Ohayon


Euroleague maskotlarına da el atmak lazım. Çok tanınmıyorlar. Normal belki de. Önce Maccabi'nin maskotu, Donny'den başlayalım. Kendisini tanıtmakla kalmayıp, taze bir icraatinden de bahsedelim. Büyük makara. Buyrun.


Ve Olympiakos'un aslan maskotu. Thrileon. Kendisi muzip bir arkadaşa benziyor. Çapkın ipne.




Cartier


Hido, canım benim ne yapıyorsun orada ?

Retro 195

Bruno Mars


Müthiş bir koreografi, yoruma, övmeye fazla gerek yok. Da, ben en çok (ya da "daha çok") hayaleti Barcelona'nın turkuaz/yeşilimsi formanın renginde yapmalarında kaldım. Onu düz mantıkla bordo-mavi yapabilirlerdi. Fakat adamların kafa çalışıyor. Burada oynanan grup maçında Barcelona o formayı giymişti, normal şartlarda yine o renklerle sahada olacaktı. Ama...

İçerden darbe yediler ve koreografinin yüzde yüz başarılı olmasına bir nevi mani olundu. Çünkü -öğrendiğim kadarıyla- Galliani, Milan'ın Kupa 1 finallerindeki beyaz forma geleneğine başvurarak, takımın bu maçta beyaz giymesini istemiş. Totem hesabı. İşe yaramadı ama, olan koreografiye oldu. Hani bilmeden büyük "fail"e imza attılar.

Nerden Nereye 79







edit: Mike James, Aliağa da dahil, birçok takımı dolaştıktan sonra 37 yaşında tekrar NBA'de kendine bir yer edinir. Hem de Dallas'ta, ilk 5 pg olarak.

Tellioğulları


-Kankim bizim takıma geldi, ehehe

Retro 194

Tanoka


Az önce, sevdiğimiz blog TBJ, sakalsız bir James Harden fotosunun olduğu bir post yayınladı. Bu zaten başlı başına bir "vaka", fakat ben başka bir yerden gireceğim.

Postun ilk cümlesi şöyle başlıyor: "İşte Harden'ın annesinin görmek istediği". Meğer daha önce, Harden'ın annesi, "oğluşum keşke sakallarını kesse" demiş. Bilen bilir, sakal işlerini seven adamım ben. Lise bittiğinden beri geçen bilmemkaç senenin yüzde 95'inde, kısa-uzun, hep bi' sakal oldu. O yüzden bu muhabbetlere de çok aşinayım. Ki ikinci linkteki postu atan dayı da bundan bahsetmiş. Demek ki abi, sen ünlü de olsan, NBA yıldızı olmaya yaklaşsan bile bu tip şeylerle uğraşabiliyormuşsun. Platform ne kadar değişiyor, ama konu aynı: Sen evde duyuyorsun, o adama söylenenler, blogda yer alıyor. Hatta belki maç sırasında spikerlerin dilinde oluyor.

Ha, teyze haksız mı, hayır. Anneler açısından bu istek çok mantıklı. Surata baksana ulan, kadın öpecek yer bulamaz anasını satayım.

Lafı geçmişken ayrıca: Harden büyük oyuncu olma yolunda. Ama bu takımda o iş olmaz.


Juno

Yıllar önce bir yazı okumuştum, sanırım Fanatik Basket'te, Lakers'ın nasıl pembe dizi kıvamına geldiğinden falan bahsediyordu. İşte Kobe-Shaq olayları, Phil Jackson-Buss'ın kızı-Buss şeytan üçgeni, bütün bunların yanında olaylardan bihaber Payton-Malone ikilisi falan. Sonrası ufak bir buhran dönemi, Gasol takası sonrası gelen iki şampiyonluk ve şimdi yine pembelerdeyiz.

Camia koç değişikliğine alışık değil, Phil sonrası dönemde de bocalamalar olacaktı elbet. Mike Brown bu takıma özellikle savunma anlamında bir karakter oturtma demesek de seviye atlatma şeysini yaptı, ama onun dışında sezon boyunca ne yapmaya çalıştığını kendi dahil Serhat Ulueren bile bilmiyordur. Playoff'ların (MAA gibi ta amınakoyim) başlamasına kısa bir süre kala rotasyon hala tam olarak oturmuş değil. Goudelock bir maç kenardan gelip nefis katkı veriyor, ertesi maç süre almıyor. 34 yaşına gelmiş Kobe, maç başına 38 küsür dakika (geçen sene 34, bu sene bu alanda ligin zirvesinde biyerlerde) sahada kalıyor ve geçtiğimiz günlerde iki uzatmalı Memphis deplasmanı artı b2b tek uzatmalı New Orleans deplasmanlarında 52 ve 49 dakika sahada kaldı adam, Mike Brown'un tepkisi "WOW" olmuş. Lan adam uçakta uyuyakalmış ak, neyse vesaire vesaire örnekler çoğaltılır.

Hani zaten takım ruh hali düzgün olmayan oyunculardan kurulu. MWP'yi (Ron Artest is all feel) direk geçiyorum, cansın. Gasol haftalardır kafasında binbir düşünceyle oynuyor, Fisher gibi bir lideri kaybettikten sonra Sessions'ın takıma kattığı hava olumlu ama bu sefer de Blake'i harcadık gibi oldu, Barnes ve Bynum öfkelerini kontrol edemeyen isimler, Kobe zaten sene başından beri Vanessa'yla falan uğraştı, üstüne rutin sakatlıklar, bir de son maçta Mike Hoca bench'e almış son çeyrekte olaylar olaylar, üstüne bir de ne alakaysa yeni araba almış falan. Takımdaki tek düzgün isim Troy Murphy, o da fazla düzgün.

Kaçak Kız da güzel diziydi, bazen okula gitmez izlerdim o derece.

Tekdemir


Hacı dün, Galatasaray maçını izlerken, bir ara gri kaleci formalı bi' ablayı gösterdi kameralar, yanında yine Galatasaray formalı bir dişi. Aklımdan tabii "lan bunu nerden bulmuş, kesin direkt oyuncudan almıştır. Yeşil sadece satışta, o da yeni" filan gibi cümleler geçiyor. Kim olduklarını da çıkaramadım. Bu zaten Lig Tv'nin en büyük saçmalığı olabilir. Kendi tanıdıkları kişileri gösteriyorlar, ama izleyenin hiçbir fikri yok. Sırf kendi aralarında makara çevirmek için mi yapıyorlar, nedir...

1 saat önce, tıvaytırda Muslera-Ebru Şancı muhabbetleri çıktı. Yakışır ona, hatta az bile, o başka mesele. O arada makaralar dönerken, ablanın profaylına girdim. Fotolara bakayım dedim (aha SAPIK)... BİR DE NE GÖREYİM!! Meğer o dün gördüğüm ablalardan biri, Ebru Şancı'ymış. Bok sürdürmemek değil, muhtemelen saç renginden tanıyamadım. Çünkü önceden denk geldiğim 1-2 tv programında zaten akılda kalacak manzaralar sergilemişti... Aha foto da bu. Kaleci formalı abla ise Tuğçe Koçak imiş. O zaman soruyorum: Neden kaleci forması Ebru Şancı'da değil? Milleti kıllandırmamak için olabilir belki. Ama Lig Tv nal gibi bunları çektiğine göre, daha ne olsun. O çevreler duymuş demek ki. Bugün de vatandaş öğrendi.

Neyse, bu kadan araştırmacı blogculuk ve magazin yeter sanırım.

Retro 193

Büyükşehir


Şöyle bi' özetlere göz atarken Avery Bradley'nin kariyer maçına denk geldim. Ray Allen'ın yokluğunda ilk beş çıkıp 23 sayı atmış sütçüoğlu. Boşuna demiyorlar ''Where Amazing Happens'' diye. Al sana amazing. Biz herifin topu bomba ile ayırt edip, edemediğini tartışırken aşmış kendini. Gitsin Rondo'nun elini öpsün, Rivers'a da ''amca size çok kanım ısındı. Size baba diyebilir miyim?'' falan çeksin. Zira son dönemdeki şu performans artışında o ikisinin payı çok büyük.