Nba'den-3

Piyasa hareketli. Bir ton söylenti, iddia, imza. Son olanlar şunlar efem.

-Brent Barry nihayet gitti. O kadar çok zamandır var ki bu gitme mevzuu. Ben de bir nevi rahatladım diyebilirim. Böyle sürüncemede kalan işler canımı sıkar benim. Olacaksa olsun, olmayacaksa kal.
Houston'ı seçti Barry. 2 yıllık imza atmış. Bizim açımızdan bir yandan iyi bu. Niye, çünkü takımı gençleştirmeye çalışıyoruz vs. Hayırlı olsun.
Bir de bu adamı niye bu kadar çok kişi ister, anlamam. Bulunmaz Hint kumaşı değil ya.

-Benim beklemediğim bir hamle. Roger Mason'ı almışız-Spurs yani. Çok sevindim ben bu hamleye. Özellikle geçen sezon fena patlama yapmıştı Mason, malum Arenas da yoktu. Sonuçta iyi bir yedeğimiz oldu pg mevkiinde. Bu transfer Darius Washington'ı engeller mi diyeceğim ama, onu sanki bir yere vermiştik. Neyse.

-Maggette'nin G.State'e gelişi kesinleşti. İmzayı attı vs. Yine 50 numarayı giyecek. Monta pg'ye geçti tamamen Baron'un yokluğunda. Monta-Corey-Jackson-Al-Biedrins beşi var şimdi ellerinde. Ve de iyi bir bench. Tabii salaklar Azubuike gibi "az para alıyorum" diyip, ayrılmazsa. Git de İngiltere'de oyna o zaman, aptala bak.

-Jarvis Hayes ve Eduardo Najera Nets ile anlaşmış. Önemli 2 hamle bunlar. Bench desteği açısından, bir kademe daha gelişti Nets. Hayes aslında iyi gidiyordu Detroit'te ama, ya para için gitti ya da değişiklik olsun deyi. Najera da kaçtı ordan, iyi etti. Kesinlikle iyi işler yaacaktır burada.

-Orlando pg mevkii için, Jason Williams'ı istiyormuş. Ben yorum bile yapmıyorum.

-T-Mac Detroit'e takas olabilir diye bir şey okudum demin, Hüseyin bir doğrulasa şunu. Acaba kimi verecekler bu durumda. Anca Prince filan olur, çünkü Rip'i vermezler, T-Mac gelince de Prince oynayamaz. Garip yani. Prince Houston'a giderse de güzel olur mesela da, o ayrı.
Bu şu tip bir hamleye benziyor, hani Detroit malum, 3 senedir Doğu finali'nden ileri gidemiyor. Bunlar da dedi ki, bu takımın devri geçmeden (ki az da kaldı), böyle T-Mac gibi bir yıldız alıp 1-2 sezon daha zorlayalım, olmazsa da siktir edelim. Çünkü öbür türlü, takımın yapısını bozmadan, nasıl alacaksın T-Mac'i. Bunu yapacaklar sanırım. E kendilerince de haklılar. Baktılar olmuyor.

-Bu Jermaine hamlesi hiç içime sinmedi. Başarısız olacak sanki. Tabii Colangelo gibi bir adam sıçar mı hiç diyor insan içinden ama, "insan" işte. Kritik kelime bu hacı.

-Yine Artest-Odom lakırdısı var. Lan, verin de kurtulsun herkes. Hem savunma taş gibi olur, hem Kobe sevinir, hem de bu manyak 05'in intikamını almak için yüzüğe kasar. O zaman da sen sağ ben selamet.

-Dee Brown Wizards'la anlaşmış. Ben çok sevindim açıkçası. Hem öyle bir takımda, Arenas'ın yanında oynaması, hem Roger Mason'ın yerine alınması ve süre alabilecek olması. Ama ayrılırken sanırım bizim yönetim ayıp etmiş, o kötü. Zaten adam takımdayken yüzüne gül, giderken de suratına bakma. Bu türkler böyle menfaatçi işte.

Ziziç Galatasaray Cafe Crown'da!

Evet. Panathinaikos'un Hırvat pivotu. Geçen sene pek süre bulamamış ama eğer bir oyuncu Pana kadrosuna girip, Euroleague'de ilk beş başlıyorsa ben iyi şeyler beklerim arkadaş. 28 yaşında, 2.08 boyunda. Bir ara Kasun'la beraber Efes için geçmişti adı, o arada biz kaptık. İyi oldu. Bunun karısı da basketbolcu Andrija Ziziç. Onu da hatunlara alsak Işıl ablayla beraber 5 kupa hedefi koyarız vallahi.

Takas

Necati Ateş-İbrahim Toraman takası konuşuluyor. İnşallah diyorum. "Çocuğumu keserim" de derim ama, yok işte.
Song gitti. Emre ve Servet sakat. Yakında Cl ön elemesi var. Bir an önce stoper lazım.
Toraman zaten aklı başında futbol izleyicisi için tercih edilesi bir oyuncudur. Türkiye'de de pek yok böyle kaliteli defans. Necati desen, zaten gözden çıkardık. Öyle kuru kuru satacağımıza, bari bu tip bir işte bize yarayışlı olsun. Ne diyelim, umuyor ve bekliyoruz.

Arıza

Neill lafları dolaşıyor ya, biraz daha ayrıntılı bilgi edineyim dedim. West Ham'ın sitesine girdim, bakınıyorum filan. Kadroya bakıyordum, dikkatimi çekti. Dyer ve Bowyer da kadroda. Bowyer'ı biliyordum da, Dyer'ı duymamışım veya unutmuşum. Neyse. O arada aklıma "lan bunlar kavga etmemiş miydi Newcastle'dayken" cümlesi düştü. Hemen araştırmaya giriştim ve evet, kavga edenler bu manyaklarmış.
Şimdi, eski takımlarında sahanın ortasında, maçın ortasında kavga eden iki adamın aynı takımda ne işi var. Dyer, Bowyer'ın West Ham'da olduğunu bile bile niye geliyor? Yönetim ve hoca bu konuda ne düşünüyor? Bu iki manyağın arası şimdi nasıl? Herhangi bir sürtüşme oldu mu sezon içinde? Hangi sivrizekalı, Bowyer'ın olduğu takıma Dyer'ı almak istedi? Bunlar güzel sorular tabii...

Son bilgi:bu vaka, 2005'in nisan'ında gerçekleşiyor. Maç Aston Villa ile, St. James's Park'da. Kavga sonucunda iki oyuncu da kırmızı kartla cezalandırılıyor. Videosunu Yutub vs.den bulabilirsiniz kolayca.

Bu arada, postu yazarken deprem oldu, lan ne cenabet herifsiniz bea. Bi' siktirin gidin.

Neill?


Lucas Neill'in de "bittiğine" dair haberler dolaşıyor etrafta. Lig Tv filan direk açıklamış Haldun Üstünel'in anlaştığını futbolcuyla. Ayrıca Itandje'nin de hallolduğu söyleniyor. Bir havaalanına insinler de, bizim içimiz rahat etsin. Öbür türlü olmiyi.
Gs'de Avustralya ekolü mü başlıyor diyesim var ama, öyle bir ülkenin ekolü filan olmaz zaten zorlasan da.
Adam West Ham ve Milli takımında kaptan. EPL'deki "sağlam" oyunculardan. Umarız gelir sağsalim.
Tabii bu eleman sağbek. Öyle olunca, bizim Uğur'un da "yine" önü kesilecek. O kötü işte.

Bir de, koca Ekşi'de transfer söylentileri öncesinde bu adam hakkında hiçbir şey yazılmamış ya, helal olsun.

O bu değil de, Rihanna'nın o kısa saçlı hali nedir ya. Şahtı şahbaz oldu vallahi billahi, aman allahım.

Alır


Atletico Madrid, malum, güçlü kadroya sahip. Bu sezon Cl'de olacaklar. Renk katacakları kesin.
Her sezon çok transfer yapar bu adamlar ama, bu sezon işin boku çıktı sanki biraz.
Zaten çok iyi takım var elde, bir de gidip şu adamları aldılar: Florent Sinama-Pongolle, Gregory Coupet, Tomas Ujfalusi, Paulo Assunçao ve John Heitinga.

Hücumda çok sorunları yoktu, bunu biliyoruz. Kaleci açısından sıkıntıları vardı, bunu olabilecek en iyi şekilde çözdüler.
Defansa çok çok kaliteli 2 oyuncu aldılar. Özellikle de Heitinga tercihi müthiş. Orta saha için Assunçao var, o da bir türlü istikrara erişemeyen orta ikili için iyi seçim. Sinama-Pongolle'ün ne kadar yetenekli olduğunu bilen bilir. L'Pool'da yıllarca bekledi, 2 sezondur Huelva'daydı. Özellikle geçen yıl iyi performans gösterdi. Ben hep istiyordum daha büyük kulübe gitmesini, çünkü var elemanda bir şeyler. Ve Atletico'ya geldi sonunda. Aşırı kaliteli hücum rotasyonunda belki her zaman banko olmayacak ama, şans bulacağı kesin.

Hepsinden önce hedefleri, yeniden Cl'ye katılacak dereceyi yapmak olmalı. O işi istikrarlı hale getirmedikçe, yeniden büyükler arasına giremezler.

Son olarak da kendilerini tebrik ediyorum, (onlar da bu yazıyı okuyacak ya sanki) bu sezon adam gibi "çizgili" bir forma giyecekler. Şunun gibi yani.

NBA'den (2)

Hemen detay geçelim.

- Turiaf imza atmadı daha. Salih'in dediklerine aynen katılıyorum ancak free agent piyasası belli olmuyor. İmza atmadan bitti dememek lazım. Brand için Gsw diyorduk ki ertesi sabah adam çıktı Philadelphia'dan. Rakam da doğrudur, olursa anlaşma aynen o şekil.

-"Andre X 2"nin yanında artık Elton Brand de var. Postta böyle bir adamınızın olması her zaman avantaj tabii ki, ancak sakatlık belasından kurtulabilirse. Bir nevi Kewell vak'ası. Böyle bir doğu konferansında en az bir üç sene filan play-off yaparlar. Josh Smith'i almaları için anüsten 7 milyon dolar gibi bir lüks vergisi çıkarmaları lazım. İmkansız değil ama çook zor.

- Pietrus sonunda doğru yeri buldu. Fakat benim sorum başka. Neden gidip bir point guard almazlar? En azından Jannero Pargo'yu filan alsalar da, olur ya Spurs'e azdığı gibi orda da azar...

- Corey Maggette de imzalamadı ama onunki çok daha olası. Yüzde doksandokuz deniliyor. Ben de okuduklarımdan bir Heat-Warriors takasını çok fazla gördüm, olur mu olur... Şöyle ki; Monta Ellis, Corey Maggette, Matt Barnes - Shawn Marion, Jason Williams, 2 tane draft hakkı. Okkalı bi kazık atarız Gsw'ye böyle olursa. Maggette pek hoşlanmam ama Monta guard'da çok büyük işler yapar. Monta-Wade-Maggette-Beasley... 5 numara hak getire.

-James Jones'a bağlayayım. Bu elemanı birkaç kere canlı izleme fırsatım oldu. Bence NBA'deki en underrated oyunculardan biri kendisi, özellikle savunma açısından. Şutör yanını herkes biliyor zaten ancak savunma yönü de bir o kadar güçlü. Eğer Miami başarılı olmak istiyorsa takıma şutör katmalı. Daha da önemlisi Beasley'in gelişinden sonra artık "lüks" kalan Marion'u verip ya 1 ya da 5 numaraya bir takviye yapmalı. Benim için öncelik bir pivot ancak yukarıda da belirttiğim gibi Monta'ya da götüm tavana vurur. Bir de pivot mevkiine FA'dan Kwame Brown deniliyor. Gelsin anasını satayım, vereceğimiz 2 sene 8 milyonmuş zaten. Fena değil, Blount'tan iyi. Ama daha iyisi olabilir mi? Olur.

-Duhon olayı farklı bence. Her oyuncu New York gibi bir şehirde oynamak ister. Yeniden yapılanma işine girince bir de kaçınılmaz olmuştur onun için Knicks gibi bir franchise'da oynamak. Ne olursa olsun, kim olursa olsun, FA isen ve Knicks sana teklif yapıyorsa gözünün önüne bi' Brooklyn manzarası gelir. Hayırlısı.

-Arenas'ın şu sözü bitirdi beni: " 16 milyon dolardan feragat ettim. Ancak birisi bana söylesin. 127 milyon dolarla ailem için yapabileceğim neyi 111 milyon dolarla yapamam?" Böyle adamlar gerek işte.

-Ford- J.O. takasında olay şu bana göre. Jerryd Bayless gibi bir gardı alıp draftta Portland'a gönderirsen Ford'a kalırsın. Budur. Bak geçen sene Horford için söyledim bunları, fantasy'de benden çalanlar (anladın sen onu) biliyor Horford neler yaptı. Bu sene de Bayless. İlk turdan alacağım anasını satayım.

- Şimdi bizim Seattle uçtu gitti Oklahoma'ya. Takımın adı da değişecekmiş. Benim duyduğum: Thundercats. Oha dedim direk, Thundercats diye bir takımı kim tutar ki? Oklahoma'lı redneckler hariç tabii.

- Nets de intihar etti bana göre R-Jeff'i yollayarak. Yi kadar antipatik bir adam daha görmedim ben hayatımda.

-Son olarak yazayım bari, erken demiştim ama... 2010'da kontratı biten LBJ Jay-Z ile Brooklyn'de bir restoranda yemek yerken görüntülenmiş. Malum Nets'in ortağı Jay-Z. 2010'da Vince Carter'ın da kontrati bitiyor, ne şans. Yüzde 51 Brooklyn Nets formasıyla göreceğiz bana göre. ESPN'de bir fotoğraf vardı, yeni Brooklyn Nets forması, 23 James yazılı. Jay-Z'den LBJ'ye hediye. Bir türlü bulamadım, sağlık olsun.

Nba'den

2 gündür net yok, birden piyasa hareketlenmiş. Madde madde yazayım. Hüseyin detay veya ekistıra bilgi verir elbet ardından.

-En taze haberi (benim için yani) en başta yazayım. Turiaf Golden State ile anlaşmış. Bu transfere hem üzüldüm hem sevindim. Üzüldüm, çünkü Lakers ve Kobe nadir bulunan savaşçı bir oyuncuyu elinden kaçırdı. Artık pek yok bunlardan. Sevindim, çünkü Turiaf bizim de sevdiğimiz, sempatik oyuncu ve daha fazla para kazanacak olması tabii ki güzel. Çünkü hakediyor bunu.
Kontrat 4 yıllık ve 17 milyon değerinde.

-G.State için sıkça adı geçen Brand, Sixers'a gitti. Tabii orası için işler birden değişti. Elde Iguodala, Miller ve artık Brand var. Bu bırak Doğu'yu, belki yüzük için bile yetebilecek bir çekirdek. Ki Josh Smith dedikoduları var ki insana "aman allahım" dedirtiyor o zaman durum.
Ben G.State'de gitmesine sevinirdim Brand'in, buna da sevindim. Sixers camias sevinecektir,ı en azından Play-Off'u garantilediler bu hamleyle.

-FA olan Mickael Pietrus Orlando ile anlaşmış. Bir üçlükçü daha Magic için. İyi transfer. Bol bol süre bulacaktır burada.

-Corey Maggette'nin G.State ile anlaştığı söyleniyor. Baron sonrası iyi olabilir bu onlar için.
Her şeyden önemlisi, G.State bu sezon piyasanın en çok ismi geçen takımı. Daha da bir şeyler yapacak gibiler.

-Chris Duhon New York'a gitti. Sanırım kariyerini bitirmek istiyor.

-James Jones Miami'ye gitmiş. Hüseyin?

-Daha önce yazmadık sanırım, Arenas Wizards'da kaldı. 6 yıl 111'e. 16 milyonluk kısmından feragat etti kendisi. Bu tabii Nba ölçütlerinde fazlasıyla hoş bir hareket. Pek kimseden göremezsiniz bu tip fedakarlıklar. Böylece Wiz Jamison'ın da kalmasıyla gücünü korudu, ama adam gibi bir uzun almadıkça, Doğu finali yerine babayı alırlar her sene.

-Bir de Ford-Jermaine takası var. Bu kime hayırlı olur bilemiyorum. Toronto'ya pek kızmak mümkün değil, çünkü Ford'u bir şekilde salacaklardı. Ama karşılığında Jermaine mi olmalıydı, işte bunu bilmiyorum. Eğer adam olmaya karar verirse J.O, Raptors Doğu'da daha iddialı olabilir. Güzel de olur.

-(Son olarak) Bir de ne için yapıldığı bilinmeyen R-Jeff: Yi- Simmons takası var ki, hiçbir şey söylemek istemiyorum ben. Nba'den soğutuyor böyle hamleler Allah canımı alsın.

Orelyo Ve Güiza

Orelyo'nun gidişinin neredeyse kesinleşmesini ardından, bizim kafamızdan geçen soruyu Aceto sormuş bile:Orelyo'nun gitmesi, Fb'ye Makelele'nin Real'den ayrılığı sonrası gibi bir dönem yaşatır mı?
Benim cevabım dünden hazır:Evet!
Fb, büyk ihtimalle Aurelio'nun ayrılışından sonra, onun gibi bir ön-libero bulamayacak. Orta sahayı da Deniz, Selçuk ve Maldonado'ya emanet edemeyeceklerine göre, transfer kesin. Amaaa. Orada da kritik soru, 7 sezondur Türkiye ligi'nde oynayan, Türk pasaportu almış, milli takımda oynamak bir yana, en kritik oyuncusu olmuş bir futbolcunun yerini doldurabilecek kimi alabilir ki Fenerbahçe? Hemen hemen kimseyi. Gidip de Cambiasso, Essien, Yaya Toure gibi birini almadıkları sürece tabii.

Yani Fb bir nevi sıçtı anlayacağınız. İşleri çok zor. Güiza'ya verdikleri paranın bir kısmını şu işe yatırsalarmış keşke diyor insan, dönen meblağları görünce.
Ben sanmıyorum Aurelio'dan boşalan mevki için, üstüne düşüp de ciddi transfer yapacaklarını. Real gibi ihmal edecekler.
İnanılmaz ama, bir Makelele'nin gidişi, Real Madrid'in 4 sezonunu heba etti. 4 sezon kupa alamadılar. Bir ara da iyice Galacticos'a sardılar, sonra halleri malum.

Peki Marco, orada daha ileri basamaklara çıkacak patlamayı yapabilir mi?Kişisel yorum:Evet. Hatta "neden olmasın". Seviniriz buna çok tabii ama, malum, Fb taraftarı ve camiası dövünecektir.

Ayrı bir başlık açmadan Güiza'yı da burada halledeyim.
Bir kere bu kalibrede oyuncuya verilen para olarak, rakam çok büyük. Şöyle bir düşünüyorum da, Fb harici herhangi bir Avrupa takımı, bu parayı verir miydi Güiza'ya? Hiiiç sanmıyorum.
Fb feci kazık yiyebilir bu transferden.
Eleman Cl'de oynamak için geldim diyor. O da haklı bir yerde. Barça, Real filan alır mıydı kendisini? Veya Villarreal bile, hayır.

Geçen sezonun gol kralıymış, hadi ya... Yani o zaman büyük forvet, süper golcü mü oluyor? "Lan bak bak, bir de penaltısız gol kralı olmuş". Eee?
Bu durum, başarının garantisi mi? Ne gol kralları biliyoruz, şimdi ne hallerdeler. Veya, gol kralı olduktan sonra ne hale geldiler. Neyse. Onlar kendini avutsun. En azından kendilerince "yıldız" aldılar.

Bir soru da, Semih, Kezman ve Güiza üçlüsünü Fb neresine ne yapacak? Hangisi, ne kadar oynayabilecek? Kezman devre arasından sonra kalır mı? Hangi sistemle oynayacak Fb?
Biz de düşünürüz bunları elbet ama, Fb taraftarı daha fazla kasacak, hadi yavrularım.

Daha 2 sezon önce La Segunda'da oynayan, 28 yaşındaki bir forvet için 30 milyon yuro vermek. Akıl karı değil be hacı.

Heri Kivıl


Ben böyle ısmarlama yazıları sevmiyorum ama, yazacağız bir şeyler artık.
Evet, Kewell artık en üst düzey için yeterli bir oyuncu değil. Ki zaten öyle olsa, gelmezdi Gs'ye. Dahası bence, 2-3 yıldır o seviyede değildi Kewell. En azından bence. Ama bir şekilde takımda yer buluyordu. Rafa'nın cinsliği diyelim.
Zaten kendisi de "en cazip teklif Gs'ninkiydi" diyerek, bir nevi "emekli transferi" yaptığını açık açık söylüyor. Burada emekli transferi'nden kasıt, kariyerin sonlarına doğru, yüksek kontrat seçilerek yapılan gidişlerdir. Bu tip transferler aslında etik değil ama, söz konusu mesleğin yapısını düşününce hak veriliyor. Futbolculuğun en fazla 15 yıl sürdüğünü -ki çoğu da 10 yıl civarı oynayıp bitirir- düşünürsek, futbolcuların takım ve kontrat tercihlerinde, en azından belli bir süreden sonra parayı öncelikli tutmasını anlayabiliriz. Örnekleri çok.

Gs, üstte söylediğim manada en üst düzey bir kulüp olmadığı için, Kewell transferi bizim için "büyük transfer" kısmına giriyor. Sonuçta bütün kariyeri EPL'de geçmiş, Leeds ve L'Pool'da yıllarca oynamış, Cl kazanmış bir oyuncu söz konusu. Ve henüz çok yaşlı da değil. Kariyerinin olgun döneminde. 3-4 yıl gibi bir süre Gs'ye katkı yapabilir. Kimya uyuşmasına bağlı tabii.
Ben ligimizde (sağlam kaldığı taktirde) çok iş yapacağını düşünüyorum. Bakalım.

Bu transferin en önemli kısmı, hiçbir şekilde dışarı sızdırma olmadan yapılması. Eğer bu transfer, ne bileyim şu yıllardır alamadığımız Pires, Figo filan gibi olsaydı, biz bir halt anlamazdık bu işten. Ama ani olması, ilk duyumda halledilmiş olması, bu hamleyi değerli kılıyor. Sonuçta biliyorsunuz, bir kavram ne kadar çok konuşulursa, hakkında fikir yürütülürse, o kadar dejenere olma ihtimali vardır. Genelde de olur bu.

Umudumuz şu:Kewell umarız ki Lincoln'ün geçen sezonki hali gibi olmaz. Çünkü Kewell da sakatlıklarla çok haşır neşir bir oyuncu. Son 2-3 sezonda Liverpool'da oynadığı maç sayısı çok az. Belki banko oyuncu değil evet ama, Pennant denen adamın bile ne kadar süre aldığını görünce, potansiyel alabileceği süreyi anlıyor insan. Geçen sezondan Lincoln örneğini yaşayan Gs taraftarı, bu konuda iyi dileklerini eksik etmemeli açıkçası.
Sağlam birer Lincoln ve Kewell'la, hem lig, hem de Cl'de çok çok büyük işler yapabiliriz.

Bir de Baptista söylentisi var biliyorsunuz, eğer bu da gerçek olursa, ki gelen duyumlar gerçekleşmeye yakın olduğunu gösteriyor, ne olacağı bilinmez gerçi, Gs korkunç bir hücum hattına sahip olacak.
Şöyle:

arda-lincoln-kewell
baptista-nonda


Yani size abartı gibi gelmesin ama, bu hücum hattı Cl alabilecek kapasitede. Dikkat! Hücumdan bahsediyorum. Futbolda sadece hücum yetmiyor, biliyorsunuz. Çünkü böyle bir sistemde orta sahada tek oyuncu bulunmalı. Ve de formda Topal ve sakatlıktan dönen Linderoth var elde ve bunların hangi birini kesebilirsiniz ki? Zaten biliyorsunuz, tek defansif o.sahalı sistem avrupa'da olmuyor;olmaz da. Onun için Skibbe'ye "çok iş düşüyor".
O yüzden bir yandan Baptista'nın gelmesini istemiyorum. Çünkü demin dediğim gibi, ortada 2 defansif oyuncu olunca, bunların hepsi oynayamaz. Kimi keseceksin ulan.
Neyse, bunları Baptist (bilerek böyle yazdım ha) gelince düşünürüz.

Bir de takımın geneline değinmişken, stoper lazım. Umarım bizimkiler Toraman'ı almayı akıl eder. Song gitti, Emre ve Servet sakat, acil stoper lazım takıma. Onun dışında da 1-2 yabancı alınabilir sanırım, malum boşluk var yabancı kontenjanında.
Lucas Neill deniyor, ben isterim. Türkiye açısından çok iyi oyuncu.

Velhasılı kelam, bu transferi kim akıl ettiyse Allah razı olsun. Havada uçuşan isimlerden çok farklı ve yerinde bir tercih. Tutarlı. Umarım sakatlık belasına çok bulaşmaz da, takıma katkı yapar, elemanlara alışır, hocayla anlaşır, golünü atar, ortasını açar, frikiğini çakar...

Çimde de Nadal


Björn Borg gibi bir tenis efsanesinin ağzından çıkan kelimeler: "Hayatımda gördüğüm en güzel tenis olayıydı," olunca bize de maçın güzelliği hakkında yorum pek düşmüyor. İlk iki seti aldı Nadal. Peşinden yağmur bastırınca ara verildi, Federer yağmur gibi yağdı 4. setin sonuna kadar. Tie-breakle aldı iki seti de. 4. setin sonundakinde Nadal 5-2 önde ve servis atıyordu. Kırdı da kırdı Roger. 2 kez şampiyonluk sayısını aldı elinden Rafa'nın. 5. setin 4. oyunundan sonra tekrar yağmur başladı. 15 dakika daha durduk. 6-6 oldu durum ardından. Final setlerinde tie-break yok Wimbledon'da. Aceleri ve forehand kesmeleriyle oyunu domine eden Federer, ilk servisini durum 7-7 iken kırdırınca Nadal'a iyice bir moral geldi ve 9-7 aldı maçı. Tekrarlıyorum, tenis tarihinin en iyi maçı... 7 saat 40 dakika toplam, 4 saat 56 dakika sadece oyun zamanı. İkisi de rekor. Nadal Borg'dan sonraki en genç Wimbledon şampiyonu. Federer son beş senenin şampiyonuydu, en son altı sene üstüste bi dede şampiyon olmuş, binsekizyüzlü yıllarda. Rafa'nın annesi, babası, amcası (hem de koçu) ve diğer sülale fertleri hepsi oradaydı, prens ve prenses ile beraber. Maçtan sonra Nadal tribünlere tırmandı ağlayarak, havanın hafif karanlığıyla beraber. On dakika kadar orada geçirdi, kupasını aldı, içeri girdi. En kısa kutlamaymış bu da, zira hava zifiri karanlık. İzlemeyenler varsa internetten filan indirsin izlesin maçı, tenisi seveceksiniz.


Toprakta Nadal

Gelenek


Takımların kendilerine has forma tasarımları vardır. Ana formaları odur, kendi evlerinde ve dışarda bir mahsuru olmadığı zamanlarda bu formayı giyerler. Böyle yapmıyorlarsa da yapmaları gerekir.
Basit örnek verelim hemen. Barcelona takımı evindeki maçlarda bordo-mavi çizgili formasını giyer. Bunun istisnası olamaz. Ayrıca dışardaki maçlarda da, karşı takımın forması uyuyorsa (örneğin beyazsa), yine bordo-mavi forma giyilir. Diğer türlü ancak deplasman forması giyilir. Ne renkse artık.
Misal bizim Gs bu kurala neredeyse hiç uymuyor. Ne akla hizmet bilmiyorum, ASY'de siyah veya beyaz giyip duruyorlar. Ulan derbi var, Fb ile. Gidip beyaz giyiyor. Abi yok, öyle bir şey yok ya.

Bu yazıyı yazmamın birçok sebebi var da, en başta geleni Trabzonspor'un yeni sezon formalarından birini görmemiz. Bu forma (yani resimdeki), bildiğiniz Aston Villa forması.
Bu sezon Ts'nin Nike giyeceğini öğrendiğimizde sevinmiştik, kaliteli ürünler olacak diye. Ama en azından şimdilik, bu umudumuz boşa gibi.
Bu takımın birinci forması çizgilidir;veya çubuklu, her neyse. Tutup da başka tasarım kullanırsanız, bu her türlü yanlıştır. Gelenek dışıdır. Ayrıca sen, büyük kulüp olduğunu iddia ediyorsan da, değerlerini korumak zorundasın.
Tabii bütün formaları bilinmiyor Trabzon'un henüz. Çizgili varsa, benm söylediklerim boşa. Ama tersiyse, geçerliliği devam eder. Ki öyle görünüyor.

Siz Milan'a gidip, düz siyah formayı 1. forma yapabilir misiniz? Kıyamet kopar. Mümkünatı yok.
Veya Manutd, kırmızı-beyaz parçalı giyebilir mi? Giyemez.

Bu işleri öğrenmek veya usulune uydurmak için, bu işler üstüne kafa yormak gerek. Bu da genelde pek yapılmıyor. Niyetleri de yok. Tek yapabileceğimiz, beklemek. Kendiliğinden olmasını yani.

Az önce bir arkadaş, bu forma hakkında konuşurken, "abi birinci forma da bayıyor bazen yaa" dedi. Normalde ona söyleyeceğim, kendi takımının (yani Bjk), sahaya siyah-beyaz parçalı veya ne bileyim damalı formayla çıktığını hayal etmesi olurdu ama, bu takım, her tasarımı denedi o renklerle. Ne demek "bayıyor". Ulan adamı sevdiği takımın forması bayar mı? Zaten her sezon en az 3 forma oluyor. Her sezon başka tasarımlar. Nasıl bir istek bu.

Tabii bu benim söylediklerim az kişiyi alakadar eder, onun için çok da ehemmiyeti yok. Gidin kız filan tavlayın mesela.