Tekrar


3 sene önceki Nike'ın hakem formaları gibi. Logoyu aynı renk yapıp yedirmişler -- ve yakından bile zor görünüyor. Bunu bilmediğin zaman da, "markasız" sanıyorsun, gözünde konumu değişiyor: Kalitesiz, ne idüğü belli olmayan ürün sanıyorsun.

For


J. J. Redick'in bir kolu boydan boya dövme yaptırması da Messi'ninkine benzer reaksiyon yaratabilen bir durum. Ters köşe. Şaşırtıcı. Ön kabullere aykırı.


Zaphod



(...)
Sporun, profesyonel düzlemde, büyük sporcu bağlamında trajik bir final hazırladığı kesin. Baştan uca utkuyla bezeli bir spor yaşamı bile, bittiğinde, olağanüstü bir boşluk yaratıyor besbelli. Hüsranla sonuçlananlarda katmerli bir yük kalıyor olmalı geriye. Genç insanlar bunlar: Birikisi dışında, performans sorunu, sporun her dalında, 40'ına varmadan kronometrenin durdurulması zorunluluğunu dayatıyor.
Geriye, çoğu kez bir star posası bırakarak. İkinci kariyere geçebilenlerde, sıkı antrenör olan futbolcularda sözgelimi, hala gölgesinin kovaladığı, peşini bırakmadığı birinin beklediğini gözlemleyebiliyoruz. Profesyonel spor, özünde yanlış aslında; üstelik birkaç yanlıştan oluşan büyük bir yanlış. Gövdesi üzerinden ruhun yaralanmasına, örselenmesine, yenik düşmesine, sık sık da düşmesine yolaçıyor. Oysa, kadim Yunan'dan başlayarak, tam tersi bir sonuç hedeflenmek istenmiş, genelde başarılamamıştır: Yarışma mantığı zamanla, bütün profesyonelleri ergeç mutsuz kılacak bir çarkın dişlilerini yaratmıştır. Her spor dalının etrafını kenelerin, vampirlerin doldurması bundan. Giderek dev bir keder endüstrisi yaratıldı: Arenaya sürülen kurban gladyatörlerden, boğalardan, horozlardan farkı kalmadı profesyonel sporcuların.
Hep kazanarak emekliye ayrılan büyük şampiyonların hayatını anılar, kupalar, madalyalar zehir eder aslında. Ne şimdiki zamanları kalmıştır, ne gelecekleri: Geçmiş zaman, yorulmak bilmeyen bir inatla çekim alanında hapseder herbirini.
(...)

Enis Batur, Şehir Meydanında Fıçı Yuvarlamak, sf. 155-156