Hoca

Geçen gün Tv izliyorum. Ntvspor. Altyazı mevzuu var ya onlarda hani. Kısa kısa, kim ne dedi gibisinden. Baktım sağ taraftan izim hocanın ismi göründü. Şöyle bir doğruldum, bakalım ne yumurtlamış deyu. Şuymuş:"Biz görev başına geldiğimizde Gs yumuşak yapıya sahip bir takımdı. Biz de bu yapıyı değiştirip, sertlik aşılamaya çalışıyoruz. Daha agresif olmalıyız."

Hey yarabbim sabır ver.

Rose


Kariyerinin ilk sezonunda, ilk play-off maçına çıkan Derrick Rose, 36 sayı-11 asist-4 ribaundla maçı Bulls'a getirdi ve ilk play-off maçında en çok sayı atan oyuncu rekorunu egale etti. Seriyi kaybedebilirler belki ama, Nba çok iyi bir pg kazanıyor. Keltlere de hayırlı olsun.

Pıleyofs


Efenim bugün Nba'de mübarek Playoff'lar başlıyor nihayet. Biz Lappappa okurları olarak, bütün Nbaseverlere zevkli bir 1.5-2 ay diliyoruz. Umarız çok zevkli, harala-gürele, hakkaniyetli bir play-off olur. Umarım Ntv ve Ntvspor doğru maç seçimleri yapar. Umarım Spurs olabildiğince çok gezinir bu sularda.

Beck


İsminin mevkiine uyması bir tarafa, ne zamandır kendisinden blogda bahsedip şereflendirmek istiyordum ama, önce bir zaman unuttum, sonra da "teknik aksaklıklar".
Son dönem izlediğim en iyi bek'lerden. Zaten milli takıma da yükseldi. Hoffenheim'ın bu sezonki yükselişinde en büyük payı olanlardan olduğunu söyleyebilirim.
Kendisi Stuttgart altyapısı çıkışlı, bu sezon başında geldi Hofınaym'a. Bir de Rusya, Kemerovo doğumluymuş kendisi. Anlayacağınız, genelde en büyük yıldızları hep devşirmemsi veya diğer etnik unsurlardan olan Alman sporu, yine bu tip bir örnekle karşı karşıya kalabilir. Tipe bakarsan has Alman tabii, o ayrı. Sene başından beri gırgır yapıp duruyoruz, şu adamı Gs alsa filan diye. İlla büyük isimler dolaşacak ya, Van Nistelrooy, yok Pele, yok Puskas... Hadi gelmesi etmesi ayrı, çok mu zor şu adamı görmek.

Aslantaş


Geçen hafta oynadıkları maçta verdiği asistle dikkatimi çekmişti ilk olarak Hakan Aslantaş-müthiş bir asist verdi Kahe'ye, 3 kişiyi çalımlayıp. Dün de hücuma verdiği destekle gözüme çarptı. Malum, büyüklerin maçları dışında pek izleyemiyoruz Anadolu takımlarını, anca özetlerden. Eğer bu Almanya doğumlu oyuncu, bu son 2 maçta çok tesadüfi performanslar sergilemediyse, yeni bir Gökhan Gönül'ümüz olacak demektir. "Sağ bek mevkiinde Sabri Sarıoğlu olanlara duyurulur" demek isterdim ama, maalesef o kadar sözümüz geçmiyor piyasada. Diğer blog abilerimiz söylesin o lafı.

Şairistan

"Şiir yayımlatma konusunda ürkeğim artık. Ödül kazanan ilk kitabım çıktığında yirmi bir yaşındaydım, şimdi olsa hayatta cesaret edemem. Çünkü şiir, öğrendikçe zorlaşan tek sanat...Hatta bazen ateşle imtihan.

Hiç şiir okumadıysanız, yazdığınız her dize gözünüze başyapıt gibi görünür. Ama antolojiden haberiniz varsa şöyle düşünürsünüz: “Aynı sözün çok daha güzelini elli yıl önce Cemal Süreya söylemiş. Ben susayım şimdi...”

“Yurdumun Şairleri” köşesine şiir yağdıranlar bir kez İsmet Özel okusalar, herhalde bir daha kolay kolay kalem almazlar ellerine. "

Tuna Kiremitçi

Umut Bulut


Sadece "Umut Bulut" demek istiyorum. Bu kadar olur ya. Ne arıyor bu seviyelerde, nasıl kalıyor. Her büyük takımda bir numunesi var bu kontenjanın, biliyorsunuz kimler.
Zamanında Fatih Tekke, Hami Mandıralı gibi büyük oyuncuları terlettiği Trabzon forveti forması, şimdi bu... bu oyuncunun sırtında. Diyelim, sakin duralım.

Manzara-ül Pıleyof


Hüseyin bana arapası uzatmış, ben de hemen yetişeyim. Nihayet regular siizını tamamladık. Sıralamalar belli oldu, "rekorlar kırılamadı", falan fişman. Şu yukardaki dalga motorunu alabilecek en fazla 5 takım var. Tabii varoluşsal sürprizler olmazsa.

Batı:

Lakers-Utah:

Bu seriyle ilgili en çok üzüldüğüm nokta, Utah'ın şu kadroyu oluşturduğundan beri, maalesef neredeyse hiçbir zaman potansiyelini sahaya yansıtamamış olması. Bir tek 07 Batı finali var işte, o da arkası gelmediği için, çok ciddiye alınmamalı. Ve bu sezon da, bir mucize olmazsa ilk turda elenecekler. Lakers Bynum ile gerçekten çok farklı oluyor. Final kaybeden takımın motivasyonu her zaman daha farklıdır. Bu kez daha ciddi ve temkinli olacak Lakers. Utah'ın 1 maç kazanacağını düşünüyorum en fazla.

Denver-New Orleans:
Iverson-Billups takasının orta vadedeki sonucudur bu seri, daha doğrusu Denver'ın 2. sıradan pıleyof yapması. Düzen başka şey tabii. Maalesef New Orleans da ligdeki "şu adamı çıkarsan 20 galibiyet alamazlar" türü takımlardan. Herkes Paul'ün eline bakıyor. O varsa varlar, yoksa yok. West şebeleği de Play-off'ları iyi oynuyor, bakalım artık. Hornets'in şansını az görmekle birlikte, muhtemel Paul-West azgınlığıyla seriyi alabileceklerini de ekliyorum. Hele bir de ekstra Peja katkısı filan gelebilirse... Bir de;Denver uzunlarına dikkat.

Spurs-Dallas:
2 gün önce Play-off yapamayacak olan Mavs, utanmadan bir de 6'ya yükseldi. 3. olmak ve saha avantajı bizim açımızdan iyi ama, ben 4 veya 5 olup da, şu Portland veletleriyle karşılaşmayı tercih ederdim. Olmadı. Hem de 3 olmanın, 2. turda Lakers'a toslamamak gibi bir edventıcı var. Bu sene daha da aşağı inmiş olabilirler ama, bu adamların kadrosu aynı hala, ve de Barea gibi ne zaman ne bok yiyeceği belli olmayan bir adamları var. Benim Nba'de gördüğüm en "underrated" adamlardan olan Bass de cabası. Yani çekiniyorum, evet. 05-06'daki kadar olmasa da, çekişmeli geçeceği kesin. Bazı salakların yorumlarını okuyorum şurda burda, yok efendim yine 2 sıkıcı takımın eşleşmesiymiş de bilmem ne. Dün Warriors-Suns maçı vardı annem, yerleri değiştirelim istersen? Bol sayı görürsün ama, basketbol göremezsin. İşte Nba'de, daha doğrusu basketbol'daki "Phoenix devrimi"nin olumsuz sonuçlarından biri bu:Herkes hızlı, bol skorlu oyun istiyor. Sıkı oyun, savunma, düzen kimsenin sikinde değil. Yeni nesilin süperstar deliliklerinden sonra, bir karakteristik özelliği de bu. Ha bir de, hepsi aptal.
4-3'lük bir sonuç kimseyi şaşırtmaz. Ben, bizim takımın şu Gsvari son dakikalarda maç uzatma ve sonra alma, veya maçı son saniyede alma huylarını hesaba katarak, avantajlı olduğumuzu düşünüyorum. Aha dün bile, yine son saniye üçlüğü, bu kez Mason atmadı ama, asisti verdi. Hop, uzatma. Uzatmada aldılar maçı, ve sonuç:3.lük. 4-2 gibi bir şeyler olur sanırım.

Blazers-Rockets:
Son 43 sezondur, 4-5 hep Jazz ve Rockets olduğu ve her sezon da Rockets elendiği için, bu manzaraya üzüldüm. Bir Nba klasiği daha bitti. Ama bu eşleşmenin hayırlı bir tarafı var;Rockets sonunda tur geçecek!! Ama bu kez de olmuyor. Niye mi? Çünkü cünüplerin cünübü T-Mac yok.
Bu da demek oluyor ki, Houston'ın "makus talihi" düzelecek ama, McGrady'nin kariyeri diplerden kurtulamayacak.
Çok garip ama hakikaten T-Mac'siz daha iyi gibi Houston. Wafer bile yontuldu abi, daha ne. Lowry filan hafiften. Tabii Yao'nun daha fazla sorumluluk alması gerekecek. Roy Kobe, Rudy de Ray olmazsa, zor bu seri Portland için.
Ulan aklıma LaMarcus geldi. Bu arkadaş beni şut atan uzundan tiksindirdi ulan, ne menem adammışsın.


Doğu:

Cavs-Pistons:
Öncelikle altta da belirttiğim gibi, Cavs denen şabalak topluluğunun, iç saha galibiyet rekorunu kıramamasından son derece memnunum. Bu salakların bir yerde tokatlanıp adam edilmesi gerekiyor ama, kim, hangi seviyede yapar, bilinmez. Tabii ki vaziyetlere bakınca, Pistons'ın şansı az. Ama avantajları da yok değil. Unutmamalıyız ki, bu takım bundan önceki 6 sezon üstüste Doğu finali oynadı. Bu, amiyane tabirle "boru değil". Iverson olsaydı, onun patlayıcılığı ile, belki şansları daha fazla olurdu. Süpürmesi bile çok sürpriz olmaz Cavs'in, ama Pistons'ın, mesela 4-3 veya 4-2 ile seriyi alması da, Warriors'ın zamanında Mavs'i elemesinden daha şaşırtıcı olmaz. Ha bir de;Will Bynum'a dikkat.

Ha bir de, Batug.com'daki son P. Rankings'de Cavs için, "şu kadrodan Lebron'u çıkarsanız, kalanlarıarın bir sezonda 30 galibiyet alacağına iddiaya girer miydiniz?" demiş Onur Tirkeş. Hani yukarda Hornets için söyledim ya, "şu adamı çıkarsan 20 galibiyet alamazlar" takımları diye, evet Cavs de öyle hala biraz ama, e zaten bu sezon böyle iyi olmalarının sebebi de, o kimlikten olabildiğince sıyrılıp, daha çok oyuncunun takımda söz sahibi olması değil mi-yani Mo, West ve diğerleri-? Yani Lebron'u çıkar, durum daha kötü olur ama, 30 kadar az da değil. Yani Miami öyle, hatta daha beter. Ama Cavs, hayır.

Boston-Bulls:
Öncelikle haber merkezimize az önce ulaşan bir haberi size aktarmak istiyorum, KG bütün play-off'ları kaçırabilirmiş. Bu ihtimal gerçekleşirse, Boston en fazla Doğu finaline gider, orada da Cavs'e elenir gelir. Bu çok kötü oldu tabii onlar için. Ama bu turu geçmeleri için herhangi bir problem yok. Bulls'un o ne yapacağı belirsiz delişmenliğiyle 1-2 maç kaybedeceklerdir, ama genele bakınca pek sorun yok. Bulls da böyle bir sezonda çok bile gelmiş olacak. Ayrıca Rose da, ilk pıleyof tecrübesini yaşayacak. Zorlu ortamda nasıl oynayacak, gelişimi açısından möhüm.

Magic-Sixers:
Hidayet ufaktan sakattı ama, Play-off'ta problem yok sanırım. Magic için olay belli. Şut girerse başarı, girmezse yok. Stan Van Gundy garibim de kenardan sanki böyle ince ince sistem kurar gibi deliriyor. Sempatik filan ama, bazen gerçekten "yazık" diyoruz adama. Howard zaten kendi halinde... Sixers'ın bu turu geçecek kadar direnç göstermesi zor tabii. Keşke biraz daha hızlı oynasalar, atletik elemanlar var. Bench de iyi, genç. Ama ara-sıra öyleler.
Böyle takımları hiç sevmiyorum, Hido'nun olması da pek bi' şeyi değitirmiyor. Düzen yok bir halt yok, oyun kurucun yok, süper-yıldızım dediğin adama top inmez, inerse bir şey yapamaz. Yazdık zamanında çokça işte. Abartı gibi olabilir ama, hakikaten, bunlar şampiyon olsa, kaale almam lan.
Keşke direnseler de, eleseler şu Magic'i. Hadi oğlum Iguo.

Hawks-Heat:
Çok feci çok. Bu yazıda çok değindiğimiz "şu adamı çıkarsan 20 galibiyet alamazlar" takımlarının şahı olan Heat, istikrara ulaşan Hawks ile didişecek. Ne kadar Wade, o kadar Heat. Ayrıca önemli olabilecekler de, (kafası eserse) Jermaine ve Cook. Seriyi 40 sayı ort. ile bitirebilir Wade, hiç şaşırmam.
Hawks'a gelince, Josh Smith sanki az daha etkili olmalı, son dönemde düşüşte, hatta son 1-2 sezondur. Bir de Murray adamının dengesizliği, Hawks'ın işine yarayabilir. Önceki serilerin aksine, bu seri hakkında tam bir tahminim yok. "Ortada" diyorum.

Play-off İlk Tur Tahminleri

Bol sürprizli, ancak sonunda yine beklenen takımların final oynayacağı bir sene gibi görünüyor. Son günde gelen değişikliklerden sonraki eşleşmeler sürprizleri daha da bir ön plana çıkardı. Eşleşme eşleşme gidelim:

Doğu:

Cleveland Cavs- Detroit Pistons (4-1):
Herkesin düşmanı son zamanlarda Cavs. Quicken Loans'ın büyüsü bozuldu bu gece ama sezonun en saçma hamlesini yapıp Billups'ı yollayan Detroit'i AI da ortada bırakınca turu geçememeleri mucize olur. Auburn Hills'in hatrına bir maç alırlar gibi geliyor orada. LeBron'un sazı eline almasına gerek kalmadan biter bu seri.

Boston Celtics- Chicago Bulls (4-2):
Bulls bu sene ne yapacağı belli olmayan takımlar arasında ilk 5'e oynar. Arada bir Gordon çıkıp 40 atıyor, Tyrus'a bakıyorsunuz neredeyse triple-double yapacak, Rose istikrarsız görüntüsünden kurtulursa elit bir delici gard olma yolunda ilerliyor. Eğer Luol Deng de olsaydı kadroda sürpriz adaylarımdan biri olabilirlerdi ancak Keltler de tecrübeyle ilk turu alacaktır diye düşünüyorum. Garnett'in dönmesi takıma iyi etki yapacaktır, en azından savunmada.

Orlando Magic- Philly Sixers (4-0):
Orlando'nun süpüreceğini düşünüyorum. Hido ve Lewis'in playoff başlangıcında ilk 5'teki yerini alması bekleniyor. Sixers'ın sene başından beri NBA'in en overrated takımı olduğunu düşünüyorum. Devamlı bir potansiyeli olan ancak hiçbir gelişme gösteremeyen takım hüviyetindeler. Howard domine edecektir pota altını. Brand'in olmaması da iyice sekte vuruyor Suçlular Şehri'nin kazanma şansına. Banko Orlando.

Atlanta Hawks- Miami Heat (3-4):
"Objektif ol lan ayı!" diyen sesleri duyar gibiyim. İlk turun en eğlenceli serisi olacağı kesin. Normal sezonun sayı kralı Dwyane Wade ve ekibi, JJ ve J-Smith'in sürüklediği Hawks ile karşılaşacak. Son hafta Beasley iyice ön plana çıktı. Bence ilk 5 başlaması takım açısından çok daha yararlı olacak. 28-16 gibi şeyler yapıyor, kolej kariyerindeki gibi. Wade hayvani rakamlar ortaya koyabilir yine. Özellikle içerideki bütün maçlarını alacağını düşünüyorum Heat'in. Atlanta'daki 7. maç sonucu belirler, Heat kazanır.

Batı:

LA Lakers- Utah Jazz (4-1):
Dün gece Lakers bir preview yaptı Jazz'e karşı. Kobe Bryant 16 sayıyla oynadı ancak adamın ne tür pozisyonlardan sayı çıkardığını görünce "diğer adamlar neden sahada?" diyesi geliyor insanın. İnanılmaz bir vücut kontrolü, müthiş bir bilek. Bynum'ın gelmesi Memo'ya üçlük şansı tanıyabilir. Boozer'ın pota altındaki etkinliği de tam burda devreye giriyor. Kalite farkı, 4-1 Lakers.

Denver Nuggets- New Orleans Hornets (2-4):
Sürpriz sayılır mı bilmiyorum ancak 2-7 eşleşmesi olarak bakılınca öyle. Azman rakamları var Paul'un son maçlarda. West de play-offlarda nasıl oynuyor hepimiz biliyoruz önceki yıllardan, özellikle 2008. Denver'ın kadrosu da geniş, iyiler filan ancak bir türlü takım olamıyorlar, maçtan çabuk kopuyorlar. Senelerdir beraber olmanın avantajıyla Hornets.

San Antonio Spurs- Dallas Mavericks (4-2):
Şu dünyadaki en nefret ettiğim iki takım; Fenerbahçe ve Dallas Mavericks. Duncan'ın dizinin durumu serinin kaderini belirleyecek. Bu akşam 20-19-6 gibi iyi istatistikler yaptı Theodoré. Parker'ın deliciliği savunmada Kidd'i yorunca hücumdaki etkinliğini de azaltacaktır. Dirk'in normal rakamlarına ulaşacağını düşünürsek, rol oyuncularının performansları kilit olacak. X faktörü Jason Terry. Manu olsaydı süpürürdü Spurs, şimdi 4-2 alır.

Houston Rockets- Portland Trail Blazers (3-4):
En zevkli ikinci eşleşme olacak diye düşünüyorum. Sonics'in Seattle'dan ayrılmasından sonra "bizim köyün takımı" ünvanını alan Blazers, biraz da Seahawks'ın patronu Paul Allen'ın olmasından dolayı, Pasifik Kuzeybatı'da şu anda en çok sempati duyulan takımların başında geliyor. Genç kadrosuna eklenmiş birkaç tane tecrübeli oyuncu baharatlarıyla bence 7. maçta işi götürecekler.

Benim tahminlerim böyle, Hilmi de yazar zaten bugün, yarın. Playofflar 18'inde başlıyor. Yoruma siz de verin tahminlerinizi, benimkinden iyi çıkarsa ödül yollayayım size. (Oha!)

Theo


Şımarıklığın bokunu çıkaranlara her gün bir doz Theo Ratliff. Al sana rekor. Cavs rekoru egale yerine "başını" aldı. Bir de asları filan oynatmayıp, güya "rekor umrumuzda değil" havası verilecek.

Son gün şimdiden 3 maç uzatmada bitti, feci mücadele var. Bakalım play-off sıralamaları nasıl olacak?

Ceyar


J.R. Smith denen bu zenci, Nba'deki en sevdiğim oyunculardan biridir. Bir de şu yeteneğini, daha genele yaysa, daha çok seveceğiz de, neyse.
Geçen Tv'de Kings'e 45 attığını görünce heyecan yaptım. Ayrıntıya ulaşma şansı da yok o vakit daha, kaldı öyle. Az önce aklıma geldi, göz attım.

13/22 şut, 11/18 üçlük. Tam 45 sayı. Hem de sadece 29 dk 31 saniyede. Smith böylece hem sezon, hem de kariyer sayı rekorunu kırmış oldu. Önceki rekor gecesini izleyen biri olarak, bu maçı izleyememiş olmak, beni ne kadar üzdü bilemezsiniz.
Ceyar ayrıca o gün, kulübün ve kariyerinin üçlük rekorlarını da kırmış oldu. Bir de Nuggets tarihinin benchten gelip en çok sayı atan oyuncusu ünvanını da kazanmış.

Eğer bu deli gününde bir üçlük daha soksaydı Ceyar, Nba tarihinde bir maçta ulaşılan en fazla üçlük isabetine ortak olacaktı. Rekor sahipleri de bilindiği gibi, Kobe ve Donyell Marshall. Eminim yine manyak bir gününde kırabilir bu rekoru Smith. O patlayıcılık fazlasıyla var çünkü. O yüzden bu kadar üstünde duruyoruz ya zaten. Yoksa zamanında Anthony Johnson da 40 attı, nedir ki.

Ulysses-1

"Sarışınlar aptaldır" derler öyle değil mi? Peki bu ne?! Ulysses'i bitiren kişi aptal, veya salak, veya mal olabilir mi? Cevap ortada.

Anderson


Porto'dayken "yeni bir Brezilyalı potansiyel 10 numara geliyor" diyorduk, United'a geldi "modern orta saha oyuncusu" oldu. Porto zamanlarında Anderson'a "Ronaldinho'nun veliahtı" filan deniyordu ama, Manutd sularında daha farklı bir oyuncu oldu Anderson. Ferguson değneği işte. Belki de daha iyi olacak. Göreceğiz.

Bu Anderson değişimini düşünürken Porto maçı sırasında, aklıma Bülent Uygun-Sezer Badur ilişkisi geldi. Sezer daha önceden 10 numara gibi bir şeymiş. Sivas'a gelince futbol üstadı B.Uygun demiş ki Sezer'e, "seni bir senede Aurelio'dan daha iyi yapacağım". Aurelio'dan daha iyi olup olmadığının cevabı belli, evet, bir de futbolumuz yeni bir Hüseyin Cimşir kazandı. Al sana Aurelio.

Niyet


"Fotogol gazeteciliği" yapalım mı biraz?

"Sahalarında 1-1 berabere kalıp elendikleri maçın sonunda üstünde Barcelona formasıyla görülen Ribery, kafalarda karışıklık yarattı. Takım arkadaşlarının tepkisiyle karşılaşan eski Galatasaraylı futbolcu, bazı taraftarlardan da küfür yedi. Ayrıca soyunma odasında da kaptan Lucio'nun 'eğer gönlün oradaysa git, biz sensiz de şampiyon oluruz' dediği öğrenildi. Bu gelişmelerin üstüne Ribery'nin yaz aylarında Katalan ekibine transfer olması bekleniyor."

Bu da bonusu olsun:

"Son günlerde adı sıkça Barcelona ile anılan Ribery'nin takım içindeki yakın arkadaşlarından Hamit'e söyledikleri, Gs taraftarını heyecanlandırdı. Ribery'nin Hamit'e, 'Eğer bir gün kısmet olursa, yine Galatasaray'a dönmek istiyorum. Orada çok kısa süre kaldım ama, bir fırsat daha elime geçerse, bu kez kıymetini bilirim. İlerde yeniden oraya dönüp, beni kısa sürede bağrına basan taraftara borcumu ödemek istiyorum' dediği öğrenildi."

Porto-Man


Maç öyle bir golle başladı ki, dünkü inanılmaz maçı yarım-yamalak izlemek zorunda kalan (ama tadını da fazlasıyla alan) bendeniz, yine mi korkunç bir maç olacak umuduyla koltuğuna yerleşti ama, hayır. Manutd'nin aşırı fazla, beklenmedik skoru koruma çabası yüzünden belki de, daha iyi bir maç seyredemedik Olsun.
Futbolda kader sahada belli olur evet ama, Porto'nun da gelebileceği, gelmesi gereken son nokta burasıydı. Geçen sezon gerçekleşmeyen Barça-Manutd finali ütopyası, bu sezon olacak gibi.

Ronaldo'nun golü inanılmazdı. Yani "beklenmedik bir anda vurdu" filan denir ya, hakikaten öyleydi. Mal mal sahaya bakarken, bir anda topu kalede gördük. 30+ vardı sanırım mesafe.

Açıkçası Manutd gibi bir takımın, bu sallantıdaki skora bel bağlaması, iyi bir futbolsever olan beni fazlasıyla hoşnutsuz bıraktı. Yani bir gole bakıyordu her şey. Şişirilen bir top sekip edip gol olsa ne olacak? Futbolun bir yandan bu kadar basit bir spor olduğunu eminim ben kadar Sir de biliyordur. Ama niye 2'yi atmaya (neredeyse) hiç kasmadılar, bilemiyorum. Nani'yi almalar filan... Boku bokuna elenebilirlerdi de.

Scholes'un bu sezon sadece 4. Cl maçında oynaması (sonradan girdi), maçta en çok dikkatimi çeken ayrıntıydı. Bu hamleyi, emektar Scholes'un yavaştan devredışı bırakılıp, diğer elemanların sisteme monte edilmesi olarak anlayabilir miyiz, bilemiyorum.

Arsenal'ın da Villarreal'i elemesiyle, 3. sezon üstüste 4 takımın 3'ü İngiliz takımlarından oluşacak, Cl yarı-finallerinde. Bu İngiliz üstünlüğü daha ne kadar sürecek, merak eder. Bir İngiliz takımının finalde yer alması yine kesin. İnanılmaz. Adamlar sezonda iki fasıl kapışıyor büyük rakipleriyle, bir ligde, bir de Cl'de.

Şehr-i Hüzün


Yaklaşık 232323 senedir beklediğimiz yeni maNga albümü nihayet piyasaya çıktı bugün. Elimize de geçti, teknoloji sağolsun. En kısa zamanda albümle ilgili fikirlerimi yazacağum. Beklentim büyük diyorum. Bakalım.

Gsksfsfss

Of. Yeniden merhaba (eğer varsa) Lappappa okurları. Teknik problem çözüldüğünden dolayı, nihayet yeniden bloguma kavuşmuş durumdayım. Sikeyim teknolojisini de, uygarlığını da.

Taze taze bir şeyler yazasım var aslında. Daha doğrusu bir sürü şey yazasım var sanırım. Ama sonra.

Sami Yen'de Hep Olay Oluyor (!)

Hep olay oluyor bu stadyumda. Volkan Kapalı'ya taşaklarını gösteriyor, bir şey yok. Lugano'nun hareketlere bakın. Fotoğraflara bir bakın.


Luga'no'

Top oynayan Galatasaray'dı. Sonra meydan muharebesi. E Lugano gibi bi' adam top oynuyorsa başka ne olsun ki? Maç sonu kafa at, sonra git vur adama, hem Lugano, hem Aşık'ı at. 85'te Semih'in Barış'a arkadan geçirdiği pozisyonda çığırından çıktı aslında. Orada onu atmazsan herkes tabii ki azar. Selçuk'u atmazsan, Lugano'yu atmazsan, Semih'i atmazsan sonu bu olur. "Galatasaray stadında bunlar oluyor." Boş herifler sizi, yaptığınız şeylere bakın bir. Bizimkilere de söyleyecek laf bulamıyorum. Şimdi "hiç objektif değilsin" olacak ama, bu saatten sonra kimin Galatasaraylı olduğu, kimin dolarsporlu olduğu çıktı ortaya. Sabri, Arda, Aşık... Son olarak "bize ağabey diyenler sahada annemize küfrediyor" olayına şu açıdan da bakmak lazım. Saha dışında "kardeşim, yeğenim, hadi seni camii'ye götüreyim, beraber hacca gidelim" diyen büyük futbolcular sonra kardeşlerinin üstüne yürüyorlar, "piç kurusu" diye hitap ediyorlar. Yazık.

Erman Toroğlu ilk defa doğru konuştu, biz de öyle bitirelim:

"Sen bana vurursun, ben sana vururum, kavga ederiz. Tamam. Ama hiçbir insanoğlu başkasının enseköküne kafa atamaz."

Kadro

Kendini kanıtlamak adına en büyük fırsatı olan Fenerbahçe maçında Cassio Lincoln yedek oturacak. Helal olsun.