Jeremy Lin de bilmiyordu. Los Angeles'ta doğduğunda bilmiyordu. Palo Alto lisesinde takımının 32-1'lik galibiyet-mağlubiyet performansına ulaşmasını sağladığında bilmiyordu. Harvard'dan 4.0 üzerinden 3.1 not ortalaması ile mezun olduğunda bilmiyordu. 2010 NBA Draft'ında seçilmediğinde bilmiyordu. Dallas Mavericks ile yaz ligi kampına katılıp John Wall'ı madara ettiğinde bilmiyordu. Golden State Warriors ile iki senelik kontrat imzaladığında bilmiyordu. Warriors'un onu waive etmesinden sonra Rockets'a katıldığında, ama sezon başlamadan oradan da waive edilip Knicks'e geçtiğinde bilmiyordu. Sonrasını ise hepimiz biliyoruz.
Lin kaostan beslenen New York Knicks'te yaşanan kaoslar silsilesi ve tabii ki sakatlıklar sonucunda kendine yer buldu, daha sonra ilk beşe yerleşti ve üst üste müthiş maçlar çıkararak takımını seri galibiyetlere taşıyıp ismini bütün dünyaya duyurdu. Linsanity!
Başka bir yere gelmek istiyorum. Lin 2011-2012 sezonunu diz sakatlığıyla tamamladı. Uzunca bir süre kenarda bekledi ve playoff'ta takımına yardım edemedi. Off-season'da ise Houston Rockets'tan 4 yıllık 28 milyon dolarlık bir kontrat kapmayı başardı. Hikayesini yepyeni bir yerde, dünya gündemini daha az meşgul eden Texas'ta yazmaya devam edecek. Konumuz bu değil, konumuz All-Star David Lee ile bir araya geldiğinde ilginin Lee'de değil de Lin'de olacağı tek yerin Lin'in memleketi Tayvan olmadığı. Videoda Tayvan olması bir tesadüf. Biz sporseverler bu tarz başarı hikayelerine biteriz ama ben hala adı sanı duyulmamış bir oyuncunun bir deste güzel maç oynayıp da takımını galibiyete taşıdığında bu kadar değer görmesini doğru bulmuyorum. Bir All-Star ile yanyana geldiğinde ilginin neredeyse tümüyle onda olacağı kadar değil. CBS kanalının muhabirlerinden Pete Radovich'in 60 Minutes isimli programda Lin'le alakalı bir kısa film (veya reklam filmi) yayınlaması kadar değil, hayır.
Jeremy Lin asla bir Steven Gerrard olamayacak. Asla bir Cadel Evans olamayacak. Asla bir Stefani Germanotta da olamayacak. Ama onlar kadar değer görmesini sağlayacak şeyler yapmış gibi bir hava var. Ahmet Çakar olsaydı da bize Lin'in özel hayatını, neden bu kadar şişirildiğini, New York'ta oynayan Tayvan'lı bir Harvard mezunu olmasaydı bu kadar değer görüp göremeyeceğini tümüyle anlatsaydı.