Kapak


Türkler nadir de olsa, iyi bir şeyler yapıyor. Örneğin, Olasılıksız'ın kapağı. Gördüğüm en iyi kapaklardan. Buradan pek belli olmuyor olabilir ama, bilmeyenler, kapağı canlı gördüklerinde ne demek istediğimi anlayacaklardır. Bir de Abd'deki versiyonuna bakın. Ne kadar basit, sıradan.
Tebrik ediyoruz, kapağı yapan Pelin ipek'i buradan.

Ezik

Kimseni dini inancına, etnik kökenine bir şey dediğimiz yok. Olamaz da. Ama olay gelip de, bu kimliği kendini mazlum durumuna sokup, çıkar sağlamaya gelince/dönüşünce sıçıyor.
Aleviler, pek bilinmese veya kaale alınmasalar da, cidden çok büyük bir kısmını oluşturuyor bu ülkenin. Çok varlar. Bir de kimliklerini pek açık tutmuyorlar, o yüzden her an bir aleviyle daha karşılaşma şansınız var.
Onlar da haklı aslında gizlenmekte. Eskiye göre azalsa da, halen daha alevilere olumsuz bakanlar var. Alevi vatandaşlar, açıkça kimliğini söyleyemiyor kimseye, gönül rahatlığıyla. Garip bir ülkeyiz. Bu ülkeyi yönetenler, dengeleri nasıl belirliyor, alah yardımcıları olsun. Tayyip'ten filan bahsetmiyorum ha. Gerçek yönetenler.

Bu geri çekilme hali, bir nevi eziklik yaratmış alevilerde;en azındanben böyle örneklere rastladım. Bazı sözlüklerde bazı ezik kişiler, süreklii kimliklerini ifşa eder vaziyette entryler giriyorlar. Tamam, bunu istemekte sorun yok ama, olay bir yerden sonra şovenizme dönüşüyor. Sanki bütün Türkiye alevilere karşı da, bir kendini savunma hali. Niye ki? Ne oluyor yani. Asimile mi ediyorlar seni, salak.

Aslında bu bir yöntem de olabilir. Nasıl mı? Bu amına kodumun Akp'si mazlum edebiyatıyla iktidara gelmedi mi? Halkın partisiyiz vs. diyerek. Aynı taktik. Kasıtlı veya kasıtsız, ne farkeder ki.

Dinho


Şimdi de Ronaldinho'nun 2 Milano kulübünden birine gideceği söyleniyor-daha önce de İnter lafları geçiyordu ama, bu sefer daha ciddi. O abisi olacak işgüzar pezevenk, eğer söylenenler doğruysa, hem Milan, hem de İnter yöneticileriyle görüşmüş.
Tam olarak neler döndüğünü bilemiyoruz ama, var bir şeyler. 4 maçın 3'ünde yok adam. Sezon sonunda gideceği ise her gün yazılıyor. Ne olacak, bunu kesin olarak sezon sonu göreceğiz.

O bu değil de, eğer Milan'a giderse, nasıl olacak? Bir kere Ronaldinho-Kaka-Pato gibi bir hücum hattı söz konusu olur ki, buna söylenecek söz yok. Bir de Ronaldo sakatlanmasaydı filan diyeceğim de o da artık... Fakat şöyle bir sorun var. Şu son duruma bakılırsa, Milan önümüzdeki sezon Cl'de yer alamayacak. Yani şansı var ama, buna hiç niyeti yok gibi. Bu sezon evinde kazandığından çok kaybetti. Böyle garip durumlar.
Ee? Bu durumda gelir mi Ronaldinho Milan'a? Zor.
Bakalım ne olacak.

Manyak Warriors-2

Dünkü Spurs maçından:Ellis-C.J. Watson-Barnes-S-Jax-Croshere.

Bu sırada da, Spurs normal 5 oynuyor ha.

Manyak Warriors-1

Yeni bir seriye başlıyorum, bugünden itibaren, izlediğim, takip ettiğim Golden State maçlarında şahit olduğum akıl almaz Warriors beşlerini not edeceğim. Bu sayede nasıl bir takım olduklarını hep beraber daha iyi anlayabileceğiz.

İlk manyak 5, bu geceki Mavs maçından: Davis-Ellis-Azubuike-Barnes-S-Jax

Ben daha bir şey demiyorum...

Empati



Daha Olasılıksız fırtınası bitmeden (İdeefixe'te çok satanlarda halen 2. ve tükendi görünüyor), Adam Fawer'den yeni bir kitap! Ve dahası, ingilizce'den önce türkçe yayınlanacak kitap. İnanılmaz. Sanırım Olasılıksız en çok burda sattı ki (böyle bir durum varsa şaşırmam, 1 seneyi geçti hala çok satanlar'da) yeni kitap ilk olarak Türkiye'de satışa sunuluyor. Benim açımdan daha güzel oldu. Olasılıksız'ı okuyalı çok olmadı ne de olsa. Acil almalı.

Arka kapak yazısı:

"Olasılıksız'ın yazarı Adam Fawer'dan İngilizceden önce Türkçe'de Empati...
Yaşamınızın kontrolü sizde değil!
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o
kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz.
Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı
gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.
EDEBİYAT, BİLİM VE FELSEFE RUHUNUZA AKACAK,
OKUDUKÇA BAĞLANACAK, BAĞLANDIKÇA OKUYACAKSINIZ..."

Hibachi



Ve Hibachi döndü. Hem de verimli döndü. 5/9 ile 17 sayı. Ama son topta aldı maçı Bucks. Olsun, nasılsa Play-Off yaklaşıyor. Hıncını alır G-Zero...

Zıvana


Evet, Ronaldo bu sezon neredeyse her maç gol atıyor. Gol kralı olacak, belki Altın Top'u bile alacak! Ama mesele bu değil. Ronaldo bu sezon, artık iyice "potansiyelli yetenekli çocuk"tan çıkıp, her şeyini takıma veren bir lider oldu. Bir de bunun 27-28 yaşındaki halini bir düşünün. Ben düşünemiyorum şahsen. Nasıl "hayvani" bir adam olacak acaba.
Cr7 bu gidişle adını tarihin en iyilerinin arasına yazdıracak. Belki şimdiden yazdırdı ama, kanıtlaması gereken şeyler var. Hem milli takım, hem de Manutd ile.

Son 2 maçında yaptığı şeyler, bize böyle düşünmemiz için yeteri sayıda ipucu sunuyor.
Geçtiğimiz haftasonu, A.Villa maçında perdeyi harika bir golle açtı. İzlemeyen varsa hemen gidip izlesin Youtube'dan, bir yerden. Daha sonra Tevez'e "kafaya teslim" bir orta yaptı, Tevez de fırsatı kaçırmadı. İkinci yarıda 53. dakikada sol kanattan gelen topu topukla içeri doğru yönlendirdi, Roo da gidip golü attı. Son olarak da yine sırtı dönükken ters taraftaki Rooney'ye topu ayağının dışıyla göndererek, 4. golün de mimarı oldu. Yani maçta Manutd'nin attığı 4 gol de onun eseri.

Dünkü Roma maçında da, abartısız uçarak gelip, Scholes'un ortasına kafayı vurdu ve golü attı. Hava toplarında etkili olması, onun silahlarını arttırıyor kuşkusuz.

Daha ne söylenebilir ki. Şu anda tartışmasız Dünya'nın en iyisi. Kendine rakip olarak, ancak "sağlıklı" Messi gösterilebilir. Ki, o şartlarda ben, Messi'nin daha iyi olduğunu iddia ediyorum, o ayrı. Bunun dışında, Cl yarı finalinde bu 2 oyuncuyu karşı karşıya görebiliriz. Umarım da görürüz.

İlaveten yine "umarım", Cr7, yeteneğinin ölçüsünde başarılara ulaşır. Böyle bir yetenek, pek bir şey başarmadan futbol dünyasından ayrılmaz inşallah, ya da sakatlığa kurban gitmez. Bu gidişle zor tabii ama olsun, biz yine de dileyelim.

Hani çıkıyor ya, "Ronaldo alemde basıldı", "İşte Ronaldo sevgilisiyle beraberken!" gibi haberler. Bu adam böyle oynadıkça, alem de hak ona, en güzel sevgili de. Zaten tiki'nin Allahı. Bulması da zor olmaz. Nasıl zor olsun ki!

Nicklas


Arsenal'in oyun stili hep garibime gitmiştir. Fakat daha önceleri garibime gitmesine rağmen severdim, onaylardım. Fakat artık hayır! Verimli olduğunu da sanmıyorum. Keçiboynuzu meselesi gibi. Bir şeyler eksik sanki, bilemiyorum.
Liverpool "tur kapısını araladı". Daha önce kaç kez yaptı dışarıda gollü berabere kalıp da, evinde 0-0'a yatmayı. Gene yapacak. Wenger bunu bildiğinden, son yarım saat risk aldı, yüklendi. Ama olmadı. Aslında çok yaklaştılar, yukarıda gördüğünüz gibi. Adebayor'un vuruşunda, Bendtner toptan kaçmaya çalıştı ama olmadı. Sonra da top uzaklaştı kaleden. Hakikaten absürd bir pozisyondu.
Kuyt'ın golünde Gerrard'ın çabası müthişti. Anlayacağınız, yine kaptan kurtardı gemiyi bir nevi.

L'Pool'un bu siyah forması da çok hoş ha.
Bir de Liverpool'a "Lieva" diye biri transfer olmuş, Nebil Evren dedi...

Tabii

Tek bir şey söyleyeceğim:"Futbol tanrıları" derler ya hani, eğer öyle bir şey varsa, on(lar)a buradan seslenmek istiyorum:buraya kadar getirdiniz madem, bir de sıkıysa bunlara kupayı aldırın, bak o zaman bu adam futbol izliyor mu izlemiyor mu.
Sikerim böyle işi;kimse başarısız olsun diyen yok, ama bu kadarı da fazla. Çok da zor değil ki! Diğer turda da penaltılar vs. bir şekilde geçersin, finalde zaten tek maç, Türksün, gaza gelirsin, kupayı da alırsın rahatça. Ne kadar kolaymış ya.

Ron-Stan





Hüseyin'in postuna devam yazalım. Çünkü benim konudan haberim var az da olsa. Yani ben de olsam Shaq'ın yerinde, bu benzerliğe bakıp gülerdim. Ama bokunu çıkartmamak gerek tabii. Bunu Shaq yapmayı da kim yapacak?
Stan Van Gundy'nin benzediği eleman, porno yıldızı Ron Jeremy. Ne yıldızı, efsane. Bayağı meşhur bir adam. Hatta oralarda Van Gundy ile benzerliklerine dair bayağı geyikler dönmüştü. Yukarıdaki resimden de anlayabilirsiniz, karşılaştırmalar filan. Benzerlik her türlü ortada. Bu da Stan'in şanssızlığı.

Bir de Jenna Jameson'ın kocası olduğuna dair bir bilgim vardı, halen öyle mi bilmiyorum. Ulan Jenna'nın kocası olmak ne demek! Bir düşünün işte, nasıl bir adamdır bu.

Ayrıca bu post, benim porno konusundaki bilgi birikimimi ortaya mı koyuyor, orasını bilemeyeceğim. Kötü ün yapmayalım da. Milleti bilgilendiriyoruz işte, ne yapalım aaa.

Rashaun

Kaynağı olmayan haberleri sevmem şahsen. "A source said.." Kim kardeşim bu source, bu kadar mı tırsak bi' eleman ne yani?

Bugün Yahoo'da dedikodu bölümünde bir haberimsi var. Shaq, Van Gundy zamanında adama porno yıldızına benziyor diye ezerek dalga geçiyormuş, hiç saygısı yokmuş vesselam. Ben inanmadım, gerisi size kalmış.

Link burada:

Feto

Şu linke bir girin, okuyun.

http://ateizm.blogspot.com/2005/04/fethullah-glen.html

Hakparti, Bokparti...


Ülkede yine salak salak şeyler oluyor. Kapanma davası kabul edildi, ekonomi düşüşte, Tayyip ve Ak hizbi hala daha kendini savunuyor.
Ve benim gerizekalı halkım, daha doğrusu halkın gerizekalı olan kısmı, olan biteni anlamayıp, kavrayamayıp, tutup Akp'nin kapatılmasına karşı protesto olsun diye, Akp kapanacağı gün bir parti açıp, aynı gün kapamaya hazırlanıyor. İsmi "Hakparti", yani "Hakikat Adalet ve Kalkınma Partisi".

Bu ülke insanı, ne zaman neyin yaşadığı ülke için iyi olup olmadığını anlayıp, ona göre davranacak? Sanırım bunun için birkaç bin yıl beklememiz gerekecek.
Başımıza ne gelse haktır, vallahi billahi. Bu halde, Tayyip ve elemanları 3 kez daha gelir, iktidar olur. Part kapatsan ne olacak, ancak geçici çözüm. Çare olsa, Refah kapandığında tehlike biterdi.

Demokrasiymiş, ulan ülke elden gitti gidecek, ne demokrasisi. Sikeyim seni de demokrasiyi de.

Beter

Birileri -artık bu birileri kim olur bilmem, medya vs- acilen Fb'nin bu çeyrek finalinin, Türk futbol tarihindeki "ilk" çeyrek final erişimi olmadığını anlatmalı. Ha belki de anlattılar da, bu salak Fb'liler görmezden geliyor. Hakaretse hakaret, yeter artık. Şunlar her 2 maçta da ezilip elensinler, görsünler ebelerininkini. İnsanın isteyeceği varsa da, bir yerden sonra isteyemiyor. Beter olsunlar.

Bilmeyenler için tekrar edelim:Galatasaray Futbol Takımı, 2000-2001 sezonunda 2 grup aşamasını da geçerek (ki bu toplamda 6 takımdır, Fb 4 takımı eledi) çeyrek finale çıktı. Bu turda da ilk maç 3-2, ikinci maç da 0-3 bitince Gs elendi. İnşallah bilmeyen hödük Fb'lilerin bir kısmı buradan okuyup öğrenir.

Dahası da var.

88-89 sezonunda, Gs Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Steua Bükreş'e yarı finalde elenmiştir. Bu, Türk futbol kulüplerinin "Kupa 1"de kazandığı en büyük başarıdır. Bilindiği gibi (inşallah) Kupa 1'in bugünkü karşılığı Şampiyonlar Ligi'dir. Şunları bile yazmak zorunda kalıyoruz ya, pff...

300


Hayır, Spartalıların sayısı değil bu, bu gece Denver-Phoenix maçında atılmasını istediğimiz toplam sayı miktarı. Dün 247 atmışlardı. Bugün de az daha kassalar, 300 olur. Denver da dünün intikamını alsın da, Dallas'ı Play-Off'a göndermesin. Rocky de Shaq'a dalsın falan filan...

Müptela




Çeyrek final ilk maçları oynandı. Ve 2 eşleşmenin de seyri az çok belli oldu. Barça, Messi'siz Messi varken olduğu kadar dominant değil ama, Bojan sağolsun "nöbetçi Messi". Gerekeni yapıyor. Yaptı yine. 1-0 aldılar. Schalke çok bastırdı sonlarda ama, atamadılar.

Manutd de, Roma'ya 2 tane attı. Bir Cr7, bir de Roo attı. Ronaldo mübarek Ruud. Harbiden uçtu geldi, kafayı yapıştırdı köşeye. Orda artık Totti olsa da bir şey olmaz. Ha, o arada düzelip de ilahi güçler edinirse filan, belki. Müptelası oldu Roma Manchester'ın. Seneye de oynar bunlar.

Güzel Formalar 18



Porto'nun geçtiğimiz sezon giydiği deplasman forması. Şort da, ortadan geçen şeritin renginde. Quaresma, Stamford Bridge'de 1-1'lk maçta golü atarken, üstünde bu forma vardı. Böyle turuncu gibi renkler, 2., 3. formalar için ideal. Ama az kullanılıyor. Misal bu sezon Schalke'nin de benzer bir forması var. Şık olmuş.

Sarı



Barcelona'nın 70'li yıllarda, Cruyff döneminde, yani 73-78 arası bir dönem giydiği bir deplasman forması. "Barcelona niye sarı forma giyer?" diyenler için bu post!

Rahat

-Uğur Boral:Chelsea'yi rahat eleriz.

Maldini, acaba onlar Brugge ile oynarken bile böyle bir açıklama yapmış mıdır...

Gri-Güzel Formalar 17



Bugünü "Barcelona deplasman formaları günü" ilan ediyorum. Saldık bayır aşağı, gidiyoruz. Daha çok şey çıkar. Şu formanın güzelliğine bir bakın. Yıl 99. Böyle bir forma yapıyor Nayk.
Barça bunu, 99-01 arası giydi. Keşke hala giyse!
Dani de sevdiğim futbolcuydu. Az oynadı Barça'da. Tabii onun olduğu dönemler, kadro 30 kişi. Bir ton forvet. Neden severdim bilmiyorum, ama severdim işte.

Turunç

Aşağıdakinin devamı olsun bu post. Bu resim, 1992 şampiyon kulüpler kupası finalinden. Koeman frikikten golü attıktan sonra. Üzerinde turuncu forma. Farklı renk forma sevmeyenlere kapak yapmaya devam ediyoruz, edeceğiz.
Maç 1-0, Barça lehine bitiyor ve kulüp, tarihinin ilk Kupa 1'ini kazanıyor.

Yeşil



Barcelona'nın 90'ların başındaki deplasman forması. 93'te filan giyiyorlardı. Koeman'ı hatırlarım bu formayla özellikle. Şimdi bazıları diyor, "niye sarı forma, niye turuncu forma" cart curt. Anlatamıyorsun ki, başka renk forma da lazım, Levante'yle oynayınca ne yapıcak bunlar diye.
O zamanlar için harika bir şey. Kappa olması işi bozuyor ama, o kadar da olur.

Hangi

Bilirsiniz, medyada böyle tartışmalar çıkar birileri arasında. Biri der böyle oldu, diğeri de yok hayır öbür türlü oldu der. Böyle durumlarda anlıyoruz ki, bu 2 kişiden (veya daha fazla, ne kadar olursa işte, 3-4-5) biri doğru söylüyor, diğeri veya diğerleri milleti ayak üstü sikiyor. Ulan birinin söylediği doğru olan işte, ama kim der ki yoğurdum ekşi diye...

Yine öyle bir durum var. Tv8'de Komedi Dükkanı isimli bir program vardı, Tolga Çevik ve Salih Kalyon'un yaptığı. Kulaktan kulağa yayıldı ve çok izlenmeye başlandı bu program. Ben hiç izlemedim ama, biliyoruz olan biteni.
Neyse işte, çok uzun olmayan bir süre sonra program Trt'ye geçiyor. O sırada da emektar oyuncu Salih Kalyon, ayrılıyor yapımdan.
Sonra tabii merak ediliyor "niye oldu bu" filan diye. Muhabirler soruyor ediyor. Tolga Çevik diyor ki, "Salih abi ayrılmak istedi". "Salih abi" de, "İş, 'biz'den 'ben'e dönüştü, ben de bıraktım" diyor.
İkisi de birbirini suçluyor anlayacağınız. E şimdi hangisi doğru? Benim vatandaşım hangisine inanacak. Onu da bırak, bu koskoca adamlardan, topluma mal olmuş sanatçılardan bir tanesi yalan söylüyor, orası belli. Ayıp anlayacağınız. Bu durumda, en azından benim, 2 sanatçıya da güvenim kalmıyor. Nasıl kalsın ki? İçlerinden biri hiç çekinmeden yalan söylüyor. Kimse suçlu değil zaten anasını siktiğimin dünyasında. Herkes haklı. Ondan burnumuz boktan kurtulmuyor zaten.

Son olarak:Türkler, bir kere olsun ortaklaşa, kaliteli iş yapmayı becersin, ne olur.

Fiyasko


Evet, bu bir esinlenme yazısıdır. Az önce Flying-Dutchman'de gördüm. Ben de yazacağım. Cidden bu adamdan cacık olmaz. Tamam olur. Hadi olsun da, çoğu futbolcu için söylenebilecek olan "taş yerinde ağırdır" atasözü, Kuyt için de geçerli. Feyenoord'daki adam bu değil. Ya olumsuz bir genetik aşılama var, ya da kuytuda bir yerde...Öhöm neyse. Anlayacağınız Kuyt'tan Liverpool'a hayır yok. Gelmez de bu saatten sonra. Dönsün Feyenoord'u adam etsin, pek iyi halde değiller.

Bir düşünün;Torres beklenilenden daha iyi bir sezon geçiriyor. Genelde partneri bu sarı pipi oluyor. Ve kendisi ruh gibi geziniyor sahada. Torres-Crouch olmayacağı için onun yerine Crouch'u da alamıyor. Voronin zaten hep sakat. Babel de kanatta. Kuyt bu sezon az biraz daha iyi olsa, L'pool şimdi daha iyi durumda olamaz mıydı? Üstündeki bir türlü erişemediği o üçlünün arasında olamaz mıydı? Kupayı bir kulpundan tutamaz mıydı? Tutardı. Olmadı, olmadı. Gerisi Benitez'in tasarrufu. Bu adam, önümüzdeki sezon da bu halde olup 11'de oynarsa, o zaman da Rafa'dan şüphe edilmeye başlanır.

Belki sorsan, "onun etkisi istatistikle belli olmaz" diyebilirler ama, hikaye anlatmasınlar kimseye. Köy-görmek-kılavuz vs.

İster

Ben anlamam. Belki derbinin tadı tuzu Jose yok belki ama, bu sezon da Chelsea-Barcelona eşleşmesi olsun. Hem Mourinho'suz halleri malum. Daha rahat eleme şansımız var. Umarım finalde karşılaşırlar. Olmadı Manutd-Barça diyeceğim ama, onların finalde karşılaşma şansı yok, çünkü yarı finalde eşleşme ihtimalleri var. O da çok güzel olur var ya. Messi ile Cr7 dalaşır, biz de keyfini çıkarırız. Hem Manutd, hem Chelsea'yi geçip Cl'yi almak da Frank'in koltuğu sağlamlaştırır biraz.

Mark

Van Bommel'in zaten seveni azdır, bu resmi görünce daha bir tiksinecekler. Hakkında pek fikri olmayanlar ise direkt sevmeyecek. Bu tip ne lan. Hay Allah cezanı...

Fantasy Basketball

Bu dünya ayrı bi' şey. Çok takımlı daha zevkli ancak iki senedir arkadaş arasında on takımlı bir ligde kapışıyoruz. Tanıdık çocuklar vesaire, ancak bu dünyada hiçbir şey belli olmuyor. Sen takıma gözün gibi bakarsın, her gün kadroyu düzenlersin, hot-not olayına girersin, adam alır-bırakırsın, 6. olursun son sıradan playoff yaparsın. Ancak o kadar garip ki, son güne 6-5 geride girip, 3.yü 6-5 yenmek. Kendiniz bile beklemiyorken, takımı bile ayarlamamışken...

Seneye de burada bir lig kuralım, yazalım league code, password. Olsun bitsin. Zaten sağlam adam girmeye başladı ayıptır söylemesi. Süper olur.

Blog, Dergi, Enayi Vs.

Birkaç gün önce blog-dergi ilişkileri hakkında ufak bir şey yazmıştım. Bendeki nasıl bir şom ağızlılıksa, hakkında eleştiri yaptığım kişi, o gün o yazıyı okumuştu. Garip şeyler.
Az önce bu blog-dergi ilişkileri hakkında yeni bir bilgiye ulaştım. İsim filan vermeyeceğim bu kez. Ama görünen o ki, bu futbol dergileri bloglardan çokça yararlanıyor. Darısı bize mi desem? Sanmıyorum. Öyle dergiye kapak atma niyetimiz filan olsa, gider adamlara "abi bizim blogun linkini sağ tarafa koysana bea" filan deriz.

Hangisi derseniz, sağdaki linklerden biri işte, merak eden gidip baksın...

Entivisıpor

Ntvspor açıldı, çok iyi oldu. Gece gündüz izliyoruz. Maçlar, programlar, haberler, özetler. Ama ortada çok büyük bir sorun var:Çoğu spiker, buna Ercan Taner de dahil, oyuncuları tanımıyor veya ismini doğru telaffuz edemiyor. "Banega" örneğini anlatmıştım daha önce. Bugün de birçok hataya şahit oldum. Şutu atan Josh Howard'a tutup, maçta kadroda bile yer almayan Jerry Stackhouse deniyor. Theo Walcott'a Gael Clichy deniyor. "Mwaruvari" denemiyor, ismi, yani "Benjani" deniyor.

Biz Eurosport ayarında kanal beklerken karşımıza neler çıkıyor. Gene de beklemeli sanki. Tutup da 3 ay sonra yine böyle olursa o zaman kötü. Ha, şimdi bile olmamalı ama, neyse. Biz yine cazgır olmayalım, bekleyelim.

Akşam Akşam, Bu Nasıl Yaşam

Evet bir başka başlık sıçışıyla daha karşı karşıyasınız.

Öyle bi' notlar tarzında başlayayım dedim, arada bir anca yazabiliyorum. Kişisel sebepler vesaireden dolayı. Özür dilerim kendi adıma ancak Salih zaten koptu gidiyor sağolsun.

-Galatasaray öldürdü bugün. Daha doğrusu Kalli hazretleri. Bu adam gelmesin geri artık istemiyorum, Almanya'da torununa mı bakacak, götünü mü bezleyecek... Halletsin işte.

-Golden State -Allah Allah- Warriors, Dallas'ı yendi, bokunu çıkardı playoff yarışının. Şu anda berabereler. Bir maçları daha var birbirleriyle. Aha da buraya yazıyorum, o maçı alan playoff'a gider. Gsw gitsin, gözümüz gönlümüz şenlensin. Baron Davis MVP olsun, formaları piyasaya çıksın, Don Nelson'un heykeli dikilsin.

-Yarın okul başlıyor. 5 gündür yağan kar okulun başlayacağını duymuş sanırım, durdu. Güneş filan çıktı, karlar eridi, gitmek farz.

- Ben çocuk yapmayacağım.

- Zenci denen insanlar topluluğunu- neden bilmem ama- seviyorum ben. Basketbol tutkuları olsun, sen onları anlarsan eğer anlayışlılıkları olsun, iyi insanlar. Ancak sen adama gidip de "Wadap niga" dersen gözünün üstüme yumruğu da yersin, hak da edersin.

- NCAA Final Four belli oldu. Dört adet bir numaralı seribaşı "dörtlü final" oynayacaklar. Bu dörtlü final işine de kılım ben abi. "Son dört" desen anlayacağım da sen ingilizcesinin ilkini al sona koy çevirmeden, ikinci kelimeyi al Türkçeye çevir, çorba olsun. Bir de sekizli finali falan var daha bunun. Lan final iki takım arasında olur. Sekizli final ne ?!? Konu dağılmasın. Kansas-North Carolina galibiyle Memphis-UCLA galibi final oynayacak, onun galibi de şampiyon olacak. Memphis 23 numarası Derrick Rose'a dikkat edin.

Şimdilik bu kadar, yakın zamanda tekrar aktif bir rolle aranıza dönmek dileğiyle...

Uzar


3 günden beri yazacağım, hep unuttum. Galatasaray, Adidas ile olan sözleşmeyi 2o15'e kadar uzatmış. Bilmiyorum yeni yönetimin bunla alakası var mı -ki var gibi görünüyor- ama ne olursa olsun, Galatasaray açısından -pek öyle görünmese de- çok önemli bir gelişme bu.

Bu takım, tarihinin en başarılı 2 sezonunun ardından en güzel formaları giymesi gerekirken, gitti dandik Lotto'ları giydi. Lotto'nun kırmızı-beyaz formasını giydi. 2002'de şampiyonluk yaşarken üstünde o dandik Lotto'lar vardı. Burada mesele Lotto'nun küçümsenmesi değil. Galatasaray gibi bir takım, o dönemde öyle formalar giyemezdi, giymemeliydi. O dönem giyilen formalar, 2. lig takımlarına layıktı. Ama giyildi-maalesef. Takımı o duruma getiren yönetimin allah...

Umarım bir daha başarılı da olunsa, başarısız da olunsa, öyle şeyler yaşamaz bu kulüp. Galatasaray futbolcuları- hatta sporcuları, bütün kulüp- her zaman en kaliteli ürünleri giymeye layıktır.

Her şeyi bırakın, bu kulüp, en büyük başarılarını bu firmayla çalışırken yaşamış, uzun süre bu firmayla çalışmış. Bundan sonra da böyle olmaması için bir sebep yok.

Bu haberle birlikte, uzunca bir süre bu konuda endişe yaşanmayacağını görüyoruz. Bir de basketbol takımı'nı kurtarsalar, güzel olur. Onlar da Lescon giymekte de...

Abart


Golden State-Dallas maçı. Warriors bir dönem şu 5'le sahada:Baron Davis-Stephen Jackson-Kelenna Azubuike-Matt Barnes-Al Harrington. Yani bir adet 1 numara, iki adet 2, 2 de 3 numara. Onlar bu şekilde oynarken, karşı taraf "normal" bir 5'le sahada. Bu Don Nelson hakikaten çatlak. Bu adamlar Play-Off'a gidemezse, yas ilan ederim.

"Golden State" ismini duyunca aklıma böyle, ellerinde top, yaldır yaldır potaya hücum edip, ellerindeki topları potaya fırlatan adamlar geliyor. Aynen öyleler. Zaten logoları bile öyle. Baksana elemana, "Allah allah!" diye gidiyor.

Bobo


Hayır Beşiktaşlı Bobo değil, Christian Vieri'den bahsediyoruz. Bilen bilir;lakabı Bobo.
Büyük golcü. Çok büyük. Yani futbolcu bile saymayabilrsiniz de -ki bunu diyene şaşırmam- ama büyük golcü! Az önce Fiorentina-Udinese maçının tekrarına bakıyorum. Girdi attı golü. Ha, bu sadece onu daha iyi hatırlamama sebep oldu;adam bir gol attı diye methiyeler düzmüyorum tabii ki.
Hakan, Vieri, Ruud gibi adamlar 40'ına kadar oynasın. Böyle adamlar hep lazım.
Vieri 16 takımda oynadı. Bu kadar çok takımda oynayıp da, bu kadar başarılı olabilen başka kim var, ben bilmiyorum. Çok garip. Biraz arızadır filan ama, ben severim kendisini.

Geç De Olsa


Dün yazamadım, bugün yazacağım. Derbi hakkında notlar filan. Yazalım.

-Bir kere Beşiktaş takım değil. Garip bir şey ama takım değil. Bu kesin. Öyle dağınık bir şey.

-Daha 15 dakikada Kazım'ın başlattığı 3 atak gerçekleşti. Gol de bu 3 ataktan birinden geldi zaten. Dağıttı Bjk'nin solunu Kazım.

-Gökhan Zan, o goldeki pozisyonda Alex'e nasıl kafa vurdurur? Bu adam ne işe yarar, allah için biri söylesin.

-Alex de iyice Hakan Şükür oldu. Her maç kafa golü. Ha tabii, vurduranda esas kabahat o ayrı.

-İlk yarıda bir pozisyon. Ceza sahasının sağ köşesinde Aurelio. Sağ kanada doğru bir pas verdi, geri aldı. O arada önündeki oyuncu (maalesef kim olduğunu hatırlamıyorum) pasın gittiği yere doğru hareketlendiğinden, Aurelio'nun önü birden boş kaldı ve pozisyon yaratma imkanı oluştu. Fakat Aurelio bu durumdan faydalanmadı. Anlayacağınız, Beşiktaş takımına birileri pozisyon alma dersleri vermeli.

-Beşiktaş, daha doğrusu Ertuğrul Sağlam'ın taktik konusunda büyük yetersizliği var. Bu şekilde oynanmaz. Hiç mi futboldan anlamıyor bu teknik ekip. Gerçi daha beterleri vardı ya. Şu orta saha ve forvetle oynanır mı ulan:Delgado-Tello-S.Özkan-Holosko-Bobo-Nobre. Eee. Kim yapacak savunma? Delilik bu. Tamam hücum, gol vs. ama böyle de bodoslama oynanmaz ki. Şimdi kim kaale alsın Ertuğrul'u.

-Bjk taraftarları Alex'e pet şişe atıyor. Alex yerde. Sonra da itiraz. Vay efendim niye yatıyorsun. Türkiye'de çoğu futbolcu henüz bu oyunun işleyişini anlayamamış, kavrayamamış vaziyette. O adama tribünden istersen tüy at, o adam bu zaafı kullanır. Daha öğrenemediniz mi Brezilyalı oyuncularuın bu konudaki ününü?

-Hani bir "türk futbolcu tavrı" vardır. Daha çok emektarlarda görürsünüz bu durumu. Yeni nesilden bazılarında da var. Maalesef. Maçta sağ kanatta bir pozisyon oldu, Wederson topu kaybetti, S.Özkan aldı gidiyordu, düşürüldü. Hemen hakeme itiraz, bağırmalar. Ulan faul verildi daha ne bağırıyorsun. Hakem de buna sarıyı patlattı. Sonra da "bokunu yiyim" ayakları, yine itiraz. Surat ifadeleri arasındaki farkı görmenizi isterdim, saniyesinde değişti. Yazık vallahi. Mental açıdan bombok bir ton futbolcuya sahibiz. Ne yapacağız bilmiyorum.

-Maçta bir ara karşı tarafta Chelsea formalı bir kadın gördüm. Hemen dikeldim tabii. Bir daha göstermedi. Çok hoşuma gitti. Ama maçtan sonra eve gelince Ntvspor'da gördüm Chelsea formalı elemanlar. Yukarıda gördüğünüz gibi. Güzel. Olmalı böyle rakip takımı kızdırmalar. Boku çıkmadan tabii ki. Biliyorsunuz, hala ülkemizde üstünde Chelsea forması olduğu için bir insanı öldürebilecek kişiler var...

-Edouard Cisse'nin adı, maçta 10 defa geçmemiştir, sizi temin ederim. Böyle bir siliklik. Durum bu olunca, Bjk'nin orta sahası diye bir şey görülmedi sahada.

-Semih kadar efektif oyuncu dünyada yok. Önünde eğiliyorum. Maçtan önce "bu kez de yedekten gelip maçı değiştirecek hamle yaparsa pes" demiştim;yaptı. 2. golün asistini verdi. E yuh artık. Böyle giderse kalmaz bu adam burda.

-Son dakikalarda Kazım'ın bir pozisyonu vardı ceza sahası içinde. Bariz penaltı. Görmedi Hakem. Fb için büyük şans. Ki, o sırada maçın bitimine daha vardı. Kim garanti edebilirdi ki, 3'ün gelmeyeceğini?

-Maç sırasında bir ara kardeşime Bjk'nin çok iyi kontra-atak potansiyeli olduğunu söyledim. Nitekim gol de güzel bir kontradan geldi. Kendimi bu tespitten dolayı tebrik ediyorum. Beşiktaş anca öyle gol atabilir işte;kontradan, ne bileyim duran top, karambol vs.
O kadar "takım değiller" ki, organize gol atma şansları neredeyse yok. Bazen kötü oynadıkları maçların sonunda kimilerinden Bjk'nin iyi oynadığını duyuyordum. Hayır, iyi oynamıyorlar, onların gördükleri, takımın çok büyük bir "höngürtü" eşliğinde koşmaları! Evet, olan bu. Herkes atmosferin büyüsüne kapılıp böyle konuşuyor. Görüntüye aldanmamak lazım.
Avrupa maçlarında da hep öyle oldu. Şunu anlamaları lazım. Topun sizde olması, iyi oynanıldığını göstermez. Beşiktaş'da mücadele gücü sınırsız. Ama yok. Boşa çaba yani. Öyle top dolaştırıyorlar.

-Bir takımda, ofansif orta saha oyuncusu -10 numara da denilebilir- kendi ceza sahasının önüne kadar gelip, top dağıtmaya başlıyorsa, o takımdan hayır gelmez. Gelmiyor da. Bahsettiğim oyuncu da Delgado.

Roberson


Ntvspor'da bir haber, geçenlerde: "Anthony Roberson Ttnet Beykoz'da". Birden bellek 1.5 sene öncesine gidiyor. Nba Tv'de pre-season maçları. Genç oyuncular, Nba'e kapağı atmaya çalışanlar filan. Bir Golden State maçında izlemiştim onu. Beğenmiştim de. İsmi de böyle zaten Nba havası taşıyor. Sonra sezon başladı, birkaç defa görmüştüm. İlerleyen zamanlarda görmedim. Bir de bu sezon başı, Denver'da birkaç maça çıkmış pre-season'da, şimdi okuduğum kadarıyla. Evvelki sezon da Memphis'de
Anlayacağınız Tbl'de iş yapar bu eleman. Hatta bence Nba'de bile yer bulabilir kendine. Kimler kimler var, o mu oynayamayacak. Kevin Ollie, ondan daha mı iyi?

Geçen Gs-Beykoz maçında da Ender Bilgin adını bir türlü telaffuz edemiyor, görseniz rezalet.

Bu arada Tbl'deki Nba nüfusu da artıyor iyice. Güzel valla, artsın gitsin, razıyız biz.

Ersin

Star'da Futbolig var. Sunucu, inek yalamış saçlarıyla Ersin Düzen. Eski "Telegol" kadrosu dağılmış iyice. Bir tek "Ziya Kaptan" kalmış. Diğer elemanlar ise Mehmet Özdilek ve Uğur Meleke! Ne arıyor orda Uğur Meleke. 3 tane birbirinden alakasız kişi.
Bir de merak ediyorum, Uğur Meleke kaç yerde yorum yapıyor, yazıyor vs. 5-6 vardır en az.

Haftasonuna Bakış Filan

Gs, Servet'in ön libero olduğu kadroyla yenemedi -tabii ki- Antep'i. Takımda ön libero oynamayan kalmadı. Nonda, Hakan filan kaldı sanırım bir tek. Bekledik yine bir son dakika piyangosu çıkar diye de, olmadı. Fb ile puan farkı 2.

Barça da sıçtı. Git 2-0'dan 3-2 ver maçı. Real de Sevilla'yı yenince, bu sefer sanırım toptan gitti şampiyonluk.

Bolton-Arsenal maçını izlemek gerekti. Fox sağolsun, iyice küfür yiyor artık. Bu hafta da Merseyside derbisinin yerine Bez Bebek vardı. Tv8'e bile razıyız. Ntvspor alırsa ise of of of.

Almanya ligi de bir garip. Bayern berabere kalıyor, aşağıdakilerin hepsi de puan kaybediyor. Karşılıklı ikram.

Nba'de de Batı'nın 7-8-9'u karıştı. Dallas bu gece Golden State'e yenilirse, havlu atabilir.

Kayıp Formalar 3


Milan'ın 03-04 sezonu 3. forması. Milan'ın da bizim Gs ve Fb gibi gümüş ve altın forma denemeleri var görüldüğü gibi. Diğerleri gibi bunun da, herhangi bir müsabakada giyildiğini görmedim. Güzel forma aslında. Da beyaz varken, Milan giymez pek böyle.

Kayıp Formalar 2-Güzel Formalar 16

Garip ama gerçek! Hem güzel, hem de kayıp forma. Vallahi öyle. Sevilla'nın geçen sezonki formalarından biri bu. Herhangi bir maçta görmedim ben bu formayı. Sadece tanıtımdan fotoğraflar var zaten. Ama çok iyi forma. 4 renk bir arada. Çoğu kişi sevmez evet, ama ben bayıldım. Zaten giymeme sebepleri de Sevlla taraftarının sevmemesidir büyük ihtimal.

Kayıp Formalar 1


Evet sevgili seyirciler, yeni bir seriye başlıyoruz:Kayıp Formalar. Ne demek peki "kayıp forma". Şu demek: Takımlar sezon başında belirlenen formalardan bazılarını birkaç kez, bazılarını ise "hiç" giymiyorlar. İşin israf kısmına hiç girmiyorum. Yemin edebilirim size, bazı formaları sezon sonunda filan ilk kez gördüğümüz olabiliyor. Garip. Böyle o kadar çok forma var ki. Başlıyoruz...


İlk kurbanımız bu. Manutd'nin 05-06 sezonu beyaz forması. Ben bu formayı, bir maçta görmedim biliyor musunuz? Kaç kez giydiklerini de merak ediyorum. 5 yoktur.

Güzel Formalar 15



Abd Bayan futbol takımı'nın 2. forması sanırım. Son kreasyondan olması gerek. Yeteri kadar ayrıntılı bilgim yok maalesef. Ama tek bildiğim, güzel bir forma olduğu!
Biz turkuaz'ı tartışa duralım, adam altın yapmış, hem de 3 renkleri olduğu halde. Fıstık gibi de forma olmuş.
Bizimki de güzel de, kime anlatacaksın ki.

Güzel Formalar 14

Barça'nın 02-03 ve 03-04 sezonlarındaki deplasman forması. İlk sezon 2., 2. sezon ise 3. Çok giyilmedi yanlış hatırlamıyorsam. Ama ben yine de bayılmıştım. Hala da almak isterim.
Bu, 03-04'teki versiyonu. Nerede biliyorsun derseniz, logoya bakın derim. Yeni logo 03-04 sezonundan beri kullanılıyor.
Bir deplasman formasının ortasından çapraz, veya sağ ya da solundan iki renkli şerit geçmesi, o formanın sevilebilirliğini yüzde yüz artırıyor. Örneklerini bu seride görebilirsiniz bolca.

Spurs-Rockets Maç Notları

-Batı öyle bir vaziyette ki, Houston bu maçı alsa, Spurs'ün yerine geçip 2. olacaktı.

-Spurs, bu maçı da aldı ve sezonda durum 2-2 oldu.

-Spurs, bu sezon da 50 galibiyete ulaşarak, 9. kez üst üste 50 galibiyete ulaşma başarısını gösterdi.
Müthiş.

-Scola sağolsun, ilk Sas-Hou maçındaki gibi coştu. 24 sayı, 7 ribaund yaptı. Aaah, ah...
Adam Spurs'te oynayamıyor olmasının hıncını almıyorsa böyle oynayıp, ben de adam değilim.

-Mutombo ne zaman bırakacak merak ediyorum. Ayrıca hayır işleri konusunda kendisi hakikaten örnek alınası.

-Parker hep böyle oynasa...

-Finley son 3 maçtır çıkıştaydı ama, bu maçta zıvanadan çıktı iyice. 9/13 ile 22 sayı. Hep böyle devam eder inşallah.

-T-Mac maça iyi başladı;şutlar girmemesine rağmen 3 smacıyla etkili olacağını gösterdi ilk kısımlarda. Fakat öyle olmadı. 5/22 ile 13 sayıda kaldı. Hatta gereğinden fazla sahada kaldı. Maçın sonucu belliyken, Adelman onu yok yere oyunda tutup yordu. Çok tecrübeli koçlar bile bazen böyle hatalar yapabiliyorlar.
Eğer sakatlığı Play-Off zamanı da onu etkilerse, Rockets pek bir şey yapamaz.

-Houston hücumda T-Mac'e çok bağlı.

-Bobby Jackson, zaman zaman yaptığı katkıyla dikkat çekti. Sacramento'da birlikte büyük işler yaptıkları Rick Adelman'la burda yeniden buluşmaları ona olumlu sirayet edebilir.

-Scola ilk 5'teyken Rockets 25-4. 25-5 oldu tabii.

-Bu iki takımın son 23 karşılaşmasında 100 sayıya ulaşılmamış. Normal bir yandan ama 23 maç da çok fazla. Bu maçla birlikte o seri bitti zaten.

-Spurs'de oynayan oyuncuların hepsi sayı buldu, Bonner dışında. Damon bile attı 2 sayı!

-Yüzde 53'le attı Spurs. Sadece 5 top kaybı var. Ve uzun süre sadece tek top kaybına sahiplerdi.

-Son olarak;Spurs bu maçla rakiplerine gözdağı vermiş oldu. İyi gidiyor işler onlar için. Rockets ise birinci turda elenir bu gidişle. Hele de T-Mac'in sakatlığı böyle giderse. Yani bu demek oluyor ki, McGrady'nin 2. turu görmesi yine zor...

Yukarıya Sitem

30 Mart. İlkbahar. Kar yağıyor 3.5 gündür. Adı da "Spring Break." Süper.

Popüler kültüre alet olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.

Şimdi maç öncesi programı seyrediyorum da, zart zurt reklam malumunuz. MP reklamı var, sittiribottan ayakkabı markası işte. Empi diye okunuyor. Reklamda arkada rap ritmi ve sözler şu:

"Ayaklarda empii, kulaklarda Remzi;
'Sen yeter ki iste, hepsi var bizde...' "


Sıç ve üstüne otur.