Nah Ronaldo

23 yaşında Dünya kupası dışında bütün kupalara erişmek erken olurdu değil mi? Beklesin az daha.
Arda vs Ronaldo mücadelesini izleyemeyeceğiz FlyingDutchman'ın dediği gibi. Bir dahaki en yakın turnuvaya artık. Cl'de filan mesela önümüzdeki sezon.

Almanları Portekiz'e tercih etmezdik tabii ki. Daha sağlam takımlar. Portekiz favoriydi ama Hırvatların çıkışı belki de, onların yolunu kesti. Gerçi formda Hırvatistan da ters gelirdi bunlara ama, bu kadar olur muydu? Sanmam. Portekiz-Hollanda finali olmayacak, çok istiyorduk. Hollanda-Almanya finali olsun bari, ezeli rekabet. Daha bir güzel olur.

Bizimkiler yine mucize peşinde mi koşacak acaba. Son 2 maçta kalp hastalığına tutulma riskim arttı, daha da artmasını istemiyorum doğal olarak. Daha normal bir maç olsun, ne olur. Ben böyle diyorum ya, inadına penaltılara kadar gider.
Normal şartlarda bunları yenme ihtimalimiz yok mu? Var tabii ki. Ama Servet'siz daha az, o kesin. İlaveten ortada Aurelio yok. Yerine Ayhan ya da Hamit oynayacak. Bu Gökhan Gönül'ün sakatlığı takımı nasıl etkledi görün. Sabri'ye güvenemiyoruz sağ bekte, onun yerine Hamit'i koyuyoruz. Ortaya Hamit'i koyamıyoruz işte. Böyle de garip işler. Sabri'nin Çek maçının son 15 dakikasındaki oyunu garanti olsa, gözü kapalı koysun Fatih Terim. Sağbek tercihi çok kritik.
Yine farklı bir 11 çıkabilir. Hadi biz her maç değiştiriyoruz takımı, sakatlık, tercihler vs. Ya İtalya ve Fransa nasıl olacak? Gruptaki 3 maçta da her müsabaka takımın yarısı değişti. Ulan bizim yapımız belli değil, sistemimiz yok tamam da onlar öyle mi peki? Donadoni de Domenech de adam değil diye sallayayım bari, Ahmet Çakar usulu olsun.
İspanya İtalya'yı fena yapar son duruma bakarsak. Toni 4. maçta da kaçırmaya devam ederse, Bayern bile kapının önüne koyar, Gomez'in işini bitirmeye bakar. Bu kadar da kaçırılmaz, Hakan Şükür'ün nesi bu ya.

Rusya'yı doğru düzgün izleyemedim ama, çok iyi diyorlar. Bakalım, Hollanda-Rusya maçı turnuvanın en iyisi olabilir diyorlar. Olsun da şöyle futbol orgazmı geçirelim be hacı.

Fikstürü yapanı siksinler. Niye çapraz eşleşme yok ya. Mesela biz yarı finale çıksak, Portekiz de çıksa, büyük ihtimal yine bize kayarlardı. Ne anladım ki o zaman ben.


Finaller hakkında yazmayacağım, ne gerek var ki? Nasıl ki biz ilk maçı Sıteyplıs Sentır'da 20 sayıdan verdik, Lakers da 4. maçı öyle vermeyecekti abi. Bazı yazısız kuralları var bu işlerin. Dikkat edeceksin.

Amma ağladın be...


Şimdi, bu Doc Rivers denen "şampiyon koç"un bu hafta içinde üçüncü kere ağlayışını görüyorum. Şampiyon oldular diye şimdi ağlıyor, babasının ölümüne babalar gününde ağladı, çocukluğunu anlatırken Steward Scott'a ağladı. Ağladı da ağladı. Bir de "savunma hücumu yener"miş. Babamda zaten Paul Pierce, KG ve Ray Allen. Öyle olsa Bobcats'e savunma yaptır, şampiyon olsunlar. Olur.

NBA 07-08 Şampiyonu Boston Celtics

Maç bitmeden yazıyorum bu yazıyı. 3. periyodun ortası. Evet, erken. NBA bu, basketbol. Neler görmedik ki, ne geri gelişler. Ancak bu akşamki Lakers'ın bırakın geri gelmeyi, sıçtıkları boku silmeye halleri yok. Kobe iyi başladı dedik- ki bunu geçen maçta da dedik- sıçtı batırdı. Fark 27 şu anda. Lakers'ın hücum ribauntu yok, asist top kaybı oranı 8/13. Diğer tarafta Celtics 10 hücum ribauntu çekti, 12 top çaldı, 21 asist ve 5 top kaybı yaptı. Bu maç dönmez, sezon biter... Hayırlı olsun Boston taraftarlarına. Çok istedik Lakers, olmadı. Hatta olmadı değil, yapamadınız. Bunun sonucunda herkes Phil'e yüklenecek. Belki de haklılar. Kendisi belki de bırakmanın daha doğru olacağından bahsediyordu sezon ortasında. Kobe de maç önceleri "Ben Lakers'lıyım," dedi hep ancak Ağustos gibi "I wanna get traded. I feel like I have accomplished all I can for this franchise." derse şaşırmayın. Bizden ayrılmayın, lappapla kalın...

Arda Vs Modric


Modric'e 23 verdiklerini duyunca "Arda da 50 eder" demiştim. Kader işte, karşı karşıya geldiler.
Maç analizi filan yapacak halim yok. Zafer sarhoşu kabilinden "mucize sarhoşu"yum.
74'te "böyle hocanın, takımın, sistemin ta..." diyorduk yanımdaki arkadaşımla. 75'te Arda attı. Sonrası korkunç bir yükleniş.
87'de Nihat attı, penaltılara götürdük diye delirdik, 89'da ise...
Orası işte bulanık. Havadaki sandalye ve masaları hatırlıyorum. Bomba patlamışcasına çıkan sesi hatırlıyorum. Kırılan bardakları hatırlıyorum.

Bu iş, sistemle, çalışmayla filan açıklanamaz. İman gücü gibi bir şey. Son 20-30 dakikada sahadaki dizilişi bana kimse açıklayamaz. Ama kazandık işte. Deşmemek lazım. Otur keyfini çıkar.
Turnuvada 2 tane geriden gelip kazanılan maç var, ikisi de bizim. Ve ikisi de son dakikada atılan gollerle. İnanılmaz yav, korkunç.

Objektif bakınca Hırvatlar yer bizi, bir ton sakat filan ama, görüyorsunuz işte. Olacaksa oluyor.

Hamit Altıntop'a burdan özel teşekkürlerimi iletiyorum naçizane. 3 asist de ondan. Kimse pek farkında değil ama neyse. İşte insanın Bayern'de oynayan oyuncusu olunca böyle oluyor caaanım, diyip övünerek de yazıyı bitireyim.

Hocam...


Kazım'ı aldın oyuna hocam, golden 2 dakika önce o orta yapacağına topa öylesine vurunca da bu hale geldin. Etme bulma dünyası...

El Turco


İlk yarı iğrenç bir oyun, pozisyonsuz bir maç. Doldur Koller'e eleman vuramasa da faul olsun, İsveçli hakemin niyeti belliydi zaten. 11 Çek artı 1 İsveçli.
İkinci yarı başladı, iyi oynuyoruz dedik, Arda dominasyonu başlamıştı. Derken ikinci gol geldi. Emre Güngör sakatlandı, yerine Aşık girecek. Faul oluyor hakem paşa oyunu durdurup değişikliğe izin vermeyince ters taraftaki bek Sabri iki oyuncunun arasında kalıyor stoper orda olmadığından, ve gol. Plasil, 2-0. Bu dakikadan sonra dedik 75'e kadar atarsak çeviririz maçı. Peşinden bir direkten dönen top, Aşık'ın dallamaca uzaklaştırma çabaları arasında yarılan bir kafa ve girmeyen top. Bundan sonra Hamit istediği yer olan sağ içe kayınca akınlar gelmeye başladı. Kazım Kazım Kazım Kazım sıçtı, batırdı. Allahtan Arda ve Nihat oradaydı. İlk golde Arda'nın bitiriciliğini ne kadar geliştirdiğini gördük. İkinci golde Hakan, Nihat ve Ümit Karan hariç hiç bir Türk forvetinin takip edemeyeceği topun nası gol yapılabileceğini, Cech gibi bir kalecinin korkulacak bir tarafı olmadığını, her şeyin yukarıdakiyle bağlantısı olduğunu sindirdik. Üçüncü golde ise beceri ön plandaydı. Boşu boşuna "El Turco" olamamıştı Kahveci. Aldı, döndü, iki dripling, sağ ayağının içiyle mükemmeli gördü. Tam "Allah Allaaaah.." kıvamına geldik, Volkan denen kişiliksiz kalecimiz durup dururken kırmızı kart gördü, Tuncay'a verdik eldivenleri. "Koca turnuva bir şey yapamadı belki bir top kurtarır," diye. İşte Koller küfür etmiş de, tutamamış da. Bak hacı, burası Türkiye Kupası değil, oynadığın takım Fenerbahçe hiç değil. 80 milyon sana bakıyor, senin yaptığın bu hareket tura mal olsa ne olacaktı biliyorsun değil mi? Bence bilmiyorsun, neyse. İyi kaleciliğine laf yok ancak kişilik açısından daha çoook olgunlaşması gerekiyor Volkan "Tikky" Demirel'in. Şimdi takımına ağabeyi Rüştü'ye bakacağız, gaza geldi filan ama ne kadar hazır burası soru işareti.
Luka Modric- Arda Turan karşılaşması da ilginç olacak.

Aforizmalar


Uzun zamandır Hoca'ya hasrettik. Daha doğrusu ben hasrettim. Epilepsi ile Orgazm'ı alamamıştım mesela, ondan ara uzadı. Geçen dergileri alırken, bir de kitap alma fırsatı oldu. Rafta gördüğüm gibi atladım.
Hoca'nın kitaplarındaki aforizmaları veya o tip cümleleri toplamışlar. Ve çok da iyi etmişler. Türkiye'de birkaç kişinin böyle bir çalışması çıkar zaten, biri de Yalçın hoca.

14 başlık altında toplamışlar aforizmaları. Devrim, Sosyalizm, Aşk, İnsan, Edebiyat ve Felsefe bunlardan bazıları. Kısacası, gidip alıyorsun okur, hadi anam.