JB


Bir maçtan 3 postluk malzeme çıktı, şimdi başka meseleye geçelim NBA'le ilgili. Jonathan Bender'ı NBA'le yakından ilgilenen bünye bilir. Daha doğrusu bilirdi. Kendisi 3.5 sezondur basketbol oynamıyordu, ve de kariyerinin bittiği tahmin ediliyordu. Buydu son durum. Sakatlıklar yüzünden olayın sonuna geldiği tahmin ediliyordu.
Az önce box score'lara bakıyorum, lan NY'de bir "J.Bender" var. Bakayım dedim, belki başkasıdır. Hayır, o.
Benim haberim yoktu, 6 gün kadar önce NY, bünyeye katmış dayıyı. İlk 2 maçta oynamamış, ama bugün benim dikkatimi çektiği gibi, oynamış. 14 küsür dakikada 9 sayıyla oynamış. Yenmiş NY de. Kalıcı olur mu, kariyeri devam eder mi bilmiyorum ama, başlı başına ilginç hadise. Sevindirici. Benim umudum vardı -ki çok kişinin vardı- oynadığı dönemden ama, sakatlık filan, olmamıştı.

Ayrıca Bender ve Morris Peterson kuzenmiş.

Birdman


Maalesef başka resim bulamadım. Soldaki eski model-karizmatik olmayan Chris'i de çekmek zorunda kalacağız. NBA'de çok dövme gördüm ama, bu Chris Andersen'in son yaptırdığı kuş dövmesi kadar güzel-şık-yerine oturanını-anlamlısını görmedim. Harika.

Rocky 4


xxx

Ayrıca, Dünyanın en iyi maskotu Rocky'yi, kıytırık maskotları Hugo'yla kıyaslama gafletine düşen New Orleans yerel televizyonunu da buradan esefle kınıyoruz. Ulan bi de oylamada önde gösterdiniz pezevenkler.

Kim K


Yenge bugün, Denver-Hornets maçını izlemekteydi. Artık Lamar'ı kıskandı da, piyasadan eleman mı bakıyor ne. Ben söyleyeyim, alıcısı çok olur.

Ya Tutmasaydı ?


Şimdi her yerde 6 ay boyunca yazılacak, çizilecek ki başlandı bile. Şimdi soruyorum. Ertuğrul Sağlam'ın efsane hamlesi tutmasaydı. Maçı berabere bitirseydi Bursaspor. Hakikaten merak ediyorum ne olurdu ? Bakın Lappapzade de yazmış Mourinho falan... Biz bu hareketlere ülkece alışık değiliz sevgili Ertuğrul. Bunları yıllarca Mourinho falan yapıyor ve efsane teknik adam oluyor. Ya tutmasaydı be Ertuğrul, senin bu ülkeye pek yakışmayan teknik zekanı bu kadar adam konuşur muydu, farkına varır mıydı ? İyi ki de tuttu. Çünkü bu ülkede bir şeyden anlayan, bilen biri olduğunu görebilmeleri için illa ki maç kazanman lazım, başarılı olman lazım. Yoksa kimse seni görmez be abi. Herkes ülkede 3.lig takımını 2 senede ŞL şampiyonu yapabilecek teknik bilgiye sahip olduğu için başarıya bakar, ne bildiğine değil.

Akkan

Disko Kralı ekibinde şu son zamanlarda çok gördüğümüz süper saçlı abi, Zeki Enes Akkan abimiz hip-hop kültürü ile ilgili bir romanı çevirmeye başlamış zamanında, ama sonra yarım kalmış. Türk hip-hop camiası adına kendisine yalvarıyorum, lütfen o kitabı bitirip yayımlat be abi. Meselenin geçtiği röportajı okumak için buyrun.

C. S. S



Şu 3 model insandan kaçacaksın:
1. Her köşe yazısını ünlemle bitiren yazardan.
2. Her "tweet"ini ünlemle bitiren selebritiden.
3. Her "kişisel ileti"sini ünlemle bitiren genç/ergenden.

Lectible


Burdaki seride Kobe var mıydı bilmiyorum ama, bu serinin benim Nba sevgimin başlamasına katkısı büyüktür. Hatırlayanlar var mıdır acep.

Huth

Yıllar önce Çelsi-Livırpul eşleşmelerinin birinde, Mourinho'nun son dakikalarda (04-05'tekiydi sanırım, yarı final) Huth'u sokup forvete yollamasının bir benzerini bu akşam 3 tane karşı karşıya pozisyonu harcayan Sercan'ı kenara alıp Ömer Erdoğan'ı oyuna sokarak uygulayan Ertuğrul Sağlam'ı tebrik ediyorum kendi adıma.

Vurursa Gol

Büyük veya isimli takıma karşı atılan gol daha bi' başkadır. Yani yarı finalde Unirea'yla karşılaşsan, onların stadında kalecin son dakika golü atsa ne kadar sevinirsin;2. turda Goodison Park'ta ilk maçta maçın başında gol atıp 0-1 ve 0-0'la tur atlasan ne kadar sevinirsin. Arada dağlar kadar fark var. Rakip ve atmosfer, kurulmada önemli faktör. O seviyedeki artış, gol anındaki sevinç ve genel kişisel motivasyonu çok değişik yerlere götürür.

O sebepten, erken de olsa isimli takımla, büyük stadta oynayacak olmak iyidir. Geçen sene mesela Hertha maçında stad uygundu ama, takım Hertha ulan. Benfica'da da tam olmadı o. Vicente Calderon'da iyi olur. Ama zirve noktası Premier Lig stadları. O yüzden diğer turdaki muhtemel rakibimizin Everton olması güzel. Bir Everton eşleşmesinde, maç sonuna doğru atılan bir gol, hele de turu getirirse, orgazmiktir. Eğer o dediğim olursa da, 06-07'de çevrilemeyen L'Pool maçının tamamlanması olur.

Ayırt

Şöyle bi'şey var:Şeytanın zıttı Tanrı değildir. Şeytan, Tanrı'nın meleklerinden biridir. Sonra İnsan'ın yaratılmasıyla Tanrı'ya gider yapmıştır, olay kopmuştur. İslami terminolojiye inanıyorsan tabii. Yani hiyerarşik olarak alttadır Şeytan, aynı düzlemde değil;denk değil. Aslında bu iş de sembolik bi' mesele de, katmayalım onu şincik.

Buna benzer şekilde, Kürt'ün zıttı Türk değildir. Hani şu tip cümleler duyuyoruz ya:"Türküyle Kürdüyle bu memleket...", böyle bi'şey yok. Bu ülkede yaşayan her vatandaş, Türktür. Bu etnik bir mesele değildir. Önce anlaşılması gereken bu. Etnik gruplar sayılacaksa, o zaman işte "Kürt, Laz, Çerkes, Rum, Süryani" şeklinde sayarsın. Ama Türk kelimesini oraya katamazsın. Ve evet, bu işin ilk elden muhattabı olan siyasetçiler vs. bile, bu işin tam olarak ayırdına varmış değil.

Damat Lamar

Güzel Formalar 46


Fener'in sarı-beyaz formalarındakine benzer bir boğukluk var bu formada da, ve kimi zaman güzel olabiliyor bu. İlk bakışta simsiyah sanıyorsun, ama değil. Ayrıca omuz çizgilerinin beyaz olması da o boğukluğun tüm formaya yayılmasını engelliyor.

Özellikle bu fotoyu seçtim ki, elemandan da bahsedeyim biraz. Kendisi Romelu Lukaku. Babası zamanında Gençler'e gelmiş, ben bilmiyordum. Eleman 93 doğumlu-yuh. ForForTu'nun bu ayki "Genç Yetenekler" dosyasında da var kendisi. Bu gece Ajax'a çaktı 2 tane. Dikkat etmeli.
Şimdi "Adamlar şöyle yapıyor, böyle yapıyor" demek çok klişe ama, abi biz 90'lı Çetin'i daha yeni ufaktan kadroya sokmaya başladıysak, bu ne oluyor. Hangisi doğru yani. Ama Rijkaard hakimiyeti köklendikçe, ben ilerde bizde de bu tip hadiselerin olabileceğini düşünüyorum. Olur yani.

Pivot


Vladimir Radmanovic, yani bizim bildiğimiz aklı bi' karış havada olan Radmanovic, kendisinden daha bi' aklı havada olan Don Nelson tarafından dünkü Spurs maçında pivot oynatıldı. Kendisi normalde 2.06 ve bir small forward. Yani 4'ü bile zorlama oynar.
İlaveten, bu maçta çıkan Warriors 5'i de şöyleydi:Monta-Curry-Watson-Maggette-Radman. Yorum bile yapamıyorum. Daha önce maç içinde böyle abuklukları çok gördük ama, bu hiç olmamıştı. Tabii resmi de Diawlı seçmemiz, daha bir manidar oldu. Kendisi biliyorsunuz, 5 pozisyonu da oynayabilen bir abimiz.

Skoda

Bu ayki 4-4-2'dan 2 tane sövülesi cümle.

1. Alanzinho: "Toptan uzak kaldığım zamanlarda enerjimin tükendiğini hissediyorum."

Abi Brezilyalı milleti böyle. Yani ben bunu, Futebol'u okuduğum şu günlerde daha iyi anlıyorum. Bunların dini imanı futbol. Ama nasıl futbol? Top bende olacak, ben "kafama göre takılıcam". Bu yani. Öbür türlü, organize futbol, takım oyunu filan, hak getire. Bu kalıba en uyanı Ronaldinho'ydu işte. O biraz uydu, olanları gördük. Ondan ilerisi yok işte, olmaz.

2. Zafer Algöz: "Atatürk de Beşiktaşlıydı."

Mesele bu lafı Zafer Algöz'ün söylemesi değil aslında. Başka birileri de olabilirdi. Önemli olan, herkesin kendi takımını Atatürk'e yakıştırması. Geçenlerde Vatan'da vardı, bizim Divan üyelerinden biri mi ne, çıkmış "Atatürk Gs'liydi, çünkü falan fişman".
Ve yeter. Açıklıyorum. Atatürk aslında Skoda Xanthi'liydi. 1967'de kuruldu, çünkü bunu da kendisi emretmişti, ölümümden sonra yapılsın diye. Olay bu. Oldu mu amına koyim.
Atatürk'le zerre alakası olmayan adamların bunu tartışması normal tabii. Sen adam hakkında hiçbir şey bilmezsen, sonra gelir hangi takımlı olduğunun meselesini yaparsın. Mal bu çünkü.

Kat

Asrın sorusu Lappappa'da. İşte:

Sizce, Barcelona yükselişte olduğu için 2 günde Katalan olan futbolizler mi daha gerizekalı;yoksa bu Katalanlara sinir olup da, direkt Anti-Barcelona kesilen tipler mi?

Rocky 3




Rocky 2




Üst Açık Alt (Daha) Koyu Away






















"Hay Ben Senin..."


Möhü



O geldiğinden beri her Gs hakkındaki yazımızda onun gitmemesi için bir dilek cümleri yer alıyor. Konuşmalarımızda ise daha fazlası. Onun gitmesinin yaratacağı yıkımı, ardından olacakları biliyoruz şimdiden. Ve onun için endişeliyiz. Tırsıyoruz.

Diğerinin gidişi şimdi daha az önemli görünüyor gibi-en azından bana öyle geliyor. (Ekleme:Evet, farkındayım etraftaki Harry Kewell sempatisinin ama, bunun daha çok adamın sempatikliği ve yakışıklılığından kaynaklandığını düşünüyorum. Gerçek öneminin farkında değil yani millet, o manada.) Ama sanki gittiğinde anlayacağız önemini. O zaman gerçek etkisini gösterecek. Yani birbirinin tersi 2 vaka gibi.
İnsanın "hiçbiri gitmesin bea" diyesi geliyor evet, ama saçma olduğunu da biliyor. Sonra da 70 yaş grubu teyzeler gibi "hayırlısı" demek zorunda kalıyor.

Gs Formaları Falan

Ben "girenler biliyodur" diye düşünüyorum ama, eminim bilmeyenler de vardır. Bir kez daha duyuralım. Benim yazdığım bir blog daha var efenim, daha tematik bir hadise. Galatasaray Formaları üstüne. G.saray taraftarlarını ve forma seven bünyeleri ilgilendirebilecek bir blog. İlgilenenler şöyle buyursun.

Ayrıca da bir ekstra proje var. Onun için de şöyle alalım sizi.

Buck



Young Buck, G-Unit'den ayrıldıktan sonra hiçbir plak şirketiyle anlaşmadan kendi imkanlarıyla yoluna devam ediyor. Ama önce 50 Cent ile Buck arasında geçen bir sürü hoş olmayan polemik den sadece birini ele almak istiyorum. Her zamanki gibi objektif yaklaşacağım. 50, Buck' ı takımından atarken onun aşırı para harcadığını ve kokain bağımlılığını gerekçe göstermişti. Evet 50 sen bu adama çok yardım ettin, elinden tuttun, en iyi stüdyoları sundun, sağlam bağlantılar kurdun, ama asıl gerçeği neden saklıyorsun. Buck sözüm sana da. Kesinlikle bu iki rapperin arasındaki sorun para veya uyuşturcu değil. Kimseye açıklamadıkları gizli sorunları var. Belki kıskançlık, belki basit bir laf kavgası, veya belki de G-Unit son kullanma tarihini doldurmuştur?

Tabii bu ayrılıktan iki taraf da yaralı ayrıldı. Ama hangi tarafın daha çok canı acıdı diyecek olursak bunu cidden bilemem. Evet, belki bu olayı bilen 100 insandan 90'ı "G-Unit bitti" diyecektir. Evet Buck'sız bir Unit'e alışmak zor olacak. Bir zamanlar 35 siyahi rapper ve prodüktörden oluşan G-Unit şu anda sadece 3 kişi ve South Side ezgileri ve lyriclerini taşıyan temsilcilerini de kaybettiler. Ama onlar para kaybetmezler. 50 Cent, parayı çar çur ettiği kadar yatırımını da yapmış durumda. Buck'a gelecek olursak; evet artık özgür. Önünde yapacağı çok iş var. Ama bunlara The Game ile stüdyoya girip 50'ye diss track yapmakla başlamaksa onun için daha dürüstçe bir hareket olurdu. Bence bu da onun büyük yanlışı.
Her neyse 50, The Game ve diğer her şeyi bir kenara koyalım. Buck geçtiğimiz aylarda Back On My Buck Shit adlı mixtape'ini çıkardı. Mixtape gerçekten albüm kalitesinde. Çok ama çok ciddiyim, inanılmaz bir mixtape hazırlamış. Seneye de The Rehab' i cıkarmsaını bekliyoruz. Bakalım hangi plak şirketiyle anlaşacak?

Buck hakkında son söyleyeceklerim:

-Albümü için DJ Paul'la bağlantılarını kaybetmemesi

-Birkaç NY sound'u kullanması, bunun içinde uğrayacağı kapı tabii ki Ty Fyffe !

-G-Unit ve The Game'den uzak durarak kendi müziğini yapması !

-Ve tabii ki
başladığı yere geri döndüyse orada kalması: 'Cashville Records'.

Abbas Yolcu


Gece buldum bu fotoyu, garip bir teknolojik sorun+üşenme ikilisi sebebiyle koyamadım bloga. Kalktım baktım, Aceto koymuş. Sonra sen koysan ordan aldı oluyor. Zamanlamaya dikkat etmeli. "Post atlatmalı."

Proust

" (...)Ben her kitabın onu elinde taşıyan insana bir anlam yüklediğine inanırım. Bu yüzden son okuduğum kitabı sokakta herkes görsün diye taşımaktan büyük keyif alırım. Şimdi elinde kindle taşıtan bir insana ne anlam yüklenecek? Bütün aygıtlar birbirine benzer, dolayısıyla herkes birbirine benzeyecek ve sıradanlaşacak.
Bu bağlamda bir anımı anlatayım. Bir gece New York metrosunda eve dönerken vagonda karşı koltuğa çok güzel ve nefis kıyafetli bir kadın oturdu. Çantasından Proust'un kitabını çıkardı ve bacak bacak üstüne atıp okumaya başladı. Kendisine baktığımı görünce de bir an gülümsedi bana. Kadına o kitap başka anlamlar katmıştı. Cesaretim olsa hemen çıkma teklif edecektim ona. Şimdi aynı gecenin bir kindle aygıtıyla yaşandığını düşünün... Bana ne kindle'ını çıkaracak kadından. Onun özel anlamı ne olacak, elde tutulan Proust kitabıyla anlamı aynı olabilir mi bunun?(...) "

Yazının tamamını okumak isteyenler, buyrun.

Cruyff&Kaiser 1