Clermont


Bu arkadaşlar neden yarı finalin iki maçında da alternatif (3.) formalarını giydiler? Bir tamam da, neden iki? Biri yaptı, diğeri neden yaptı?


Efendi-1



(...)
  Osmanlı topraklarına futbolu ilk getirenler İngiliz Levantenlerdi.
  İngilizler 1890 yılında İzmir Bornova'da futbol oynamaya başladılar. İlk futbol kulübü "Football And Rugby Club"dı. Futbolun gelişmesinde İzmir'in ünlü Levanten ailelerinin rolü vardı: Giraudlar, Whittaller, Charnaudlar...
  2. Abdülhamid'in baskıcı yönetimi nedeniyle Müslümanların futbol oynama özgürlüğü yoktu. İstibdat yönetimi, Müslümanların sosyal kulüp kurmalarına bile izin vermiyordu.
  İzmir futbol ligi adeta "yabancılar ligi"ydi.
  Panianios, Apollon, Pelops, Evangalis, İskoş, Karavokiri, Midilli karması gibi Rum, Yunan ve İngiliz karışımı takımlar ile İtalyan Garibaldi takımı vardı.
  Futbol maçları kıran kırana geçiyordu. Öyle ki, Başpapaz Hrisostomos her maça gelip Rum takımlarını takdis edip rahipleriyle beraber tribünden ilahiler okuyordu. Rum Evangelidis Okulu'nun bando takımı, maç boyunca durmadan çalıyordu...
  "Temmuz Devrimi"nden sonra gelen özgürlük, sporu da etkiledi.
  İzmirli Türkler arasında futbolu tanıtan, öğreten, sevdiren ve gelişmesine katkıda olan isim, İzmir Sultanisi'nde spor öğretmeni olan ve aynı zamanda "Şark'ın bilardo şampiyonu" olarak tanınan Ermeni Melikyan Efendi'ydi. Melikyan Efendi'nin girişimleriyle kurulan "İzmir Sultanisi Futbol Takımı" ilk maçını Pelops Kulübü, sahasında 22 Ekim 1910 tarihinde yaptı.
  Bu takımın futbolcuları arasında bulunan Baha Esad (Tekant) Bey, zaman gelecek, kavgaların çıkmasına neden olacak bir evlilik yaparak Evliyazadelere damat olacaktı...
  Türklerin futbola aktif katılımlarını sağlayanlar, İttihatçılardı.
  İttihatçı kurmay kadronun çoğu eğitilerini yurtdışında yaptılar. Paris ve Londra gibi kültürün beşiği sayılacak kentlerden etkilendiler; iktidara geldiklerinde de gördüklerini ve öğrendiklerini hayata geçirmek için kolları sıvadılar.
  Futbolun kitleleri etkisine alan bir spor olduğunu Avrupa'da görmüşlerdi ve şimdi futbolun bu özelliğinden yararlanmak istiyorlardı.

  İzmir'de kurulan ilk Türk kulübü "Karşıyaka Gençlerbirliği Futbol Takımı" oldu. Kırmızı-yeşil renkleri olan takım, daha sonra Karşıyaka Spor Kulübü adını aldı.
  Kulüp, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin İzmir il binasında doğdu. Cemiyetin İzmir merkezi aynı zamanda Karşıyaka Spor Kulübü'nün lokaliydi.
  Karşıyaka'nın 1912 yılında kurulması bir tesadüf değildi. Balkan Savaşı sonrası özellikle Rumların başını çektiği yabancıların İzmir'i terk etmesi, Türklerin kendilerini daha iyi göstermelerine neden olmuştu. Rum takımlarının yerini Türk takımları almaya başlayacaktı.
  Karşıyaka'dan bir süre sonra "Hilal" kuruldu. Siyah-beyaz renkleriyle futbol sahalarında fırtına gibi esen bu takım, sonradan "Altay" adını aldı.
(...)
  Altay da, Karşıyaka gibi İttihatçıların takımıydı. Bunun en belirgin göstergesi, İttihatçıların Maarif nazırı Mustafa Necati Bey'in kendine ait odasını Altay'a tahsis etmesiydi.
  Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti İzmir Katib-i Umumisi Mahmud Celal (Bayar) aracılığıyla Altay'a kulüp binası verdi.
  Altay İzmir'de fırtına gibi esti. Kurulduğu yıl Karşıyaka, Midilli ve Trablusgarp takımları arasında yapılan turnuvanın şampiyonu oldu. Bu zafer İzmir sokaklarında, caddelerinde davul-zurna çalarak kutlandı. Aynı yıl Altay, Ermeni takımı Armenion'u yenince İzmir benzer sevinç gösterilerine sahne oldu. İngiliz gençlerinden kurulu Pakser'i 4-3, Rumların takımı Panianios-Apollon karma takımını 2-0 yendi.
  Ama bir maçı hiçbir zaman unutmadılar: Evliyazade Nejad'ın da oynadığı maçta, İtalyan Levantenlerin takımı Garibaldi'yi 10-0 yenince, İtalyan konsolosu, "İtalyan milli kahramanı Garibaldi küçük düşürüldü" diye kulübü kapattı!
  O yıllarda Altay'ın kalesini koruyan isim Ali Adnan'dı (Menderes)...
(...)

Efendi, Soner Yalçın, sf.179-180-181-182


Nerden Nereye 140



Sayın Rafet Baran Eryılmaz'a bir kez daha teşekkürler.

Dil


Forma-göğüs reklamı uyumu nadir rastlanan bir şey. Fırsatı buldun mu kaçırmayacaksın; şekil açısından olur, renk uyumu olur, nereden yakalarsan artık. Bizim aklımızda hala "ulan Marshall ne güzel reklamdı" cümlesi dolanır durur. Şurada reklamın boyutlarıyla biraz oynasalar, şeritle uyumlu hale gelip, çok daha güzel görüntü çıkabilirmiş ortaya.