına, Ten Cate de yardımcın olacak" deseler. Bir nevi Barcelona modeli yaratmaya kafayı koysalar. Rijkaard da Neeskens üstadı bize bırakıp gitse buralardan. Aman allah korusun. Aklıma geldi öyle.

Adriano Geri Gelsin !?




Adriano'nun, Roma'ya transfer olacağına dair dedikodular vardı.Ve sanırım önümüzdeki hafta içinde Adriano tekrar İtalya yolunu tutabilir. Roma yöneticileri haftaya Adriano ile tekrar görüşeceklerini açıkladılar.Flamengo'nun 17 senelik şampiyonluk hasretini sona erdiren ve ülkesinde mutlu olduğunu bildiğimiz bu bombacı solak bakalım ne karar verecek. Bu adam henüz 27 yaşında ama her gördügümde kalça kısmı giderek bombeleniyor. Ayrıca ilginç olan diğer bir detay ise, aşırı sigara içiyor. İtalya'ya dönerse tekrar o sıkı antrenmanlara, zorlu maçlara beklentilere, baskılara dayanması gerekecek. Brezilya'da mutlu olduğunu biliyoruz, o halde neden dönsün? Onu Avrupa sahnesinde seyretmek en azından bana büyük keyif verecek. Totti ile birlikte uzaklardan kaleye göndericeği patriotları izlemeyi kim istemez ki ?

Halef - Selef


Şimdi bu fotoğrafın bu blogda olması ne iş diyorsunuz muhtemelen. İlk yazımda böyle bir misilleme yapmam pek hoş olmadı sanki. Ancak bahsetmek istediğim konunun Real Madrid'le alakası yok.

Dünyanın en iyi futbolcusu kim diye soruyoruz her gün kendimize. Bu oylamaların çoğu Messi ve CR arasında geçip duruyor. Şimdi bir aralar Zidane vardı hatırlar mısınız. O adamdan top dağıtmasını, top almasını, gol atmasını, defans yapmasını, forvet oynamasını, takım lideri olmasını, koşu yapmasını, boş alan bırakmasını, çalım atmasını, adam geçmesini, teknik olmanın suyunu çıkarmasını, kek yapmasını, arabayı yıkamasını vs... ne isterseniz en iyi şekilde yapabilen bir oyun stili vardı. Aslında her oyuna göre stili vardı. Şuan faal futbol oynayan ve bu işlerin hepsini en iyi yapabilecek dünyada 2 futbolcu var. Biri Iniesta diğeri de resimdeki şahıs. Ben futbolcu diye bunlara derim arkadaş. Gerrard da var tabi ancak o bu işlerin hepsini yapamıyor. He bir de şu var. Messi ve CR gibi adamların sonunun ne olacağı belli olmuyor. Ancak Kaka gibi oyuncuların futbolu bırakacağı zamana kadar efsane kalacakları bellidir. Zidane bir zamanlar ne ise Kaka da odur, Iniesta da odur.

99


Rivaldo-Figo bir arada, Xavi daha genco. Etrafta bir sürü "Dutch", Van Gaal hoca Koeman yardımcı. Geovanni henüz gitmemiş. Önlerinde de lig şampiyonluğu kupası.

Duyuru

Sevgili Lappappa okuru, bundan böyle bünyemize 2 yazar daha katılmıştır. Biri kardeş blog Gs Formaları'nın saabı Selocan, diğeri de "can dostum güzel insan" The White Howard. Selocan'ın ağırlıklı olarak futbol yazacağını tahmin ediyorum. Howard ise futbola Nba'i de dahil edecek. Ara sıra da Rap yazıları gelecek diye de ümit ediyorum. Hayırlı olsun vatana millete.

İmaj Her Şeydir, Susuzluk Yalan Dolan-2


Sözkesen

Maziden resim. Maçın kimle olduğunu hatırlamıyorum ama, Murat Sözkesen'in maçın tek golünü atıp, resimde gördüğünüz gibi büyük hırsla sevindiği, ve 1-0 kazandığımız bir maçtı. Kafayla atmıştı golü. O sene yolu Galatasaray'a kısa süreli düşüp sonra kaybolanlardan sadece biriydi M. Sözkesen. Umutluyduk ondan ama, bizde bulunduğu sürenin önemli kısmı sakattı yanlış hatırlamıyorsam. Yaptığı tek ve çok büyük katkı da bu goldü. Zaten o sezon kazanılan, bir nevi "imece usulü şampiyonluk"tu bizimkisi.

Edit:Maçın Malatyaspor le olduğunu hatırlatan Kanguru ve Vakilnchuk'a teşekkürler.

Memo


Şimdi hacı, drunkathlete.com diye bir yer varmış. Biliniyordur ama ben ilk defa gördüm.

Girdim ilk başlık şu: "Mehmet Okur's Happy Holidays" Resim de yukarda. Yürü be Memo!

Oden'ın Dizi


Greg Oden geçen gece oynanan maçta sol diz kapağını kırmış. Sezonu kapattı. Bir Oden, bir de Linderoth zaten.

Bile Bile Lades

Şimdi bana ayak yapmayın, Galatasaray top oynamıyor diye.
Dün akşam internet olsaydı bu yazının çok daha ağırı, çok daha fazla hakaret içereniyle karşı karşıya olacaktınız.
Muhtemelen bunları okuyan insanların yüzde 99'u dün akşamki maçı seyretmiştir. Siz hayatınızda hiç bu kadar kötü niyetli bir hakem performansı gördünüz mü? Son 20 dakikadan bahsediyorum. Her yere düşen Belediye'liye faul, bizimkilere hemen artislik "kalk, kalk..."
Kornerlere autlar, autlara kornerler...
Dakikalar 79'du yanımdaki sözde Galatasaraylı, çekirdekçi, kaptanına kaleye şut atıyor diye "orospu çocuğu seni de topçu yaptılar başımıza" diyebilen güruha döndüm dedim ki; "kafanız rahat olsun, Arda'ya küfretmeyin, bu top döner dolaşır bu hakemle bizim kalemize girer."
Frikik oldu, vuramadı eleman vesaire.
Sonra korner pozisyonu. Lan önünde, önünde. Lan önündeee!! Sonra bir de Harry'e artistlik çekiyor. Ortasahada hiç olmadık şeye yine bir "düt!". Orta geliyor, sekiyor, ben zaten o ara ayaktayım, bir bakıma hala biliyorum o topun gireceğini. Girdikten sonra anamızı ağlatan Hasan Ali vuruyor. Yoksa Hüseyin Göçek mi?
Son zamanlarda çok konuştular, yok hakemler Galatasaray'a lappap yapıyorlarmış bilmemne... Alın meyvesini veriyor. Sevinin, mutlu olun, bugün size bayram.
Dünkü maçın son 20 dakikası Türk futbol tarihinin en büyük fiyaskolarından biridir, anlayana.

Not: Hüseyin Göçek Galatasaray'lıymış. Ne kadar çok işe yaramaz adam var bizim takımı tutan abi, anlamıyorum ben.

Plan B

Hani bir ara memleket karıştı ya "B Planı" diye. Dünkü Depor-Barça maçını izleyen, daha doğrusu "bakarak" izleyen bünye, B Planı'nın nasıl kullanıldığını anlardı.

Son 10 dakikaya kadar 1-1 ile gelindi. 70 küsürüncü dakikada Henry çıkıp, Pedro girdi. Ve takım şöyle bir düzen aldı:4-2-1-3. Pedro sağ forvet, Iniesta sol forvet. En ilerde Ibra, Messi de bizim Elano veya Arda'yı kullandığımız gibi, orta ikilinin önünde. Ve işe yaradı. 1-3 aldı maçı Barcelona. Çok da önemli galibiyetti.

Demek ki neymiş, genel yapı korunarak da çözüm yolu bulunabiliyormuş. Dikkatli izleyenler Barcelona'nın bu her zamanki yapısı içinde birçok farklı yöntem denediğini bilir. Bunların başında da ön üçlünün sürekli yer değiştirmesi gelir ki, belki de Barça'nın başarısının sırlarından biridir bu. Bu yolu Galatasaray'ın da denemesi, bir futbolsever olarak mutlu ediyor beni.

Feyk

Geçen yine böyle sabahın köründe, Twitter ile ilgili yazı yazmıştım. Onun için milletin Twitter hesaplarına bakınırken, birkaç ünlü ve möhüm şahsiyetin "follow" ettiği kişiler arasında Slavoj Zizek'i görmüştüm. Bir yanım "hönk?" etti, diğer yanım da onun az çok popülize olan bir filozof/yazar olduğunu düşünerek, "olabilir hacı, vardır belki" dedi. Geçti gitti sonra.

Az önce kendisinin memlekete gelmesi vesilesiyle Sabah'ta yayınlanan bir röportajını okudum, ve orada adam direkt "Twitter'la hiç işim olmaz" çekmiş. Hesap sahteymiş. Bu benim açımdan sevindirici. Yani Zizek daha bir etrafa mal olmuştur filan ama, bu işte olmaması benim açımdan çok sevindirici. Çünkü bir dalıp göz atsanız "Twitter dünyası"na, inanılaz şeyler görürsünüz, inanılmaz çıkarımlar yaparsınız. Bazı kişiler, orada olmamalı.

Bu örnekle birlikte, yine o geçenki yazıda bahsettiğim "Twitter'ı olmasına inanamadığım kişi" nin de hesabının "fake" olabileceği ihtimali güçleniyor. Umarım fake'tir.

Helva

"Aslında o da bu kadar olmasını istemiyordur", "piyasa mecburiyetidir", şudur budur derken, hep bir yandan mazur gördüm ablayı kendimce-nedense. Bir yerde durur bu gidişat diye. Yok, meğer daha uçlara gelecekmiş.

Elif Şafak'ın yeni bir kitabı çıktı, adı Kağıt Helva. Kitapta, Şafak'ın şimdiye kadar çıkmış tüm kitaplarından alıntılar yer alıyor. "Tadımlık niyetine"ymiş. Hani Aşk'ın bu kadar çok satıp popülerleşmesine karşıydık ya, şimdi bak neler olacak. Doğan zaten Pinhan, Şehrin Aynaları ve Bit Palas'ın yeni basımını yapmıştı, yeni kapaklarla. Kağıt Helva'nın ardından çok sürmez, diğerleri de basılıp etrafa dağıtılır.

Son kısma gelelim. Kitap 22 milyona satışta. İlk görünce dedim, "lan kalın ki 22 koymuşlar fiyatı". Pek de öyle görünmüyor, eğer kitap enine çok geniş değilse tabii. Çünkü 156 sayfa. Ben 400 sf kitaba 22 verince isyanlara giriyorum, millet şimdi gidip deli gibi alacak bunu mesela. Sonra yine gelsin her gün röportajlar falan. Bir de orman yeşili kapaklı versiyonu çıkar, çevrecilik babında hani.

Sevdiğiniz bir yazarın, ondan öte, sevdiğiniz bir figürün, sizin için günden güne anlamsızlaşmasına şahit olmak, berbat bir şey. Umarım başka tecrübelerim olmaz bu konuda.