Galatasaray Türkiye'dir!


Hücum futbolu, tek top oyun, nefesi kesilene kadar mücadele eden futbolcular ve kenarda bir cengaver...

Bir de olmasaydı o bireysel hatalar. Öldüm, öldüm dirildim. İlk defa Emre Tilev'e hayran kaldım, Sabri attı, ağladım.

Meira sandalyeye çıkarıp ipi astı boynumuza. Oradan sonra o sandalyeden canlı inmek için her şeyi yaptı Galatasaray. Arda, Lincoln, Kewell... Kewell... Kewell... Hayatında bu kadar güzel ve önemli bir golü görenler beri gelsin.

Bülent Hoca akıllı takımı sürdü sahaya. Topal'ın sakatlanmasından sonra Barış iki kişilik oynadı çıkana kadar. Çıkmasa da üç dakikaya on kişi kalırdık zaten. Sabri'ye sallıyorlardı 85. dakikada. "Ne biçim orta yapıyorsun, siktir git artık.." Aynı adamın dört dakika sonra mesajı: "Gooooooooooooooooooooooooooooool... Sabri..." Bu insanın Hilmi'nin babası olması ihtimali bayağı yüksek.

Gözlerinden öpüyorum Sabri, kalbindeki Galatasaray aşkı her zaman daim olsun.

Devamı eve gidince...

İlker Tahsin

"Galatasaray kulübünü 'menıc' edecek..."

Oha


Bu ne abi, bu ne ya. Vöh anasını satıyım. Yuh.

Edit:Gerçek değilmiş efenim bu. Zoma'ya teşekkürler.

Taviz

Rap özünde muhalif bir müzik türüdür, malumunuz. Türkiye'de de doğru düzgün yapanı az. Ve bu kişiler bir de popülerleştikçe, bir şekilde bazı şeyler için taviz veriyorlar. Bir kere taviz gelince de, çoğu zaman devamı gelir. Önemli olan ilkini yapmamak, duruşa sahip olmak. Yapılan arabesk değil, rap.

Ceza ilk olarak Rocco reklamlarına çıktı, büyük tepkiler aldı kimilerinden. Onu sevmeyenlere büyük malzeme oldu bu, ona atılan diss'lerde kullanıldı bu olay. "Hadi para içindir" diye mazur gördük.
Yıllar geçti, zamanında üstüne şarkı yazıp eleştirdiği "popstar" akımına kendisi de dahil oldu, alet oldu. Tuttu "Rapstar" diye bir yarışmada jüri oldu, kendi tayfasıyla beraber. Hoşa gitmedi tabii.
Bu son haber de olayın bokunun çıktığına delalet artık. Ceza'nın zaten "Adanalı" dizisi sayesinde bayağı bir tanınan/bilinen Fark var isimli şarkısının sözleri seçim çalışmalarında kullanılacakmış, menajerinden izin alınmış. Şarkının kullanılmasına ise Ceza izin vermemiş-bir zahmet.

Şu linkten haberi genişçe okuyabilirsiniz. Yani ne bileyim, rap'i yaymak, insanlara sevdirmek istiyor Ceza ama, dursa birazcık ha?
Evet belki şarkıya izin vermemiş ama, insanlar ona dikkat etmeyecek ki, o iki alakasız kavramı bir arada duydular mı yeter. Bir de bugün haberlerde verilir bangır bangır. Milletin aklına zıtlık düşecek, bu bile yeter yani. Ne gerek var ki böyle şeylere. Zaten bütün memleket rapçi oldu anasını satıyım, bir kısmı da olmasın be Ceza, sevmesin onlar da. Of.

"Bizim Çocuk"


"Bizim çocuk" formülü bizde tutmayacak gibi. Kolaycılık gibi geliyor bana bu işler. Hagi, olmadı Bülent kaptan, olmadı Feldkamp, o da olmadı Sounness. Vay be. Yöneticiliğe gel.

Bülent'in şimdiye kadar olan teknik direktörlük kariyeri hiç parlak değil. Bunun da dışında ben, şu anda Gs'ye hocalık için uygun olmadığını düşünüyorum. Olur da bir şekilde işleri yola sokarsa da, kendisini isteyenler "aha biz söylemiştik" diyecek. Diyoruz ya hep, çok basit bu işler.

Skibbe'yi seven, öven, onu anlayan az kişi vardı. Herkes her zaman olduğu gibi sonuç üzerinden ağzına/eline ne geldiyse verdi veriştirdi. Kolay nasılsa sallaması. Skibbe Gs'nın şu dönemi için bir şanstı. Büyük hocaları getirmemiz imkansız olduğuna göre, bir alt seviyede olup da, gerçekten takımı yükseklere çıkartacak hocalardan biriydi kendisi. Özellikle taktik konusunda. Ama anlamadı pek kimseler.

Basında klişelerden biridir, "hemen hocayı gözden çıkartmayan" camiadır Gs filan. Gördük gerçekten öyle olduğunu. Hocasına sabır gösterirmiş, hemen karar vermezmiş, veya devre arasında hoca yollamazmış. Beklermiş. Aziz Yıldırım dönemi Fb'den farkımız kalmadı ulan.

Neticede bu takımın taraftarıyız, başarılı olunca sevineceğiz, ama tavrım(ız) da aynı olacak. Bilinçli izleyicinin/taraftarın aklında bunlar hep yer edecek. Bunları göz önünde bulundurarak sevineceğiz. Bir dakika önce sülalesini elden geçirdiği futbolcuya az sonra "koçum benim" diyen orospu çocuğu kahve seyircisi gibi olmayacağız. Gelince eleştirdiğimiz hocaya, başarılı olunca "helal" deyip, daha önce söylediklerimizi unutmak iş değil.

Resim de manalı, güzel oluyor böyle tesadüfler. 8 sene önce rakip olan Nonda ve Bülent Korkmaz şimdi hoca-oyuncu oldu. İşin içine Maldini filan karışınca daha büyük örnekleri var ama, neyse şimdi.

Bülent Korkmaz

Skibbe'nin Bordeaux maçından sonra gönderilmesinden yanaydım, hele Hagi dediklerinde "eyvah" demiştim. Şimdi ise havalardayım desem yeridir. Gece rüyamda Bülent Kaptan'ı görmüşüm, sabah kalkıp kafayı bilgisayara çevirdiğimde Bülent Kaptan idmanda...Abdala malum oldu. Daha ne ister bu gönül. Kaptan'ın teknik direktörlüğünü soru işareti olarak bulanlara da şunu söylüyorum. Hepsi Hagi'nin gelmesini istiyor. Biz değil miydik Hagi'nin teknik direktörlüğünü test edip, "kocaman bir soru işareti" olmaktan çıkaran; ağzı yanan biz değil miydik? Peki "camianın bu kadar çocuğu var, neden siktiriboktan yabancı teknik adamlar?" diyen? Şu var, artık takım puan kaybettiğinde "lan adam neden taksın ki, parasını alıyor, mışıl mışıl uyuyordur" demeyeceğiz. Skibbe'ye gösterilen hoşgörü ve toleransın onda birini gösterin Kaptan'a, lütfen. Köstek olmayın.

The End

Kamuoyuna duyuru


Galatasaray Teknik Direktörü Michael Skibbe�nin bugün itibarıyla görevine son verilmiştir.

Görevde bulunduğu süre içerisinde karşılıklı anlayış ve dostluk çerçevesinde sürdürdüğümüz ilişkimiz doğrultusunda Sayın Michael Skibbe�ye bugüne kadar olan hizmetlerinden dolayı teşekkür eder, bundan sonraki yaşantısında da başarılar dileriz.


Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu

Nevizade Geceleri

Ben

Bu tip maçları çok seviyorum. Birçok şey ortaya çıkıyor. Kimin ne bildiği, ne kadar bildiği, ne tarafta olduğu, ne kadar "olduğu", daha bir sürü şey.
Herkes takıma, yönetime, futbolculara sövmekte. Kimsenin gözü bir şey görmüyor. Ha pardon, bir tek şey görüyor, o da 5-2. Yani skor. Her zaman olduğu gibi bu olayda da "görünen" baskın çıkıyor, insanlar aldanıyor. Salak saçma düşünceleri sahipleniyor. Kolay tabii.

Demin ucundan yazmıştım ama bir kez daha yazacağım.
87. dakikada, Gs penaltı kullanıyordu ve durum 2-3'tü. O penaltı atılsa, arkasından gelecek en az 5 dakikalık uzatma dakikaları ile birlikte "taraftarın" da desteğiyle, 4'ün atılması hiç de az ihtimalli bir sonuç değildi-10 kişi olunmasına rağmen. Ama biri de evde benim yanımda oturan ve o anda "5'i de yer bunlar" diye savsaklayan adamlar yeryüzünde var olduğu için, o penaltı gol olmadı ve hemen ardından 4 geldi. Biraz sonra da 5. Kimse bu yönden bakmıyor. "Şeytan ayrıntıda gizlidir" ne güzel bir lafmış.
Bu yazıyı okuyan kişi, diyeceksin ki bu kadar kişi yanlış da sen mi doğrusun. Cevap:Evet amına koyym ben doğruyum.

Terslemek kolaydır, mühim olan yapıcı olmaya çalışmak. Düşene vurmak da kolaydır. Ne güzel. Bu sayede "takım tutanların" o takımları ne kadar tutup, onlara ne kadar sadık olduklarını görüyoruz. Adam sövmeye bahane arıyor, sanki rakip takım, "lan yenilseler de şöyle bir ağız dolusu sallasam", içten içe. Hani şey örneği var ya, stada gidip "daha paranın karşılığı kadar sövmedim" diyen adam...

Şimdi perşembe günü "Bordo" maçı var. O zamana kadar kalır mı hoca bilemiyorum. Tabii ki herkes neticeyle uğraşıyor tabii ama, ben bu adamın gitmesini hiç istemiyorum. Uzun yıllardır Galatasaray, başarı gelmesine rağmen hoca getirip-gönderip duruyor. Eğer bu konuda istikrar gelecekse, Skibbe doğru kişilerden biri, buna aday olan. Yönetime duacıyız şimdi, ne yapalım.

Skor Blogcusu

"Skor yazarı"nı biliyorduk da, "Skor blogcusu"nu hiç görmemiştik. Bu ülkedeki futbol bloglarının en iyilerinden biri, sırf "farklı açıdan bakma uğruna" Gs'ye sallamış da sallamış. Maç 3-4 olsa sevinip Skibbe'yi övecek ama salakosman. Şu "farklı blogcu" olma uğruna ne yiğitler heba oluyor, aah ah.

"Sorun Gs teknik kadrosunun ve futbolcularının maçlara yaklaşım şeklinde." Acaba yensek nasıl alengirifli cümlelerle açıklayacaktı galibiyeti. Bu adam 2 seneye bir köşe kapmazsa beni siksinler. Bunlar gibi olacağıma sokağa düşer şarapçı olurum.

Taraftar

Sıcak sıcak ekleyelim gelmişken.
Hilmi'den on saniye önceki postta da belirttim. Sabri'ye sallayan, gerekli- gereksiz bütün protestoların başrol oyuncusu numaralı ortasında oturan birkaç kim olduğu bilinen, hatta geçen sene kombine satılmayan yavşaklardır. "Televizyondan tek bir ses geliyor" bahanesi geçerli olabilir ama böyle olayları bütün taraftara mal etmek yapılabilecek en büyük yanlıştır.

Ha diyelim ki bu taraftar salladı Skibbe'ye, topçuya. Haksız deyin be abi. Şu halde olan bir ligde Galatasaray'ın bu halde olması bütün aklı başında Galatasaray taraftarlarını kahreder. Ben daha da fazla, kollektif bir tepki bekledim, olmadı, iyi de oldu. Bu işlerin sorumluları da biraz düşünsünler oturup, nasıl olacak, nasıl yapacağız diye. 8 puan oldu...

Son olarak tekrar, diğer büyük takım taraftarlarına bakarsanız Galatasaray farkını görürsünüz. Halimize şükretmeliyiz bence. Daha neler var.

Böyle Taraftarın...

Çok ufak şeylere göre değişir bu işler. Çok ince farklar var bir tarafla öteki arasında. Ama insanları ve kitleleri tanımamızı sağlıyor işte. Baros penaltıyı atsa maç 3-3 olacak, ardından daha 10 dakika var, 4 de gelir büyük ihtimal-hem de 10 kişiyiz!. Penaltı kaçıp 1 dakika sonrasında gol yiyince "Skibbe istifa" oluyor. Böyle taraftar profilinin sülalesini sikeyim. Baba senin gibi taraftarın da ta amına koyayım.

Penaltının kaçmasının ardından çömelmiş vaziyetteydim, ellerim yüzümde. Görüntü bir değişti; Baros da aynı halde.

İşler azıcık kötü gitsin, hemen hocayı futbolcuyu sat, Hagi'ye, Hakan Şükür'e, Metin Oktay'a sar. Sizin gibi taraftarın cibilliyetini sikeyim.

Gol atmak için girip 3-2'de biri penaltı 2 net golü atamayan oyuncu da bizim, tek defans kalmışken hala savunmada didinen oyuncu da. Ama bu taraftar değil.

Disko

Belki de en önemli, anlamlı tezahürat bu şu anda:

"Maçtan sonra disko, otelde karılar, şampiyonluk gitti, aferin çocuklar..."

Kocaeli'den beş yiyen takım hakkında yazacağım da bir şey yok.


4.'yü yiyene kadar da takımı yürekten destekleyen, yedikten sonra da -numaralıdaki kim olduğu belli olan on kişi hariç, şu Hasan Şaş'ı delirtenler- hiçbir topçuya bir şey demeyen, ancak böyle bir sonuçtan sonra tepkilerini "normal" bir şekilde dile getiren taraftara da teşekkür edelim.

Görkem Sönmez ve Gökhan Şirin

Milli takımların değişik seviyelerinde oynamış diğer iki oyuncu da Görkem Sönmez ve Gökhan Şirin. Washington DC'deki St. Mary’s Ryken High School'da okuyorlar. Division I takımları tarafından yakından takip ediliyorlar. İkisi de seneye NCAA'de oynuyor olacak...

Yerel bir gazeteden haber

Edit: Ayrı bir post'a gerek yok sanıyorum. Efes'li Barış Erlim'e de UNC, UCLA ve USC başta olmak üzere büyük üniversiteler "consideration letter" yollamış diye duydum, haberiniz olsun. Çok sağlam bir jenerasyon geliyor.

Doğuş Balbay


05-06 sezonunda Galatasaray-Fenerbahçe maçında izlemiştim kendisini ilk. Yanımdaki arkadaşlarla kim olduğunu anlamaya çalışıyorduk bu 89 doğumlu çocuğun. Topa olan hakimiyeti, şutu ve atletizmi Kambala'lı, Mrsiç'li Fener ısınırken göze çarpıyordu. İki sene Fenerbahçe'de oynadı, tüm alt kademe milli takımlarda sorumluluk aldı. Basketbolun anavatanına 2006'da geldi Doğuş, Brewster Academy, New Hampshire'a. SAT skoru ve İngilizce gelişimini tamamladı, zaten orada olan basketbol yeteneklerini de ekleyerek University of Texas'a transfer oldu. UT ülkenin en prestijli okullarından birisi, basketbol programı da gayet iyi. Freshman sezonunda pek şans bulamamasına rağmen bu sezonun ortalarına doğru ilk 5'teki pozisyonuna yerleşti. Bu yazıyı yazmama neden olan olay ise şu anda ESPN'deki Texas-Oklahoma maçı. Doğuş ortalığı yıkıyor. Sahadaki general gibi. Texas bu sene rankinglerde yok bile, 2 numaralı Oklahoma karşısında 8 dakika kala üç sayı öndeler. Doğuş için Dick Vitale:

"Son zamanlarda gördüğüm en hızlı, en yetenekli, en tecrübeli guardlardan birisi. Dış şutunu da makul bir seviyeye getirdiği zaman diyebilirim ki 2011 NBA Draftında ilk 10 sıradan seçilecek bir Türk var ve o Doğuş Balbay."

Vitale kolej basketbolunun Murat Murathanoğlu, Kaan Kural, Murat Kosova'sıdır. Dediklerinin yüzde 95'i çıkar. Devamlı Atsür'le kıyaslıyorlar, Atsür'ün menajerinin nasıl ibnelik yaptığı, aklını çeldiği, aslında nasıl bir PG olabileceği vs... Doğuş'tan beklentiler çok, Türkiye'de olmaması en büyük artısı. 2011 Haziran'da MSG'de görmek dileğiyle.